Posts Tagged Enis Berberoğlu

BİRKAÇ MEHMET DAHA ÖLDÜ

BİRKAÇ MEHMET DAHA ÖLDÜ

PKK’nin Beytüşşebap saldırısının ardından birkaç Mehmet daha ölmüş oldu…

“Birkaç Mehmet öldü diye” toplanmayan TBMM, yine toplanmayacak. Çünkü AKP sözcüleri de ilan ettiler ki, TBMM’nin toplanması, PKK’ye teslimiyet anlamına gelir. Toplanmayarak, teslimiyetlerinin anlaşılmasını engellemiş oluyorlar!?

Başbakan Erdoğan daha köklü bir çözüm emretti: “Medya şehit haberlerini hiç vermesin, yok saysın.” Böylece birkaç Mehmet ölmemiş olacaktı!

Başbakan Erdoğan’ın talimatı medya yöneticilerini harekete geçirdi. Örneğin Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Şemdinli’de hayatın normal olduğunu göstermek için dağa çıktı, çiçekli bir masa kurdu, sandalyeden manzara izledi…

Bakalım Beytüşşebap’ta birkaç Mehmet’in ölmesi nasıl yok sayılacak? Bakalım hangi medyanın genel yayın yönetmeni, Beytüşşebap dağlarında brunc verecek?!

3 YILDIR UYGULANAN REÇETELER

Son üç yılda, her “birkaç Mehmet öldüğünde”, daha ciddi reçete sunanlar da oldu elbette.

Kimi gerillaya karşı Özel Harekât Polisi önerdi, uygulandı!

Kimi, “düzenli ordu değil, özel birlikler dağa çıkmalı” dedi.

Sonra “profesyonel ordu” dediler, bedelli askerlik çıkardılar, kısmen paralı askerliğe geçtiler. Ancak yine de ölenler birkaç Mehmet’ti, Mehmet beyler değil!

Kimisi, Kandil’i havadan bombalayalım dedi, uygulandı. Jetler kayalıklara periyodik bomba bırakıp bırakıp döndü.

Kimisi “karakolları güçlendirelim” dedi, yakında “duvar örelim” de derler!

Kimisi “ABD’den istihbarat alalım” dedi, uygulandı; daha doğrusu ABD’yle anlık istihbarat paylaşıldı! ABD Türkiye’yle istihbarat paylaşırken, PKK’ye istihbarat sağladı!

ŞEMDİNLİ’DEN ÖCE OSLO’DA KUCAKLAŞILDI

3 yıl boyunca bu reçeteler uygulanırken, Başbakan Erdoğan’ın özel temsilcisi Oslo’da PKK şefleriyle kucaklaşıyordu. Erdoğan’ın adamı, PKK şeflerinden, rahatsız oldukları kamu görevlilerinin ismini istiyordu.

PKK şefleri Oslo’da listeyi verirken, PKK itirafçıları da Silivri’de TSK komutanlarını şikâyet ediyordu özel yetkili savcılara, hâkimlere…

Hakan Fidan, Mustafa Karasu ve Sabri Ok’a, Erdoğan ile Öcalan’ın yüzde 95 anlaştığını müjdelerken, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, terör örgütü yönetmekten tutuklanıyordu!

Velhasıl BDP milletvekillerinin Şemdinli’de PKK’li teröristlerle kucaklaşmasından daha önce Erdoğan’ın temsilcisi Oslo’da o teröristlerin şefleriyle kucaklaşıyordu!

TERÖRLE MCÜADELE, ABD’YLE MÜCADELEDİR

Yani aslında “Siyasetle müzakere, teröristle mücadele” diyenler yalan söylüyordu; çünkü mücadele yerine müzakere ediyorlardı.

Çünkü mücadele etmek isteyenlere çözüm reçetesi hazırdı. Anımsatalım:

Tarih 20 Mart 1995. Türk Ordusu, Irak’ın kuzeyine 44 gün süren Çelik Harekâtı düzenledi. ABD, istihbaratını aldığı bu harekâtı önlemek için Gazi mahallesinde Alevi-Sünni çatışması tezgâhlamış ancak 10 gün erteletebilmişti. Bu nedenle Türk Ordusu, Başbakan Tansu Çiller’i bile harekât başladıktan birkaç saat sonra haberdar etmişti!

Sonuç mu? Türk Ordusu ABD’nin kukla devletini dağıttı, PKK’nin belini kırdı, CIA eğittiği beş bin peşmergeyi Guam adasına taşıdı!

Yani terörle mücadele için, ABD’yle mücadele edeceksin! Kendi topraklarında karakolunu savunmayacak, ABD’nin topraklarında PKK’yi vuracaksın!

Ha bunun için önce bağımsız ve milli olman gerekiyor tabi…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Eylül 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

DİYARBAKIR MUTABAKATI

Leyla Zana’nın Hürriyet’e “Ben Erdoğan’ın bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim.” demesi, Oslo mutabakatının genişletilmesi hamlesidir!

Erdoğan ile Öcalan arasındaki yüzde 95’lik mutabakat, geçen hafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun Öcalan’ın önerilerini bir çözüm paketi yapıp AKP’ye sunmasıyla, Ankara mutabakatına dönüşmüştü. Şimdi Diyarbakır’a uzatılmaya çalışılıyor.

Çünkü Oslo mutabakatı, Ankara’da AKP – CHP mutabakatına, Diyarbakır’da da AKP – BDP mutabakatına dönüştüğü oranda hayata geçecektir.

BOP DENKLEMİ

Peki, Leyla Zana nezdinde Başbakan Erdoğan’ı umut yapan nedir? Erdoğan hangi işi çözecektir?

O iş, her iki tarafın da önüne konulan “Diyarbakır’ı merkez yapma” işidir! Başbakan Erdoğan’ın daha 14 Şubat 2004’te Kanal D ekranından ilan ettiği “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde, Diyarbakır’ı bir merkez yapma” görevidir!

Meselenin bu esasını görmeyip, Leyla Zana’nın sözlerine AKP’den destek, BDP’den eleştiri gelmesine dikkat kesilenlere anımsatalım.

Bakın Zana ne diyor Hürriyet’e: “AK Parti’deki Kürt milletvekilleri duyguda Kürt, düşüncede Kürt değildir. BDP’dekiler ise düşüncede Kürt, duyguda değil. İkisi de olaya yarım yarım bakıyor.” Yani Zana, Diyarbakır’ı merkez yapmak için AKP artı BDP formülüne dikkat çekiyor.

Tıpkı 12 Eylül halkoylamasındaki gibi… Anımsayalım: AKP anayasa değişikliğine “evet” diyor, BDP ise “boykot” ediyordu…  BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise AKP’yle sert tartışmalara rağmen, evet ile boykotun toplamının “çözüm” olduğunu belirtiyordu: “Diyarbakır’dan çıkacak olan ağırlıklı boykot ve evettir. Her ikisin toplamının anlamı ise ‘Kürt sorununa çözümü istiyoruz’dur. Başka anlam çıkmaz.” (Milliyet, 7 Eylül 2012)

Yani AKP + PKK/BDP + CHP = BOP içinde Diyarbakır’ı merkez yapmak!

TÜRKİYE HİMAYESİNDE KÜRDİSTAN

Leyla Zana’nın “Başbakan’da bu cesaret var. Mesela Öcalan İmralı’dan alınıp bazı kesimlerle temas edebileceği bir ev hapsine alınabilir” demesi ve “5 yıl daha niye bekleyelim” şeklinde sorması, onu artık Kılıçdaroğlu’nun akil adamı yapmaktadır.

Ama daha önemlisi, bu mesajların Oslo’daki koordinatör ülkeye ait olmasıdı. Nitekim Zana’nın Hürriyet mesajından iki gün önce ABD’li diplomatlarla görüştüğü ve ABD’nin Zana’ya iki mesaj verdiği belirlendi. (Vatan, 15 Haziran 2012)

Bu acelenin, hızla bir araya gelmelerin ve mutabakatların nedeni ise ABD’nin genel bölge planlamasıdır: “Irak’ın kuzeyindeki yapıyı Ankara himaye edecek, bu yapı bir yandan Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılacak, diğer yandan da Diyarbakır’a genişleyecek.”

İran’dan petrol almaması karşılığında önüne Kuzey Irak petrolleri havucu konulan Türkiye’nin 2012 yılında toplam 900 şirketle Kuzey Irak’ta bulunması, ki bu bölgedeki tüm şirketlerin yarısıdır, ve toplam ihracatının yüzde 7’sini buraya yapması, “Irak’ın kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğusu tek bir bölgedir” diye dayatılan projeyle ilgilidir.

Ankara’nın geçen ay Bağdat’a rağmen Erbil’le yaptığı boru hattı anlaşmasıyla ilgili Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın söyledikleri meseleyi özetlemektedir: “Türkiye, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Batıya açılan kapısı olarak görülmelidir.” (Akşam, 21 Mayıs 2012)

TÜRK’SÜZ HÜRRİYET VE ANAYASA

Leyla Zana’ya bu açıklamaların Hürriyet’ten yaptırılması, bu büyük mutabakata TÜSİAD’ın da dâhil edildiğini göstermektedir.

Zana’nın Enis Berberoğlu’na “Hürriyet kendine yakışan bir şekilde Hürriyetçi bir mantıkla logosunu artık değiştirmeli ve ‘Türkiye Türklerindir’ yerine ‘Türkiye Türkiyelilerindir’ deme büyüklüğü göstermeli” demesi o nedenledir.

Ki bu değişiklik önce Hürriyet’te yapılmalı, ardından da Yeni Anayasa’da!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Haziran 2012

, , , , , , , ,

Yorum bırakın

ERDOĞAN’IN SİLAHLI GAZETECİLERİ

Biz, Washington’un yalnızca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı cepheye sürdüğünü sanmıştık, yanılmışız. Meğer Washington, Enis Berberoğlu’yla birlikte Hürriyet’i de cepheye sürmüş!

Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisine katılan Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu’nun rütbe hakettiği yazısına dikkat ediniz:

Beşar Esad devrik Libya lideri Kaddafi’den mülhem, her bitik diktatörün cebindeki son kartı oynamaya hazırlanıyor: İç savaş çıkararak ömrünü uzatmayı deniyor. (…) İran ve Irak menşeli silah sevkıyatının kesilmesi bu yüzden hayati önem taşıyor. Türkiye’nin atacağı bazı ek ticari ve hatta askeri adımlar da söz konusu olabilir.”

İŞARETİ ERDOĞAN VERDİ

Berberoğlu’na “Esad’ın iç savaş planladığını” nereden çıkardığını sormayacağız. Başbakan Erdoğan, ABD’den önce Mısır’da “alevi – sünni çatışması” diyerek işareti vermişti. “Askeri adımlar söz konusu olabilir” sözleri de New York’ta kulağına üflendi
herhalde!

Berberoğlu’nun bu sözlerini misyonuna bağlayabiliriz ancak gazetecilik mesleğinin en alt sınırının neresi olduğunu anlamak için şu sözünü de not düşelim: “Obama görüşmesinin ardından anlık istihbaratın kalitesi artabilir.

ABD’nin 2007 yılından beri TSK’yi “anlık istihbarat” ile oyaladığı yetmezmiş gibi, Berberoğlu “ama kalitesi artabilir” diyerek yeni bir hendek daha kazıyor!

Değil AKP tabanında, yandaş basında bile Suriye konusunda tereddütler yaşanırken, itiraz sesleri yükselirken, neden Enis Berberoğlu ve Hürriyet savaş mevsizine girdi acaba?

TSK KARŞITI AMA MİLİTARİST!

Türkiye’de gazeteciliğe can çekiştiriliyor. Türkiye’nin hemen tüm kurumları gibi basın da çözülüyor, çöküyor.

İşte üç farklı kesimden üç tipik örnek:

Gazeteci kimliği ile silah tutanların en ünlüsü Mehmet Ali Birand’dır. Birand NATO’nun Libya’yı bombalamaya başladığı günlerde şöyle akıl veriyordu:

Eğer biri tarafından öldürülmezse, hava müdahalesi Kaddafi’yi devirmeye yetmeyebilir. İşte o zaman da, bölgenin başına
çok daha büyük bir sorun olacaktır.”

Nagehan Alçı, “yorumculuk” yaptığı ekrandan şöyle sesleniyordu NATO’ya, Bin Ladin operasyonundan hemen sonra:

“NATO’yu kınıyorum. Neden Usame Bin Ladin’e yaptıkları operasyon gibi bir operasyonu da Kaddafi’ye yapmıyorlar?!”

Gazeteci değil, sanki Erdoğan’ın savaş kabinesinde harekat başkanı! Üstelik TSK düşmanlığı yapabilmek için “sivilleşme” kelimesini dilinden düşürmeyenlerden. Ama işte bu sözleri nasıl da ele veriyor zihniyetlerini: Sivilcilikleri, TSK karşıtlığından, yoksa en militarist onlar aslında!

Her dönemin adamı olan Mümtaz’er Türköne ise en çarpıcı fikri ortaya koyanlardandı. Mümtaz’er, TSK karşıtlığını sergileyebilmek için, Öcalan’ı paşa yapmayı bile önermişti!

KKTC UMURLARINDA DEĞİL

Enis Berberoğlu dışında sadece Mehmet Ali Birand’ı, Nagehan Alçı’yı ve Mümtaz’er Türköne’yi aktardık cenahlarının temsilcileri olarak. Ama köşeler, ekranlar benzerleriyle dolu. Bıraksanız, Suriye’den girip, İsrail’i geçip, Mısır’ı da alacaklar.

Ama Dağlık Karabağ işgal altındaymış, umurlarında değil; KKTC için yazdıkları “ver kurtul” makalelerinin mürekkebi ise hâlâ
ıslak!

Bush’un “iliştirilmiş gazetecileri” vardı… Bizimkiler de Erdoğan’ın silahlı gazetecileri!

MehmetAli Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Eylül 2011

, , , ,

1 Yorum

%d blogcu bunu beğendi: