Posts Tagged Org. Işık Koşaner

ORG. ÖZEL ÇANAKKALE ZAFERİ’Nİ SULANDIRIYOR

Herhalde Başbakan Erdoğan Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’e “Çanakkale mesajını yumuşak tut, çünkü ben Çanakkale Zaferi konusunu muhalefeti eleştirmeye ve Suriye politikama alet etmeye çalışacağım” demiş olmalı… Yoksa bir Genelkurmay Başkanı’nın Çanakkale mesajı böyle sığ, böyle içeriksiz, böyle uyduruk olmazdı!

Org. Özel’in Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sitesinde yayımlanan, Fethullah Gülen ile Bülent Arınç’ı gözyaşına boğma potansiyeli taşıyan şu mesajına bakın: “Çanakkale Savaşı, sadece tarafların birbiri ile kanlı mücadelesi olmayıp, farklı kültür ve dünya görüşlerine sahip devletlerin birbirlerini tanımasına vesile olmuştur. Bu nedenle, muharebelerin yapıldığı Gelibolu Yarımadası, dost ve düşman her iki tarafın genç evlatlarının kıyasıya mücadele ettiği, savaşın acımasızlığına rağmen, yardımlaşma duygusunun da ön plana çıktığı, kalıcı dostlukların kurulduğu bir yer olmuştur.

Nerdeyse zafer kazandık diye emperyalist devletler ile onlar adına savaşa katılanlardan  özür dileyecek!

Sanki Çanakkale’de emperyalist bir saldırıya karşı vatan savunması yapılmadı da, iki ayrı ordu kader kurbanı oldu!

MESAJDAKİ ERDOĞAN İZİ

Öte yandan Necdet Özel’in Çanakkale Savaşı için “farklı kültür ve dünya görüşlerine sahip devletlerin birbirini tanımasına vesile olmuştur” sözlerinin aşırma olabileceği, hatta doğrudan başbakanlık katında yazılmış olabileceği de ihtimal dâhilindedir. Zira oldukça tanıdıktır!

Başbakan Erdoğan, 13 Nisan 2011 günü Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada tarihe ibretle geçen şu konuşmayı yapmıştı: “Haçlı Seferleri, iki kültürün, iki medeniyetin, iki dinin karşı karşıya gelmesinden ziyade, birbirini tanıması, birbirini anlaması ve birbirinden etkilenmesi sonucunu da doğurmuştur. Bilimde, sanatta, mimaride, dilde, musikide, günlük yaşam alışkanlıklarında, hatta yeme-içme kültürlerinin transferinde Haçlı Seferleri son derece etkili olmuştur.”

Yani Başbakan Erdoğan Haçlı Seferleri için “iki dinin birbirini tanımasına vesile olmuştur” derken, Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel de Çanakkale Savaşı için “farklı devletlerin birbirini tanımasına vesile olmuştur” diyor!

“Yüreği insan sevgisiyle böylesine pırpır eden” iki isim, “tanışmak için bu kadar kana gerek var mıydı” sorusuna da bir zahmet yanıt bulsalar ya!

İMZALANAN AKİTLERİN BEDELİ

Peki, Erdoğan ve Özel bu açıklamaları neden yapıyorlar? Kuşkusuz cahillikten ya da saf bir insan sevgisinden değil, mecburiyetten!

Anımsayalım, NATO’nun Libya’ya müdahalesi gündeme gelince Başbakan Erdoğan esip gürlemişti: “NATO’nun ne işi var Libya’da?”

Sonra kendisine imzaladığı kimi akitleri göstermiş olmalılar ki, tarihe geçecek şu manevrayı yapmıştı: “NATO, Libya’nın Libyalılara ait olduğunu tescil etmek için Libya’ya girmelidir.” Böylece dünya yeni bir patent ve tescil kurumu kazandı, Erdoğan da koltuğunu!

Ya Org. Necdet Özel’in mecburiyeti nereden geliyor?

Birincisi, Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner ve üç kuvvet komutanı tarihe onurla geçecek toplu istifaya imza atarken, o Jandarma Genel Komutanı olarak silah arkadaşlarına katılmamış ve en üst rütbeli olarak Erdoğan ve Gül tarafından önce Kara Kuvvetleri Komutanı sonra da Genelkurmay Başkanı yapılmıştı.

İkincisi, Mustafa Kemal’in Çanakkale’de yendiği emperyalist devletlerin “müttefiki” olmanın ve onlar adına Afganistan’da, Lübnan’da, Libya’da görev yapmanın mecburiyetidir.

Çünkü Mustafa Kemal’in Çanakkale’de yendiği İngiltere ve Fransa’yla birlikte 90 yıl sonra Libya’ya saldırmayı, ancak Çanakkale’yi sulandırarak genç subaylara anlatırsınız!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
19 Mart 2013

, , , , , ,

Yorum bırakın

TARAF’IN HABERCİLİĞİ

Zaman yazarı İhsan Dağı, cemaatin çıkarları gereği haklı olarak soruyor: “Stratfor bu kavgaya değer mi?” (Zaman, 13 Mart 2012)

İhsan Dağı, MİT olayıyla AKP ve cemaatin; Stratfor belgeleri nedeniyle de ikisinin bu kez Taraf’la karşı karşıya geldiğine dikkat çekiyor.

Ve İhsan Dağı on yıllık bu “büyük koalisyon”un, “iş bitmeden” dağılma sinyalleri verdiğini saptayarak, tüm aktörleri uyarıyor!

AMERİKAN İŞİ

Hangi iş, dediğinizi duyar gibiyim…

Ortada İhsan Dağı’nın iddia ettiği gibi “kendiliğinden gelişen informal ve fiili bir koalisyon” yok elbette.

Dağı’nın “büyük koalisyon” dediği bu birleşme, ancak ortak bir görev olarak verilmiş ortak bir “iş” varsa eğer, gerçekleşirdi.

TARAF’IN BALONLARI

İhsan Dağı, “Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi”, “İrticayla Mücadele Eylem Planı”, “Balyoz Operasyonu”, “Aktütün Görüntüleri”, “İnternet Andıcı”, “Pimi Çekilip Askere Verilen Bomba” gibi CIA imalatı haberleri, Taraf’ın gazetecilik başarıları olarak listelemiş ve soruyor: Tüm bu başarılı haberlerden sonra gazetecilik değeri olmayan Stratfor belgelerini yayınlamaya değer mi bu kavga?

Taraf’ın belgeleri hangi amaçla yayımladığını, kuşkusuz en iyi, Wikileaks belgelerini nasıl tahrif ettiklerini orijinalleriyle karşılaştırarak saptayan Aydınlık bilir!

Dolayısıyla Taraf’ın Stratfor belgelerini sırf gazetecilik olsun diye değil, AKP’ye Atlantik’ten atılan Suriye sopası olarak saptayabiliriz haliyle…

Taraf’ın haberciliğinin ne olduğu şu birkaç örnekten bile anlaşılır aslında:

TARAF’IN YALANLARI

Örneğin Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopterini NTV’nin düşürdüğünü iddia etmişlerdi. Güya Mirgün Cabas, telefon sinyalleriyle başarmıştı bu işi. Telefonların ne zaman edildiğinin saptanmasından sonra bile utanmadılar hiç!

Örneğin İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, Taraf’ın yalanları nedeniyle birkaç kez tazminat kazandı. Önder Aytaç, 14 Aralık 2009 tarihli “Kürt Ergenekon ve Derin Öcalan” başlıklı yazısı nedeniyle Perinçek’e 5 bin lira tazminat ödemeye mahkûm edildi.

Yine Taraf gazetesi 6 Şubat 2010 tarihli “emirleri Perinçek veriyor” başlıklı yalan haberi nedeniyle, 5 bin lira tazminatla cezalandırıldı!

Yine Taraf yazarı Roni Marguiles 3 Nisan 2010 günü Perinçek’e karşı kullandığı ifadeler nedeniyle 5 bin lira tazminata mahkûm edildi.

2 BİN 760 YALAN

Bu tip operasyonel yalanlar dışında, göz önündeki olaylarda bile nasıl rahatça yalan söylediklerine en önemli örnek, 25 Kasım 2011’de Genelkurmay Başkanı Org. Işık Koşaner’in Silivri’ye dava izlemeye gittiğini yazmaları oldu.

Taraf, ertesi günü “ajanstan gelen haberi yanlış anladık” diye kıvırmıştı anımsarsınız…

Unutmadan, bir de TGB’nin Emre Uslu’yu işlettiği Taraf’ın “büyük bombası” var, hani şu ellerinde patlayan!

Uzatmayalım. Google arama motoruna “Taraf’ın yalanı” yazdığınızda, karşınıza çıkan tam 2 bin 760 sonuç, ne anlatmak istediğimizi somut olarak ortaya koyuyor zaten!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Mart 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ERDOĞAN – GÜLEN ÇATIŞMASI

MİT olayıyla ileri bir aşamaya sıçrayan Erdoğan – Gülen çatışmasının nereye varabileceğini görebilmek için, tarafların hangi olaylarda, nasıl karşı karşıya geldiklerini anımsamamız gerekiyor:

1. Erdoğan, Mavi Marmara olayında, İsrail’i “devlet terörü” yapmakla suçlarken, Fethullah Gülen İsrail’le uzlaşılmamasını eleştirmiş ve İsrail’in onayı olmadan yola çıkılmasını “otoriteye başkaldırı” olarak eleştirmişti.

2. AKP, Ergenekon soruşturmasının savcısı Zekeriya Öz ile polisi Ali Fuat Yılmazer’i görevden aldı. Zaman karara sert tepki gösterdi.

