Posts Tagged Reyhanlı saldırısı
0 SORUN, 51 ÖLÜ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 15/05/2013
Başbakan Erdoğan dün grup konuşmasında, partisinin Reyhanlı tezlerine karşı çıkan hemen herkesi topa tuttu. Erdoğan “Reyhanlı’nın üzerinde kara dumanlar yükselirken” hükümetini sorumlu tutanlara ve saldırının arkasında Esad’ın olamayacağını belirtenlere bozulmuş! “Bekleseydiniz” diyor…
Erdoğan ve kurmaylarının Reyhanlı saldırısına fail “bulmakta” daha hızlı davrandığı ortadayken, muhaliflerini “beklemedikleri” için suçlaması, kuşkusuz sorunlu bir bakış açısını yansıtıyor. Meseleyi salt bu yanıyla, klasik Salı köpürtmesi sayacak ve üzerinde durmayacağız.
BAŞBAKANLIK TEFTİŞKURULU NEDEN DEVREDE?
Ancak sonraki sözlerine bakılırsa, Erdoğan’ı “bekleseydiniz” demeye iten gerçek nedenin hükümet ve devlet açısından çok daha önemli olduğu anlaşılıyor: Erdoğan grup konuşmasında, Reyhanlı saldırısında ihmal olup olmadığını anlamak için Başbakanlık Teftiş Kurulu’nu harekete geçirdiğini ilan etti!
İhmal şüphesi de nereden çıktı? Hani failleri yakalamışlardı? Hani 13 kişi gözaltındaydı ve her şeyi itiraf etmişlerdi? Hani fail El Muhaberat’tı, Acilciler’di?
‘SURİYE’YE SEFER’ PROPAGANDASI
Bu soruların içerdiği anlama bakmak için gelin Reyhanlı saldırısın olduğu cumartesi gününe dönelim ve olayın hemen sonrasından başlayarak kimi gelişmeleri anımsayalım:
1. 51 yurttaşımızın ölümüne neden olan Reyhanlı saldırısından sonra, hükümetten farklı sesler çıktı. Başbakan Erdoğan, saldıranları “çözüm sürecini hazmedemeyenler” diye işaret etti. İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise saldırının arkasında Beşar Esad’ın ve El Muhaberat’ın olduğunu ilan etti! Birkaç saat sonra da El Muhaberat’ın saldırıyı Acilciler örgütüne yaptırdığının anlaşıldığını açıkladılar!
2. MİT ve Emniyet panik halinde gazetelere “biz uyarmıştık” haberleri servis ettiler! Her iki örgüt de topu kucaklarından atma telaşına düşmüştü!
3. Ülkesinin iç ve dış güvenliğinden sorumlu olan Genelkurmay Başkanlığı ise “saldırıyı kınadıklarını” açıkladı! Anlaşılan Ergenekon tertipleri Türk Ordusu’nun ana karargâhını bir sivil toplum örgütüne dönüştürmüş ve Genelkurmay Başkanlığı’nın bir yardımlaşma derneği gibi davranmasına yol açmıştı.
4. Reyhanlı saldırısıyla ilgili hızla yayın yasağı alındı. Bu çağda, bu iletişim ortamında hiçbir anlamı olmayan bu yayın yasağının alınması, kuşkusuz hükümetin paniğini yansıtıyordu.
5. AKP’nin propaganda bürosu elemanları gibi çalışan tüm kalemler, ertesi gün ses birliği etmişçesine aynı şeyleri yazdılar ve Esad’ı, El Muhaberat’ı ve Acilciler’i Reyhanlı saldırısının faili olarak saptadılar! AKP propaganda elemanları, ekranlardan “Suriye’ye sefer” konuşmaları yaptılar.
REYHANLI SENARYOSUNDAN ÇARK
6. Öte yandan AKP’nin yayın yasağına rağmen ve hükümetin tek yanlı bilgi akışına rağmen, Reyhanlı saldırısıyla ilgili ciddi iddialar konuşulmaya başlandı. Özellikle Akşam’dan Levent Albayrak’ın verdiği şu haber çok önemliydi: “Reyhanlı’daki 73 MOBESE kamerasının tamamının birkaç gün önce ‘sistem arızası’ verdiği ve kayıt yapmadığı ortaya çıktı.”
7. Bu arada Ankara’da farklı senaryoların da gündeme geldiği konuşuldu. Erdoğan’ın “Türkiye’yi ateşe çekmek istiyorlar” mesajı vermesinin altı çizildi.
8. Erdoğan’ın mesajından sonra köşe yazarları da çark etmeye başladı. Örneğin Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, “Mesajı veren kim? Esad ya da Mihraç mı? Onların çapı yetmez. Küresel oyunculara bakmak lazım.” diyordu.
HÜKÜMET REYHANLI’NIN ALTINDA KALDI
Devletin birimlerinin “sorumluluktan kaçan” tavırları ile hükümetin telaşı ve sonrasında manevralara yönelmesi iki gerçeğe işaret ediyor:
1. Hükümet Reyhanlı saldırısının altında kaldı ve çaresizce çırpınıyor!
2. Erdoğan ve Davutoğlu’nun saldırıya zemin yaratan sorumluluğu, hükümetin sonunu getirir!
Çünkü AKP’nin komşularla sıfır sorun politikası sadece sıfır komşu değil, onlarca yurttaşımızın da ölümü demek artık!
ABD’nin Ortadoğu şerifliğini üstlenerek komşularla kapışan AKP’nin sadece Türkiye için değil, bölge için de bir güvenlik sorunu haline gelmesi, bardağı taşırdı. Öyle ki, Devlet Bahçeli bile dün grup konuşmasında Erdoğan’ı istifaya çağırdı!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Mayıs 2013
REYHANLI SALDIRISININ PERDE ARKASI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 14/05/2013
Başbakan Erdoğan 46 kişinin öldüğü Reyhanlı saldırısını önce “çözüm sürecini hazmedemeyenlerin saldırısı” olarak değerlendirdi. Oysa aynı saatlerde hem İçişleri Bakanı Muammer Güler hem de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu saldırının adresinin Suriye olduğunu ilan ediyordu!
Erdoğan’ın farklı bir değerlendirme yapmasını elbette hükümetin o andaki çaresizliğine verebiliriz. Zira kamuoyu önünde ne söylerlerse söylesinler, “rüzgâr ekenin fırtına biçeceğini” biliyorlardı. Ancak Erdoğan’ı farklı değerlendirmeye iten haklı sebepler vardı!
Erdoğan iki gün sonra artık adresin Suriye olduğunu netlikle ifade ediyor ama “açık kapı politikamızda ısrar edeceğiz” diyen Davutoğlu’ndan farklı olarak şu vurguyla Şam’ı hedef alıyordu: “Bu saldırılar ateş içindeki bir ülkenin, bu ateşe Türkiye’yi de çekme yönündeki saldırılarıdır.”
MOSKOVA: HEDEF KONFERANS VE SİLAHLI MÜDAHALE
Erdoğan’ın adresi yanlış fakat hedefi doğru saptamış olması önemli!
Dün bu köşede saldırıyı, İsrail ile ABD içindeki bir kesimin Obama’yı Suriye’ye müdahaleye mecbur etme girişimi ve Cenevre Bildirisi’nde uzlaşarak Suriye Konferansı düzenleme adımı atan Lavrov-Kerry inisiyatifini hedef alması olarak değerlendirdik. Dolayısıyla Reyhanlı saldırısı bir CIA-MOSSAD ortak operasyonuydu.
Rusya’nın Sesi’nin bildirdiğine Rusya Meclis (Duma) Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Aleksey Puşkov da aynı saptamayı yapıyor. Puşkov Reyhanlı saldırısının iki hedefi olduğunu belirtiyor: “Bazı kesimler barışçıl konferansı engellemek ve silahlı müdahalenin önünü açmak istiyor.”
ABD ERDOĞAN’DAN NE İSTİYOR?
Peki, Obama ve “diğer Amerika” Erdoğan’dan ne istiyor? Reyhanlı saldırısı ile Erdoğan’a ne mesaj verildi? İnceleyelim:
1. Obama, Irak ve Afganistan’dan sonra ülkesini Suriye’ye sokmanın ABD’nin intiharı olduğunu görüyor ve başından beri müdahaleyi bizzat Türkiye’nin yapmasını savunuyor. Erdoğan ise ABD’nin aktif rol almadığı bir müdahalenin, Türkiye’yi Rusya ve komşularla karşı karşıya getireceğini görerek direniyor.
Erdoğan’ın Gül ve Davutoğlu’ndan farklı olarak zaman zaman Rusya’yla ve İran’la Suriye konusunda dirsek teması araması ve bölge çözümleri istemesi, yani oynak tutumlar alması bu nedenledir.
2. F4’ün NATO yemi yapılmasından başlayarak Türkiye’yi hedef alan tüm kanlı gelişmeler, Washington’un Ankara’yı Suriye’ye müdahaleye zorlama girişimidir.
3. Obama yönetimi, sonunda geri adım atarak Rusya’yla anlaştı. İki ülke Dışişleri Bakanları Lavrov ve Kerry, Cenevre Bildirisi’ni esas alan bir konferansın düzenlenmesini karara bağladılar.
ABD, bugüne kadar “Esadsız çözüm” istediği için Cenevre Bildirisi’ni kilitliyordu. Ancak Fransız Le Figaro’ya göre ABD Rusya’nın “Esad, devlet başkanlığının biteceği 2014’e kadar iktidarda kalsın” teklifine artık “evet” diyor. Üstelik Le Figaro’ya göre ABD, 2014 sonrası için de Suriye halkının karar vermesine sıcak bakıyor.
4. Le Figaro’ya göre ABD’nin eski Suriye Büyükelçisi Robert Ford İstanbul’da ve SUKO liderlerini konferansa hazırlamakla meşgul.
SADECE SURİYE DEĞİL BÖLGENİN İSTİKRARI
5. Ancak ABD’nin Suriye’ye doğrudan müdahale isteyen kesimi ile İsrail, bu uluslararası konferansa karşı çıkıyorlar. Konferanstan önce de Türkiye’yi müdahaleye zorluyorlar! Çünkü konferans sadece Suriye’ye değil, bölgenin gidişatına etki yapacak.
Alman Bilim ve Politika Fonu Müdürü Volker Perthes konferansın yapılmasının “Suriye konusundaki barış görüşmelerini tıkanıklıktan çıkarmakla kalmayıp, barış sürecine İsrail’i, Hizbullah hareketini ve hatta İran’ı bile dâhil edebilir” diyor. Perthes’e göre konferans yapılamadığı takdirde artık “krizin Türkiye’nin de içine çekileceği bölgesel bir savaşa dönüşmesini” beklemek dışında bir seçenek kalmıyor.
Rusya’nın Sesi’nde belirtildiğine göre Moskova’ya göre de artık “söz konusu olan Suriye ya da Suriye rejimi bile değil, görüşmeler yolu ile tüm Yakın Doğu’daki durumun istikrara kavuşturulması” meselesidir.
TOP ERDOĞAN’IN KUCAĞINDA
İşte Reyhanlı’da bombalar bu şartlarda patlatıldı! Bombanın sahibi mesajı verdi, bombanın hedefi de mesajı aldı.
Artık top Erdoğan’ın kucağında: Erdoğan ya CIA-MOSSAD bombalarına boyun eğecek ve Suriye’ye girecek ya da Uluslararası Suriye Konferansı’na katılarak ve kararlara uyarak geri adım atmış ama yangını önlemiş olacak!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
14 Mayıs 2013
CIA-MOSSAD BOMBASI VE AKP’NİN SORUMSUZLUĞU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 13/05/2013
Hatay-Reyhanlı’da 45 yurttaşımızı katleden bombalı terör saldırısından sonra ekranlara fırlayanlar yine zamanlamaya dikkat çekti, yine Türkiye’nin büyümesini hazmedemeyenleri adres gösterdi… Hatta “Banyas katliamını kim yaptıysa, Reyhanlı’daki saldırıyı da o yaptı” diyenler bile oldu.
Oysa ilk dakikalarda hükümet henüz adres konusunda anlaşmamıştı: Başbakan Erdoğan saldırıyı PKK’nin geri çekilmesiyle irtibatlandırıyor, adresi “çözüm sürecini hazmedemeyenler” diye açıklıyordu. Adalet ve İçişleri Bakanları ise saldırıyı doğrudan Suriye’ye bağlıyordu.
Sonradan topluca, Suriye istihbarat örgütü El Muhaberat’ın yönlendirmesiyle THKP-C Acilciler’in yapmış olabileceğinde birleştiler.
F4’ümüzün hâlâ nasıl düşürüldüğünü, neyle vurulduğunu saptayamayanların Reyhanlı saldırısının adresini bir kaç saat içinde belirlemesi, haliyle gayriciddi görünüyor.
Her neyse, umarız gerçek adres saptanır ve 45 yurttaşımızı katledenlerden hesap sorulur!
SALDIRI KİME YARIYOR?
Bu tip saldırılarda bizi adrese götürecek ilk soru, saldırının kime yaradığıdır.
İçeride Batı destekli silahlı teröristlerle uğraşan, güneyinde İsrail’in yeni bir cephe açtığı Şam yönetimi, neden üçüncü bir cephe açmak istesin? Türkiye’nin Suriye’ye savaş açmasını Esad değil, Esad karşıtları istiyor!
Daha geniş ölçekte bakarsak eğer, ABD’nin Suriye’ye müdahale etmesini en çok İsrail istiyor! Zira ABD’nin bölgede olması, İsrail’in güvenliğinin garantisidir. ABD içinde de bu konuda tam bir ikiye yarılma durumu söz konusu. ABD devlet aygıtının bir bölümü Suriye’ye müdahaleyi açıkça savunuyor, istiyor ve hatta Obama yönetimini buna mecbur etmeye çalışıyor!
ABD içindeki bu müdahaleci kesimle İsrail devleti, şu anda omuz omuza çalışmaktadır. İsrail’in İran’ı kışkırtan ve ABD’yi müdahaleye mecbur etmeye yönelik Suriye hava harekâtları, Esad’ın kimyasal silah kullandığına dair üretilen yalanlar bu ortak çalışmanın eseridir.
SALDIRININ ZAMANLAMASI
Saldırının adresini doğru tespit edebilmemizi sağlayacak ikinci parametre ise saldırının zamanlamasıdır. Nedense medyada zamanlama açısından öncelik, Erdoğan’ın Washington ziyaretine verildi.
Oysa asıl zamanlama, ABD’nin geri adımlar atarak ilk kez Suriye konusunda Rusya’nın çizgisine geldiğini ilan etmesi ve Cenevre Bildirisi’ni esas alacak bir çözüm için ay sonunda bir konferans toplamakta anlaşmasıydı.
Dolayısıyla “kimin işine yarıyor” ve “saldırının zamanlaması” incelemelerinden çıkacak sonuç şudur: Reyhanlı’da bomba patlatanların hedefi, ABD’yi ve dolayısıyla Türkiye’yi Suriye’ye müdahaleye zorlamak ve Washington-Moskova uzlaşmasını baltalamaktır! Bu durumda bombaları patlatanlar CIA-MOSSAD’dır.
DÜŞMANLIK YAPAN, FELAKET ÜRETİR
Ancak saldırının kaynağının CIA-MOSSAD olması, AKP Hükümeti’nin sorumluluğunu azaltmaz.
Artık AKP Hükümeti’ni destekleyenler şu sorulara dürüstçe yanıt vermelidir: Erdoğan-Davutoğlu ikilisi Esad’ı devirmek istemese, Başbakan “Suriye iç işimizdir” demese, Hükümet Şam yönetimine karşı savaşanların sırtını ovmasa, gece Suriye topraklarında terör estirenleri gündüz Türk topraklarında dinlendirmese, El Kaide üyelerinin sınırdan silahlı geçişlerine yol vermese, her gün açık açık bu ülkeyi hedef almasa, Reyhanlı’da bombalar patlar mıydı?
Kimse kendini kandırmasın. Türkiye’nin 900 km’lik Suriye sınırını El Kaide-PKK-ÖSO üçlüsünün fiili kontrolüne bırakan bu dış politika değişmezse, daha büyük felaketlerle karşılaşırız.
Üstelik tehlike adım adım, göstere göstere geldi: Kilometrelerce uzakta önce F4’ümüz NATO yemi yapılarak düşürüldü. Sonra sınıra 20 km’den Akçakale’ye toplar düştü. Ardından sınıra dayanıldı ve Cilvegözü Sınır Kapısı’nda bomba patlatıldı. Ve sonunda sınırdan içeride girilip Reyhanlı’da bomba patlatıldı!
Tüm bunlara rağmen AKP Hükümeti hâlâ “Ortadoğu’da sınırlar anlamsızlaşacak”, “Türkiye Kürtlerle büyüyecek”, “Yüzyıllık parantezi kapatarak yeniden buluşacağız” diyorsa ve medyadaki sözcüleri açık açık “Osmanlı Birleşik Devletleri” yazıları döşeniyorsa, artık ülke güvenliği AKP Hükümeti’nin değil, milletin sorumluğuna geçmiştir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Mayıs 2013