Posts Tagged Özgür Suriye Ordusu

Suriyesizler!

Kayseri olayları, başka illere sıçraması ve ardından Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’ye karşı tepkiler ve Türk bayrağı yakılması…

Şanghay’dan saat farkıyla izlediğim olayların ardından sosyal medyada yorumladım: “Türk bayrağını yakanlar Suriyeli değil Suriyesiz! AKP’nin Suriye’ye karşı desteklediği ve Suriye içinde kendi denetiminde kurduğu nüfuz bölgesinde yaşayan Suriye karşıtı Suriyesizler bunlar. Neden? Çünkü bölgenin zorladığı Ankara-Şam normalleşme çabasından rahatsızlar, Kayseri’deki olayı bahane edip Ankara ile Şam’ı karşıt tutmaya çalışıyorlar. Daha önce de normalleşme gündeme geldiğinde, yine provokasyonlar yapmışlardı.”

İktidar üç kere suçludur

Diğer yandan Erdoğan’ın Kayseri olayları konusunda muhalefeti suçlaması, tam bir hedef saptırmadır. Türkiye’de çıkmış ve AKP’nin bu politikası sürdüğü müddetçe çıkacak tüm olayların “asıl” sorumlusu iktidarın kendisidir. 

Çünkü AKP sığınmacı sorunu konusunda üç kere suçludur:

1) İktidar, sınırları açıp Suriye’ye cihatçı gönderirken, Türkiye’ye de sığınmacı doldurduğu için suçludur.

2) İktidar, Avrupa’ya gitmek isteyen sığınmacıları engelleyip, AB’yle fon karşılığında geri kabul anlaşmaları imzalayarak Türkiye’yi Avrupa önünde tampon ülke, göçmen ve sığınmacı deposu yaptığı için suçludur. 

Tampon Ülke kitabımda (Kırmızı Kedi, 2021) anlaşmaları ayrıntılı yazdım. O anlaşmaları nasıl savunduklarını da… Başbakan Binali Yıldırım 2016’da “Türkiye olmasa mülteciler Avrupa’yı istila edecek” diyordu, Cumhurbaşkanı Erdoğan da 2019’da “Avrupa’nın huzurunu 4 milyon sığınmacıyı Türkiye’de tutmalarına” bağlıyordu. Yani iktidar Avrupa’nın huzuru kaçmasın diye Türkiye’nin huzurunun kaçmasını, Avrupa istila edilmesin diye Türkiye’nin istila edilmesini sağlamış oldu!

3) İktidar, Şam’la normalleşme fırsatlarını sürekli elinin tersiyle iterek, sığınmacıların dönüşünü fiilen engellediği için suçludur.

Emperyalist göç stratejisi

Unutulmasın: Göç ve sığınmacı sorunu başından beri sıradan bir “mazlumlara kapı açma” olayı değildi, üst boyutu “emperyalist göç stratejisi”, alt boyutu Erdoğan’ın çifte hedefiydi: Sığınmacıları hem Türkiye’deki ümmetçilik projesinde kullanacaklar hem de ÖSO (Özgür Suriye Ordusunun ismini sonra Suriye Milli Ordusu SMO yaptılar) üzerinden Suriye topraklarında “nüfuz bölgesi” kuracaklardı. 

Yani Türkiye’nin sığınmacı sorununun kaynağı, ABD ve AB’nin emperyalist politikalarıdır, o politikalarla işbirliği yapan AKP iktidardır. 

Bu tablo bizi sorunun hangi perspektifle ele alınması gerektiğine götürür:

Tepki sorunun kaynağına gösterilmeli

Tepkiyi sorunun kaynağı olan ABD, AB ve AKP yerine sığınmacılara göstermek, büyük hatadır ve daha önemlisi olası sonuçlarıyla değerlendirilirse kendi kendimize tuzağa düşmektir. Tepki sorunun sonucuna değil, sorunun kaynağına gösterilmelidir. 

Sığınmacı sorunu konusunda gösterilebilecek en iyi tepki, Ankara-Şam normalleşmesini savunmak ve iktidara Şam’la görüşmesi için baskı yapmaktır. (Üstelik önceki yazımda da belirttiğim gibi bu kez normalleşme konusunda bölgesel gelişmelerin dayatması da var.) Çünkü normalleşme hayata geçtiği takdirde:

1) Şam yönetimi tüm topraklarında egemen olacak, ABD sponsorlu PYD devleti olasılığı ortadan kalkacaktır.

2) Dünyanın dört bir yanından Suriye’ye Esad’ı devirmeye gönderilmiş/gelmiş cihatçı örgütler tasfiye edilecektir.

3) Ankara kurduğu, beslediği ÖSO’yu dağıtmak zorunda kalacaktır.

4) Suriyelilerin vatanlarına geri dönüşü başlayacaktır.

Muhalefet iktidarla normalleşme, yumuşama arayışı hatasını terkedip,  Türkiye’nin Suriye’yle normalleşmesi için iktidara karşı sertleşmeli, ağır siyasi baskı uygulamalıdır.

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
4 Temmuz 2024

, , , , , , , , , , ,

1 Yorum

SURİYE SAHNESİNDEN ÇEKİLMEK

Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan’dan oluşan “Dörtlü Komisyon”un, Ankara’nın Suriye sahnesinden “onurlu” çekilebilmesi için bir fırsat olduğunu dile getirmiştik geçen hafta… “Suriye sorunu yerelleşiyor” ve “Erdoğan tuzaktan çıkabilir mi?” başlıklı iki yazımıza, hem olumlu hem de olumsuz eleştiriler gelmişti…

Aradan geçen bir haftada durum ne peki?

ÖSO KOMUTANI: ANKARA BİZİ KOVDU

1) Özgür Suriye Ordusu ÖSO Askeri Konsey Başkanı Tuğg. Mustafa el Şeyh, hafta sonu AP ajansına yaptığı açıklamayla, komuta merkezini Türkiye topraklarından taşıdıklarını açıkladı.

Oysa AKP Hükümeti’nin açık desteğiyle kurulan ve faaliyet gösteren ÖSO, resmi internet sitesinde komuta merkezinin adresini Hatay diye ilan edecek kadar pervasızca hareket ediyordu…

Denilebilir ki, bu karar göstermeliktir ve sadece AKP Hükümeti’ni kamuoyu nezdinde rahatlatmak için alınmıştır. Böyle bile olsa, ÖSO’nun komuta merkezini Türkiye toprakları dışına taşıdığını açıklaması, Esad karşıtı cephe açısından bir olumsuzluğa işaret etmektedir.

Nitekim mesele çok daha özel anlamlar içermektedir. ÖSO bu kararı her ne kadar “isyancı gruplar arasında daha fazla bölünme oluşmasını önlemek üzere” aldıklarını açıklasa da, kararın ana nedeninin, Ankara’nın “Suriye sahnesinden çekilme” adımlarıyla ilgili olduğu anlaşılmaktadır.

Örneğin ÖSO’nun üst düzey komutanlarından Ahmet Hicazi, “Ankara’nın kendilerine Türk topraklarını terk etmek ve komuta merkezini Suriye’ye taşımak için belli bir süre vermesi” nedeniyle bu kararı aldıklarını açıklamaktadır.

DAVUTOĞLU: SURİYE SINAVINI KAYBEDİYORUZ

2) Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “AKP Kongre hazırlıkları” gerekçesiyle katılmadığı BM toplantılarında Türkiye’yi temsil eden Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun konuşmasını nasıl buldunuz? Esad’a 15 gün süre tanıyan, “bölgeyi dizayn ediyoruz” diyen, kendisini “düzen kurucu” olarak niteleyen Davutoğlu, artık şöyle diyordu: “BM ve uluslararası sistem Suriye’de sınavı kaybetmek üzere.

3) Aydınlık’tan Rafet Ballı, İran dini lideri Ayetullah Hamaney’in temsilcisi Hüseyin Şeriatmedari’yle röportaj yaptı. İran’a göre Başbakan Tayyip Erdoğan, Suriye politikasından dolayı pişmanlık işaretleri vermeye başladı.

4) Suriye krizi üzerinden yaşanan cepheleşmede, Irak merkezi yönetimi İran’la yan yana durmuştu. AKP Hükümeti ise Bağdat’a karşı Erbil’le birleşiyordu. Dahası Erdoğan, Maliki’ye karşı İyad Allavi ve Tarık Haşimi’yi destekliyor, hatta yargılanan Haşimi’yi Türkiye’de saklıyordu. Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin, Irak merkezi yönetimini devre dışı bırakan bu yaklaşımı, Ankara-Bağdat ilişkilerini neredeyse kopma noktasına getirdi.

Ancak yukarıda sıraladığımız gelişmelerle eş zamanlı olarak, Ankara Bağdat’a da iyi niyet gösterisi yaptı. “”Erdoğan’ın Maliki’ye sürpriz bir davet yaptığı” haberlerinin basına servis edilmesi, yeni bir yönelime işaret olarak algılandı.

ERDOĞAN’A KAÇIŞ YOLU

Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan’dan oluşan Suriye Temas Grubu’nun ya da diğer ismiyle Dörtlü Komisyon’un Ankara’ya Suriye sahnesinden çekilme fırsatı sunduğu görüşü, önemli analistlerce de dile getirilmeye başlandı. Örneğin üçüncü dünya konulu kitaplarıyla tanınan Prof. Vijay Prashad

Prashad Asya Times için yazdığı 22 Eylül tarihli uzun analizinde, bizim 20 Eylül tarihli “Suriye sorunu yerelleşiyor” başlıklı yazımızda dile getirdiğimiz görüşlere yakın şeyler söylüyordu: “Suriye’nin sarp bir şekilde Balkanlaşması, Irak Kürdistan’ının yanı başında bir Suriye Kürdistan’ı üretebilir. Şemdinli’deki yeni cephe, Erdoğan’ın Suriye’deki ayaklanmaya verdiği desteğin bedelini gösterdi. Erdoğan siyasetinin neticeleri, ordudaki düzensizlik, ABD başkanı Obama’nın Türkiye’den ‘daha fazlasını’ istemesi eşliğinde Türkiye’nin omuzlarına bindi. Mursi’nin Temas Grubu, Erdoğan hükümetine aşırı taahhütlerinden bir kaçış yolu sunmaktadır.” (Dünya Bülteni, 22 Eylül 2012, Çev. Alpaslan Balcı)

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
28 Eylül 2012

, , ,

Yorum bırakın

TÜRKİYE SURİYE BATAKLIĞINDAN NASIL ÇIKAR?

Atlantik’in Suriye’yi bölme hedefli kampanyasında 1,5 yıl geride kalırken, Batı ve taşeronlarından oluşan cephede dağılma belirtileri görülüyor…

Atlantik cephesinin başındaki ABD, Suriye’ye müdahale konusunda çaresiz ve eli kolu bağlanmış halde.

AB ise Suriye sahnesinden çekilme işaretleri veriyor. Son olarak AB Dış Politika Sorumlusu Catherine Ashton, Suriyeli muhaliflerin paramparça olduğunu ve bu haliyle Şam yönetimine alternatif olamayacaklarını belirtti. Ashton, AB Parlamentosu’ndaki konuşmasında, BM Suriye Özel Temsilcisi Ahdar İbrahimi’nin çözüm girişimini desteklediklerini, 10 gün içinde Rusya ve ABD Dışişleri Bakanlarıyla bir araya geleceklerini açıkladı.

Suriyeli muhalifler, Ashton’ın belirttiği gibi parçalanmış durumda… Özgür Suriye Ordusu’nun El Kaide liderini pusu kurarak öldürmesi, Suriye Ulusal Konseyi’ndeki unsurların anlaşmazlıkları, Müslüman Kardeşler’le Konsey’in diğer unsurları arasındaki gerilimin artması, dağınıklığı gidermek üzere yapılan toplantılardan sonuç çıkmaması bu parçalanmışlığın temel göstergeleri.

Özgür Suriye Ordusu’nun isminin Suriye Ulusal Ordusu yapılması ise bu dağınıklığa makyajdan öte anlam taşımıyor.

MUHALİFLERDEN AKP’YE SUÇLAMA

Ankara’nın desteklediği Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu’nda bu gelişmeler yaşanırken, Kahire’de kurulan ikinci muhalif merkezin ise daha çok öne çıkmaya başladığı görülüyor.

Ulusal Koordinasyon Kurulu isimli bu muhalif yapı, Suriye Ulusal Konseyi’ni destekleyenleri gittikçe artan oranda suçlamaya başladı.

Son olarak Kurul’un başkanı Heysem Mennacihatçıları Suriye’ye gönderen Türkiye, Katar, Suudi Arabistan ve Libya’yı Suriye toplumunu parçalamakla” suçladı! Menna daha da ileri giderek, cihatçıların Suriye’ye gönderilmesinin kesilmemesi halinde, geçişleri organize edenlerin listesini açıklamakla tehdit etti.

Middle East Online’a konuşan Heysem Menna AKP Hükümeti’ni ağır bir dille suçluyor: “Türkiye, provokasyonuyla şu anda Suriye’deki yıkıma katkı sağlamaktadır. Türkiye, Suriye’ye giden cihatçılar için sahte pasaportlar çıkartmaktadır. Cihatçıların Babu’l- Heva sınır kapısında kontrolü ele geçirmelerine müsaade eden Türkiye’dir. Türkiye, sınırlarını tek taraflı olarak kapatırsa, yüzde 80 oranında rahatlamış olacağız.

CİHATÇILAR TÜRKİYE’DEN GİDİYOR

Heysem Menna’nın AKP’ye yönelik suçlamalarına haklılık kazandıran açıklama, Kuveyt’ten geldi. Kuveyt parlamentosunun selefi milletvekillerinden Velid Tabatabai, Suriye’deki militanlara Türkiye aracılığıyla verilen uçaksavarların parasını ülkesinin ödediğini açıkladı.

Lübnan’da yayımlanan es-Sefir gazetesinin haberine göre Tabatabai, Türkiye topraklarından Suriye’ye geçiş de yapmış: “Suriye’ye Türkiye’den geçip İdlib’e gittik, orada durum güvenlikli; ancak Suriye savaş uçakları zaman zaman kenti bombalıyor.”

Nitekim El-Vatan gazetesine konuşan Suriyeli bir askeri yetkilinin açıklamaları bu bilgileri doğruluyor. Gazeteye demeç veren üst düzey askeri yetkili, Halep’te güvenlik güçlerine karşı savaşanların yüzde 75’inin Suriyeli olmadığını ve “cihat etmek” gerekçesiyle Türkiye üzerinden geldiklerini belirtiyor.

TÜRKİYE İÇİN ALTIN FIRSAT

Suriye savaşının en büyük kaybedeni olan Türkiye, sahneden “onurlu” çekilmek için büyük bir şans yakaladı. Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin, Suriye krizinin siyasi yoldan aşılması için önerdiği Mısır, Suudi Arabistan, İran ve Türkiye’den oluşan “Suriye Dörtlü Temas Grubu”, bölge için altın fırsattır!

Üç gün önce ilk toplantısını Kahire’de müsteşar ve bakan yardımcısı düzeyinde yapan “Suriye Dörtlü Temas Grubu”, ikinci toplantısını önümüzdeki hafta bu kez bakan düzeyinde yapacak.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
14 Eylül 2012

, , , , , , , ,

Yorum bırakın

İSTİHBARAT SAVAŞLARI

Basına yansıyan bir fotoğraf, Hatay merkezli istihbarat savaşlarına tanıklık ediyor. Hatay Yeni Sanayi Sitesi’nde çekilen bu fotoğrafta, İngiltere plakalı iki ambulans var.

İngiltere plakalı iki ambulansın Hatay’da işi ne? Görgü tanıkları, bu iki ambulansla Hatay’dan Suriye’ye silah ve terörist taşındığını anlatıyorlar…

Anımsarsanız, Türk ambulanslarıyla da silah sevkiyatı yapıldığı gündeme gelmişti. Artık İngiliz ambulansları devrede!

MOSSAD’IN İDDİASI

MOSSAD’a yakınlığıyla bilinen Debkafiles, Suriye’deki iki rejim karşıtı tugayın komutasını Türk subaylarının üstlendiğini iddia etti.

Debka’ya göre İdlib’deki “Kuzey Özgürlükçüler Tugayı” ile Halep’teki Tevhid Tugaylarının komutası, Gaziantep’teki Türk subayları tarafından üstlenildi.

Ayrıca Debka’ya göre İsrail ve Türk İstihbaratı, Suriye ve Hizbullah’a karşı izleme faaliyeti sürdürüyor!

ÖSO-EL KAİDE SAVAŞI

Öte yandan Suriye rejimine karşı desteklenen silahlı gruplar, bu istihbarat savaşlarının bir yansıması olarak, kimi zaman birbirlerine karşı suikastlar düzenliyorlar. İşin kötüsü, Türkiye toprakları bu suikastlara ev sahipliği yapıyor.

Örneğin Özgür Suriye Ordusu’nun, El-Kaide lideri Ebu Muahmmed El Absi’nin Türkiye sınırları içerisinde pusuya düşürülmesi… El-Kuds El Arabi gazetesi, bu suikastı tüm ayrıntılarıyla yazdı.

CIA’nın da, MOSSAD’ın da, hatta başka istihbarat örgütlerinin de kendi El Kaide örgütleri olduğunu, özellikle vurgulayalım!

ULUS’TA GİZEMLİ BULUŞMA

CIA Başkanı Org. David Petraeus’un apar topar geldiği hafta içinde, başka ABD’li yetkililer de ülkemizde çeşitli temaslarda bulunuyordu…

Örneğin tam CIA Başkanı ülkeden ayrılırken, ABD Hazine Bakanlığı Terörizm ve Finansal İstihbarat Müsteşarı David Cohen geliyordu…

Ya da CIA Başkanı’ndan hemen önce ABD’li senatörler John McCain ve Joe Lieberman Türkiye’ye geliyordu… İkili İstanbul Ulus’ta, Backyard Restoran’da genç bir Suriyeli ile buluşuyordu.1 saat süren görüşme sırasında, masada ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan çeşitli yetkililer de vardı. Görüşmenin ardından senatörler otele dönmüş, çantalı Suriyeli ise bir ABD’liyle birlikte bölgeden hızla uzaklaşmıştı.

İki senatörün daha önceki Türkiye temaslarını Ufuk Ötesi okurları anımsayacaktır. İkili Nisan ayında ülkemize gelmiş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüştükten sonra Hatay’a giderek sınırı teftiş etmişti. ABD’li senatörler burada “tampon bölge” istemişlerdi!

ABD’NİN ‘İÇKARIŞIKLIK’ UYARISI

ABD’li resmi yetkililerin ziyaretlerinden hemen sonra, CIA’nın Türkiye-Suriye sınırına ajan yığınağı yaptığı gündeme geldi. CIA, Türkiye ile ABD’nin 24 Ağustos’ta yaptığı “istihbarat kalkanı” anlaşması üzerine bölgeye akın yapmaya başlıyordu…

Tam bu süreçte iki önemli haber kamuoyuna yansıdı.

Birincisi, Özgür Suriye Ordusu’nun yeniden yapılandırılacağıydı. CIA, Özgür Suriye Ordusu’nu “özel savaş” için eğitecek ve yapılandıracaktı!

İkincisi ise ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’deki yurttaşlarını “iç karışıklık” nedeniyle uyarmasıydı! Ancak açıklama, daha ziyade Türkiye’yi, Türkiye’nin Suriye politikalarına direnen kuvvetlerini tehdit anlamı taşıyordu!

Tıpkı Gaziantep’teki bombalı saldırının taşıdığı anlam gibi…

KAYBEDEN TÜRKİYE

Tüm bu gelişmeler artık şu sonuca çıkıyordu: Ortasında Hatay’ın bulunduğu bölge, artık istihbarat savaşlarının merkezi haline gelmiştir. Bu savaşta yanlış tarafta yer alan Türkiye ise savaşın en çok kaybedeni durumundadır.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
9 Eylül 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın