Posts Tagged Laurent Fabius

İSVİÇRE HESAPLARI İSTİFA GEİTRDİ

Bazı siyasetçilerin İsviçre hesapları nedeniyle çalkalanan Fransa’da ilk istifa geldi.

Madiapart internet sitesinin editörü Edvy Plenel önce Bütçe Bakanı Jerome Cahuzak’ın İsviçre’de hesabı olduğunu yazdı. Bakan dört ay boyunca bu iddiayı yalanladı.

Ardından savcılık bu hesabın ortaya çıkarılması için girişim başlattı. Bütçe Bakanı Cahuzak bunun üzerine 1992 yılında açtığı 600 bin avroluk bir hesabı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı. Ancak ortaya çıktı ki, Cahuzak 600 bin avro değil, örneğin 2009’da bu hesaba tam 15 milyon avro aktarmıştı. Fransa Bütçe Bakanı bu gerçek üzerine istifa etmek zorunda kaldı.

Edvy Plenel, şimdi de Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un İsviçre’de gizli bir hesabı olduğunu iddia etti. Fabius tıpkı Cahuzak gibi iddiayı yalanlıyor. Ancak Fransızlar Cahuzak’tan sonra kabinede ikinci bir “yalancı bakan” bulunduğundan eminler! Bakalım Fabius ne zaman istifa etmek zorunda kalacak?

ERDOĞAN’IN İSVİÇRE HESAPLARI

İsviçre’de gizli hesap konusu haliyle Türkiye’deki bir iddiayı da yeniden gündeme getirdi: Erdoğan’ın 8 hesabı.

1. Doğu Perinçek, Hayrullah Mahmut imzalı bir e-postada yer alan bu iddiayı 3 Aralık 2010’da Ergenekon davasında açıkladı: 2005 yılının ilk çeyreğinde ABD Büyükelçisi Eric EdelmanTayyip Erdoğan ile görüşür. Edelman, Erdoğan’ın önüne, İsviçre’deki sırdaş hesabıyla ilgili dosyayı atar ve İncirlik üssü, Kıbrıs, Kuzey Irak, Afganistan ve Kürt sorunu konularında ABD’nin isteklerini yapması karşılığında, dosyayı gizli tutacaklarını söyler.

2. Daha sonra ortaya çıkan Wikileaks belgeleri iddiayı doğrular niteliktedir. Örneğin Eric Edelman 30 Aralık 2004 tarihli kriptoda şunu yazmıştı: “İki ayrı kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan’ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı var.”

ABD Büyükelçisi, bu bilgiyi önce Washington’a geçmiş, yaklaşık üç ay sonra da ülkesinin çıkarlarını AKP’ye uygulatmak için Erdoğan’ın önüne getirmiştir. Gazeteci Hayrullah Mahmut da, bu bilgiye yaklaşık bir yıl sonra ulaşmış ve internette duyurmuştur.

MİT: 8 HESAPTA 800 MİLYON DOLAR

3. Konu daha sonra, Silivri Cezaevi’nde hayatını kaybeden MİT’çi Kâşif Kozinoğlu’nun Aydınlık’a açıklamalarıyla de gündeme gelmişti. Kozinoğlu, Başbakan Erdoğan’ın İsviçre bankalarındaki 8 ayrı hesapta yaklaşık 800 milyon dolar parası olduğunu açıkladı. (Aydınlık, 19 Kasım 2011)

Kozinoğlu, bu bilgiyi, Alman istihbarat örgütü BND’nin de 30 milyon avro karşılığında temin ettiğini ifade etti. Almanya’nın belge ve bilgileri Eyşan Adalarındaki İsviçre Bankası müdürü üzerinden elde ettiğini belirten Kozinoğlu, Berlin’in belgeleri Erdoğan’a karşı koz olarak kullandığını vurguladı.

Kâşif KozinoğluErdoğan’ın İsviçre bankalarındaki gizli hesaplarıyla ilgili bilgileri CIA’ya da Bülent Arınç’ın verdiğini söyledi.

ZÜRİH’E HANGİ BAKAN GİTTİ?

4. Mehmet Baransu, adresine özel mesajlar veren bir yazısında şöyle diyordu: “Parantezi kapatırken, AK Partili bir ismin 2004 yılında İsviçre’ye neden gittiğini, gelirken yanında bulunan valizde kaç milyon dolar olduğunu, bu paranın Türkiye’ye neden getirildiğini de doğrusu merak ediyorum.” (Taraf, 19 Aralık 2011)

Kendisine bavulla teslim edilen belgeleri yıllardır konuşulan Baransu’nun nedense bu iddiası hiç konuşulmadı! Ancak İsviçre-Zürih’e giden bu bakanı Fatih Altaylı da biliyordu.

5. Fatih Altaylı yıllar önce Hürriyet’teki köşesinde “Bir bakan niye gizlice Zürih’e uçar?” başlıklı bir yazı kaleme almıştı: “THY’nin Ankara’dan Münih’e haftada iki gün ‘direkt’ seferi olduğu halde, halen Bakanlık koltuğunda oturan bir bakanımız geçtiğimiz nisan ayında ‘farklı’ bir yol izleyerek Münih’e gider. Bakanımız, Münih’e gitmek için 21 Nisan günü Lufthansa’nın LH 3361 sayılı seferine biner. Oradan da yine Lufthansa ile Zürih’e geçer. Zürih’te kimsenin ne olduğunu bilmediği bir ‘İşini halleder’ ve 23 Nisan günü yine aynı yolu izleyerek Münih’e, Münih’ten de Lufthansa’nın 3362 numaralı seferiyle Ankara’ya döner. Konuştuğum ilgililer, Bakan’ın Lufthansa’yı ‘gizlilik’ kaygısıyla tercih etmiş olabileceğini, Ankara’daki VIP’in kullanıldığı durumlarda THY dışındaki uçakların kayıtlarının tutulmadığını söylediler.” (Hürriyet, 7 Aralık 2004)

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
11 Nisan 2013

, , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

İSRAİL’DEN AKP’YE CAN SİMİDİ

İsrail’in hangi koşullarda Suriye’ye saldırdığı önemli; çünkü o koşullar, her şeyden önce saldırının gerekçesini ve hedefini açıklıyor:

1. ABD, eski Şam Büyükelçisi Robert Ford’un ağzından, Suriye muhalefetinin kuracağı geçici hükümet konusunda aceleci olmadıklarını ilan etti.

Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius da, Esad’ın devrileceği yönünde hiçbir belirti bulunmadığını açıkladı.

2. ABD ve Fransa başarısızlığa işaret eden bu açıklamaları yaparken, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov “Esad’ın bırakma seçeneği yok hatta bu imkânsız” diyerek, İran dini lideri Hamaney’in yardımcısı Ali Ekber Velayeti de “Suriye’ye saldırıyı kendimize yapılmış sayarız” diyerek, kararlılık sergiliyordu.

3. Şam yönetimi inisiyatifi ele almıştı ve Suriye Ordusu terörist unsurları temizlemek üzereydi.

4. ABD’nin Kasım ayında Katar-Doha’da kurduğu Suriye Ulusal Koalisyonu SUKO’nun başındaki Muaz el Hatib, ağır kayıplar nedeniyle, Şam rejimiyle diyaloga hazır olduklarını açıklamıştı

Bu dört gelişmeye bakarak, İsrail’in Esad karşıtlarına can simidi attığını söyleyebiliriz.

SURİYE KONUSUNU BÖLGESELLEŞTİRME ARAYIŞI

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, sadece teröristlere değil, o teröristlerin koordinatörü olan Ahmet Davutoğlu’na da can simidi attı.

Şöyle ki, Şam yönetimini yıkmak için ABD’yi daha aktif olmaya zorlayan ama aylardır Washington’un çaresizliği nedeniyle beklediği yardımı alamayan AKP Hükümeti, Tel Aviv’in bu hamlesiyle, Obama yönetimine yeniden başvurma gerekçesi elde etti. Zira İsrail’in Suriye’ye saldırısı, içine ABD’yi de çekecek bir bölgesel savaş riskini artırmıştır. İnisiyatif, her ne kadar böylesi bir bölgesel savaşa geçit vermeyecek Asya cephesinde olsa da, risk risktir.

Kuşkusuz Tel Aviv, kendi güvenliği için ABD’yi bölgeye getirmeyi iki yıldır arzuluyordu. Bu hamlesiyle de Türkiye-Suriye sınırına sıkışmış olan meseleyi, bölgeselleştirmek istediğini gösterdi.

Üstelik Suriye’ye güneyden cephe açarak, kuzeydeki AKP cephesini de rahatlatmış olacaktır.

Ancak ABD yine de bölgeye dönemeyecektir!

İSRAİL SALDIRISI STRATEJİK DEĞİL, TAKTİK

Elbette İsrail’in bu taktik hamlesi ABD’nin bilgisi dâhilindedir ama daha fazlası değildir.

Çünkü Washington bırakın İran ve Suriye’ye, Irak’a bile “Maliki’nin alternatifi yok” diyerek müdahil olamamaktadır.

Çünkü şartlar bölge cephesinin lehindedir ve zaman Asya için akmaktadır.

ABD, bölgesel bir savaşı göze alacak durumda değildir ve İsrail’in saldırısına onay vererek, en fazla bölgedeki aktörlerine taktik üstünlük kazandırmayı planlamaktadır. Daha fazlasını göze alamamaktadır.

Tabi bir de İsrail’in bu tip taktik üstünlük arayışı içeren saldırılarına kalkan olmaktadır: Kürecik radarını ve henüz yerleştirilen NATO Patriot bataryalarını bu destek içinde sayabiliriz.

ERDOĞAN’IN AÇMAZI

İsrail’in saldırısı AKP’ye can simidi olsa da, diğer taraftan bir de açmaz yaratmıştır. Şöyle ki:

İsrail’in Suriye’ye saldırması, bu ülkenin “terörist bir devlet” olduğunu bir kez daha tescilledi. Bu durumda şu soruyu sormak durumundayız. Başbakan Erdoğan, uluslararası sulardaki Mavi Marmara gemisine saldırarak 9 yurttaşımızı katleden İsrail için “terörist devlet” demişti. Acaba Suriye saldırısı için de İsrail’e “terörist devlet” diyebilecek mi?

Diyemezse, Yahudi Cesaret Madalyası’nın hakkını vermiş olacak ve Tel Aviv’de alkışlanacaktır fakat karşılığında da Suriye politikasına meşruiyet sağlamak üzere sarıldığı “Esad’ın arkasında İsrail var” yalanını yitirecektir.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
1 Şubat 2013

, , , , , ,

Yorum bırakın

RUSYA MÜDAHALEYE Mİ HAZIRLANIYOR?

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Cinton’un, “Suriye Rusya’dan helikopter aldı” demesi, bildiğiniz gibi koca bir yalan çıktı. Clinton’un “Rus gemileriyle geldi” dediği helikopterler zaten Suriye’nindi ve birkaç ay önce bakım için Rusya’ya gönderilmişti.

ABD’nin rejim muhaliflerini silahlandırdığı, Suudi Arabistan ve Katar’a büyük hacimli silah sattığı bir durumda, Rusya’nın da Suriye’ye silah satabilmesi, kuşkusuz normaldir ve hakkıdır!

Ancak Washington’un olmayan bir helikopter satışı yalanına sarılması ABD Dışişleri Bakanları’nın dünyaya yalan söylemesinin olağanlaşmasının ötesinde, çaresizliğin işaretidir. Çünkü Clinton’un yalanı operasyoneldi, Rusya’nın Suriye ve Ortadoğu hamlelerine yanıt arayışıydı.

DIŞPOLİTİK YALANLAR

Eş zamanlı bir diğer operasyonel gelişme de Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un Moskova’nın Esad’dan uzaklaşmaya başladığı ve Rusya’yla artık Esad sonrası dönemi konuştuklarını söylemesiydi. Fabius, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov tarafından anında yalanlandı.

Clinton ve Fabius’un yalanlar üzerine dış politika inşa etmeye çalışmaları, dış politikada yeni bir tarz mı acaba? Bu tarzın bir diğer versiyonu da dayanaksız iddialarda bulunmak mı?

Çünkü geçen aylarda Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ikide bir Rusya ve Çin’in, Suriye konusunda kendileri gibi düşündüğünü iddia ediyordu!

PUTİN’İN HAZIRLIK EMRİ

ORSAM’ın Avrasya danışmanı Doç. Dr. İlyas Kamalov Moskova’dan sıcak ve önemli bir bilgi veriyor: “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya Silahlı Kuvvetleri’ne Rus askeri birliklerinin Rusya dışında görevlendirilmesi ile ilgili hazırlıkların yapılması emrini verdi. Nezavisimaya Gazeta’da yayımlan bir habere göre, Rus birliklerinin görev yapacağı ülkelerden biri de Suriye olup, planın ayrıntıları hem Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü hem de Şanghay İşbirliği Örgütü ile görüşülmektedir.”

Kamalov, Rusya’nın Pskov şehrinde bulunan 76. Kara Kuvvetleri Saldırı Birlikleri’nin eğitimlerine dikkat çekiyor. Zira bu birlikler, Kosova, Çeçenistan ve Rusya – Gürcistan savaşları sırasında görev almıştı.

Kamalov’a göre üç senaryo var: 1. Bu birlikler Suriye’de istikrarın sağlanması için kullanılacak. 2. Moskova bu birlikleri Batı’nın müdahalesi karşısında devreye sokacak. 3. Rusya, ön müdahalede bulunacak.

Öte yandan Rusya, Fransız Le Figaro’ya göre Suriye’nin kuzeyinde Kesap bölgesinde bir radar üssü kurdu. Gazeteye göre Moskova bu üsten ABD ve NATO üsleri ile Türk sınırları içindeki Suriye karşıtı faaliyetleri izleyecek.

İNİSİYATİF RUSYA’DA

Bu üçü ya da başka senaryolar… Neticede hepsi senaryo ancak ortada tek bir gerçek var. Suriye konusunda inisiyatif Rusya’dadır ve ABD Moskova’nın hamlelerine yanıt aramaktadır!

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ile Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius’un aynı gün ortaya çıkacak dayanaksız yalanlara sarılması, Moskova’nın inisiyatifi karşısında yapılan çaresiz savunma hamleleridir.

Suriye konusunda “bataklığa girme görevi” verilen AKP, Rusya’nın ve bölgenin artan inisiyatifini göz önünde bulundurmalıdır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Haziran 2012

, , , , , , , ,

Yorum bırakın