Türkiye, Bağdat’ı devre dışı bırakarak, Kuzey Irak’tan doğrudan petrol alımına başladı. (Zaman, 7 Temmuz 2012) Geçen hafta bölgeye giden tankerler, dolum yapıp Türkiye’ye, Mersin rafinerisine döndü…
Bu durum bölge açısından kritik bir sürecin başladığına işaret ediyor: Türkiye himayesinde Kürdistan’a…
Bu süreç nereye gider? Bağdat-Ankara ilişkileri kopar mı? PKK bu sürecin neresinde? Sorulara yanıt vermeden önce bazı olguları anımsayalım:
ANKARA-ERBİL ANLAŞTI
1. Başbakan Erdoğan’a yakın Çalık Holding, Silopi’den Yumurtalık’a uzanan 640 km’lik boru hattı yapmak için Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden izin istedi. Talep, Resmi Gazete’de yayımlandı. Peki, Silopi’ye petrol nereden gelecek?
2. Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye geldi ve 17 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan’la “Kuzey Irak-Türkiye boru hattı anlaşması” yaptı.
3. Başbakan Erdoğan 20 Haziran’da Brezilya’ya giderken, uçakta bulunan gazete genel yayın yönetmenlerine “Bağdat yönetiminin Kuzey Irak’taki yönetime işlenmiş petrol ürünü vermeyi azalttığını söyleyerek, Türkiye’nin buna seyirci kalamayacağını” belirtti. Erdoğan, boru hattı kurulana dek uygulanacak yöntemi şu sözlerle tarif etti: “Oradan ham petrol alıp Türkiye’de işleyeceğiz. Ardından Kuzey Irak’a geri göndereceğiz.”
DİYARBAKIR MERKEZ
Açık ki, Ankara’nın Bağdat’ı devre dışı bırakarak Erbil’le bu tip bir ilişkiye girmesi Irak’ı bölecektir. AKP, Erbil’i Bağdat’tan koparıp, Diyarbakır’la birleştirmenin peşindedir. Nitekim Mesud Barzani, son üç ay içerisinde birkaç kez, “sonbaharda Kürdistan’a bağımsızlık” işareti verdi.
Peki, bağımsızlığını ilan edecek Kürdistan’ı Bağdat’a ve bölgeye karşı kim koruyacak, kim himaye edecek? AKP hükümetinin yönettiği Türkiye!
Böylece ABD’nin 1965’te ilk kez Türkiye’ye getirdiği plan, Erdoğan’la bir üst aşamaya çıkarılacak. 1991 ve 2003’te bu temel hedefi için Irak’a saldıran ABD, Irak’tan koparılacak Kürdistan’ın büyütülmesini, Türkiye’nin himayesinde Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılmasını istemektedir. Bu yapının Türkiye’den toprak koparıp “Büyük Kürdistan” haline gelmesi, bir diğer aşamadır.
Erdoğan’ın daha 2004 yılı başında “Diyarbakır’ı ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde bir merkez yapacağız” demesi, işte bu görevinin gereğidir.
ERDOĞAN-ÖCALAN-BARZANİ İTTİFAKI
ABD AKP’den 2. Açılım’ı istiyor. AKP PKK’yle yeniden müzakere süreci başlatıyor, Ankara Bağdat’ı devre dışı bırakarak Erbil’le anlaşıyor, Erbil “sonbaharda bağımsızlık” işareti veriyor. PKK lideri Murat Karayılan, “Kuzey Irak’la birleşiriz” diyor.
Yani Erdoğan, Öcalan ve Barzani Kürdistan ittifakında buluşuyor! Yani Türkiye’nin başbakanı bölgedeki bölme görevlileriyle birlikte hareket ediyor!
Oysa Türkiye’nin Başbakanı, ABD’nin Öcalan ve Barzani piyonlarına karşı, Maliki, Esad ve Ahmedinejad’la birlikte hareket etmeliydi. Çünkü Irak, Suriye, Türkiye ve İran’ın toprak bütünlüğünün ve siyasal birliğinin garantisi dört ülkenin ittifakıdır.
ORTADOĞU’DA AMERİKAN VARLIĞI ÇÖKTÜ
Ankara’nın, Tahran-Bağdat-Şam’la ittifak yerine Erbil-Kamışlı-Diyarbakır ekseni kurması, Washington’un 50 yıllık planıdır.
Peki, ABD’nin bu planı gerçekleştirecek gücü kaldı mı? Bölgedeki tüm kuvvetler için sorulması gereken soru budur ve her kuvvet bu sorunun yanıtına göre konumlanmalıdır.
Yanıtı bu kez Zbigniew Brzezinski’den verelim. Amerikan devlet aygıtının politika yapıcılarından Brzezinski, Mısır’ın El Ahram gazetesine “Amerikan nüfuzunun çöktüğüne şüphe yoktur ancak kimse Ortadoğu’da Amerikan varlığının çöküşüne sevinmesin” diyor…
Biz Türk, Kürt, Arap ve Fars halkları adına seviniyoruz ve Amerikan varlığının ardından, taşeronlarının da birer birer çökeceğini biliyoruz.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Temmuz 2012