Posts Tagged Taner Yıldız

HİZBULLAH ŞEYTANSA, İSRAİL NE?

İslam dünyasındaki yaygın benzetmeye göre İsrail şeytan, ABD de büyük şeytandır. Ancak AKP Hükümeti, tersine, İsrail’e karşı savaşan Hizbullah’ı şeytan ilan etti! Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Esad’ın firavun, Hizbullah’ın da şeytan olduğunu kaydetti.

Bu durumda başlıktaki sorumuz yerindedir: Hizbullah şeytansa, İsrail ne?

HİZBULLAH: ESAD KAYBEDERSE, FİLİSTİN’İ KAYBEDERİZ

Bekir Bozdağ’ı hem AKP’yi hem de İslam dünyasını karıştıracak bu sözlere sevk eden, hükümetinin Suriye politikasının iflasıdır.

AKP Hükümeti Esad’ı deviremediği için, koordine ettiği Suriyeli terörist gruplar başarı elde edemediği için ve Suriye’de baraj kuran bölge ülkelerini aşamadığı için ayarı kaçırmış durumda.

Yoksa sıradan bir AKP’li bile İsrail’e karşı uzun yıllardır etkili mücadele veren Hizbullah’ı şeytan ilan etmenin nasıl bir siyasi intihar olduğunu görebilir.

Üstelik Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrallah, neden mevziiye girdiklerini şu somutlukta açıklamışken: “Esad kaybederse, Filistin’i de, Kudüs’ü de kaybederiz.

ESAD KAYBEDERSE, İSRAİL VE PKK KAZANIR

Mesele bu kadar basittir: Esad kaybederse; Suriye kaybeder, Filistin kaybeder, Lübnan kaybeder, Irak kaybeder, İran kaybeder, Türkiye kaybeder, Ortadoğu kaybeder, İslam dünyası kaybeder.

Esad kaybederse; ABD kazanır, İsrail kazanır, AKP hükümeti kazanır, Öcalan ve Barzani kazanır!

Bu gerçeği gören Hizbullah, o nedenle emperyalizmin Suriye’ye açtığı savaşa artık müdahil olmuştur.

Peki, neden 25 ay sonra? Çünkü ABD İsrail’i Suriye cephesine sürünce, Hizbullah da bu gelişmeye göre konumlanma gereği duymuştur!

AKP’DEN İSRAİL VE RUMLARA İŞBİRLİĞİ TEKLİFİ

Oysa AKP Hükümeti’nin eline yanlıştan dönmek için altın bir fırsat geçmişti. AKP Hükümeti Cenevre-2 sürecini bu yanlış politikasını onarmanın bir aracı olarak değerlendirebilirdi. Üstelik İran kendisine el uzatmışken…

İran’ın Ankara Büyükelçisi Ali Rıza Bigdeli, Suriye’deki çatışmaların sona ermesinin yolunun, Türkiye ile Suriye ilişkilerinin düzeltilmesinden geçtiğini savunuyor ve Ankara ile Şam arasında arabuluculuk yapmayı teklif ediyordu.

Her gün ekranlara çıkarak “Suriye’de kan dökülmesini istemiyoruz” diyen AKP, sözlerinde samimiyse, işte fırsat!

Ancak AKP menzile öyle geri dönülmez şekilde sürülmüş ki, ne İran’ın teklifini düşünme, ne de Cenevre-2 sürecini fırsata dönüştürme iradesine sahip değil. Tersine, bölgede İsrail’e daha da sıkı bağlanacağının işaretlerini veriyor.

Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın, ABD’deki enerji konulu görüşmelerden sonra İsrail ve Kıbrıs Rum Kesimi’ne enerjide işbirliği teklif etmesi, ABD’nin adım adım “AKP-İsrail-PKK-Rum kesimi” cephesini inşa ettiğini gösteriyor.

AKP’NİN ZORUNLU İNTİHARI

AKP Hükümeti ABD’nin Suriye ve İran görevleri gereği İsrail’le, PKK’yle, Barzani’yle Rumlarla ittifak kurmaya mecbur kalıyor ve bunun doğal sonucu olarak da Hizbullah’a ve Filistin’e arkasını dönmüş oluyor.

Bunun nasıl bir siyasi intihar olduğunu çok yakında göreceğiz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
28 Mayıs 2013

, , , , , , , ,

Yorum bırakın

BORU KARDEŞLİĞİ

Reuters, Kuzey Irak petrolünü Türkiye’ye getirecek boru hattının bitmek üzere olduğunu müjdeliyor!

Hattın Dohuk’a kadar ulaştığı, yüzde 80’inin Türk müteahhitler tarafından yapıldığı ve Genel Enerji’nin, enerji naklinin 2014’te başlayabilmesi için işleri hızlandırdığı vurgulanıyor.

Irak Kürt Bölgesi Petrol Bakanı Aşti Havrami, boru hattının başlangıçta gaz nakli için tasarlandığını, ancak petrol nakledecek şekilde de dönüştürüleceğini belirtiyor.

Enerji Bakanı Taner Yıldız da Havrami’yi doğrulayan bir açıklama yapmıştı geçen hafta. Yıldız, Kuzey Irak petrolünü Türkiye’ye getirecek yeni boru hattının çözüm sürecinin ölçülebilir ilk sonucu olacağını söylemişti. (Sabah, 20 Nisan 2013)

BİRLEŞTİREN BORULAR

Bölgedeki siyasal gelişmeleri doğru saptamak, kuşkusuz bölgeye borular düzleminden de bakmayı gerektiriyor. O düzlemden bakınca da bölgede iki ayrı boru projesi olduğu görülüyor: Bölgenin boru projeleri ile Atlantik’in boru projeleri.

Bölgenin “birleştiren” boru projeleri:

1. Irak petrollerini Türkiye’ye ulaştıran mevcut Kerkük-Yumurtalık boru hattı. Bu boru hattı Irak ile Türkiye’yi birbirine bağlıyor.

2. İran gaz ve petrollerini, Irak, Suriye ve Lübnan üzerinden Akdeniz’e ulaştırmayı amaçlayan boru hattı. 5 bin 600 kilometrelik hattın anlaşması imzalandı ancak Atlantik’in Suriye’ye terör savaşı açması üzerine proje hayata geçemedi. Bu boru hattı İran, Irak, Suriye ve Lübnan’ı birbirine bağlayacaktı.

BÖLEN BORULAR

Atlantik’in “bölen” boru projeleri:

1. Kuzey Irak petrollerini Bağdat’ın izni dışında Türkiye’ye getirmeyi hedefleyen proje. Anlaşma 17 Mayıs 2012’de Neçirvan Barzani ile Başbakan Erdoğan arasında yapıldı. Bu hat ile Barzanistan’ın Türkiye’ye bağlanması hedefleniyor. Böylece Irak bölünmüş olacak.

Öte yandan Kuzey Irak petrolleri için ABD ve İngiltere’nin Türkiye’ye de pay vererek bir konsorsiyum kurdukları konuşuluyor. Bu konsorsiyumda ABD’nin payının yüzde 45, İngiltere’nin payının yüzde 30 ve Türkiye’nin payının da yüzde 25 olduğu söyleniyor.

2. 13 Temmuz 2009’da imzalanan Nabucco projesi. Proje Türkmenistan, Azerbaycan ve Kuzey Irak gaz-petrollerini Avrupa’ya taşımayı amaçlıyordu. Bu da yine Irak’ın bölünmesi demekti. Ancak Rusya Mavi ve Güney Akım projeleri ile Nabucco’yu geçersiz hale getirtti.

3. İsrail gazını Türkiye üzerinden Batı pazarlarına ulaştırmayı amaçlayan İsrail-Ceyhan boru hattı. İsrail’in Türkiye’den dilediği özür, aynı zamanda bu hattın güvenliğinin rüşvetidir. Bu hattın güvenliği, Suriye’nin bölünmesinden geçiyor!

4. Katar gazının, Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye güzergâhından Türkiye’ye ulaştırılması için düşünülen gaz boru hattı projesi. Bu projenin hayata geçmesi için yine Suriye’nin bölünmesi gerekiyor! ABD bu proje ile Suriye’ye karşı Türkiye-Katar-Suudi Arabistan koalisyonu kurmuş oldu.

AKP VE PKK’YE BORU BEKÇİLİĞİ GÖREVİ

Kuşkusuz boru hattı ABD’nin nihai hedefi değildir. Nihai hedefi, Basra’dan Doğu Akdeniz’e bir Kürt Koridoru ya da Büyük Kürdistan kurmaktır. Böylece Türkler, Araplar ve Farslar arasına ikinci bir İsrail karakol devleti sokmuş ve bölgeyi bölmüş olacaktır.

Boru, ABD’nin, tarafları bu nihai hedefe mecbur etmesinin aracıdır. Boru, Irak’ın kuzeyindeki yapıyı Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açmanın ve Türkiye’ye doğru genişletmenin silahıdır.

ABD bu silahın kullanılabilmesi için hem AKP ile PKK’yi masaya oturttu hem de İsrail’in Türkiye’den “özür” dilemesini sağladı.

Böylece ABD, “AKP hükümetini, PKK’yi, Barzanistan’ı ve İsrail’i” bölgede “boru kardeşliği” ile birleştirmiş oldu!

Barzanistan ve İsrail boruya gaz ve petrol verecek, Erdoğan ve Öcalan da borunun güvenliğini sağlayacak!

Sonuç olarak AKP hükümetinin 2009’da ilan ettiği Kürt Açılımı da, 2011’de girdiği Suriye karşıtlığı da ve 2013’te başlattığı “çözüm” süreci de, ABD’nin çıkarları ve İsrail’in güvenliği gereğidir. Medyada estirilen “barış” ve “çözüm” rüzgârları ile “Türkiye’yi Kürtlerle büyütmek” şeklindeki pembe tablolar ise bu emperyalist planın maskesidir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Nisan 2013

, , , , , ,

Yorum bırakın

TAHRAN’DAN KÜRT KORİDORU’NA GEÇİT YOK

ABD’nin nihai hedefinin Basra’dan Doğu Akdeniz’e bir Kürt Koridoru açmak olduğunu, bunun yolunun da kuzey Irak’taki yapıyı, Suriye’nin kuzeyinden İskenderun’a taşımak olduğunu biliyoruz.

Nitekim AKP hükümeti de ABD’nin bu stratejisi gereği Şam yönetimini hedef almakta ve Bağdat’a karşı Erbil’le yakınlaşmaktadır. Erdoğan hükümetinin içeride Kürt Açılımı başlatması ve Öcalan’la müzakereye oturması da, bu bölgesel planın gereğidir.

ABD’NİN IRAK AÇIKLAMALARI

Peki, son haftalarda bu ana planda bir değişiklik mi oldu? Zira Washington’dan gelen açıklamalar, hem Ankara’yı Irak konusunda uyarır hem de AKP’nin hedef tahtasına oturttuğu Nuri El Maliki’yi destekler niteliktedir.

Örneğin Milliyet’ten Pınar Ersoy’un sorularını yanıtlayan ABD Başkanı Barrack Obama, Irak konusundaki soruyu es geçti. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, Bağdat’ın onayı olmadan Kuzey Irak’tan petrol ihraç edilmesini desteklemediklerini ilan etti. Örneğin Akşam gazetesine konuşan ABD’li yetkili, iki tarafın kazandığı bir model yerine dört tarafın da (Ankara, Erbil, Bağdat ve Washington) kazandığı bir modeli desteklediklerini belirtti. Örneğin ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, Türkiye’nin sadece Irak’ın kuzeyiyle değil, tümüyle ekonomik ilişkiye geçmesi gerektiğini savundu.  Örneğin Erbil’e gidecek Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın uçağının ABD’nin bilgisi dâhilinde Bağdat tarafından engellendiği ortaya çıktı.

ABD’NİN İRAN ENDİŞESİ

Bu açıklamalar ne anlama geliyor? ABD kendi stratejisinde bir değişikliğe mi gitti? Washington’un Ankara’ya uyarıları ne anlama geliyor?

Bizi yanıtlara götürecek “mesaj” Başbakan Erdoğan’ın yapacağı ABD ziyaretinin ön hazırlığı için geçen ay Washington’a giden Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun temaslarında var. Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi’den dinleyelim: “Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’na ABD temasları sırasında, ‘Enerji konusunda yaptıklarınızla (Kuzey Irak’la yapılan anlaşmalar) siz Maliki’yi İran’a itiyorsunuz’ diyorlar.” (Yeni Şafak, 22 Ocak 2013)

Bir başka ipucu da Mensur Akgün’den… TESEV’in “Ortadoğu’da Türkiye Algısı” raporunu sunmak için Washington’a giden Akgün’e ABD’li yetkililer, Türkiye’nin Kuzey Irak’la boru hattı inşasının hayata geçmesinden rahatsız olduklarını, Irak’ın parçalanmasını istemediklerini, çünkü İran’ın bölgedeki nüfuzunun daha da artmasından endişe ettiklerini belirtiyorlar. (Star, 16 Şubat 2013)

Mensur Akgün’ün temasları neticesinde vardığı değerlendirme şu: “ABD, Maliki’nin ancak Kürtlerin içinde yer aldığı bir siyasi yapıda dengelenebileceğine inanıyor.

TAHRAN: IRAK BÖLÜNEMEZ

ABD’nin haklı endişesini doğrulayan Tahran merkezli çok kritik birkaç gelişmeyi anımsayalım:

1. İran, Tahran-Bağdat-Şam hattını inşa etti. Öyle ki bu hat ABD’nin Kürt Koridoru’na karşı bölgenin koridoru oldu ve Türkiye’yi de güneyi boyunca kuşattı.

2. Tahran, Şam’a yapılacak müdahaleyi kendisine yapılmış sayacağını başta Ankara olmak üzere bölgedeki tüm aktörlere ilan etti.

3. İran, Irak’ın parçalanması ve kuzeyde bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyeceğini ilan etti. Tahran’ın bu kararlı tavrı, Kuzey Irak’ın ikinci önemli aktörü olan Celal Talabani ve partisi KYB’de etkisini buldu. Irak Cumhurbaşkanı Talabani, Davutoğlu-Barzani yakınlaşması sürecinde Irak’ın birliğinden yana tutum aldı.

4. KYB Genel Sekreteri Kusret Resul ve yardımcısı Behram Salih geçen hafta Tahran’daydı. İran KYB yetkililerine bölgede istikrar istedikleri ve Erbil’in Bağdat’la ilişkisini sürdürmesi gerektiği mesajını verdi.

5. KYB Siyasi Bürosu yetkilisi Behram Mecidhan, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Kuzey Irak’a harekâtını İran’ın durdurduğunu açıkladı! Bu Tahran’ın Barzani’ye en sert ve somut mesajıydı!

BÖLGENİN ZAAFI: ANKARA’DAKİ BOP EŞBAŞKANLIĞI

Sonuç olarak Tahran, ABD’nin Kürt Koridoru planına karşı kararlılık sergiledi ve ABD’ye geri adımlar attırdı. Ekonomik krizle boğuşan, içe yönelen ve dışarıda Asya-Pasifik’i esas alacağını ilan eden Washington, bu süreçte Maliki’nin karşısında kazanacak bir seçenek olmadığı ve Suriye’ye de aktif müdahalede bulunamayacağı için Irak konusunda söylem değişikliğine geçti.

