Posts Tagged toprak tavizi

Ukrayna için en sağlam güvenlik garantisi

ABD Başkanı Donald Trump, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı Alaska Zirvesi’nin ardından, Ukrayna Devlet Başkanı Vlodimir Zelenski ve Avrupalı liderler ile NATO ve AB şeflerini Beyaz Saray’da topladı. 

Fotoğraflara bakınca “topladı” kelimesi hafif kalıyor. Çünkü görüşmeler daha çok Atlantik şefinin, vasal muamelesi yaptığı müttefiklerine “neler yapılacağını dikte etmesi” havasında geçti.

Rusya’nın Ukrayna’nın ne kadarını işgal ettiğini gösteren haritanın Oval Ofis’te sergilenmesi bile tek başına olanları ve olacakları anlatmaya yetiyor aslında. 

Barışın üç başlığı

Trump ve Putin’in üzerinde uzlaştığı ve Trump’ın şimdi Avrupalılara dayattığı “barış anlaşması” temelde üç başlıktan oluşuyor..

Bu başlıklar 1) toprak tavizi, 2) savaşın ana nedeninin ortadan kaldırılması ve 3) güvenlik garantileri şeklinde… 

1) Toprak tavizi:

a) Ukrayna Kırım iddiasından vazgeçecek. Avrupa da bunu kabullenecek.

b) Ukrayna, büyük kısmı Rusların egemenliğine geçen Donbas’ı bırakacak.

2) Savaşın ana nedeninin ortadan kaldırılması:

a) Ukrayna NATO’ya girmeyecek. (Trump’ın, ABD, NATO ve SSCB anlaşmalarına atıfla bunu ifade etmesi kritik önemde.)

b) Ukrayna zamanla AB’ye girebilir. (Rusya başından beri Ukrayna’nın AB üyeliğine değil NATO üyeliğine karşı çıkıyordu zaten.)

Güvenlik garantileri meselesi

3) Güvenlik garantileri:

a) ABD Ukrayna’ya güvenlik garantisi olarak uçak ve hava savunma sistemi ağırlıklı 90 milyar dolarlık silah satacak.

b) Ukrayna’nın güvenlik garantisi olarak alacağı bu silahların finansmanını Avruplılar karşılayacak.

c) İngiltere, Almanya ve Fransa güvenlik garantisi kapsamında Ukrayna’ya asker gönderecek. (ABD Ukrayna’ya kesinlikle asker göndermeyecek.)

Avrupa’nın ABD’siz yapabileceği bir şey yok

Avrupalılar açısından gerçek şu ki ABD’nin olmadığı bir Ukrayna savaşını sürdürebilmeleri mümkün değil. Dolayısıyla ABD askerlerinin olmadığı şartlarda İngiltere, Almanya ve Fransa askerlerinin varlığı, Rusya açısından büyük sorun anlamına gelmiyor. Kuşkusuz Rusya onların da varlığını kolay kolay kabul etmeyecektir.

Avrupalı liderler de bunun farkında ve o nedenle NATO’nun 5. maddesine benzer, ABD’nin de desteğini alacak bir güvenlik garantisi peşindeler. Bu nedenle İngiltere’nin öncülüğünde kurulan Gönüllüler Koalisyonunu sürece aktif katmak istiyorlar. (Bu Türkiye’nin de kısmen sorumluluk alması anlamına geliyor.)

Ukrayna’nın vasallığı sorunu

Ukrayna için en sağlam güvenlik garantisi, Ukrayna’nın NATO üyesi olmayacağının garanti edilmesidir. Savaşın ana nedeninin ortadan kalkması, Ukrayna için en büyük güvenlik garantisidir.

Avrupalıların Ukrayna’daki askeri varlığı, Ukrayna için güvenlik garantisi anlamına gelmeyecektir, tersine Ukrayna’yı Avrupa’nın sömürgesi haline getirecektir. 

ABD iki yıl boyunca Ukrayna’ya verdiği yardımların karşılığında nasıl “nadir element” anlaşması yaparak bu ülkenin madenlerine kısmen el koyduysa, Avrupalı ülkeler de zamanla finansmanını sağladıkları silahların karşılığını Ukrayna’dan çıkaracaktır.

Avrupa Ukrayna’yı tampon olarak görüyor, AB liderleri açık açık “Ukrayna ordusu Avrupa’nın ilk savunma hattıdır” diyor. Bu anlayış Ukrayna’nın güvenliğini garanti etmez, tersine Ukrayna’yı vasallaştırır.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
21 Ağustos 2025

, , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

Askeri üsse karşı mescit

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıl töreninden dönüşte, uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken çok vahim bir karşılaştırma yapıyor…

Gazeteci, KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı’nın açıklamasını anımsatıyor önce: “Güney Kıbrıs, Yunanistan’la Larnaka kıyılarında deniz üssü inşa etme girişiminde. ABD ve AB ile anlaştıkları haberleri çıktı ve yalanlanmadı.”

Gazeteci, ardından Arıklı’nın “Kuzey Kıbrıs’ta Türkiye’yle anlaşarak deniz üssü kurma zamanı geldi” beklentisini de aktararak soruyor: “Deniz ve Hava üssü kurulması kısa zamanda söz konusu olur mu?” 

Erdoğan’ın bu net soruya yanıtı ise şöyle: “Ada’da Kuzey Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı binasıyla, Kuzey Kıbrıs Parlamento binası inşaatını yapıyoruz. Yanında da oraya hizmet verecek gayet güzel bir mescit yapılıyor. Herhalde bu üslerden daha önemli bir şey yok. Onlar askeri üs yapıyor, biz siyasi üs yapıyoruz” (AA, 21.7.2024)

Böylece Kıbrıs konusunda Türkiye’nin en vahim politikalarını izleyen ve son yıllarda düzelttiği iddia edilen Erdoğan, “Yunan deniz üssüne karşı Türk mesciti” politikasıyla kırık dolu Kıbrıs karnesine bir kırık daha eklemiş oldu!

Denktaş’ı Türkiye’den kovmaya kalktılar

Üstelik Erdoğan’ın Kıbrıs’daki hataları, telafi edilecek taktik hatalar da değil, stratejik düzeyde hatalardı. Karşılığı, Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla 1 Mayıs 2004’te AB’ye katılması oldu. Böylece Kıbrıs meselesi, garantörler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere’nin meselesi olmaktan, fiilen AB’nin meselesi olmaya dönüşmüş oldu. 

Özetle AKP’nin Annan Planı’nı desteklemesi, stratejik düzlemde bir hataydı ve bedeli ağır oldu. O süreçte Annan Planı’na karşı Rauf Denktaş çırpınıyor, Türkiye’deki havayı değiştirmek için toplantılara katılıyordu. Başbakan Erdoğan ise ne yazık ki Denktaş’ı Türkiye’den kovmaya bile kalkmıştı, “Ne anlatacaksan git Kıbrıs’ta anlat” demişti. 

Bakmayın bugün iktidarın 50. yıl ve Denktaş söylemlerine… O yıllarda AKP-FETÖ-liberaller Denktaş’a karşı birleşmişti. Öyle ki Denktaş’ın adını Ergenekon iddianamesine bile koymuşlardı!

Toprak verme ve asker çekme tavizi

Şimdilerde unutuldu ama o yıllarda toprak vermeye bile hazırlardı. Örneğin 2004 yılında, ABD’de, Harvard Üniversitesinde şöyle diyordu Başbakan Erdoğan: “Adanın şu an yüzde 36’sı KKTC’nin yaşam alanıdır. Belli bir oranda toprak verebiliriz. Biz garantör ülke olarak tavsiye ederiz. KKTC bu yaklaşımı gösterir” (Hürriyet, 31 Ocak 2004).

Sırf AB’den müzakere tarihi alabilmek için, KKTC’den Türk askerini bile çekmeye hazırlardı! Örneğin o süreçte Erdoğan, KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat ile 5 bin Türk askerini çekme formülünü bile görüşmüştü (Barkın Şık, Milliyet, 14.6.2004).

AKP’nin Kıbrıs’taki teslimiyetçi politikasını anlamak için Batılı diplomatların anılarına bakmak bile yeterli aslında. Örneğin İngiliz diplomat Peter Westmacott’un, kitabında, “başta Türk limanlarının ve havaalanlarının açılmasını öngören Ankara Protokolü’nün imzalanması olmak üzere, Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü nasıl tek taraflı ödünler vermeye ikna ettiklerini ve Türkiye’ye verilen sözlerin ne kadar havada kaldığını” yazması ibretliktir (E. Büyükelçi Süha Umar, Cumhuriyet, 15.9.2021).

Erdoğan yeni tavizlere açık

Peki Erdoğan Kıbrıs politikasındaki tüm hatalarından döndü mü? 15 Temmuz’dan sonra Kıbrıs konusunda değiştiği söyleniyor. Öyle mi peki? 

6-7 Temmuz 2017’de Crans-Montana’da hangi tavizlerin verildiğini KKTC’li gazeteci Sabahattin İsmail açıklamıştı. Daha geçen yıl Erdoğan “Samimiyetimizi Annan Planı dahil, şimdiye kadarki tüm süreçlerde gösterdik, gerekirse yine gösteririz” demişti (AA, 24.7.2023). 

Erdoğan, gerekirse yeni tavizler verebileceğini açık açık söylüyorken ve “askeri üsse karşı mescit” politikası açıklıyorken, elbette hiçbir şeyin garantisi yoktur. Dahası ana muhalefet partisinin Kıbrıs politikası da bundan pek ileride ve olası tavizleri frenleyebilecek nitelikte değildir ne yazık ki…

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
22 Temmuz 2024

, , , , , , , ,

1 Yorum

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın