Posts Tagged Bin Ali

ÖMER ÇELİK’E YANIT

Başbakan Erdoğan’ın gezisine katılan AKP milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik Tunus’tan soruyor: “Sarkozy niçin Tunus’a gelmiyor da, Libya’ya gidiyor?

Çelik, twitter’dan sorduğu sorusuna yine twitter’dan sorulu yanıt veriyor: “Sarkozy Libya’da muhalifleri tutarken, Tunus’ta neden statükoyu tutuyor? Cevaba bile gerek yok.

SURİYE’DE SİLAH, TUNUS’TA SANDIK TEMENNİSİ

Ömer Çelik’in verdiği yanlış yanıtı şimdilik bir kenara bırakıp, doğru sorusuna katkı sunan bir başka soruyu da biz soralım:

Başbakan Erdoğan, Libya’da silahlı isyancılara maddi yardımda bulunurken, Suriye’deki muhaliflerden Beşar Esad rejimini yıkmasını isterken, neden Tunus’ta “devrimler, kanla değil seçim sandığıyla gerçekleşmeli” diye konuştu?

Hem Çelik’in sorusunun yanıtı hem de Erdoğan’ın Tunus’ta “sandık” vurgusu yapmasının nedeni ortadadır: Çünkü Tunus başka, Suriye ve Libya başkadır!

Daha da genişleterek söyleyecek olursak, Mısır, Tunus, Ürdün, Bahreyn, Yemen başkadır, İran, Libya ve Suriye başkadır.

Bunu maalesef Türkiye’deki bazı kesimler de göremiyor ve yukarıda sıraladığımız tüm ülkelerdeki gelişmeleri ABD’nin eseri sayıyor. Ama Sarkozy görüyor!

Ömer Çelik de Sarkozy’nin ne gördüğünü anlayamadığı için soruyu doğru soruyor ama yanlış yanıtlıyor. Sarkozy’nin “Libya’da muhalifleri tutarken, Tunus’ta statükoyu tutmasının” nedeni, iki ülkedeki gelişmelerin farklı cephelerin eseri olmasındandır.

Kaldı ki Çelik’in “statüko” dediği Tunus’ta da yönetim, 1 yıllıktır; 30 yıllık Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesinden sonra kurulmuştur.

LİBYA VE TUNUS FARKI

Gelelim farka…

1.) Mısır, Tunus, Ürdün, Yemen ve Bahreyn ABD’nin nüfuz alanlarıdır. Libya ve Suriye ise ABD karşıtıdır.

2.) ABD Tunus’ta “hazırlıksız yakalandı”, Mısır’da da önce Mübarek’i savundu, ardından yıkılmasını engelleyemeyeceğini gördüğünde de, “Mübarek’i verip, rejimi kurtarma” çizgisi izledi. Bu çizgi, Mısır’daki halk hareketinde iniş çıkışlara, geri çekilmelere, uzlaşmalara neden oldu.

İsrail, en önemli müttefiki olan Mübarek’in savunulabilmesi için yoğun uğraş verdi.

ABD Yemen ve Bahreyn’deki muhalefeti ise kanla durdurmaya çalıştı. Örneğin Bahreyn’de halk ayağa kalktıkça, ABD Suudi Arabistan askerlerini bu ülkeye sürdü, hâlâ da sürüyor!

Yemen’de ve Bahreyn’de ölen insan sayısı, NATO müdahalesi öncesi Libya’da ölen insan sayısından çok daha fazladır! Buna rağmen Batı’nın Yemen’de ve Bahreyn’de değil de, Libya’da “insan hakkı” araması öğreticidir!

ABD’NİN SÜRECE AKP’Lİ MÜDAHALESİ

3.) Colombia Üniversitesi’nden Prof. Richard Bulliet’in de söylediği gibi “Mısır’ı kaybeden ABD, bölgede çözülmeye başlar.

İşte ABD bu gerçek nedeniyle hızla bölgedeki en önemli müttefiki olan AKP’yi devreye soktu. Ve 2010 Ocak ve Şubat aylarında Tunus ve Mısır’da gelişen halk hareketlerinden sonra, 14 Mart’ta İstanbul’da “değişim liderleri zirvesi” düzenledi. Zirvede AKP üzerinden “sürece müdahale” kararı alındı.

ABD bu tarihten sonra, kendi nüfuz alanlarındaki gelişmeleri frenleyebilmek için nüfuz alanı dışındaki ülkeleri karıştırma hamlesine soyundu. Ve İran, Suriye ile Libya’da kalkışmalar başlattı. Ki hem Suriye’de hem de İran’da, belli gruplar 2003 yılından beri kışkırtılıyordu.

Güçlü bir devlet olan İran bu son kalkışmayı hızla bastırırken, Libya bastırmakta zorlandı. Ve kalkışma büyüdükçe emperyalizmin müdahalesine “gerekçe” oluştu!

Suriye’de de benzer bir “gerekçenin” yaratılmasına çalışılıyor: Erdoğan’ın durduk yere Suriye’de “Alevi-Sünni çatışmasından kaygı duyması” anlamlıdır.

Dolayısıyla AKP’liler, Sarkozy’nin neden Tunus’a gidemediğini sorgulamaktansa, Erdoğan’ın neden Suriye’ye gidemediğini sorgulamalılar!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Eylül 2011 

, , , , ,

Yorum bırakın

ADAMLARI DA, ABD’NİN GİDİŞATINI PAYLAŞIYOR

Washington bir adamını daha kaybetti! Ukrayna’nın eski başbakanı Yulia Timoşenko artık parmaklıklar ardında. 2004 yılında Yuşenko ile birlikte Sorosçu turuncu darbeye liderlik yapan Timoşenko‘nun durumu, ABD’nin durumunu da özetliyor.

ABD’NİN ‘LİDER’ AĞI

Açalım: 2001 sonrasında dünyaya hakim olma atağı yapan ABD, buna paralel olarak çeşitli kilit ülkelerde, kendi çizgisini uygulayacak adamlarını işbaşı yaptırdı. En tipik örneği, 3 Kasım 2002’de Erdoğan-Gül ikilisine hükümet sunulmasıydı.

Mısır’da Mübarek ve Tunus’ta Bin Ali Batı’nın zaten bölgedeki en eski isimleriydi. Ekibe Lübnan’da Hariri eklendi.

ABD’nin adamları diyebileceğimiz bu liste zamanla genişledi. Soros‘un finanse ettiği turuncu darbelerle Ukrayna’da Yuşenko-Timoşenko ikilisi, Gürcistan’da Saakaşvili, Kırgızıistan’da Bakiyev iktidara getirildi.

ABD işgal ettiği Afganistan ve Irak’ta da zaten kuklalarını başa getirmişti!

Özetlersek, ABD hakim sınıfları 21. yüzyılı Amerikan yüzyılı yapma hedefindeydiler. Bunun yolu Avrasya’ya egemen olmaktan geçiyordu. Avrasya’ya egemenlik ise Çin ve Rusya’yı kuşatmayı gerektiriyordu. ABD bu kuşatma çemberinde uygun yerlere uygun isimler yerleştiriyordu. Bazen silah zoruyla ve işgalle, bazen “turuncu darbelerle”, bazen de “sandık” darbeleriyle…

ÇÖZÜLME ARKA BAHÇEDE BAŞLADI

Ancak süreç ABD’nin hedeflerine uygun ilerlemedi: Çin olağanüstü hızlı büyümesini siyasal bir araç olarak iyi değerlendirdi. Rusya Putin yönetimiyle geri çekilme dönemini kapatıp, atak yapma sürecine girdi.

Rüzgarın ilk sesleri ise aslında ABD’nin arka bahçesinde çoktan gelmeye başlamıştı. Latin Amerika’da Bolivarcı iktidarlar birbirini izleyerek işbaşı yapıyordu.

RUSYA’NIN ASKERİ YANITI

En kritik hamle, Rusya’nın 8 Ağustos 2008’de Saakaşvili‘ye Gürcistan’da verdiği dersti! Bu tarih, aynı zamanda ABD’nin yayılma eğiliminden geri çekilme eğilimine denk düşüyordu.

Saakaşvili‘nin Putin‘den yediği tokatın arkası geldi. Kırgızistan’da ABD’nin işbaşı yaptırdığı Bakiyev, halk hareketi karşısında ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Ukrayna’da ABD’nin işbaşı yaptırdığı Yuşenko-Timoşenko ikilisi Yanukoviç‘e karşı kaybetti.

Ardından 2010 başında Tunus’ta Bin Ali ve Mısır’da Mübarek halk hareketi sonucunda devrildi.

Kısacası, Washington’dan bakılınca, ABD’nin baş aşağı gitmesi ülkelerde iktidar yaptığı adamlarının devrilmesine neden oluyor. O ülkelerden bakılınca, gelişen halk hareketleri ABD’nin adamlarını deviriyor ve ABD’yi zayıflatıyor.

‘ABD DÜNYA JANDARMASI DEĞİL’

Aydınlık uzun zamandır bu gelişmeye dikkat çekiyor. Artık dünyada başka yayın organları da bu gerçeği görmeye başladı. Örneğin son olarak İngiliz Daily Telegraph’ta çıkan bir analizde, “ABD, dünyaya hakim olma döneminin sonuna geldi” deniliyor. “İflasın eşiğine gelmiş ve bu yüzden Afganistan’daki güçlerinin maaşlarını ödeyemeyecek” ABD’nin “yeni bir jeopolitik gerçekle karşılaştığını” vurgulayan gazete, “Bu gerçek şu; ABD artık ‘dünya jandarması’ sıfatını taşıyabilecek güçte değil” diye yazdı.

Mehmet Ali Güller

Aydınlık Gazetesi / s:6
7 Ağustos 2011

, , , , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın