Posts Tagged Susan Rice

ABD’DE KRİTİK TASFİYELER

Zirveden aşağıya inen, gerileyen devletlere özgü bir “iç çarpışmanın” yaşandığı ABD’de bir soruşturma tamamlanırken, bir başka soruşturma açılıyor…

Gelin en iyisi bu “iç çarpışmanın” istihbarat savaşları şeklinde cereyan etmesini tek tek inceleyelim.

BİNGAZİ’DE ABD DIŞİŞLERİ SUÇLU BULUNDU

1. Tamamlanan soruşturmalardan biri, ABD Büyükelçisi Chris Stevens’ın ve üç diplomatın öldürüldüğü Libya’daki Bingazi saldırısı…

Aralarında eski Genelkurmay Başkanı Mike Mullen’in de olduğu beş kişilik bağımsız komisyon soruşturmasını tamamlayarak 39 sayfalık raporunu teslim etti. Gizli kısımlarının ayıklanarak yayınlandığı rapora göre suçlu ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Diplomatik Güvenlik birimi ile Yakın Doğu İşleri masası…

Öldürülen Büyükelçi Chris Stevens’ın son olarak bir Türk diplomatla yemek yediği ve onu uğurladıktan iki saat sonra saldırının yaşandığı bilgisi de raporda yer aldı. (Bu son yemeğin Suriye’ye sevk edilmek üzere İskenderun’a silah getiren Al Entisar isimli gemiyle ilgili olduğunu ve Türk diplomatın da Ali Sait Akın olduğunu bu köşede daha önce belirtmiştik.)

DIŞİŞLERİ’NE OPERASYON

2.  Bingazi olayı Amerikan devleti içindeki çarpışmanın yaşandığı en önemli alandır.

Nitekim Bingazi saldırısını “terör değil spontane gelişme” diye değerlendirdiği için Cumhuriyetçilerin hedefi olan ABD’nin BM Büyükelçisi Susan Rice, Başkan Barrack Obama’nın gönlündeki Dışişleri Bakanı adayı olmasına rağmen, bu çarpışma nedeniyle adaylıktan çekildi!

CIA’YA OPERASYON

3. Bingazi saldırısı üzerinden tasfiye dilen bir diğer isim ise CIA Başkanı David Petraeus’du…

Petraeus, Bingazi saldırısı nedeniyle Kongre İstihbarat Komitesi’ne ifade vermesine birkaç gün kala “evlilik dışı ilişki” bahanesi ile tasfiye edildi. Ancak Petraeus yine de ifadeden kaçamamış, kendisine Beyaz Saray’ın bu saldırıyla ilgili olarak neden “terörist” yerine “aşırı gruplar” ifadesi kullandığı sorulmuştu!

Al Entisar İskenderun açıklarında yük boşaltma izni beklerken, Petraeus’un apar topar Türkiye’ye geldiğini de anımsatalım.

Petraeus’un görevleri sırasındaki bir başka olay da ABD’deki iç çarpışmayı göstermesi bakımından önemliydi: Petraeus, CIA Başkanı olmadan önce ABD’nin Merkez Kuvvetler Komutanı’ydı ve Irak ile Afganistan savaşlarından sorumluydu. Petraeus, 2010’da ülkesinin geri çekilme stratejisini Senato Silahlı Kuvvetler Komitesi’ne karşı savunurken sorular karşısında bayılmıştı!

Silahlı Kuvvetlerden CIA’nın başına geçen David Petraeus’un adının istifasından önce Savunma Bakanı adayı olarak geçtiğini özellikle belirtelim.

PENTAGON’A OPERASYON

4. ABD’deki iç çarpışmanın boyutlarını gösteren son olay ise Savunma Bakan Yardımcısı Michael Vickers’le ilgili…

Pentagon Basın Sözcüsü George Little’ın basına yaptığı açıklamaya göre Vickers’le ilgili bir soruşturma başladı. Vickers, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in Pakistan’da öldürülmesiyle ilgili operasyon hakkında bilgi aktarmakla suçlanıyor!

Michael Vickers soruşturmasını önemli kılan ise onun Petraeus’tan sonra CIA’nın başına aday gösterilmesiydi.

EN GÜÇLÜ ADAYLAR TASFİYE OLDU

Toparlarsak, önce Savunma Bakanı olması beklenen CIA Başkanı David Petraeus, sonra Dışişleri Bakanı olması beklenen BM Büyükelçisi Susan Rice ve son olarak da CIA Başkanı olması beklenen Savunma Bakan Yardımcısı Michael Vickers “iç çarpışma” neticesinde tasfiye oldu!

Üç çok önemli ve kritik mevkiiyle ilgili bu operasyonlar, iç çatışmanın daha da büyüyeceğini gösteriyor… İç çatışmanın merkezinde ise ABD’nin önümüzdeki yıllarda nasıl bir strateji izleyeceği sorunu var!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
20 Aralık 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

AMERİKAN DEVLETİNDE ÇARPIŞMA

Barrack Hüseyin Obama 2008’de ilk kez seçildiğinde, kurduğu hükümetin iki gruptan ve beş bileşenden oluşan bir koalisyon olduğuna dikkat çekmiştik. Amerikan devlet aygıtı, 2007’de başlayan ekonomik kriz ve daha önemlisi 2004’te işareti oluşan siyasal yenilgiye çareyi böyle arıyordu.

1. OBAMA DÖNEMİNDE BEŞ BİLEŞEN

Barrack Obama: Demokrat Parti’nin “Çevre” temsilcisi. İttifakçı, çok taraflı BOP’tan yana.

Hillary Clinton:  Demokrat Parti’nin “Merkez” temsilcisi. Bush döneminde Senato’da olan Hillary Clinton, NeoCon’ların politikalarına destek vermişti! Koalisyon’da aynı zamanda New York ağırlıklı Yahudi sermayesini temsil ediyor.

Joe Biden: Irak merkezli BOP’çu. Irak’ı Şii, Sünni ve Kürtler arasında üçe bölen planın sahibi.

Robert GatesBush’un son bir yılında, ABD yönetimine, BOP revizyonu için monte edildi. Bu nedenle Obama yönetiminde de bu görevini sürdürdü. Afganistan merkezli BOP savunucusu. Irak’tan çekilmeyi savunuyor. İran’la müzakerelerden yana.

James Jones: Koalisyonda Ulusal Güvenlik Konseyi’nin başı olarak yer aldı. Eski NATO komutanı. Demokratlar iktidarda ama o bir Cumhuriyetçi olarak koalisyona girdi. Obama’nın kazandığı seçimlerde Cumhuriyetçi Parti adayı John McCain’i açıkça desteklemişti!

Bu beş bileşeni neden anımsattık? İkinci Obama döneminde de benzer ve hatta daha derin sıkıntıların yaşandığını anlatmak için…

PETRAEUS ELENDİ

CIA Başkanı David Petraeus’un evlilik dışı bir ilişki yaşadığı gerekçesiyle istifa etmesine kuşkusuz kimse ikna olmadı.

Bu ilişkiyi FBI’ın ortaya çıkarması, Petraeus’un İsrail yanlısı olup olmadığının tartışılması da, hatta Petraeus’un ABD Büyükelçisi Chris Stevens’ın  Libya-Bingazi’deki CIA üssünde öldürülmesini sadece “izlediği” suçlamaları aslında tek gerçeğe işaret ediyor: Amerikan devlet aygıtı içinde kıran kırana bir çarpışma var!

Asıl çarpışma ABD’nin dış politikasında yaşanıyor. Hillary Clinton’un yerine kimin dışişleri bakanı olacağı, açık bir savaşa sahne olmuş durumda.

Adaylardan CIA Başkanı David Petraeus, bir “skandalla” elenmiş oldu! Petraeus üstelik savunma bakanlığı için de düşünülen isimdi…

DIŞİŞLERİ’NE 7 ADAY

Eski Başkan adayı ve Senato’nun Dış İlişkiler Komitesi başkanı John Kerry, en güçlü adaylardan biri.

Bir diğer aday ise ABD’nin BM Daimi temsilcisi olan Susan Rice.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Tom Donilon’un bakanlığa geleceği ve Rice’ın ondan boşalan koltuğa oturabileceği de konuşuluyor.

Adaylar arasında Ulusal Güvenlik Konseyi üyesi Samantha Power, Kongre üyesi Keith Ellison ve Chuck Hagel, hatta Colin Powell bile bulunuyor.

TÜRKİYE-İSRAİL EKSENİ ZORLANACAK

İsmi konuşulan adayların tamamının, ABD’nin dış politika merkezinin Ortadoğu olmasını savunan isimler olması ilginç… Zira Clinton’un dışişleri bakanlığında, ABD Asya-Pasifik merkezli bir strateji belirlemişti. (Bu nedenle bu adaylar dışında bir sürpriz çıkabilir.)

Ama daha ilginci adayların birbirleriyle farklı yönelimlere sahip olması… Örneğin Samantha Power, Obama’yı Libya’ya saldırıya ikna eden isim olarak telaffuz ediliyor. Power, Obama’nın izlediği Suriye stratejisinin de mimarı olarak biliniyor. Kerry ile Power ve Ellison, İsrail-Filistin meselesinde birbirilerine karşıt konumlanıyorlar. Donilon, İsrail’in İran’a saldırı olasılığına açıktan karşı çıkıyor.

İsimlerin çokluğu da, isimlerin dış politika konusunda birbirinden farklı olması da ABD’nin siyasal gerilemesiyle ilgilidir. Çünkü gerileyen büyük kuvvetlerde bu denli “çok seslilik” olur.

Ancak Ortadoğu’yu esas alan adaylardan herhangi birinin koltuğa oturmasının, ABD’nin Asya-Pasifik merkezli stratejisinde köklü bir değişikliğe yol açamayacağını belirtmeliyiz. Olsa olsa Washington’un Ortadoğu’yu taşeronlarıyla idare etme dönemine ağırlık verebilmek ve Kürt Koridoru’nu inşa edebilmek için Türkiye-İsrail eksenli bir süreci zorlayacaklardır.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
14 Kasım 2012

, , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

BİNGAZİ SALDIRISININ ŞİFRELERİ

Kışkırtıcı bir film nedeniyle ABD’nin Bingazi Konsolosluğu’nun 11 Eylül’de saldırıya uğraması ve büyükelçi ile üç personelin öldürülmesi, kuşkulu açıklamalara sahne oluyor…

Sis perdesini kaldırabilmek için öncelikle olguları alt alta koyalım:

ABD’NİN HABERİ VARDI

İngiliz The Independent gazetesinin diplomatik kaynaklara dayandırdığı haberinde, Kahire ve Bingazi’deki diplomatik misyonların saldırıya uğrayabileceği istihbaratı 48 saat önce ABD Dışişleri Bakanlığı’na bildirilmişti.

Buna rağmen saldırı gerçekleşti, üstelik göstericiler az sayıdaki güvenlik görevlisini hızla, 15 dakikada aştı! Washington açısından daha da vahimi, konsolosluktaki en hassas belgelerin saldırıdan sonra kaybolmuş olması…

ABD: SALDIRI PLANLI DEĞİL

Ancak ABD saldırının planlı olmadığı konusunda ısrarlı…

Son olarak ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Susan Rice, Libya’nın Bingazi kentindeki ABD konsolosluğuna düzenlenen saldırının planlı olmadığını söyledi.

LİBYA: SALDIRI PLANLI

Libya ise saldırının kendiliğinden oluşmadığını, planlı gerçekleştiğini savunuyor.

Örneğin Libya Milli Genel Kongresi Başkanı Muhammed el-Mugaryef saldırının “birkaç ay önce ülkeye giren yabancılar tarafından planlandığının kesin olduğunu” belirtti.

Nitekim El Kaide örgütü de ABD konsolosluğuna düzenlenen saldırının, geçen aylarda öldürülen El Kaide’nin Libyalı lideri Ebu Yahya el-Libi’nin intikamının alınması için düzenlendiğini açıkladı.

MISIR: PROTESTOCULAR PARA ALDI

Saldırının ve sonrasında başka ülkelerde meydana gelen olayların planlı olduğunu iddia edenlerden biri de Mısır Başbakanı Hişam Kandil.

Kandil, BBC’ye verdiği demeçte, İslam’a hakaret eden filmi Kahire’deki ABD büyükelçiliğinin önünde protesto edenlerin bir yerden para aldığını açıkladı. Kandil,  bu konuda ellerinde güçlü kanıtlar olduğunu belirtti.

GÜLEN: SALDIRI SERVİS İŞİ

En dikkat çeken açıklamalardan biri de ABD’de yaşayan Fethullah Gülen’den geldi.

Gülen, kendi internet sitesinden yaptığı açıklamada, Libya’daki saldırıyı istihbarat servislerinin yaptığını iddia etti.

SALDIRGANLAR SURİYE’YE SEVKEDİLDİ

Tunus’ta yayınlanan Tanitpress gazetesi, Bingazi Konsolosluğu saldırısına katıldığı tespit edilenler arasında Ensar eş-Şeria örgütü üyeleri olduğunu duyurdu.

Ancak Tanitpress’in bizi daha da çok ilgilendiren haberi ise saldırıya katılan bu İslamcı militanların, Suriye’de Beşar Esad’a karşı savaşmak üzere daha sonra Mısır ve Türkiye üzerinden Suriye’ye gönderildiğiydi!

KOMPLODAKİ PARMAK

Meselenin en dikkat çeken yanı ise bir ülkeye saldırmak için yalanlar üreten, sözde kanıtlar uyduran ABD’nin, bu kez saldırıyla o ülkeyi ayırmaya özen göstermesi oldu.

Örneğin ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, “saldırı Libya halkının işi değil” dedi. Örneğin ABD Başkanı Barrack Obama “saldırı nedeniyle Libya-ABD bağları kopmayacak” dedi.

Tüm bu olgular alt alta koyulduğunda ortaya şu sonuç çıkıyor: Acaba birileri, Bingazi saldırısı ile ABD’yi yeniden Ortadoğu’ya çekmeye mi çalışıyor? Kimin bölgede ABD’ye hayati ihtiyacı var? ABD’ye ihtiyaç duyan kuvvetlerden hangisi bölgesel komplo yapabilecek kapasitedir?

Bu sorulara yanıt aramayı sürdüreceğiz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
19 Eylül 2012

, , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: