Posts Tagged Ekonomi
Demirtaş’ın palavrası
Posted by Mehmet Ali Güller in CGTN Türk, Politika Yazıları on 14/01/2025
Liberal kapitalist ekonomistler yıllardır Çin ekonomisine ömür biçiyorlar. Küçük verilerden yola çıkarak büyük sonuçlar çıkarıyorlar.
Örneğin…
Liberal kapitalist ülkelerden daha fazla büyüdüğü halde, “Çin’in büyümesi küçüldü” verisi üzerinden krize işaret ediyorlar; Covid’in her ülkede yarattığı durumu Çin’de çöküşün göstergesi sayıyorlar; tüketimin azalmasına bakarak, “Çin’de halkın protestolara başlayacağını” varsayıyorlar.
Elbette gerçekte olanı değil, olmasını istediklerini yazıyorlar, anlatıyorlar…
‘Çin ekonomisi paramparça’ propagandası
Batıdaki bu liberal kapitalist iktisatçı propagandası elbette bizde de mevcut. Son üç dört yılın çarpıcı iktisatçı “analizlerine” bakarsanız, Çin defalarca çökmüş olmalı…
Bunların sonuncusu Özgür Demirtaş’tı. Geçen hafta sosyal medyadan yaptığı açıklamada “Çin ekonomisi paramparça” dedi. Demirtaş Çin ekonomisinin paramparça olduğundan o kadar emin ki geçmişte bunun olacağını söylediğinde kendisine inanmayanlara sosyal medyadan “n’oldu?” diyerek laf atıyor, “hangi veriye dayanıyorsun” diye soranlara “balon patlıyor” diyor…
Gerçi Demirtaş Türk ekonomisinin de uçacağı kehanetinde bulunmuştu; sonuç ortada! Elbette kendileri açısından haklıydı. Bizim ceplerimiz boşalırken, Demirtaş’ın patronu Sabancı kârına kâr katıyor, bu yüzden de iktidarın iktisadını övüyordu sürekli…
Neyse, konumuz Demirtaş ve patronu Sabancı değil, Çin ekonomisinin durumu…
Çin ekonomisi büyümeye devam ediyor
Çin ekonomisinin durumu neden bizi ilgilendiriyor peki? Çünkü Çin dünyanın ikinci büyük ekonomisi ve Türkiye’nin önemli bir ticaret ortağı. Tıpkı ABD gibi Çin de, ekonomisi nedeniyle dünyamızı etkiliyor. O nedenle Çin ekonomisinin gerçek durumunu bilmemiz gerekiyor.
Peki gerçek ne?
Gerçek şu: Çin ekonomisi paramparça değil, çöküşte değil, kapıda Çin’den hareketle dünyamızı etkileyecek bir büyük kriz de yok.
Ne var peki? Çin ekonomisi için felaket öngörenlerin, daha doğrusu umanların dayandağı en temel veri, büyümenin küçülmesi. Orada da vahim bir durum yok zaten. Çinli yetkililer büyümenin yüzde 5 civarında olacağını öngörmüştü, 4,7 çıkacağı sanılıyor. Yani Çin büyümeye devam ediyor, sadece büyümesi bir miktar azaldı, o kadar.
Bunun elbette bir çok nedeni var; başta tüm dünyayı olumsuz etkileyen Covid kapanmalarının hâlâ süren etkisi.
Ayrıca, Çin ABD’den daha çok büyüyor!
Çin dış ticaret fazlası rekor kırdı
Konu aslında bir iktisat konusu değil, siyaset ve propaganda konusudur. O nedenle “Çin ekonomisi paramparça” iddiasına karşı uzun uzun ekonomik veriler açıklamaya gerek yok; zaten benim uzmanlık alanım da değil.
Ama son açıklanan ticaret verileri çok şey anlattığı için dikkat çekeyim: ”Çin Gümrükler Genel İdaresi’nin açıkladığı verilere göre, 2024 yılında ihracat yıllık bazda yüzde 5,9 artarak 3,58 trilyon dolara yükselirken, ithalat ise yüzde 1,1 artışla 2,59 trilyon dolar oldu. Böylece dış ticaret fazlası 992,1 milyar dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı.”
Evet, dünyanın en fazla ticaret yapan ülkesi Çin’in dış ticaret fazlası büyümeye devam ediyor ve bu fazla 1 trilyon dolara dayandı.
Yani Çin üretmeye, satmaya, kazanmaya ve bunu içeride vatandaşlarının refahını yükseltmede kullanmaya devam ediyor.
Biz asıl kendi durumumuza odaklanalım…
Mehmet Ali Güller
CGTN Türk
14 Ocak 2025
Erdoğan sebep, asgari ücret sonuç
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 26/12/2024
Başlık, Erdoğan’ın ünlü iktisat formülü(!) “faiz sebep, enflasyon sonuç”a gönderme değil; asgari ücretin genel ücret haline gelmesinin nedeninin Erdoğan’ın 22 yıllık ekonomi politikası olduğuna vurgudur.
Ne yazık ki asgari ücret, kavramsal anlamındaki gibi artık ücretler içinde en az olana işaret etmiyor.
Normal bir ekonomide ve toplumda, asgari ücretin toplam ücretler içinde yüzde 15’i geçmemesi gerektiğini belirtiyor iktisatçılar. Ama 22 yıllık Erdoğan ekonomi-politikası sonucunda asgari ücret alanların oranı, biraz üstünü de dahil ettiğinizde, tüm ücretlilerin yarısını fazlasıyla aşmış durumda.
Öte yandan ücretlilerin bir bölümünün de zaten asgari ücretin altında bir ücret aldığını belirtelim.
Emeklilerin durumu ise daha vahim. Emeklilerin çoğunluğunun ücreti, asgari ücretin altında. Üstelik sistemin “emekli ücretlerini yıllar içinde eritme” politikası, artık uzun yılları almıyor. Emekli olduktan birkaç yıl sonra, emekli ücreti asgari ücretin altına düşüyor ve eriyor.
Adil olmayan bölüşüm
Sistemin sahipleri “Türkiye büyüyor” diye propaganda yapıyor. İyi de mesele büyüme değil ki, büyürken bölüşümün nasıl olduğudur. Büyümeden toplumun sadece özel bir kesimi yararlanıyor, çoğunluğu ise gerçekte küçülüyor.
Bazıları çok büyürken, çoğunluğun küçüldüğü, dolayısıyla zengin-yoksul makasının çok açıldığı bir toplumuz artık. Bu neoliberal ekonomi programının kaçınılmaz sonucudur. Programın merkezi olan ABD’de de en zengin yüzde 1’in serveti, yüzde 50’nin servetini geçmiş durumda.
İktidarın uyguladığı ekonomi programı, ilk günden beri aynı programdır. Bir süre Kemal Derviş’in programını aynen devam ettirdiler, ardından kendi zenginlerini yaratma yolunu açmak üzere programda küçük değişikliklere gittiler. Ancak özü aynıdır.
Yani “yerli ve milli” iktidarın en temel politikası olan ekonomi politikası, Wall Street ürünüdür!
Asgari ücretlilere erken cennet vaadi
DİSK’in Ekim ayında yayınlanan araştırmasına göre dört kişilik bir aile için açlık sınırı 20 bin TL’yi, yoksulluk sınırı 70 bin TL’yi geçti. Tek başına yaşayan bir kişi için ise yoksulluk sınırı 33 bin TL.
Bu durumda iktidarın açıkladığı 22 bin TL’lik asgari ücret, bazı dört kişilik aileler için, açlık sınırı seviyesindedir!
Siyasal İslamcı iktidarın din adamlarının her gün ekranlardan verdiği vaazlar işte bu tablo içindir. Diyanet, tarikat ve cemaat eliyle her gün şu propagandayı yapıyorlar: Sabredin, cennette ödüllendirileceksiniz! En tipik örneğini Cübbeli Ahmet sergiledi: “Fakirler, zenginlerden 500 sene evvel cennete girecekken nasıl zengin olmak istenir?”
Siyasal İslamcı iktidarın “500 sene sonra cennete girmeyi göze alan” zenginleri ise, örneğin MÜSİAD Başkanı Mahmut Asmalı, bölgesel asgari ücret önerisiyle, asgari ücretin düşürülmesini bile istiyor: “Anadolu’nun geçim şartları daha düşük. Asgari ücretin 3’te 2’sine çalışırım diyenler var.”
İşsizliğin zirve yaptığı şartlarda, çocuğuna ekmek götürebilmek için asgari ücretin altını dahi kabul etmek zorunda kalan yoksulları açlığa mahkum edip, cenneti işaret ediyorlar özetle!
Çünkü sözlüklerinde “insanca yaşamak” yok, sadece yaşamak var! İyi beslenmesi, iyi eğitim alması, kitap okuması, kültür-sanat etkinliklerine katılması, sosyalleşmesi gerekmeyen, beş yılda bir sandığa gidip kendilerine oy atan “cennetlik insana” ihtiyaç duyuyorlar.
Bu tabloda 22 yıldır iktidarlarını sürdürebilmeleri ise halkın değil, muhalefet partilerinin suçudur öncelikle!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
26 Aralık 2024
Geminin kaptan sorunu
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi on 02/09/2024
Cumhurbaşkanı Erdoğan 30 Ağustos konuşmasında yine “aynı gemideyiz” metaforuna sarıldı. “Ekonomik zorluklar ve günlük siyasi tartışmalar bize zarar veremez ama iç kalemizde gedik açılırsa toparlamak zor olur” dedi; “Böyle bir durumda 85 milyon olarak hepimiz bedel öderiz” dedi, “Hepimiz aynı gemideyiz, iç cephemizi sağlam tutmalıyız” dedi…
Ne güzel siyaset! Erdoğan için siyasi ve ekonomik tablo kötüyse “aynı gemideyiz” ama Erdoğan için işler iyi gidiyorsa ötekiyiz…
Aynı gemi metaforu neyi perdeliyor?
Erdoğan’ın sözleri Türkiye’nin gerçekliğiyle uyumsuzdur, daha önemlisi metaforla gerçeği tersyüz etmeye çalışmaktadır. Çünkü yaşanmakta olan ve nedeni Erdoğan’ın ekonomi-politiği olan kriz nedeniyle zaten bedel ödüyoruz. Beş yılda alım gücümüzün nasıl eridiğini hepimiz günbegün yaşadık, yaşıyoruz.
İktidarın “itibardan tasarruf olmaz” diyerek bedel ödemeden sürdürdüğü yaşamının tersine, halk olarak ağır bedel ödüyoruz; dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 20 bin TL, yoksulluk sınırı 60 bin TL mertebesinde. Ve ücretlilerin yarısının asgari ücretli olduğu şartlarda asgari ücret 17 bin TL, emeklilerin çoğunluğunun aylığı ise asgarinin, yani en azın altında…
Kısacası yoksullar daha da yoksullaşıyor ama zenginler daha da zenginleşiyor!
Türkiye’nin en iyi üniversitelerini bitirip, sınavlarda en yüksek puanları alan ama mülakatlarda elenen(!) binlerce pırıl pırıl genç işsiz kalırken, aynı işi yapan kamu şirketi yerine devletlerarası savunma alışverişlerinde kollanan damat ise vergi rekortmeni oluyor! Milyonlar açlık ve yoksullukla boğuşurken, iktidar çevresi korunaklı lüks sitelerde yeni hayatlar yaşıyor!
“Aynı gemideyiz” metaforu, işte bu tabloyu perdelemek içindir.
Toplumu kutuplaştıran iç cepheyi zayıflatır
“İç cepheyi sağlam tutmak” elbette önemlidir ama yolu öncelikle adil ekonomik bölüşümden geçer.
Sermaye sınıfına vergi affı getiren, teşvik veren ama emek sınıflarına ve halka kemer sıktıran bir iktidar, tersine iç cepheyi zayıflatıyordur. İdeolojik ve mezhepsel ilişkileri nedenlerle çeşitli ülke ve kurumlara ekonomik destek ve hibe veren ama emekliye gelince “yok” diyen bir iktidar, iç cepheyi zayıflatıyordur.
Kendisine muhalif olanlara türlü türlü hakaretler eden ama en ufak eleştiriye bile elindeki yasa çıkarma gücü ve güvenlik sopasıyla hapis yanıtı veren bir iktidar, iç cepheyi zayıflatıyordur.
Toplumu kutuplaştıran, kendi yaşam tarzına özgürlük isteyen ama başka yaşam tarzlarına baskı uygulayan, kurumlara personel alımında liyakati değil davaya sadakati esas alan, bilimsel eğitimi tırpanlayarak kendi ideolojik ve mezhepsel çizgisini müfredata yerleştiren bir iktidar, iç cepheyi zayıflatıyordur.
Gemi su alıyor
Aynı metafor üzerinden olanı biteni özetlersek:
22 yıldır kaptana “dümen kır, kayaya çarpıp batıracaksın” diyenler güverteden atıldı, ambarlara tıkıldı. İktidar ise kaptan köşkünde, lüks kamaralarda “gemi bizim” keyfi çattı.
Ama gemi su almaya başlayınca “hepimiz aynı gemideyiz” diyerek biz ambarlardakilerden yine fedakarlık istiyorlar!
Çözüm belli: Geminin batmaması için kaptanın değişmesi gerekli.
Dolayısıyla Türkiye’nin birinci partisi durumundaki ana muhalefet partisi, erken seçimi “ya gelecek sene ya ondan sonraki sene” genişliğinde değil, hemen istemeli!
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
2 Eylül 2024
Erdoğan’ın piramidi
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 29/07/2024
Tayyip Erdoğan iktidarı boyunca bir “AK-piramit” oluşturmaya çalıştı ve bunda da önemli ölçüde başarılı oldu. Zaten başarılı olabildiği için de hâlâ belli bir oy oranını koruyabiliyor.
Peki nedir bu piramit?
Cennetle kandırılan yoksullar
En altta, tabanda, yoksullar var: O yoksullara kömür, makarna vb yardımlar yapılıyor, yeşil kartlar dağıtılıyor ve ölmeyecek kadar yaşaması sağlanıyor. Tüm bu “yardımlar” da Erdoğan’ın lütfu gibi sunuluyor. Böylece yoksullara “yardımın sürmesi için AKP’ye oy vermeye devam etmesi gerektiği” söylenmiş oluyor.
Peki yoksullar buna nasıl rıza gösteriyor? Hegemonya-rıza ilişkisinde bir çok parametre var elbette ama toplumumuz açısından öne çıkanı din. Yoksullara diyanet, tarikat ve cemaat eliyle her gün şu propaganda yapılıyor: Sabredin, cennette ödüllendirileceksiniz!
Evet, bu propagandayı her gün çeşitli yollarla yapıyorlar. En tipik örneklerden biri, Cübbeli Ahmet Hoca’nın sözleridir: “Fakirler, zenginlerden 500 sene evvel cennete girecekken nasıl zengin olmak istenir?”
Böylece piramidin altındakiler, üstündekilerin zenginliğini sorgulamamış olur!
Seçilmişler
Piramidin ortasında, çeşitli katmanlar halinde orta sınıflar vardır. Bunlar özetle, piramidin üstünde yer alanların lütfu üzerinden iş, aş, ev sahibidirler. Liyakatları ile değil, AKP teşkilatlarının oluruyla kamuda, özelde, belediyede iş sahibi olurlar. Böyle olunca da ne altındaki yoksulların dertleriyle dertlenirler, ne de üstündekilerin zenginliklerini sorgularlar.
Piramidin üst kısmında ise çeşitli katmanlar halinde zenginler vardır. En alt katmandakiler, vakıf-belediye vb yollarla geliri artırılan, 20 yıl önce oturduğu Fatih’ten İstanbul’un yeni semtlerindeki lüks sitelere taşınanlardır. Bir üstündeki daralan katmanda, kamu ve özelde aynı anda birkaç koltuk sahibi yapılan seçilmişler vardır. Üstünde de ihale yoluyla zenginleştirilen, klasik İstanbul sermayesinin karşısına konumlandırılan “yeni zengin sınıf” vardır.
Altı Katlı Piramit: AKP
Bu piramidin özelliği şudur: Yukarıdan aşağıya “lütufla”, aşağıdan yukarıya “rıza” oluşturulur. Bu piramit anlaşılmadan ne Erdoğan’ın belediyelerden borç tahsil etme hamlesi anlaşılır, ne de “sermaye düşmanlığına fırsat vermem” sözleri…
Erdoğan AKP’nin 20 yıl yönettiği, borçlandırdığı, Sayıştay’ın uyarılarına rağmen borç tahsili yapılmasını engellediği belediyeler muhalefete geçince, borçların tahsilini anımsadı! Çünkü o borçlar, AK-piramidin alt ve ortasının inşasında oluştu. Çünkü şimdi “bazı” belediyeler o akışı “kısmen” bozuyor.
Erdoğan’ın “sermaye düşmanlığına fırsat vermem” demesi ise piramidin tepesiyle ilgili. Erdoğan hem “yeni zengin sınıfı” oluşturarak, hem de klasik zengin sınıfı gözeterek ve memnun ederek bir sistem kurdu. O sistemin sürebilmesi, iktidarının sürebilmesinin dayanağı. O nedenle son on yılda bu sınıfın 7.5 milyar TL’lik vergi borcunu sildi, o nedenle OHAL’i “grevlere karşı” patronların çıkarı için kullandı, o nedenle ülke ekonomisini krize sokmak pahasına finans kapitali (mali sermayeyi) besledi, Kur Korumalı Mevduat yoluyla hazineden bankalara para akıttı.
Kısacası AKP düzeni, “Altı Katlı Piramit” düzenidir. Muhalefet piramidin en tepesindeki “beşli çetelerle” uzlaşarak değil, o çetelerle mücadele ederek düzeni bozabilir. Ve en üst kattakilerle mücadele ettiği ve geliri katlara adil dağıtabileceğini gösterebildiği oranda alt kattakileri kazanabilir.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
29 Temmuz 2024
EKONOMİDE SONBAHAR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 17/09/2013
Ekonomik veriler, AKP’nin “Sonbahar sendromunun “kaynağının sadece halk hareketi olmadığını ortaya koyuyor. Gelin önce o verilerin belli başlılarını alt alta yazalım:
AKP 12 AYDA 225 MİLYAR DOLAR ÖDEYECEK
1. AKP Hükümeti, önümüzdeki 12 ay boyunca toplam 220 milyar dolar borç ödeyecek!
Prof. Dr. Vefa Tarhan konuyu Aydınlık’ta dile getirdi: “Türkiye’nin 12 ayda toplamda 225 milyar dolara ihtiyacı var. Vadesi dolacak olan 165 milyar dolar konusunda ülkenin uygulayabileceği bir politika, alacağı bir tedbir yok.” (Aydınlık, 16 Eylül 2013)
Aynı gün Ergin Yıldızoğlu Cumhuriyet’te şunları yazdı: “AKP Türkiyesi, Financial Times’tan Dombey’in aktardığına göre, 12 ayda 160-220 milyar arasında bir borç ödeme takvimiyle, bu koşullarda karşı karşıya. Wall Street Journal da Türkiye’nin “gözden düştüğünü” borçlanma maliyetlerinin uluslararası piyasada artmakta olduğunu yazıyor.” (Cumhuriyet, 16 Eylül 2013)
BORSA’DA 112 MİLYAR DOLAR UÇTU
2. Borsa İstanbul, 22 Mayıs 2013’te 93,178 puandaydı. Yüzde 30 değer yitirerek 65 bin puana kadar düştü. Geçen hafta 68 bin seviyesinde olan borsa, “savaş tamtamlarının” susmasıyla 70 bin seviyesine çıktı.
Yani Borsa, 3 ayda 3’te birini kaybetti! Bu erimenin parasal karşılığı tam 112 milyar dolardır.
Türkiye’nin bu kadar kısa bir zamanda yüzde 30’luk bir kaybı en son 2001 krizinde yaşadığını özellikle belirtelim.
3. AKP, geçen birkaç hafta içinde doları frenleyebilmek için yoğun miktarda alım yaptı. Alımların toplamının, Merkez Bankası’ndaki rezervlerin yüzde 15’i olduğu belirtiliyor!
DOLAR, 5 YILDA % 75 ARTTI
4. Dolar demişken…
2008’de 1,15 TL olan dolar geçen hafta 2 TL’yi geçti. 5 yılda yüzde 75’lik bu değişimin iş dünyasına etkisi çok daha büyük oldu.
5. Büyük yatırımlar kaçmaya başladı…
Örneğin Abu Dabi’nin devlet kontrolündeki enerji şirketi TAQA, Türkiye’deki 12 milyar dolarlık kömür santrali inşaatını geri çekti!
6. Cari açık, ABD’nin paralarını mecburen geri çağırması, sıcak para girişinin azalması, Ortadoğu’yla ticaretin dibe vurması gibi diğer büyük etkenleri de ekleyelim…
ERDOĞAN’IN SAVAŞ İHTİYACI
Tüm bunlar alt alta yazıldığında ve Türkiye’nin ekonomisinin “kırılgan bir yapıda” olduğunu belirten uluslararası raporlarla birlikte okunduğunda, ortaya önemli bir sonuç çıkmaktadır: AKP Hükümeti’nin “balon” ekonomisi artık sonbaharında…
Bu durumda artık soru şudur: Sonbaharına gelen bu ekonomi, nasıl kurtulur?
Bu ekonominin, ekonomi kuralları içerisinde kurtulamayacağı açık…
Peki, o zaman nasıl kurtulur?
Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin “savaş çığlıklarını” işte bu ekonomik tabloyla birlikte okumalıyız… AKP Hükümeti, çareyi savaşta aramaktadır!
ESAD KALDI, ERDOĞAN GİDECEK!
Dünya derin bir nefes almışken, Batı zoru görüp Suriye’ye savaş açmaktan geri dönmüşken, Ortadoğu’yu yangın yerine çevirecek bir girişimden vazgeçilmişken Erdoğan ve Davutoğlu’nun hâlâ “ille de savaş” demesi, ancak bu ekonomik tabloyla açıklanabilir… Zira AKP’nin elinde bu ekonomik tabloyu değiştirecek bir sihirli değnek yoktur…
Ancak bu tablonun üstünde yükselen siyasi denklemi Erdoğan kaybetmiştir. Nedir o denklem? Esad giderse Erdoğan kalır, Esad kalırsa Erdoğan gider!
İşte Cenevre-2 toplantısı, bu sonun başlangıcı olacaktır…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Eylül 2013
KRİZ VE KERİZ – İKTİSADA YEŞİL ÇÖZÜM
Posted by Mehmet Ali Güller in Odatv Yazıları, Politika Yazıları on 16/03/2009
Başbakan Tayyip Erdoğan, ekonomik krizin ilk gününden bu yana “kriz teğet geçti-geçiyor” iddiasından vazgeçmedi.
Arada, “kriz psikolojiktir” gibi gerçeküstü tanımlamalarda da bulundu.
Ekonomistler, Başbakanın ekonomi bilgisini ballandıra ballandıra halka anlatırken, salt oğlunun gemiciğinden hareket etmediler elbette…
Başbakanın “tuvalet fiyatını 1 milyondan 1 liraya düşürdüm” şeklindeki büyük atılımı günlerce alkış aldı.
Başbakan Erdoğan, “kriz teğet geçti” iddiasını önceki gün de sürdürdü.
Eskişehir mitinginde halka seslenen Erdoğan, “Kriz, bizim kriz değil. Teğet geçecek dediğimde dalga geçtiler” diyerek, en başından beri kendisine inanmayan siyasi çevrelere de gönderme yaptı!
Gerçi Türkiye pek çok ekonomik kurumun tablosunda, “küresel krizin başlamasından bu yana sanayisi en hızlı küçülen beşinci, ‘resmi’ işsizlik oranıyla da dünya ikincisi” gözükse de, “kriz hamdolsun teğet geçti” AKP’ye göre…
Başbakan’ın Çalık Holding’de yönetici olan damadı Berat Albayrak ise geçen gün şöyle konuştu yurtdışında: “Krizi öngördüm. Grup olarak planlarımızı buna göre yaptık, krize nakit pozisyonda yakalandık. Bu nedenle krizden hiç etkilenmedik diyemeyeceğim ama çok az etkilendik.”
Bu durumda ortaya şu sonuç çıkıyor elbette. Ya Başbakan “kriz teğet geçti” derken, damadından, oğlundan, yakın çevresinden bahsetmiş sadece. Ya da, halka gerçeği söylememiş!
Hani mal varlığı sorulduğunda, “oğlumun düğününde takılanları, oğlumdan borç aldım” demiş, gemicik sorulunca da oğluna borç vermişti ya…
Krizde keriz kalmak istemeyenlere, müstakil sermayedarlar şimdi AKP tarzı bu reçeteyi öneriyor…
Mehmet Ali Güller
BEŞAR ESAD ZİYARETİNİN EKONOMİK YANSIMALARI – TÜRK İŞADAMLARININ SURİYE BAYRAMI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları on 11/01/2003
BEŞAR ESAD ZİYARETİNİN EKONOMİK YANSIMALARI
Türk işadamlarının Suriye Bayramı
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Türkiye ziyareti, iş kesimlerini de memnun etti. Türkiye-Suriye ticari ilişkilerindeki en önemli gelişme, “Suriye devlet ihalelerinde Türk firmalarına öncelik tanınması” oldu. Gaziantep’te açılacak Suriye Konsolosluğu, dört ilde kurulacak Sınır Ticaret Merkezi, iş adamlarımızın yüzlerini güldürürken; 600 km’lik Türkiye-Suriye sınırındaki mayınların temizlenerek bölgenin organik tarıma açılması tarım kesimini memnun etti. Güneydoğulu işadamları, bir önceki yıla göre yüzde 70 artan ihracatın, iki yılda 10 kat daha artacağını düşünüyor…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Dergisi
11 Ocak 2003
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, Ankara’daki resmi temaslarının ardından, 8 Ocak’ta da İstanbul’da iş çevreleriyle bir araya geldi. Esad’ın DEİK Yönetim Kurulu üyeleri ve Türk işadamlarıyla birlikte yaptığı toplantının ardından gazetecilere açıklama yapan TOBB ve DEİK Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıkloğlu, önemli bir müjde verdi: “Suriye devlet ihalelerinde Türk firmalarına öncelik verilecek!”
Gelişmiş ülkelerin komşularıyla ekonomik ilişkilerinin yüzde 50’ler seviyesinde olduğunu, Türkiye’nin ise komşularıyla ilişkilerinin yüzde 6’larda olduğuna dikkat çeken Hisarcıklıoğlu, şöyle devam etti: “Türkiye eğer çevresinde güvenlik çemberi oluşturacaksa, muhakkak komşuluk ilişkilerini yukarıya doğru çekmek durumunda. Bu, komşuları için de geçerli. Bu, Sayın Suriye Devlet Başkanı’nın genel anlayışı çerçevesinde toplantıda ifade edildi. Kendisi, Türk yatırımcılarına, Türk ihracatçılarına her türlü desteğin verilmesi noktasında, bütün sıkıntıların aşılması noktasında, yanımızda bizzat talimat vererek bunu gösterdi. Aynı zamanda Türk yatırımcılarının bir merkezden bütün bürokratik engellerin aşılması noktasında da her türlü desteğin verileceğine ifade etmesi bizler açısından sevindirici.”
Rifat Hisarcıklıoğlu, Suriye’nin açtığı ihalelerde Türk firmalarına öncelik vermesinin kendileri açısından sevindirici olduğunu dile getirerek, Esad’ın Türkiye ziyaretinde siyasi ilişkilerin pekişmesinin yanı sıra iki ülke arasındaki ilişkilerin ekonomik bacağının da sağlam gideceği noktasında görüşler aktarıldığını kaydetti.
SURİYE, GAZİANTEP’E KONSOLOSLUK AÇACAK
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ve beraberindeki resmi heyetle yapılan temaslar sonucu Suriye’nin Gaziantep’e konsolosluk açması ve yaklaşık bir yıldır iki ülke arasında müzakereleri sürdürülen Sınır Ticaret Merkezlerinin kurulmasının kararlaştırıldığını bildirdi.
Şam ve Halep’e gidip gelen vatandaşlarımızın vize için Ankara’ya gitmesine artık gerek kalmayacağını belirten Tüzmen, Konsolosluğun açılmasıyla sınır ticaretinin artacağını ve bölge ekonomisine büyük katkı sağlayacağını belirtti.
4 İLDE SINIR TİCARET MERKEZİ
Suriye’ye olan ihracatın geçen yılın aynı dönemine oranla yüzde 70 arttığına dikkat çeken Bakan Tüzmen, Suriye sınırında yer alan Hatay, Gaziantep, Şanlıurfa ve Kilis’te kurulacak Sınır Ticaret Merkezleri ile ekonominin daha da olumlu yönde gelişeceğini vurguladı.
MAYINLI ARAZİ TEMİZLENECEK, ORGANİK TARIM YAPILACAK
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Türkiye ile Suriye arasındaki mayınlı arazilerin temizlenerek organik tarıma açılması konusunda da, Suriye ile görüş birliğine varıldığını belirterek şöyle konuştu: “Burada organik tarım üretiminin yapılması, ilgili sanayi kollarının yer alması ve yurtdışına ihracatın yine ortak şirketlerce yapılması düşünülüyor. Türkiye ile Suriye sınırında yaklaşık Kıbrıs’ın alanı kadar mayınlı saha var. Bu projeyi inşallah serbest ticaret bölgesi kapsamında da düşünebiliriz.”
Tüzmen, karşılıklı yatırımların teşviki ve korunması, çifte vergilendirmenin önlenmesi ve turizm işbirliği anlaşmaları yapıldığını da anımsatarak, “Bunlar Türkiye ile Suriye arasında ekonomik ve hukuki platformun altyapısını hızlandıracaktır. Bunun üstüne işadamlarımız çok daha rahat hareket edecektir” diye konuştu.
