Posts Tagged Şemdin Sakık

SAKIK NEYE TANIK?

PKK’nin eski 2 numarasının TSK’nin yargılandığı Ergenekon Davası’nda tanık olması, kuşkusuz bir Gladyo marifetidir.

Gladyo marifeti, Şemdin Sakık’ın tanıklığının yandaş gazetelerde nasıl yer aldığıyla da sergilendi. Öyle ki bu gazetelere göre Sakık şu üç ilişkiye tanıktı:

1) PKK, Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük’le ilişkiliydi. Bu iki isim PKK’nin koordinatörüydü.

2) PKK, İran’la ilişkiliydi öyle ki Tahran örgüte uçak bile verecekti.

3) PKK’nin bilinen en kanlı eylemler, aslında TSK’nindi.

Bu üç saçmalığa inandırıcılık katmak için de yine tipik bir Gladyo taktiğine sarılmışlar ve 99 yalanın içine bir de doğru eklemişler. Sakık, Taraf gazetesinin PKK bülteni gibi çıktığını ve Cengiz Çandar’ın örgüte militanlarından daha yararlı olduğunu savunuyor.

Sakık’ın AKP’ye övgüleri de görevinin karşılığıdır.

Ancak tıpkı Tuncay Güney gibi o da, verilen görevle çapının ters orantılı olmasından ötürü, kendisinde olağanüstü güçler olduğuna inanmaya başlamış! Öyle ki, Öcalan’ı bile kendisinin getirttiğini söylüyor: “Öcalan’ın Şam’dan getirilmesi tamamen benim geliştirdiğim plan çerçevesinde oldu.

YA ABD-PKK İLİŞKİSİ?

Doğu Perinçek ve İran’ı PKK’yle irtibatlandıran Şemdin Sakık’ın ABD-PKK ya da İsrail-PKK bağına dair tek bir şey söylememesi, bu operasyonun hedefini ortaya koymaktadır.

Nazlı Ilıcak gibi en profesyonellerinin, Şemdin Sakık’ı aklamaya dönük ve “Parmaksız Zeki”den bir melek çıkarma gayretli yazıları da, Gladyo operasyonunu ele vermektedir.

F tipi yayın organlarının Sakık’ın tanıklığını MİT servisli fotoğraflarla süslemeleri ise operasyonun araçlarını sergilemektedir.

SAKIK NEDEN TANIK?

Tertibin sahiplerinin böylesi bir rezilliğe soyunması iki telaş ve bir görevle açıklanabilir:

1) 29 Ekim’de Ulus-Anıtkabir hattında ayağa kalkan kesimlere barikat kurabilmek. Ki bu barikatı kurabilmek için dört koldan çalışıyorlar. “Perinçek çalıyor, Kılıçdaroğlu oynuyor” başlıkları ile Şemdin Sakık’ın tanıklığı bu telaşın gereğidir.

Cumhuriyetin yeniden inşası anlamına gelen bu ayağa kalkma eyleminin bu kez 10 Kasım’da önüne geçebilmek, Cumhuriyet yıkıcıları için acil görevdir. Tarih, bu göreve alet olarak Anıtkabir’i 09:05’te kapatanları da yargılayacaktır!

2) Şemdin Sakık’ın tanıklığı, çöken bir tertibe can katma hamlesidir aynı zamanda. Ancak nafiledir!

3) Şemdin Sakık’ın tanıklığıyla, AKP’nin “Kürt Açılımı” görevi arasında da kuşkusuz bir bağ vardır.

Geçmişte TSK’yi PKK’ye pusu kurmakla suçlayanların, “meğer PKK’nin bir numarası Karayılan değil Cemil Bayık’mış” türünden haberleri bugün neden servis ettiği sorgulanmalıdır.

İşi “İyi PKK, kötü PKK” safsatasına kadar vardıran bu çift meslekli gazetecilerin, Kürt Koridoru” planındaki görevleri açıktır.

EYMÜR, SIRRI SAKIK’I NEDEN HEDEF ALDI?

Şemdin Sakık’ın tanıklığının 6 Kasım’da aleniyet kazanmasından bir hafta önce Mehmet Eymür’ün ortaya çıkması ve BDP milletvekili Sırrı Sakık’ı MİT ile irtibatlı ilan etmesi dikkat çekicidir.

Ergenekon tertibinin kilit isimlerinden Eymür özetle şunları söylemişti: “Sırrı Sakık, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile görüşürdü. Ağabeyi Şemdin Sakık’ın da teslim olmak istediğini o söyledi…

Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla iki kardeş konuşmuyordu bile. Peki, Eymür neden Sırrı Sakık’ı hedef almıştı?

Atlantik, Suriye’de ve Kürt Koridoru’nda bölünürken, Açılım’da da mı bölünüyordu acaba?

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Kasım 2012

, , , , , , , , ,

Yorum bırakın

KÜRT MESELESİ VE İSTİHBARAT OPERASYONLARI

Biliyoruz ki İmralı-Diyarbakır-İstanbul üçgeninde yeni bir Oslo süreci başlatıldı. Bu sürece dair görünen temasları beş grupta toplayabiliriz:

1) Abdullah Gül-BDP, Cemil Çiçek-BDP, Mahir Ünal-BDP görüşmeleri. Böylece Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve AKP, BDP ile görüşmüş oldu.

2) Başbakan Erdoğan’ın “İmralı ile görüşülür” sözleri Erdoğan-Öcalan müzakeresine yani yeni bir Başbakanlık-PKK pazarlığına işaret etmektedir.

3) “Temas grubu” isimli Diyarbakır merkezli akil adamların görüşmeleri…

4) Mesud Barzani-Leyla Zana görüşmesi de yeni Oslo sürecinin Kuzey Irak ayağına işaret etmektedir.

5) CIA Başkanı, ABD Genelkurmay Başkanı ve Pentagon’un sıralı yetkililerinin Türkiye ziyaretini de doğrudan bu süreç içerisinde değerlendirebiliriz.

Zira Kürt meselesini Türkiye-Irak-Suriye üzerinden “çözmek” ABD’nin planıdır ve hedef, Irak’ın kuzeyini Suriye’nin kuzeyi üzerinden Akdeniz’e açmak ve ardından Türkiye’nin güneydoğusu ile birleştirerek Diyarbakır başkentli Büyük Kürdistan kurmaktır.

EYMÜR NEDEN SAKIK’I HEDEF ALDI?

Sürecin “istihbarat operasyonları” bölümü de elbette yürürlükte. Bakın son günlerde neler oldu:

1) Savcılık, Taraf gazetesi çalışanlarını dinleyen ve izleyen MİT personeli için Başbakanlık’tan soruşturma izni istedi.

İlginçtir, konu hükümet çevrelerince “2. MİT operasyonu” olarak yorumlandı. Anımsayacağınız gibi Savcılık, Cemaat-AKP savaşı olarak değerlendirilen ilk operasyonda, KCK davası kapsamında Müsteşar Hakan Fidan ile birlikte bazı MİT yetkililerini almak istemiş, AKP adamlarını yeni yasa çıkararak kurtarmıştı.

Taraf gazetesi yöneticilerinin izlenmesi davasında MİT’çilerin yeniden soruşturulmak istenmesi ve bunun hükümet çevrelerinde Kürt meselesiyle irtibatlandırılması oldukça anlamlıdır!

2) Eski MİT’çi Mehmet Eymür yine ortaya çıktı ve BDP milletvekili Sırrı Sakık’ı zan altında bırakan kimi açıklamalar yaptı. Ergenekon tertibinde de roller üstlenen Eymür, özetle şunları söyledi: “Sırrı Sakık, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile görüşürdü. Ağabeyi Şemdin Sakık’ın da teslim olmak istediğini o söyledi…

Sakık, beklenildiği gibi iddiaları çok sert bir üslupla reddetti. Ancak yine de Ankara kulislerinde şu soru soruluyordu: “Diyelim ki Eymür’ün iddiası doğru ve Sırrı Sakık MİT ile irtibatlı. Peki, o zaman Eymür tam da bu zamanda neden Sakık’ı deşifre etti?”

Soruya yanıt oluşturabilecek bilgilere sahip değiliz. Ancak oğlu intihar eden Sırrı Sakık’ın başsağlığı dileyen Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Başbakan’ı Leyla Zana’dan sonra “çözümün” adresi olarak sunan ikinci BDP’li olduğunu belirtmeliyiz.

ABD NEDEN KARAYILAN’I FEDA EDİYOR?

3) Önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Riciardone ardından da birlikte basın toplantısı yapan ABD Savunma Bakanı Leon Panetta ve ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Türkiye’ye “Bin Ladin usulü” terörle mücadele yöntemi önerdiklerini açıkladılar.

Başbakan Erdoğan, Ricciardone’nin ilk ifşaatından sonra, Bin Ladin ile Murat Karayılan’ın farklı şartlarda yaşadığına dikkat çekmişti. Acaba Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye idam edilmemesi artıyla teslim eden ABD’nin Murat Karayılan’ı Bin Ladin gibi yok etmeyi önermesi ne anlama geliyor?

4) Erdoğan’ın “İmralı’yla görüşülür” açıklaması BDP içinde kimi isimleri karşı karşıya getirdi. Örneğin Hasip Kaplan açıklamadan memnuniyetini dile getirdi fakat Selahattin Demirtaş, Kaplan’ın “şahsi düşüncesine” katılmadığını ilan etti.

5) Suriye’nin Halep şehrinde ilginç bir olay yaşandı. Esad karşıtı Özgür Suriye Ordusu, PYD’nin organize ettiği bir yürüyüşe ateş açtı ve 5 kişiyi öldürdü.

PKK’ye yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı, haberi “hem Beşar Esad, hem de Özgür Suriye Ordusu Kürtleri hedef aldı” diye verdi. Ajansa göre önce Beşar Esad kuvvetleri Halep’te Kürtleri hedef almıştı, ardından ise Özgür Suriye Ordusu, Esad’ı protesto etmek için yürüyüş yapan Kürtlere saldırmıştı!

Tüm bu gelişmelerin ne anlama geldiğini önümüzdeki günlerde de incelemeyi sürdüreceğiz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık gazetesi
28 Ekim 2012

, , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: