Posts Tagged Predator
RICCIARDONE’NİN ULUDERE ŞİFRELERİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 28/01/2012
Gazetelerin Ankara Temsilcileriyle buluşan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone, Uludere konusunda bazı açıklamalar yaptı. Gazetelerin “Uludere’ye dâhil olmadık”, “Uludere istihbaratını biz vermedik” diye başlık attığı görüşmelerin bütününden aslında başka anlamlar çıkıyor.
Ricciardone’nin şifrelerini çözeceğiz ancak önce bu konudaki iki farklı görüşü anımsatalım:
Resmi açıklamaya göre istihbaratın kaynağı belli değil. Genelkurmay Heron görüntülerini inceliyor. Hükümet tüm imkânlarını seferber ederek olayı çözmeye çalışıyor.
Aydınlık ise Uludere istihbaratın kaynağının ABD olduğunu ve ilk bombayı F-16’lardan 18 dakika önce predatörün attığını yazdı.
Şimdi gelelim şifrelere…
‘HEDEF BELİRLENMESİNE DÂHİL DEĞİLİZ’
1. Ricciardone’ye önce “34 vatandaşımızın yaşamını yitirdiği Uludere’de bir istihbarat zaafı oldu mu?” diye soruyorlar.
Ricciardone’nin yanıtı şöyle: “Bizim bu olayla bir ilgimiz olmamıştır. Hedef belirlenmesinde bizim bir dâhilimiz olmaz. İstihbarat toplanması konusunda ise bu tür ortamlarda kimsenin mükemmel istihbaratı yoktur.”
Yani aslında Ricciardone, “istihbaratı biz verdik ama siz bombaladınız” demiş oluyor.
Nitekim Ricciardone’nin şu sözleri bunu teyit ediyor: “Biz PKK’ya karşı istihbarat desteği sağlıyoruz. Fakat hedef belirleme tamamıyla Türkiye’ye bağlı bir konudur. Türkiye, hedef belirlerken kendi yeteneklerini kullanıyor.”
HERON DEĞİL PREDATÖR!
2. Ricciardone’nin “Uludere’de predatör görüntüleri var mı?” sorusuna verdiği yanıt da ilk şifreyi doğruluyor:
“Biz operasyonel istihbarat detaylarıyla ilgili yorum yapmayız. Amerika’nın spesifik katılımları var. İstihbarat diye bakmayın. Biz predatörlerle ilgili istihbarat veriyoruz. Ama bu askeri sırdır. Bunu sizin askerlerinizin güvenliği için yapıyoruz. O nedenle söyleyemem.”
Bu arada Ricciardone’nin ikinci şifresi, Heron’un değil, Predatör’ün istihbarat sağladığını doğrulamış oluyor.
Bu bilgi de, Heron görüntülerinin incelenmesinin neden bir türlü bitirilemediğini de ortaya koyuyor.
ORG. ÖZEL’İN ŞİFRESİ
3. “PKK’ye karşı istihbarat desteği sağlıyoruz” diyen ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone, söyleşinin başka bir yerinde ise “Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarıyla hiçbir ilgimiz yok.” diyor.
Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in, 5 Ocak günü Milliyet’ten Fikret Bila’ya yazılı söyledikleri, Ricciardone’yi yalanlıyor.
Org. Özel, İncirlik’te konuşlu 4 predatörün 23 Kasım 2011’den beri faaliyette olduğunu ama sadece Irak’ın kuzeyinden istihbarat sağladığını belirtmişti. Org. Özel, Bila’ya, ayrıca Uludere olayının sınır ötesinde, yani Irak’ın kuzeyinde gerçekleştiğini vurgulamıştı!
SEFERBER EDİLEN İMKANLAR YETERSİZ Mİ?
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hafta içi grup konuşmasında Uludure’ye değinmiş ve şöyle söylemişti: “Aradan geçen bir ay içinde Uludere’ye samimiyetsizlikle yaklaşanlar meseleyi unutup kenara çekilirken, biz meseleyi takip ediyoruz. Biz Uludere’de yaşananların aydınlatılması için imkânlarımızı seferber ediyoruz.”
İnsan merak ediyor elbette, seferber edilen bunca imkâna rağmen, 34 köylünün bombalanmasına neden olan istihbaratı kimin verdiği neden bulunamıyor?
ABD-AKP AYNI NOKTADA DURUYOR
4. Aslında yanıt yine Ricciardone’nin şifresinde gizli. Ricciardone, Uludere’de 34 yurttaşımızın bombalanmasından sonra, 3 Ocak’ta AKP Genel Başkan Yarımcısı Ömer Çelik’le bir araya geliyor ve çıkışta basına Uludere’yle ilgili şu açıklamayı yapıyor:
“Bu konuda Türk hükümetinin durduğu noktada duruyoruz. Şu anda paylaşımlarla ilgili bilgi vermek doğru olmaz. Terörle mücadele sürecektir.”
Kişiler ya da kurumlar, yorumlanabilecek bir konuda ya da bir politikada aynı noktada durabilirler elbette. Ancak, bir olgu konusunda aynı noktada nasıl durulabilir?
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
28 Ocak 2011
CIA AJANLARI SIKIŞTI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 16/12/2011
Irak’ta ve Afganistan’da yenilen, güneyde Latin Amerika bloğunun, Pasifik’te Çin’in ve Ortadoğu’da Rusya ile İran’ın baskısı altında olan ABD, siyaseten girdiği gerileme döneminde sadece askeri yenilgiler almıyor!
ABD’nin meşhur CIA’sı da bu gerilemenin ağır kayıplarını yaşıyor.
İRAN, CASUS UÇAĞI ELE GEÇİRDİ
ABD’nin “en son yüksek teknoloji” ürünü olan süper casus uçağı RQ-170 Sentinel uçağı İran tarafından ele geçirildi. ABD önce bu gerçeği sakladı, sonra Afganistan’da görevde olan bir casus uçağıyla irtibatın kesildiğini duyurdu.
Peki, uçak nerede ele geçirilmişti? Afganistan hava sahasında mı, yoksa İran hava sahasında mı? ABD bir türlü resmi açıklama yapamıyordu. Zira yanıt Afganistan olsa, ABD işgali altındaki topraklarda İran’a yenilmiş olurdu.
Eğer yanıt İran hava sahası olsa, bu hem uluslararası anlaşmalara aykırılık oluşturacak, hem de yine ağır yenilgi anlamına gelecekti.
Üstelik birkaç gün sonra İran’ın sergilediği RQ-170 Sentinel, yara da almamıştı. Acaba İran, elektronik casusluk yoluyla Sentinel’i ele mi geçirmişti? Bu üstüne bir de teknolojik yenilgi demekti.
Gerçek ortadaydı ve gizlenemezdi. ABD Başkanı Barack Obama, yenilgiyi kabul etti ve uçağı İran’dan resmen istedi.
İran Dışişleri’nin yanıtı anlamlıydı: “Obama, İran hava sahasının ve uluslararası yasaların ihlal edildiğini, casusluk operasyonları yürütülmüş olduğunu ve İran’ın iç işlerine müdahale edildiğini unutmuş görünüyor. Özür dilemek ve yaptıkları ihlalleri kabul etmek yerine, uçaklarını geri istiyorlar.”
İran Savunma Bakanı General Ahmet Vahidi son noktayı koydu: “ABD’nin avlanan casusluk uçağı İran’a aittir.”
Bu arada ABD’nin Somali operasyonundaki bir MQ-9 tipi insansız hava aracı da (predatör) Şeyseller üzerinde düştü.
TAHRAN, 12 CIA AJANI YAKALADI
İran, ABD’nin casus uçağından önce de, bir CIA şebekesini çökertti.
Şebeke, suikast düzenlemek ve çeşitli devlet birimlerindeki gizli belgeleri ifşa etmek üzere organize olmuştu.
İran İstihbarat Başkanı Haydar Moslahi, İran aleyhinde casusluk yapan 12 kişinin tutuklandığını, bu kişilerin CIA’ya çalıştıklarını belirtti.
HIZBULLAH, 10 CIA AJANI YAKALADI
İran gibi Hizbullah da CIA şebekesi çökertti. Dahası Hizbullah, 10 kişilik CIA ekibinin kimliklerini de kamuoyuna açıkladı.
Hizbullah sözcüsü içinde kadınların da olduğu şebekenin “devlet memurları, güvenlik personeli ve askeri personel ile din adamları, bankacılar ve akademisyenlerden oluştuğunu” belirtti.
CIA sözcüsü Jennifer Youngblood, El Manar’da açıklanan isimlerin gerçekten CIA çalışanı olup olmadığı konusunda bir açıklama yapmayı reddetti.
İran ve Lübnan’da ağır yenilgiler alan CIA, diğer bölge ülkelerinde de kan kaybedecek gibi görünüyor. Zira CIA adına çalışan yerel isimler, bir zamanlar birlikte çalıştıkları isimleri açığa düşürmeye başladılar bile! Hem de Türkiye’de…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Aralık 2011
PREDATÖRLER TÜRKİYE’Yİ GÖZETLEYECEK
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 18/11/2011
Dört adet ABD predatörü hangi hukuka dayanarak İncirlik’e yerleştiriliyor? Türkiye Cumhuriyeti devletinin sınırları içinde ABD askeri ve silahı bulundurulması konusu nasıl aşıldı? Savunma ve Ekonomik İşbirliği Anlaşması mı? İncirlik’in özel statüsü mü? Yoksa yeni bir hizmet sözleşmesi mi?
AKP Hükümeti bu soruyu yanıtlamalıdır!
Konuyla ilgili başından beri söylenenler, aslında hukuki çerçevenin de olmadığını ortaya koyuyor.
PENTAGON DAVUTOĞLU’NU YALANLADI
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 22 Kasım’dan sonra İncirlik’e konuşlandırılacak predatörlerle ilgili şu bilgileri verdi: “Predatörlerin aldığı görüntüler, Türkiye’de ortak bir birim tarafından gerçek zamanlı olarak paylaşılmakta ve doğrudan tarafımıza iletilmektedir. Bunun dışında güzergâh da tümüyle TSK ve bizim askeri yetkililerimiz tarafından belirlenmektedir. Bu konuda tereddüde mahal bırakacak bir durum söz konusu değildir.”
ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) sözcüsü John Kirby, “predatörlerin misyonunda bir değişiklik olmayacağını, eskisi gibi çalışacağını, sadece uçakların konuşlandığı üssün değişmiş olacağını” söyledi.
Predatörler eksisi gibi çalışacağına göre, “Türk askerinin belirleyeciliği” sözleri havada kalıyor!
Nitekim Amerikan basınında konuyla ilgili çıkan haberlerde “Predatörlerin kontrol ünitesinde Türk personelinin görev yapmasına izin verilmeyeceği, ABD’nin istediği gibi hareket edeceği ve Türk yetkililerin devre dışı bırakılacağı” ifade edildi.
Predatörlerin PKK ile mücadele için değil, tersine Irak’tan çıkmak zorunda kalan ABD’nin “yumuşak güç” stratejisi çerçevesinde İncirlik’e yerleştirileceği belirtildi.
KONGRE YETKİLİ, TBMM YETKİSİZ
Erdoğan – Obama görüşmesinde varılan mutabakata göre, Türkiye’nin Irak’ta kullanılanlar dışında da predatör talebi vardı. Ancak ABD yönetimi mutabakatın hemen ardından, “Kongre onayının gerekip gerekmediğine bakacağız” açıklaması yaptı.
Sonuç olarak Irak’takiler dışında predatör alınamaması, ABD Kongresi’nin buna geçit vermediğini ortaya koyuyor.
O zaman şunu sormalıyız. Predatörleri verme konusunda ABD Kongresi (Meclisi) yetkili olduğuna göre, predatörleri alma konusunda neden Türk Meclisi yetkili değil?!
ASIL HEDEF TÜRKİYE
Türkiye açısından daha önemlisi, predatörlerin aslında Türkiye’yi hedef alacak olması! İki nedenle hedef Türkiye:
1.) İncirlik’e konuşlanacak ABD predatörleri, Türkiye’nin PKK ile mücadelesine anlık istihbarat sağlama görüntüsü altında, aslında Suriye ve İran’ı hedef alıyor. Zira “anlık istihbarat” anlaşması çerçevesinde ciddi hiçbir şeyin paylaşılmadığı, predatörlerin varlığına rağmen PKK’nin 200 kişilik saldırı yapabilmesinden anlaşılıyor. Nitekim Genelkurmay Başkanlığı, son saldırıda görüntülerin tam 4,5 saat sonra geldiğini açıklamıştı.
Ve ABD’nin Türkiye’nin her iki komşusunu hedef alması, nesnel olarak Türkiye’yi de hedef alması anlamına geliyor. Çünkü Şam ve Tahran’a saldırı, Türkiye’nin zararınadır!
2.) Kontrolü Nevada’da olan predatörler, Türk radarları tarafından izlenemeyecek. Dolayısıyla, ABD predatörleri, Türkiye’yi gözetleyecek!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Kasım 2011
KEŞİF UÇAĞININ GERÇEK HEDEFİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 13/09/2011
Türkiye’nin ABD’den Predator istediği haberi, basını ikiye böldü. Ağırlıklı olarak şöyle verdi gazeteler: İsrail’le girilen kriz nedeniyle Heronlardan mahrum kalacak olan AKP hükümeti, ABD’nin aynı işlevi gören Predatorlarına yani “yırtıcı kuş”larına yöneldi.
Aydınlık ise “İsrail’in boyunduruğundan kurtulmak için” diye veren gazetelerden farklı olarak, “3. İran hamlesi” dedi bu yeni gelişmeye..
Öncelikle konunun teknik yönünü inceleyelim:
TÜRKİYE, PREDATORLARDAN FAYDALANIYORDU
1.) ABD’nin Predator’u ile İsrail’in Heron’u aynı işleve sahip değil. Heron insansız hava aracı olarak istihbarat topluyor, fotoğraf çekiyor vs… Predator ise tüm bu işlere ek olarak bomba atıyor! Yani Predator aynı zamanda saldırı amaçlı.
2.) Konu PKK’ye karşı Predatorların keşif boyutundan faydalanmaksa, Türkiye bundan zaten faydalanıyor. 2007 yılında Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Bush arasında imzalan anlaşma uyarınca Predatorlar dahil, U-2, RC-135, EP-3 ve RQ-4 keşif uçaklarından elde edilen video görüntüleri, Ankara’daki “Birleşik İstihbarat Füzyon Merkezi”ne aktarılıyor.
Türkiye bu uçakların keşif boyutundan zaten faydalanıyorsa, o zaman şimdi bu uçakların “topraklarımıza konuşlandırılması” konusu hangi ihtiyaç nedeniyle ortaya çıkıyor?
Yanıtlayalım: Predatorların keşif boyutundan faydalandığımıza göre geriye saldırı boyutundan faydalanmak kalıyor!
PREDATORUN HEDEFİ İRAN
Peki Predatorlar nereye ve kime saldıracak? PKK’ye mi? Türk Hava Kuvvetleri’nin bu iş için yeterli uçağı yok mu? Saldırı gücü yetersiz mi? İşte en önemli nokta burası.
Artık konuyu, teknik boyutunu siyasi yöne eklemleyerek inceleyebiliriz:
Predatorlar şöyle çalışıyor: Pradator örneğin Irak’ta, Afganistan semalarından keşif yaparken, onu kumanda eden pilot, ABD’deki merkezden, yani binlerce kilometre uzakta oturduğu yerden, kontrol aletini kullanarak bomba yağdırabiliyor.
Kandil gibi bir yanı Irak’ta bir yanı İran’da olan bir bölgeye yapılacak keşif amaçlı bir uçuşta, çok kolay bir şekilde sınır ihlali yapılabilir. Bu sınır ihlali sırasında da ABD’deki merkezde bulunan pilot “yanlışlıkla” İran topraklarına bomba bırakabilir! Ki ABD “yanlışlıkla” çok hedef vurmuştur, başta Türk gemileri olmak üzere!
Peki böyle bir durumda İran, Predatorları “topraklarında PKK’ye karşı konuşlandıran” AKP hükümetini, yani Türkiye’yi suçlamayacak mı?
Hiç uzatmadan söyleyelim: ABD, Predator’uyla İran ve Türkiye’yi karşı karşı getirebilir, savaşa sokabilir!
Nitekim “füze kalkanı” ABD’nin bu hedefinin ilk işaretidir. Diğer yandan ABD’nin Irak’taki güçlerinin sözcüsü olan Tuğg. Buchanan’ın açıkladığı haliyle, ABD’nin Kandil’le sınırımız arasında asker bulunduracağını söylemesi de Washington’un bu niyetiyle ilgilidir; ikinci işarettir.
ABD Kandil’i, daha doğrusu Tahran’ın inisiyatif aldığı Kuzey Irak’ı, İran’a sonrasında da TSK’ye karşı hem koruyacak, hem de bölgede bulundurduğu bu birliklerle savaş kışkırtacaktır.
ANTİ-İSRAİLCİLİK NEYİN PERDESİ
Gelelim işin “İsrail boyunduruğu” yanına… Türkiye’de ne zaman Atlantik’e çıpalı bir hükümet ABD’nin çıkarlarına uygun bir politika sergileyecek olsa, önce “anti-İsrailcilik” rüzgarı estirilir. Milletin gazı İsrail düşmanlığıyla alınır, ABD unutturulur! “Siyonizme ölüm” diye bağıranların Irak’ta, Afganistan’da Müslüman katleden ABD’ye sessizliği bir ölçüde bundandır.
Öte yandan “İsrail’in boyunduruğundan kurtulmak” için ABD’ye sarılmak da işin en büyük yalanıdır. Sanki ABD’nin boyunduruğu altında olduğumuz için İsrail’in de boyunduruğuna girmemişiz gibi…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Eylül 2011