3. Seçimlerden hemen sonra cemaatin sözcüsü Hüseyin Gülerce, Erdoğan’ın ustalık döneminde iki sınavı olduğunu söyledi. Biri bakanlar kurulunun oluşturulması, diğeri de YAŞ süreciydi. Cemaat AKP’den açıkça Ergenekon ve Balyoz’da adı geçen tüm subayları emekli etmesini istiyordu. AKP bu talebi yerine getiremedi. Org. Koşaner ve komutanlar bu plana fren koydu.

Gülerce, YAŞ sonucunu Habertürk’te şu sözlerle yorumladı: “Bu nasıl ustalık dönemi, anlayabilmiş değilim.” Gülerce, yeni bakanlar kurulu ile ilgili hoşnutsuz olduğunu da ima etti.

4. Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ı terörle mücadeleden sorumlu başbakan yardımcısı ve ikinci adam yapması, cemaatin tepkisini çekti. Emre Uslu ve Mehmet Baransu gibi yazarlar, hemen her konuda Atalay’ı hedef aldılar, istifasını istediler! İkiliye göre Atalay, Ergenekon soruşturmasını sekteye uğratıyordu!

5. Zaman gazetesi Usta’yı açıkça hedef almaya başladı. Ali Ünal, “Ustalık dönemi ile ilgili üç endişe” başlıklı yazısında Erdoğan’ı “kendini beğenmişlikle” suçladı, böyle giderse hezimete uğrayacağını ima etti. Ardından Zaman yazarı Bülent Korucu da yine Erdoğan’ı hedef alan yazılar kaleme aldı.

6. Zaman, uzun tutukluluk sürelerinden rahatsızlığını dile getiren Bülent Arınç’a tepki gösterdi ve Arınç’ın bu türden açıklamalarına sayfalarında yer vermedi. Hatta Arınç’ı hedef alarak, tutukluluk sürelerinin düşürülmemesini savunan AKP milletvekili Şamil Tayyar’a geniş yer verdi.

7. Ali Fuat Yılmazer’den sonra İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Tufan Ergüder de, Hakkâri Emniyet Müdürü yapılarak sürgün edildi. İlginçtir, Zaman Ergüder’in sürgünüyle ilgili emniyet müdürleri kararnamesini haber yapmadı!

8. Zaman gazetesi 23 Kasım günü Fethullah Gülen’in Sızıntı’daki bir yazısını yayımladı. Durum dikkat çekiciydi, çünkü yazı 2005 yılına aitti. Yazı bir nevi “hatırlatma” mesajı taşıyordu: “Böyle (kibirli) bir hasta her zaman kendini olağanüstü görmenin yanında çok defa, başkalarını, hususiyle de meslek, meşrep, yol-yöntem açısından kendine/kendilerine rakip saydığı kimseleri küçük görür ve gösterir; onlara karşı sürekli faikiyet hezeyanları yaşar; başkalarına ait fazilet ve meziyetleri duymaya asla tahammül edemez; edemez ve duydukça öfkeden çatlayacak hale gelir.”

9. Şamil Tayyar’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e yazdığı mektupla ortaya çıkan şike yasası kavgasında, cemaat Gül’den yana tavır aldı.

10. Gülen, cemaatine “yeni gömlek giyin” mesajı verdi: “Bir kere daha kefeni yırtıp, bir kere daha yeniden gömlek giyip, bir kere daha vira bismillah diyerek meseleyi yeniden ele alma, yeniden anlama ve yeniden tahlil etmeye koyulmamız iktiza ediyor.”

11. Erdoğan‘ın birinci ameliyatında Fethulah Gülen’in “geçmiş olsun” mesajı yayınlamaması, AKP kurmaylarınca not edildi.

12. Erdoğan ile Gül arasındaki cumhurbaşkanlığı görev süresi çatışmasında, cemaat açıkça Gül‘e destek verdi.

13. Cemaat yazarları, Uludere bombalamasında açıkça MİT’i suçladı.

14. AKP’yi iyi analiz eden kesimlerde, İlker Başbuğ’un tutuklanması şöyle yorumlandı: “Başbuğ’un tutuklanmasında Erdoğan’ın taraf değil, hedef olduğunu söylemiştik. Başbuğ’u tutuklayan irade Erdoğan’a da dokunur.”

15. Erdoğan ile Gülen arasındaki çatışmanın son perdesinde Özel Yetkili Savcı, Erdoğan’ın PKK ile görüşmelerde özel temsilciliğini yapan MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ve MİT’in eski üst düzey yöneticilerini şüpheli olarak ifadeye çağırdı. AKP kurmaylarına göre “artık cemaatin hedefinde Erdoğan vardı.”

AKP, operasyonda rol alan ve cemaate yakınlıklarıyla bilinen savcı ve polisleri görevden aldı; Fidan‘ı korumak için “kişiye özel yasa” tasarısı hazırladı.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
14 Şubat 2012

, , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın