Posts Tagged Kürt Koridoru
KÜRT KORİDORU’NUN PETROPOLİTİĞİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 26/11/2013
George Bush döneminin ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley Hürriyet’e yaptığı açıklamalarda Türkiye’ye iki önemli mesaj verdi:
1) Türkiye’nin El Kaide devletine ihtiyacı yok.
2) Suriye’de Kürt özerk bölgesi kurulacak. (Hürriyet, 25 Kasım 2013)
Böylece Türkiye, ya El Kaide devleti, ya Kürdistan diye sıkıştırılmış oldu. Artık AKP Hükümeti’nin ABD adına Suriye’de neye taşeron olduğu daha da iyi görülmüştür.
BASRA’DAN K.IRAK’A BORU HATTI
Hadley’in sözleri arasında önemli bir bilgi daha var: “ABD yönetiminin Basra’dan Kuzey Irak’a bağlanacak yeni bir boru hattı konusunda taraflara önerileri var.”
Bu bilgi, Suriye’de Kürt özerk bölgesi girişimini anlatan somut bir petropolitik veridir. ABD’nin “Basra’dan Akdeniz’e Kürt Koridoru” planını somutlar: Petrol ve gaz Basra’dan Kuzey Irak’a taşınacak. Kuzey Irak’tan da birincisi Türkiye üzerinden, ikincisi Suriye üzerinden Batı’ya ulaştırılacak.
ABD’nin bu konudaki çalışmasının izleri de vardır. Örneğin Basra’dan Zaho’ya uzanacak bir boru hattı projesi yürürlüktedir. Hatta Türk EID İnşaat şirketi, Amerikalı Exxon için 120 km uzunluğunda, 90 milyon dolar değerinde yeni bir boru hattının inşaatına başlamış durumda. Bu hattı 1 yıl içerisinde Exxon’a teslim edecek olan EID İnşaat, Basra’da da 250 milyon dolarlık bir başka projeyi de yürütmektedir.
ERDOĞAN-BARZANİ BULUŞMASININ PETROPOLİTİĞİ
Öte yandan Stephen Hadley, bu açıklamasıyla, Washington’un bu planda hangi enstrümanlara dayanacağını da ortaya koymuş: Hem Güney Irak’ın hem de Kuzey Irak’ın petrol ve gazının Batı’ya taşınmasına El Kaide devleti değil ama Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir Kürt devleti ev sahipliği yapabilir!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Mesut Barzani’nin Diyarbakır buluşmasının da Hadley’in işaret ettiği bu gelişmelerle doğrudan ilgisi var. Zira ikili, ABD’nin boru hattı planını kotarmaya çalışıyor. Son durum şu:
1) Ankara ile Erbil anlaşmasıyla inşa edilen Kerkük-Yumurtalık boru hattına paralel hat tamamlandı. Hedef, gelecek aydan itibaren bu ikiz hattın yenisinden günde 300 bin varil petrol taşımak.
2) Ankara ile Erbil anlaşmasında ikinci bir hat daha var. Plana göre hat 2016’da tamamlanacak ve 2017’de bu hattan günlük 1 milyon varil petrol taşınacak.
3) Ankara ile Erbil, 2017’den itibaren doğal gazın Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye taşınması için de anlaştı.
Şimdi hedefleri bu plana Irak Başbakanı Nuri El Maliki’yi, yani Bağdat’ı razı etmek. Neçirvan Barzani bu amaçla Bağdat’ı ziyarete hazırlanıyor.
BÖLGENİN SİLAHI OLARAK BORU HATLARI
Fakat ABD’nin ve enstrümanlarının bu planları artık gerçekleştirme şansı yok. Zira Çin ve Rusya destekli bölge kuvvetleri ABD’ye yeni bir siyasal tablo dayatmış durumdadır:
1) Asya cephesi ABD’ye Mısır devrimini kabul ettirdi! Sırada Washington’un Müslüman Kardeşler kartını tamamen elinden almak var. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin “Müslüman Kardeşler Mısır’ın devrimi çaldı” demesi değişimi özetlemektedir.
2) Asya cephesi ABD’yi İran’la anlaşmaya mecbur etti ve Tahran’ın nükleer hakkına resmiyet kazandırdı. Önceki gün Cenevre’de varılan mutabakat İran ve bölge adına tarihidir.
3) Asya cephesi şimdi de ABD’yi Suriye’yle masaya oturtuyor. 22 Ocak’ta yapılacak Cenevre-2 konferansı ile İran’dan sonra Suriye’de de Asya kazanmış olacak!
Bu siyasal tablo içerisinde ABD’nin bölgeye petropolitik hamleler dayatması mümkün değildir. Nitekim ABD’nin Nabucco Projesi bile artık gündemde değildir.
Tamam, Irak’ın hem güneydeki, hem de kuzeydeki petrol ve gazları batıya, doğuya elbette satacaktır. Ama Irak için ve Irak ile bölgenin yararına…
Yeni Ortadoğu’da boru hatları kavganın değil, birlikte zenginleşmenin silahı olacaktır!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
26 Kasım 2013
NABUCCO PROJESİ NEDEN ÇÖKTÜ?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 01/07/2013
13 Temmuz 2009’da büyük şaşaayla imzalanan Nabucco Projesi, geçen hafta çöktü! Kuşkusuz Ufuk Ötesi okurları için sürpriz olmadı zira bu köşede birçok kez Nabucco’nun hayata geçemeyeceğini savunmuştuk.
İddiamızın gerekçeleri neydi? Anımsayalım:
1. Gazın kaynağı sorunu: Nabucco Projesi’nin tedarikçileri yoktu. ABD ve Türkiye Türkmenistan, Azerbaycan, Irak ve Mısır’ı projeye katılmaya çabaladı ama olmadı!
2. Projenin maliyeti: Geri ödemelerin imzalanacak gaz anlaşmaları ile yapılması planlandı fakat anlaşma imzalanamadı.
3. Rusya faktörü: Moskova, İtalya, Fransa ve Almanya ile Güney Akım Projesi’ni imzalayarak Nabucco Projesi’ni bitirdi!
KÜRT KORİDORU ÇÖKTÜ
Peki, bu “teknik” gerekçelerin altındaki siyasal nedenler nelerdi?
Yani hangi güç ilişkileri ve hangi siyasal gelişmeler yukarıdaki 3 maddeyi bir sonuç haline getirdi? İnceleyelim:
1. Nabucco Projesi, aslında ABD’nin siyasal Kürt Koridoru projesinin enerji versiyonuydu. Proje, ABD Avrasya Enerji Kaynakları Özel Temsilcisi Richard Morningstar ve ABD Kongre üyesi Senatör Richard Lugar’ın koordinatörlüğünde, ilgili devletlerin başbakanlarıyla 13 Temmuz 2009’da Türkiye’de imzalanmıştı.
Kürt Koridoru, Basra’dan Doğu Akdeniz’e bir enerji koridoru oluşturulması demekti. Irak’ın kuzeyindeki otonom yapının Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılması ve Türkiye’nin güneydoğusuyla birleştirilerek Diyarbakır merkezli bir tramplen devlet haline getirilmesiydi.
Nabucco Projesi bir koluyla Türkmenistan ve Azerbaycan kaynaklarını, diğer koluyla da Kuzey Irak kaynaklarını Batı’ya taşıyacaktı.
Kuzey Irak petrol ve gaz kaynakları Nabucco’ya akamadı. Çünkü Irak Başbakanı Nuri El Maliki, ülkesinin siyasal birliğini ve toprak bütünlüğünü adım adım sağladı ve Kuzey Irak’ın kopmasını engelledi.
Rusya ve İran’ın Maliki’yi destekleyen politikaları, Irak’ın birliğini sağlamlaştırdı.
RUSYA, ORTADOĞU’DA ABD’Yİ YENDİ
2. Rusya Türkmenistan ve Azerbaycan’la önemli anlaşmalar yaparak Nabucco’yu bu iki ülke için gereksiz hale getirdi!
3. 2008 krizi, Almanya-Fransa merkezli kara Avrupası ile İngiltere merkezli deniz Avrupası arasındaki çelişkileri daha da derinleştirdi. Avro bölgesi sorunları da eklenince, İngiltere ABD’yle daha da yakınlaştı. Almanya ise finansal krizi aşacak adresin Doğu olduğunu görerek, Çin ve Rusya’yla yakınlaştı.
Rusya bu koşullarda Kara Avrupası’yla, yani Almanya, Fransa ve İtalya’ya enerji anlaşmaları yaparak ABD’nin bu coğrafyadaki enerji planlamalarına darbe vurdu.
4. Doğu Akdeniz’deki güç dengeleri değişti. Türkiye üzerinden Suriye’ye baskı uygulayan, bu ülkeyi Kürt Koridoru kurmak için bölmek isteyen ABD, hem Şam’ın hem de Tahran ve Moskova’nın sert direnişiyle karşılaştı.
İki yılı aşan bu çarpışmanın öncesinde Rusya’nın askeri gücü sadece Suriye’nin Tartus Limanı’nda vardı.
Ya Bugün? Bugün Rus askeri kuvvetleri Tartus dışında artık Kıbrıs Rum Kesimi’nin Limasol Deniz Limanı’nda ve Baf Hava Üssü’nde var. Kıbrıs ve Suriye arasındaki bölgeye konumlanan Rus savaş gemileri ise ABD’ye meydan okuyor!
BÖLGE BAĞIMSIZLAŞIYOR
Peki, Nabucco Projesi’nin bu siyasal gerekçelerle çökmesi demek, Ortadoğu açısından ne demek?
1. ABD’nin Kürt Koridoru planı çöktü.
2. ABD Suriye’yi bölemedi.
3. ABD Irak’ı bölemedi.
4. ABD Ortadoğu’da yenildi.
5. Ortadoğu’da ABD’yi dengeleyen Rusya’nın varlığı bölge ülkelerini bağımsız dış politikaya yöneltti. İran, Irak, Suriye ve Lübnan arasında bir barış kuşağı oluştu.
Bu tablo en çok da Erdoğan’ın yenilgisi demek!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
1 Temmuz 2013
KÜRT KORİDORU KOALİSYONU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 13/03/2013
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in “derhal Suriye’ye müdahale edilmeli” çağrısı, Erdoğan’ın Suriye politikasına destek verenler açısından artık not edilmelidir! Çünkü bu açıklama:
1. 20 aydır “İsrail Esad’ı destekliyor” yalanına sarılan AKP hükümetinin maskesini düşürdü.
2. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres “Esad’ın halkını katletmesi kalbimizi kırıyor” gibi en ufak bir ciddiyeti olmayan açıklamasıyla, Erdoğan’la zihin kardeşi olduğunu belgelemiş oldu.
3. AKP ile İsrail’in Esad karşıtı cephede birlikte mevzilendiğinin yeni bir kanıtı oldu.
PERES-ERDOĞAN-ÖCALAN ÜÇLÜSÜ
Böylece hem İsrail-AKP-PKK üçlüsünün yer aldığı Esad karşıtı koalisyon iyice belirginleşti, hem de neden Suriye’ye abanıldığını ortaya koydu: Kürt Koridoru!
Kuzey Irak’ın Kuzey Suriye üzerinden Akdeniz’e açılması ve ikinci bir İsrail devleti kurulması hedefli planın tüm aktörleri artık açık kimlikleriyle sahadadır: Erdoğan ve Öcalan, Peres ile birlikte Obama’nın bölgesel aktörleri olarak silahlanmıştır!
Yani değil PKK’nin silah bırakması, artık topluca silah kuşanmaktadırlar!
ESAD’IN TARİHİ UYARISI
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın geçen hafta CHP heyetine yaptığı ve Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer’in köşesinde yer alan uyarıları bu nedenle çok önemli ve tarihidir. Anımsayalım:
1. Kuzey Suriye’deki Kürtler Irak Kürtleriyle buluşmuş durumda. Kürt devleti kurulması artık an meselesidir.
2. Suriye’deki durumun sorumlusu 23 ayrı ülkeden binlerce teröristi ülkeme sokan AKP hükümetidir. Türkiye sınırının yüzde 25’i PKK’nin, yüzde 75’i El Kaide’nin kontrolündedir.
ERBİL-KAMIŞLI-DİYARBAKIR ÜÇGENİ
Beşar Esad’ın uyarıları Türkiye’nin ve bölgenin yararınadır. Zira Suriye Cumhurbaşkanı, Irak’ın ya da Suriye’nin bölünmesinin Türkiye’nin de bölünmesi demek olduğuna dikkat çekmektedir.
AKP Hükümeti’nin Bağdat’a rağmen Erbil’le, Şam’a rağmen Kamışlı’yla bir eksen oluşturması Türkiye adına stratejik bir hatadır ve Diyarbakır’ı Ankara’ya rağmen bir merkez yapacaktır!
Erdoğan ile Öcalan’ın vardığı mutabakat işte bu ekseni kurma ve Diyarbakır’ı “bir merkez yapma” mutabakatıdır.
İMRALI SÜRECİNE NEDEN GİRİLDİ?
PKK’nin Suriye kolu PYD’nin başı Salih Müslim’in dün ANF’ye verdiği röportajdaki şu sözleri, Erdoğan’ın Esad karşıtlığının nedenini de, ana planın ne olduğunu da, İmralı süreci ile Suriye politikası arasındaki ilişkiyi de ve kimi karşıt görüntülü taktiklere rağmen Erdoğan ile PYD’nin ve PKK’nin de aynı stratejinin aktörleri olduğunu belgelemektedir:
“Eskiden Suriye Rejimi ve Türk hükümeti dostken biz bunun bedelini ödüyorduk. Türk ve Suriye rejiminin anlaşması gereği tesadüfen Suriye’den geçen her hangi bir Apocu bile anında Türkiye’ye iade ediliyordu. Yani bedelini yine biz ödüyorduk. Şimdi durum değişti bu defa Türk hükümeti muhaliflerle dost ve tüm hesaplarını yine bizim tanınmamamız üzerine kurgulamış. Yani yeni Suriye’de de bize bedel ödetmek istiyor. Hem kendisi Kürtlerin haklarını ve varlığını kabul etmiyor hem de başkalarının da Kürtleri kabul etmesini istemiyor. Eğer İmralı süreci başarıya ulaşırsa, Türkiye’de Kürtlerin hakları tanınırsa o zaman Suriye’deki bu politika da çöker. O zaman herkes madem sen Kürtleri tanıdın niye bizim tanınmamızı engelliyorsun diyecek. Bu bizim oradaki statümüzü doğrudan etkileyecek. Türkiye ile anlaşma olursa bizim Araplarla anlaşmamız konusunda sorun kalmaz.”
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Mart 2013
GAZETECİLERİN ‘KÜRT KORİDORU’ TARTIŞMASI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 24/02/2013
Hafta içi Twitter denilen sosyal medyada benim de dâhil olduğum çok yararlı bir tartışma yaşandı. Tartışmayı hem konunun önemi nedeniyle hem de farklı düşünen gazetecilerin mevcut iklimin aksine birbirini tehdit etmeden de tartışabileceğini göstermek için size de aktarmak istiyorum.
YERLİKAYA’NIN KİTABI
Oldukça başarılı haberlere attığı imzalar nedeniyle sosyal medyada da izlediğim Radikal gazetesinden İsmail Saymaz, hafta içinde yeni çıkan bir kitabı tanıtıyordu. TRTTürk’ün Erbil temsilcisi Simla Yerlikaya’nın Cemaate yakın Timaş Yayınları’ndan çıkan “Yeni Komşumuz Kürdistan” isimli kitabıydı tanıttığı…
Saymaz sosyal medyada şunları yazıyordu kitapla ilgili: “Simla Yerlikaya bir yıllık gazetecilik deneyimi sonrası kaleme aldığı kitabında bize Irak Kürdistanı’nı insani ve siyasi boyutuyla resmetmiş. Simla kitabında Türkmenlerin kurtuluşunun ve kalkınmasının Kürdistan’a bağlanmakla mümkün olabileceğini ifade ediyor. İsabetli bir öneri. Kaldı ki orta ve uzak vadede, Kürdistan ve Türkiye arasında gelişebilecek bir Türk-Kürt federasyonundan dahi söz edebiliriz. Neden olmasın?”
SAYMAZ-GÜLLER TARTIŞMASI
Normalde yazılanlara pek yanıt vermem ancak hem solcu olduğu için doğal bir yakınlık hissettiğim hem de gazeteciliğini takdir ettiğim bir meslektaşımın komşu bir ülkenin bölünmesinden olağan ve normal bir şekilde bahsetmesini yadırgadım.
Ve Saymaz’a “ülke bölmenin normal ve olağan olmadığını” anlatabilmek için şu örneği verdim: “Iraklı bir gazeteci de Türkiye’nin Güneydoğusu’nu kastederek Arap-Kürt federasyonu istese?”
Ardından Saymaz’ın yazdığı yanıt ile aramızda bir tartışma başladı ve şu şekilde ilerledi:
Saymaz: “İsteyebilir fakat bu yetmiyor. Kaldı ki benim önerimin gerçekleşmesi için dahi Türkiye’nin kendi Kürdüyle barışması gerekiyor.”
Güller: “Türkiye’nin kendi Kürt’üyle barışması başka, Irak’ın Kürt’üyle federasyon kurup komşusunu bölmesi başka. Arada kalın duvar var.
Saymaz: “Farkında değilsiniz, komşumuz zaten Kürdistan…”
Güller: “Farkında olduğum gerçek, Kürdistan’ın Irak’ın özerk bölgesi olduğu, Türkiye’nin değil! Hiçbir ülkenin bölünmesine gerek kalmadan Türk-Kürt-Arap-Fars’ı Batı Asya Birliği içinde birleştirmek olmalı hedef!”
Saymaz: “Böyle garip ve gerçekdışı bir öneri görmedim. Turan ideali bile daha gerçekçidir. Ermeni’nin, Gürcü’nün ne günahı var?”
Güller: “Irak’ı bölüp bir parçasını Türkiye’ye katmak istemeniz gerçekçi de bölge ülkelerinin bölünmeden ittifak yapması mı gerçekçi değil!”
Saymaz: “Görüşlerimiz taban tabana zıt. Siz devletler, bense halklar düzeyinde bir öneri getiriyoruz.”
Güller: “Devletleri bölerek bulacağımız bir çözüm halkların yararına olamaz çünkü halklar birbirini boğazlar Yugoslavya’daki gibi.”
SAYMAZ-BURSALI TARTIŞMASI
İsmail Saymaz’la bu ölçülü ve yararlı tartışma böyle tamamlandı. Başka yanıt gelmeyince bilgisayarı kapatıp uyudum. Sabah uyandığımda Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı Orhan Bursalı ağabeyin de gece tartışmaya dâhil olduğunu ve dahası Bursalı ile Saymaz arasında yine çok yararlı bir tartışma yaşandığını gördüm. O tartışmayı da sizlere aktarmalıyım:
Bursalı: “Bölge ülkelere hegemonya politikalarının sonuçları üzerinden millet, mal mülk devşirmeye kalkışmak: Hangi Sol? Bu görüş, Özal/RTE-Davutoğlu’nun Yeni Osmanlı görüşü. Temelinde 1) ‘Biz Kürt parçamızı kaptıracağımıza, hepsini kapalım’ ve 2) Şu Irak Kürt petrollerine de böylece ortak olma ve ‘petrol sorunumuzu halletme’ görüşü yatar.. Yani ne desem! Ayrıca bu Türk-Kürt federasyonunun diğer bir yüzü de, Türkiye’ye kestirmeden Kürdistan kurdurma projesidir… Güneydoğu dâhil.”
Saymaz: “Ben toprak alsam işleyemem, petrole konsam tüketemem; böyle bir hesap kitapla ilgim yok. Gidişat, Türkiye’nin idari sınırlarından evvel insani sınırlarını tahrip etti; ruhen bölünmüşüz esasen. Birilerinin toprağında ne gözüm ne de herhangi bir toprak adına söylenecek sözüm var. Ama bir realite var: Kürdistan. Türklerle Kürtler eşit federatif bir yapıyı neden düşünmesinler? Bu emperyal bir tahayyül değil ki.”
Bursalı: “Osmanlı Tarihi, Davutoglu ve RTE’nin tezleri… Sırada Balkanlar ve Kuzey Afrika var. Biz ‘sıradan’ vatandaşın böyle bir hesabı zaten olamaz ki. Bu hesaplar bize ait değildir hiç bir zaman.”
Orhan Bursalı ve İsmail Saymaz, tanışıyorlar olsa gerek, konuyu yüz yüze tartışmaya karar vererek kapatmışlar.
Tartışmayı nasıl sürdürdükleri ve konuyu nereye bağladıkları sosyal medyaya yansırsa ya da bize ulaşırsa, biz de size aktarırız…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Şubat 2013