Posts Tagged Halil Berktay

GAZETECİLERE NOTLAR

Ergenekon davasındaki bir gazeteci tanıklığı, Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım’ın 3 yıldır boşuna boşuna esir tutulduğunu ortaya koydu.

Bu cümlenin yanlış anlaşılmaması için belirtelim elbette: Bizim Deniz ve diğerleri, tüm Silivri esirleri, bu tanıklıktan önce de zaten haksız ve hukuksuz esir tutuluyorlardı…

TAYFUN DEVECİOĞLU

Bizim Deniz, Başbakan Erdoğan’ın kasetlerini yayınlamaktan yatıyor. Tarih elbette bu kasetleri yayınlamayı değil tersine kasetin konusunu mahkum edecek, o ayrı… Ancak Ergenekon davasında tanıklık yapan Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Tayfun Devecioğlu, o kasetlerin kendilerinde de olduğunu, zaten tüm basına e-postayla servis edildiğini, o dönem yayın yönetmenliğini yaptığı Vatan gazetesinin de bu kasetleri haber yaptığını ancak içeriğini yayınlamadığını anlattı.

Bu tanıklık, o kasetleri basın açıklamasıyla duyuran İşçi Partisi yöneticilerini de, o basın açıklamasını haber yapan Aydınlık ve Ulusal Kanal yöneticilerini, bir kez daha aklamış oluyor!

Meslektaşımız Tayfun Devecioğlu, bu açıklamayı daha önce yaptı mı? Ben duymadım… Keşke daha önce de yapsaydı!

ASLI AYDINTAŞBAŞ

Daha önce yapsaydı demişken…

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in Silivri’de tutuklu olmasının en büyük kanıtı(!) kendisine ait olduğu iddia edilen Ergenekon belgeleriydi… Perinçek 5 yıldır o bozuk Türkçeyle yazılmış çapsız metnin kendisine ait olamayacağını anlatıyor, metni kendisiyle röportaj yapan gazeteci Aslı Aydıntaşbaş’ın verdiğini söylüyor…

Geçenlerde Perinçek, Aydıntaşbaş’ı davaya tanık olarak getirtti. Aydıntaşbaş belgede kendi el yazısıyla notları olduğu için “o belgeyi ben verdim” demek durumunda kaldı.

Yukarıdaki soruyu bu kez daha vurgulu sormak durumundayım: Ey Aslı Aydıntaşbaş, Türk basınının en militarist kalemi, Suriye’ye savaş ilan eden gazeteci… Neden 5 yıldır çıkıp da “o belgeyi Perinçek’e ben verdim” demedin?

ŞAMİL TAYYAR

Militarizmden bahsetmişken…

Aslı Aydıntaşbaş’la bu alanda yarışan isimlerden biri de gazeteci-milletvekili Şamil Tayyar.

Tayyar, “3 saatte Şam’a varırız” diyor ve Şam’ı Şam’il yapma rüyası görüyor! DSP adaylığından AKP yandaşlığına geçiş hızına göre yapıldığı anlaşılan bu hız hesabı, onun artık “ben buldum, patladı gitti” diyen atıcılar kralı Seyyar Tayyar’ı da geçtiğini gösteriyor!

SELÇUK ÖZDAĞ

Gazetecilikten, daha doğrusu Vakit’ten TBMM’ye transfer olanlardan biri de AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ

Özdağ, “Nazım Hikmet’in naaşı Kurtuluş Savaşı topraklarını kirletir” başlıklı yazısını da koyduğu “Vakitsiz Yazılar” kitabını Meclis’te dağıtmış…

Bakalım, Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazan Nazım’ın naaşını diline dolayan Özdağ’ın Meclis’i kirletmesine ses çıkarılacak mı?

AHMET ŞIK

Bir sözümüz de gazeteci Ahmet Şık’a… Kendisi de Ergenekon tertibiyle bir süre esir kalan Şık, hiç de şık olmayan bir işe imza atmış…

Taraf gazetesini eleştiren Ahmet Şık, meseleyi ne yapıp edip Aydınlık gazetesine getirmiş ve her ikisini de aynı kefeye koyma gafletine düşmüş.

Bu özel yeteneğinin üzerinde durmayacağım ama şimdilik şu kadarıyla yetinelim. Yolu Aydınlık’tan geçmiş Cengiz Çandar, Halil Berktay, Oral Çalışlar ve Alper Görmüş üzerinden Aydınlık’a saldırmak hem şık değil, hem ahlaki değil, hem akıl işi değil, hem de doğru değil…

ORAL ÇALIŞLAR

Oral Çalışlar demişken…

Ustamız Hasan Yalçın aramızda olsaydı, Çalışlar’ın şu yazısından kesin müthiş bir teori çıkarırdı. Bizim çapımız yetmez, naçizane şu kadarını söyleyeyim: Dönmek sadece onur gibi, şeref gibi kavramları değil, doğrudan zekâyı da etkiliyormuş!

Aksi takdirde Çalışlar, Lenin ile Erdoğan arasında nasıl bir ilişki kurabilirdi ki?! Zira parayla yazdırsan, yazılmaz!

Bakın Çalışlar dünkü köşesinde ne diyor: “Lenin’e ait ve çokça kullandığımız bir deyim vardı: ‘Devrim yolu Nevski Bulvarı gibi düz ve engebesiz değildir.’ AK Parti’nin Kürt Sorunu’yla ilişkisi, demokrasi konusundaki tercihleri de çok inişli çıkışlı bir yol izliyor.”

AKP yandaşlığına Lenin’i referans gösterebilmek, en çapsızına nasip oldu!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Ekim 2012

, , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ASAF GÜVEN AKSEL’İN VİCDANI

Dönekler, döndükleri yere ne zaman ateş açsa, eski kimlikleriyle anılırlar. Çünkü o eski kimlik, döndüren sistemin silahı olur aynı zamanda…

Yani Halil Berktay, varsayalım ki alanı olan tarih konusunda iyi bir çalışma yaptı, o zaman kimliği Prof. Dr.’dur, bilim adamıdır, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesidir vs…

Ama Halil Berktay Sol’a küfretse, hemen “eski Aydınlıkçı” oluverir!

İşte bu “eski Aydınlıkçı” Halil Berktay, 1 Mayıs 1977’nin “sol içi çatışmadan ibaret” olduğunu iddia etti geçenlerde. Şimdi açtığı yoldan, en başta 1 Mayıs 77 katliamının tertipçileri ilerliyor!

KONTRGERİLLAYI AKLAMAK, KONTRGERİLLA FAALİYETİDİR

Bu iddia, bir zihnin 35 yıl sonra açılması olayı değildir elbette. Düpedüz “kontrgerillayı aklama” girişimidir. Ve “kontrgerillayı aklama” girişimi nesnel olarak bir kontrgerilla faaliyetidir!

Anlaşılan Türkiye’de “hem gerilla hem de kontrgerilla eğitimi alan” tek kişi, sadece şimdilerde Mehmet Eymür’ün sağ kolu olarak Ergenekon tertiplerinde rol alan eski THKO’lu kişi değilmiş!

Öte yandan, “eski Aydınlıkçı” olarak Halil Berktay’ın bu kontrgerillayı aklama girişimine çok şaşırmadığımı da belirtmeliyim. Berktay’ın diğerlerinden ne eksiği var ki?!

AYDINLIK, KONTRGERİLLAYLA MÜCADELENİN ADIDIR

Ancak yeni bir “eski Aydınlıkçı” olan Asaf Güven Aksel’in, Berktay’ın sıktığı silahın ve attığı merminin izinden giderek “Aydınlıkçılara” ok atması, her şey bir yana, “vicdan” adına üzdü beni…

“Eski Aydınlıkçı” olan Asaf Güven Aksel, Sol Haber’deki 5 Mayıs tarihli yazısında bakın ne diyor: “Berktay’ın ‘bu katliamda devletin rolü yoktu’ demesini çıkarın, kalan kısmı, o zamanlar içinde yer aldığı siyasi oluşumla paralellik gösterir.”

İzninizle, Asaf Güven Aksel’e artık doğrudan seslenerek yazacağım:

İnsaf! Varsayalım ki bu yazdığına inanıyorsun… Hadi Halil Berktay’ın Aydınlıkçılığı çok eski ama sen daha 6-7 yıl önce Aydınlık Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni’ydin! 1 Mayıs 1977’ye dair bu değerlendirme sende yeni mi ortaya çıktı?

“Aydınlıkçılar” için diyorsun ki: “… biricik sorumlu olarak bu ‘üçlü blok’un ‘tekke şefleri’nin görülmesi gerektiğini o kadar vurguladılar ki, ne MC, ne polis, ne kontrgerilla bu tertipte görülür oldu.

İnsaf! Ortada üçlü blok mu var? Sence Berktay, Sol içindeki meseleler aydınlansın diye mi bu çıkışı yaptı? Sol’a toptan saldırı yapıldığını görmüyor musun? Bu yıl 1 Mayıs’ta da görüldüğü gibi Sol yükselişe geçiyor… Bu dalgaya şimdiden barikat kurmaya çalıştıklarını anlamıyor musun?

İnsaf! Kontgerilla şeflerinin bile anılarında itiraf ettiği şu gerçeği bilmez misin sen: Kontrgerillayla mücadeleden Aydınlık’ı çıkar, geriye mücadele kalmaz!

AYDIN, VİCDANLI İNSANDIR EN BAŞTA

1978’deki kontrgerilla yazı dizisini unuttun mu? Hadi daha yeni tarihlerden anımsatayım: Susurluk konferanslarımızı, Çiller Özel Örgütü’ne karşı mücadelemizi unuttun mu?

Hadi “Resmi Belgelerle Kontrgerilla ve MHP” kitabı ya da Ömer Tanlak’ın veya Ali Yurtaslan’ın “itiraf” kitapları çok gerilerde kaldı. Doğu Perinçek’in yazdığı “Gladyo ve Ergenekon” kitabını ya da Ferit İlsever’in yazdığı üç ciltlik “Kontgerilla” külliyatını da mı görmedin, duymadın?

Gladyo faaliyetlerini, SüperNATO cinayetlerini ortaya çıkarmış “Aydınlık”ı basın tarihinden çıkarsan, geriye ne kalır?!

Hayat elbette hepimizi, bir gün bir yerlere götürür, sürer, taşır… Ama sahile vuran kum, denizden geldiğini inkar etmezken, insan nasıl unutur?!

Lütfen, Asaf Güven Aksel’in içindeki o vicdanı öldürme!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
10 Mayıs 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

ABD’NİN SOLCULARI

Odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan ile Haber Müdürü Barış Terkoğlu’nun dün okurlarla buluşan “Sızıntı” isimli kitabında dikkatimizi çeken ilginç bir bölüm yer alıyor: ABD’nin solcuları.

Gelin hiç merakta bırakmadan, önce o “solcu”ların isimlerini verelim: Şevket Pamuk, Murat Belge ve Halil Berktay.

ABD’YE GÖRÜŞ SUNAN “SOLCU”

İşte bu üç isim, ABD’nin İstanbul Başkonsolosu Sharon A. Weiner’i ziyaret etmiş ve başkonsolosa Ergenekon davasıyla ilgili görüşlerini açıklamışlar. Weiner da, bu görüşmenin detaylarını 17 Eylül 2008 tarihinde yazmış ve Washington’a göndermiş.

Ülkesindeki bir soruşturma hakkında başka bir ülkenin diplomatına görüş bildirmenin solculukla bağdaşmadığı ortada… İşte bu yüzden Pehlivan ve Terkoğlu, üçlüyü “ABD solcusu” olarak nitelemiş.

ABD solcularının, Weiner’a söyledikleri daha da vahim. Söz konusu isimler, dava sürecinin kesintiye uğramadan gidebildiği yere kadar gitmesini istiyor. Weiner, bunun için davanın savcısının arkasında siyasi iradenin desteğini hissetmesi gerektiğini vurguluyor.

BERKTAY’IN “TEORİSİ”

Belgede, Berktay, Pamuk ve Belge’nin kendilerini solcu olarak tanımladıkları ve AKP’yi destekledikleri belirtiliyor. “Solcu” Berktay’ın ABD’lilere yaptığı ve belgede yer alan teorik değerlendirmesi şöyle:

“Profesör Berktay, Ergenekon komplo­sunun tarihsel destek ayaklarının ayrıntılı bir tanımlamasını yaptı. Berktay’a göre Türkiye ve daha öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyıldan itibaren Batı’yla bir ‘sevgi-nefret’ ilişkisi vardı. Büyük bir Batı taraftarı olan Atatürk bile tek parça bir Türk kimliği yaratabilmek için Türk milliyetçiliği­nin içinde belli bir derecede ‘Batı karşıtlığına’ müsamaha gös­termişti. Berktay’a göre Türk milliyetçileri bağımsızlığı özgürlüğe tercih ettiler ve sonuç olarak Batı’nın özgürlük ve insan hakları gibi değerleri Türkleri bölmek için haince planlar olarak görülmeye başlandı.”

Tarihsellikten yoksun bu değerlendirmenin üzerinde duracak değiliz. Berktay’ın ABD kriptosunda yer alan bir başka değerlendirmesine dikkatinizi çekmek istiyoruz:

ERDOĞAN – BÜYÜKANIT – BAŞBUĞ UZLAŞTI MI?

Berktay’ın teorisi, Erdoğan’ın elinde 2005 yılının Kasım ayında Şemdinli’de gerçekleşen olaya Başbuğ’un dâhil oldu­ğunu gösteren kanıtlar olduğu ve bu kanıtları ordunun ken­di içindeki Ergenekon destekçilerini korumaya son vermesini sağlamak için kullandığı…

Berktay, kriptoda Büyükanıt, Başbuğ ve Erdoğan’ın Ergenekon’un tasfiyesinde uzlaştıklarını iddia ediyor ve “Ordu, Ergenekon’la bağlarını kesmeye başladı” diyor.

Pehlivan ve Terkoğlu’nun yorumu şöyle: “Son üç yılda TSK aleyhinde doğruluğu tartışmalı belgelerin, Berktay’ın gazetesi Taraf’ta yayınlandığı hatırlanırsa Berktay’ın iddia ettiği uzlaşma daha ilginç bir hal alıyor. Gördüklerimiz hayalden mi ibaretti? Yoksa Berktay ya­nıldı mı?”

Odatv yöneticileri Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan “Sızıntı” kitabı çok ses getirecek!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Şubat 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ABD ORG. KIVRIKOĞLU’NA NASIL BAKIYOR?

Ufuk Ötesi okurları anımsayacaktır. 27 Ağustos 2011’de bu köşede “AKP, Türk tarihini kimlere yazdırmaya kalkmış?” diye sormuş
ve yanıtını bizzat AKP’nin ilk Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ın ağzından vermiştik:

Talat’ın Cumhurbaşkanı olduğu dönemde ise karşılıklı anlaşma ile tarihin tarihçiler tarafından yeniden yazılmasına karar verildi. Buna göre iki savaş arası dönem Bulgar bir tarihçi tarafından ve İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem ise Romanyalı bir tarihçi tarafından yazılacaktı.

ABD-AB FONLU TARİH KİTAPLARI

Yazımız üzerine değerli bir okurumuz bizi uyardı. Meğer Yaşar Yakış’ın bahsettiği kitaplar ABD ve AB fonlarıyla dört cilt halinde yayımlanmış:

1. Kitap: Osmanlı İmparatorluğu – Bogdan Murgescu ve Halil Bektay

2. Kitap: Güneydoğu Avrupa’da milletler ve devletler – Mirela Luminita Murgescu

3. Kitap: Balkan Savaşı – Valery Kolev ve Christina Koulouri

4. Kitap: İkinci Dünya Savaşı – Kresimir Erdelja Kitaplar, belirtildiği gibi Bulgar ve Romen tarihçiler tarafından yazılmış… Yaşar akış’ın Halil Berktay’dan ne Türk olarak ne de tarihçi olarak hiç bahsetmemesi, sanırım sizin de dikkatinizi çekmiştir.

KİTAPLAR GİZLİ ABD BELGESİNDE

Gelelim ABD’nin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu’na nasıl baktığına?

Wikileaks, 21 Şubat 2007 tarihli Lefkoşa çıkışlı bir ABD belgesi yayımladı. Belge yukarıda belirttiğimiz kitaplara paralel olarak
yazılan, her iki kesimin yeni tarih ders kitaplarıyla ilgili…

Belgede oldukça dikkat çeken tartışmalar var. Yerimizin sınırları nedeniyle bir kaçını anımsatacağız:

Öncelikle ABD’li yetkililerin, tarih kitaplarının hızla değiştirilmesinin neden gerektiğini belirten şu saptamasına dikkat ediniz: “2004’teki yeniden birleşme Annan Planı referandumunda, tüm nüfusa oranla 25 yaş altı Kıbrıslı Rumların daha büyük oranda reddetmeleri sürpriz değildir.”

Belgeye göre, Rum kesiminden kitaplara yoğun tepki var. Örneğin Rum yetkililer, kitap taslağında “bölümlenme” diye yazılan 1974
Kıbrıs çıkartmasının, “Şiddetle, Kıbrıs’ın kanunsuz bölünmesi” diye değiştirilmesini istemiş.

Yine Rum yetkililer, Kıbrıs’ın kuzeyinin “Türkiye’nin işgali altındaki Kıbrıs Cumhuriyeti Toprağı” olarak, güneyinin de “Kıbrıs Cumhuriyeti Özgür Bölgesi” olarak isimlendirilmesini istemiş.

ABD’li yetkililer, kitaplara sadece Güney’den gelen itirazları değil, Kuzey’den gelen itirazları da Washington’a iletmişler:

ABD: KIBRIKOĞLU MİLLİYETÇİLİĞİ KÖRÜKLÜYOR

Belgede şimdiki Kara Kuvvetleri Komutanı olan dönemin Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Org. Hayri Kıvrıkoğlu’nun hem güneyin hem de kuzeyin kimi kurumlarının değerlendirmelerine tepki gösterdiği belirtiliyor.

ABD’nin Lefkoşa Büyükelçiliği, Org. Kıvrıkoğlu’nu “milliyetçiliği körüklemekle” ve “Kıbrıs sorununa bütünlüklü bir çözüm bulmak için gereken yapıcı atmosferin oluşmasını engellemekle” suçluyor.

ABD: KIVRIKOĞLU ÇÖZÜME KARŞI

ABD, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı’nın, KKTC’nin Türkiye’nin bir parçasıymış gibi davrandığından yakınıyor.

ABD’ye göre Org. Kıvrıkoğlu tarih kitaplarının değiştirilmesine iki nedenle karşı çıkıyor: Birincisi Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ı iğnelemek, ikincisi de KKTC’nin kalıcı olacağının mesajını vermek için.

ABD görevlilerinin Washington’a raporladıkları en dikkat çeken saptamaları ise tarih kitaplarına karşı çıkan Org. Kıvrıkoğlu ile Rumların hedefinin ortak olduğu. ABD’li görevlilere göre bu ortak hedef, Kıbrıs sorununa bütünlüklü çözümü engellemek!

Anlaşılan Washington, Annan Planı’na itiraz eden Türk ulusalcıları gibi, Annan Planı’nı reddeden Rum varlığı gerçeğini de üç yıl sonra bile unutmamış!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
20 Ekim 2011

, , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın