Posts Tagged Ömer Dinçer
AKP İLE CEMAATİN DERSHANE SAVAŞI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 15/09/2012
Başbakan Tayyip Erdoğan dershaneleri kapatacaklarını ilan etti. Erdoğan 9 Eylül tarihli açıklamasında, “okul varsa dershane niye var?” diye sorarak kararının gerekçesini açıkladı. Hatta Erdoğan daha da ileri giderek, “ekonomik gücü olmayan vatandaşın yavrusunu dershaneye gönderemediğini” belirtiyor ve “sınıfsal” bir tavır da alıyordu!
Kuşkusuz Erdoğan, bu iddialarını kamuoyunu tavlamak için dile getiriyordu. Zira rakamlar ortadaydı ve Erdoğan döneminde Türkiye’deki dershane sayısı iki kat artmıştı!
DERSHANELER SAVAŞIN YENİ CEPHESİ
Peki, Başbakan Erdoğan 10 yıl sonra dershane sisteminin yanlışlığını neden keşfetti? Neden dershaneleri kapatmak istiyor?
“Bundan kim gücenirse gücensin” diyen Erdoğan elbette Fethullah Gülen cemaatine sesleniyordu; çünkü cemaatin en önemli silahı okulları ve dershaneleriydi…
Erdoğan bu kararıyla, özel temsilcisi olarak PKK’yle masaya oturan ve müzakere yapan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın yargılanmak istenmesiyle hamle yapan cemaate ceza kesiyordu!
ERDOĞAN 28 ŞUBAT GENERALLERİNDEN BETER
AKP Hükümeti’nin dershaneleri kapatma kararı, Erdoğan’ın 9 Eylül’deki ilanından önce de aslında gündeme gelmişti. Ancak Cemaat AKP’yle savaşı büyütmemek için ilk günler açık bir tepki göstermedi.
Cemaatin resmi ilk tepkisi, Zaman yazarı İbrahim Öztürk’ün kaleme aldığı “Dershaneleri kapatmak” başlıklı yazı dizisiydi. 12 ve 13 Eylül tarihli bu yazılarda Öztürk, eğitimde kaliteyi artırmanın bir yöntemi olarak dile getirilen bu kararın netice vermeyeceğini savundu.
Öztürk yazısında Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’i de açıkça hedef aldı: “Milli Eğitim Bakanı ile eğitim ordusu arasında zerre kadar duygusal ve psikolojik bir bağ kalmadı ki. Ordusuz komutan gibi yapayalnız ilerliyor.”
Zaman yazarı İbrahim Öztürk, şu satırlarıyla Erdoğan’ı 28 Şubatçı generallerle aynı kefeye koyuyordu: “Derdiniz ne? Bu ülkede teröre karşı devletin vurmak-kırmaktan öte gitmeyen sert, acımasız yüzü hiçbir şeyi çözmüyor. Bu okullar umutsuz yüz binlerin başının okşandığı, onurlu milletimizin hayırsever ‘harçlıkları’ ile ayakta duran kurumlar. 28 Şubat’ta yapılamayanı, şimdi kalkıp bu hükümet mi yapacak?”
Hatta İbrahim Öztürk dershaneleri kapatmaya soyunan AKP Hükümeti’ni “milleti inletmekle” suçluyordu: “100 bin kişilik istihdamı, 2 milyar dolarlık sektörü batırmayı ‘milletim öyle istiyor’ diye meşru kılacaksınız, öyle mi? Millet kim? Alanlarında tekelleşen ve milleti inleten bir avuç komprador burjuvazi küçük esnafı ve tüketiciyi inletiyor, ‘milleti’ orada da hatırlamak lazım.”
SAVAŞ, SINAVLARA BİLE YANSIDI
AKP ile Cemaatin eğitim cephesine taşıdığı savaşın dershanelerden önceki ayağı İmam Hatip okullarıydı…
Zaman yazarı Mümtazer Türköne AKP Hükümeti’nin 4+4+4 sisteminin hedeflerini ele aldığı ve birkaç gün sürdürdüğü yazısında İmam Hatip’lerin kapatılmasını savunmuştu: “İmam-Hatipler çok hayırlı hizmetler yaptılar. Türkiye’ye çok şey kazandırdılar. Ama artık görev tamamlandı, ömürleri sona erdi. Sayıları meslekî ihtiyacı karşılayacak ölçüde sınırlanmalı ve genel eğitim içinde din eğitimi ihtiyacını karşılayan okul modeli olmaktan çıkartılmalı.” (Zaman, 26 Haziran 2012)
Bitirirken şu soruyu soralım: Son iki yılda neden neredeyse her sınav sorunlu geçiyor? Kopyalar, şikeler… Örneğin Erdoğan’ın bizzat MİT’i görevlendirdiği araştırmasından neden bir sonuç çıkmadı? Daha doğrusu çıkan sonuç neden kamuoyuna açıklanmadı?
Sınavların son iki yılda bu kadar sorunlu olması, AKP ile Cemaat’in eğitim savaşları nedeniyle mi?
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Eylül 2012
NEREDE BU DEVLET?!
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 07/09/2012
Bu kez acıyı Afyon’da, cephanelikteki patlamada yaşadık. 25 şehit verilen olayın sebebi, yazıyı gazeteye teslim ettiğimizde henüz netleşmemişti!
Tabi bize göre netleşmemişti! Yoksa AKP Hükümeti daha ilk saatlerde olayın sebebini saptamış ve konuyu kapatmıştı! Hükümete göre olay kazaymış ve sayım sırasında olmuş!
Oysa aynı saatlerde Genelkurmay Başkanlığı, resmi açıklamasında patlamanın sebebinin henüz bilinmediğini açıklıyordu! Ama ileri demokrasilerde seçilmişler, atanmışlardan elbette daha iyi bilirler!
ORMAN BAKANI OLAYI SAPTADI!
Hükümet adına ilk incelemeyi ve ilk açıklamayı yapan kişi Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’ydu. Bakan, “Tamamen bir kaza neticesi, muhtemelen bir el bombasının yere düşmesi neticesinde bir patlama.” diyerek kesin konuşuyordu!
Eroğlu, şu sözleriyle, bize İdris Naim Şahin’in kabinede tek olmadığını da ispatlıyordu: “Olay terör saldırısı değil. Hindistan, Pakistan’da sıkça yaşanan olaylar gibi bir olaydır. Bir el bombasının yere düşmesi sonucu meydana gelmiştir.”
Biz benzetmenin zavallılığından ziyade, devletin düştüğü duruma üzüldük!
Zira özellikle Uludere’de 34 yurttaşımızın savaş uçağıyla bombalanmasından itibaren, devletin çöktüğünü izliyoruz! Geçiniz son 8 ayı, sırf son birkaç günde yaşanan şu olaylar bile gelinen noktayı özetlemeye yetiyor.
TÜRK BAYRAĞI TAHRİK ETMEZ, BİRLEŞTİRİR!
PKK Beytüşşebap’a saldırdı, 10 Mehmetçik’i şehit etti. Çatışmada PKK’liler de öldürüldü. PKK’nin bir ilçe merkezine saldırmasından daha tehlikeli olan gelişme ise çatışmanın sabahında yaşandı. Kalabalık bir grup vatandaş, 3 PKK’linin cesedini almak istedi, arbede yaşandı. Askeri araçların önünü kesen, sloganlar atan grup, en öndeki askeri aracın üzerine de bir PKK bayrağı bıraktı.
Asker, gerilimin daha da artmaması için bayrağı araçtan indirmedi ve TSK konvoyu ilçe çıkışına kadar PKK bayrağıyla ilerledi!
Daha vahimi, araç, ilçe askeri lojmanlarının önünden geçerken yaşandı. Üç asker, üstlerinin emriyle, halk tahrik olmasın diye, balkondaki Türk bayrağını indirdi!
VATANDAŞ ASKERİ SAKLIYOR!
PKK Bitlis’te yol kesmiş; arka arkaya sıralanan tüm araçlardan indirdiği vatandaşları bir kenara toplayıp, örgüt propagandası yapmış, sonra da 3 TIR’ı ateşe vermiş.
O esnada cep telefonu kaydı yapan bir vatandaş, görüntüleri Milliyet gazetesine vermiş. Yolun kesildiği sırada araçların içerisinde sivil giyimli 8 asker de bulunuyormuş. Askerler, vatandaşlar tarafından yakındaki bir dinlenme tesisinin mescidinde saklanmış!
TERÖRÜN HEDEFİ NE?
Şırnak Valisi Vahdettin Özkan, PKK’nin Beytüşşebap saldırının şifresini çözmüş! Vali, bu önemli şifreyi Akşam gazetesine açıklamış: “Beştüşşebap silaha değil okula aşık. Ailelerin bu tavrı, terör örgütünü rahatsız ediyor. Bu yüzden hedef seçildi.”
Valinin açıklaması, Başbakan Erdoğan’ın “Terörün hedefi partimizdir” saptaması(!) ve Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in “66 aya karşı çıkan PKK ve laikçilerdir” suçlamasıyla birleştirilince, daha bir bilimsel oluyor!
AKP’NİN VALİLERİ
Siirt Valisi Ahmet Aydın, meydandaki “Türk, Öğün, Çalış, Güven” tabelasını indirtmiş! Star gazetesi olayı “öğünülecek çalışma” diye alkışlıyor!
Vali Aydın, yetinmemiş, tabelayı asanı arıyor: “Bu konuda ne jandarmadan, ne belediyeden ne de hiçbir kurumdan olumlu yanıt alamadık. Tabelayı asan faili meçhul oldu. Kimse sahip çıkmadı. Halkın bazı değerlerini de göz önünde bulundurarak bu tabelanın kaldırılmasının uygun olacağını düşündük. Zaten çevreye yazılan yazılarla bir şey olunmayacağını bilmemiz gerekiyor.”
Tabelayı asan devlet kurumu Vali’den korkmuş, çekinmiş ve astığını söylemekten utanmış ama Vali, üstelik sayesinde bir ile baş olduğu o sözlerin sahibi Atatürk’ten hiç utanmamış!
SEZEN AKSU ÇÖZER!
Tüm bunlar yaşanırken, İstanbul’da başta Sezen Aksu ve Orhan Pamuk gibi isimlerin de yer aldığı, AKP ve BDP destekli bir grup “akil adam” toplanmaya ve ülkenin en önemli sorununu çözmeye hazırlanıyordu!
Çünkü milletin seçtiği 550 vekil topu onlara atmıştı!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
7 Eylül 2012
STAR’IN ‘MİLLİ’YE AÇTIĞI SAVAŞ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 01/02/2012
Başbakan Erdoğan’ın çok beğenerek twitter’da takipçililerine yönlendirdiği AKP milletvekili Fatih Şahin’in önceki gün Star’da yayımlanan yazısı, ibretle okunmalı! (19 Mayıs’ta Atatürk mü, Recep Peker mi anılıyor? Star, 30 Ocak 2012)
Konumuz “AK Parti, Cumhuriyet tarihinde ilk defa ‘Gençlik ve Spor Bakanlığı’nı kurarak gençliğe ve spora ne kadar önem verdiğini ortaya koymuştur” diyen Fatih Şahin’in cehaleti değil kuşkusuz. Ancak bu cehaletle varılmak istenen nokta önemli.
Zira AKP’li Şahin, bu gerçek dışı sözlerinden hareketle, 19 Mayıs törenlerinin gençlikle ve sporla alakası olmadığını ispatlamaya çalışıyor ki buradan 19 Mayıs törenlerinin kaldırılmasına haklılık zemini bulabilsin…
AKP’li Şahin bu tip “faşist” uygulamaların kaynağının İsmet İnönü, Recep Peker ve Şükrü Kaya üçlüsü olduğunu söyleyip; bu üçlünün düşüncede Nazi Almanya’sını, siyasal yapılanmada ve hukukta Faşist İtalya’yı ve ekonomide sosyalist SSCB’yi model alarak Türkiye’yi inşa etmeye çalıştıklarını belirtiyor.
Henüz direkt saldırmaya cesaret edemedikleri için ismini anmadıkları Atatürk ise bu durumda bu üçlüyü çaresizce izliyor olmalı!
İNKILÂP TARİHİ’NDEN RAHATSIZLAR!
Star, Fatih Şahin’in takıye ve cehalet dolu yazısının yetersiz olduğunu görmüş ki, birkaç koldan saldırıya geçmiş.
Örneğin Ahmet Kekeç’e, aynı gün “İnkilap tarihi” derslerine saldırma görevi düşmüş. Kaldırılan “milli güvenlik” dersi gibi “bu saçmalığın da bitmesini” istemiş Kekeç.
1925 yılından itibaren Mahmut Esat Bozkurt tarafından “İhtilaller Tarihi” olarak verilen ancak 12 Eylül darbesinden sonra “İnkılap Tarihi”ne dönüşen bu ders, kuşkusuz Atatürk’ü bir devrimciden, reformcuya dönüştürdüğü için eksiktir ve bozuktur. Ancak dersin bu yetersiz hali bile yandaşları rahatsız ediyor artık.
Devrimci Atatürk’ten sonra, İnkılapçı Atatürk’e de cepheden saldırıya geçtiler!
‘MİLLİ’ EĞİTİM’E KARŞILAR!
Star’ın önemli isimlerinden ve Başbakan Erdoğan’ın manevi oğlu olan Mustafa Karaalioğlu da aynı gün eğitimin “milli” olma durumuna yönelmiş.
Karaalioğlu, hafta sonu TRT’de buluştuğu Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in “Bırakın milli tarafını, bugüne kadar eğitim var mıydı, o bile sorgulanabilir” şeklindeki sözlerini yazısına kılavuz yaptığına göre, şüphesiz onun saptanmış intihalciliğini hiç duymamıştır!
Eğitimin bunca zamandır Ergenekon’a göre şekillendiğini iddia eden Karaalioğlu, tıpkı askeri vesayetten arınmak gibi bu konuya da topyekun odaklanmak gerektiğini savunuyor.
GENÇLİĞE HİTABE’DEN KORKUYORLAR!
Star’ın prensi Mustafa Akyol da, Ömer Dinçer’in “ideolojik eğitimin sonu geliyor” sözlerini yazısına taşıyarak, kapsamlı bir reformun müjdesini veriyor. Akyol bu reformun başarılı olması için de hem “andımız”ın, hem de “Atatürk’ün Gençliğe Hitabe’sinin” kaldırılması gerektiğini savunuyor.
Akyol, Hitabe’nin “Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.” şeklindeki başlangıcına şu cıvık sözlerle itiraz ediyor:
“Kimsenin bunu her daim ‘birinci vazife’ edinme zorunluluğu yoktur. İsteyen bunu edinir kendine ‘birinci vazife’ olarak, isteyen de aynı ülkeyi demokratikleştirmeyi, veya dini inancını yaymayı, yahut sokak kedilerine bakmayı.”
Gençliğe Hitabe’yi “askeri darbeleri ve Ergenekonvari oluşumları meşrulaştıran çok sorunlu bir metin” diye nitelen Akyol, derhal okullardan ve ders kitaplarından kaldırılmasını talep ediyor.
Akyol, yazısının sonlarında asıl korkusunu itiraf ediyor; 1960’da gençlerin Hitabe’nin verdiği görevi yerine getirdiğini, 27 Mayıs’ın da bu görevin sonucu olduğunu belirtiyor.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
1 Şubat 2012