Ancak bu nihai hedefinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor kuşkusuz. ABD’nin Türkiye üzerinden bölgede varlık göstermeyi sürdüreceği ve mümkün olduğu kadar Ankara ile Tahran’ı karşı karşıya getirerek mevzi arayacağı görülüyor.

Bölgenin bu olumlu konjonktürdeki en önemli dezavantajı ise Ankara’daki BOP Eşbaşkanlığı’dır maalesef!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Şubat 2013

, , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

BATI ASYA ENERJİ SATRANCI

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye’yi ziyaretinde ele aldığı enerji konuları ile Bağdat’ın Kürdistan Petrol Konferansı’na gitmek isteyen Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın uçağına hava sahasını kapatması arasında ve hatta ABD ile Türkiye’nin İran altınları gerginliği arasında kuşkusuz bir bağ var.

O bağ, Atlantik ile Asya güçleri arasında yaşanan büyük savaşın enerji boyutuyla ilgili. Taraflar bu alanda da kıran kırana bir mücadelenin içinde…

Bu savaş, ABD Başkanı Barrack Obama’nın Türkiye’yi “Enerji güvenliğinin sağlanması ve Hazar petrol ve doğalgazı ile Kuzey Irak petrol ve doğalgazının uluslararası piyasalara ulaştırılması” için “model ortak” ilan etmesinden ötürü bizi fazlasıyla ilgilendirmektedir.

KUZEY IRAK PETROLLERİ

Merkezine Türkiye’yi de koydukları Nabucco Projesi, bu savaşta Atlantik’in en önemli silahıydı. ABD ve AB, Rusya ve İran’ı bu silahla alt edecek, Türkiye gibi ülkeleri bu silahla “tam bağımlı” hale getirecekti.

Nabucco Projesi anlaşması ABD’li yetkililerin önünde 13 Temmuz 2009’da Ankara’da büyük bir törenle imzalandı. Başbakan Erdoğan “Türkiye’yi dünyanın dördüncü büyük ana arteri yapacağız” diyor, Batı basını ise anlaşmayı “Rus boyunduruğu kırıldı” diye manşetlere taşıyordu.

Türkmen gazını Türkiye üzerinden Avrupa taşıyacak projenin imza törenine Türkmenistan’ın katılmaması, aslında projenin ölü doğduğunu daha ilk günden gösteriyordu. Zaten Türkmenistan, gazının Avrupa’ya transferi için Rusya’yla anlaşacaktı.

Nabucco’yu besleyecek diğer kaynaklar Azerbaycan ve Kuzey Irak’tı… Oysa Azerbaycan biri Rusya’yla diğeri de BP’yle iki ayrı anlaşma hazırlığındaydı.

Geriye bir tek Barzani petrolleri kalmıştı. Nitekim AKP hükümeti Erbil’le bir boru hattı anlaşması yapmış, hat tamamlanana kadar da Erbil’in petrollerini tankerlerle taşıyarak işlemeyi taahhüt etmişti.

RUSYA VE İRAN’IN ENERJİ KARTI

Rusya ve İran, Nabucco’nun karşısına kendi projeleriyle çıktılar.

İran, Irak, Suriye ve Lübnan ile 5,600 kilometrelik bir boru hattı anlaşması yaptı. Tahran, Kuzey Irak’tan geçecek bu hattın anlaşmasından hemen sonra Kandil’e büyük çaplı bir operasyon düzenleyerek, güzergâhın güvenliği için PJAK’ı teslim aldı! Irak Başbakanı Nuri El Maliki de, Erbil’in Bağdat’a rağmen yaptığı enerji anlaşmalarını yok saydı. Suriye’de 1,5 yıldır süren kışkırtmanın bu bölgesel gelişmeyi hedef aldığı ortada.

Rusya ise Nabucco’nun karşısına Güney Akım’la çıktı. Rusya’nın İtalya, Fransa ve Almanya ile yaptığı bu anlaşma hızla yol aldı. Öyle ki, Türkiye de sonrasında bu projeye dâhil oldu; Enerji Bakanı Taner Yıldız Moskova’ya gidip Erdoğan adına Putin’le anlaşmaya imza koydu.

TANAP, NABUCCO’YU BİTİRİR Mİ?

Türkiye, Rusya’nın Güney Akım projesine dâhil olmakla kalmamış, bir de Azerbaycan’la Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP) için anlaşmıştı! Türkiye ve Azerbaycan, Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz havzasından Avrupa’ya doğal gaz taşıyan bir boru hattı inşa edecekti.

“TANAP limitli bir hattır” diyen Nabucco Genel Müdürü Reinhard Mitschek’ın sözleri TANAP’ın Nabucco’nun geleceğini olumsuz etkilediğine işaret ediyordu

Enerji Bakanı Taner Yıldız ise Financial Times’a verdiği röportajda Türkmenistan’la Nabucco arasında henüz kesinleşmiş bir anlaşma bile olmadığına dikkat çekiyor ve “Bir boru hattı projesinin her şeyden evvel kaynağı belli olmalıdır. Fakat Nabucco’nun kaynağı kesinleştirilemedi” diyordu.

ALMANYA NABUCCO’DAN ÇEKİLİYOR

Bu gelişmeler yaşanırken Nabucco ortaklarını kaybetmeye başlıyordu. İlk olarak Nabucco’nun altı ortağından biri olan Macaristan, ayrılma kararı aldığını duyurdu.

Son olarak ise Almanya ayrılık kararı verdi. Alman RWE holdingi, Nabucco’daki yüzde 17’lik payının satışı için görüşmelere başladı. Payın proje katılımcılarından Avusturya’nın OMV şirketine satılabileceği belirtiliyor.

Almanya’nın bu kararı, Nabucco’nun ölmesi demektir!

Ama daha önemlisi Asya’nın Batı Asya enerji satrancında Atlantik’in “şahını” köşeye sıkıştırması demektir.

Mat yakın!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
6 Aralık 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

DİYARBAKIR MUTABAKATI

Leyla Zana’nın Hürriyet’e “Ben Erdoğan’ın bu işi çözeceğine inanıyorum. Buna dair umudumu da, inancımı da asla yitirmedim.” demesi, Oslo mutabakatının genişletilmesi hamlesidir!

Erdoğan ile Öcalan arasındaki yüzde 95’lik mutabakat, geçen hafta Kemal Kılıçdaroğlu’nun Öcalan’ın önerilerini bir çözüm paketi yapıp AKP’ye sunmasıyla, Ankara mutabakatına dönüşmüştü. Şimdi Diyarbakır’a uzatılmaya çalışılıyor.

Çünkü Oslo mutabakatı, Ankara’da AKP – CHP mutabakatına, Diyarbakır’da da AKP – BDP mutabakatına dönüştüğü oranda hayata geçecektir.

BOP DENKLEMİ

Peki, Leyla Zana nezdinde Başbakan Erdoğan’ı umut yapan nedir? Erdoğan hangi işi çözecektir?

O iş, her iki tarafın da önüne konulan “Diyarbakır’ı merkez yapma” işidir! Başbakan Erdoğan’ın daha 14 Şubat 2004’te Kanal D ekranından ilan ettiği “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde, Diyarbakır’ı bir merkez yapma” görevidir!

Meselenin bu esasını görmeyip, Leyla Zana’nın sözlerine AKP’den destek, BDP’den eleştiri gelmesine dikkat kesilenlere anımsatalım.

Bakın Zana ne diyor Hürriyet’e: “AK Parti’deki Kürt milletvekilleri duyguda Kürt, düşüncede Kürt değildir. BDP’dekiler ise düşüncede Kürt, duyguda değil. İkisi de olaya yarım yarım bakıyor.” Yani Zana, Diyarbakır’ı merkez yapmak için AKP artı BDP formülüne dikkat çekiyor.

Tıpkı 12 Eylül halkoylamasındaki gibi… Anımsayalım: AKP anayasa değişikliğine “evet” diyor, BDP ise “boykot” ediyordu…  BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş ise AKP’yle sert tartışmalara rağmen, evet ile boykotun toplamının “çözüm” olduğunu belirtiyordu: “Diyarbakır’dan çıkacak olan ağırlıklı boykot ve evettir. Her ikisin toplamının anlamı ise ‘Kürt sorununa çözümü istiyoruz’dur. Başka anlam çıkmaz.” (Milliyet, 7 Eylül 2012)

Yani AKP + PKK/BDP + CHP = BOP içinde Diyarbakır’ı merkez yapmak!

TÜRKİYE HİMAYESİNDE KÜRDİSTAN

Leyla Zana’nın “Başbakan’da bu cesaret var. Mesela Öcalan İmralı’dan alınıp bazı kesimlerle temas edebileceği bir ev hapsine alınabilir” demesi ve “5 yıl daha niye bekleyelim” şeklinde sorması, onu artık Kılıçdaroğlu’nun akil adamı yapmaktadır.

Ama daha önemlisi, bu mesajların Oslo’daki koordinatör ülkeye ait olmasıdı. Nitekim Zana’nın Hürriyet mesajından iki gün önce ABD’li diplomatlarla görüştüğü ve ABD’nin Zana’ya iki mesaj verdiği belirlendi. (Vatan, 15 Haziran 2012)

Bu acelenin, hızla bir araya gelmelerin ve mutabakatların nedeni ise ABD’nin genel bölge planlamasıdır: “Irak’ın kuzeyindeki yapıyı Ankara himaye edecek, bu yapı bir yandan Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılacak, diğer yandan da Diyarbakır’a genişleyecek.”

İran’dan petrol almaması karşılığında önüne Kuzey Irak petrolleri havucu konulan Türkiye’nin 2012 yılında toplam 900 şirketle Kuzey Irak’ta bulunması, ki bu bölgedeki tüm şirketlerin yarısıdır, ve toplam ihracatının yüzde 7’sini buraya yapması, “Irak’ın kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğusu tek bir bölgedir” diye dayatılan projeyle ilgilidir.

Ankara’nın geçen ay Bağdat’a rağmen Erbil’le yaptığı boru hattı anlaşmasıyla ilgili Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın söyledikleri meseleyi özetlemektedir: “Türkiye, Bölgesel Kürt Yönetimi’nin Batıya açılan kapısı olarak görülmelidir.” (Akşam, 21 Mayıs 2012)

TÜRK’SÜZ HÜRRİYET VE ANAYASA

Leyla Zana’ya bu açıklamaların Hürriyet’ten yaptırılması, bu büyük mutabakata TÜSİAD’ın da dâhil edildiğini göstermektedir.

Zana’nın Enis Berberoğlu’na “Hürriyet kendine yakışan bir şekilde Hürriyetçi bir mantıkla logosunu artık değiştirmeli ve ‘Türkiye Türklerindir’ yerine ‘Türkiye Türkiyelilerindir’ deme büyüklüğü göstermeli” demesi o nedenledir.

Ki bu değişiklik önce Hürriyet’te yapılmalı, ardından da Yeni Anayasa’da!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Haziran 2012

, , , , , , , ,

Yorum bırakın

ENERJİ SAVAŞINI KİM KAZANDI?

Türkmenistan gazını Avrupa’ya taşıyacak Nabucco Projesi’ne, en başından beri ölü bir proje olarak bakıyoruz.

Proje, ABD Avrasya Enerji Kaynakları Özel Temsilcisi Richard Morningstar ile senatör Richard Lugar’ın koordinatörlüğünde Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Macaristan ve Avusturya başbakanları ile AB Komisyonu Balkanı Jose Manuel Barroso tarafından 13 Temmuz 2009’da imzalandı. İlginçtir, anlaşmaya gazı olan hiçbir ülke katılmamıştı!

Başbakan Erdoğan törende “Türkiye’yi doğalgazda 4. büyük ana arter yapacağız” demiş ve Türkmenistan ile birlikte Azerbaycan, Irak ve Mısır’ı da projeye katılmaya davet etmişti!

Oysa hem Türkmenistan hem de Azerbaycan, o sırada Rusya ile yeni anlaşmalar imzalıyorlardı!

OBAMA, BİZZAT GÜL’DEN İSTEDİ

Türkiye’nin projeye katılmasını Washington istemiş ve bizzat ABD Başkanı Obama Nisan 2009’daki Ankara ziyaretinde Gül’e iletmişti. Ardından konu Mayıs ayında Prag Zirvesi’nde netleşmişti.

AB gazeteleri gelişmeyi “Türk gaz anlaşması Rus boyunduruğunu kırdı”, “Avrupa ve dünya dengelerini değiştirecek proje için Türkiye ikna edildi” diye duyurmuştu. İngiliz Guardian gazetesi, “Türkiye’nin Avrupa enerjisine bekçilik yapacağını” yazmıştı.

NABUCCO BARZANİSTAN PETROLÜ MÜ TAŞIYACAK?

Ancak proje bir türlü hayata geçmedi. 8 milyar avro olarak hesaplanan maliyet, proje başlamadan 15 milyar avroya kadar çıktı. Üstelik gerekli tedarikçiler de bulunamadı.

Bu süreç içerisinde Nabucco’nun Barzanistan’ın petrollerini taşıyabileceği bile gündeme geldi.

Nabucco’nun tam karşısında yer alan Rusya’nın Güney Akım projesi ise beklenenden hızlı ilerledi. Dahası, AKP hükümeti bile Güney Akım’a katılmak durumunda kaldı. Enerji Bakanı Taner Yıldız, sağlık sorunları nedeniyle Moskova’ya gidemeyen Erdoğan’ın yerine, Putin’le imzaladı anlaşmayı!

MACARİSTAN NABUCCO’DAN ÇEKİLDİ

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, ortaklardan birinin çekilmesi Nabucco’ya ağır darbe vurdu. Nabucco’nun altı ortağından biri olan Macaristan, geçen hafta ortaklıktan ayrılma kararı aldığını duyurdu! Macaristan’ın gerekçesi ise projenin finansman ve doğal gaz kaynaklarının hâlâ belirsiz olması…

Alman Frakfurter Allgemeine Zeitung gazetesine göre AB şimdi projenin daha küçük bir kapasiteyle hayata geçirilmesinin mümkün olup olmadığını inceliyor. Gazeteye göre çöken Nabucco projesinin yerine Bulgaristan – Türkiye sınırından Avusturya’ya uzanan bir doğalgaz boru hattı üzerinde düşünülüyor.

ABD KAYBETTİ, RUSYA VE İRAN KAZANDI

31 milyar metreküp kapasiteli 4 bin kilometrelik Nabucco boru hattının inşasına gelecek yıl başlanması ve 2017 yılında gaz pompalanması hedefleniyordu.

Peki, Nabucco çökerken bölgede hangi projeler ilerledi?

1.) Rusya’nın 63 milyar metreküp kapasiteli Güney Akım projesi hızlandı. Türkiye’nin de sonunda dâhil olduğu projenin 2015 yılında faaliyete geçeceği belirtiliyor. Rusya’nın İtalya ile başlattığı projeye 2011’de Fransa ve Almanya katılmıştı. Ortaklıkta Rusya’nın payı yüzde 50.

2.) İran, Irak, Suriye ve Lübnan ile 5600 kilometrelik bir boru hattı anlaşması imzaladı.

3.) Azerbaycan’dan Avrupa’ya yeni bir doğalgaz boru hattı yapılması için imzalar atıldı. Projeye BP öncülük ediyor.

Yani bölgedeki enerji savaşlarını, bu aşamada Amerika kaybetti, Rusya ve İran kazandı.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
30 Nisan 2012

, , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: