Posts Tagged Tarık Haşimi

DAVUTOĞLU KİMİN BAKANI?

Kerküklü Arapların oluşturduğu Siyasi Konsey, “Türkiye Kerkük’ün Kürdistan bölgesine bağlanmasına olur verdiği” için, Arap Birliği’nden konuya müdahale etmesini istedi.

Bu durum 40 yıllık devlet politikasının AKP yönetimince nasıl ters yüz edildiğinin göstergesidir. AKP dönemine kadar Türk devleti, kimi zaman Barzani’yi Bağdat’ın otoritesinden çıkmaması için zorlayarak, kimi zaman doğrudan Bağdat’la ittifak temelinde Barzani’yi sıkıştırarak “Irak’ın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini” savunuyordu. Ankara biliyordu ki, Irak’ın bölünmesi, Türkiye’nin de bölünmesidir.

Kerkük ise tüm bu denklemlerin düğüm noktasıydı.

AKP Hükümeti’nin Maliki karşıtlığı da işte bu strateji değişikliği nedeniyleydi. Çünkü Maliki, Irak’ın birliğini savunuyordu!

MALİKİ KARŞITI LİSTE ANKARA’DA HAZIRLANMIŞ

Cengiz Çandar’ın “Mezopotamya Ekspresi” isimli son kitabında, AKP hükümetinin bu yeni strateji nedeniyle Irak’ın içişlerine nasıl da müdahale ettiğinin belgeleri var. Aktaralım:

Ahmet Davutoğlu, 1 Mayıs 2010’da bakanlığının birinci yıldönümü münasebetiyle Oxford’a bir konferans vermeye gider. Özel uçağına, yolda “beyin fırtınası” yapmak üzere bazı gazeteci, yazar ve düşünce adamlarını da davet eder. Çandar da ekiptedir.

Konu Irak’ta 1,5 ay önce sonuçlanan seçimlere ve bir türlü kurulamayan hükümete gelir. Davutoğlu, uluslararası skandal anlamına gelen şu açıklamayı yapar: “El-Irakiyye listesi benim evimde kuruldu. İranlılar bize verdikleri sözü tutmamıştı. Bunun üzerine, İyad Allavi’yi çağırdım. O gece, Amman’daki Sünni direnişçilerle de telefon teması kurdum. Bir araya gelmesi mümkün olmayan kişileri bizden başka kimse bir araya getiremezdi. Allavi’den Usame el-Nuceyfi’ye, Tarık el-Haşimi’ye kadar herkesi el-Irakiyye listesinde ben bir araya getirdim.

Davutoğlu, bu anlattıklarına bir parça meşruiyet katmak amacıyla olsa gerek, şunları da ekler: “El-Irakiyye’nin Amerika’nın listesi olduğu doğru değildir. Liste, benim evimde kuruldu. Amerikalılar sonradan, arkadan geldiler.”

Davutoğlu, sonra Cengiz Çandar’a döner ve bugün Talabani’nin Irak’ın birliği cephesinde neden yer aldığının da izlerini taşıyan şu cümleyi kurar: “Talabani, Iraklılarla fazla oynaşıyor. Gerçi kendisiyle görüşeceğiz ama bunu siz de kendisine söyleyin. Cumhurbaşkanlığına bir Sünni Arap’ın gelmesini destekleyeceğiz.

BAĞDAT-TAHRAN İTTİFAKI KAZANDI

Gerçekten de o dönem Ankara Irak’ta cumhurbaşkanlığı için Tarık el-Haşimi’yi, başbakanlık için de İyad Allavi’yi açıkça desteklemişti. Davutoğlu bu isteğini gerçekleştiremeyince B planını devreye soktu ve Allavi’nin cumhurbaşkanlığı ve Adil Abdülmehdi’nin başbakanlığı için bastırdı. Davutoğlu, Talabani’nin Cumhurbaşkanlığı’nı da Barzani üzerinden engelleyebileceğini hesaplıyordu.

Ancak Ankara’nın (ve de Washington’un) istediği değil, Bağdat ile Tahran’ın istediği oldu. Talabani Cumhurbaşkanı, Maliki Başbakan, Nuceyfi de Meclis başkanı oldu. Bu sonuçla Atlantik cephesi Irak seçimlerinde 2-1 yenilmiş oluyordu.

TÜRKİYE’NİN DEĞİL ABD’NİN POLİTİKASI

Ahmet Davutoğlu’nun Washington adına yürüttüğü bu faaliyetleri sanki kendisininkiymiş gibi sunması, kuşkusuz kişiliğiyle de ilgilidir ancak esas olarak anti-Amerikancı dalgayı aşabilmek adına olduğu anlaşılıyor..

Nitekim Çandar şöyle diyor: “Ahmet Davutoğlu’nun bana ‘Türkiye’nin dış politikası’ olarak anlatmış olduklarının, aynı zamanda ABD politikası olduğunu, 22 Eylül 2012’de New York Times gazetesinde yayımlanan bir haber sayesinde öğrenmiş oldum.

Çandar, Michael Gordon imzalı o haberi de özetlemiş. İnsan ne diyeceğini şaşırıyor! Pes demekle yetinelim!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
6 Ocak 2012

, , , , , , , , ,

Yorum bırakın

GAZZE’DE TÜRKİYE-İRAN ÇARPIŞMASI

İsrail’in Gazze saldırısı 2008’le eş tutularak değerlendiriliyor hep. 2008’de de İsrail, ABD seçimlerinden bir ay sonra ve kendi seçimlerinden bir ay önce Gazze’ye saldırmıştı.

Başbakan Erdoğan da böyle değerlendirdiği için Netenyahu’ya şu mesajı veriyor: “Bilesin ki 2012’nin şartları, 2008’in şartları gibi değildir.”

Bu teze sarılanlara göre İsrail bu zamanlama ile ABD yönetimini baskılamayı ve kendi seçimlerine de siyasi malzeme üretmeyi hedefliyor!

Kuşkusuz İsrail’in böyle bir hedefi vardır elbette ancak Gazze’de İsrail’in hedeflerinden ötesi sahneleniyor!

TÜRKİYE-MISIR, İRAN’IN YERİNE OYNUYOR

Peki, o zaman hedef ne?

Hemen belirtelim: Suriye’de çarpışanlar şimdi de Gazze’de çarpışmaya soyunmuşlardır!

Suriye’de İran-Irak-Suriye cephesiyle karşı karşıya gelen Türkiye-Suudi Arabistan-Katar cephesi, Gazze’de yanlarına bu kez Mısır’ı da almaya çalışarak yeni bir cephe açmaktadırlar.

Bu o kadar açıktır ki, Zaman yazarı Ali Bulaç haklı olarak şu uyarıyı yapmaktadır: “Eğer Filistin direnişinde Türkiye ve Mısır, İran’ın yerini almak istiyorlarsa, maddi karşılığı olmayan retoriklerin ötesinde İran’ın direnişe sağladıklarının fazlasını sağlamaları beklenir.” (Zaman, 19 Kasım 2012)

Bulaç ikinci bir uyarı daha yapmaktadır: “Hangi yönetim bu işe bulaşırsa, eninde sonunda ya Batı ve İsrail’e avantaj sağlamak isterken kendi kamuoyuyla karşı karşıya gelir, meşruiyetini kaybeder; ya da Batı ve İsrail ile bizzarure çatışmaya girer.”

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi FHKC’den Adil Smara da meseleye aynı yerden bakıyor ve Gazze’de Türkiye-Mısır ekseni kurulmaya çalışılmasını “Müslüman Kardeşleri Gazze’ye yerleştiren köprü” olarak değerlendiriyor.

ERDOĞAN’IN İŞİ HAMAS’I DURDURMAK

En iyisi İsrail’in Gazze’ye saldırısından hemen önce meydana gelen kimi olguları sıralayalım:

1) Katar Şeyhi El Tani 23 Ekim’de sürpriz bir şekilde Gazze’yi ziyaret etti. İran’ın Fars Haber Ajansı, El Tani’nin bu ziyarette Hamas liderlerine saat ve dolmakalem hediye ettiğini belirtiyor ve ekliyor: “Bu hediyeler, İsrail uydularına düşük frekanslı sinyaller yolluyor ve bu sayede İsrail uçakları diledikleri Hamasçı’yı kolayca bulup vuruyor.”

İran’a göre İsrail Hamas’ın askeri lideri Cebari’yi bu şekilde öldürdü.

2) Pek çok analist, İsrail’in Hamas’ın lideri Cebari’yi öldürmesine şaşırdı. Zira Cebari son olarak İsrailli esir askerle Filistinlilerin takasını sağlamıştı!

FHKC’den Adil Smara’nın şu sözleri önemli: “Hamas liderlerinden İsmail Haniye’nin, Ramallah hükümeti yolundaki istişarelerinin önünde engel olan Cabari’nin ortadan kalkmasından sanki bir rahatlık duymuş gibi başladığı konuşmasını dinlediğimde, bu gözlemlerden emin oldum.”

3) AKP’nin koruması altında İstanbul’da yaşayan Tarık Haşimi’nin bu ay başında MOSSAD ajanlarıyla görüştüğü ortaya çıktı. Bu görüşmenin AKP bilgisi dışında olması mümkün değil.

4) İsrail Maslahatgüzarı yanında MOSSAD ajanlarıyla birlikte TBMM’de AKP’li Dışişleri Komisyonu Başkanvekili’ni “randevusuz” ziyaret etti.

5) Türkiye, resmi olarak İsrail’in Hayfa Limanı’na Ro-Ro seferleri başlattı.

6) Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel Suudi Arabistan’a gitti.

7) Tamam, Erdoğan “İsrail’in savunma hakkı var” diyen Obama’ya “bu nasıl adalettir” diye seslendi ama Washington’dan gelen “Hamas’a baskı yap” çağırısına da uydu!

Başbakan Erdoğan’ın bu talepten sonra El Fetih’le Hamas’ı birleşmeye çağırması ilginçti. Filistin’in bölünmüş yapısından bugüne kadar hiç rahatsız olmayan Erdoğan’ın çağrısı manidardı.

ABD Başkanı Barrack Obama’nın son olarak “Hamas’ın durdurulması Erdoğan ile Mursi’nin sorumluluğudur” demesi, aynı zamanda bir göreve işaret etmekteydi!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
21 Kasım 2012

, , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: