Posts Tagged Org. İlker Başbuğ
DARBE TEHLİKESİ ASIL ŞİMDİ VAR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 23/10/2013
Eskiden Türkiye’deki karşı-devrimcilik zayıftı ve Turgut Özal bir tek “benim memurum” diyebiliyordu. Recep Tayyip Erdoğan döneminde karşı-devrimcilik atak yaptıkça ve kurumları ele geçirdikçe “benim bakanım”, “benim müsteşarım”, “benim valim” denmeye başladı.
Ne mutlu, artık Başbakan Erdoğan’ın “benim Genelkurmay Başkanım” diyebileceği biri de var! Ve o Genelkurmay Başkanı’nın konuşması, eski AKP’li vekilin yönettiği Akşam Gazetesi’nde manşetten “e-demokrasi” diye nitelenmektedir.
Böylece AKP’nin “ileri demokrasi” adıyla maskelediği rejimi artık daha iyi tanımlayabileceğiz: Makbul olmayan Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasının e-darbe, makbul Genelkurmay Başkanı’nın konuşmasının e-demokrasi diye nitelendiği rejimin adıdır ileri demokrasi…
NİFAK BAHANE, HEDEF MİLLİ GÜÇLER
Org. Necdet Özel’in konuşması neden Akşam’da “e-demokrasidir” peki? Yanıtı Org. Özel’i manşet yapan Hürriyet’ten öğrenelim: “TSK’ya nifak sokmayın.”
E-darbeci dedikleri Org. Yaşar Büyükanıt ve Org. İlker Başbuğ da “TSY’ye nifak sokmayın” derdi. Demek bugün mesele aslında nifak değil, nifak sözü üzerinden kimin hedef alındığıdır!
Yani Ordunun başı dün AKP ile F tipi cemaate “TSK’ye nifak sokmayın” diye seslenirse bu e-darbedir fakat ordunun başı, bugün AKP karşıtlarını hedef alarak “TSK’ye nifak sokmayın” derse, bu e-demokrasidir. Öğrenmiş bulunuyoruz…
TÜRKİYE AKP’YLE YÖNETİLEMİYOR
Bu kafa yapısının demokrasi kültürü açısından yarattığı tehlikeyi bir yana bırakarak öngördüğümüz asıl tehlikeye geçiyoruz: Türkiye, asıl darbe tehlikesiyle bugünden itibaren karşı karşıyadır!
Hayır, elbette Org. Necdet Özel’in konuşmasını kastetmiyoruz. İçeriğine katılmasak da konuşmasını demokrasinin gereği görüyoruz.
Darbe tehlikesi şurada: ABD, kâh beysbol sopasıyla kâh sıcak parayla AKP hükümetini buraya kadar taşıdı fakat tıkandı. Zira ABD hem ekonomik olarak zayıfladı, hem de askeri olarak artık bölgede değil. Diğer yandan büyük sorunlar ABD içinde bölünme yarattı; öyle ki bu Türkiye’ye bile yansıdı.
Uzatmayalım. ABD açısından Türkiye, artık AKP ile yönetilebilecek olmaktan çıkmaya başlamıştır. Zira AKP yıpranmış, Erdoğan’ın iktidarı Haziran’da sallanmıştır. Üstelik mevcut gidişat daha büyük bir halk hareketi potansiyelini gün geçtikçe büyütmektedir.
ABD’NİN ÇARE ARAYIŞI: DARBE
Peki, ABD bu durumda ne yapacak? Türkiye’yi kaybetmeyi göze alabilir mi? Ortadoğu’dan askerlerini çekmek zorunda kalan ve son olarak da Mısır’ı kaybeden ABD, Türkiye’yi de kaybederse açık ki Ortadoğu’yu kaybetmiş olacak!
Peki, ABD Türkiye’yi AKP ile yönetemeyecekse, nasıl yönetecek?
ABD’nin eskiden alternatifleri vardı: A partisi, olmayınca B, olmayınca C gibi… Ama bugün yok. AKP’nin dışında ABD’nin bölge çıkarlarını koruyabilecek iktidar potansiyeli taşıyan bir parti yok. İşte bu nedenle darbe tehlikesi asıl şimdi var!
İşini AKP’yle yürütemeyen ABD, darbe yapmaktan çekinmez! Kaldı ki Amerikancı darbeler hep böyle ihtiyaçlardan çıkmıştır. Örneğin 24 Ocak kararlarını mevcut partilerle yürütemeyeceği için 12 Eylül’e ihtiyaç duymuştur.
CHP-MHP-İP DARBEYİ ENGELLER
ABD’nin eski gücünde olmaması darbe olasılığını zayıflatsa da, Ergenekon tertipleriyle Türk Ordusu’nun millici kanadının bir bölümünün tasfiye edilmesi darbe ihtimalini kolaylaştırmıştır. Ordu içinde buna direnecek kuvvetler Silivri’de, Hasdal’da esirdir.
Peki, Amerikancı darbe engellenemez mi?
CHP-MHP-İP ittifakı ile 2014 seçimlerine girmek, hem gidişatın hem de darbe tehlikesinin panzehridir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Ekim 2013
BİRKAÇ MEHMET DAHA ÖLDÜ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 04/09/2012
BİRKAÇ MEHMET DAHA ÖLDÜ
PKK’nin Beytüşşebap saldırısının ardından birkaç Mehmet daha ölmüş oldu…
“Birkaç Mehmet öldü diye” toplanmayan TBMM, yine toplanmayacak. Çünkü AKP sözcüleri de ilan ettiler ki, TBMM’nin toplanması, PKK’ye teslimiyet anlamına gelir. Toplanmayarak, teslimiyetlerinin anlaşılmasını engellemiş oluyorlar!?
Başbakan Erdoğan daha köklü bir çözüm emretti: “Medya şehit haberlerini hiç vermesin, yok saysın.” Böylece birkaç Mehmet ölmemiş olacaktı!
Başbakan Erdoğan’ın talimatı medya yöneticilerini harekete geçirdi. Örneğin Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Şemdinli’de hayatın normal olduğunu göstermek için dağa çıktı, çiçekli bir masa kurdu, sandalyeden manzara izledi…
Bakalım Beytüşşebap’ta birkaç Mehmet’in ölmesi nasıl yok sayılacak? Bakalım hangi medyanın genel yayın yönetmeni, Beytüşşebap dağlarında brunc verecek?!
3 YILDIR UYGULANAN REÇETELER
Son üç yılda, her “birkaç Mehmet öldüğünde”, daha ciddi reçete sunanlar da oldu elbette.
Kimi gerillaya karşı Özel Harekât Polisi önerdi, uygulandı!
Kimi, “düzenli ordu değil, özel birlikler dağa çıkmalı” dedi.
Sonra “profesyonel ordu” dediler, bedelli askerlik çıkardılar, kısmen paralı askerliğe geçtiler. Ancak yine de ölenler birkaç Mehmet’ti, Mehmet beyler değil!
Kimisi, Kandil’i havadan bombalayalım dedi, uygulandı. Jetler kayalıklara periyodik bomba bırakıp bırakıp döndü.
Kimisi “karakolları güçlendirelim” dedi, yakında “duvar örelim” de derler!
Kimisi “ABD’den istihbarat alalım” dedi, uygulandı; daha doğrusu ABD’yle anlık istihbarat paylaşıldı! ABD Türkiye’yle istihbarat paylaşırken, PKK’ye istihbarat sağladı!
ŞEMDİNLİ’DEN ÖCE OSLO’DA KUCAKLAŞILDI
3 yıl boyunca bu reçeteler uygulanırken, Başbakan Erdoğan’ın özel temsilcisi Oslo’da PKK şefleriyle kucaklaşıyordu. Erdoğan’ın adamı, PKK şeflerinden, rahatsız oldukları kamu görevlilerinin ismini istiyordu.
PKK şefleri Oslo’da listeyi verirken, PKK itirafçıları da Silivri’de TSK komutanlarını şikâyet ediyordu özel yetkili savcılara, hâkimlere…
Hakan Fidan, Mustafa Karasu ve Sabri Ok’a, Erdoğan ile Öcalan’ın yüzde 95 anlaştığını müjdelerken, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, terör örgütü yönetmekten tutuklanıyordu!
Velhasıl BDP milletvekillerinin Şemdinli’de PKK’li teröristlerle kucaklaşmasından daha önce Erdoğan’ın temsilcisi Oslo’da o teröristlerin şefleriyle kucaklaşıyordu!
TERÖRLE MCÜADELE, ABD’YLE MÜCADELEDİR
Yani aslında “Siyasetle müzakere, teröristle mücadele” diyenler yalan söylüyordu; çünkü mücadele yerine müzakere ediyorlardı.
Çünkü mücadele etmek isteyenlere çözüm reçetesi hazırdı. Anımsatalım:
Tarih 20 Mart 1995. Türk Ordusu, Irak’ın kuzeyine 44 gün süren Çelik Harekâtı düzenledi. ABD, istihbaratını aldığı bu harekâtı önlemek için Gazi mahallesinde Alevi-Sünni çatışması tezgâhlamış ancak 10 gün erteletebilmişti. Bu nedenle Türk Ordusu, Başbakan Tansu Çiller’i bile harekât başladıktan birkaç saat sonra haberdar etmişti!
Sonuç mu? Türk Ordusu ABD’nin kukla devletini dağıttı, PKK’nin belini kırdı, CIA eğittiği beş bin peşmergeyi Guam adasına taşıdı!
Yani terörle mücadele için, ABD’yle mücadele edeceksin! Kendi topraklarında karakolunu savunmayacak, ABD’nin topraklarında PKK’yi vuracaksın!
Ha bunun için önce bağımsız ve milli olman gerekiyor tabi…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Eylül 2012
HEPİMİZ TERÖRİSTİZ!
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 08/01/2012
Türk Ordusu, internet sitesi üzerinden hükümeti karalamakla ve onu yıkmaya çalışmakla suçlanıyor! TSK, bu suçu işleyebilmek için, aynı zamanda millete karşı psikolojik savaş uyguluyormuş!
Bu saçmalığın ciddiyet kazanması, tam da tersinden psikolojik savaşın uygulandığının resmidir: Türkiye, ıslak imza tartışması üzerinden, “bölücülüğe ve irticaya karşı mücadelenin” suç olduğuna inandırıldı, alıştırıldı!
Geçtik CHP’yi, Kemalist olduğunu iddia edenlerin bile lügatından düştü “bölücülüğe ve irticaya karşı mücadele” etme görevi.
Evet, görev diyoruz, çünkü bu, Kemalist Devrimin verdiği bir görevdir!
İNTERNETTEN TSK’YE PSİKOLOJİK SAVAŞ
TSK, AKP’yi internet üzerinden karalıyormuş! 40 yılın gazetecileri bile böyle yazıyor…
İlker Başbuğ daha Genelkurmay Başkanı olmadan, onunla ilgili internetten yapılan yalan ve karalama dolu yayınları uzaylılar mı üretti?
Komutanları gizlice dinleyip, konuşmalarını makaslayıp, farklı cümleleri birbirine monte edip, internete servis edenler Tanzanyalı mıydı?
Yaşar Büyükanıt’ın Yahudi olduğu yalanını internete servis ederek, Genelkurmay Başkanlığını engellemek isteyenler, demokrasi kelebeği miydi?
MİT, HERKESİ DİNLEMEK İSTİYOR
Yoğun gündemde kaynadı gitti, üzerinde durulmadı, bugün biz dikkat çekelim:
MİT Müsteşarı Hakan Fidan, bildiğiniz gibi uygun gördüğü gazete ve tv’lerin yetkililerini Yenimahalle’de ağırladı. Onlar da karşılığında, ertesi gün Hakan Fidan’dan ne kadar etkilendiklerini yazdılar.
Ancak ertesi günkü yazılarında, arada kaynayan, pek dikkat çekmeyen, şöyle bir cümle de vardı: “Türkiye’de dinlemelerin mahkeme kararıyla olduğunu da aktaran Fidan, Avrupa’da birçok ülkede ve ABD’de istihbarat birimlerinin daha geniş yetkilere sahip olduğunu hatırlattı.” (Zaman, 6 Ocak 2012)
Yani, Genelkurmay Elektronik Sistemler Başkanlığı’nı da bünyesine alan MİT, artık mahkeme kararı olmadan, istediği herkesi dinleyebilme yetkisi istiyor!
NEREDE KUVVETLER AYRILIĞI?
Em. Org. İlker Başbuğ’un, silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanıp, tutuklanmasıyla ilgili açıklama yapan hükümet temsilcisi Beşir Atalay’ın açıklamasında ilginç bir ayrıntı vardı, bilmem dikkatinizi çekti mi?
Başbakan Yardımcısı Atalay şöyle diyor: “Başbuğ’u biz atadık. Ayrıntıları ve dosyanın içinde neler var, bilmiyorum. Çok uzun zaman birlikte çalıştık. Adalet sistemi doğru yorumlanırsa doğru yanlış ayrılır. Yargının iyi işlemesini beklemek gerek. Türkiye’de çok büyük normalleşme var. Algılama çok değişti. Bakışlar çok farklı, yanlışsa yanlış. Biz yeri gelince yargı, yasama, yürütmenin ayrımına varıyoruz. Bu ayrım çok önemli. Yargının gecikmesi sorunu var. Yargılamanın gecikmesinden yargı da şikâyetçi…” (Vatan, 7 Ocak 2012)
Tekrar altını çizelim. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay diyor ki, “Biz yeri gelince yargı, yasama, yürütmenin ayrımına varıyoruz.”
Yargı, yasama ve yürütmenin ayrılığı, yani kuvvetlerin ayrılığı, demokratik devlet yönetimini düzenler… Türkiye’nin yönetim yapısı bu esasa dayanır; Anayasal düzen dedikleri, tam da budur. Ancak AKP Hükümeti, bu ayrıma “yeri gelince” varıyormuş!
SUÇ VE SUÇLU
Aslında suç da belli, suçlu da…
Türk Ordusu, “silahlı terör örgütü” olmakla suçlanıyor!
İnanırsak, hepimiz terörist olacağız!
Ki zaten TSK terör örgütüyse, hepimiz teröristiz!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Ocak 2011