Posts Tagged Joe Lieberman

İSTİHBARAT SAVAŞLARI

Basına yansıyan bir fotoğraf, Hatay merkezli istihbarat savaşlarına tanıklık ediyor. Hatay Yeni Sanayi Sitesi’nde çekilen bu fotoğrafta, İngiltere plakalı iki ambulans var.

İngiltere plakalı iki ambulansın Hatay’da işi ne? Görgü tanıkları, bu iki ambulansla Hatay’dan Suriye’ye silah ve terörist taşındığını anlatıyorlar…

Anımsarsanız, Türk ambulanslarıyla da silah sevkiyatı yapıldığı gündeme gelmişti. Artık İngiliz ambulansları devrede!

MOSSAD’IN İDDİASI

MOSSAD’a yakınlığıyla bilinen Debkafiles, Suriye’deki iki rejim karşıtı tugayın komutasını Türk subaylarının üstlendiğini iddia etti.

Debka’ya göre İdlib’deki “Kuzey Özgürlükçüler Tugayı” ile Halep’teki Tevhid Tugaylarının komutası, Gaziantep’teki Türk subayları tarafından üstlenildi.

Ayrıca Debka’ya göre İsrail ve Türk İstihbaratı, Suriye ve Hizbullah’a karşı izleme faaliyeti sürdürüyor!

ÖSO-EL KAİDE SAVAŞI

Öte yandan Suriye rejimine karşı desteklenen silahlı gruplar, bu istihbarat savaşlarının bir yansıması olarak, kimi zaman birbirlerine karşı suikastlar düzenliyorlar. İşin kötüsü, Türkiye toprakları bu suikastlara ev sahipliği yapıyor.

Örneğin Özgür Suriye Ordusu’nun, El-Kaide lideri Ebu Muahmmed El Absi’nin Türkiye sınırları içerisinde pusuya düşürülmesi… El-Kuds El Arabi gazetesi, bu suikastı tüm ayrıntılarıyla yazdı.

CIA’nın da, MOSSAD’ın da, hatta başka istihbarat örgütlerinin de kendi El Kaide örgütleri olduğunu, özellikle vurgulayalım!

ULUS’TA GİZEMLİ BULUŞMA

CIA Başkanı Org. David Petraeus’un apar topar geldiği hafta içinde, başka ABD’li yetkililer de ülkemizde çeşitli temaslarda bulunuyordu…

Örneğin tam CIA Başkanı ülkeden ayrılırken, ABD Hazine Bakanlığı Terörizm ve Finansal İstihbarat Müsteşarı David Cohen geliyordu…

Ya da CIA Başkanı’ndan hemen önce ABD’li senatörler John McCain ve Joe Lieberman Türkiye’ye geliyordu… İkili İstanbul Ulus’ta, Backyard Restoran’da genç bir Suriyeli ile buluşuyordu.1 saat süren görüşme sırasında, masada ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan çeşitli yetkililer de vardı. Görüşmenin ardından senatörler otele dönmüş, çantalı Suriyeli ise bir ABD’liyle birlikte bölgeden hızla uzaklaşmıştı.

İki senatörün daha önceki Türkiye temaslarını Ufuk Ötesi okurları anımsayacaktır. İkili Nisan ayında ülkemize gelmiş, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüştükten sonra Hatay’a giderek sınırı teftiş etmişti. ABD’li senatörler burada “tampon bölge” istemişlerdi!

ABD’NİN ‘İÇKARIŞIKLIK’ UYARISI

ABD’li resmi yetkililerin ziyaretlerinden hemen sonra, CIA’nın Türkiye-Suriye sınırına ajan yığınağı yaptığı gündeme geldi. CIA, Türkiye ile ABD’nin 24 Ağustos’ta yaptığı “istihbarat kalkanı” anlaşması üzerine bölgeye akın yapmaya başlıyordu…

Tam bu süreçte iki önemli haber kamuoyuna yansıdı.

Birincisi, Özgür Suriye Ordusu’nun yeniden yapılandırılacağıydı. CIA, Özgür Suriye Ordusu’nu “özel savaş” için eğitecek ve yapılandıracaktı!

İkincisi ise ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’deki yurttaşlarını “iç karışıklık” nedeniyle uyarmasıydı! Ancak açıklama, daha ziyade Türkiye’yi, Türkiye’nin Suriye politikalarına direnen kuvvetlerini tehdit anlamı taşıyordu!

Tıpkı Gaziantep’teki bombalı saldırının taşıdığı anlam gibi…

KAYBEDEN TÜRKİYE

Tüm bu gelişmeler artık şu sonuca çıkıyordu: Ortasında Hatay’ın bulunduğu bölge, artık istihbarat savaşlarının merkezi haline gelmiştir. Bu savaşta yanlış tarafta yer alan Türkiye ise savaşın en çok kaybedeni durumundadır.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
9 Eylül 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

MİT’İN HAYALET KONFERANSI

Milli İstihbarat Teşkilatı MİT, 4-5 Haziran tarihlerinde “İstihbarattan Karar Almaya: Politika Yapımı için İstihbarat Analizi” başlıklı bir konferans düzenledi. Nerede düzenlendiği ve kimlerin katıldığı bir sır gibi saklanan konferansa dair ilk bilgileri, kendisi de katılımcı olan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi ORSAM Başkanı Hasan Kanbolat’ın yazdıklarından öğrendik.

9’u yabancı 21 istihbarat uzmanının katıldığı konferansa bakanlıklar, Genelkurmay ve Emniyet ile güvenlik bürokrasisinden ve savunma sanayi şirketlerinden üst düzey katılım sağlandı. Konferansta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan birer konuşma yaptı.

DÜZEN KURUCU ROL

Hakan Fidan, “dış politika konusunda dinamik bir süreçte” olunduğunu belirterek, “Türkiye, düzen kurucu roldedir” dedi! Kuşkusuz Fidan’ın sözleri, Davutoğlu’nun üç yıl önce tarif ettiği genel rolleriyle uyumludur: “ABD ile ilişkilerimizde önümüzde altın bir işbirliği dönemi var. Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak.” (AA, 21 Mart 2009)

Davutoğlu ise MİT’in hayalet konferansında, istihbarat ile politika arasındaki ilişki üzerinde durdu. Mikro ve makro kelimeleriyle dolu bir konuşma yaptı!

Kanbolat’ın MİT Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Abdurrahman Bilgiç’ten aktardığı “iç ve dış istihbarat birbirine karıştı” şeklindeki sözler, aslında hayalet konferansın esas amacını, Suriye’yle ilgisini ve Davutoğlu’nun konferansta ne aradığını ortaya koymaktadır.

‘SURİYE’DEKİ MUHALİFLERİ MİT SİLAHLANDIRIYOR’

ABD adına “düzen kurma” faaliyetlerinde rol aldığı anlaşılan MİT’in “Uludere’ye bombayı ertesi sabah duymuş” olması şaşırtıcı gelse de aslında bu rolle uyumludur. Zira Milli bir istihbarat teşkilatı, normalde öncesinden, hadi en azından ilk günden ABD’nin Türk Ordusu’nu tuzağa düşürme amaçlı istihbarat verdiğini saptamalıydı!

O nedenle, TBMM Uludere İnceleme Komisyonu’na ulaşan MİT yazısında, Teşkilat’ın 28 Aralık 2011 gecesi Uludere’de gerçekleşen bombalamadan ancak bir gün sonra, “resmi kurumlarca yapılan bilgilendirme üzerine haberdar olduğunu” bildirmesinin üzerinde durmayacağız!

Çünkü çok daha önemli bir durum, Independent gazetesinin dile getirdiği iddiadır. Justin Vela’nın haberine göre Suudi Arabistan ve Katar, Türkiye üzerinden rejim karşıtı “Özgür Suriye Ordusu”na silah temin etmekte ve teslimat MİT tarafından yapılmaktadır. Gazeteye konuşan Batılı bir diplomat, silah yardımının yalnızca Suriyeli Müslüman Kardeşler grubuna yapıldığına dikkat çekiyor!

SİLAH AKIŞINA KİM İZİN VERDİ?

İddia, Ankara’nın yalanlamadığı bir başka açıklama nedeniyle önemlidir. Daha önce bu köşede iki kez dile getirdik:

“ABD’li senatörler John McCain ve Joe Lieberman, Abdullah Gül’le görüştükten sonra Hatay’a gitti ve sınırı teftiş etti! İkili, Suriyeli teröristlerle de içeriği açıklanmayan görüşmeler yaptı. İkilinin Türkiye ziyaretinden sonra Foreign Policy’de yer alan şu satırlar Ankara’da yalanlanmadı: ‘Türk yetkililer, McCain ve Lieberman’a silahların sınırların ötesine akışına izin vermeye gönüllü olduklarını belirttiler’.”

ASIL MESELE

Türkiye’nin ABD adına “düzen kurma” rolüyle bölgesinde attığı adımların siyasi maliyeti gittikçe büyümektedir! Kuşkusuz AKP bu maliyetin altında kalacaktır; mesele ellerindeki benzin bidonunu, şimdiden almaktır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
14 Haziran 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ÇANKAYA’YA ABD’Lİ SENATÖR AKINI

Bu kez de ABD’li senatör Richard J. Durbin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün konuğuydu. Çankaya’da Salı günü gerçekleşen ziyaret, basına kapalıydı. Yani, ne konuşulduğunu bilmiyoruz!

Çankaya’ya son iki ayda sıra dışı bir ABD’li senatör akını var. Acaba neden?

2 AYDA 7 SENATÖR

Önce gelin bu ziyaretleri anımsayalım:

ABD Temsilciler Meclisi Üyesi Tom Price, 3 Nisan’da Cumhurbaşkanı Gül’ü ziyaret etti.

ABD’li senatörler John McCain, Joe Lieberman ve Lindsey Graham, 9 Nisan’da Gül’ü ziyaret etti.

ABD’li senatörler Carl Levin ve Jack Reed, 3 Mayıs’ta Gül’ü ziyaret etti.

ABD’li senatör Richard J. Durbin, 29 Mayıs’ta Gül’ü ziyaret etti.

SENATÖRLERİN FAALİYET ALANLARI

Cumhurbaşkanlığı sitesinde bu ziyaretlerin sadece olduğuna dair bilgi var. Ama ne söylendiği, ne görüşüldüğü bir sır! Basına kapalı gerçekleşen bu ziyaretlerle ilgili Türk basınında da bir ayrıntı yok.

Biz ayrıntıları, bu ziyaretçilerin öncesi ve sonrasındaki faaliyetlerinde ve ABD basınında aradık:

Tom Price, Suriye’ye uygulanan yaptırımların mimarlarından biri olarak biliniyor. ABD temsilciler Meclisi Üyesi Price, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a yazılan ve 327 Kongre üyesinin imzaladığı “ABD-İsrail kırılmaz bağları” konulu mektubun da yazarı.

ABD’li senatörler John McCain ve Joe Lieberman, Gül’le görüştükten sonra Hatay’a gitti ve sınırı teftiş etti! İkili, Suriyeli teröristlerle de içeriği açıklanmayan görüşmeler yaptı.

İkilinin Türkiye ziyaretinden sonra Foregin Policy’de yer alan şu satırlar Ankara’da yalanlanmadı: “Türk yetkililer, McCain ve Lieberman’a silahların sınırların ötesine akışına izin vermeye gönüllü olduklarını ve Suriye muhalefetine yardım için diğer daha saldırgan adımları tartışacaklarını belirttiler.”

ABD’li senatörler Carl Levin ile Jack Reed, ABD Kongresi’ne Ermeni soykırımı yasa tasarısını getiren ikiliydi. Üstelik Gül, Levin ve Reed’le, bu olaydan çok değil, tam 19 gün sonra görüşmüştü!

ABD Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesi Başkanı da olan Senatör Carl Levin, 7 Mart’ta yaptığı “İsrail’in İran’a saldırmasının muhtemel olduğunu düşünüyorum” açıklamasıyla dünyanın gündemine gelmişti.

Gül’ün son konuğu olan Richard J. Durbin, 19 Şubat 2009’da da özel bir görevle Türkiye’ye gelmişti. Senatör Durbin, ABD Başkanı Barrack Obama’nın Kıbrıs’la ilgili mesajlarını Cumhurbaşkanı Gül’e getirmişti. Durbin, Gül’den sonra Fener Rum Patriği Bartholomeos’u ziyaret etmişti.

7 SENATÖRÜN ÖZELLİĞİ

Abdullah Gül’ün son iki aydaki konuğu olan bu 7 senatörün ortak özelliği, Türkiye karşıtı bölge faaliyetlerinde bulunmaları… İran ve Suriye düşmanı ve tam bir İsrail dostu olan bu senatörler, aynı zamanda Türkiye’yi Ermeni meselesi ve Kıbrıs üzerinden sıkıştıran hamlelerin de mimarları durumundalar…

Peki, tüm bu özelliklere sahip ABD’li senatörleri sık sık Çankaya’ya sevk eden ne? Ya da şöyle soralım: Türkiye Cumhuriyeti’nin başı, bu 7 senatörü neden bu sıklıkta ağırladı?

Yanıt Gül’ün Colin Powell ile imzaladığını itiraf ettiği “2 sayfalık 9 maddelik” hizmet sözleşmesinde gizli!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
31 Mayıs 2012

, , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ABD’NİN SURİYE’DE B PLANI YOK

Foreign Policy dergisi ABD’nin Türkiye ve Körfez ülkelerinin baskısı sonucunda Esad rejimine karşı diplomatik yolları terk etmeyi düşündüğünü yazdı. Dergideki bu makale Türk basınında “Türkiye ısrar etti, ABD düğmeye bastı” başlığıyla özet yer aldı. (Josh Rogin, Obama Administration searches for a ‘Plan B’ in Syria, Foreign Policy, 18 Nisan 2012)

Ancak Foreign Policy’nin bu değerlendirmesi, gerçek durumdan ziyade niyeti ve yönelimi ifade ediyor sadece. Nitekim Josh Rogin imzalı makalede Türk basınının görmek istemediği başka değerlendirmeler de var:

BİR SONRAKİ ADIM NE?

Hillary Clinton’un “Suriye’de yeni seçenekleri tartışıyoruz” sözlerinden sonra Foreign Policy’ye konuşan bir ABD yetkilisi şu itirafı yapıyor: “Müttefiklerimiz bize gelip ‘Suriye’deki bir sonraki adımımızı’ soruyorlar. Bir fikrimiz olmadığını kabul etmek zorunda kalıyoruz.

Nitekim Foreign Policy de, bu ilginç makaleye şu başlığı atmış: “Obama yönetimi Suriye için bir B planı arıyor.

Ulusal Güvenlik Konseyi yöneticisi Steve Simon, Clinton’un yardımcısı Jeff Feltman, özel danışman Fred Hof ve büyükelçi Robert Ford’dan oluşan ve Derek Chollet gibi bir strateji uzmanının da dâhil edildiği “Suriye politikaları takımı” şimdi harıl harıl ABD’ye Suriye’de bir B planı arıyor!

SINIRDAN SİLAH AKIŞINA İZİN VEREN TÜRK KİM?

Kuşkusuz bir “B planı” arayışına katkı sunan isimlerin başında da senatörler John McCain ve Joe Lieberman geliyor.

İki senatör geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelmiş ve başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere bazı yetkililerle görüşmüştü. İkili daha sonra Hatay’a gitmiş, sınırı teftiş etmiş(!) ve Türkiye’deki Suriyeli teröristlerle içeriği açıklanmayan görüşmeler yapmışlardı.

Foreign Policy’ye konuşan McCain ve Lieberman önemli açıklamalar yapıyorlar: “Türk yetkililer, McCain ve Lieberman’a silahların sınırların ötesine akışına izin vermeye gönüllü olduklarını ve Suriye muhalefetine yardım için diğer daha saldırgan adımları tartışacaklarını belirttiler. Ancak yolu Washington çizmez ise bunu yapmayacaklarını söylediler.”

Acaba ABD’li senatörlere “sınırdan silah akışına izin vereceğini” söyleyen Türk yetkili kim?

ABD HAREKETE GEÇMEYEN AKP’DEN UTANIYOR!

ABD’li senatör McCain’in açıklamaları önemli: “Türkler ABD liderliği istiyorlar ve Amerikan liderliğinin olmadığını biliyorlar. Türkler, eğer bu sığınmacı akını devam ederse, uluslararası yardıma ihtiyaç duyabileceklerini söylüyorlar. Konuştuğumuz her yetkili, Amerikan liderliği istiyor. Bir an önce harekete geçmiyor oluşları, sadece utandırıcı!”

Yani ABD’nin hem Suriye için bir B planı yok, hem de Türkiye’nin bir an önce harekete geçmesini istiyor!

Acaba ABD’li senatörler “AKP’nin harekete geçmemesini utandırıcı bulduklarını” Cumhurbaşkanı Gül’e de söylediler mi?

ABD’NİN SURİYE’DEKİ ASIL ÇEKİNCESİ

ABD’li bir yetkili “Beyaz Saray’ın Suriye çatışmasına, örneğin rejim muhaliflerini doğrudan silahlandırarak, çok yoğun dâhil olmak istemediklerini” belirtiyor.

ABD’li yetkiliye göre Beyaz Saray’ın çekincesi şu: “Çünkü bu ABD’yi onların başarısının tuzağına/kancasına götürecek ve muhtemelen çatışma sürüncemede kaldıkça artan derecede vaat gerektirecek.”

ABD’li yetkiliye göre ülkesinin bu yarı gönüllü tutumu, Türklerin kafasını karıştırıyor!

Kuşkusuz, ABD’nin bu gerekçesi asıl çekinceyi perdelemek için. Gerçek şu ki, ABD’nin Çin – Rusya – İran bloğuna karşı Suriye’de yapabileceği çok şey yok!

Not: İzmirli kitapseverlerle bugün de buluşuyoruz. Kitap Fuarı’nda, Kaynak Yayınları standında olacağız, bekleriz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
22 Nisan 2012


, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın