Posts Tagged Kenan Çamurcu
YEŞİL GLADYO
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 07/01/2013
Eren Erdem’le İbrahim Horuz’un Ulusal Kanal’daki Ezber Bozanlar programına konuktuk önceki gece… Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek, Caferi Selahattin Özgündüz ve Yazar Kenan Çamurcu’yla 5 saat süren program boyunca ağırlıklı olarak Suriye eksenli gelişmeleri konuştuk.
Konukların AKP’nin Suriye politikasına yaptıkları eleştiriler hem çok önemliydi hem de emperyalizm ile İslamcı kesimlerin ilişkisi açısından oldukça dikkat çeken saptamalarla doluydu. Bu nedenle hem Aydınlık okurları için özetleyelim, hem de bu önemli saptamaları yazılı olarak kayda geçirelim istedik.
‘ERDOĞAN, KUDÜS’Ü İSRAİL’E BAŞKENT YAPACAK’
AKP hükümetinde Başbakan Yardımcısı olarak yer alan Abdüllatif Şener’in söyledikleri oldukça çarpıcıydı. Şener, Erdoğan’ın uyguladığı politikaların, fiilen İsrail’in Kudüs’ü başkent yapmasına yönelik olduğunu savundu.
AKP hükümetine seslenen Abdüllatif Şener, “Haçlı ordusuna Müslüman bir ülkeyi bombalatmak, hangi kitabın neresine uyar!?” dedi. Şener Suriye’deki “muhalefete” dikkat çekerek çetelerin yüzde 80’inin Suriyeli olmadığını da belirtti.
Şener’in şu saptaması ise İslamcı çevreler tarafından mutlaka sorgulanmalıdır: “NATO Patriotları, yabancı askerler Türkiye’ye geliyor, ses yok. Bu nasıl bir tablo? Patriotlar bu hükümetten önce, Ecevit hükümeti döneminde gelseydi, her Cuma eylem olurdu. Camilerden çıkan Müslümanlar Patroitları getireni de protesto ederdi.”
Eski Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in şu saptaması ise AKP’ye oy verenler tarafından mutlaka üzerinde düşünülmelidir: “AKP’nin izlediği Suriye politikası ne insanidir, ne İslamidir, ne de millidir.”
‘ABD, TÜRKİYE-İRAN SAVAŞI İSTİYOR’
Eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek, Abdüllatif Şener’in çarpıcı konuşmasına değinerek “sizin seslendiğiniz bu isimler, muhataplarınız, uluslararası bir tezgâhın parçası olmasalardı eğer, onlar da sizin gibi konuşabilirlerdi” dedi.
“İran direnişin merkezidir” diyen Namık Kemal Zeybek, emperyalizmin Türkiye ile İran’ı çatıştırmak istediğine dikkat çekti. Zeybek’e göre Şii-Sünni eksenli bir savaşla bölge yeniden tanzim edilmek isteniyor.
Namık Kemal Zeybek, Kürecik Radarı ile Patriot füzelerinin de Şeytan’ın iki gözü olduğunu belirtti.
Zeybek, AKP hükümetinin Suriye için yaptığı “Alevi diktatörlüğü” suçlamasının doğru olmadığını, Esad ailesinin Alevi olduğunu fakat Suriye devlet yönetiminde Sünnilerin çoğunluk olduğunu belirtti. Zeybek Suriye’yi suçlayanlara şu soruyu yöneltti: “Türkiye’de bir tek Alevi Bakan var mı? Alevi Vali var mı? Alevi müsteşar var mı?”
Namık Kemal Zeybek’in şu saptaması ise İslamcılık ve emperyalizm ilişkisi bakımından oldukça çarpıcıydı: “Emperyalizme direnen Hugo Chavez, Allah’a, emperyalizme teslim olan Müslümanlardan daha yakındır.”
‘SURİYE ÜZERİNDEN GLADYO İNŞA EDİLİYOR’
Hafta içi Hizbullah lideri Nasrallah’la görüşen Caferilerin lideri Selahattin Özgündüz ise Gazze direnişi örneğini vererek ABD ve İsrail’den korkulmaması gerektiğini belirtti.
Özgündüz, Tayyip Erdoğanların her ne kadar ecdat vurgusu yapsa da, gerçekte İngilizlerin piyonu olarak ecdadımızı arkadan hançerleyen Vahabi Suud ailesiyle işbirliği yaptığına dikkat çekti. Selahattin Özgündüz, Suriye’de Esad’a karşı silahlı eylem yapanların terörist olduğunu, çoluk çocuk demeden katliam yaptıklarını, ABD’nin piyonları olduklarını belirtti.
Yazar Kenan Çamurcu NATO patriotları konusunda oldukça dikkat çeken bir değerlendirme yaptı. Çamurcu, bugün Türkiye’de Suriye meselesi ve NATO faaliyetleri üzerinden “Yeşil Gladyo” inşa edildiğini belirtti!
BİR TEK AYDINLIK
Eski Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek program öncesi sohbetimizde Aydınlık gazetesini çok beğendiğini, eğer tek bir gazete alacaksa, Aydınlık’ı aldığını belirtti. Zeybek Aydınlık ve Ulusal Kanal’ın neden güçlü bir muhalefet yapabildiğini, diğer konuklara şöyle izah etti: “Çünkü tek bir ‘patronu’ yok, binlerce ‘sahibi’ var!”
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
7 Ocak 2012
DAVUTOĞLU’NUN YENİ OSMANLI TUZAĞI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 15/04/2012
Suriye’ye saldırı pususunda bekleyen AKP’ye, İslamcı çevrelerden neden itirazlar yükselmiyor? Elbette Kenan Çamurcu, Eren Erdem ve İhsan Eliaçık gibi isimler bu konuda bayrak dalgalandıranların başında geliyor… Bir de şair Sezai Karakoç’un çıkışı boy gösterdi bu hafta. Yeterli mi? Elbette hayır!
Peki, AKP’ye körü körüne yandaşlığın sonucu mudur bu sessizlik? Başka etkenler yok mudur?
Kanaatimizce bu konuda en önemli etken AKP’nin, ABD’nin Ortadoğu planlarını sanki kendi yeni Osmanlıcı politikalarıymış gibi sunabilme becerisinde; daha doğrusu bunu yutturabilmesinde…
Suriye konusunda Tayyip Erdoğan’dan daha hevesli olan Ahmet Davutoğlu’nun bu konudaki söylemlerini inceleyeceğiz bugün:
100 YIL SONRA ORTADOĞU’YA GİRME HEDEFİ
1.) Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Ortadoğu’da “yüzyılın muhasebesi yapıldığını” belirterek hedefini ilan etti: “Ortadoğu’dan çıkışımızın 100. yılı… 1911 ile 1923 yılları arasında nereleri kaybetmişsek, hangi topraklardan çekilmişsek 2011 ile 2023 yılları arasında o topraklarda tekrar kardeşlerimizle buluşacağız. Uluslararası düzeni de yeniden inşa edeceğiz.” (Yeniçağ, 22 Ocak 2012)
2.) Davutoğlu, “Ortadoğu Birliği” diye isimlendirilen Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Suriye arasında imzalan deklarasyon sonrasında yaptığı açıklamada “İnşallah zamanla bu diğer bölge ülkelerini de kapsayacak şekilde gelişecektir” dedi. (Sabah, 11 Haziran 2011)
3.) Davutoğlu, Washington’da kendisiyle röportaj yapan gazeteci Jackson Diehl’e “Osmanlı milletler topluluğu” hedefini anlattı: “İngiltere eski sömürgeleriyle bir milletler topluluğu halinde, neden Türkiye eski Osmanlı topraklarında, Balkanlarda, Ortadoğu ve Orta Asya’da yeniden liderlik kurmasın?” (Washington Post, 7 Aralık 2010)
Davutoğlu’nun 2001 tarihli “Stratejik Derinlik” kitabından başlayarak bu konuda sayısız demecine rastlamak mümkün. Biz son iki yıldan üç demeçle yetinelim.
“ALT BÖLGESEL DÜZEN” KURMA GÖREVİ
Gelelim bu görüşlerin ne kadar yerli olup olmadığını sorgulamaya.
Ancak biz yorumlamayalım, bizzat Davutoğlu yanıtlasın sorumuzu: “ABD ile Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, enerji güvenliği konularına ilişkin yaklaşımımız neredeyse aynıdır. O yüzden ABD ile ilişkilerimizde önümüzde altın bir işbirliği dönemi var. Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak ve bu da soğuk savaş sonrasının yenidünya düzeni olacaktır.” (Anadolu Ajansı, 21 Mart 2009)
Danışman Davutoğlu’nun bu vaadinden hemen sonra Dışişleri Bakanı olarak atandığını da belirtelim!
Davutoğlu’nun ABD adına “alt bölgesel düzenler kurma” görevini tarif ettiği bu vaadinden sonra, lütfen yukarıya çıkın ve “yeni Osmanlıcılık” demeçlerini yeniden okuyun. Ve o demeçlerin ne kadar yerli olup olmadığına karar verin.
ABD’NİN ORTADOĞU’DAKİ ÖZENDİRİCİ MODELİ
Obama ile birlikte ABD’nin Türkiye’yi “model ortak” ilan ettiğini biliyoruz. Ancak ABD’nin AKP Türkiye’sine verdiği isimler bununla sınırlı değil.
Örneğin Amerikan – Türk Konseyi Başkanı James Holmes, “Türkiye’nin Ortadoğu’da özendirici model olabileceğini” belirtiyor. (Akşam, 8 Şubat 2010)
Örneğin “Center for American Progress” uzmanı Brian Katulis raporunda “ABD’nin Ortadoğu ajandası için Türkiye’ye ihtiyacı var” diyor. (Atlantic Community, 23 Kasım 2009)
Örneğin New York Times’ın eski Ortadoğu büro şefi Stephen Kinzer, “Türk diplomatları Amerikalıların gidemediği yerlere gidebiliyor, konuşamadıkları gruplarla konuşup onların yapamadığı anlaşmaları yapabiliyor” diyor. (Guardian, 15 Haziran 2010)
Amerikalılar AKP’yi Şam – Tahran bağını koparması için Suriye’yle yakınlaştırdıkları dönemde Türkiye’ye “kolaylaştırıcı”, İran’la uranyum takası sırasında ise “yumuşatıcı” ismi veriyorlar!
GÖREVLİLERİN HAZİN DURUMU
“Yeni Osmanlıcılık” sözlerinin aslında Büyük Ortadoğu Projesi’ne taşeronluk yapan AKP’nin İslamcı taban üzerine örttüğü perde olduğunu, en iyi AKP’ye bu görevi veren Amerikalılar biliyor.
O yüzden de Davutoğlu, Wikileaks’in yayımladığı bir ABD kriptosunda “Neo-Osmanlı İslamcı fantezilerde kaybolmuş” diye niteleniyor!
Yani görevi veren, görevliyle yeri geldiğinde eğleniyor!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Nisan 2012
ERDOĞAN – GÜL KAVGASI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 22/01/2012
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi, tarafları gittikçe birbirlerine karşı keskinleştiriyor.
Gül, görev süresinin 5 yıl olmasını isteyerek, ikinci kez Cumhurbaşkanı olmak istiyor. Erdoğan ise Gül’ün süresinin 7 yıl yapılarak, 2014 yılında, yani Başbakanlığının sonunda Çankaya’ya çıkmak istiyor.
Bu durum, iki tarafın da ellerindeki kozları sırasıyla masaya sürmesine neden oluyor.
GÜL, CHP’Yİ GÖREVE ÇAĞIRDI
Erdoğan, Cumhurbaşkanı Seçimi Kanun Tasarısı’nı TBMM’den çıkarttırarak bu konuda önemli bir hamle yaptı ve Gül’ün önünü kesip kendi önünü açtı.
Gül, bu hamle karşısında CHP’ye sarıldı ve şu şaşırtan açıklamayı yaptı: “Herhalde ana muhalefet partisi Anayasa Mahkemesi’ne gidecektir.”
AKP’li Cumhurbaşkanının, AKP kanununu engellemek için CHP’yi göreve çağırması kuşkusuz kavganın büyüklüğünü göstermektedir.
‘ERDOĞAN’IN GERİ DÖNMESİ ŞAŞIRTTI’
Tarafları en iyi tanıyan isimlerden İslamcı yazar Kenan Çamurcu’nun içeriden bilgiye dayandığı anlaşılan yorumları dikkat çekici.
Erdoğan’ın başkanlığı döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne politika ve proje üreten isim olan Çamurcu’nun cumhurbaşkanlığı kavgasına dair sosyal medya twitter’da söylediklerini yorumsuz aktarıyoruz:
“Başbuğ’un tutuklanmasında Erdoğan’ın taraf değil, hedef olduğunu söylemiştik. Başbuğ’u tutuklayan irade Erdoğan’a da dokunur.
“AB(D) mihver güçleri Erdoğan’ı ne başkan, ne de cumhurbaşkanı olarak istiyor. Modernleşme/batılılaşma rolünün sonuna geldiğini söylüyor.
“Gül, oyun dışı kaldığını sandığı Erdoğan’ın hırsla geri dönmesine anlam verememiş gözüküyor. Kendisinin aday yapılmama hamlesine de öfkeli.
‘GÜL’ÜN SEÇENEĞİ: PARTİ KAPATMA’
“Gül’ün Anayasa Mahkemesi’nde cumhurbaşkanlığı yasasına yama girişimini iptal ettirme hamlesinin hizasında parti kapatma seçeneği de var.
“AKP’ye kapatma davası açıldığında Gül dâhil, odaklar kıyameti koparır ama davanın yürümesine de kimse müdahale edemez. Dava partiyi çözer.
“Gül, AB(D) mihver güçlerinin lideri gözüküyor. Liberaller, Gülenci muhafazakârlık ve CHP bu bayrak altında toplanacaktır.
“Meclis Erdoğan’ın, devlet aygıtı Gül’ün. Gül, elindeki aygıtla Meclis’i çalışmaz hale getirebilir(di). Bu mecraya girildi.”
TÜRKİYE’NİN KENDİ SEÇENEĞİ VAR
Devlet yönetme ciddiyetsizliği içinde devlet aygıtına hâkim olma ihtirası taşıyanların, masada bırakarak hallettiklerini sandıkları “Cumhurbaşkanının görev süresi” ayrıntısı, şimdi savaşın nedenini oluşturuyor.
Türkiye elbette “Erdoğan mı, Gül mü” diye bir seçeneksizliğe mahkûm değildir.
Gül’ü de, Erdoğan’ı da Türkiye’nin son 10 yılına monte eden kuvvetin, yani ABD’nin gerilemesi, bölgemizde zayıflaması, mutlaka yeni seçenekler oluşturacaktır.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
22 Ocak 2012
28 ŞUBAT’A DAİR 6 YANLIŞ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 19/12/2011
Eren Erdem, Kenan Çamurcu, Yılmaz Yunak ve Prof. Dr. Anıl Çeçen’le birlikte katıldığımız “NATO ve İslamcı hareketler” konulu programda 28 Şubat konusu da açıldı. Ulusal Kanal’da, İbrahim Horuz’un yönettiği “Gündem Özel” programında, dört konuk da 28 Şubat’a karşıydı. Programın ana konusu olmadığı için, 28 Şubat’ı özetle ve bazı köşe taşlarıyla savunduk.
Bugün de buradan devam edelim ve 28 Şubat’a dair bilinen yanlışları doğrultalım:
28 ŞUBAT HAÇLI-İRTİCA KARŞITIYDI
YANLIŞ 1: 28 Şubat İslam karşıtıydı.
DOĞRU 1: 28 Şubat İslam değil Haçlı-İrtica karşıtıydı. 28 Şubat, ABD’nin yeşil kuşak ve ılımlı İslam politikasına karşı mücadeleydi.
YANLIŞ 2: 28 Şubat İran karşıtıydı.
DOĞRU 2: 28 Şubat İran karşıtı değildi, tersine Avrasyacılığı savunuyordu. Türkiye’ye bir de Avrasya yönelimi kazandırdı. İran’la güvenlik anlaşmaları 28 Şubat’la başladı.
YANLIŞ 3: 28 Şubat meşru ve seçilmiş bir hükümete karşı darbeydi!
DOĞRU 3: Refahyol iktidarı meşru değildi! Geçenlerde sorgulanıp, ifadelerine resmiyet kazandırılan Mehmet Eymür, çok önemli bir sırrı ifşa etti. Doğru Yol Partisi’nin Genel Başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tansu Çiller, İsrail’de, Eymürleri de kapıda bırakarak, MOSSAD’la toplantı yapmıştı!
Oysa başbakanlar başbakanlarla, istihbaratçılar da istihbaratçılarla toplantı yapar. Peki, Çiller’in sıfatı neydi?
Nitekim Aydınlık, Çiller’in MOSSAD’la toplantısından önce bile büyük bir kampanya yapmış ve ajanlığını belgelemişti.
“Başbakan” Çiller’in MOSSAD’la toplantısı bile Refah Partisi ile Doğru Yol Partisi’nin oluşturduğu hükümetin meşru olmadığına dair tek başına yeterli bir olgudur!
28 ŞUBAT AMERİKANCI DEĞİLDİ
YANLIŞ 4: 28 Şubat Amerikancıydı.
DOĞRU 4: 28 Şubat Amerikancı değildi, tersine Türkiye’nin Avrasya içinde, Rusya ve İran ile de ittifaklar oluşturması gerektiğini savunuyordu. Nitekim ABD, 28 Şubat kararlarından önce, Türk Ordusu’nun hizadan çıktığını savunuyordu. (Hasan Bögün, ABD ve AB Belgeleriyle Türk Ordusu, Kaynak Yayınları, 1. Basım, 2006)
28 Şubat Amerikancı değildi, tersine, Susurluk’ta ortaya çıkan Amerikancı Gladyo’yla mücadele demekti.
YANLIŞ 5: 28 Şubat ABD darbesiydi.
DOĞRU 5: Evet, 28 Şubat, 28 Şubat içindeki Truva atlarıyla bir ABD darbesine dönüştürülmeye çalışıldı. Ancak 1997’de Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı ve 1998-1999’da da Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu bunun bir darbeye dönüşmesine ve rotasının değiştirilmesine engel oldular. Nitekim ABD’nin Somali’de parlattığı Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir’in Genelkurmay Başkanı olmasının önü kapatıldı, 1. Ordu komutanlığından sonra, ekibiyle birlikte emekli edilerek tasfiye edildi.
28 Şubat’a dair belleklerde yer eden kimi “demokrasi” dışı yanlışların sahibi ve sorumlusu Çevik Bir’di! Ancak aynı Bir, sözde “darbe karşıtlığıyla” mücadele edildiği söylendiği yeni dönemde iktidarla yakın temas halindeydi.
28 ŞUBAT TAYYİP’İ DEĞİL, ECEVİT’İ İKTİDAR YAPTI
YANLIŞ 6: 28 Şubat Tayyip Erdoğan’ı doğurdu.
DOĞRU 6: 28 Şubat Tayyip Erdoğan’ın değil, Bülent Ecevit’in iktidar olmasına olanak sağladı.
Tayyip Erdoğan’ı 12 Eylül doğurdu! Erdoğan, 28 Şubat’tan çok önce ABD’nin adayıydı. Aydınlık dergisi, 21 Ekim 1996 tarihli sayısında, yani 28 Şubat 1997’den önce bile şu kapakla çıkmıştı: “Abramowitz Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor.”
Nitekim İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bu kapaktan bir süre sonra da Cumhuriyet gazetesinin kendisiyle yaptığı söyleşide, ABD’nin Erdoğan’ı başbakanlığa, Gül’ü de Dışişleri Bakanlığı’na hazırladığına dikkat çekmiş ve Türkiye’yi daha o zamandan uyarmıştı.
28 ŞUBAT AB KAPISINDA BİTİRİLDİ
Ve sonuç olarak, Avrasyacı yönelimi olan 28 Şubat, Türkiye Aralık 1999’da AB’ye aday üye yapılarak, fiilen, kısa sürede bitirildi. Çünkü dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Türkiye’nin Avrasya’ya kaymaması için AB kapısına bağlanması gerektiğine Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’i ve Ecevit-Bahçeli-Yılmaz üçlüsünü ikna etti!
28 Şubat’ın asıl eleştirilecek yanı yetersizliğiydi. Bu yetersizlik, birincisi, halkla gerektiği oranda birleşememesinden, ikincisi de milli bir hükümet tasarımı oluşturamamasından kaynaklanmıştır.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
19 Aralık 2011
NATO’CU İSLAMCILIK
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 04/12/2011
Cuma akşamı Ulusal Kanal’daki Ufuk Ötesi programımın konuğu İslami camianın en birikimli yazarlarından Kenan Çamurcu’ydu. Kendisiyle hem program öncesinde hem de program esnasında günümüzün İslamcı çevrelerini tartıştık. Doğrusu içeriden birinin söyledikleri kafamı çok açtı.
ERGENEKON SORUŞTURMASI, İSLAMCILARI DA DÖNÜŞTÜRDÜ
Örneğin uzun zamandır yanıtını aradığım sorulardan biri şuydu: Neden bizim İslamcılarımız Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesine, Libya’nın NATO tarafından bombalanmasına ve şimdi de Suriye’ye dış müdahale hazırlığı yapılmasına itiraz etmiyorlar? AKP tüm bu İslami çevreleri bu saldırılara nasıl ikna etti, ediyor?
Kenan Çamurcu, önce şu saptamayı yaptı. Ona göre İslami çevreler, aslında Irak’a saldırıya karşı çıkmıştı, nitekim 100 AKP milletvekilinin 1 Mart tezkeresine karşı çıkması da bu nedenleydi. Kenan Çamurcu’ya göre kırılma 2007-2008 dönemiydi.
Ergenekon soruşturması sadece ulusalcı ve Kemalist çevreleri hedef almamıştı Çamurcu’ya göre, aynı zamanda İslamcı çevreleri de “dönüştürmüştü.”
İslami kesimde, Ergenekon soruşturması üzerinden, “Ulusalcılar, Kemalistler bizi ezecekler, 40 yıllık siyasi birikimlerimiz yok olacak, siyaseten çıktığımız mevkiler elden gidecek” gibi korkuların hâkim kılındığı bu süreç, İslami kesimde köklü bir dönüşüme neden olmuş Kenan Çamurcu’ya göre. İşte bu dönemden sonra İslamcı çevreler, AKP’ye daha çok sarılmış ve bunun sonucu olarak da NATO’cu İslamcılık gelişmiş.
TÜRK – İSLAM SENTEZİ
Gelişmiş diyoruz, çünkü Kenan Çamurcu’ya göre ortaya çıkması çok önce. Çamurcu burada da esas olarak 12 Eylül’ü temel alıyor ve 12 Eylül’le birlikte ABD’nin inşa ettiği “Türk – İslam sentezi”nin NATO’cu İslamcılığı doğurduğunu belirtiyor.
Kenan Çamurcu, o günlerde kendilerini “Türk – İslam sentezi” sözü üzerinden eleştiren solculara nasıl kızdıklarını, ama bugün baktığında, bu suçlamanın haklı olduğunu, çünkü gerçek bir olgu olduğunu da büyük bir erdemle ifade ediyor.
Çamurcu’nun şu sorusu saptamasına büyük destek veriyor: İslamcılarımız Afganistan’a gitti, Bosna’ya gitti, Çeçenistan’a gitti ama neden Filistin’e gitmedi?
Soru oldukça anlamlı ve ağır bir yanıt yüklü!
Kenan Çamurcu İslamcılarımızın bu ülkelere, SSCB / Rusya’ya karşı ama ABD’nin yanında savaşmaya gidildiğine dikkat çekiyor! Ama Filistin’e gidilmiyor, çünkü Filistin adına savaşmak ABD çıkarına değil!
KENAN ÇAMURCU ve EREN ERDEM’LE PROGRAM
Program bitiminde Ufuk Ötesi’nden sonra başlayacak Ezber Bozan programının sunucusu ve köşe komşum Eren Erdem’le karşılaştık. Çamurcu ve Erdem, aynı dergilerde, aynı internet sitelerinde yazılar yazmışlar, birbirlerini biliyorlar ama Ulusal Kanal’da ilk defa karşılaştılar ve tanıştılar.
Eren Erdem de, Kenan Çamurcu’nun saptamalarına büyük önem verdi. Bu konuyu daha da derinleştirmeyi, önümüzdeki haftalarda hem Kenan Çamurcu’yu hem de Eren Erdem’i birlikte konuk ederek NATO’cu İslamcılık meselesini derinleştirmeyi, bu kesimlerle tartışmayı kararlaştırdık.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Aralık 2011