Mehmet Ali Güller
Posts Tagged Aydın Çubukçu
YÜZ METRECİ DENİZ’DEN, MARATONCU PERİNÇEK’E
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 06/05/2013
Bugün 6 Mayıs. En uzun koşu olan Devrim’in en iyi yüz metrecisi Deniz Gezmiş ile Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın asıldıkları günün yıldönümü…
DENİZ’İN 6 OK PROPAGANDASI
Bu yıl “üç fidan” Caddebostan Kültür Merkezi’nde bir dizi etkinlikle anıldı.
Önce Can Dündar’ın “Delikanlım” isimli belgeselini izledik. Deniz’in arkadaşları, onun öne çıkan özelliklerini ve kimi anılarını anlatıyordu bizlere… Ertuğrul Kürkçü gibi artık ters yöne koşanların belgeseldeki varlığı ise Delikanlım’ın talihsizliğiydi…
O anılar içinde en çarpıcısı ise Deniz’in ilkokuldan itibaren arkadaşı olan Aydın Çubukçu’nun anlattığıydı: 1958’de İlkokul mezuniyeti için çekilen fotoğrafta Deniz bir elinin başparmağı ile diğer elinin beş parmağını yan yana getirerek 6 Ok propagandası yapmıştı!
DENİZ’İN İNTİKAMI ALINACAK
Belgeselin ardından 68’liler Birliği Vakfı Başkanı Sönmez Targan’ın yönettiği, Gökalp Eren, Hacı Tonak, Bora Gezmiş ve Can Dündar’ın katıldığı panelde dinledik Denizlerin mücadelesini…
Sönmez Targan, neden bu panelin düzenlendiğini, neden toplandıklarını şu veciz sözlerle açıkladı: “Arkadaşlarımıza ağıt için toplanmadık. Mirasını devraldığımız arkadaşlarımızın mücadelesini büyüterek AKP iktidarını yıkacağız. 68’deki hataları tekrarlamadan mücadeleyi büyütmeli ve bu iktidardan kurtulmalıyız.”
Sonra ağabeyi Bora Gezmiş’ten dinledik Deniz’i. Bitirirken şöyle haykırdı: “Deniz’in intikamını alacağız. Nasıl? Türkiye’yi onun istediği gibi tam bağımsız yaparak. Ben alamazsam o intikamı, oğlum alacak.”
Bora Gezmiş’in bu sözlerinin ardından panelin yöneticisi Sönmez Targan, Can Dündar’a söz vermeden önce “intikamın” nasıl alınacağına dikkat çekti: “Silaha sarılarak değil, demokratik direnme hakkımızı kullanarak AKP’yi yıkacak ve Deniz’in intikamını alacağız.”
DEVRİM TARİHİNİN KAYDI
Can Dündar, Delikanlım belgeselinin Bora Gezmiş’in fikri olduğunu belirtti. Belgeselin isminin ise Deniz’in çok sevdiği ve ağzından düşürmediği Nazım Hikmet’in Delikanlım şiirinden geldiğini söyledi: “Delikanlım, / sen ki, ya bir köşe başında / Kaşından kan sızarak gebereceksin / Ya da bir devrimci gibi darağacında / can vereceksin.”
Dündar ardından belgesele katkı verenlere tek tek teşekkür etti. Dündar belgeseldeki görüntüler için MİT ve Emniyet’e ayrıca teşekkür etti: “Onlar Denizlerin peşine bu kameraları takmasalar, şimdi bu görüntüleri izleyemeyecektik.”
Dündar’ın bu esprili teşekkürünün ardından Sönmez Targan bir anekdot anlattı: Ekim devrimi sırasında Bolşevikler Emniyet binasını havaya uçuracaktır. Bunu öğrenen Lenin “durun, tarihimiz o binada” diye uyarır ve saldırıyı engeller.
DENİZ 27 MAYIS SAVUNUYORDU
THKO’dan arkadaşı Hacı Tonak’tan dinledik Deniz’i sonra: “Deniz, yıkmaya çalışmakla suçlandığı 27 Mayıs anayasasını, suçlayanlardan çok savunuyordu. Hatta bir keresinde anayasayı savunmak adına açlık grevi bile yaptı.”
Tonak, neden silahlı mücadeleye yöneldiklerini de özetledi: “Üstümüze önce dinci milisleri, sonra da silahlı faşistleri sürdüler. Bizi adım adım kendimizi silahla savunmaya ittiler.”
Hacı Tonak, hukukta olmasa da bu coğrafyadaki devletlerin geleneğinde olduğunu, dinen özel günlerde idam gerçekleştirilmediğini belirterek, Denizlerin Hıdırellez gününün sabahında asıldığına dikkat çekti. Çünkü Tonak’a göre devletin acelesi vardı.
Tonak, devletin Denizlerin şahsında Türk gençliğinin devrimciliğini öldürmek istediğini fakat Türk gençliğinin bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesinin önüne geçemediğini vurguladı.
DENİZLERİ ASANLAR YİNE İŞ BAŞINDA
68’de İTÜ Öğrenci Birliği’nin Başkanı olan Gökalp Eren ise 12 Mart ve 12 Eylül ile bugünkü “ileri demokrasinin” aynı olduğuna dikkat çekerek başladı konuşmasına. Eren, 40 yıl önce kendilerine yapılanlarla bugün F tipi operasyonlarla Türk subaylarına yapılanların paralelliğine dikkat çekti.
Devrim ile karşı-devrimin 100 yıldır çarpıştığını vurgulayan Gökalp Eren, Erdoğan’ın Taksim Kışlası ısrarının da bu çarpışmanın bir yansıması olduğunu vurguladı. Eren’e göre Taksim Kışlası, karşı devrime selam için yeniden yapılıyor!
Eren haklıydı, çünkü karşı devrimci Avcı Taburları, 31 Mart ayaklanmasını bastıran Harekât Ordusu’nun Binbaşı Muhtar Bey komutasındaki müfrezesine, Taksim Kışlası’ndan saldırmıştı!
HÜSEYİN İNAN’IN SON İKİ KİTABI
Panelin ardından “Bir avuçtular, Deniz oldular” isimli sergi açıldı. Denizlerin idam edildikten sonra ailesine teslim edilen eşyaları ile o döneme ait mücadele fotoğrafları ve gazetelerin yer aldığı serginin ismi, Soner Yalçın’a aitti.
Silivri’den Mustafa Balbay’ın Denizler için yazdığı bir mesaj da sergilenenler arasındaydı.
Fakat benim dikkatimi en çok çeken, Hüseyin İnan’ın asılmadan önce okuduğu ve sonra ailesine teslim edilen son iki kitap oldu. Biri “Atatürk için diyorlar ki” isimli kitaptı, diğeri de Mustafa Kemal’in “Anafartalar Muharebelerine Ait Anılar”ıydı…
DEVRİM KOŞUSU SÜRÜYOR
Delikanlım’ı izlerken, ağabeyi ve arkadaşlarından Deniz’i dinlerken ve Denizlerin mücadelesinin sergisini gezerken, “Arkadaşım Deniz Gezmiş”i yazan Doğu Perinçek’i düşündüm hep…
Devrim’in en hızlı 100 metrecisi Deniz’i anıyorduk ve Devrim’in en sağlam maratoncusu Perinçek 5 yıldır tutsak olduğu Silivri’den koşuyu sürdürüyordu.
Yani kazanacağımız kesindi!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
6 Mayıs 2013
68 Hareketi, Aydın Çubukçu, Bora Gezmiş, Can Dündar, Deniz Gezmiş, Doğu Perinçek, Ertuğrul Kürkçü, Gökalp Eren, Hacı Tonak, Hüseyin İnan, Lenin, Mustafa Balbay, Mustafa Kemal, Nazım Hikmet, Sönmez Targan, Soner Yalçın, Yusuf Aslan
HALEPÇE DERSLERİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 16/03/2013
Bugün bu coğrafyanın acılar tarihinde önemli bir yer tutan Halepçe Katliamının 25. yıldönümü…
16 Mart 1988’de Irak’ın Halepçe kasabasında 5 bin Kürt’ün uçaklardan atılan kimyasal gaz bombalarıyla öldürülmesinin üstünden çeyrek asır geçti. Ancak Halepçe’nin siyasi etkileri hâlâ sürüyor. Üstelik insani etkileri, sakat doğumlarla, kimsesizliklerle, kişisel anılarla her gün varlığını sürdürüyor…
HALEPÇE’DE NE OLDU?
