Posts Tagged Muhammed Sarmini

AKP – EL KAİDE BAĞI

Dün ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un neden Suriye Ulusal Konseyi SUK yöneticileriyle değil de “bağımsız aktivistlerle” görüştüğüne yanıt aramıştık.

Anımsayacağınız gibi SUK sözcüsü Muhammed Sarmini, Clinton’un tutumunu “ABD, SUK’u bir kenara atıyor” sözleriyle değerlendirmişti.

Washington ile Ankara arasında, hangi muhalif grubun başta olması gerektiği konusunda bir çelişki mi var? Yoksa Washington ile Ankara, Suriye’deki Libya stratejisinin tutmaması üzerine başka yöntemlere mi geçiyorlar?

Bizi bu sorunun yanıtına götürecek olguyu inceleyelim…

EL KAİDE, ESAD’A KARŞI SAVAŞIYOR

Şam rejiminin Halep’teki taarruzu sonrası, çatışmalarda bazı Türk vatandaşlarının da öldüğü ortaya çıktı. Örneğin Osman Karahan.

Bu şahsın kimliği AKP Hükümeti’nin nasıl bir organizasyon içinde bulunduğuna işaret ediyordu. Zira Osman Karahan, El Kaide’nin avukatıydı!

Öte yandan bir başka Türk’ün, Metin Ekinci’nin de Suriye’de öldüğü ortaya çıktı dün. Peki, Suriyeli yetkililer tarafından nüfus cüzdanı da gösterilen Metin Ekinci kimdi?

Suriye’de ölen Metin Ekinci ile Azad Ekinci’nin kardeşi olan Metin Ekinci aynı kişi mi?

HSBC BOMBACILARI SURİYE’DE

Gelin karışıklığa neden olmaması için baştan anlatalım:

15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde İstanbul’da El Kaide tarafından HSBC binasına, İngiliz Konsolosluğu’na, Neva Şalom ve Beth İsrail Sinagoglarına bombalı intihar saldırıları düzenlendi. Dört saldırıda toplan 63 kişi öldü, 750 kişi de yaralandı.

Olay sonrasında çok sayıda kişi yakalandı ancak planlayıcılar başka kişilerdi. Türk El Kaide örgütünün yöneticileri olan bu kişiler Bingöl nüfusuna kayıtlı Azad Ekinci, Gürcan Baç, Burhan Kuş, Abdurrahman Karakuş ve Habip Akdaş’dı…

Bu beş kişi Hatay’ın Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan Suriye’ye, oradan da Irak’a geçerek Zerkavi komutasındaki El Kaide saflarında çeşitli eylemlere katıldılar.

Azad Ekinci’nin daha önce Afganistan’daki kamplarda da bulunduğu anlaşıldı sonradan.

Soruşturma sırasına ortaya çıkan bilgilerden biri de bombalı intihar saldırılarında kullanılan araçlardan birinin, Azad Ekinci’nin kardeşi Metin Ekinci’nin üzerine kayıtlı olmasıydı.

İstanbul’daki El Kaide saldırılarından bir yıl sonra, Azad Ekinci’nin Irak’ın El-Anbar bölgesinde bir intihar saldırı düzenleyerek öldüğü iddia edildi. Ancak bu bilgi Türk istihbarat kayıtlarına hiçbir zaman kesinleşmiş bir bilgi olarak girmedi.

Azad Ekinci ve diğerleri kaçmıştı ama İstanbul saldırıları nedeniyle yakalanan başka El-Kaide üyeleri de vardı… İşte o El-Kaide’cilerin avukatlığını, Osman Karahan yapıyordu.

Yani geçen günlerde Halep’te öldürüldüğü ortaya çıkan Osman Karahan!

ABD TERÖRE YÖNELDİ!

Şimdi asıl sorulması gereken şu. Türk El-Kaidesi olarak bilinen bu kişilerin, AKP’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu saflarında çatışıyor olması ne anlama geliyor?

Suriye Ulusal Konseyi’ni kuran, Özgür Suriye Ordusu’nu Beşar Esad’ı devirmesi için destekleyen AKP Hükümeti’nin, bu yapının içinde savaşa giren Türk vatandaşlarından bilgisi olmaması kuşkusuz mümkün değildir.

Bu durumda ortaya ilginç bir ilişki çıkmaktadır: AKP ile El Kaide bağı!

Anlaşılan Washington, SUK gibi yapılarla ilerleyemeyince, El Kaide tipi ve türevi örgütlerle teröre yönelmektedir. Zira 18 Temmuz’da Suriye Milli Güvenlik Konseyi’ni hedef alan bombalı saldırı, El Kaide tarzı, ABD imzalı bir terörist faaliyettir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Ağustos 2012

, , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

CLINTON SUK’LA NEDEN GÖRÜŞMEDİ?

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un programında Suriyeli muhaliflerle görüşmek de vardı. Ancak Clinton Suriyeli muhaliflerin çatı örgütü olan Suriye Ulusal Konseyi SUK’la değil, “bağımsız aktivistlerle” görüştü. Peki, bu ne anlama geliyor?

TAMPON BÖLGE GÜNDEMDE DEĞİL

Sorumuza yanıtı iki konudaki gelişmeyi inceleyerek arayalım:

Clinton-Davutoğlu görüşmesinden önce, ABD ve Türkiye’nin “tampon bölge” ya da “uçuşa yasak bölge” konusunu karara bağlayacağı ileri sürüldü. Hatta ikilinin basın toplantısındaki sözlerinden bu anlamı çıkarabilenler bile vardı. Ama gerçekte bu konuda bir adım atılmamıştı.

Örneğin ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone bu görüşmelerden üç gün sonra Türk gazetecilere özellikle vurguluyordu: “Tampon bölge zor!” Üstelik Ricciardone, ülkesinin askeri çözümden yana olmadığını yineliyordu.

ABD Savunma Bakanı Leon Panetta da, “uçuşa yasak bölge” konusunun gündemlerinde olmadığını belirtiyordu.

Kaldı ki, AKP Hükümeti de Clinton-Davutoğlu görüşmesinden iki gün sonra gerçeği açıklıyordu. 4 saatlik Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basının karşısına çıkan Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Tampon bölgenin söz konusu olmadığını” belirtiyordu.

SUK KİMİN ÖRGÜTÜ?

Hillary Clinton’un SUK’la görüşmemesinin anlamını, bu kez SUK’un yapısını inceleyerek araştıralım:

SUK’un merkezi İstanbul’dadır ve kurucusu da AKP Hükümeti’dir.

SUK, ilk olarak Antalya’da ve İstanbul’da yapılan iki toplantıda inşa edildi. O zamanki adı Kurtuluş Kongresi’ydi. SUK’un bu ilk hali, yüzde 80’i Müslüman Kardeşler olan bir örgüttü.

AKP’nin oluşturduğu bu yapı, ardından bazı müdahalelerle farklı çevrelere açılmaya çalışıldı. Ancak 20 Ağustos 2011’deki toplantıda, bu kez Müslüman Kardeşler yoktu! Hatta en büyük muhalif grup olan “Şam Deklerasyonu” ile Solcular da yoktu!

Süren pazarlıklar, yapılan görüşmeler, Esad’ı devirmeyi amaçlayan Batı ülkeleriyle süren müzakerelerin ardından 2 Ekim 2011’de Suriye Ulusal Konseyi SUK ilan edildi.

SUK, İKTİDAR ODAĞI OLAMADI

Ancak bu tarihten sonra da SUK içinde sıkıntılar oluştu. Son olarak SUK’a Kürtleri de dâhil etmek için Kürt Başkan bile seçtiler.

Şu anda SUK’un 314 üyesi var. 20 kişilik kontenjanı bulunan Kürtler, Seküler gruplar ve Müslüman Kardeşler, SUK’un en büyük kesimini oluşturuyorlar.

Ancak başa kimin geçeceği ve hangi ülkenin etkin olacağı gibi çıkar çatışmaları nedeniyle bir türlü “birlik” oluşturulamıyor. Bu durum, ABD Kongresi’nde “silahların farklı ellere gidebileceği” tartışmalarına bile dönüşmüş durumda.

Suriye cephesi direndikçe ve Rusya-Çin ikilisi ABD’ye karşı inisiyatif geliştirdikçe, bu birlik çalışması daha da zorlaşıyor!

TARAFLAR BİRBİRİNİ SUÇLUYOR

Aslında SUK sözcüsü Muhammed Sarmini’nin sözleri Clinton’un neden kendileriyle görüşmediğini açıklıyor: “SUK’u bir kenara atıyorlar. Bence bu, Konsey’e, artık Amerikalılar tarafından desteklenmediklerini söylemektir.”

ABD ise durumu daha diplomatik şekilde ifade ediyor. Örneğin Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü’nden Andrew Tabler, “SUK, öngörülen işlevi edinemedi” diyor.

Esad’ı devirmeyi başaramayan Atlantik ülkeleri topu birlik oluşturamayan muhaliflere, muhalifler ise topu, kendilerini yeterince desteklemeyen ve silah vermeyen Atlantik ülkelerine atıyor!

Özgür Suriye Ordusu’nun son açıklaması bu bakımdan anlamlı: “Libya’dan bize gönderilen, parasını Katar’ın verdiği silahlar hâlâ Türkiye’de ve elimize ulaşmadı!”

Bu arada Müslüman Kardeşler’in SUK’tan tamamen ayrıldığı iddia ediliyor. Bu iddia, El Kaide tipi bombalı saldırıların artması ve kontrgerilla faaliyetlerinin öne çıkmasıyla birleşince anlam kazanıyor. Bunu da bir başka yazıda inceleyeceğiz.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Ağustos 2012

, , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın