Mehmet Ali Güller
Posts Tagged Henry Barkey
ÖCALAN, YENİ OSMANLICI OLDU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 23/03/2013
Yeni Osmanlıcılık ABD’nin Türkiye’yi Büyük Ortadoğu Projesi’nde “model ortak” yapmasının adıdır. BOP’un Türk maskelisi de denilebilir…
İlişkiyi tarif eden en özlü açıklamayı da zaten 2004’te BOP’un Eşbaşkanı olarak Tayyip Erdoğan yapmıştır: “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde Diyarbakır’ı bir merkez yapacağız.”
İşte Öcalan’ın mesajının okunduğu Diyarbakır’daki Nevruz manzarası, “merkez yapma” hamlesidir. Nitekim Öcalan’ın mesajından sonra Erdoğan’ın “söylediklerimizi tekrarladı” demesi, bir özel ilişkiye işaret etmektedir.
Yalnız geçmeden belirtelim: Kimin kimi tekrarladığından ziyade, ikisinin de Graham Fuller’i ve Henry Barkey’i tekrarlamış olmasıdır asıl mesele…
KİME KARŞI İTTİFAK?
Kuşkusuz Öcalan, ABD’ye yaslandığı 1991’den beri nesnel olarak BOP’çuydu, Yeni Osmanlıcı’ydı. Diyarbakır Nevruz’un da ise bunu tüm Kürtlere ilan etmiş oldu!
Hatta diyebiliriz ki Öcalan, bir hafta önce Diyarbakır’da “Büyük Restorasyon: Kadimden küreselleşmeye yeni siyaset anlayışımız” başlıklı bir konuşma yapan Ahmet Davutoğlu’nu tamamlamıştır sadece…
Davutoğlu orada “zihnimizde, fikrimizde ve fiilimizde harekete geçirip, sınırları kaldıracağız” diyerek “genişletilmiş Misakı Milli” tarifi yapıyordu; Öcalan ise adını koydu!
Her iki konuşmanın özeti şudur: ABD adına, Fars ve Arap’a karşı Türk-Kürt ittifakı kurmak! (Kuşkusuz böylesi bir ittifakın Türk’e de, Kürt’e de hayrı olmaz.”
Kim bilir, belki de bu açıklama “kime karşı Türk-Kürt ittifakı” sorusu karşısında yutkunan AKP’lileri ve BDP’lileri rahatlatır. Artık gönül rahatlığıyla ABD taşeronu olduklarını savunabilirler.
TÜRK VE KÜRT, ATATÜRK’TE BİRLEŞİR
Burada asıl düşünmesi gerekenler Öcalan’ın mesajına “Misakı Milli dedi”, “Çanakkale dedi”, “1924 anayasası dedi” diyerek sevinenlerdir. Zira bu vurgulara sevinenlerin Öcalan’ın ve tabi Erdoğan’ın mesajlarını teste sokacağı formül şudur: Türk ve Kürt, Atatürk’te ve Türk bayrağında birleşir!
Bu formülün en somut sonucu Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması ve birlikte bir yurt kurulması, yurttaş olunmasıdır!
Bir Kürt, yaşanılan acılara ve yapılan haksızlıklara bakarak, Cumhuriyet’in özgür bireyi olmak yerine feodal beylerin marabası olmayı tercih edemez! Buna çocukları, torunları adına hakkı yoktur!
O nedenle tüm Kürtler Öcalan’ın mesajındaki “ılımlı İslam ortak paydalı yeni Osmanlıcılık anlayışını” sorgulamalıdır: Zira Öcalan mesajında Kürtlere, Cumhuriyet yurttaşı olmak yerine “demokratik modernite sisteminde yer tutacak olan mezhep, cemaat ve tarikat mensubu” olarak bakmaktadır!
Oysa mezhep ve tarikatlarla demokrasi olamayacağı Erdoğan’ın “ileri demokrasi” uygulamasıyla da ortadadır. Hatalarına rağmen Cumhuriyetin yurttaşı olmak, Osmanlı’nın Hamidiye Alayı olmaktan ya da Erdoğan’ın Irak, İran ve Suriye’ye süreceği “kurşun” olmaktan iyidir!
YENİ TÜRKİYE MANZARASI
Atatürksüz ve Türk Bayraksız Misakı Milli, Çanakkale, 1924 anayasası demek gerçekçi değildir. O nedenle de Erdoğan ve Öcalan Atatürk ve Türk bayrağında değil fakat “genişletilmiş Misakı Milli’de” birleşmektedir. Çünkü genişletilmiş Misakı Milli, ABD’nin Türk-Kürt federasyonudur; Büyük Kürdistan ve küçük Türkiye’dir!
Erdoğan ve Öcalan’ın Atatürk’te ve Türk Bayrağı’nda değil, BOP’ta, Yeni Osmanlıcılık’ta, Türksüz anayasada birleştiğinin en somut göstergesi yeni Türkiye manzarasıdır: Yeni Türkiye’de 29 Ekimlerin, 19 Mayısların Türk bayraklarıyla kutlanması yasak fakat Öcalan’ın mesajının okunduğu, PKK bayraklarının taşındığı Nevruzlar serbesttir!
SON ÇARE: İŞÇİ PARTİSİ
Gün bu tabloya teslim olma günü değildir!
Dün Aydınlık’ın manşetinde yer alan iki fotoğraf, aslında yukarıdaki tabloyu değiştirmeye nereden başlayacağımızın fotoğraflarıdır: İlk fotoğrafta Öcalan posterli, PKK bayraklı ve “Başkanım, barışa da savaşa da hazırız” pankartlı Diyarbakır Nevruz’u vardı. İkinci fotoğrafta ise polisin Ankara’da kuşattığı, saldırdığı Türk Bayraklı İşçi Partililer vardı.
Bu iki fotoğraf, Erdoğan ve Öcalan’ın böldüğü Türkiye manzarasıdır; Büyük Kürdistan, küçük Türkiye manzarasıdır.
Kuşkusuz ilk fotoğraftaki “gücün” kaynağı ABD’dir. Ancak Diyarbakır’da toplanan yüzbinlerin varlığının o güce güç kattığını kabul etmeliyiz. İkinci fotoğrafta Türk Bayrağı’nın kuşatılabilmiş olması ise onu taşıyanların o fotoğrafta ancak yüzler mertebesinde sayılabilmesindedir.
Erdoğan’ın “Diyarbakır’da neden Türk Bayrağı taşınmadı” demesi gaz alma amaçlıdır ve yanıtı basittir: Türk Bayrağı Ankara’da taşınabilirse, Diyarbakır’da da taşınır!
Matematik basit: Türk Bayrağı’nı yüzbinlerin taşıdığı bir İşçi Partisi, ülkeyi yeniden birleştirir! İşçi Partisi Türkiye’nin artık son çaresidir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Mart 2013
Ahmet Davutoğlu, Öcalan, Graham Fuller, Henry Barkey, Nevruz mesajı, Tayyip Erdoğan, Yeni Osmanlıcılık
AMERİKANCI OLDUĞUMUZA ABORJİNLER BİLE İNANMAZ!
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 19/04/2012
Yandaş medyanın yeni kampanyası ibretlik: 28 Şubat’ın bir ABD operasyonu olduğunu iddia ediyorlar.
Örneğin Yeni Şafak’tan İbrahim Karagül, ABD-İsrail tarafından planlandığını iddia ettiği 28 Şubat’ın hedefini şöyle saptamış: “Öncelikle Türkiye’nin iç politikası yeniden dizayn edildi, ardından bölgesel dizayn başladı. Yeni Ortadoğu dizaynı çerçevesinde İran-Irak-Suriye istikrarsızlaştırılacaktı.” (Yeni Şafak, 17 Nisan 2012)
Karagül’ün, meşhur “Büyük Ortadoğu”yu, “Yeni Ortadoğu” diye isimlendirmesi, kurnazlıktan! Böylece, “Büyük Ortadoğu’nun eşbaşkanı biz değil miydik” diye soracak mahallelisine, şimdiden “yok o başka proje” demiş oluyor!
Gazetecilikle yandaşlığın çelişkisini nasıl yaşadıklarını az çok tahmin ediyoruz ama ölçünün de bir ayarı olmaz mı?!
28 Şubat’ın hedefi iddia ettiği gibiyse, o hedefi bizzat yerine getiren AKP hükümeti değil midir? Bugün İran-Irak-Suriye ekseninin istikrarsızlaştırılmasında görev alan Erdoğan-Gül-Davutoğlu üçlüsü değil, sanırsınız Metin-Ali-Feyyaz üçlüsü! İnsaf!
AYDINLIKÇILARI AMERİKANCI DİYE SUÇLAMA ÇARESİZLİĞİ
Yeni Şafak’ın bir diğer kalemşoru Tamer Korkmaz ise bu mahallede artık ölçü kalmadığını açıkça göstermiş. Korkmaz’ın Allah’tan da korkmayarak sarıldığı yalan dudak uçuklatan cinsten.
Öyle ki Korkmaz, eski MGK Genel Sekreteri Tuncer Kılınç’ın İran ve Rusya’yla ittifaka vurgu yapan sözlerinin, aslında Amerikancılığını gizlemek üzere bir kamuflaj olduğunu bile söyleyebiliyor! (Yeni Şafak, 17 Nisan 2012)
Bugün Irak’a, İran’a, Suriye’ye açıkça saldırı peşinde olanların, İran’la ittifak isteyenleri “gizli Amerikancı” diye suçlayabilmesine tıp bilimi acilen el koymalıdır!
Ancak Tamer Korkmaz, freni patlak kamyon misali, en sonunda duvara tosluyor. 28 Şubat’ı destekleyen Aydınlık’ın Amerikancı olduğuna, bırakın tek bir yurttaşımızı, bir Aborjin’i bile ikna edemezsiniz!
Amerikan emperyalizmine karşı mücadelenin bayrağını onurla dalgalandıran Perinçek’i ve Aydınlık’ı Amerikancılıkla suçlamaya kalkmak, güneşin batıdan doğacağını iddia etmekten bile dayanaksızdır!
Aydınlık’ı, Doğu Perinçek’i Amerikancı diye suçlamaya kalkmanız, aslında çapsızlığınızdan çok çaresizliğinizdendir, biliyoruz!
BİR’İNKİ İSRAİLCİLİKSE, ERDOĞAN’INKİ NE?
Kampanyanın ağır toplarından Cengiz Çandar’ın söyledikleri en azından kendi içinde mantıklı. Nitekim Çandar, Korkmaz’a göre daha profesyonel.
Neşe Düzel’e röportaj veren Cengiz Çandar, 28 Şubat’ın bir Amerikan-İsrail operasyonu olduğunu ispatlayabilmek için bakın neler söylüyor: “28 Şubat’ın simge ismi olan Çevik Bir o dönemde çok muteber biriydi. Amerika’da iki tane aleni İsrail lobisi var. Bir’in bunlarla o kadar yoğun ilişkisi vardı ki, 2000 yılında ilk kez ihdas ettikleri ‘uluslararası devlet adamı’ ödülünü Bir’e verdiler. Bir’in Demirel’den sonra cumhurbaşkanı olması gerektiği fikrini yaydılar.” (Taraf, 16 Nisan 2012)
Peki, Çevik Bir’den sonra o ödülü kim aldı?
Erdoğan, boynuna takılan “Davut boynuzunu” yani “cesaret madalyasını”, anımsayın, Mavi Marmara olayından sonra bile çıkarıp atmadı! Ne ödülmüş!
Çandar’ın koroya dâhil olup 28 Şubat’ı Amerikancı ilan etmeye soyunması, Amerika’yı da şaşırttı! Çandar’ın kanıt diye bahsettiği toplantıda Dışişleri Bakanlığı Siyasi Planlama Dairesi görevlisi olarak yer alan Henry Barkey, iddialara “Şaka mı bu?” diye yanıt verdi!
BİRBİRİNİZİ EN İYİ SİZ BİLİRSİNİZ!
Aslında Çevik Bir’i en iyi, aynı tastan su içtiği Cengiz Çandar bilir; tıpkı Barkey’in de Çandar’ı bildiği gibi…
Bir’in neden 28 Şubat’ın “Truva atı” olduğunu, neden Karadayı tarafından Genelkurmay Başkanlığının engellendiğini, neden Karadayı ve Kıvrıkoğlu “hizadan çıkmış generaller” diye Pentagon’da çizilirken, Bir’in Cumhurbaşkanı adayı yapıldığını, en iyi “Pentagon’un adamı” olan Cengiz Çandar bilir haliyle…
Keza Çevik Bir’in Cumhurbaşkanı olamayınca Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e danışman yapıldığını da Meral Akşener biliyor!
Tayyip Erdoğan Belediye Başkanıyken 1. Ordu komutanı olan Çevik Bir’le protokol düzeyde elbette görüştü. Ancak asıl görüşme trafiğinin Çevik Bir emekli olduktan sonra başladığını da, en iyi Star yazarı Nasuhi Güngör biliyor!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
19 Nisan 2012
28 Şubat, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu, Aydınlık, Çevik Bir, Cengiz Çandar, Doğu Perinçek, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Henry Barkey, Meral Akşener, Nasuhi Güngör, Tamer Korkmaz, Tayyip Erdoğan, Tuncer Kılınç, İbrahim Karagül, İsmail Hakkı Karadayı
- Diğer 1.458 aboneye katılın
Kategoriler
- ABC Yazıları (23)
- Aydınlık Gazetesi Yazıları (1.402)
- CGTN Türk (256)
- Cumhuriyet Gazetesi (976)
- Film Yazıları (1)
- Kitap-Film Yazıları (14)
- Mesleki Yazılar (5)
- Odatv Yazıları (216)
- Politika Yazıları (2.996)
- Radikal Kitap Yazıları (1)
- Teori Dergisi Yazıları (6)
- Uncategorized (10)
Arşivler
İstatistikler
- 1.145.851 hits