Posts Tagged Taksim Gezi Parkı
SAM AMCA’NIN PARMAĞI VAR MI?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 04/06/2013
Dünden beri pek çok okurdan ve sosyal medya takipçimden gelen “Bu eylemler CIA’nın marifetiymiş, doğru mu?” sorusunun kaynağının Banu Avar olduğunu üzülerek öğrendim.
Bu kadar ileri gitmiş olamaz diye umarak, Banu Avar’ın yazdıklarına baktım.
Evet, Avar açık bir şekilde gelişmelerin arkasında Occupy hareketinin ve OTPOR örgütünün olduğunu yazmıştı. Avar’a göre her ikisi de CIA imalatı örgütlerdi. Avar “turuncu Soros darbelerinin” yaşandığı ülkeleri görmüş biri olarak okurlarını uyarıyordu: “Batı basının ‘Çılgın Türkler’ diyerek neden gaz verdiğini düşünmenizi öneririm.”
HEM PARTİYE HEM DE ÖRGÜTSÜZ EYLEME KARŞI!
Anlaşılan Banu Avar’a bu yazdıklarından dolayı ciddi tepki gelmiş ki, Avar bu kez o tepkiler için de bir yanıt yazmış.
Örneğin “Erdoğan ABD’nin desteklediği adam, neden Batı tarafından devrilmek istensin?” sorusuna özetle şu yanıtı veriyor: “ABD, biriken gazdan kurtulmak için Erdoğan’ı deliğe süpürecek. Yerine Y-CHP ile BDP’den bir koalisyon kuracak. O sırada bölünme anayasası çıkacak. Federe Türk devletine yol alınacak.”
Yani ABD Tayyip Erdoğan üzerinden yapamadığını Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden yapabilecek!
Avar, “Peki evde mi oturalım! Sokağa çıkmayalım mı?” diyen okurlarına da yanıt veriyor ve şu “çözümü” gösteriyor: “Partiler üstü bir platform oluşturulsun. Örneğin herkes ‘Şehit Aileleri Dernekleri’ içinde örgütlensin. İl il, ilçe ilçe Şehit Aileleri Dernekleri etrafında birleşmiş örgütlü kitle ne yapacağını, nasıl yapacağını bilir!”
YENİ ŞAFAK DA BANU AVAR GİBİ DÜŞÜNÜYOR!
Önceleri Banu Avar’ın yaklaşımını kişisel özelliklerinin bir yansıması diye düşündüm hep. Örneğin “aydın mükemmeliyetçiliğinden” kaynaklanıyor olabilirdi bu sürekli beğenmeme hali…
Yüzbinlerin katıldığı bir eylemdeki beğenmediği bir afiş, on binlerin yaptığı bir eylemdeki hoşuna gitmeyen bir slogan, o eylemi Avar tarafından tu kaka ilan etmeye yeterli olurdu. Yani bir aydının “havuza düşmüş bir yaprak nedeniyle tüm havuzu kirli sanması” hastalığıyla karşı karşıyaydık…
Ama örneğin TGB’nin uluslararası örgütleri de davet ettiği 19 Mayıs eylemine, “pankarttaki “Viva 19 Mayıs” lafından dolayı destek vermekten çekilmesi, yetinmeyip alternatif bir 19 Mayıs düzenlemeye soyunması, ya da Diyarbakır TGB’nin Kürtçe “Türk-Kürt kardeştir” pankartından vahim anlamlar çıkarması, meselenin bir aydın hastalığı olmaktan daha ileri olduğunu gösteriyordu.
Her neyse…
AKP’nin bazı özel isimleri de başından beri Banu Avar gibi düşünüyor. Onlar da ısrarla “Türk ekonomisi çok iyi. Türkiye bölgesinde büyüyor. ABD bundan rahatsız olduğu için Türkiye’yi karıştırıyor.” diyorlar.
Avar acaba bu tezleri her gün yazan Yeni Şafak ve Star yazarlarını okuyor mu? Okuyorsa, “acaba neden benim gibi düşünüyorlar” diye hiç soruyor mu?
HATASIZ EYLEM, YAPILMAMIŞ EYLEMDİR
Banu Avar’dan farklı olarak bu eylemlere “örgütsüz, öndersiz, programsız” olduğu için dudak bükenler de var. Avar gibi “CIA parmağı” görmüyorlar ama “başarısız olacak” diyerek eylemden uzak duruyorlar. Yani yeniliriz diyerek maça çıkmıyorlar! Tabanlarının zorlamasıyla çıktıklarında da eylemin kenarında duruyorlar!
Oysa çok basit bir gerçek ortada duruyor: Katıl, eylemdeki yanlışlara karşı çık, eylemi doğruya sevk et, eyleme önderlik et, programını kitlelere benimset!
Unutulmamalı, doğru eylem çizgisinde aşırı hassasiyet, eylemsizliğe götürür. Zira en hatasız eylem, yapılmamış eylemdir.
ERDOĞAN’A CAN SİMİDİ ATMA!
Netice olarak şunları söylemeliyiz:
1. Bu eylemler, 11 yıllık AKP saltanatının insanlarda yarattığı birikmiş öfkenin patlamasıdır. Yaşam tarzına müdahale edilen, aşağılanan, hakarete uğrayan, her demokratik eylemine biber gazı sıkılan, sınavına kopya çetesi sokulan, üniversitesine polis dikilen, sevgilisinin elini tuttuğu için ‘ahlaksız’ ilan edilen, kendinden başarısız olanın kendisine baş tayin edilmesine kızan, değerlerine her gün küfredilen insanların başkaldırışıdır!
2. Kuşkusuz örgütsüz kitle hareketi olması nedeniyle başarısız olabilir. Ama şimdiden en önemli başarıyı kazanmıştır: Korku duvarını yıkmıştır!
3. İstihbarat servisleri halk hareketlerine sızar, yanlış eylemler yaparak eylemi geniş kitleler nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışır. Bunun panzehri, örgütlü güçlerin de eylemlere ağırlığını koymasıdır.
4. ABD her şeye hâkim değildir! En son kanıtı da Irak’tır, Suriye’dir… Her olayda ABD’nin parmağını aramak, Washington’dan onaysız dünyanın dönmeyeceğini sanmak hem bir özgüvensizlik halidir hem de teslimiyete yol açar.
5. Emperyalizm önünü alamadığı eylemlerin yönünü değiştirmeye, yönünü değiştiremeyecekse de başına “kötünün iyisini ya da iyinin kötüsünü” geçirmeye gayret eder. Örneğin Mısır’daki gibi…
Ancak halk hareketleri böyledir; inişler çıkışlar olur, ilerlemeler geri çekilmeler olur… Diz bir çizgide sürekli ilerleyen ve pirüpak olan bir halk hareketi hayatta değil ancak laboratuvarda gerçekleşir!
6. Türk basınının bu eylemlere Erdoğan korkusuyla sessiz kalmasını sorgulamaktansa, Batı basınının neden ilgi gösterdiği üzerinden komplo teorileri üretmenin eyleme ve Türkiye’ye bir yararı yoktur.
7. ABD’deki güç kaybı, ekonomik sorunlar kuşkusuz devlet içinde bir bölünmeye ve tarafların çarpışmasına neden oluyor. Erdoğan’ın ve Fethullah Gülen’in pozisyonu, ABD’deki bu iç çarpışmadan bağımsız değildir.
Ancak Erdoğan hâlâ ABD’nin Türkiye’deki en önemli aktörüdür. Washington Erdoğan’dan vazgeçmiş değildir ancak hizadan çıkmaması için sürekli denetim altında tutmakta, zaman zaman da alternatifleriyle terbiye etmektedir.
Bu gerçeklikten atlayarak Erdoğan’ı zorlayan bu eylemleri CIA marifeti saymak ve gözden düşürmeye gayret etmek, Erdoğan’ın beklediği can simididir!
Banu Avar’ın buna hakkı yok!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Haziran 2013
PADİŞAHIN FERMANI YIRTILDI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 03/06/2013
Taksim Gezi Parkı direnişinin tüm Türkiye’ye yayılması, kolluk kuvvetlerine verilen “kalabalığı dağıt” emrinin işe yaramaması, AKP hükümetinin bu dalganın önünde duramaması ve geri adım atmak zorunda kalması, 10 yıldır saltanat sürenlerde büyük korku yarattı.
Çaresizlikleri onları psikolojik savaş uygulamaya yöneltti. İşte ucuz numaralarından bazıları:
STAR YAZI İŞLERİ’NİN TWEETİ
Star “Karanlık tahrik” başlığını kullanmış! Türkiye tarihinin en aydınlık eylemine “karanlık” demek kuşkusuz her şeyden önce bir gazetecilik fiyaskosudur. Gerçi AK Star’ın ilk sahibi Sancak “Erdoğan için aldım” derken, gazete yapmayacağını, iktidara bildiri çıkaracağını zaten ilan etmişti.
Ancak “karanlık tahrik” olduğuna kanıt gösterdikleri şu tweet, Star’ın bildiri bile çıkaramadığını gösteriyor: “Şuan Taksim’deyim, polis gerçek mermi kullanıyor. En az 500 ölü! Şuan 10 polis tepeme bindi, bu twiti çok zor şartlar altına yazıyorum.”
Bir vatandaşın olduğunu iddia ettikleri bu tweetin Taksim’den değil, Star Yazı İşleri’nden atıldığı çok açık! Yoksa en yetenekli cambaz bile tepesinde 10 polis varken tweet atamaz. Kafasına cop, tekme inen birine o şartlar altında tweet attırabilen, ancak çift meslekli bir gazeteci olabilir!
Kaldı ki, ben bütün gün ve gece Taksim Meydanı’ndaydım ve ne tweeter ne de facebook çalışıyordu. Sizlerle paylaştığım tweetleri ve fotoğrafları, Taksim Meydanı’ndan ara ara Galatasaray’ın az ilerisinde bulunan gazetemize geldiğim sıralarda atabiliyordum.
AKP’YE MUHTAÇ KALEMLER
Tabi adece Star başvurmadı bu yöntemlere…
Kimi “vatandaşlara” iki gündür özel tweet attırıldığını yakından biliyoruz. Sahte isimlere açılmış ve sadece belli başlı gazetecileri izleyen kimi “vatandaşlar” sürekli “eylem amacına ulaştı, evinize dönün” mesajları atıyordu!
Korku neler yaptırıyor!
O korkuyu yaşayanlardan biri de Nagehan Alçı’ydı. gece şu tweeti attı: “Bizim evin etrafındaki sokakları sardılar, esnafı tedirgin edip faşist sloganlar atıyorlar bir de utanmadan faşizme karsı omuz omuza diyorlar. Mustafa Kemal’in askerleriyiz ve ordu göreve diye bağırıp etrafı korkutarak şehri esir alanlara soruyorum: bu demokrasi hassasiyeti mi?”
Kuşkusuz “ordu göreve” pankartının sahipleri provokatördü; o zaman bu provokatif pankartlarıyla Ergenekon tertip merkezine hizmet etmişlerdi… “Ordu göreve” pankartının sahipleri bugün de provokasyonlarına devam ediyorlar; şimdi de Genç Türk adını kullanarak TGB’den rol çalmaya uğraşıyorlar.
Ancak TGB, Genç Türk’ün olası provokasyonunu anında bastırmak için bu yapıyı sürekli göz önünde tutuyordu ve bizim aldığımız bilgiye göre “ordu göreve” pankartı açmaya cesaret edememişlerdi. Tabi tıpkı Star binasından atılan tweet gibi, Nagehan Alçı da bu pankartı yatak odasında asmadıysa!
Peki, Milliyet’in Pazar-başyazarı katına kadar çıkarılan Nagehan Alçı neden böylesi ucuz bir yalana başvurdu? Çünkü tüm ününü AKP’ye yandaş olmanın karşılığında elde etti ve bu saltanatın sürmesi en çok onun için gerekli.
JÖN TÜRK BAKIŞI
Bir başka yazımızda Taksim’deki halk zaferini siyasal ve sosyal yanlarıyla inceleyeceğiz ama bugünlük şu kadarını söyleyerek bitirelim: Böyle bir “başkaldırıyı” şimdiye kadar ne gördüm, ne duydum, ne de okudum!
Kararlı bir halk hareketinin önünde hiç kimsenin duramayacağını gösteren eylemciler, gece boyunca Taksim’i özgürleştirdiler, gece boyunca birlikte keyfini çıkardılar, sabaha doğru alanı süpürdüler, temizlediler ve nöbetçilerini bırakıp, evlere dinlenmeye çekildiler. Çünkü Taksim Halk Harekâtı yeni günde de sürecek!
3 Haziran sabahının ilk Karaköy-Kadıköy vapurundaki manzara aslında her şeyi özetliyordu: Bir üniversite kantinini andıran o vapurdaki gözlerde, zaferin yorgunluğunu, başarının mutluluğunu ve padişah fermanını yırtma cesaretini gördük!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
3 Haziran 2013
NAMUSLULARIN SESİ ARTIK DAHA GÜR!
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 02/06/2013
Kalemşor, sosyal medyadaki “niye haber yapmıyorsunuz” tepkilerine yanıt vereceğine “Bütün dünyanın haber yapması, Batı’nın operasyon düğmesine bastığını gösteriyor” diyerek hedef şaşırtıyor! Bir diğeri salya sümük haykırıyor: “Bu Ergenekon’un 5. darbe denemesi!”
Ancak 31 Mayıs 2013’te artık namusluların sesi namussuzlardan daha gür çıkmaya başlamıştı ve kalemşorların kışkırtma girişimleri, ellerinde patladı!
İSTANBUL TAKSİM’E, YIKILACAK AKP!
Gerçekten de 31 Mayıs 2013, Türkiye’nin 150 yıllık Jön Türk geleneğinde yeni bir milat oldu.
Beyaz Türk’ü, zencisi, beyaz yakalısı, mavi yakalısı, 17 yaşındaki genci, 77 yaşındaki teyzesi, işsizi, işçisi, işvereni, esnafı, sanatçısı, yazarı, popçusu, rockeri, özgüncüsü, Beşiktaşlısı, Fenerbahçelisi, Galatasaraylısı, İşçi Partilisi, CHP’lisi, TKP’lisi, ÖDP’lisi, Partilisi, Partisizi, Cihangirlisi, Gazilisi, Kasımpaşalısı, Osmanbeylisi…
Her kesimden namuslusu, 31 Mayıs 2013’te akın akın Taksim’e yürüdü. Ellerinde Türk bayrakları, mesajlarını yazdıkları kartonlar, tencereler, tavalar, limon torbaları, fularlar…
Akın akın Taksim’e yürüdüler…
Öyle ki, 1 Haziran sabahının beşinde, halk bir kıtadan bir kıtaya, zafere yürüyordu!
BÜTÜN HARFLER T’DE BİRLEŞTİ
Taksim’in T’si, Türkiye’nin T’si olmuştu ve zulme tokadın T’si olacağının da işaretini veriyordu! Çünkü Türkiye’nin bütün harfleri Taksim’in T’sinde birleşmişti!
Örneğin belediye otobüsünün şoförü panzer geçip zulmetmesin diye aracı yola enlemesine park edip gidiyordu…
Örneğin Pastaneci su dağıtıyordu…
Örneğin Beyoğlu’nun ara sokaklarındaki bakkallar bisküvi dağıtıyordu…
Örneğin kimi oteller boş odalarını yaralılara tahsis ediyordu…
Örneğin esnaf, jammerler cep telefonlarını kesince Wifi’lerinin şifresini kaldırıyordu…
Örneğin doktorlar sokak aralarında seyyar “müdahale merkezleri” kuruyordu…
Örneğin avukatlar gözaltılar nedeniyle karakollara koşuyordu…
Halk, zalimin zulmüne birlikte yanıt veriyordu!
TÜRKİYE TAKSİM’DE BİRLEŞTİ
Sadece İstanbullular değil, tüm Türkiye Taksim’de birleşti o gün.
Her yer Gezi Parkı oldu…
İzmir Alsancak Taksim oldu, Ankara Tandoğan Taksim oldu, Kuğulupark Gezi Parkı oldu…
Adana, Mersin, Antalya, Konya, Tunceli, Muğla, İzmit Taksim oldu, direndi…
TÜRK MİLLETİ DİRENME HAKKINI KULLANIYOR
Zalimin zulmü arttıkça, birleşe birleşe daha da çoğalıyordu halk…
Zalim gazı attıkça, bağışıklık kazanıyordu insanlar…
Zalim ekrandan yalan söyledikçe, “istifa” sesleri daha da gür çıkıyordu…
Türk milleti, en temel hakkı olan “direnme hakkını” artık kullanıyordu…
Namusluların sesi artık daha gür çıkıyordu:
“Birleşe birleşe kazanıyoruz!”
AKP’yi yıkacak deprem Taksim’den başladı, Türkiye’ye yayılıyor!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
2 Haziran 2013
FATİH FETHETTİ, ERDOĞAN İŞGAL EDİYOR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 01/06/2013
1995 yılında “3. Köprü bir cinayettir” diyen Tayyip Erdoğan, Fatih’in İstanbul’u fethettiği 29 Mayıs günü o cinayeti işledi!
Haliyle insan merak ediyor: 18 yılda ne değişti? Erdoğan’ın o gün köprüye karşı çıkarken savunduğu gerekçeler hâlâ geçerli olduğuna göre, geriye sadece şu seçenek kalıyor: 3. Köprüye o gün başlansaydı, Kuzey İstanbul’un rantı Çiller ve ekibinin olacaktı!
2. CİNAYET: KÖPRÜ’NÜN SÜRESİ
Erdoğan açılış sırasında ikinci bir cinayet daha işledi. “Köprüyü 3 yılda bitiririm” diyerek ihaleyi alan firmanın yetkilisini yanına çağıran Erdoğan, “2 yılda bitireceksin” talimatı verdi!
3 yılda bitirilebilecek köprüyü, 2 yılda bitirmeye zorlamak, sadece köprünün kalitesini düşürmez, aynı zamanda güvenliğini de tehlikeye atar. Yok, eğer köprü normalde iki yılda bitirilebilecek ise o zaman ihaleyi neden 3 yıla göre verdin diye sormamız gerekir.
“Başbakan gecikiyor” diye uyduyu fırlatacak Çin uzay üssüne, “fırlatmayı beş dakika geciktirin” diyen bir zihniyetin bu talepleri, kuşkusuz artık şaşırtmıyor!
3. CİNAYET: SULTAN SELİM
Erdoğan 3. Köprünün açılış töreninde üçüncü bir cinayet daha işledi. O cinayetin adı, Köprüye “Yavuz Sultan Selim” ismini vermesiydi.
Erdoğan, Şah İsmail’e yani İran’a karşı savaşan, bu savaşta Türkmen-Alevileri katleden ve savaşı kazanarak hilafeti İstanbul’a getiren Selim’in ismini köprüye vererek, Sünni mezhep liderliğine soyunduğunu ve Ortadoğu’daki Şii bloğu dağıtmakla görevli olduğunu kayda geçirmiş oldu.
Seleflerinin aksine Batı’ya değil de Doğu’ya yönelen Selim’in en önemli dayanağı ise Kürt aşiret lideri İdris-i Bitlis’ti. Selim, Kürtlere dayanarak Şii Safevilere ve Alevi Türkmenlere karşı savaşmıştı.
Erdoğan’ın “Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” şiarıyla PKK’yle masaya oturması, Öcalan’ın PKK’ye İran, Irak ve Suriye görevleri vermesi, Selim’in İdris-i Bitlis’le ilişkisine benzemektedir!
Ancak belirtmeliyiz: Selim bu politikayı Osmanlı’nın çıkarları için uyguladı. Erdoğan ise Türkiye’nin değil, ABD’nin çıkarları için uyguluyor!
4. CİNAYET: FATİH’İN TERSANELERİ
Erdoğan’ın Selim’den farkı var ama Fatih’e hiç benzemiyor! Nitekim Erdoğan 3. Köprü açılışındaki dördüncü cinayetini de Fatih’e karşı işledi: Konuşmasında Haliç’teki tersaneleri kaldıracağını da ilan etti!
Fatih Haliç’teki tersaneleri fetihten iki yıl sonra, 1455’te kurdu ve onun bu hamlesi, sonrasında Osmanlı’nın iki yüzyıl boyunca Akdeniz’e egemen olmasını sağladı.
Erdoğan bugün o tersanelerden vazgeçerek, sadece Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarından vazgeçtiğini sembolleştirmiş olmuyor, aynı zamanda dünyanın en eski ikinci taş havuzunu ve tarihi bir eseri de yok etmiş oluyor.
İSTANBUL İŞGAL ALTINDA
3. Köprüyle İstanbul’un kuzeyini işgale başlayan Erdoğan, sadece tersaneleri değil, Galata’yı, Haydarpaşa’yı, AKM’yi, Taksim Gezi Parkı’nı, Çamlıca tepesini de işgal ediyor, ranta açıyor!
Boğazda sıra sıra yanarak “tarihi” olmaktan çıkan binalar, yerine dikilen çirkin oteller, siluetleri bozan Erdoğan’dan izinli gökdelenler, talan edilen Belgrad Ormanları, rant için belediyesi değiştirilen Ayazağa’lar…
Kısacası İstanbul işgal altındadır! Hem de Erdoğan’ın belediye başkanı olduğu 1994 yılından beri…
HÜKÜMETİN GAZ HALİ
Biliyorsunuz, Erdoğan başbakanlığının birinci dönemini çıraklık, ikinci dönemini kalfalık, üçüncü dönemini de ustalık dönemi olarak nitelemişti. Bize göre ise AKP hükümetlerinin üç dönemi maddenin katı, sıvı ve gaz hali şeklindedir.
Katı cisim oldukları birinci dönemlerinde başka maddelere nüfuz edemiyorlardı. Sıvılaştıkları ikinci dönemlerinde kurumlara sızdılar. Üçüncü dönemlerinde ise gaz haline geçtiler. Bu dönemin sembolü gaz maskeli, gaz tabancalı AK polislerdir!
Ancak AKP hükümeti evrimini tamamladı ve gaz halindeki hükümet artık buharlaşacak, uçacak, gidecek!
Zira Taksim’de ağacını ve parkını savunan bir halka uygulanan bu şiddet, o rejimin sadece faşistleştiğini değil, yıkılması gerektiğini de gösterir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
1 Haziran 2013