Posts Tagged Milliyetçilik
PUTİN: MİLLİ KİMLİĞİN GARANTİSİ SSCB’YDİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 22/09/2013
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “küçük halkların milli kimliklerini korumak için Sovyetler Birliği’nin deneyimlerini kullanmaktan yana olduğunu” açıkladı. (Rusya’nın Sesi, 19 Eylül 2013)
Rus karar organı yetkililerini, yabancı siyaset bilimcileri ve bilim adamlarıyla buluşturan Valday Kulübü’nde konuşan Putin, SSCB’deki uygulamaları geri getirmekten de bahsetti: “Sovyetler döneminde bu konuya özenle yaklaşıldığını büyük bir ilgiyle öğrendim. Neredeyse her küçük halk, kendi matbuatına sahipti, diller ve milli edebiyatlar korunuyordu. Bu anlamda çoğu eski uygulamaları geri getirip kullanmamız gerekiyor.”
Putin, ülkesine “halklar hapishanesi” yaftası yapıştırılmasına da itiraz ederek “Rusya’da yüzyıllar boyunca en küçük bir halk bile kaybolmadı. Hepsi, iç bağımsızlık ve kültürel kimlikle birlikte tarihi mekânını korudu.” şeklinde konuştu.
SOSYALİZM’DE KİMLİKLER KORUNUR
Putin’in küçük halkları ve milli kimlikleri korumak için SSCB’yi örnek gösteren sözleri, önemli tarihsel tezleri içermektedir. O tezler, aynı zamanda Kürt meselesinin de çözümüne işaret etmektedir.
1. Tez: Emperyalizm çağında sınıf, millettir!
Kapitalizm çağında sınıflar burjuvazi ve proletaryadır. Çelişme ise ikisi arasındadır; burjuvazinin sermayesi ile proletaryanın emeği arasında…
Emperyalizm çağında ise proletaryadan başlayarak milli burjuvaziye kadar uzanan tüm katmanlar, tek bir sınıftır, yani millettir. Çelişme ise ezen milletler ile ezilen milletler arasındadır.
2. Tez: Sosyalizm milli kimlikleri zorla yok etmez, milliyetlerin gönüllü kaynaşmasını esas alır.
3. Tez: Küçük halklar ve milli kimlikler, en iyi sosyalist sistem içinde korunur.
ABD SSCB’yi yeşil kuşakla çevreleme stratejisine geçtiğinde, en çok kullandığı propaganda SSCB’nin zorla milliyetleri ortadan kaldırdığı ve halkların dinlerini yaşamasına engel olduğuydu. Gladyo’nun denetimindeki NATO Türkçüleri de, Sol’u halk içinde itibarsızlaştırmak için sık sık bu propagandaya sarılırdı.
SSCB dağıldıktan sonra görüldü ki, Orta Asya Türkleri başta olmak üzere SSCB içindeki tüm halklar kimliklerini korumuştu!
DEVRİM BİRLEŞTİRİR
4. Tez: Devrim birleştirir, karşı devrim böler.
Bolşevik Partisi’nin geniş Asya topraklarında yaptığı devrim, halkları birleştirmiştir. Revizyonizmle kapitalizme geri dönüşün başlaması ve son olarak Gorbaçov’la simgeleşen karşı devrim ise geniş Asya’daki halkları bölmüştür.
Türkiye’de de benzeri olmuştur. 1914-1923 Cumhuriyet devrimi, Türk ve Kürt’ü birleştirmiştir. Ancak sonraki yıllarda adım adım gelişen karşı devrim, Türk ile Kürt’ü ayırmaya başlamıştır.
5. Tez: Birlikte örgütlenme devrime, ayrı örgütlenme karşı devrime götürür.
Bolşevik Partisi içinde çok çeşitli halklar vardı. Örneğin Parti’nin bir numarası Lenin Tatar, iki numarası Stalin de Gürcü’ydü.
Türkiye’de de Türk ve Kürt Solu’nun birlikte örgütlendiği 60’lar ve 70’lerin ilk yarısı, devrimci bir sürece, Kürtlerin ayrı örgütlenmeye geçtiği sonraki yıllar ise karşı devrimci bir sürece dönüştü.
AYRILIKÇILIK, EMPERYALİZMLE İŞBİRLİĞİNE GÖTÜRÜR
6. Tez: Zayıf halkların, ayrılıkçı silahlı mücadelesi emperyalizmle işbirliğine götürür.
Lenin’e göre ezilen ve gelişen ülkelerdeki “zayıf halklar”, bulunduğu ülkenin halklarıyla birleşmeden silahlı mücadeleye kalkışırsa, emperyalizme sığınmaya mecbur kalır.
Nitekim Türkiye’deki Kürk milliyetçiliği de ABD emperyalizmine sığınmış ve 25 yıldır onun kanatları altında bölücülük yapmıştır.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
22 Eylül 2013
“MİLLİYETÇİ TÜRKİYE”YE DOĞRU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 24/03/2012
Cemaatin en birikimli yazarlarından İhsan Dağı, “Daha ‘milliyetçi’ Türkiye’ye doğu” başlıklı bir yazı yazdı dün Zaman’da…
“Milliyetçilik dalgasının yeniden yükseldiği bir döneme” girildiğini saptayan İhsan Dağı, AKP’yi uyarıyor. Dağı, Türkiye’nin, milliyetçiliğin yükselmesiyle sonuçlanabilecek dört ana sorunu bulunduğunu belirtiyor; sorunları ve tehlikeleri şöyle sıralıyor:
1.) “Birincisi, Kürt sorunu. PKK, sempatizanlarını sokağa saldıkça Türkçü reaksiyonlar artıyor. Nevruz bir kez daha gösterdi ki PKK’nin sokakta koyacağı eylemler hükümetiyle ve toplumuyla Türkiye’yi hızla milliyetçi bir savrulmaya itebilir.”
2.) “İkincisi, Ermeni sorunu. 2015’e doğru yaklaştıkça Türkiye’ye yönelik baskılar yoğunlaşıyor. Fransa ile yaşadıklarımız küçük bir provaydı. Mesele daha da büyüyecek, görünürlük kazanacak. Dışarıda baskı yiyen Türkiye, içeride bu baskıyı yüzleşelim, konuşalım diyenlere yansıtacak.”
3.) “Üçüncüsü, Kıbrıs meselesi ve bunun tetikleyeceği Avrupa krizi. Kıbrıs görüşmelerinden yine bir şey çıkmayacak ve Rum Yönetimi temmuz ayında AB dönem başkanı olacak. Zaten iyice tıkanan AB süreci resmen dondurulacak. Yani AB ile nişanı atacağız.”
4.) “Dördüncüsü; İran, Irak ve Suriye ile yaşanan gerginlikler…”
ULUSALCI GRUPLAR ENDİŞESİ
İhsan Dağı, bu dört ana sorun nedeniyle, “değil yeni anayasa yapmak, mevcut demokratikleşme seviyesinin muhafazası bile yükselen milliyetçilik nedeniyle zora girer” diyor, haklı olarak.
Ve İhsan Dağı, asıl endişesini de şu sözlerle dile getiriyor: “Dikkat edin, bu noktalarda ‘milliyetçi’ kesimlerle ‘ulusalcı’ gruplar ve fikirler arasında evlilikler de görebiliriz.”
İşte AKP-cemaat koalisyonu için, meselenin bam teli tam da burasıdır: Mevcut sorunların Türk milletini getireceği yer ve ulusalcı grupların siyaseten büyümesi, liderliği ele alması…
LARRABEE’NİN SÖZLERİ
İhsan Dağı’nın saptamaları, akıllara Stephen Larrabee’nin sözlerini getiriyor. Hani Tayyip Erdoğan’ın 7 akıl hocasından biri olan, CFR üyesi Larrabee…
Larrabee, Türkiye’de yeni bir milliyetçiliğin yükseleceğini belirtiyor ve bu akımın da MHP ve CHP dışında gelişeceğini vurguluyordu…
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Larrabee’nin bu sözlerinden hareketle şu saptamayı yapmıştı. ABD, yükselen milliyetçiliği AKP ile denetlemek isteyecek ve ortaya “ABD’nin fermanlı milliyetçisi” olan bir AKP çıkacaktı.
Gerçekten de AKP’nin son dönemde Kıbrıs, Ermeni ve Kürt meselelerinde “milliyetçi” bir söyleme yaslandığını gördük.
Ancak gelişmeler, ABD’nin denetleyemeyeceği bir büyüklükteki milliyetçi dalgayı yükseltiyor.
AKP’NİN PANZEHİRİ: VER KURTUL
Nitekim İhsan Dağı da, yukarıda özetlediğimiz dört ana sorun nedeniyle ortaya çıkacak yeni yükselen milliyetçiliğin AKP’yi alaşağı etmemesi için Erdoğan yönetimine şu önerileri yapıyor:
“AKP milliyetçiliğe teslim olmak yerine onu dizginlemeyi ve yönetmeyi tercih ederse dalga kırılabilir. Bunun için AKP’nin Kürt sorununda ‘güvenlikçi’ politikadan ‘açılım’ ve diyalog yaklaşımına geri dönmesi; Ermeni katliamı konusunda Dersim katliamı kadar cesur olması ve ezber bozması; dış politikayı içeride milliyetçiliği kabartacak bir tonda kullanmaktan kaçınması gerekir.”
Kısacası Dağı, Türkiye’de ulusalcı gruplarla da birleşebilecek bir milliyetçi dalga gelişmemesi için AKP’ye “ver kurtul” öneriyor!
ATATÜRK MİLLİYETÇİSİ BİR TÜRKİYE
Ancak bunun da milliyetçiliği engelleyemeyeceği ortada… Tersine, bu yaklaşım, Atatürk milliyetçiliğinin etkinlik alanının büyüyeceği bir dönemi doğuracaktır.
Sonuç olarak, AKP sertleşse de, “ver kurtul” da dese, son tahlilde, Türkiye’nin gireceği yeni yönelimi değiştiremeyecektir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Mart 2012
ŞEHZADELER DEĞİL, CUMHURİYET BOĞAZLANIYOR
Posted by Mehmet Ali Güller in Odatv Yazıları, Politika Yazıları on 24/01/2011
Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, konuşması sırasında ezan başlayınca şöyle demiş: “Ben, ‘ezan okunurken konuşmaya devam edilebilir’ diye bir fetva aldım. O yüzden konuşmama devam edeceğim. Güzel bir şeydir, ezan bitene kadar susar sonra devam ederler. Bu bazen istismar gibi algılanır bazen hürmet kabul edilir. Ezan bizim ezanımız çok şükür ‘Tanrı uludur’ demiyor ‘Allahüekber’ diyor, bugünleri gösteren Rabbime şükürler olsun.” (1) Vatan Gazetesi, 24 Ocak 2011
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre fetva, “dini hukuk kurallarına göre çözüm açıklayan, şeyhülislam veya müftü tarafından verilebilen belge”ye deniyor.
Başbakan’ın geçen yıllarda dile getirdiği “bir de ulemalara soralım” cümlesinden sonra, Başbakan Yardımcısı’nın da “fetva aldığını” beyan etmesi, Laik Cumhuriyet’e vurulan yeni bir darbe oldu!
Hilafet, saltanat boşuna kaldırılmış, modern hukuk boşuna getirilmiş!
TARİKATALARA SAYGILI CHP
İktidar böyle de muhalefet farklı mı?
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “siyasallaşmayan, siyaset yapmayan tarikatlara saygılı” olduklarını bir kez daha ilan etmiş! (2) Hürriyet Gazetesi, 24 Ocak 2011
Atatürk, boşuna “Türkiye Cumhuriyet şeyhler, dervişler, müritler, cemaatler, tarikatlar memleketi olamaz” demiş!
12 Eylül halk oylaması öncesi “türbanı biz çözeriz” diyerek, AKP’nin rafa kaldırmak zorunda kaldığı “türban savaşlarını” yeniden ama karşı cepheden başlatan Kılıçdaroğlu, YÖK’ün “türban serbest” yönetmeliği hazırlamasına ve türbanın ilköğretim okullarına kadar girmesine yol açmıştı. Kılıçdaroğlu yetinmemiş, “cemaatlere saygılıyım, yeter ki siyasallaşmasınlar” ve “laiklik tehlikededir diyemem” demişti! (3) Akşam Gazetesi, 21-22 Eylül 2010)
Konuştuğum CHP’lilerin iki savunması var:
Birincisi, toplumun bu kadar “dincileştiği” bir durumda, AKP ile baş etmenin yolunun buradan geçtiğini düşünüyorlar. Bu sözde savunmaya şu yanıtı veriyoruz: Sorun, toplumdaki dincileşme oranıysa, Cumhuriyetin ilk yılları, günümüze göre dinin toplumun her kanalına daha çok nüfuz ettiği bir dönemdi. Ayrıca, CHP AKP ile aynı kulvara girerek, AKP’nin oy havuzundan çalamaz! Gerçeği varken, kimse sahtesine oy vermez!
İkincisi, siyaset yapan ve yapmayan tarikat ile cemaatleri ayrıştırarak, cepheyi daraltacaklarını düşünüyorlar. Tarikat ve cemaatlerin tarihini iyi araştırmalarını, tarihte siyaset yapmayan tarikat ya da cemaat bulunup bulunmadığına bir bakmalarını öneriyoruz. Kaldı ki, böyle bir gerçek olsa, Kılıçdaroğlu’na kalmadan, 80 yıl önce Atatürk bunu zaten uygulardı!
Neyse, bizi muhalefetin yanlışlarından çok iktidarın uygulamaları ilgilendiriyor. Arınç’ın fetva aldığını söylemesi Cumhuriyet açısından ciddi bir kırılma dönemine işarettir.
Türkiye Cumhuriyeti, İslam hukuku yerine Cumhuriyet hukuku uygulanması ilkesi üzerine kurulmuştu! Hukuk kaynağını dinden alamazdı! Laiklik, “din ile dünya işlerinin ayrılması”ydı!
Ama önce laiklik tanımını değiştirdiler. Türkiye Cumhuriyeti “küçük Amerika” sürecine sokulurken, laikliği “din ve dünya işlerinin ayrılması” yerine “din ve devlet işlerinin ayrılması” şeklinde tarif ettiler. Tarif “devlet katında” kabul görünce, “cemaatlere de, tarikatlara da” yol açılmış oldu…
ABD’NİN YEŞİL KUÇAKÇILARI, ILIMLI İSLAMCILARI
24 Ocak kararlarını uygulamak üzere 12 Eylül darbesini yaptıklarında, ABD’nin SSCB’ye yönelik “yeşil kuşak” projesine evet diyerek “Türk-İslam sentezini” kabul ettiler. ABD’nin “Kemalist devlet” yerine “ılımlı İslam” ülkesi ödevine el birliğiyle sarıldılar.
Cumhuriyet hükümeti diye, “tarikatlar ve cemaatler koalisyonu” kurdular!
Palazlandıkça, toplumu biçimlendirmeye başladılar: Darwin anlatan öğretmenlerin “müfredat dışına çıktığı” gerekçesiyle ceza aldığı, kız ve erkek öğrencilerin ayrı merdivenleri kullandığı; hatta kız ve erkek öğrencilere 45 cm uzakta durma kuralı uygulandığı; Kamu çalışanının etek boyunun, -ki dizaltında- sürgüne neden olduğu; alkol servis eden sanat açılışlarının saldırıya uğradığı; film galalarından alkol servisinin çıkarıldığı; Başbakan’ın “tıksırıncaya kadar için”, yardımcısının “hayat seks ve alkolden ibaret değil” dediği; Başbakan’ın bir heykeli “ucube” diye değerlendirdiği, yetinmeyip “tez yıkıla” diye hüküm verdiği; yumurta atmaktan, ıslık çalmaya kadar ve neredeyse yan bakmaya kadar her türden protestonun yasaklandığı bir ülkeye dönüştük…
TÜRKÇÜLÜK SUÇ, KÜRTÇÜLÜK ve DİNCİLİK ÖZGÜRLÜK!
Cumhuriyet deforme edildi: Kavramlar yer değiştirdi, beyinler iğfal edildi, cehalet prim yaptı…
Örneğin söze “liberal demokratım” diye başlayan Taraf’tar Rasim Ozan Kütahyalı, “Milliyetçilik, bu topraklara batıdan gelmiş bir mikroptur” diyebilmekteydi artık! (4) Kanaltürk, Pazar Politika Programı
Sanırsın, liberallik batıda değil, Arap yarımadasında doğdu!
Dahası, Sinan Oğan’ı telefonla programa katılarak hedef alan Kütahyalı’nın bu sözlerine, stüdyodaki konuklar Mehmet Metiner ve Şenol Özbek alkış tutmakla yetinmiyor, kaynakça da gösteriyordu(!): Saidi Nursi’ye göre milliyetçilik, bu topraklara ait olmayan, yabancı bir ideolojiydi!
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün “ulusalcılığı” bir tehdit olarak algılayan raporundan, Anayasa Mahkemesi üyelerinin yemin metninden “Türk” ifadesinin çıkarıldığı bir döneme girmiştik ne de olsa…
Ulusalcılık, milliyetçilik, Türkçülük suç artık! Kürtçülük, her türden etnik ve dinsel ayrımcılık ise özgürlük ve insan hakkı!
Çünkü artık “ileri demokrasi” var!
Çünkü yıllar önce “demokrasi bir tramvaydır, istediğimiz durakta ineriz” diyen Başbakan Erdoğan, artık makas değiştirdi!
Çünkü muhteşem saraylarda, şehzadelerin değil Cumhuriyetin boğazlanması artık gündemde!
MEHMET ALİ GÜLLER