Posts Tagged Yasemin Çongar
HAVA DÖNÜYOR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 16/12/2012
19 Mayıs’ta başlayan büyük devrimci atılımla birlikte Türkiye’de hava dönüyor.
BU CEPHEDEN İŞARETLER
240 bin gencin 19 Mayıs’ta Dolmabahçe’ye yürümesi, Hatay halkının 16 Eylül’de Suriye’yi parçalama planına karşı ayağa kalkması, öncülerin 29 Ekim’de Ulus’ta geniş kitlelerle birleşmesi ve 10 Kasım’da Tandoğan’da “Cumhuriyetin yeniden inşası” kararlılığı sergilemesi, aydınlık yarınların işaretiydi.
O işaret 13 Aralık’ta, Silivri kuşatmasında daha da büyüdü…
Havanın döndüğüne dair işaretler sadece bu cephede değil, karşı cephede ve ara cephede de gözleniyor:
KARŞI CEPHEDEN İŞARETLER
1. Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Neşe Düzel ve Murat Belge dörtlüsünün gazetelerinden istifa etmesi ile Taraf çarpışmada bertaraf olmuştur. Ergenekon tertipleri için piyasaya sürülmüş bir gazetenin tam da şimdi çökmesi, havanın döndüğünün ve sürecin artık tersine işleyeceğinin işaretidir.
Alkım’ın 15 milyonluk binasının yasal sorunlarından başlayarak yazılan senaryoların toplamı bile bu gerçeği değiştirmez: Taraf’la birlikte Ergenekon tertibi de çökmüştür!
2. Son dönemde yandaş basının kritik konularda ikiye bölünmesi, birinin ak dediğine diğerinin kara demesi dikkatli okunmalıdır.
3. Tertipte yeni bir hamle yapabilmek için tezgâhladıkları “Özal zehirlendi” komplosunu gerçekleştiremediler. Tüm kışkırtıcı yayınlara, Adli Tıp Kurumu’nun raporundan önce piyasaya sürülen “zehirlendiği doğrulandı” türü yalan haberlere rağmen, sonuç alamadılar!
Bu arada “Özal zehirlendi” iddiasının ve iddiayı kanıtlamak üzere yapılan hamlelerin Başbakanlıktan değil de Cumhurbaşkanlığı katından gelmesini lütfen not ediniz!
4. Ahmet Davutoğlu’nın Fas’ta Aslı Aydıntaşbaş’a “Ben şahsen bu noktadan sonra Esad kalacak olsa bile elini sıkmaktansa istifa etmeyi tercih ederdim” demesi, Gül-Davutoğlu ikilisinin yenildiğinin ilanıdır!
ARA CEPHEDEN İŞARETLER
5. Abdullah Gül’ün Ergenekon tertibindeki rolünü en somut ortaya koyan “Bulun bir savcı, delillendirin” sözlerinden sonra, yeni bir kanıt daha ortaya çıktı.
Can Dündar’ın, Gül’ün 2007 yılında, henüz Ümraniye bombaları iddiası yeni ortaya atıldığında, bir grup gazeteciye, ama “yazılmamak koşuluyla” söylediği “Bu bombalara dikkat edin, bunun arkası gelecek” cümlesini, tam da bu süreçte yazabilmesi “havanın döndüğünü” göstermektedir!
6. Silivri zindanına yapılan gazeteci ziyaretlerinin artması, Ertuğrul Özkök’ün bile korkusuzca bu kervana katılabilmesi, hatta Mehmet Ali Birand’ın Ergenekon davasının bir itibarının kalmadığını yazabilmesi havanın döndüğünü göstermektedir. Zira medyada bu iki isimden daha iyi koku alabilen kimse yoktur!
7. 50 CHP milletvekilinin, yeni CHP’ye rağmen Silivri’ye gelmeleri ve devrimci tutum sergilemeleri hem çok önemlidir hem de havanın döndüğünün somut işaretidir.
NE YAPMALI?
Yeni Anayasa, Eyalet Modeli ve Başkanlık Sistemi dayatmasına karşı yapılan “Milli Anayasa Forumları”, hem en geniş kitlelerle birleşti hem de “milli merkez” ihtiyacını ortaya koydu.
Şimdi bu “milli merkezi” inşa etmek ve Dolmabahçe-Hatay-Ulus-Silivri eksenli bir devrimci kuvvete dönüştürmek, Mustafa Kemal’in askerlerinin görevidir!
Dolmabahçe’deki gençliğin, Hatay’daki halkın ve Ulus’taki milletin Silivri’deki devrimcilikle birleşmesi tarihidir. Bu birleşimin, izleri beliren emekçi hareketiyle buluşması yeni bir Türk devrimini gerçekleştirecektir!
Yakındır!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Aralık 2012
SİLİVRİ TANIKLIĞI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 15/12/2012
Silivri’nin dışarıdan kuşatıldığı, içeriden yarıldığı 13 Aralık günü oradaydım… O gün bir milattı; o günle, ertesi gün Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’ın Taraf’tan istifa etmesi arasında kuşkusuz bir tarihi bağ vardı. Tarih bu iki günü hem Taraf’ın hem de davanın çöktüğü gün olarak mutlaka yazacaktır!
O günü Ulusal Kanal canlı yayımlayarak büyük bir görev yaptı. Biz o günü dava salonunda yaşayanlar, dışarıda ne olduğunu kantinde açık olan Ulusal Kanal ekranlarından öğrendik.
O nedenle dışarıyı değil, içeriyi yazacağım bugün sizlere; kişisel notlarımı aktaracağım…
EN KIDEMLİSİ HİKMET ÇİÇEK
Sanıklardan önce duruşma salonunda yerimizi almıştık. Bizlerle aynı bölüme sıkışmaya çalışan CHP milletvekilleriyle sohbet ediyorduk ki, sanıklar salona girmeye başladı. En önlerinde Hikmet Çiçek’in olması, mahpushane kıdeminden olsa gerek…
Hikmet ağabey, peşine taktığı “örgüt üyeleriyle” salona girdi ve izleyicileri selamladı… O anı sizlere aktarabilecek kadar güçlü ve edebi bir kalemim yok maalesef; olsa da anlatamazdım herhalde, ancak yaşanır! İnsanların gözleriyle birbirine sarıldığı o anlara kelimeler yetmez.
Geçmeden belirteyim. Hikmet ağabey sakal bırakmış. Duruşmalardan men cezası aldığı için kesmemiş bir süre… Fikret Akfırat hariç biz gazeteci çıraklarının tamamı yeni imajını beğendik, “sakalını kesme” dedik. Yirmi yıla dayanan hapisliğin ona kazandırdığı “olağanüstülüğe” üniforma olmuş sakalı…
Ha unutmadan, müthiş bir kitaba imza atmaya hazırlanıyor. Yakında…
SANIKLARIN OTURMA PLANI
Mehmet Bedri Gültekin, Turan Özlü ve Erkan Önsel üçlüsü, her zamanki gibi tıraşlı, bakımlı, pırıl pırıl halleriyle salondaydılar. Hep aynı yere, yani sanık sıralarının en önündeki koltuklara oturdular yine.
Ancak “kare as” bir eksikti… Savunmasından korkulan Doğu Perinçek, duruşmalardan men edilmişti bildiğiniz gibi… Ancak Ulusal Kanal o gün Perinçek’in savunmasını da veriyordu ve o gür ses, zaman zaman kantindeki televizyondan duruşma salonundaki kulaklarımıza haykırıyordu!
Gültekin, Özlü ve Önsel üçlüsünün hemen sağında ise en kıdemli üç asker vardı her zamanki gibi: İlker Başbuğ, Hasan Iğsız ve Hurşit Tolon…
Bu salona ne zaman gelsem, hep bu tabloyla karşılaşırım; en önde üç İşçi Partili ve üç TSK mensubu… Tüm sanıkların temsilcileri gibi…
Bu oturma planı biraz da Hababam Sınıfı gibidir… Sınıfın en muzip öğrencileri olarak Hikmet Çiçek ve Tuncay Özkan, arkalardadır, sürekli hareket halindedir ve yer değiştirirler sık sık…
İŞÇİ PARTİLİLER ZIPKIN GİBİ
Diğer İşçi Partililerden Deniz Yıldırım ve Mehmet Perinçek zımba gibiydi. Deniz yoğun spor yapıyormuş, ondan böyle zıpkın gibi; Mehmet’e de getirdiğim selamları aktardım…
İkisi de yoğun entelektüel faaliyetlerini sürdürüyorlar; bir bilim adamı ve bir gazeteci, Silivri’de gün be gün pişiyor, büyüyor, ustalaşıyor…
Muzaffer Tekin her zamanki gibi şık ve zarifti ama dimdikti! Öcalan’ı sorgulayan Albay Atilla Uğur da öyle; sanki duruşmadan sonra operasyona çıkacakmış gibi diriydi… Denk getirip de İstanbul ve Ankara kitap fuarlarında, kitabının ilgiyle karşılandığı notunu aktaramadım kendisine. Buradan ileteyim… Ha bir de şu notu aktarayım: Ağabey izninle, kimi okurlarının kitaplarını ben imzalıyorum yerine, gururla!
Oktay Yıldırım’ı da göremedim… Tıpkı Perinçek gibi o da duruşmalardan men cezası almıştı…
AVUÇLAR GÜNEŞE DOĞRU
Hâkim, avukatların büyük direnişi karşısında sık sık duruşmaya ara verdiğinden, her arada bir Ergenekon kahramanıyla selamlaşma, kısa bir hal hatır sorma fırsatı yakaladık. Hasan Ataman Yıldırım’la, Mustafa Dönmez’le, İbrahim Şahin’le, Fikri Karadağ’la, salondan çıkarıldıkları koridora bakan gazeteci bölümünden, uzanarak küçük sohbet fırsatları bulduk.
Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay’la avuçlarımızı güne bakan çiçeği gibi açarak selamlaştık…
DEVRİMCİ ATILIM GÜNÜYDÜ
13 Aralık’ta sadece sanıklar değil, avukatlar da birer Ergenekon kahramanıydı… Hasan Basri Özbey ve Celal Ülgen gibi kıdemlilerinden, Ümit Kaplan ve Sedef Ünal gibi en gençlerine kadar hepsi, tek yürek, Türkiye’yi savunuyorlardı…
Zeynep Küçük ve İrem Çiçek ise adeta babalarını savunmuyor, onlara kalkan oluyor, tertipten hesap soruyorlardı!
Dışarıda on binler ve içeride yüzler, o gün Türkiye’nin yeni bir devrimci atılımına önderlik ettiler…
Biz tanıktık. Göreceksiniz!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Aralık 2012
YASEMİN ÇONGAR’A YAZILARINI WOLFOWITZ YAZDIRIYOR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları on 26/09/2004
“MİLLİYET’İN WASHİNTON TEMSİLCİSİ” YA DA “WASHİNGTON’UN MİLLİYET TEMSİLCİSİ”
Yasemin Çongar’a yazılarını Wolfowitz yazdırıyor
Milliyet’in Washington muhabiri Yasemin Çongar’a yazılarını, Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz dikte ettiriyor. Çongar’ın köşesindeki son ABD tehdidi ise şöyle: “AB’den tarih alma çabası sayesinde, Türkiye’yi yakasından tutabiliyor, Kuzey Irak’a müdahale etmesini engelleyebiliyoruz”. Çongar, bir arkadaşına gönderdiği e-postada ise, Amerika’daki bazı Türk gazetecileri Türkiye adına çalışmakla suçluyor!
MEHMET ALİ GÜLLER
Aydınlık Dergisi
26 Eylül 2004
Milliyet’in Washington muhabiri Yasemin Çongar’a yazılarını, Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz dikte ettiriyor. Çongar’ın bu özelliğini bilen Amerika’daki diğer bazı Türk gazeteciler, onu, “Milliyet’in Washington temsilcisi” yerine “Washington’un Milliyet temsilcisi” olarak tanımlıyorlar. Çongar, “Amerika’nın Türkiye’yi AB kapısına bağlama” taktiğini de, yıllar sonra ve bu kez Amerikalıların ağzından tehdit şeklinde aktarıyor: “AB’den tarih alma çabası sayesinde, Türkiye’yi yakasından tutabiliyor, Kuzey Irak’a müdahale etmesini engelleyebiliyoruz”. Ve Çongar, bir arkadaşına gönderdiği e-postada, Amerika’daki bazı Türk gazetecileri Türkiye adına çalışmakla suçluoyr ve TSK’nın uşağı şeklinde tanımlıyor.
ÇONGAR VE GÜL AYNI DİLDEN KONUŞUYOR
Yasemin Çongar’ın özellikle Amerika’nın Telafer’deki Türkmen kıyımı ile ilgili yazıları dikkat çekti, tepki doğurdu, nefret uyandırdı.
Çongar, 13 Eylül 2003 tarihli yazısında, ABD’nin Türkmen kıyımını perdelemek için haberleri “iddia ve komplo” olarak değerlendirdi. “Tel Afer’de ne oluyor?” başlıklı yazısında “Kamuoyuna tek kaynaklı ve kışkırtıcı haber-yorumlarla pompalamak, sonuçları da, sorumluluğu da çok ağır olabilecek bir hata. Resme çok yönlü bakabilmek zorundayız” diyerek “gazetecilik” dersi veren Çongar, yazısında “objektifliğini”, Pentagon’dan bir üst düzey yetkilinin açıklamalarına yer vererek getiriyor!
Çongar, Wolfowitz adına yazdığı yazıda, tıpkı Dışişleri Bakanı Abdullah Gül gibi aynı şeyleri savunuyor!:
“Sivil halka yönelik bir Amerikan harekatı yok; harekat Tel Afer halkına değil, Tel Afer’deki Türkmenler Şii ve Mukteda El Sadr grubuna bağlı; Operasyonda Suriye’den ve Felluce’den gelen terörist gruplar hedef alınıyor…”
Tüm bu açıklamaları Pentagon’dan bir üst düzey yetkiliye dayandıran Yasemin Çongar, tek bir Tel Aferli Türkmene, Irak Türkmen Cephesi’nin Ankara ya da Washington temsilcisine sormaya gerek duymadan “objektif gazetecilik” yapıyor. Çongar, üstelik sıkılmadan, Türkmenleri kaynak gösteren haberleri de “tek kaynaklı ve kışkırtıcı haber-yorumlar” şeklinde değerlendiriyor.
WOLFOWİTZ-FEİTH GRUBU
17 Eylül’de, Çongar’ı en iyi tanıyan çevreler, yani Amerika’daki bazı Türk gazetecilerinin kurduğu “Washington haber forum” yetkilileri, bir Pentagon askeri yetkilisiyle yaptıkları görüşmenin ardından önemli bir gerçeği ortaya çıkardılar. Buna göre, Çongar’ın konuştuğunu belirttiği Pentagon üst düzey yetkilisi, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz! “Washington haber forum” yetkilileri, Çongar’a yazılarını, Wolfowitz’in dikte ettirdiğini vurguluyorlar. Türk gazetecilerin görüştüğü Pentagon askeri yetkilisi, “Türkiye’deki bazı gazeteciler ile iyi ilişki kuran Paul Wolfowitz – Douglas Feith gurubunun, Türk basınındaki muhbirleri vasıtası ile istediklerini yazdırdığını” belirtiyor.
‘ABD TÜRKİYE’Yİ YAKASINDAN TUTUYOR’
Çongar, 20 Eylül tarihli, “Tel Afer’le başlamadı, bitmiyor” başlıklı makalesinde ise hep söylediğimiz, “Amerika’nın Türkiye’yi AB kapısına bağlama” taktiğini, yıllar sonra ve bu kez Amerikalıların ağzından tehdit şeklinde aktarıyor: “AB’den tarih alma çabası sayesinde, Türkiye’yi yakasından tutabiliyor, Kuzey Irak’a müdahale etmesini engelleyebiliyoruz”
İşte Çongar’ın yazısındaki ilgili bölüm:
“17 Eylül’de Washington’da, Almanya’nın Friedrich Ebert Vakfı ile ABD merkezli Alman Marshall Fonu tarafından düzenlenen konferansta Türkiye tartışılırken, konu Irak’a da geldi.
Almanya’nın Washington Büyükelçisi Wolfgang Ischinger, ABD’deki başkanlık seçimi kampanyasında etkin bir kişinin kendisine söylediklerini, Bush’un mu, Kerry’nin mi ekibinden olduğunu saklı tutarak, özetle şöyle aktardı: ‘AB’den tarih alma çabası sayesinde, Türkiye’yi yakasından tutabiliyor, Kuzey Irak’a müdahale etmesini engelleyebiliyoruz.’”
TÜRKİYE ADINA ÇALIŞMAK SUÇ!
Milliyet’in Washington Temsilcisi Yasemin Çongar, gerçek yüzünü, bir kez de Aydınlık’a ulaştırılan 30 Temmuz 2004 tarihli şu e-postasıyla gösterdi:
“Bu arada ben Washington haber grubuna yazmıyorum. Bazı moderatörleri, Türkiye’ye çalışan insanlar, bunlar Türkiye’de askerin uşakları, Amerika ve İsrail’e karşı, askerin kışkırttığı tipler. Yani en azından bunu buradaki kaç adam doğruladı bana. O yüzden hiçbir şekilde, yanıt yazmıyorum oraya, ya da görüş belirtmiyorum. Siz de dikkatli olun. Bunu mümkün olduğunca arkadaşlarınıza bildirin”
Evet, Çongar’ın 30 Temmuz 2004 tarihli, elimize ulaştırılan bu e-postası her şeyi tüm çıplaklığıyla sergiliyor. Türk gazetecileri, Türkiye adına çalışmakla suçlayan Çongar, onları TSK’nın uşağı, TSK adına ABD ve İsrail’e karşı kışkırtılan tipler olarak tanımlıyor.