Posts Tagged Ahmet Özer
Pekeke
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 19/07/2025
Türkiye’yi ne PKK bölebilir ne de Kürtler. Türkiye’yi (potansiyeli açısından) Türkiye’yi yönetenler bölebilir, Türkiye’yi “Kürt karşıtı ırkçılar” bölebilir.
Elbette onlar da son tahlilde bölemez, böldürtmeyeceğiz. Sadece potansiyel farklarına işaret ediyorum.
Peki neden mi bu girişi yaptım? Anlatayım:
Açılımın gereği
Biliyorsunuz, Türkiye’deki son açılımın hem dış hem iç boyutunun olduğunu önemle belirtiyorum: Açılım 1 Ekim’de Bahçeli’nin DEM’lilerle tokalaşması ve 22 Ekim’de “Öcalan gelsin TBMM’de konuşsun” demesiyle başlarken, İdlib’de ABD ve Türkiye destekli gruplar Şam’a yürüyüşe geçmenin son hazırlıklarını yapıyor, İstanbul’da da CHP’yi hedef alacak operasyonların ilki 30 Ekim 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’e operasyonla başlıyordu.
Ahmet Özer hem terör hem yolsuzluk iddiasıyla tutuklandı. Aylar sonra 14 Temmuz’da açılımın yeni aşaması gereği terör suçundan tahliye edildi (Yolsuzluk suçlamasından tutukluluk hali devam ediyor). Çünkü hem siyaset yapan CHP’li Ahmet Özer’i terörist ilan edip, hem de PKK’lilere siyaset yolu açılmasını savunmak bir arada yürütülemezdi.
Ahmet Özer’e suçlama
Duruşmadaki ilginç bir suçlama, asıl gelmek istediğim yere işaret ediyordu:
Ahmet Özer’i terörist olmakla suçlayan Erkan Çakır isimli bir tanık var. Bu şahıs CHP’nin eski Muş Gençlik Kolları Başkanı. Aynı zamanda CHP’nin kurultay davasının da tanıklarından.
Çakır, Ahmet Özer’in terörist olduğunu nasıl anlamış, biliyor musunuz? Mahkemede aynen şöyle söyledi: “Bizim bölgede söyleyişte farklılık oluyor. Özer ‘Pekeke’ diyor, biz ‘Pekaka’ diyoruz. Örgüt üyeliği buradan yeterince belli oluyor” (Cumhuriyet, 14.7.2025).
Özel harpçi kafası
Ne acı ki böyle bir “ayrım” var ve ne yazık ki bu ayrımın kaynağı Türk devletinin psikolojik savaş merkezi…
Evet, özel harpçiler, “Kürtler Pekeke diyor” diye ”Türkler için Pekaka’yı” bir fark olarak icat etti. Böylece Pekeke diyen örgütçü, Pekaka diyen Türkiyeci oldu!
Halbuki Türkçe açısından doğrusu Pekeke’ydi. Olsun, bir özel harpçinin ifadesiyle, örgüte böylece “kaka” denmiş olacaktı! Bunu savunana “peki KKTC’nin söyleyişini neden hiç hesaba katmıyorsunuz” diye sormuştum da, biraz düşünüp, “o kısmı çok önemli değil” demişti.
Türkçeyi doğru kullanmaya çalışan 12 kitaplı bir yazar, üç binden fazla makale yazan bir gazeteci ve yüzden fazla kitabı yayına hazırlamış bir editör olarak ben de Pekeke diyorum. Ve sırf bu nedenle “bölücü”, “gizli örgütçü” ve “PKK’li” ilan ediliyorum hemen her gün. Özellikle YouTube kanalımdaki yayınların altında böyle sayısız suçlama var.
Ne mücadele!
Ne yazık ki bu anlayış 80’lerle sınırlı değil, bugün de sürüyor. Anımsayacaksınız, açılım yokken, yani topu topu altı ay önce, iktidar YPG’yi, İngilizce telaffuz ediyordu, “vaypici” diyordu. Neden İngilizce? Sırf PKK’ye “kaka” diyebilmek için Türkçeyi doğru kullanmayanlar gibi, örgüte “piç” demek için İngilizcesini tercih ediyorlardı çünkü!
Terörle ve teröristle ne mücadele ama! Örgüte kaka, piç deyip, örgütün başına “bebek katili” deyip, şimdi konumunu “kurucu önder”e yükselttiler, TBMM’de konuşmaya davet ettiler!
Harf kanunu ne diyor?
Türkçeye, diline sahip çıkmayıp bu psikolojik savaşa yenilenlere ısrarla anlatmaya çalışıyorum:
Türkçede ”ka” sesi yok, ”ke” sesi var. 1 Kasım 1928 tarih ve 1353 sayılı “Türk harflerinin kabulü ve tatbiki hakkında kanun”dan başlayarak, “8 Ocak 2004 günü Türk Dil Kurumu (TDK) İmla Kılavuzu Çalışma Grubu tarafından belirlenen ve TSE tarafından Nisan 2005/TS 13148 numaralı belge ile standart hale getirilen Türk Kodlama Sistemi”ne kadar tüm resmi belgeler, Türkçede ”ka” sesinin olmadığını, ”ke” sesinin olduğunu belirtir. Piyasada edinebileceğiniz hemen tüm “ana yazım kılavuzları”nın giriş kısmında yer alan “Türk alfabesi levhası”nda da bu harfin “ke” diye okunduğunu görebilirsiniz. TDK’nin internet sitesinde yer alan “Ses, Harf ve Alfabe” köşesinde de, harflerin nasıl okunduğunu inceleyebilirsiniz.
Sonuç olarak dile sahip çıkmak, dili doğru kullanmak, ülkeyi iyi savunabilmenin de gereklerindendir. Öcalan’ı “kurucu önder” yaptıktan sonra, en milliyetçi Bahçeli Pekaka dese ne olur, demese ne olur!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
19 Temmuz 2025
CHP’yi “plana” zorlama operasyonu
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 31/10/2024
Erdoğan-Bahçeli’nin “Öcalan açılımı” başlattığı şartlarda, CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in KCK’lilerle irtibatı iddiasıyla tutuklanmasının tek anlamı var: AKP-MHP ittifakı CHP’yi “plana” zorlamaya çalışıyor.
Zira CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sürece genel çerçevede bir destek verse de, ”iş anayasa değişikliğine gelecekse biz orada yokuz” diyor.
Oysa Erdoğan’a asıl lazım olan yeni anayasadır. Kürt sorunu, açılım, çözüm süreci gibi başlıklar talidir, asıl konu Erdoğan’a sınırsız başkanlık yolu açacak yeni anayasadır.
CHP’nin komisyonlarına dahil olmadığı bir yeni anayasa sürecinden sonuç alınabilmesi olası değil. Erdoğan’ın istediği şu: CHP komisyona dahil olup sürece meşruiyet kazandırsın, sonra dilerse tabanı için “hayır” desin. “Nasılsa ondan sonraki süreç Kürtlerin oylarıyla yürütülür” diye düşünülüyor…
Operasyon aynı zamanda İmamoğlu’na
Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer’in 10 yıldır PKK/KCK’lilerle irtibatlı olduğu iddia ediliyor. Bu doğruysa devlet açısından durum vahimdir. Zira mesele Özer’in nasıl belediye başkanı adayı olabildiği ile sınırlı değildir, nasıl dekan ve rektör yardımcısı gibi üst düzey devlet memuru olabildiği de vardır…
Bu durumda ya “parti devleti mekanizmaları“ zafiyet içindedir ya da “parti devleti mekanizmaları” sonraki süreçlere koz biriktirmektedir!
Zira yukarıda da belirttiğimiz gibi bu esas olarak bir “CHP’yi AKP-MHP planına zorlama operasyonudur” ama aynı zamanda CHP içini hedef alan, İmamoğlu’na karşı da bir operasyondur.
Zira savcılığa ek olarak MHP’li yetkililerin de dillendirdiği “belediyelerin Kandil’e peşkeş çekildiği” iddiası operasyonun merkezindedir ve hedefi de İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’dur. Açık ki AKP-MHP ikilisi, plana zorlamada CHP içi dengeleri, cumhurbaşkanlığı yarışı gibi konuları da kullanmaktadır.
Erdoğan’ın planı
Bahçeli’nin “Öcalan’ın tecriti kalksın, umut hakkı verilsin, gelsin TBMM’de konuşsun” çağrısıyla süren “Öcalan açılımı”, daha önce de belirttiğimiz gibi esas olarak “Erdoğan’a sınırsız başkanlık yolu açma” açılımıdır; “Kürt sorunu”, “ABD-İsrail planını engelleme”, ”bölgede yeni oyun kurma” şeklindeki propagandalar, bu esası örtme amaçlıdır.
Diğer yandan Erdoğan’ın bu netameli süreç için sahaya “siyaseten çaresiz” Bahçeli’yi sürdükten sonra bir süre net açıklama yapmaması, gerek AKP içinde, gerek Cumhur İttifakı saflarında farklı yorumlandı, “Erdoğan’ın sürece destek vermediği” şeklinde algılandı.
Oysa Bahçeli’nin risk alarak başlattığı süreç, Erdoğan’ın sürecidir, Erdoğan içindir. Nitekim Erdoğan, konunun tartışılması ve kamuoyunda normalleştirilmesi durumuna paralel olarak adım adım konuştu, konuşmaktadır. Son olarak Bahçeli’ye büyük övgülerle teşekkür ederek sürece desteğini daha açık şekilde ilan etmiştir.
Başkanlık açılımı
Mesele başkanlıktır, diğer her konu bu konuya endekslidir. Bahçeli’nin “ne Kandil ne Edirne, adres İmralı’dan DEM’e uzansın” diyerek muhatap belirlemesi, meselenin başkanlık olmasıyla ilgilidir.
Anımsayın: İmralı, yani Öcalan 2013’te “başkanlık sistemine” destek vereceğini açıklarken, Edirne, yani Demirtaş 2015’te “seni (Erdoğan’ı) başkan yaptırmayacağız” demişti.
Yine Erdoğan’ın 2022’de “Edirne’deki (Demirtaş) İmralı’ya (Öcalan’a) hesap verecek” demesi de aynı bağlamdadır.
Özetle konu dün de Erdoğan’ın başkanlığıydı, bugün de…
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
31 Ekim 2024