Posts Tagged Edward Snowden
ABD’NİN DÜŞÜŞÜNÜN SONUÇLARI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 07/11/2013
ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, Irak ve Afganistan’da 12 yıl süren maliyetli savaşların ardından, ülkesinin içe dönme ve çatışmalardan uzak kalma eğilimine girdiğini söyledi. (Amerika’nın Sesi, 6 Kasım 2013)
Washington’daki düşünce kuruluşlarından Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde yetkililere ve strateji uzmanlarına seslenen Hagel, ABD’nin bundan sonra izleyeceği stratejiyi de açıkladı: “Bölgesel güvenlik tehditleriyle mücadele etmek için daha az iz bırakacak, nokta hedefleri vuracak özel operasyon güçlerine ve insansız hava uçaklarına ağırlık verilecek. Ortak devletler eğitilecek ve desteklenecek.”
Öte yandan ABD’nin önceki Savunma Bakanı Robert Gates ise nokta vuruşu ve insansız hava uçaklarına dayalı askeri stratejinin gerçeklerden uzak bir görüş olduğunu savunuyor. Gates, savaşların ancak kara savaşıyla kazanılabileceğini belirtiyor. (Gates’in de aslında geri çekilmeci olduğunu fakat ‘ya tam çekilelim, ya da sonuna kadar ilerleyelim’ çizgisini savunduğunu belirtelim.)
Bu iki açıklamanın özeti şudur: ABD’nin kazanabileceği bir savaş artık olmayacak!
ABD hâkim sınıflarını da “içe kapanmak” ya da “savaş çıkarmak” şeklinde iki farklı stratejiyle çarpıştıran bu durum, Ufuk Ötesi’nde sıkça dikkat çektiğimiz gibi ABD’nin düşüşünden kaynaklanmaktadır.
DÜŞEN KUVVET, İSTİHBARAT ZAFİYETİ YAŞAR
Artık ABD’nin bu düşüşünün sonuçlarını, bölgeye ve dünyaya etkisini inceleyebiliriz. Zira etkiler artık daha somut olarak ortaya çıkıyor.
1. İnişe geçen kuvvetler, ciddi istihbarat zafiyetleri yaşar. Önce Wikileaks belgeleri, şimdi de NSA dinlemeleri ABD’nin bu zafiyeti ne oranda yaşadığını göstermektedir.
ABD ne Wikileaks belgelerini açıklayan Julian Assange’ı, ne de NSA dinlemelerini açıklayan Edward Snowden’i engelleyebilmiştir.
Ayrıca ABD ne Assange’ın ne de Snowden’in sığındığı ülkelere ciddi ve etkili bir baskı uygulayabilmiştir.
2. İnişe geçen büyük devlet, merkezkaç etkisi yaratır. Madde zayıfladıkça, çekim gücü azalır.
Nitekim ABD’nin müttefikleri özellikle son üç yıldır, merkezkaç eğilim içine girmeye başladı. ABD’nin müttefikleri çeşitli gerekçelerle, bazen meyve ihracı, bazen silah alımı, bazen de dinleme gibi nedenlerle, Washington’a karşı ses çıkarmaya başladı.
3. İnişe geçen büyük devlet, tek başına ne savaş çıkarabilir, ne de barış yapabilir.
Son Suriye örneği tam olarak böyledir. ABD 2,5 yıldır Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı deviremediği gibi, sonrasında barış da yapamadı. Sonuç olarak Washington, Moskova’nın çizdiği rotaya mecbur kaldı.
DÜŞEN KUVVET, MÜTTEFİK KAYBEDER
4. Düşüşe geçen kuvvet, müttefiklerini kaybeder. Sırasıyla Türkiye, Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da Sorosçu darbeler yapan ve işbaşına ABD projelerini uygulayacak isimleri getiren Washington, Türkiye hariç diğer ülkelerdeki mevzilerini teker teker yitirdi.
5. Düşüşe geçen kuvvet, adım adım çekilir. ABD, Ortadoğu’dan, Orta Asya’dan, Afrika’nın büyük bir bölümünden, Güney Amerika’dan çekiliyor. Yerini ise Çin dolduruyor. Fakat silahla değil, yatırımla…
ABD bir tek Çin’in etrafını çevrelemek için Asya-Pasifik’e yöneliyor. Ancak buradaki iki yıllık çevrelemenin de fiiline etkisiz ve sonuç almaya yetersiz kaldığı görülüyor.
6. ABD’nin düşüşü, küreselleşmeciliği zayıflattı, bölgeselleşmeciliği güçlendirdi. Asya’da, Afrika’da, Ortadoğu’da, Güney Amerika’da bölgesel ve kıtasal birlikler oluştu, gelişti.
7. ABD’nin düşüşü, doların saltanatını vurdu. Doların dünyadaki dolaşımı azaldı ve boşluğu önce Avro, şimdi de BRICS ülkelerinin milli paraları almaya başladı.
8. ABD’nin inşa ettiği uluslararası kurumların etkisi zayıfladı. Dünya Bankası ve IMF gibi kurumların alternatifleri ortaya çıkmaya başladı.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
7 Kasım 2013
GLADYO SİLİVRİ’DE DEĞİL, ANKARA’DA
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 02/07/2013
NATO’nun en önemli işlevi, “müttefik” ülkeleri denetim altında tutmaktır. Nitelim eski ABD Dışişleri Bakanı Henrry Kissinger, “Amerika’nın müttefiki olmak, Amerika’nın düşmanı olmaktan daha tehlikelidir” diyerek bir bakıma bu gerçeğe işaret etmiştir.
Washington bu denetimi Gladyo, SüperNATO, Kontrgerilla diye adlandırılan gizli örgütlerle sağlar. ABD bu örgüte kaydettiği adamlarını devletin, ordunun, istihbaratın, kolluk kuvvetlerinin, partilerin en kritik noktalarına ve hatta en tepesine getirir. O nedenle de Gladyo’lar mutlaka iktidarda olur, muhalefette değil. Ve her ülkenin Gladyo’su, Brüksel’deki ana karargâh üzerinden doğrudan Washington’a bağlıdır.
Tüm bu genel bilgileri neden mi anımsattık? Çünkü Washington’un kirli işlerini deşifre eden ABD Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) elemanı Edward Snowden’in sızdırdığı son belgeler, Gladyo’ya işaret etmektedir!
NATO, AB’Yİ DİNLİYOR
Snowden’in Alman Spiegel dergisine sızdırdığı belgelere göre NSA, AB’nin Washington ve Brüksel ofislerini dinlemiş. Üstelik dinleme sistemi NATO ana karargâhından kontrol edilmiş!
Yani ABD, Atlantik ittifakının diğer parçası olan AB’yi sürekli izleyerek, denetim altında tutmuş. Kuşkusuz şaşırmadık.
Peki, ABD bu “kirli” işi nasıl yapmış? “Çok gizli” kodlu Eylül 2010 tarihli belgelere göre NSA, hem AB Temsilciliği’ne dinleme cihazları yerleştirmiş, hem bilgisayar sistemlerine girerek tüm e-postaları izlemiş hem de ağdaki tüm dosyaları kontrol altına almış. NSA, benzer şekilde AB’nin BM’deki temsilciliğini de izlemiş.
NATO Ana Karargâhı’ndan kontrol edilen bu sistemle AB’ye ait binalardaki tüm telefon konuşmaları da en az beş yıldır dinleniyormuş.
ABD, İSTİHBARAT SERVİSLERİ ÜZERİNDEN BİLGİ ALIYOR
Edward Snowden dışında, eski NSA elemanı Wayne Madsen da çok önemli şeyler söylüyor. Örneğin Madsen, Avrupa’daki en az 7 istihbarat servisinin, ülkelerindeki telefon ve internet faaliyetleri hakkında NSA’ya düzenli bilgi verdiğini belirtiyor.
Nasıl ve neye dayanarak? ABD ile bu ülkeler arasında NATO ilişkileri üzerinden yasal ve yasadışı anlaşmalar var. İstihbarat servisleri bu anlaşmalara(!) dayanarak ülkelerini Washington’un denetimine açıyor.
Yine Kissinger’ın bir sözünden hareket ederek bu ilişkiye açıklık getirebiliriz: “Yasadışı olanı hemen yapabiliriz. Anayasaya aykırı olanı yapmak ise biraz daha vakit alır.” Kuşkusuz bu söz ABD için hem içeride, hem de dışarıda geçerlidir…
Ayrıca ille de bir anlaşmaya gerek de yoktur. Gladyo marifetiyle en önemli adamların istihbarat servislerinde en üst kademelere yükseltildiği, CIA’nın bu istihbarat servisleri içinde doğrudan kendine bağlı klikler oluşturduğu da artık bilinmektedir.
ABD, SİLİVRİ’DEN YENİLECEK
Gelelim meselenin bizi ilgilendiren kısmına…
Dün Aydınlık sürmanşetten duyurdu: NSA’ya vatandaşlarının telefon konuşmalarını ve internet yazışmalarını veren bir diğer istihbarat kuruluşu da MİT!
Doğrusu buna da şaşırmadık. ABD’yle “2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma” yapan bir ülkenin istihbarat servisi de bağımsızlık konusunda soru işaretlidir!
Bu tablo Galdyo’nun Türkiye’de iş başında olduğunu göstermektedir. Anormal olan ise kimi “safların” hâlâ Silivri’de Gladyo’nun yargılandığını sanmasıdır!
Ama tıpkı ABD’nin ipliğinin pazara çıkması gibi, Silivri gerçeği de kısa zamanda tescillenecektir.
Şu nedenle eminiz: ABD’nin “kirli işlerinin” son bir iki yıldır çokça ortaya dökülmesi, bu ülkenin zayıflaması ve inişe geçmesiyle ilgilidir. Güçlü ülkelerin sırrı olur ama zayıflayan ülkelerin sırları ortalığa dökülür!
Sırrı ortalığa saçılan ABD, yenilen ABD’dir. Ve ABD Silivri’de de yenilecektir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
2 Temmuz 2013