Posts Tagged Ruşen Çakır
ABD, PKK’YE 2004’TE SİLAH BIRAKTIRMADI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 28/01/2013
Hep sorulur ve yanıt aranır: PKK, ne oldu da ateşkes ortamını bozup 2004’te yeniden silahlı eylemlere başladı? Zira İmralı’da Türk Ordusu’nun “denetiminde” olan Öcalan o dönemde PKK’yi sınır dışına çıkartmış ve silah bıraktırmadıysa da kullandırmamıştı!
1999-2004 yılları arasındaki bu “sıfır terör” döneminin nasıl sona erdiği, PKK’nin eski üst düzey yöneticilerinden Nizamettin Taş ve Osman Öcalan’ın açıklamalarıyla aydınlandı!
PENTAGON, PKK’NİN SAVAŞI SÜRDÜRMESİNİ İSTEDİ
Vatan gazetesinden Ruşen Çakır’ın röportaj yaptığı Nizamettin Taş, o günlerle ilgili şu çok çarpıcı bilgileri veriyor:
1. “ABD’nin Irak’ı vuracağı belliydi. ABD’nin Irak’taki askeri operasyonuna katılmaya karar verdik. Çünkü ABD’nin müdahalesi Irak’la sınırlı kalmayacak, bütün Ortadoğu’yu değiştirecekti.”
2. “ABD’yle birlikte Saddam’a karşı çarpışma konusunda PKK’de ikilik çıktı. Bir grup ‘ABD emperyalist güç’ diyerek itiraz etti. Ama biz kazandık ve ABD’yle ilişkiye geçtik, görüşmeler oldu.”
3. “Ancak 1 Mart tezkeresinin kurbanı olduk. Pentagon PKK’nin silah bırakmasını değil, Türkiye’ye karşı savaşı sürdürmesini istiyordu. PKK’yi öne sürerek Türkiye’yi cezalandırma düşüncesi ön plana geçti.”
4. “Sonradan anladık ki, KYB (Talabani) ve KDP de (Barzani) savaşın durmasını istemiyormuş.” (Vatan, 27 Ocak 2013)
Yine Ruşen Çakır’ın röportaj yaptığı Osman Öcalan da “ABD, o dönemde PKK’nin dağılmasını istemiyordu” diyor! (Vatan, 25 Ocak 2013)
CAN DÜNDAR O GÖRÜŞMENİN FOTOĞRAFINI YAYINLADI
Nizamettin Taş’ın bahsettiği ABD’yle görüşmeyi gazeteci Can Dündar, 18 Ocak 2003 tarihli Milliyet’te fotoğrafıyla yayınlamıştı.
ABD’li yetkiliyi PKK yöneticileri Nizamettin Taş, Halil Ataç, Ali Haydar Kaytan ve Dursun Ali ile toplantı yaparken gösteren o fotoğrafta BM’nin Kuzey Irak müdürü Davut Bağıstani de yer alıyordu.
Gazeteci Rafet Ballı, fotoğrafın yayınlandığı 18 Ocak 2003 gününün gecesinde Bağıstani ile Ulusal Kanal’da canlı telefon bağlantısı yaptı ve görüşmenin içeriğine dair sorularıyla ABD-PKK ilişkisini ayrıntılı olarak açığa çıkardı.
ABD’NİN PKK’YE DESTEĞİ
Hükümet-PKK Görüşmeleri isimli kitabımızda yer alan “ABD’nin PKK’ye 32 desteği” bölümündeki kimi olgular da, ABD’nin PKK’yi o dönemde Türkiye’ye karşı nasıl kullandığını belgeliyor. Özetleyelim:
1. ABD’li albay, üç hizbe bölünen PKK’de uzlaşma sağlanması için 11 ve 16 Temmuz 2003 günlerinde PKK Başkanlık Konseyi ile toplantı yaptı.
2. İngiliz The Daily Telegraph gazetesi yazdı: ABD’li subaylar sık sık helikopterlerle Kandil’e gidip PKK ile toplantı yaptılar.
3. PKK lideri Murat Karayılan, 29 Ekim 2010 tarihli Radikal’de yayımlanan açıklamasında, 2003-2004 yıllarında ABD ile görüşmeler yaptıklarını doğruladı.
4. Washington 12 Mart 2004’te PKK’nin Kuzey Amerika Temsilcisi Kani Gulam’ı ABD Kongresi’ndeki bir toplantıya davet ederek siyasal statüsünü artırdı. Washington, KADEK ismini aldıktan sonra PKK’yi “terör örgütü listesine” aldı. Böylece KADEK Batı’daki siyasi faaliyetlerini rahatça sürdürdü.
5. Wikileaks’in yayımladığı 25 Şubat 2006 tarihli ABD Dışişleri belgesinde, Amerikan Ordusu’nun Irak’ta PKK’lileri yakalama imkânı varken bu olanağı kullanmadığı kayda geçti. Başka bir Dışişleri belgesinde de, ABD yöneticilerinin Irak’ta tutuklanan PKK’lilerin serbest bırakılmasına aracılık ettiği belirtildi.
6. Yine Wikileaks’in yayımladığı ABD Dışişleri belgelerinde Irak’ın işgalinden sonra kimi silah depolarının PKK’nin eline geçmesine göz yumulduğu, bazen de ele geçirilen Irak silahlarının doğrudan PKK’ye verildiği ve hatta bu silahlarla PKK’nin Türkiye’ye saldırısına yol verildiği belirtiliyor.
7. ABD silah yardımı dışında, o dönemde PKK’ye eğitim de verdi. Bu eğitimler önceleri 25 kişilik bir ABD askeri timi aracılığıyla, sonrasında ise CIA-Pentagon organizasyonu olan Blackwater üzerinden yürütüldü.
ÖNCE ABD’YE KARŞI TAVIR
Türk Ordusu’na düzenlenen tertiple birlikte AK medyada sergilenen önemli yalanlardan biri de şuydu: “Ergenekon, PKK’nin silah bırakmasına izin vermedi. Onu AKP’ye karşı yedekte tuttu ve 2004’te sahaya sürdü.”
Taş ve Öcalan’ın itirafları, öncelikle bu yalanı aydınlatıyor ama daha önemlisi Türkiye açısından şu gerçeği ortaya koyuyor: PKK’ye silah bıraktırmak, önce örgütün ABD’yle bağını kopartmaktan geçiyor. Bu da müzakereyle değil, ABD’ye karşı tavır alarak sağlanır ancak!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
28 Ocak 2013
GLADYO – ERGENEKON ÇARPIŞMASI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 13/11/2012
Kemal Burkay gibi isimlere söyletilen “Ergenekon, NATO tarafından kurulan Gladyo’dur” sözleri, ne genel kamuoyunu ikna eder ne de 2001’den beri yaşanan Ergenekon – Gladyo çarpışmasını perdeler! Ancak Burkay’a Türkiye’de açıktan “federasyonu” savunma olanağı sağlar!
Bir de Mehmet Ağar var elbette… Meclis Darbe Komisyonu’na “Türkiye’de kontrgerilla yok” demesi hem Burkay’ı tamamlamakta hem de “ama JİTEM vardı” diyerek asıl saflaşmaya işaret etmektedir!
O saflaşma şöyledir: Gladyo, Kontrgerilla, Susurluk bir tarafta, Ergenekon ve TSK diğer taraftadır!
Saflaşmanın diğer aktörleri de aslında meydandadır.
İŞTE GLADYO’NUN ELEMANLARI
Eski Emniyet Genel Müdürü Refet Küçüktiryaki, açık açık Gladyo’nun elemanı olduğunu söylüyor: “Beni Emniyet Genel Müdürü yapan, Başbakan Süleyman Demirel değildir. Ben, beni keşfeden Amerikan Hükümetinin Ankara temsilcilerince tavsiye üzerine bu göreve atandım.”
Peki, bir Gladyo elemanı olarak ne yapmış Küçüktiryaki? Onu da Emniyet Genel Müdürü olduğu sırada Kenan Evren’e yazdığı ve Cumhurbaşkanlığı arşivinden çıkan imzalı mektubundan öğreniyoruz: “Yavuz Sultan Selim’den sonra en büyük Alevi Kızılbaş düşmanıyım. Malatya il merkezindeki 40 bin Alevi’ye kan kusturdum. Türkiye’de ilk defa resmi olarak Alevi soykırımını devlet adına başlatan benim.”
Peki, Küçüktiryaki bu görevleri kiminle birlikte yerine getirmiş? Onu da açıklıyor: “76 yılında ben Malatya’da Valiyken Malatya Emniyet Müdürü olan – ki o da en az benim kadar Alevi-Kızılbaş kasabıdır- Abdülkadir Aksu’yu yardımcım yaptım. Ankara’da Alevi-Kızılbaşların oturduğu ‘Kurtarılmış Bölge’ adlı semtlere kan kusturan Reşat Akkaya’yı Ankara Emniyet Müdürü yapan benim.”
Aksu kim? AKP kurucusu, milletvekili, bakanı, genel başkan yardımcısı; hem Özal’ın hem Erdoğan’ın adamı!
ÖZAL-ÇİLLER-ERDOĞAN’IN ORTAK ÖRÜGÜTÜ
Gladyo’yu sergilemeye Mehmet Ağar’ın ifadeleriyle devam edelim.
Mehmet Eymür’den sonra Mehmet Ağar da, Başbakan Tansu Çiller’in MOSSAD’la görüştüğünü açıklıyor! Hani başbakanlar başbakanlarla, istihbaratçılar istihbaratçılarla görüşürdü!? Çiller başbakan mıydı, yoksa istihbaratçı mıydı?
Ağar, devlette kaydı bulunmayan “kayıp silahların” Başbakanlık talimatıyla alındığını da, Çiller ve MİT müsteşarıyla birlikte MOSSAD’la kapalı kapılar ardında görüştüklerini de açıklıyor.
Heyette bulunan ama içeri sokulmayıp kapıda bekletilen İbrahim Şahin’in konumu öğreticidir. Susurluk sürecinde tüm suçların üzerine yıkılmaya çalışıldığı Şahin, şimdi de Ergenekon Davası’nda tutuklu yargılanmaktadır!
Ağar’ın ifadeleri 28 Şubat ve Susurluk karşıtlığını ve aslında Galdyo – Ergenekon çarpışmasını da berraklaştırıyor. Ağar hem Susurlukçu Abdullah Çatlı’yı kullandıklarını, Bucak’lara ihtiyaçları olduğunu açıklıyor, hem de Çiller’in talimatıyla İsrail’den alınan ve Polis Özel Harekât’a dağıtılan silahlara 28 Şubatçıların el koyduğunu belirtiyor.
Evet, bugün Gladyo ile Ergenekon çarpışmaktadır ve gazeteci Can Dündar Ergenekon Davası’nda tanık olarak dinlenirken o nedenle “benim bahsettiğim Ergenekon bu değildi” demiştir!
Çünkü Gladyo diye yargılananlar, Gladyo’ya karşı 40 yıldır savaşanlardır!
AMERİKAN KEŞİFLERİ
Refet Küçüktiryaki, ABD’nin Ankara temsilciliğince keşfedildiğini ve sonrasında Emniyet Genel Müdürlüğü’ne kadar yükseltildiğini açıklıyor. Galdyo’nun tarihi bu tip ilişkilerle doludur.
Başbakan Tayyip Erdoğan da, daha Refah Partisi’nin Beyoğlu İlçe Başkanı’yken ABD’nin Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz tarafından keşfedilmişti. Abramowitz’in Ruşen Çakır aracılığıyla temas kurduğu Erdoğan, ardından hızla en yukarıya kadar tırmanmıştı!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Kasım 2012
AKP, 2014’TE ÇÖZÜLÜR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 06/11/2012
AKP ile MHP’nin iki bin küsur hedefleri ilan etmeleri ne anlama geliyor? Erdoğan Malazgirt’in bininci yıldönümü olan 2071’i, Bahçeli de Anadolu’daki ilk Türk devletinin bininci yıldönümü olan 2077’i hedef ilan etti kongrelerinde…
İki olasılık var: Ya her iki parti de önümüzdeki 65 yılı hedef ilan edecek kadar güçlü, planlı ve stratejik hesaplar yapabiliyorlar ya da aslında önlerini bile göremiyorlar! Yanıtı biliyoruz.
AKP’nin 2014’te Çankaya’ya kimi çıkaracağını tartıştırması, işte bu önünü görememe halindendir. “Erdoğan mı, Gül mü” diye sordurulan ve bir papatya falına dönüştürülen bu illüzyonun en çok ana muhalefet partisi CHP’yi etkilemesi, kuşkusuz Cumhuriyet için ayağa kalkan kitle tarafından not edilmektedir.
ABD FERMANLI MİLLİYETÇİLİK
Peki, gerçekte durum ne? Somut olguları da sıralayacağız ancak önce AKP’nin mimarlarının analizlerine bakalım.
AKP’nin 7 akıl hocasından biri olan CFR üyesi Stephen Larrabee, anımsayacağınız gibi bir tehlikeye dikkat çekmişti iki yıl önce. Larrabee, Türkiye’de yeni bir milliyetçiliğin yükseleceğine dikkat çekmişti.
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Larrabee’nin bu sözlerinden hareketle şu saptamayı yapmıştı: ABD, yükselen milliyetçiliği AKP ile denetlemek isteyecek ve ortaya “ABD’nin fermanlı milliyetçisi” olan bir AKP çıkacaktı.
Nitekim öyle de oldu: AKP son iki yılda Kıbrıs, Ermeni ve Kürt meselelerinde “milliyetçi” bir görüntü ve söyleme yaslandı. Ancak Türkiye açısından daha önemlisi, CHP’nin bir operasyonla “yenileştirilmesi” ve milliyetçi, ulusalcı dalgayı etkisiz kılacak bir yapıya dönüştürülmesiydi.
Yani ABD bu iki yıl içinde milliyetçi dalgayı çeşitli araçlarıyla denetlemişti…
AKP’NİN DAYANAĞI CONİ
Ahmet Davutoğlu’na “danışmanlık” yaparak Türk Dış Politikasını biçimlendiren isimlerden biri olan Stephen Larrabee’nin öngörüsünün elbette maddi bir zemini vardı. Ki o zemin, AKP’yi iktidar yapan ABD’nin bölgesel ihtiyaçlarıydı. Daha somut söylersek, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi için Irak’a saldırmasıydı. Bölgedeki ABD askeri, AKP iktidarının en önemli dayanağıydı.
Nitekim bu gerçek nedeniyle iki yıldır şu iki saptamayı vurguluyoruz: 1) AKP, ABD askeriyle geldi ve ABD askerinin bölgeden çekilmeye başlamasıyla da gidecek. 2) AKP, Irak’la geldi, Suriye’yle gidecek.
YENİ BİR MERKEZ
Erdoğan’ın siyasi hayatı açısından en kilit role sahip olan kişi kuşkusuz Morton Abramowitz’dir. ABD’nin bu etkili eski Ankara Büyükelçisi, Erdoğan’ı daha Refah Partisi Beyoğlu İlçe Başkanı’yken keşfetmişti. Erdoğan ile Abramowitz görüşmesini ayarlayan kişi ise Ruşen Çakır’dı…
Her neyse… İşte bu kilit konumdaki Abramowitz, National Interest’te “Sallantıdaki Türkiye” başlıklı bir makale yazdı. Kürt meselesi ile Suriye konusunun AKP açısından içerdiği tehlikelere dikkat çeken Abramowitz makalesini şu sözlerle bitiriyor: “2014 itibariyle, içerde ve yanı başında devam eden karmaşa yeni partilerin ortaya çıkışına ve hatta belki de AKP’nin çözülmesine yol açabilir.” (Sendika.org, 27 Eylül 2012)
YENİDEN İNŞA DÖNEMİNE GİRİLDİ
Kuşkusuz Abramowitz’i bu saptamaya götüren, bize göre, iki temel neden var: 1) AKP’nin dışarıda Suriye kayasına çarpması. 2) İçeride büyüyen Cumhuriyetçi dalga: Milli Anayasa Forumlarının “Milli Merkez”e dönüşebilme işaretleri, TGB’nin 19 Mayıs’ta 250 bin genci seferber etmesi, Hatay’da AKP’nin dış politikasına karşı yapılan taarruz eylemi, 29 Ekim’de Ulus-Anıtkabir hattında ortaya çıkan seferberlik ve milyonların, Türkiye’nin dört bir köşesinde Cumhuriyet’i yeniden inşa etmek için ayağa kalkması…
ABD’nin ne yükselen milliyetçi dalgayı denetleyebileceği partileri ne de bu dalgaya set çekecek gücü var. Bu gerçek, 10 Kasım’da daha da net anlaşılacak!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
6 Kasım 2012