Mehmet Ali Güller
Posts Tagged Mehmet Barlas
CEMAATİN PARTİLEŞMESİ – PARTİNİN CEMAATLEŞMESİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 12/08/2013
AKP hükümeti ile Cemaat arasındaki yarı-açık savaş, Sabah ile Zaman gazetesi yazarları arasındaki polemiklerle yeni bir aşamaya sıçradı. Özetleyelim:
Önce Mehmet Barlas “Cemaatler sivil toplum değildir” diye yazdı (Sabah, 6 Ağustos 2013). Hüseyin Gülerce ertesi gün “Hizmet hareketinin bir ‘dini cemaat’ olmadığını” savundu (7 Ağustos 2013). Ardından Mehmet Barlas “gücünü abartanların (Cemaat) ancak gerçek güçlü (AKP) öfkelenene kadar gösteri yapabileceğini” yazarak cemaati uyardı (Sabah, 10 Ağustos 2013). Mümtazer Türköne tehdide tehditle yanıt verdi ve “parti mezarlığına intikal eden çok sayıda parti bulunduğunu” belirterek, “partilerin değil, cemaatlerin geleceğe kalacağını” yazdı (Zaman, 11 Ağustos 2013).
ÇATIŞMANIN KAYNAĞI
AKP ile Cemaat’in son iki yıldır çarpışması kuşkusuz çok önemli. Daha önce bu köşede birkaç kez değindik. Özetleyelim:
1. 11 yıl önce koalisyon kuran Erdoğan ile Fethullah Gülen, iktidar zayıfladığı ve inişe geçtiği için çarpışıyor. İnişi görerek kazandığı mevzileri korumaya çalışan Cemaat’in hamleleri, Erdoğan’ı ürkütüyor ve bu nedenle o hamleleri “devlet içinde devlet” şeklinde niteliyor.
2. ABD’nin dünya çapında inişe geçmesi iç çelişmelerini büyütüyor. Hâkim sınıflar arasındaki bu çelişmeler, Washington’dan başlayarak müttefik ülkelerdeki aktörlere kadar uzanıyor. ABD’deki bu iç çarpışma Erdoğan ile Gülen arasındaki çarpışmayı besliyor.
“7 Şubat” operasyonu ile zirve yapan bu çarpışma, yukarıda da özetlediğimiz gibi şimdi şu iki konu üzerinden yürütülüyor: 1. Parti mi, Cemaat mi? 2. Cemaatler Sivil Toplum Kuruluşu mudur?
ESKİ VE YENİ KURUMLAR
Bu konunun berraklaştırılması için önce bazı saptamalar yapmalıyız:
1. Her üçü de, yani Parti, Cemaat ve Sivil Toplum Kuruluşu, toplumsal örgütlerdir.
2. Bu üç toplumsal örgütlenme modellerinden Cemaat feodal sistemin, Parti ve Sivil Toplum Kuruluşu ise esas olarak kapitalist sistemin örgütlenme modelidir.
3. Sivil Toplum Kuruluşları, milli devletlerdeki “Demokratik Kitle Örgütlerinin” yerini alması için 80’lerde, Yeni Dünya Düzeni koşullarında rüzgârı estirilen yeni bir örgütlenme modelidir.
4. Partiler, sınıfsal ortaklığı ve ideolojik birlikteliği bulunan kesimlerin siyaset yapma ve iktidar olma aracıdır. Demokratik Kitle Örgütleri ise belirli bir konuda aynı amacı paylaşan insanların bir araya geldiği ve esas olarak o konu ve alanda ama genel olarak da her alanda, siyaseti denetleyen, itiraz eden ve öneriler üreten bir örgütlenme modelidir.
Sivil Toplum Kuruluşları ise kendi alanında faaliyet üreten ve siyasetin alanına pek girmeyen yapılardır. Ancak Sivil Toplum Kuruluşları, Türkiye’de güçlü bir Demokratik Kitle Örgütü geleneği olduğu ve oradan tam olarak kopamadığı için, genel olarak karma bir yapıya dönüştü.
CUMHURİYET YURTTAŞI MI, CEMAAT MÜRİDİ Mİ?
Tüm bu saptamalar ışığında ortaya çıkan sonuçlar ise şunlardır:
1. Partiler ve Sivil Toplum Kuruluşları günümüze, fakat Cemaatler eskiye aittir. O nedenle de Cumhuriyet kurulurken ve kurucular milli bir devlet inşa ederken, feodalizme ait bu yapıları yasaklamış ve tasfiye etmeye çalışmıştır.
Çünkü hilafetin ve saltanatın olduğu bir rejimde cemaatler ve tarikatlar yasaldır fakat parlamenter demokrasilerde, milli egemenliklerde bu yapılar yasadışıdır! Ve zaten mücadele de cumhuriyet ile hilafet, millet ile ümmet ve vatandaş ile mürit arasındadır.
2. Milli devleti yıkmak ve Kemalizm’i tasfiye etmek isteyen emperyalizmin, 30 yıldır, önce Türk-İslam sentezini ardından da Ilımlı İslamcılığı Türkiye’de egemen kılmaya çalışması, bu eski yapıları yeniden “yasal alana” çıkartmıştır.
Bu nedenle Said’i Nursi’nin ismi okullara verilmeye başlamış, evi devlet eliyle açılmıştır. Bu nedenle “bir de ulemaya soralım” cümleleri başbakanlık koltuğundan seslendirilmiştir. Bu nedenle “muhafazakâr otellerde” müzisyenler paravan arkasına gizlenmiştir.
Milli iradenin çıkarlara göre yorumlandığı ve popüler olduğu şu günlerde özellikle belirtelim: Partilerin liderleri kongrelerde parti üyelerince ve Sivil Toplum Kuruluşlarının yönetimleri üyelerince seçilir fakat cemaat liderleri müritlerce seçilmez! Parti ve STK’lerde denetim ve disiplin kurulları en tepeyi denetler fakat müritler cemaat liderini asla sorgulayamaz!
Tek başına bu bile Cemaatlerin Sivil Toplum Kuruluşu olmadığını ve olamayacağını ortaya koyar!
Fakat Ilımlı İslamcılığın etkin olduğu koşullarda asıl sorun, cemaatlerin partileşmesi ve partilerin işleyiş bakımından cemaatleşmesidir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
12 Ağustos 2013
AKP-Cemaat çarpışması, Cemaat, Erdoğan, Fethullah Gülen, Hüseyin Gülerce, Mümtaz'er Türköne, Mehmet Barlas, Sabah, Saidi Nursi, Sivil Toplum Kuruluşu, Zaman
ESAD’IN ERDOĞAN’DAN 10 FARKI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 18/05/2013
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’ı Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a benzetmesi, Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyalist Grubu’nda kriz çıkardı. AP Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda toplantıyı terk etti ve Kılıçdaroğlu’yla yapacağı baş başa görüşmeyi iptal etti.
Swoboda twitter üzerinden “CHP liderinin, benim davetlim olarak, Türkiye Başbakanı Erdoğan’ı Esad’la kıyaslamasını kabul edemem. Bu kabul edilemez.” mesajı yayımladı. (Hürriyet, 16 Mayıs 2013).
ESAD ABD’NİN HEDEFİ, ERDOĞAN İSE ASKERİ
İki gündür herkes Kemal Kılıdaroğlu’na yükleniyor. Ağzına mikrofon uzatılan, “Kılıçdaroğlu nasıl olur da Başbakanımızı bir diktatörle aynı kefeye koyar” diye köpürüyor.
Biz de Kılıçdaroğlu’nun benzetmesini yanlış buluyor ve Erdoğan ile Esad’ın aynı kefeye konulamayacağını düşünüyoruz. İşte nedenlerimizde bazıları:
1. Esad vatanını savunuyor. Erdoğan ise başkasının vatanının (ABD) çıkarı için komşusunun vatanına göz dikiyor!
2. Esad halkını terörden ve emperyalist baskılardan koruyor. Erdoğan ise Suriye’de terör estiren gruplara açık destek veriyor.
3. Esad ABD’nin hedefi, Erdoğan ise ABD’nin askeri.
4. Esad, ülkesini NATO saldırısından korumaya çabalıyor. Erdoğan ise NATO’yu Suriye’ye müdahaleye çağırıyor.
5. Esad bölgenin çıkarlarını, Erdoğan ise ABD’nin bölge çıkarlarını savunuyor.
6. Esad bölgede barış istiyor, Erdoğan ise savaş.
7. Esad bölge ülkeleriyle aynı cephede, Erdoğan ise Atlantik cephesinde ve bölge ülkelerine karşı siperde.
8. Esad mazlumlar dünyasında, Erdoğan ise zalimler dünyasında konumlanıyor.
9. Esad İsrail’e karşı, Erdoğan ise dost. Esad, İsrail’e karşı topraklarını savunuyor, Erdoğan ise Kürecik Radarı ile İsrail’e kalkan oluyor. İsrail Esad’a bomba atıyor, Erdoğan’a “cesaret madalyası” takıyor.
10. Esad, ABD’nin komşusu Irak’a saldırmasına karşı çıktı, Erdoğan destekledi. Esad Batı’nın İran’ı hedef almasına karşı duruyor, Erdoğan Batı’nın İran düşmanlığına ortak oluyor.
ÜLKESİNİ ŞİKÂYETTE, LİDER ERDOĞAN’DIR!
Ülkesinin başbakanını yabancılara şikâyet ettiği için Kılıçdaroğlu’na kızan Sabah’ın başyazarı Mehmet Barlas dün köşesinden şöyle sesleniyor: “Yine de şükredelim. Ya dün Beyaz Saray’da Obama ile Başbakan Erdoğan yerine ana muhalefet lideri olarak Kılıçdaroğlu görüşseydi. Mesela Türkiye’deki rejimin Suriye’deki Esad rejiminden daha baskıcı olduğunu söyleyip, Obama’ya ‘Artık bir şeyler yapmalısınız’ deseydi.”
Erdoğan’ın iktidar olduğu 10 yıl boyunca ülkesinin yetkililerini, özellikle Türk subaylarını ABD’ye kaç kez şikâyet ettiğini anlatmaya, kuşkusuz bu köşe yetmez.
Ama özellikle birini vurgulayalım: Ergenekon Operasyonu’nun dalga dalga büyütülmesi ve Türk subaylarının esir edilmesi kararı, Erdoğan’ın 5 Kasım 2007 tarihinde Bush’u ziyaretinde alındı. Bunu Erdoğan ve Gül’ün kader arkadaşı Fehmi Koru’dan öğreniyoruz. (Kanal 7, 28 Ocak 2008 ve Yeni Şafak, 1 Şubat 2008).
EMPERYAL SOL: SOSYAL DEMOKRASİ
Bu meselenin umarız bir yararı olur ve CHP, Batı Sol’unun yani sosyal demokrasinin ne olduğunu görmüş olur. Atatürk’ün 6 Ok’u yerine Batı’nın sosyal demokrasisine sarılan CHP, umarız o tür bir Sol’un ezen-ezilen çelişmesinde nerede yer aldığını bu olaydan hareketle kavramış olur.
Yüz yıl önce büyük paylaşım savaşına (1. Dünya Savaşı) imza atan sosyal demokrat hükümetlerin yönettiği Avrupa ülkeleri, geleneğini sürdürüyor. Yugoslavya’nın parçalanmasında, Irak’ın işgalinde sosyal demokrasinin emperyalizme açık desteği vardı.
Bugün de Avrupa sosyal demokratları, Libya’yı, Suriye’yi ve İran’ı hedef almayı sürdürüyor!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Mayıs 2013
Atatürk, Bush, Erdoğan, Esad, Fehmi Koru, Gül, Hannes Swoboda, Kemal Kılıçdaroğlu, Mehmet Barlas, Obama
- Diğer 1.479 aboneye katılın
Twitter
- RT @halukhepkon: Sanırım Türk yayıncılığında bir ilk... Adı ve konusu şimdilik bilinmiyor. Tek bilinen çıktığında tüm Türkiye bu kitabı kon… 12 hours ago
- RT @halukhepkon: Hukuk Nagehan Alçı'ya "menfaat, nakit karşılığında her şeyi yazabilen, her türlü rezilliği yapabilen organizma" denmesinde… 2 days ago
- RT @solhaberportali: Gazeteci-yazar Mehmet Ali Güller (@MaliGuller) Çin-Rusya yakınlaşmasını değerlendirdi 📌 ‘İki ülkeyi bu kadar yakınlaş… 2 days ago
Kategoriler
- ABC Yazıları (22)
- Aydınlık Gazetesi Yazıları (1.402)
- CRI Türk (159)
- Cumhuriyet Gazetesi (572)
- Film Yazıları (1)
- Kitap-Film Yazıları (14)
- Mesleki Yazılar (5)
- Odatv Yazıları (216)
- Politika Yazıları (2.488)
- Radikal Kitap Yazıları (1)
- Teori Dergisi Yazıları (6)
- Uncategorized (10)
Arşivler
İstatistikler
- 1.081.506 hits