Posts Tagged KDP

İstanbul Kürt’ü ne istiyor?

Yeni Açılım başladığında, DEM’in kıdemli İmralı heyeti üyesi Ahmet Türk şöyle demişti: “Irak ve Suriye Kürtleriyle görüştüm. Irak Kürtleri de Suriye Kürtleri de tıpkı Osmanlı’daki gibi, Türklerle birlikte yaşamak istiyor.”

O zaman TV yayınında sormuştum: Peki İstanbul Kürtleri ne istiyor? Acaba İstanbul Kürtleri, aşiret ilişkilerinin belirleyici olduğu Barzani ve Talabani Kürtleriyle, daha önemlisi Osmanlı’daki gibi, birlikte yaşamak istiyor mu? 

Mesele Kürt sayısı ise İstanbul dünyanın en büyük Kürt şehridir ve biz İstanbul Kürtlerinin görüşü Irak ve Suriye Kürtlerinin görüşünden daha önemsiz değildir!

Siyasi parti değil aşiret örgütü

Irak Kürtleri, ağırlıkla Erbil merkezli KDP ve Süleymaniye merkezli KYB partilerinin etrafında örgütleniyor. Bu iki örgüt, uzun yıllar çatıştı. ABD iki örgütü zorla barıştırıp, Irak’ın kuzeyinde bu iki örgütün birlikte yöneteceği bir özerk devlet kurdu. Örgüt ya da parti diyoruz ama aslında KDP ve KYB bir siyasi partiden çok bir aile partisi ve aşiret örgütlenmesidir. KDP Barzanilerin, KYB de Talabanilerin örgütüdür.

KYB’nin lideri Bafel Talabani, partinin eski eş başkanı olan kuzeni Lahur Talabani ve kardeşlerini bir çatışmanın ardından tutukladı. Olay KYB içinde bir kuzen kavgası, aile içi güç mücadelesi, hatta darbe içinde darbe olarak nitelenebilir. Çünkü:

KYB lideri Celal Talabani ölünce, karısı Hero Talabani partinin geleceği için bir düzenleme yapmıştı. Hero Talabani, KYB’nin kurucu lideri İbrahim Ahmed’in kızıydı ve bu nedenle etkili bir isimdi. Partiyi babası kurmuştu, kocası da uzun yıllar yönetmişti. Hatta en sonunda Celal Talabani, Irak cumhurbaşkanı da olmuştu. Çünkü ABD’nin Lübnanlaştırdığı Irak’ta cumhurbaşkanı Kürt, başbakan Şii, meclis başkanı da Sünni olacaktı. (Bahçeli’nin önerisini anımsayınız.)

Bacanak cumhurbaşkanları

Celal Talabani ölünce, Hero Talabani, şartları gözeterek, KYB’ye eş başkanlık sistemi getirdi. Celal ve Hero Talabani’nin oğlu olarak Bafel Talabani ile kuzeni Lahur Talabani KYB’nin eş başkanları oldular. Ancak Bafel Talabani eş başkanlar içinde daha güçlü durumdaydı. Çünkü Bafel’in karısı hem teyzesinin kızı hem de Irak Cumhurbaşkanı Abdüllatif Reşid’in kızıydı. 

Somutlayayım: İbrahim Ahmed, Barzanilerden kopup KYB’yi kurduktan sonra, kızlarından Hero’yu Celal Talabani ile, kızlarından Şanaz’ı da Abdüllatif Reşid’le evlendirdi. Böylece Celal Talabani ve Abdüllatif Reşid bacanak oldu. Celal Talabani ölünce, sırasıyla Fuad Masum ve Behram Salih cumhurbaşkanı oldular, onları bacanağı Abdüllatif Reşid izledi. Bacanak cumhurbaşkanlarından birinin oğlu ile diğerinin kızını evlendirdiler. 

İşte Bafel Talabani bu iki gücü birden kullanarak, kuzeni olan eş başkanı Lahur Talabani’yi tasfiye etti. Lahur Talabani de KYB içindeki muhalifleri toplayarak Halk Cephesi kurdu. Bu güç mücadelesi en sonunda silahlı bir çatışmaya dönüşmüş oldu.

KDP-KYB-PKK güç mücadelesi

KYB’nin Irak Kürdistanı Yönetimindeki (IKY) ortağı ama aynı zamanda rakibi olan KDP ise Bafel ile Lahur Talabaniler arasında dört yıldır süren bu “aile içi güç mücadelesini” kendi hakimiyetini artırmanın fırsatı olarak görüyor.

Öte yandan Barzaniler, ağırlıkla KYB bölgesinde bulunan PKK’den de rahatsızlar. Çünkü Barzani aşireti, Irak Kürdistanı’nın tek hakimi olabilmek için fırsat buldukça PKK’yi sıkıştırmaya çalışıyordu. KDP karşısında geçen yıllar içinde gücü azalan KYB ise PKK’yi destekleyerek denge kurmaya çalışıyordu. İşte Öcalan’ın “düzenlenmeden” sızdırılmış 21 Nisan ve 30 Mayıs tarihli İmralı notlarında Barzani için kullandığı çok ağır sözler de bu güç mücadelesi nedeniyleydi.

Nasıl yaşamalı?

Görüleceği üzere aileler, aşiretler arası güç mücadelesi yaşanıyor Kuzey Irak’ta. Barzaniler ile PKK’nin güç mücadelesi Suriye’de de sürüyor, şimdilik uzlaştılar.

Peki 100 yıldır iyi kötü demokrasi yaşayan Türkiye Kürt’ü, Barzani ve Talabanilerin bu aşiret ilişkileriyle birlikte yaşamak ister mi? 

Tamam, ne yazık ki Mustafa Kemal’in devrimci cumhuriyeti ilerletilemedi, toprak ağalarıyla uzlaşan yeni egemen sınıf yoksul Kürt köylüsünü Kürt ağaların siyasi desteğine karşılık sattı, tamam Türkiye’nin Atlantik sürecinde demokrasisi ağır yara aldı, tamam bu süreçte iş Kürtleri inkâr etmeye kadar vardı, tamam Türkiye siyasal İslamcılığın baskısı altında ama herşeye rağmen Türkiye güneyindeki aşiret ilişkilerinin 100 yıl ilerisinde. 

O nedenle Osmanlıdaki gibi yaşamayı değil, devrimci cumhuriyetin işaret ettiği çağdaş uygarlığı hedefliyoruz biz; İstanbul Kürt’ü olarak, Kürt kökenli Türkler olarak, etnik kimliği Türk, Kürt, Laz, Çerkes olup de ulusal kimliği Türk olanlar olarak…

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
25 Ağustos 2025

, , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ABD ZAYIFLADI, KÜRTLER BÖLÜNDÜ

Irak’tan Suriye’ye geçmeye çalışan Aysel Tuğluk başkanlığındaki BDP heyetine, Kuzey Irak yönetimi izin vermedi! (gazetevatan.com, 8 Ekim 2013)

3 Ekim günü karayoluyla Türkiye’den Kuzey Irak’a giden BDP heyeti, Erbil’de hükümet yetkilileriyle görüşmesine rağmen, Suriye’ye geçiş izni alamadı. Heyet buna rağmen Irak’ın Peşhabur sınır kapısına gitti ve geçiş için zorladı. Olmayınca 1 saatlik oturma eylemi yaptı.

Oldukça dikkat çeken bu gelişme, Tuğluk’un şu sözleriyle birlikte daha da anla kazanıyor: “Biz, Kürtler arasında kapıların olmaması gerektiğini göstermek için Irak üzerinden Suriye’ye geçmek istedik. Peşmergeler geçişimize izin vermedi. Bu tutum bizi üzdü.”

Peki, Barzani yönetimi neden bu çarpıcı kararı aldı ve Tuğluk’un “sınırları” zorlayan eylemine izin vermedi? Son bir aylık gelişmelere bakarak inceleyelim:

ERBİL BAĞDAT’A YANAŞMAYA BAŞLADI

1. Erbil’de yapılması planlanan Ulusal Kürt Konferansı bir türlü yapılamadı ve iki kez ertelendi. PKK ile Barzani arasında kuvvet mücadelesine dönüşen Konferans hazırlıkları sırasında, delege sayısı üzerinde bir türlü uzlaşılamadı.

2. AKP hükümeti ile Bağdat’a rağmen anlaşmalar yapan Barzani yönetimi, Maliki’nin Dicle Ordusu’nu kurarak birlik hedefli kararlılık ilan etmesi karşısında, mecburen Bağdat’a yakınlaşmaya başladı.

3. Kuzey Irak seçimlerinde KYB’nin güç kaybetmesi, GORAN’ın seçenek olmaya başlaması ve İslamcı Kürt partilerinin sandalye sayısını artırması, bölgenin kurulu düzenini sarstı ve ikili parti sistemine dayanan yapıyı çatlattı. Bu durum öncelikle Bağdat’ın birlikçi anlayışına yaradı.

SURİYE KÜRTLERİ BÖLÜNDÜ

4. Barzani’nin partisi KDP’nin Suriye kolu olan Suriye Demokratik Kürt Partisi, Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi’nden ayrıldı! (ANF, 26 Eylül 2013)

Suriye Demokratik Kürt Partisi Merkez Komitesi yaptığı yazılı açıklamada, 15 partinin yer aldığı Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi’nin Suriye muhalefetiyle yaptığı anlaşmasının Kürtlerin çıkarına ters olduğunu, bu nedenle Meclis’ten ayrıldıklarını ilan etti.

Suriye Kürtleri Ulusal Meclisi İstanbul’da 28 Ağustos’ta Suriye Ulusal Konseyi ile anlaşmıştı. Yüksek Kürt Konseyi, anlaşmanın Kürtleri bağlamadığını ilan etmişti.

5. İlginç olan bu süreçte çarpıcı bir ittifakın gelişmesiydi. Vladimir van Vilgenburg bu ittifakı Al-Monitor’da şöyle özetiyordu: “Kürtlerin en güçlü hareketlerinden ikisi, KYB ile PKK, Irak Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesut Barzani’nin Suriye’deki nüfuzunu kırmak için güç birliğine gidiyor. Barzani, bir süredir Türkiye’yle iş birliği halinde PKK’nin Suriye’deki etkinliğini sınırlandırmaya çalışıyordu.” (Al-Monitor, 22 Eylül 2013)

PKK’DE ÇELİŞMELER BAŞLADI

6. Öcalan yerel seçimlere HDP ile girilmesini isterken, Selahattin Demirtaş ve Kandil’in bir bölümü BDP’de ısrar etmişti. Sonuçta uzlaşılmış ve doğuda BDP, batıda HDP ile seçime gidilmesi kararlaştırılmıştı. Ancak kavga bitmedi. Şimdi de adayları kimin belirleyeceği tartışması çıktı ve iş Demirtaş’ın kongre toplama hamlesine, BDP’nin de bunu reddetmesine kadar vardı. İstifaların konuşuluyor olması, çelişmenin büyüklüğünü gösteriyor.

Kuşkusuz tüm bunlar, esas olan değil fakat esasın yansımalarıdır. Peki, esas sorun ne?

Öcalan’ın MİT’e ve Tayyip Erdoğan’a biat etmesi ve Kandil’in çekincelerine rağmen “çözüm sürecine” devam etmesi, PKK içindeki çelişmelerin derinleşmesine neden oldu. Kandil, sürecin son tahlilde AKP’ye yarayacağını düşünerek, karşılıklı ve eşzamanlı hamleler yapılmasında ısrar ediyor.

EMPERYALİZM ZAYIFLAR, BİRLİK GÜÇLENİR

Türkiye, Irak ve Suriye Kürt örgütleri arasında yaşanan bu sorunlar, kuşkusuz emperyalizmin bölgedeki ağırlığının zayıflaması nedeniyledir. ABD ne zaman bölgeye abansa bu kuvvetleri zorla “barıştırır” ve kendi çıkarlarına uygun olarak namluya sürerdi.

Ancak şartlar artık değişiyor ve emperyalizm, bölge merkezli çözümlere mecbur kalıyor. Bu durum öncelikle Kürtlere yansıyacak ve ayrılıkçı Kürt örgütleri zayıflarken, Kürtlerin birlik eğilimi güçlenecek!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
10 Ekim 2013

, , , , , ,

Yorum bırakın

KUZEY IRAK BÖLÜNÜYOR MU?

Kuzey Irak, 21 Eylül’de yapılacak parlamento ve bölge başkanlığı seçimleri öncesinde bölünme tehlikesiyle karşı karşıya… KDP, KYB’nin güç kaybetmesini lehine kullanmaya çalışıyor, KYB ise KDP’nin bu hamlesine karşı Süleymaniye’yi Kürt Bölgesi’nden ayırmakla tehdit ediyor.

İşte seçimlere bir hafta kala yaşananlar:

KDP-KYB ORTAKLIĞI BİTİYOR

111 üyeli parlamento seçimlerinde daha önce ittifak yapan Mesut Barzani ve Celal Talabani, koltukları 30-29 paylaşmıştı. (Goran’ın 23 koltuğu var.) Ancak 21 Eylül 2013 seçimlerinde ortaklık bozuldu. Barzani’nin Partisi KDP’nin, seçimlere bu kez Talabani’nin Partisi KYB ile ittifak yaparak değil, İslamcı Kürt partileriyle ittifak yaparak girmesi gündemde.

Peki, ortaklık neden bozuldu?

1. Celal Talabani’nin sağlık sorunu nedeniyle KYB güç kaybetti. Talabani sonrası partinin başına kimin geçeceği tartışmaları, yeni bir bölünmeye neden olabileceğinin işaretlerini veriyor.

2. KYB içinden çıkan Goran Hareketi, Talabani’nin partisinin gücünü zaten yarıya indirmişti. Hatta Goran’ın bu seçimlerde, içinden çıktığı KYB’den daha çok oy alabileceği belirtiliyor.

Kuşkusuz bu iki neden de “teknik” nedendir. Bize göre Barzani-Talabani ortaklığını bozan esas neden, Barzani’nin Bağdat’a rağmen AKP ile ortaklık yaptığı süreçte, Talabani’nin Maliki’yle ittifak yaparak Irak’ın birliğini savunmasıydı.

O gün bozulan ortaklık, bugün 21 Eylül seçimleri üzerinden resmileşiyor!

KYB: KÜRDİSTAN’DAN AYRILIRIZ

Ortaklığın bozulmasının, Kuzey Irak’ın bölünmesine yol açacağının işaretini ise KYB verdi. Kurdpress’in haberine göre KYB Siyasi Bürosu Danışmanı Dilşad Abdurrahman, KDP’nin kendileriyle yaptığı stratejik anlaşmaya son vererek İslami partilerle ittifak yapması halinde Süleymaniye kentinin Kürdistan Bölgesinden ayrılabileceğini söyledi.

Irak anayasasının illere federatif bölge oluşturmaları hakkını tanıdığına dikkat çeken Dilşad Abdurrahman KDP’yi açıkça “bölünmeyle” tehdit etti: “KDP, Süleymaniye’de yüzde 10’un altında bir taraftara sahip. KDP eğer buradaki asli partiler olan KYB ve Goran’ı görmezden gelirse, Kürdistan Bölgesinin birliği tehlikeye girer.”

KDP, KYB ile 2006 yılında imzaladığı bu Stratejik Belge’nin bir süredir gözden geçirilmesini istiyordu. KDP’li yetkililer açıkça KYB’nin payının azaltılmasını savunuyordu.

SEÇİM ÇADIRLARI BASILIYOR

Kuzey Irak’taki bu gerilim gün geçtikçe artıyor ve hatta seçim çadırlarının basılıp, tarafların birbirini öldürmesine neden oluyor.

Son olarak Süleymaniye’de KYB’nin seçim çadırı basılmış ve 1 kişinin ölümüne, 3 kişinin de yaralanmasına neden olan bir çatışma yaşanmıştı. Öncesinde de “ölümle sonuçlanmayan” pek çok saldırı yaşanmıştı.

Bu son saldırı sonrası konuşan KYB Milletvekili Gasha Dara Hafid’in şu sözleri ise çatışmanın nedenine işaret ediyor: “Direncimizi kıracaklarını ve partimizi yok edeceklerini sanıyorlar. Mam Celal’in söylediği gibi ‘Sefin Dağı yok olur ama KYB yok olmaz’. Halkımız da bunun en güzel cevabını sandıkta verecektir.”

21 Eylül seçimleri öncesinde gerilimi tırmandıran bir başka gelişme ise “ölü seçmenlerin” varlığı. Çünkü Yüksek Seçim Kurulu, 2001-2013 yılları arasında ölen 178 bin 585 kişiyi hâlâ listelerde tutuyor.

Konuyu Yüksek Seçim Kurulu’na götürdüklerini söyleyen Goran Hareketi Dış İlişkiler Sorumlusu Dr. Süleyman Cafer, “Kurul zaman azlığı ve teknik yetersizlik nedeniyle, listelerden ölü seçmenleri ayıklayamayacağını bildirdi” dedi.

TÜRKMENLER 5 PARÇA

111 üyeli parlamento seçimlerine KDP, KYB ve Goran 100’er adayla, İslami Birlik Partisi 76 ve İslami Hareket Partisi 47 adayla katılıyor.

Azınlık ve gayrimüslimler için ayrılan 11 koltuğun 5’i Türkmenlerin, 2’si Asurilerin, 2’si Ezidilerin, birer koltuk da Keldani ve Süryanilerin. AKP’nin yıllar içinde sürekli böldüğü Türkmenler ise 5 koltuk için 5 ayrı listeyle seçime giriyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Eylül 2013

 

, , ,

1 Yorum

ULUSAL KÜRT KONGRESİ NEDEN ERTELENDİ?

Önce Ağustos’ta yapılacağı ilan edilen fakat Eylül ayına ertelenen Ulusal Kürt Kongresi, bir kez daha, 25 Kasım 2013 tarihine ertelendi. Peki neden?

Resmi açıklamaya, yani Kongre Hazırlık Komitesi’nin açıklamasına bakılırsa, Kongre Kuzey Irak Parlamentosu seçimleri nedeniyle ertelendi. Ancak özellikle PKK ile KDP çevrelerinden gelen açıklamalar, parlamento seçimlerinin bahane olduğunu gösteriyor.

PKK-KDP ÇATIŞMASI

Ertelemenin iç ve dış nedenleri olduğu anlaşılıyor. Önce iç nedenlere bakalım:

1. 600 delegeli Ulusal Kürt Kongresi’nin kontenjanları şu şekilde belirlenmişti: Yüzde 45’i siyasi parti ve kurumlara, yüzde 30’u sivil toplum kuruluşlarına, yüzde 10’u bağımsız şahsiyetlere… Kalan yüzde 15’lik dilimin de kadın ve özel kontenjanlar olduğu açıklanmıştı.

İşte bu kontenjan dağılımı büyük sorun yarattı. Zira PKK’nin dört ülkeden partilerle, örgütlerle, kurumlarla Kongre’de ağırlığı oluşturma belirtisi, Barzani’nin partisi KDP’yi tedirgin etti.

Nitekim PKK’nin Kongre Hazırlık Komitesi’ndeki temsilcisi Ronahi Serhat bu gerçeği büyük ölçüde doğruluyor. Serhat erteleme talebinin “güneyli Kürtlerden” geldiğini belirtiyor ve delege sorununa işaret ediyor: “Parçaların nüfus düzeyi ve parçaların siyasi etkisi göz önünde bulundurularak bir delege dağılımı yapılacak. Burada hem demografik durum hem de siyasi etki düzeyi göz önünde bulundurulacak. Bundan dolayı örneğin Suriye Kürdistan’ı 3 milyon desek ki bir tek bunu göz önünde bulunduralım, bu gerçekçi olmaz. Çünkü Kongre’nin Suriye Kürdistan’ına ilişkin bir tutum göstermesi gerekecek. Tüm bu durumları göz önünde bulundurarak bir dağılım yapılacak.” (ANF, 4 Eylül 2013)

2. Kongre’nin ertelenmesine neden olan gerekçelerden biri de yine PKK – KDP mücadelesinin bir yansıması olan “model” tartışması… Yani PKK’nin son dönemde tüm örgütlerinde uygulayageldiği eş başkanlık sistemi mi uygulanacak, yoksa klasik başkanlık ve yardımcıları sistemi mi sorunu…

21 kişilik Hazırlık Komitesi’nin üyelerinden Halil İbrahim bu tartışmayı şu özlerle özetliyor: “Kuzey Kürdistanlı kardeşlerimiz eş başkanlık sistemi öneriyorlar. Bizler bir başkan ve birkaç yardımcısı olsun diyoruz. Bir de başkanlık konseyi önerileri var.” (ANF, 4 Eylül 2013)

KONGRE’NİN ‘GİZLİ’ AJANDASI

PKK ile KDP’nin delege sayısı ve model üzerinden yürüttüğü bu tartışma ve mücadele, aslında Ulusal Kürt Kongresi’nin hedefinin büyüklüğünden kaynaklanıyor. Nedir o hedef?

1. “Kongre, dört parça Kürdistan’ın en üst ve en yetkili organıdır.”

2. “Kongre’nin ileriye dönük hedefi Bağımsız Birleşik Kürdistan’dır!”

3. “Her parça, o ileri hedef öncesinde kendi özel durumuna göre özerk ya da federatif yapılara bürünmelidir.”

İşte bu hedefler, Kongre’nin ertelenmesini sağlayan yukarıda aktardığımız iç nedenler dışında, bir de dış nedenler doğuruyor:

ERTELENMENİN DIŞ NEDENLERİ

1. Irak devleti, Kongre’yle ilgili kırmızı çizgisini ilan etti. Irak Milli Güvenlik Kurulu Müsteşarı Faleh Feyyaz, “Kürt Kongresi egemenlik alanına girerse müdahale ederiz” dedi! (Rafet Ballı, Aydınlık, 23 Ağustos 2013)

2. ABD’nin Suriye’ye saldırı hazırlıkları yürütmesi, Kongre’nin ana gündemlerinden biri olan “Suriye Kürdistanı” konusunu belirsiz kılıyor. En büyük endişe, ABD’nin “dar ve kısıtlı” saldırısı sonrasında Şam yönetiminin taarruza yönelmesi ve PYD’nin “kazanımlarını” ortadan kaldırması. Ayrıca, İran’ın bu süreçte bölgesel bir çatışmaya aktif taraf olması.

3. Türkiye’nin Suriye’ye yönelik olası bir Batı saldırısını fırsata çevirerek izleyebileceği “Kürdistan” karşıtı çizgi.

Sonuç olarak taraflar belirsizliğin geçmesini beklemeyi ve bu süreçte bilek güreşini sürdürmeyi seçmiş görünüyorlar.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Eylül 2013

, , , , , ,

Yorum bırakın

IRAK’IN GELECEĞİ

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Suriye’den bile daha önemli” dediği Irak’taki gelişmeler, hem Türkiye’nin hem de bölgenin geleceğini yakından ilgilendiriyor. Sorun Irak’ın parçalanacağı mı, yoksa birliğini daha da pekiştirerek sürdüreceği mi? Yanıt Ortadoğu haritasına yansıyacak!

Irak bu temelde, birbiriyle ilintili şu dört önemli sorunu aşmaya çalışıyor:

1. AKP Hükümeti’nin Bağdat’a rağmen Erbil’le yaptığı petrol sevkiyatı anlaşması ile Ankara-Erbil ilişkileri bir üst seviyeye çıkarak, Irak’ın toprak bütünlüğünü ve siyasal birliğini tehdit eder hale geldi.

2. Irak Ordusu ile Kürt Bölge Yönetimi’ne bağlı Peşmergeler arasındaki “görev sahası” sorunu sürüyor.

3. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin sağlık durumu…

4. Irak Başbakanı Nuri El Maliki’ye karşı düzenlenen darbe girişimleri…

Peki, bu dört sorunla ilgili son durum nedir? İnceleyelim:

ABD, MALİKŞ’Yİ KARŞISINA ALAMIYOR

1. Türkiye ile Barzanistan arasındaki ilişkinin nereye evrileceği, hem iki ülkenin iç dinamiklerine hem de İran başta olmak üzere bölge ülkeleriyle ABD’ye bağlı.

Ekonomik krizle boğuşan ve Ortadoğu’daki “ilgi alanlarını” müttefiklerine bırakarak Asya-Pasifik merkezli bir stratejiye yönelen ABD, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’yi karşısına alamıyor. Çünkü bölge ülkelerinin de desteğiyle Irak’ın birliği için önemli adımlar atan Maliki, şu anda alternatifsiz. Washington bu nedenle mevcutla ilişkiyi, benimsemese de sürdürmek durumunda…

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın “Bağdat’ın onayı olmadan Irak’ın herhangi bir kesiminden petrol ihracatını desteklemiyoruz” demesi, işte bu zorunluluk nedeniyleydi.

2. Maliki’nin Irak’ın kuzeyi için kurduğu Dicle Ordusu ile Kürt Bölge Yönetimi Peşmergeleri arasında yaşanan sorunların çözümü ve “görev sahasının” belirlenmesi amacıyla yapılan toplantıların sonuncusundan da bir çözüm çıkmadı. Taraflar önümüzdeki Pazar günü yeniden toplanacaklar.

Bağdat ile Erbil’i silahlı olarak da karşı karşıya getiren konuların başında kuşkusuz Kerkük geliyor. 2005’ten beri Kerkük’ün nüfus yapısını göç yoluyla lehine çeviren Barzani için durum tersine dönmeye başladı. Hem Dicle Ordusu’nun varlığı hem de AKP’ye rağmen Şii Türkmenlerin Araplarla Kerkük için ittifak kurması, Barzani’nin “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir” hedefini zora sokuyor.

Son olarak Kerkük’teki Arapların oluşturduğu Siyasi Konsey, “Türkiye Kerkük’ün Kürdistan bölgesine bağlanmasına olur verdiği” için, Arap Birliği’nden konuya müdahale etmesini istedi.

KDP’YE KARŞI KÜRT İTTİFAKI

3.  Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin sağlık durumu, hem Irak’taki dengeler açısından, hem de Kürt Bölge Yönetimi’nin geleceği açısından oldukça önemli. Barzani’nin AKP’ye dayanarak bağımsızlık sinyalleri verdiği son süreçte, Talabani’nin Irak’ın bütünlüğünden yana tutum alması ülkenin geleceği bakımından kritik değerde.

Bu nedenle Talabani’den sonra Irak Cumhurbaşkanı’nın hem kim olacağı, hem de hangi kesimden olacağı, büyük önem kazandı.

Tabi bir de Kürt Bölge Başkanlığı sorunu var. Hafta sonu Goran Hareketi ile Kürt-İslam partileri bir araya geldi ve bazı KYB parlamenterlerinin de desteğini alarak,  Kürt Bölge Başkanlığı seçiminin parlamento yoluyla yapılması için 52 milletvekili imzalı bir taslak hazırladı.

15 maddeli taslağın en dikkat çeken maddesine göre, adaylar, Kürtlere ve Kürt Bölgesine karşı terörist faaliyetlerde bulunmamış olmalı!

4. Irak Başbakanı Nuri El Maliki, bugüne kadar kendisine düzenlenen darbe girişimlerini atlattı ve parlamento içinden imza toplanarak düşürülme çalışmalarını boşa çıkardı. Şimdi birleşen karşıtları, Maliki’yi Cuma eylemleriyle yıpratmaya çalışıyorlar ancak bir aydır sürdürülen eylemler, etkili olacak kadar kitleselleşemedi. Tersine Maliki, karşıtlarının bir bölümünü tarafsızlaştırmayı başardı.

Sonuç olarak şartlar bölgenin lehine gelişiyor; zaman Maliki ile Irak’ın birliği için akıyor…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
15 Ocak 2013

, , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın