Posts Tagged BMGK
İsrail BM’ye düşman
Posted by Mehmet Ali Güller in CGTN Türk, Politika Yazıları on 15/10/2024
İsrail, Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü’nü (UNIFIL) bir kaç kez hedef alan saldırılarıyla, artık BM’ye açıkça düşmanlık yürüttüğünü ortaya koydu.
Zira İsrail, geçen günlerde de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen adam” ilan ederek, tüm dünya ülkelerinin çatı örgütünü karşısına almıştı.
İsrail öncesinde de Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nı (UNRWA) defalarca hedef alarak diplomatları öldürmüştü.
Barış Gücü’nün görevi
BM Lübnan Geçici Barış Gücü’nün (UNIFIL) kuruşulu 1978’e dayanıyor. UNIFIL, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 425 ve 426 sayılı kararlarıyla uluslararası hukuka göre görev yapıyor. UNIFIL’ın görevi, 2006’da alınan 1701 sayılı kararla güçlendirildi.
46 ülkeden ve 10 binden fazla askerin görev yaptığı UNIFIL, kurulduğu yıldan itibaren görev süresi düzenli yenilenen bir “barış koruma misyonu”dur. Lübnan ile İsrail arasında “Mavi Hat” olarak bilinen sınır boyunca müdahale gücü olarak hareket etme yetkisine sahiptir.
Üssü işgal etti, ana girişi ve gözlem kulesini vurdu
İsrail ordusu, 10 Ekim’de UNIFIL’ın bir gözlem kulesini hedef almıştı ve iki barış gücü askeri yaralanmıştı.
İsrail ordusu ertesin gün de, 11 Ekim’de, Lübnan’ın güneyindeki Ras Nakura bölgesindeki UNIFIL komuta merkezinin ana girişini top mermisiyle hedef aldı. İsrail ordusu aynı gün, UNIFIL’ın bir gözlem kulesini de tankla vurdu. İsrail ordusu, Lübnan’ın güneyindeki Ramyah’da bulunan BM üssüne de zorla girdi. 45 dakika süren işgalde 15 barış gücü askeri yaralandı.
Bu saldırılar planlı bir şekilde yürütülüyor. Zira İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, saldırılardan önce BM Genel Sekreteri’ne seslenerek, “UNIFIL’ı çekmesini” istemişti.
İtalya’dan İsrail’e tepki
UNIFIL’da görev yapan en büyük ikinci grubu, İtalyan askerleri oluşturuyor. İtalya 7 Ekim’den bu yana hep İsrail’den yana tutum alıyordu. Ancak İsrail’in UNIFIL’a saldırması, Roma’nın da tutumunu değiştirmesine neden oldu.
İsrail, İtalya’dan askerlerini çekmesini isterken, İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto “İtalya ve BM, İsrail’den emir almaz” diyerek tepki gösterdi; İtalya Dışişleri Bakanı Antonio Tajani soruşturma başlatılmasını istedi, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni de “İsrail’in asker çekilmesi talebinin reddedildiğini” ilan etti.
İspanya-İrlanda’dan AB’ye çağrı
İsrail’in BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’i “istenmeyen adam” ilan etmesi üzerine 104 BM üyesi ülke ve Afrika Birliği, Guterres’e destek ve İsrail’e kınama mektubu yayımladı.
Mektupta Guterres’in “BM Şartı’nda belirtilen amaçlara ulaşılmasında hayati bir rol oynadığı” vurgulandı.
İsrail’i hedef alan bir diğer girişim de İspanya ve İrlanda’dan geldi. İki ülke, İsrail’in UNIFIL’a saldırması nedeniyle, AB-İsrail Ortaklık Anlaşması’nın sonlandırılmasını istedi. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, BM misyonunun Lübnan’dan çekilmeyeceğini belirterek, İsrail’i kınadı.
İspanya, Fransa’nın ardından İsrail’e silah sevkiyatının kesilmesini isteyen ikinci Avrupa ülkesi oldu. Yine İspanya, İrlanda ile birlikte geçen aylarda Filistin’i tanıma kararı alarak, Avrupa’da önemli bir süreci başlatmıştı; bu ikiliyi Norveç ve Slovenya izlemişti.
Veto kartı altında ezilen hukuk
İsrail’in BM’yi de karşısına alan bu saldırganlığı, kuşkusuz ABD’nin koruma kalkanı altında yapılıyor. İsrail, ABD’nin veto kartı sayesinde, BM’nin kararlarından korunuyor.
Diğer yandan İsrail, ABD silahlarıyla saldırıyor ve ABD savunma sistemleriyle korunuyor. Dolayısıyla tabloyu “ABD sponsorluğu yoksa, İsrail saldırganlığı da yoktur” diye özetleyebiliriz.
Ancak İsrail’in pervasızlığı, en sonunda ABD’ye de yük olacak. ABD zaten BM Genel Kurulu’ndaki oylamalarda artık İsrail’e destek verecek ülke bulamamakta, veto kartı sayesinde durumu idare etmektedir.
İsrail’in BM’ye saldırıları, BM’de reform tartışmalarını hızlandırabilir. Zira uluslararası hukukun ABD veto kartının altında ezilmesi, giderek Avrupa içinde de tepki topluyor. Ve giderek daha çok Avrupalı, ABD’nin Ukrayna ve İsrail yükünden şikayetçi oluyor.
Mehmet Ali Güller
CGTN Türk
15 Ekim 2024
Küresel düzen savaşsız değişir mi?
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 26/09/2024
Haklı olarak soruluyor: Mevcut küresel düzen II. Dünya Savaşı’yla oluştu, savaşsız değişir mi?
Tarihte bu tür değişikliklerin büyük oranda savaşla olduğu bir gerçek. Çağımızdaki son değişim ise bir istisna: İngiltere liderliğini ABD’ye savaşsız teslim etti, daha doğrusu iki savaşla güçten düştüğü için savaşsız teslim etmek zorunda kaldı.
Peki ABD savaşmadan liderliğini bırakır mı?
Savaşsız çözüm yolları
Küresel Güney şu üç yolla savaşsız çözüm arıyor:
1) Kolektivizm: Çin başta Küresel Güney ülkelerinin ekonomi ve siyasi ağırlıkları oranında uluslararası örgüt ve kurumlarda temsiliyet istedikleri ortada. Ama bu Çin’in bir dünya liderliği devri istediği anlamına gelmiyor. Zaten çok kutupluluk, demokratik bir küresel yönetişimi gerektiriyor. Uluslararası düzenin demokratikliği de ülkelerin adil temsiliyetine dayanacaktır.
Kısacası ABD’nin “tek” liderliğine karşı, çok merkezli bir düzen. İşte bu kolektivizm anlayışı, ABD’yi savaşsız çözüme zorlamaktadır.
2) BM’nin rolü: Küresel Güney ülkeleri, uluslararası düzenin adil ve demokratik dönüşümünde BM’nin merkezi bir koordinasyon rolüne işaret ediyorlar. Bu da ABD’yi savaşsız çözüme zorlayacaktır.
3) Zamana yayma: Bu büyük küresel dönüşümün savaşsız olması için Çin’in izlediği ağır, zamana yayan, kontrollü ve dengeli yol da önemli bir faktör elbette…
Artık 193 üye var
BM’de reform çağrıları işte bu şartlarda gelişiyor. 79. BM Genel Kurulu, liderlerin reform çağrılarına sahne oldu.
Çünkü 1945 düzeni artık çalışmıyor, Soğuk Savaş bitti, ABD’nin kısa süreli tek kutuplu dünya hakimiyeti dönemi de bitti. Artık çok kutuplu dünya döneminin başındayız. BM’nin de buna göre dönüşmesi gerekiyor.
Daha somut söylersek: BM, 1945’te 50 ülkenin bulunduğu bir dünyada ve II. Dünya Savaşı’nın galiplerinin BM Güvenlik Konseyi’nin veto kartlı 5 daimi üyesini oluşturduğu şartlarda kuruldu.
Ancak bugün BM’de 193 ülke var!
Reform ama nasıl?
ABD, “reformun şart olduğu” gerçeğini görüyor ve mecbur kalacağı değişimin kontrolünde olmasını, veto gücünü sürdürebilmeyi hedefliyor. O nedenle de BM Güvenlik Konseyi’nin genişlemesinde; birincisi istediği yeni ülkelerin bulunmasını, ikincisi de yeni üyelerin veto hakkının olmamasını savunuyor.
Evet, BM’de reform şart ama nasıl? Artık asıl mesele bu…
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD’nin bu “kontrollü reform” çabasına karşı uyarıyor; BM Güvenlik Konseyi’ndeki reformun “suni bir şekilde hızlandırılmaya çalışıldığına” dikkat çekiyor ve “Çin’le birlikte sürecin tehlikeli oyunlara dönüştürülmesine izin vermeyeceklerini” belirtiyor (Sputnik, 25.9.2024)
Lavrov, daha önemlisi, BM’nin bölünmesi yerine ortak mutabakat sağlanmasına çabaladıklarını vurguluyor.
Reformda iki temel yol
Sonuç olarak çok kutupluluk şartlarında BM Güvenlik Konseyi’nde reform yapılması artık kaçınılmaz. Küresel Güney ülkeleri, ağırlıklarını elbette temsiliyetlerine yansıtacaklar.
Reformun önünde iki temel yol var: Kolektif Batı’nın BM Güvenlik Konseyi’ndeki konumunu korumaya çalışan yolu ve Küresel Güney’in BM düzenini demokratikleştirmek yani adil temsiliyeti sağlamak isteyen yolu.
Bu ikinci yol, BM Genel Kurulu’nun yetkisinin genişletilmesine, kararlarda BM Genel Kurulu ile BM Güvenlik Konseyi arasında sıkı bir ilişki olmasına, vetoda nitelikli çoğunluk aranmasına, azınlık vetolarının işlerliğinin ancak BM Genel Kurulu’nda nitelikli çoğunluk tarafından kabulüne dayanmalıdır.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
26 Eylül 2024
BM Güvenlik Konseyi’nde reform
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 22/09/2024
BM Genel Kurulu başlıyor. BM Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) reform yapılması, bu yılki genel kurulun önemli konu başlıklarından biri. Genel kurul başlamadan bazı ülkeler bu konuda görüş açıkladılar.
Nitekim BM Genel Sekreteri Antonio Guterres de “mevcut çok taraflı kurumların 80 yıl önce oluşturulduğunu, küresel kurumların 21. yüzyıla göre uyarlanması ve güncellenmesi gerektiğini, mevcut sınamalarla mücadele için değişimin şart olduğunu” belirtti (AA, 18.9.2024).
1945 düzeninin sonu geldi
BM Güvenlik Konseyi’nde şu iki temel nedenle reforma ihtiyaç var:
1) Veto yetkisinin kötüye kullanılması, sorunları kangrenleştiriyor. Örneğin ABD’nin İsrail’i koruyan ve bir Filistin Devleti’nin kurulmasını önleyen vetoları, bu sorunun çözümünü engelliyor.
2) 1945 düzeni, II. Dünya Savaşı’nın galiplerinin düzenidir. BMGK’nin beş daimi üyesi, ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin, hem galip hem de nükleer güçtür. Ancak dünya değişiyor. Batı’nın ekonomik ve siyasi ağırlığı azalıyor; Asya yükseliyor, Afrika ayağa kalkıyor, Güney Amerika silkiniyor, kısacası Küresel Güney ülkeleri yeni dünyada daha fazla ağırlık kazanıyor. Çok kutuplu yeni bir dünya inşa oluyor. Bu tablonun elbette BM Güvenlik Konseyi’ne yansıması lazım.
ABD “vetosuz yeni üye” istiyor
Peki ABD işaret ettiğimiz bu iki temel gerekçe hakkında ne düşünüyor?
ABD’nin en büyük endişesi veto hakkı. Bu konuda ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield açık ve net konuştu: “BMGK’deki veto yetkimizi, çıkarlarımızı gözetmek için kullanıyoruz, bunun için bir mazeret beyan etmeyeceğiz.” (AA, 17.9.2024).
ABD artık karşısında duramayacağı BM Güvenlik Konseyi’nin genişlemesi konusunu da vetoya bakışı temelinde çözmek istiyor. Şöyle ki ABD, BMGK’ye Afrika kıtasından iki yeni üyenin katılmasını istiyor ama veto hakları bulunmaması şartlarıyla!
Yani ABD vetoyu mazeret belirtmeden sadece çıkarları için kullandığını söylüyor ama yeni daimi üyelere veto hakkı verilmesini istemiyor. Gerekçesini de şöyle açıklıyor: “Veto hakkı olan ülke sayısının artması, BM Güvenlik Konseyi’ni kilitler!” Oysa uygulamada konseyi kilitleyen, küresel sorunların çözümünü engelleyen asıl veto, kendisininki!
Afrika’sız BM düzeni olmaz
ABD ayrıca, BM Güvenlik Konseyi genişleyecekse, burada Almanya ve Japonya gibi müttefikleriyle, Çin’e karşı denge aracı gördüğü Hindistan’ın olmasını istiyor (AA, 12.9.2024).
Bunun bir sulandırma olduğu ortada. Nitekim BRICS üyesi Güney Afrika Devlet Başkanı Cyrill Methamel Ramaposa, ikinci sınıf daimi üyeliği kabul etmediklerini, mevcut üyelerle benzer haklara sahip olmaları gerektiğini, 1.3 milyar nüfuslu Afrika’nın güvenlik konseyinde temsil edilmediği BM’nin rolünün zayıflayacağını belirtti (Report, 13.9.2024).
Dikkat çekici önerilerden biri de NATO’nun yeni üyesi Finlandiya’dan geldi. Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb’ın BM Genel Kurulu’nda gündeme getireceğini belirttiği öneri şöyle: “BMGK’nin daimi üye sayısı beşten ona çıkarılmalı. Bu yeni beş üyenin biri Güney Amerika’dan, ikisi Afrika’dan ve diğer ikisi de Asya’dan olmalı.” (Harici, 18.9.2024).
Ancak Stubb BM Güvenlik Konseyi’nde hiçbir ülkenin veto hakkının olmamasını istiyor. Hatta Rusya’nın üyelikten çıkarılmasını savunuyor.
Çok kutupluluğa uygun BMGK
Çok kutupluluk BMGK’de reformu zorunlu hale getirdi, buradan dönüş yok. Artık mesele bunun nasıl olacağı ve kimleri kapsayacağı. Asıl mücadele de burada yürüyecek.
Çünkü Batı biliyor ki buna direnilirse, BM düzeni toptan çökecek. Nitekim Finlandiya Cumhurbaşkanı Alexander Stubb buna işaret ediyor: “Güney Amerika, Afrika ve Asya’dan Küresel Güney ülkeleri sistemde temsil edilmezse, BM’ye sırt çevirecekler.”
Sonuç olarak dünya değişiyor, çok kutupluluğa uygun “geniş BMGK”nin ayak sesleri geliyor ama bizdeki kimi kesimler hâlâ BRICS’e dudak büküyor!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
21 Eylül 2024