GÜNEYDOĞULU İŞADAMLARI BAYRAM YAPIYOR
Güneydoğu Sanayici ve İşadamları Derneği (GÜNSİAD) Başkanı Bedrettin Karaboğa, 57 yıl aradan sonra Suriye devlet başkanını Türkiye’yi ziyaret etmesinin önemli bir gelişme olduğunu belirterek, Suriye heyeti ile imzalanan anlaşmaların bunun göstergesi olduğunu söyledi. Karaboğa, şöyle konuştu: “Suriye’ye yıllık ihracatımız yıllık 500 milyon dolar civarındadır. 2 yıl içerisinde bunu 5 milyar dolara yükseltebiliriz. Suriye’nin sanayi teknolojisi çok eskidir. Her türlü malı bu ülkeye satabiliriz. Suriye ile ticaretin gelişmesi bölgede işsizliğin azalmasına ve sanayinin gelişmesine katkı yapacaktır.”
TİCARET RAKAMLARI REKOR ARTIYOR
Türkiye’nin Suriye’ye ihracatı 1997 yılında 268 milyon dolar iken,1998 yılında 308 milyon dolara çıktığını ve 2003 yılında ise bu rakamın 1 milyar dolara yakın olduğunu kaydeden Karaboğa, Suriye’ye açılan Öncüpınar, Karkamış ,Nusaybin Sınır kapılarının çok yetersiz kaldığını ve yeni kapıların açılması, eski kapıların ise modern hale getirilmesi gerektiğini bildirdi. Karaboğa, şöyle devam etti: “Ortadoğu pazarı Türkiye için ve bölgemiz için çok önemlidir. Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Ankara ziyareti ve atılan dostluk adımları çok iyi değerlendirilmelidir. AB ülkelerine baktığımızda komşuları ile ticaretlerinde Almanya yüzde 55, Fransa yüzde 52 gibi rakamlardadır. Bunları çoğaltabiliriz. Bizim komşularla geçtiğimiz yıllarda yüzde 11’lere çıkan ticaretimiz bu yıl yüzde 7 civarındadır. Ortadoğu pazarı 80 milyar dolar büyüklüğündedir. Ülke olarak çıkarlarımızı korumak zorundayız, başkaları bu bakir pazarı ele geçirdiğinde dizlerimize vurmaktan ve birbirimizi suçlamaktan başka bir şey yapamayacak duruma geliriz.”
SURİYE ÜZERİNDEN ORTADOĞU TİCARETİ
Şanlıurfa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İsmail Demirkol da Suriye üzerinden diğer Arap ülkelerine ihracat yapılabileceğini söyledi. İki ülke arasında çifte vergilendirmenin önlenmesi ve yatırımların teşvikine ilişkin anlaşmaların imzalanmasının çok önemli olduğunu vurgulayan Demirkol, şunları kaydetti: “Irak’taki belirsizliğin devam ettiği bu süreçte Suriye ile olumlu yönde seyir kazanan ilişkilerimizi ticari anlaşmalar ile daha da geliştirmeliyiz. Esad’ın ziyareti ile iki ülke arasındaki müspet ilişkiler ivme kazanacaktır. Suriye pazarını iyi değerlendirmeliyiz. Bu pazar ile dış ticaret hacmini daha da büyütebiliriz.”
BİR MÜJDE DE, ŞAM’DAKİ TÜRK HEYETİNDEN
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Türkiye ziyareti sırasında, Türkiye’den önemli bir heyet temaslarda bulunuyordu… Türk işadamlarının gerçekleştirdiği “II. Türk Makine ve Aksamları Fuarı”na katılmak için Şam’a giden Dış Ticaret Müsteşarı Tuncer Kayalar Başkanlığı’ndaki heyet, Suriye Başbakanı Naci Otri ve Sanayi Bakanı Muhammed Safi Abu Dan ile yaptığı görüşmelerden sonra Türkiye’ye müjdeli haberi gönderdi: “Heyetler, Türkiye-Suriye-Irak demiryolu hattının daha etkin bir şekilde çalıştırılması konusunda görüş birliğine vardılar”
Suriye Başbakan Otri ve Sanayi Bakanı Muhammed Safi Abu Dan da, Türkiye ve Suriye arasındaki işbirliğinin kaçınılmaz olduğu ve iki ülke arasında ekonomik ortaklığın diğer Ortadoğu ülkelerine de yansıyacağını vurguladılar. Suriye Sanayi Bakanı, başta tekstil olmak üzere, sanayi sektöründe Türk firmalarının Suriye’ye yatırımlarını beklediklerini kaydetti.