Halepçe Katliamı, İran-Irak savaşının da dönüm noktasıydı. İki ülke bu katliamdan birkaç ay sonra ateşkes ilan etti. Ancak bu coğrafya yararına hâlâ dersler çıkarılmadığı görülüyor.
Gelin önce katliamı kısaca anımsayalım ve bugüne bir projeksiyon tutalım: İran günlerce Halepçe’yi top atışına tuttu. Ardından kendisini destekleyen Celal Talabani’ye bağlı peşmergelerle birlikte Halepçe’ye girdi. Halepçe sakinlerinin büyük bölümü Baas rejimine karşı olduğu için İran’ın işgalini sevinçle(!) karşıladı. Bunun üzerine Irak Halepçe’ye (emperyalist laboratuvarlarda üretilen) zehirli gaz bombaları attı. Katliamda İran askerleri de öldü. Ardından Irak, Halepçe’yi İran’ın elinden geri aldı.
KÜRTLER AÇISINDAN DERS
Kürtler bulundukları ülkeye bağlılık göstermeli ve rakip ülkenin çıkarlarına alet olmamalıdır.
Baas rejimine karşı olmak adına büyük bir savaşta diğer devleti desteklemek her şeyden önemlisi tarihe zor temizlenecek bir “ihanet” kimliği bırakır.
İran Kürtleri İran’ı, Irak Kürtleri Irak’ı, Suriye Kürtleri Suriye’yi ve Türkiye Kürtleri Türkiye’yi savunmalıdır!
Ve tüm Kürtler emperyalizme karşı bölgeyi savunmalı; bölgedeki iç çelişkilere karşı emperyalizme alet olmamalıdır.
IRAK AÇISINDAN DERS
Saddam Hüseyin’in ve Baas rejiminin 1991’de ve 2003’te ABD’ye yenilmesinin nedenlerinin başında kendi Kürtünü kaybetmesi gerçeği vardır.
Bu gerçek, Türkiye, İran ve Suriye için de alınacak tarihi bir derstir.
İRAN AÇISINDAN DERS
İran, Irak’la savaşında üstünlük sağlamak adına Kürtlerden yararlanmaya kalkmış ancak tarihe aynı durumla karşılaşma kozu vermiştir! Üstelik o koz artık bölge ülkeleri yerine emperyalist devlet ABD’nin elindedir. Washington’un İran’a karşı geliştirdiği “çözme planlarının” hepsinde, en başta İran Kürtlerinin isyana teşvik edilmesi vardır.
SURİYE AÇISINDAN DERS
İran gibi Suriye de geçmişte Kürt kartını kullanarak komşularına karşı üstünlük arayışına girmiştir. Ancak bu coğrafyada bir kartı kullanıma açmak, en sonunda daha büyük olan kuvvete yani ABD’ye yarar. Nitekim PKK, ABD’nin bölgedeki kartı haline gelmiştir.
Bağdat’ın tarihindeki Halepçe Katliamı ile Şam’ın ve hatta Ankara’nın tarihindeki kimi bastırma harekâtları bazı benzerlikler taşımaktadır. Bu üçünden çıkarılacak en önemli ders şudur: Yanlış yöntemle doğru iş yapılmaz! Ve o yanlışlık tarihe daha büyük yanlışlıkları taşır…
TÜRKİYE AÇISINDAN DERS
Dün İran’ın ve Suriye’nin yaptığını maalesef bugün Türkiye yapmaktadır: AKP Hükümeti Bağdat’a rağmen Erbil’le, yani alınmamış derslerin sonucunda ABD’nin yarattığı “özerk bir devletçikle” ilişki kurmaktadır.
Ayrıca İmralı zabıtlarında ortaya çıkmıştır ki, Erdoğan ile Öcalan’ın mutabakatında artık PKK’nin bölge ülkelerine karşı kullanılması da vardır.
BATI ASYA BİRLİĞİ
Geçen haftasonu Ankara’da yapılan “YeniNATO ve özelleştirilmiş savaş: Suriye örneği” isimli uluslararası sempozyumda Aydın Çubukçu anlattı. Bir toplantıda görüştüğü İranlı bir diplomat şöyle demiş: “Kürtler bu coğrafyada Türkiye’de, İran’da, Irak’ta, Suriye’de yaşıyor. Kürtler bu coğrafyada Türklerle, Farslarla ve Araplarla yaşıyor. Kürtler bu özellikleri nedeniyle son yüzyılın birlikte yaşama kültürüne en çok sahip olan halkıdır.”
Evet, gerçekten de Kürtlerin bu zorunlu durumu, onlara bu coğrafyada tarihi bir “yapıştırıcı” rolü vermiştir. Ankara, Tahran, Bağdat ve Şam Kürtlerin bu özel durumunu bölge adına bir avantaja dönüştürme becerisi gösterdiği oranda emperyalizmi alt edecektir!
Dört başkentin oluşturacağı Batı Asya Birliği, Kürtlere, bulundukları ülkeleri bölmek pahasına peşinde oldukları “statüyü”, bu kez bölmeden getirecektir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Mart 2013
Aydın Çubukçu, Öcalan, Batı Asya Birliği, Celal Talabani, Erdoğan, Halepçe, Saddam Hüseyin, İran - Irak Savaşı
ÖCALAN OBAMA’YI KANDIRABİLİR Mİ?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 12/03/2013
Haftasonu Ankara’da “Yeni NATO ve Özelleştirilmiş Savaş: Suriye Örneği” adlı uluslararası bir sempozyum vardı. Kenan Çamurcu’nun hazırladığı sempozyumda eski bakanlar Abdüllatif Şener ile Namık Kemal Zeybek, CHP milletvekili Mehmet Ali Edipoğlu, Saadet Partisi’nden Oğuzhan Asiltürk, Caferi lideri Selahattin Özgündüz ve Arap Alevileri önderi Ali Yeral açılış konuşmaları yaptı.
Fatih Yaşlı’nın yönettiği ilk oturumun konuşmacıları, Suriye’den Cevdet Said, Mısır’dan El Ehram yazarı Usame el Delil, Türkiye’den Alptekin Dursunoğlu ve bizdik. Nurettin Şirin’in yönettiği ikinci oturumun konuşmacıları ise Lübnan’dan Müslüman Âlimler Birliği Başkanı Hüccetilislam Hüseyin Gabrisi, Türkiye’den Doç. Dr. Erdem Denk, Ayhan Bilgen ve Aydın Çubukçu’ydu.
Ortadoğu basını sempozyuma oldukça büyük ilgi gösterdi.
ŞENER ERDOĞAN’I TOPA TUTTU
Sempozyumun açılışında konuşan eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, oldukça çarpıcı şeyler söyledi. Aydınlık dün bir bölümünü yayımladı. Ben Şener’in yayınlanmayan diğer vurgularına dikkat çekmek istiyorum.
“Erdoğan’ın Suriye politikası, ne İslamidir, ne insanidir ne de millidir… Erdoğan 2004’te Sea Island’daki G-8 zirvesinde BOP eşbaşkanı ilan edildi… Erdoğan, İran’a karşı İsrail’e kalkan oluyor… Erdoğan, haçlı ordularını Suriye’ye saldırtmak istiyor… Suriye’deki silahlı muhaliflerin çoğu dışarıdan gelmiştir ve teröristtir… Erdoğan, Suriye’de 70 bin insanın ölmesinden sorumlu bir numaralı kişidir… Erdoğan, ülkemize El Kaide terör örgütünü soktu… Erdoğan, Türkiye’yi uluslararası silah kaçakçılarına açık pazar yaptı… Erdoğan’ın Suriye politikasından ‘Büyük İsrail’ çıkar. Erdoğan’ın Meşal’i Türkiye’ye getirmesinin altında İsrail’le anlaşması vardı…”
ÇUBUKÇU’NUN RAHATSIZLIĞI
Biz oturumdaki konuşmamızın bir bölümünde ABD’nin Kürt Koridoru planını anlattık. Ancak sonraki oturumun konuşmacılarından Aydın Çubukçu, bundan çok rahatsız oldu. Şaşırmadık, ne de olsa genel başkanı Levent Tüzel, BDP listesinden milletvekili!
Çubukçu konuşmasının sonunda ismimi vermeden özetle şunları söyledi: “Bugün burada Kürtlerin emperyalizme alet olduğu söylendi. Böyle bir ifade hoş değil. Özgürlük mücadelesini desteklemek solculuğun gereğidir. Her halk kendi kaderini istediği gibi tayin edebilmelidir. Halkların özgür olması asıl emperyalizmin hoşuna gitmez. Kürt halkı özgürleştikçe emperyalizm zorda kalacaktır.”
Oturumun sonunda söz hakkı isteyerek Çubukçu’ya şu soruyu yönelttim: “ABD’nin Kürt planından bahsettim, Kürtlerin emperyalizme bir halk olarak alet olduğundan değil. Siz halkların özgür olmasını, kendi kaderini tayin etmesini, yani ayrılma hakkını emperyalizmin zararına bir şey gibi anlattınız. Ancak emperyalizmin neo-liberalizm programının en başında ‘milli devletlerin yani milletlerin, milliyetlere bölünmesi hedefi’ var. Nitekim o programa göre Yugoslavya 8’e bölündü. Yani 8 halk birbirini boğazlayarak özgürleşti! Halkların özgürleşmesi tezinizi Yugoslavya örneği üzerinden nasıl değerlendirirsiniz?”
Çubukçu’nun soruma yanıt arayışı oldukça sıkıntılı geçti. Önce iki konunun birbirinden farklı olduğunu, zaten Tito’nun birliği sağlayamadığını vs. söyledi. Bir süre Yugoslavya analizi yapan Çubukçu ardından şu tuhaf açıklamayı yaptı: “Elbette özgürlük isteyen halkların bu talebinden emperyalizm yararlanmak ister. Zaten kirlenmemiş bağımsızlık mücadelesi yoktur. Ama işte halklar emperyalistlerin arasından (eliyle işaretler yaparak) böyle kayarak geçecek.”
Yani Çubukçu’ya bakılırsa Öcalan Obama’yı oyuna getirecek!
YUGOSLAVYA’NIN FEDERASYON DEZAVANTAJI
Çubukçu’nun sözlerine Namık Kemal Zeybek bir anekdotla yanıt vermek istedi ancak konuşmalar sarktığı ve yabancı konukların uçağa yetişmesi gerektiği için yeni bir soru alınmadan sempozyum kapatıldı.
Zeybek, çok önemli bu anekdotunu bizimle paylaştı: “Yugoslavya eski Kültür Bakanı ile yıllar sonra bir toplantıdaydık. Kendisine, ‘Tito neden Atatürk gibi üniter devlet kurmadı da federasyon kurdu? Federasyonların er geç dağılacağı ortada.’ dedim. Bakan ‘haklısın’ diyerek, ‘biz de federasyonu tercih etmedik ama Almanya’nın ağır baskısı nedeniyle federasyona mecbur kaldık, razı olduk’ dedi.”
Üniter devletin dışında bir modelin Kürt sorununa şu aşamada “çözüm” olacağını savunanlar, umarız bu anekdottan dersler çıkarır!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
12 Mart 2013
Abdüllatif Şener, Ali Yeral, Alptekin Dursunoğlu, Aydın Çubukçu, Ayhan Bilgen, Cevdet Said, Erdem Denk, Fatih Yaşlı, Hüccetilislam Hüseyin Gabrisi, Kürt Koridoru, Kenan Çamurcu, Mehmet Ali Edipoğlu, Namık Kemal Zeybek, Nurettin Şirin, Oğuzhan Asiltürk, Selahattin Özgündüz, Usame el Delil
- Diğer 1.458 aboneye katılın
Kategoriler
- ABC Yazıları (23)
- Aydınlık Gazetesi Yazıları (1.402)
- CGTN Türk (256)
- Cumhuriyet Gazetesi (976)
- Film Yazıları (1)
- Kitap-Film Yazıları (14)
- Mesleki Yazılar (5)
- Odatv Yazıları (216)
- Politika Yazıları (2.996)
- Radikal Kitap Yazıları (1)
- Teori Dergisi Yazıları (6)
- Uncategorized (10)
Arşivler
İstatistikler
- 1.145.851 hits