Posts Tagged Bekir Bozdağ
MAHKEMEDEN KAÇAN BAŞBAKAN
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 10/04/2013
8 Nisan’da başlayan Ergenekon’dan çıkma süreci AKP hükümetini titretti!
Önce Başbakan Yardımcısı ve hükümet sözcüsü Bülent Arınç konuştu ve “yargı baskına uğradı” dedi. Bir diğer Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ on binleri “eşkıya”, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ise “zorba” olarak niteledi.
Halkını eşkıya ve zorba diye niteleyen bir yönetim, biliyoruz ki aslında sallanıyordur!
AKP’NİN KARARTILMIŞ ANLAŞMALARI
Başbakan Erdoğan ise dünkü grup toplantısı konuşmasında Silivri’de toplanan on binleri hedef aldı. Erdoğan yargıyı göreve çağırdı ve CHP’li 41 vekille ilgili “bize düşeni yapacağız” diyerek dokunulmazlıklarını kaldırma tehdidi savurdu.
Erdoğan, CHP’li milletvekillerinin “karanlık bir örgütün” kuyruğuna takıldığını söyledi. Kuşkusuz Erdoğan’ın bu açıklamasına İşçi Partisi yetkilileri gerekli yanıtı verecektir ancak biz şu kadarını söylemeliyiz: Bir siyasi partiyi “karanlık bir örgüt” diye suçlamaya kalkacak bir hükümetin önce Bush’la, Obama’yla, Powell’la yaptığı ve kararttığı “gizli anlaşmaları” açıklaması gerekir!
ERDOĞAN’DAN HÂKİME HAKARET
Başbakan Erdoğan’ın en çarpıcı ifadesi ise 8 Nisan için “bağımsız yargı saldırıya uğramıştır” demesiydi.
“Bağımsız yargıya” saldırı konusunda eline su dökülemeyen Erdoğan’ın “bağımsız yargı” savunmasına geçmesi, kuşkusuz en başta belirttiğimiz “titreme” nedeniyledir ve çaresizce söylenmiştir.
Gelin Erdoğan’ın “bağımsız yargıya” saldırılarından birkaçını anımsayalım:
1. Erdoğan, ilk hapis cezasını Hâkim’e hakaretten aldı. Erdoğan RP’den Beyoğlu Belediye Başkanı adayıyken 1989 yerel seçimlerini kaybetmesi üzerine sandık başkanı Eyüp 2. Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi Nazmi Özcan’a hakaretten hapis yattı.
Hakaretin tanıklarından dönemin Beyoğlu Mal Müdürlüğü Memuru Ahmet Aslan olayı şöyle anlatıyor: “Seçim kurulu üyesiydim. 27 Mart 1989 günü saat 4 sıraları idi, sayım yapıyorduk. Ve bu sayım da itiraz üzerineydi. O sırada şahsen tanıdığım RP’den Tayyip Erdoğan bulunduğumuz yere geldi, seçim kurulu başkanı olan Nazmi Özcan’a hitaben ‘Şu haline bak sarhoş, şu adalete bak kimlere kalmış, seni yakacağım, seni adli tıbba sevk ettireceğim. Seni süründüreceğim’ şeklinde sözler sarf etti.”
Erdoğan’ın “yargıya saygısı” burada bitmiyor elbette. 4 gün sonra 31 Mart 1989’da savcılığa ifade vermeye giden Erdoğan, tutuklanması istemiyle Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi’ne sevk ediliyor. Erdoğan, mahkemenin verdiği yemek arasını fırsat bilerek ve muhafızlık eden polisleri atlatarak(!) bekleme salonundan kaçıyor!
Evet, yanlış okumadınız. “Yargıya saygı” diyen Erdoğan yargıdan kaçıyor! Sonra ne oluyorsa ve kimler araya giriyorsa artık, gıyabi tutuklu olarak aranan Erdoğan, 27 Nisan 1989 günü duruşmaya geliyor ve tutuklanarak Bayrampaşa Cezaevi’ne gönderiliyor.
Ancak Erdoğan’ın hapisliği kısa sürüyor. Yargının birden hızlanası geliyor ve bir hafta sonra 4 Mayıs 1989 günü duruşma oluyor. Ve Beyoğlu 1. Asliye Ceza Mahkemesi, Erdoğan’ı 500 lira kefaletle serbest bırakıyor.
Yargılama sonunda Erdoğan 6 ay hapis ve 20 lira para cezasına çarptırılıyor. Hapis cezası 920 lira paraya cezaya çevriliyor ve tecil ediliyor.
ASIL AKP YASADIŞIDIR!
2. Erdoğan, Meclis’e girecek milletvekillerini belirlerken de yargıya çok saygılıydı. 3 Kasım 2002’de, her beş AKP’li milletvekilinden 1’i, yani 78’i dokunulmazlık zırhına kavuşmuş ve kovuşturmalardan kurtulmuştu!
3. Hâkime rüşvetten tutuklanan parti yöneticilerine, kaçak villa yapan bakanlara, meclis sıralarından kameralara yansıyan torpil belgelerine, kayıp trilyon davasına, belediyeden milletvekiline yapılan toprak peşkeşine, gazetecilere rüşvet olarak dağıtılan cep telefonlarına, hülle ile TRT’ye geçen vekil damatlarına, asfalt yolsuzluğuna, deniz feneri yolsuzluğuna değinmiyoruz bile!
4. Başbakan Erdoğan, Yargıtay Başsavcısının açtığı ve Anayasa Mahkemesi’nde görülen partisinin kapatma davası sırasında da yargıya çokça saygılıydı! Erdoğan’ın yargıya söylediklerine gazete arşivlerinden ulaşılabilir.
Ancak daha önemlisi, bu dava sonucunda Anayasa Mahkemesi’nin AKP’yi “yasadışı” ilan etmesiydi! Değiştirdikleri yasayla kapanmaktan kurtulmuş ancak “laiklik karşıtı odak oldukları”, “Anayasaya aykırılıkları” ve “yasadışı” oldukları belgelenmişti!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
10 Nisan 2013
AKP’LİLER ANAYASA’DAN NE ANLIYOR?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 15/05/2012
AKP’nin “yeni anayasa” çalışmalarıyla ilgili çok şey yazdık, çizdik. Ancak hiçbir saptamamız hükümet üyelerinin bu “yeni anayasa”dan ne anladıklarını ortaya koyan demeçlerinin toplamından daha aydınlatıcı değil!
Bugün bazı AKP’li bakanların yeni anayasayla ilgili neler söylediklerine göz atcağız:
VAHDETTİN’DEN BARRACK OBAMA’YA
Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, TGRT Haber’de yani anayasa ve başkanlık sistemi tartışmalarıyla ilgili bakın ne diyor: “Yeni bir anayasa yapılacağına göre devletin yönetim şeklinin de tartışılması lazım.” (İHA, 8 Mayıs 2012)
Nedir devletin yönetim şekli? Cumhuriyet.
Yani AKP artık açıkça Cumhuriyetin de tartışmaya açılmasını, yani değiştirilmesini istiyor!
Devletin yönetim şeklinin ne olacağını ise Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ilan ediyor: “Anayasa yazımı sürecinde başkanlık sistemini müzakere etmek lazım.” (Hürriyet, 8 Mayıs 2012)
Bozdağ’ın işaretiyle harekete geçen kalemşorlar, anında “Fransa modeli mi, yoksa Amerikan modeli mi” tartışması başlattılar.
Cumhuriyet’i tartışmaya açan Hayati Yazıcı ile yerine başkanlık sistemi öneren Bekir Bozdağ’a “entelektüel destek” ise BBP’den geldi.
BBP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Gürhan, ABD’nin başkanlık sistemini, Osmanlı’dan aldığını söyleyerek sadece siyasete değil, tarihe de olağanüstü bir katkı sundu!
ALLAH ÇARPAR!
AKP’nin anayasa uzmanı, anayasa profesörü, TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ise tam bir hukukçuya yakışır şekilde değerlendiriyor konuyu HaberTürk’te: “Yeni Anayasa’yı engelleyeni Allah çarpar.” (HaberTürk, 10 Ekim 2011)
“Allah çarpar”la ilk eğitimini alan bir toplum, zaten demokrasiyi her anlamda aşmıştır! Nitekim Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da bu aşma haline gönderme yaparak yeni anayasayı savunuyor: “Artık normal bir demokrasi yetmez diyoruz. İleri demokrasi istiyoruz. Bunu yeni bir sivil anayasa ile taçlandıracağız.” (Cihan, 17 Mart 2012)
Bu cümle AKP’nin ileri demokrasisinden nasiplenenler için kuşkusuz pek çok anlama geliyordu…
İleri demokrasinin uygulanmasından bizzat sorumlu olan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in “gaz bombaları zararsızdır” demesi, Erzurumlu vatandaşa takla attırması, Vanlı depremzedelere “sarayda oturuyorsunuz” demesi, bu aşma halinin tipik örnekleriydi.
YENİ OSMANLI ANAYASASI
Yeni anayasa konusunda en “çaresiz” açıklamanın sahibi ise sanırız Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ydu. “Stratejik derinlikte” Türkiye’yi tüm komşularıyla düşman eden Davutoğlu, “Türkiye’nin başarısı, yeni anayasasız sürdürülebilir değil” dedi. (AA, 12 Mayıs 2012)
Ortada bir dış politika başarısı olmadığına göre, Yeni Osmanlıcı Ahmet Davutoğlu’nun bu cümleyi şu anlamda söylemiş olacağını varsayıyoruz: “Yeni anayasa olsaydı, başarırdım!”
Şaka bir yana, AKP’lilerin kamuoyunu yeni bir anayasaya ikna etmek için neleri bahane ettiğini görmek, ülke siyaseti adına endişe verici…
VATAN HAİNİ OLMA ENDİŞESİ
Ancak hiçbiri yeni anayasa koordinatörü Cemil Çiçek kadar meselenin esasını göremedi. ANAP’lı yıllarından itibaren biriktirdiği siyaset tecrübesiyle konuşan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, yeni anayasa nedeniyle “vatan haini ilan edilme endişesi taşıdığını” belirtti! (AA, DHA, 22 Ocak 2012)
Nitekim Cumhuriyeti yıkmaya teşebbüs, mevcut Anayasa’ya göre suçtur!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Mayıs 2012