Posts Tagged Şemdinli
BİRKAÇ MEHMET DAHA ÖLDÜ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 04/09/2012
BİRKAÇ MEHMET DAHA ÖLDÜ
PKK’nin Beytüşşebap saldırısının ardından birkaç Mehmet daha ölmüş oldu…
“Birkaç Mehmet öldü diye” toplanmayan TBMM, yine toplanmayacak. Çünkü AKP sözcüleri de ilan ettiler ki, TBMM’nin toplanması, PKK’ye teslimiyet anlamına gelir. Toplanmayarak, teslimiyetlerinin anlaşılmasını engellemiş oluyorlar!?
Başbakan Erdoğan daha köklü bir çözüm emretti: “Medya şehit haberlerini hiç vermesin, yok saysın.” Böylece birkaç Mehmet ölmemiş olacaktı!
Başbakan Erdoğan’ın talimatı medya yöneticilerini harekete geçirdi. Örneğin Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Enis Berberoğlu, Şemdinli’de hayatın normal olduğunu göstermek için dağa çıktı, çiçekli bir masa kurdu, sandalyeden manzara izledi…
Bakalım Beytüşşebap’ta birkaç Mehmet’in ölmesi nasıl yok sayılacak? Bakalım hangi medyanın genel yayın yönetmeni, Beytüşşebap dağlarında brunc verecek?!
3 YILDIR UYGULANAN REÇETELER
Son üç yılda, her “birkaç Mehmet öldüğünde”, daha ciddi reçete sunanlar da oldu elbette.
Kimi gerillaya karşı Özel Harekât Polisi önerdi, uygulandı!
Kimi, “düzenli ordu değil, özel birlikler dağa çıkmalı” dedi.
Sonra “profesyonel ordu” dediler, bedelli askerlik çıkardılar, kısmen paralı askerliğe geçtiler. Ancak yine de ölenler birkaç Mehmet’ti, Mehmet beyler değil!
Kimisi, Kandil’i havadan bombalayalım dedi, uygulandı. Jetler kayalıklara periyodik bomba bırakıp bırakıp döndü.
Kimisi “karakolları güçlendirelim” dedi, yakında “duvar örelim” de derler!
Kimisi “ABD’den istihbarat alalım” dedi, uygulandı; daha doğrusu ABD’yle anlık istihbarat paylaşıldı! ABD Türkiye’yle istihbarat paylaşırken, PKK’ye istihbarat sağladı!
ŞEMDİNLİ’DEN ÖCE OSLO’DA KUCAKLAŞILDI
3 yıl boyunca bu reçeteler uygulanırken, Başbakan Erdoğan’ın özel temsilcisi Oslo’da PKK şefleriyle kucaklaşıyordu. Erdoğan’ın adamı, PKK şeflerinden, rahatsız oldukları kamu görevlilerinin ismini istiyordu.
PKK şefleri Oslo’da listeyi verirken, PKK itirafçıları da Silivri’de TSK komutanlarını şikâyet ediyordu özel yetkili savcılara, hâkimlere…
Hakan Fidan, Mustafa Karasu ve Sabri Ok’a, Erdoğan ile Öcalan’ın yüzde 95 anlaştığını müjdelerken, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, terör örgütü yönetmekten tutuklanıyordu!
Velhasıl BDP milletvekillerinin Şemdinli’de PKK’li teröristlerle kucaklaşmasından daha önce Erdoğan’ın temsilcisi Oslo’da o teröristlerin şefleriyle kucaklaşıyordu!
TERÖRLE MCÜADELE, ABD’YLE MÜCADELEDİR
Yani aslında “Siyasetle müzakere, teröristle mücadele” diyenler yalan söylüyordu; çünkü mücadele yerine müzakere ediyorlardı.
Çünkü mücadele etmek isteyenlere çözüm reçetesi hazırdı. Anımsatalım:
Tarih 20 Mart 1995. Türk Ordusu, Irak’ın kuzeyine 44 gün süren Çelik Harekâtı düzenledi. ABD, istihbaratını aldığı bu harekâtı önlemek için Gazi mahallesinde Alevi-Sünni çatışması tezgâhlamış ancak 10 gün erteletebilmişti. Bu nedenle Türk Ordusu, Başbakan Tansu Çiller’i bile harekât başladıktan birkaç saat sonra haberdar etmişti!
Sonuç mu? Türk Ordusu ABD’nin kukla devletini dağıttı, PKK’nin belini kırdı, CIA eğittiği beş bin peşmergeyi Guam adasına taşıdı!
Yani terörle mücadele için, ABD’yle mücadele edeceksin! Kendi topraklarında karakolunu savunmayacak, ABD’nin topraklarında PKK’yi vuracaksın!
Ha bunun için önce bağımsız ve milli olman gerekiyor tabi…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Eylül 2012
ŞEMDİNLİ’DE ABD PARMAĞI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 06/08/2012
Askeri konularda bile Genelkurmay Başkanlığı’na söz hakkı vermeyen AKP Hükümeti, bu kez Şemdinli’de topu TSK’ye attı. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, geçen hafta perşembe günü gazetecilerin Şemdinli soruları karşısında “gerekli açıklamalar güvenlik birimlerince yapılacak” demişti. Ancak TSK hâlâ gerekli açıklamayı yapmadı!
Anlaşılan Yüksek Askeri Şura’da Kemalist subayları tasfiye etme çalışması, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının bir bölümünde 15 gündür süren “sınır silme” girişiminden daha stratejik!
MEVZİ-CEPHE SAVAŞININ ANLAMI
Elbette hükümete uygun bir TSK yapılanması için uğraşanlardan daha sorumlu askerler de vardı ve onlara sorduk, “Şemdinli’de ne oluyor” diye…
Bilgi aldığımız her iki kaynak da PKK’nin klasik gerilla taktiğinin dışına çıktığına, “mevzi-cephe savaşı” verdiğine, “alan hâkimiyeti” kurmaya çalıştığına dikkat çekti. Peki, ne anlama geliyordu bu?
Şemdinli’de, PKK’nin arkasında profesyonel bir ordu aklı ve operasyonel desteği olduğu anlamına geliyordu…
Peki, hangi ülkenin aklına ve operasyonel desteğine işaret ediyor Şemdinli’deki gelişmeler? Geleceğiz, ama önce kaynağımızın saptamasını doğrulayan bir başka açıklamayı anımsatalım…
PKK YÖNTEMİ DEĞİŞTİRDİ
PKK lideri Murat Karayılan’ın basına yansıyan açıklamaları, hem Şemdinli’deki hedefi hem de yöntemi ortaya koyuyor.
Şemdinli’deki hedef: “Şimdi sınırın 35 km içerisindeki Şemdinli’nin etrafında gerilla vardır. Böylece artık sınır ötesi sınır berisi de hikâyeye dönüşmüştür.”
Şemdinli’deki yöntem: “Gerillanın 2012 yılı itibarıyla içine girmiş olduğu yeni bir mücadele tarzı ve aşaması söz konusudur. Bu yeni mücadele aşaması bir üst aşamadır. Yani gerillanın temel taktiği olan vur-kaç taktiğiyle birlikte, birçok yerde vurup orada mevzilenme, alan hâkimiyetini geliştirme biçimindeki bir taktik süreç gündemdedir. Bu çerçevede şimdi Kürdistan’da yaşanan yoğun bir savaş durumu vardır.”
SINIR SİLME ABD STRATEJİSİDİR
Peki, Şemdinli’deki bu gelişmelerin arkasında hangi devletin aklı ve desteği var? Hükümet üyelerinin iddia ettiği gibi Suriye’nin mi? Bu durumda PKK, Şam rejiminin stratejik müttefiki midir?
Güncel dalgalanmaları, Suriye’nin kuzeyindeki güç boşluğunun yarattığı durumları Şam-PKK stratejik işbirliği şeklinde değerlendirmek gerçekçi değildir. Zira PKK, hâlâ ABD’nin stratejik aracıdır.
“Sınır silme” hedefi Suriye’nin değil, ABD’nin stratejisi içindedir. Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’nin güneydoğusu Şam’da değil, Washington’daki haritalarda değişmiştir!
3 AŞAMALI KÜRDİSTAN PLANI
Oslo Barış Enstitüsü kurucusu Prof. Dr. Johan Galtung’un tam da bu aşamada ortaya çıkıp “arabulucu olmaya hazırım” demesi ve Pentagon’un çekmecesindeki “3 aşamalı Kürdistan planını” sergilemesi anlamlıdır. Galtung’a göre o aşamalar şöyledir:
“Birinci aşamada Kürtlerin yaşadığı dört ülkede, Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de, insan hakları konusunda iyileştirme sağlanmalı. İkinci aşamada her dört ülkede Kürtler, otonomilere kavuşturulmalı. Üçüncü aşamada ise dört otonomi bir araya getirilerek Kürdistan konfederasyonu oluşturulmalı. Türkiye ise Kürdistan Konfederalizmi oluşumunu kabul etmeli.”
AKP’nin Suriye karşıtlığı ile PKK’nin Şemdinli hamlesi, işte bu plan içerisinde örtüşmektedir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
6 Ağustos 2012
15 ARALIK SEÇİMLERİ ÖNCESİNDE YAŞANANLARIN PERDE ARKASI: ŞEMDİNLİ-KERKÜK HATTI VE TSK’YA OPERASYON
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları on 31/12/2007
TSK’yı Kuzey Irak’ta etkisizleştirme operasyonun yeni durağı, TSK’yı bu kez Türkiye’de etkisizleştirme operasyonu! 4 Temmuz 2003’te Türk askerine çuval geçirilmesiyle başlatılan sürecin son durağı Şemdinli! 15 Aralık seçimleri öncesinde, Barzani’nin Bush tarafından “Kürdistan Devlet Başkanı” sıfatıyla kabul edildiği dönemde, hem Türkiye’de, hem de İran ve Suriye’de eş zamanlı benzer olaylar yaşandı.
MEHMET ALİ GÜLLER
Aydınlık Dergisi
Şemdinli’deki olayları, Umut Kitapevi, Jandarma mensupları ve patlamanın hemen ardından toplanan kalabalık üçgeninde, polisiye vaka ya da AKP hükümetinin yönettiği “hukuk devleti” perspektifiyle incelemek, gerçeği perdelemenin en kestirme yolu. ABD’nin 1992’de tohumlarını attığı Kukla Devlet’in, 15 Aralık 2005 seçimleriyle resmiyet yolunda atacağı son adımı görmeden, olayları analiz etmek mümkün değil.
Okların sözde “derin devlet” üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönlendirildiği Şemdinli olayları, ABD’nin “Ya Türkiye Kukla Devleti himaye edecek, ya Kukla Devlet Türkiye’ye girecek” denkleminin yansımasıdır.
YANITI GEREKEN ESAS SORULAR
Olayları analiz etmek için yanıtları bulunacak bazı sorular şunlardır:
– 1 Eylül 2005 tarihinden itibaren Şemdinli’de gerçekleşen 22 patlamanın sırrı ne?
– Hakkari-Şemdinli’deki Barzani’ye akraba aşiretlerin PKK’ye karşı tutumu ne?
– ABD açısından bölgedeki tüm Kürtlere çekim merkezi yapılmak istenen Barzani ile “etki alanına göz dikilen” PKK arasında bir çelişme var mı?
– Apo-PKK, yeni süreçte, ABD’nin Kukla Devlet planının neresinde?
– PKK’nin bölünmesi ne anlama geliyor?
– Şemdinli’yle eş zamanlı meydana gelen İran ve Suriye’deki olaylar ne anlama geliyor?
Diğer sorulara ve yanıtlara geçmeden önce birkaç hafta geriye dönelim.
BÖLGESEL YAPI RESMİYET KAZANDI
ABD’nin Irak’ta, 15 Ekim 2005 tarihinde yaptığı referandumla, Geçici Irak Anayasa’sı resmileşti. Yani, Irak’ın bölünmesini esas alan Anayasa, artık, uluslararası kabul gördü. Federatif Irak’tan koparılacak Kukla Devlet için geriye Kerkük’le ilgili “çözümsüzlük” kaldı. Ancak Anayasa’da yer alan madde, sözde çözümsüzlüğün de, bizzat Kukla Devlet lehine çözümünü öngörüyor. Anayasa’ya göre, Kerkük’ün nihai durumu 2007’de yapılacak seçimle belirlenecek. Barzani ve Talabani’nin, daha önceki seçim sırasında kente ABD eliyle taşıdığı peşmergelerin sayısı, zaten her geçen gün artıyor. 2007 seçimlerinden önce, Kukla Devlet adına nüfus iyice sağlamlaştırılmış olacak.
KUKLA DEVLET’TEN ÖNCE BARZANİ’NİN İLANI
IKDP lideri Barzani, 15 Ekim referandumunun hemen ardından, 24 Ekim’de, ABD Başkanı George Bush tarafından, “Kürdistan Devlet Başkanı”! sıfatıyla kabul edildi. 15 Aralık seçimleri öncesindeki bu kabulle, ABD Türkiye, İran ve Suriye’ye de son mesajını vermiş oldu.
Bu mesajın ardından da Türkiye’de Şemdinli olayı, Suriye’de Kamışlı olayı ve İran’da da kanla bastırılan kalkışma eş zamanlı gerçekleşti.
ABD açısından en kritik soru şu: Kuzeyden Türkiye, batıdan Suriye, doğudan İran ve güneyden Irak halkı (Sünni Araplar) tarafından çevrili bir Kukla Devlet nasıl yaşar?
Uzun yıllar önce de sorulan ve iki temel yanıtı bulunan bu soru, artık ABD açısından daha da kritik.
Ya Türkiye Kukla Devleti himaye edecek, ya da Kukla Devlet Türkiye, Suriye ve İran’a girecek!
KARADAYI-KIVRIKOĞLU ÇİZGİSİ
8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın bu projeye evet demesinden bu yana Türk Silahlı Kuvvetleri plana direniyor. Türkiye’yi başta Irak, İran ve Suriye olmak üzere bölge ülkeleriyle ve Çin-Rusya gibi güçlerle karşı karşıya getirecek bu planın kabulü, Türkiye’nin felaketi olur. Bu gerçek üzerinden konumlanan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin direncini kırmak ve Karadayı-Kıvrıkoğlu çizgisini tasfiye etmek ise ABD’nin esas meselesi!
ABD TSK’nın direncini kırmak, milli çizgiyi tasfiye etmek, Türk Ordusu’nu Kuzey Irak’ta by-pas etmek için, “çuval geçirme” olayından, hükümet eliyle 30 Ağustos öncesinde Büyükanıt Paşa üzerinden spekülasyonlar yaratmaya kadar pek çok yol denedi.
Kukla Devleti savaş ilanı kabul eden, himaye etmeyeceğini deklare eden Türk Ordusu’na ve Türkiye’ye karşı uygulamaya koyulan yeni plan ise “Kukla Devlet’in Türkiye’ye girmesi!”
ABD’nin Kerkük’ü peşmergelere işgal ettirerek başlattığı plan, Kürdistan Belediyeler Birliği Projesi, Güneydoğu Anadolu’nun Barzanileştirilmesi projesi gibi yollarla da adım adım ilerletildi.
İKİ PKK
Pek çok olayın, PKK açısından gelenekselleşmiş illerden ziyade, özellikle Van’ın alt tarafında ve Hakkari merkezli yaşanması da bu planın gereği. Güneydoğu’da son dönemde meydana gelen olaylarda, Apo posterleri kadar Barzani posterlerinin de taşınıyor olması dikkat çekici. Kukla Devleti ve Barzani’yi Türkiye, İran ve Suriye Kürtleri için çekim merkezi yapma gayreti ise ABD’yi, PKK kartı açısından yeni hamlelere götürdü. Kendi etki alanını korumak ya da ABD’nin “esas aktör Barzani’dir” planına boyun eğmek şeklindeki iki yol ise, PKK’de bölünmelere, PKK’nin bir kanadıyla Barzani aşiretiyle akraba aşiretler arasında sertleşen saflaşmalara yol açtı. Cevapsız kalan pek çok cinayetin ve bombalama olayının perde arkasında da, “iki PKK” var.
ŞEMDİNLİ-KERKÜK HATTI
Okların, iki Jandarma mensubu üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne yönlendirilmesiyle amaçlanan ise, Türk ordusu’nun elini kolunu bağlamak ve adım adım Kuzey Irak’taki etkisini sıfırlamak!
Herkesin cevabını ilk aradığı soru, yani jandarma mensuplarının olayla ilgisinin olup olmadığı sorusu ise, aslında sorulacak en son soru!
4 Temmuz 2003’te Türk askerine çuval geçirilmesiyle başlayan “TSK’yı Kuzey Irak’ta etkisizleştirme operasyonu”, Ağustos 2003’te Tuzhurmatu’da ve Eylül 2004’de Tel Afer’de Türkmenlere katliam yapılmasıyla, Aralık 2004’te Musul’da 5 Türk görevlisinin öldürülmesiyle, yani Kerkük-Şemdinli hattında, adım adım güneyden kuzeye ilerletildi.
TSK’yı Kuzey Irak’ta etkisizleştirme operasyonun yeni durağı, TSK’yı bu kez Türkiye’de etkisizleştirme operasyonu!
Geriye Türkiye’nin geleceği açısından sorulacak tek soru kalıyor: Türkiye, “Diyarbakır’ı ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde ‘merkez’ yapma iradesindeki” bu iktidarla, bu sürece daha ne kadar direnebilir?