Posts Tagged Diyarbakır

ÖCALAN NEDEN DİYARBAKIR’DA YOK, TAKSİM’DE VAR?

Başbakan Erdoğan Kazlıçeşme mitinginde dikkat çeken bir hatırlatma yaptı: “Utanmadan şunu söylüyorlar. ‘Arap baharını gördük, şimdi de Türkiye baharına hazır olun’ diyorlar. Dışarıdaki bazı kendini bilmezler, içeride de onların uzantısı olan bazı kendilerini bilmezler. Türkiye’de Türk baharı 3 Kasım 2002’de oldu ama onlar bunun farkında değil.”

Gezi eylemleri bir “Türk baharı” değildir, dolayısıyla “Arap Baharı’nın” Türk olanı hiç değildir! Peki, 3 Kasım 2002 bir Türk baharı mıdır? 3 Kasım 2002 Soros’un ilk turuncu darbesidir!

Soros 2002’de Türkiye, 2003’te Gürcistan’da, 2004’te Ukrayna’da ve 2005’te de Kırgızistan’da darbe yaptı ve iktidara Amerikancıları getirdi!

2011’de Tunus ve Mısır’da olanlar ise bu dört Soros darbesinden tamamen farklıydı. Tunus ve Mısır’da zaten Amerikancı liderler iktidardı.

TAKSİM AKP’YE BAYRAK DİKTİ

Erdoğan’ın Kazlıçeşme mitingi sadece bu nedenle değil, Erdoğan’ın başlattığı kampanya nedeniyle de ilginçti. Aslında Erdoğan’ın yalnızlaştığını resmeden bu konuşma, şu çağrıyla bitti: “Türk bayraklarınızı sakın katlayıp koymayın. Balkonlarınıza asmanızı istiyorum. Bu bir bayrak kampanyasıdır. Bunlarla birilerine cevabı çok iyi şekilde vereceksiniz. İstanbul’un her yerinde bunu göreceğim.”

O birileri kim? Taksim eylemcileri ve Türkiye’nin dört bir tarafında “Her yer Taksim, her yer direniş” diyerek Gezi’ye sahip çıkanlardır.

Peki, eylemcilerin ellerindeki bayrak ne? Türk Bayrağı!

Peki, Erdoğan’ın “tencere, tava aynı hava” diyerek aklınca küçümsediği eylemcilerin balkonunda ne asılı? Türk bayrağı!

Peki, AKP hükümetinin yasakladığı 23 Nisanlarda, 19 Mayıslarda, 29 Ekimlerde Atatürk’e koşanların, Cumhuriyet diye haykıranlrın ellerinde ne var? Türk bayrağı!

Peki, bu eylemlere katılanlar en çok neye kızıyor? Erdoğan’ın Türk’ü anayasadan çıkarma girişimine, “Türk milliyetçiliğini ayaklarımın altına aldım”  demesine, Atatürk’ün Türk gençliğine hitabesine karşı çıkmasına, Türk’ü Türkiye yapmaya çalışmasına…

Bakın en somutunu anımsatalım. Daha geçenlerde cümlesinde “Türk bayrağı” geçen BDP milletvekiline ne diye kızmıştı AKP milletvekili Mehmet Metiner: “Türk bayrağı değil, Türkiye bayrağı diyeceksin!”

Peki, tüm bu gerçekler ortadayken, Başbakan Erdoğan neden Türk bayrağını anımsadı, neden kitlesinden Türk bayrağı asmasını istedi?

TOMA’lar neden Tük bayrağı astıysa, Erdoğan da o nedenle Türk bayrağı asıyor! Hem kitleden korunmak için, hem de kitleyi dağıtmak için!

Bu çarpıcı tablo Gezi eylemlerinin bir büyük başarısı daha olarak tarihe kaydolmuştur!

TAKSİM’DE AKP-PKK ORTAKLIĞI

Erdoğan’ın bayrak sevgisinin ilk yönünü, yani “kitleden korunma” amaçlı taşınmasını, beyaz bayrak sallaması olarak da yorumlayabiliriz. Ancak daha kurnaz kullanımı ise “dağıtmak” amaçlı kullanımındadır.

Bakın bu duruma işaret eden ve Erdoğan’ın son birkaç gündür sık sık tekrarladığı şu cümle çok şey anlatmaktadır: “Bölücü başı, yanında Atatürk resmi, yanında Türk bayrağı. Ulusalcılara sesleniyorum. Türk Bayrağı ve Atatürk’ü nasıl yan yana getirdiniz?”

Acaba Erdoğan Öcalan adına mı, yoksa Atatürk adına mı rahatsız? Üzerinde durmayacağız, zira Atatürk’le ilgili sözleri arşivlerdedir ve Öcalan’la açılım ortaklığı yürürlüktedir!

Ancak Öcalan’ın neden PKK’ye “Taksim’i ulusalcılara bırakmayın” talimatı verdiği ve neden BDP ile PKK’nin Taksim’e gelerek Apo posterleri açtığı artık daha da netleşmiştir.

Erdoğan’ın “Bölücü başı ve Atatürk’ü nasıl yan yana getirdiniz” sorusunun muhatabı kendisidir! Erdoğan Hakan Fidan’a, Fidan da Öcalan’a iletmiş, AKP Taksim’i Apo posterleriyle bölmeyi denemişti. Ancak başaramamışlardı!

Bu ilişki nedeniyle, geçen haftaki bir yazımızın başlığında “Erdoğan’ın grev kırıcısı Öcalan” ifadesini kullanmış ve somut kanıtlarımızı aktarmıştık. Diyarbakır’dan dönen Rafet Ballı’nın verdiği bir bilgi, bu ilişkiye yeni bir kanıt oldu: Meğer PKK ve BDP Diyarbakır’daki direniş eylemine katılmamış!

Diyarbakır’da eylem yapmayan PKK ve BDP, neden Taksim’de eylem yaptı? Diyarbakır’daki sol grupların Taksim’e destek eylemine gidip Apo posteri açmayanlar, neden Taksim’de açtı?

AKP tabanı, Türkiye’nin geleceği adına bu soruyu yöneticilerine sormalı!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Haziran 2013

 

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

TAMPON BÖLGE HATAY’DA KURULDU

Başbakan Erdoğan, siyah gözlük takıp, “tamam inşallah” hareketi yaptığı ve Hürkuş’ta poz verdiği sırada bir de tarihi söz söyledi: “Büyük devletlerin düşmanı olur.”

Haliyle insan merak ediyor, madem büyük devletlerin düşmanı olur, o zaman ‘komşularla sıfır sorun’ neydi?

TÜM GÖREVLERİN ÜSTÜNDEKİ GÖREV

“Komşularla sıfır sorun”, AKP’ye Büyük Ortadoğu Projesi BOP içinde verilen görevin maskesiydi; o nedenle kısa sürede “sıfır komşu”yla sonuçlandı.

AKP yani BOP Eşbaşkanlığı bu maskeyle, İran’ı yalnızlaştırmak için Suriye ve Lübnan’la yakınlaşacak, Ortadoğu’da ABD’nin model ortağı olacak, hatta sırf bölgede ağabeylik yapabilmek için İsrail’e posta koyacak ve Ortadoğu’da caka satacaktı!

Maske, asıl görevi, yani Erdoğan’ın daha 2004 yılında dile getirdiği “Diyarbakır’ı ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nde merkez yapma” görevini perdelemek içindi.

BOP Eşbaşkanlığı’nın tüm görevleri bu asıl görevi başarabilmek içindi..

Bu gerçeği atlayanlar, “kardeş Esad”ın bir yılda nasıl “düşman Esed” ilan edildiğine haliyle şaşırıyor.

NİHAİ HEDEF

Erdoğan’ın bugün izlediği Suriye politikası, işte bu görevin gereğidir; yani “Diyarbakır’ı BOP’da merkez yapma” görevinin…

BOP’da, yani ABD’nin “Büyük Kürdistan” projesinde Diyarbakır’ı merkez yapmak için bugün Suriye’nin bölünmesi gerekmektedir; ki böylece ikinci İsrail devleti de denize açılabilsin!

Bu nedenle “Esad’ın devrilmesi” Atlantik’in Suriye planında nihai  hedef değildir; nihai hedef Suriye’nin bölünmesidir. Ancak bu hedefi 14 aydır başaramayanlar, artık hiç başaramayacaktır!

MGK’YE TUZAK

Bu gerçeğe rağmen Türk Silahlı Kuvvetleri uyanık olmalıdır. Çünkü MGK’de konuşulan “tampon bölge” konusu, tuzaktır!

Suriye’de “tampon bölge” hedefinin neyle sonuçlanacağı bellidir. Çünkü 1992’de Irak’ın kuzeyinde kurulmasına göz yumulan tampon bölgenin sonuçları ortadadır!

Irak’ın bölünmesi, Türkiye’yi bölünme tehdidiyle karşı karşıya getirmiştir. Suriye’nin bölünmesinin sonuçları kuşkusuz daha da ağır olacaktır. Çünkü ABD’nin asıl hedefi Türkiye’dir.

TÜRK ORDUSU’NUN İLK GÖREVİ

Nitekim “tampon bölge” konusu o nedenle masadadır ve kurulmuştur!

Ancak ABD o tampon bölgeyi Suriye’den önce Türkiye’de kurmuştur; Hatay fiilen tampon bölgedir artık…

Öyle ki, Hatay’da bir gün ABD senatörü sınır teftiş etmektedir, ertesi gün ABD’li özel harekatçı bir general basın açıklaması yapmaktadır. Bir gün ABD’li diplomat Esad karşıtlarıyla toplantıdadır, ertesi gün CIA sınırdan silah sevkiyatı yapmaktadır.

O nedenle Türk Ordusu’nun görevi, önce Hatay’ı yeniden yurt topraklarına katmaktır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
1 Temmuz 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

TÜRKİYE’NİN SAVUNMASI KERKÜK’TEN BAŞLAR

Kerkük, jeopolitik önemi, demografik yapısı ve petrolü nedeniyle Irak’ın kalbidir ve bu nedenle de ABD’nin Irak’ı işgalinden bu yana statüsü netleşmemiştir. Hatta Kerkük konusu, işgal altındaki Irak’ta neredeyse çözülemeyen tek konudur.

ABD’nin Irak’tan tamamen çekiliyor olması, Kerkük konusunu yeniden ısıttı. Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, bu amaçla Kerkük’ü ziyaret etti.

Barzani, ABD Irak’tan çekildikten sonra, Kerkük’ün güvenliğini merkezi hükümetle birlikte sağlayacaklarını söyledi. Barzani, Kerkük’ün Kürt bölgesi olarak Irak’ın bir parçası olduğunu savundu.

Haber, dünkü Aydınlık’ta, “ABD gidince Kerkük Barzani’nin olacak” başlığıyla çıktı. Kerkük’ün Barzani tarafından ele geçirilmesini, bunca zamandır sanki ABD engellemiş gibi!

Oysa tam tersine, ABD 1992 yılından bu yana Kerkük’ü kukla devletine bağlayacak fırsatların peşindeydi. Federal Irak içinde Özerk Bölge diye havuç olarak Türkiye’ye sunulan Kerkük’ün öyküsünü ve ABD planlarının detaylarını Fikret Akfırat’ın “Kukla Devlet” kitabında (Kaynak Yayınları) ayrıntılarıyla bulabilirsiniz.

KÜRDİSTAN’IN KUDÜS’Ü

Kerkük, netleşmeyen statüsü nedeniyle kimi çevreler tarafından “Kürdistan’ın Kudüs’ü” olarak değerlendirilmektedir.

Türkiye açısından ise Kerkük’ün önemi, petrolden ya da bölgede yaşayan Türkmenlerden ziyade, Türkiye’nin savunma hattının en ileri noktası olmasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle de Türkiye’nin güney savunması, Kerkük’ten başlar.

Kerkük, ABD’nin kukla devlet üzerinden Türkiye’ye yönelttiği tehdidin önemli bir cephesidir. Ki geçmişte ABD’nin Telafer’de, Tuzhurmatu’da Türkmenleri katletmesi, bu direnci yıkmak içindi.

KERKÜK – DİYARBAKIR HATTI

ABD’nin kukla devleti için iki yaşamsal bölgeye ihtiyacı vardır. Birisi Kerkük, diğeri de Diyarbakır’dır.

Kukla Devlet daha doğrusu ABD, Kerkük’ü ele geçirirse Diyarbakır’a uzanır. ABD’nin Büyük Kürdistan stratejisinin dayanağı budur.

Kukla Devlet, Kerkük ile Diyarbakır’a genişlediği takdirde, Büyük Kürdistan, daha doğrusu ikinci İsrail olacaktır.

140. MADDE DAYATMASI

ABD Irak’tan çekilirken, Kerkük’ün statüsünün “çözümüne” yönelik hamleler önemlidir. Mesud Barzani’nin KDP’si ile Celal Talabani’nin KYB’si bu amaçla ortak toplantı yaptı önceki gün.

İki partinin ortak politbüro toplantısının ana gündemi Kerkük’tü. Barzani’nin Kerkük ziyareti ve mesajları masaya yatırıldı, gelen tepkiler değerlendirildi. Barzani ve Talabani ikilisi, bu toplantıyla Bağdat’a, referandumu içeren 140. maddenin uygulanmasını istediklerini ilan ettiler.

CUMHURİYET’İN YIKILMASI KERKÜK’TEN BAŞLAR

Irak Türkmen Cephesi ITC ise 140. maddeye itiraz ediyor. ITC Başkanı ve Kerkük Milletvekili Erşet Salihi, 140. maddenin geçerliliğini yitirdiğini, sorunun çözümünün siyasi uzlaşıdan geçtiğini savunuyor.

Kerkük konusunun en önemli tarafı olan Türkiye ise sessiz! AKP hükümeti, Kerkük’ün geleceğini ABD’ye ve Barzani’ye havale etmiş durumda…

Geçmişte kuzey Irak politikalarında etkin olan merkezi kurumların da, AKP’ye rağmen konuya eğilemeyeceği görülüyor.

Oysa bugün, sonsuza kadar yaşatılmaya söz verilen Cumhuriyet’in yıldönümü!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
29 Ekim 2011 

,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: