Posts Tagged Cengi Çandar

ABD’NİN ‘KÜRT KORİDORU’ HAMLELERİ

Cengiz Çandar’ın, “Meğer AKP’nin 2010’daki Irak politikası, aslında ABD’nin politikasıymış” demesi, kuşkusuz bir keşif ve bilinçlerde sıçrama değil fakat ABD içi hesaplaşma ile ABD-İsrail çelişmesinin neticesidir. Yoksa AKP’nin taşeronluğunu en iyi Çandar, üstelik yerinden bilmektedir. Nitekim AKP’nin Suriye’de de ABD taşeronluğu yaptığını bir vesileyle dile getirmişti daha önce.

Bu girişi bölgedeki tüm çarpışmaların “Kürt Koridoru” eksenli olduğunu belirtmek için yaptık. Suriye konusu da, Irak konusu da, Bağdat ile Erbil’in mücadelesi de, Ankara ile Bağdat’ın karşı karşıya gelmesi de, AKP’nin Kürt hamiliğine soyunması da, Türk topraklarına Patriot yerleştirilmesi de doğrudan ABD’nin “Kürt Koridoru” planıyla ilgilidir.

Çünkü ABD’nin bu bölgedeki 60 yıllık ama esas olarak son 20 yıllık ana hedefinin, ikinci bir İsrail işlevi taşıyacak ve kopardığı topraklarla bölge ülkelerini parçalayacak bir “Kukla Devlet” olduğunu Washington’un resmi belgelerine dayanarak biliyoruz.

ABD bu stratejisi gereği, kartı olan Kürt aktörlerini sürekli büyütmeye yönelik taktikler uyguluyor. ABD 1991’den beri PKK, Barzani ve Talabani’yi büyütüyor; hem de toplamda bu sıralamayla…

ABD’nin son dönemdeki kimi taktik hamlelerinin de, “Kürt Koridoru” atağı için PKK’yi büyütmek ve örgüte alan açmak hedefli olduğu anlaşılıyor. İnceleyelim:

NEDEN SUK YERİNE SUKO?

1. ABD, Türkiye merkezli Suriye Ulusal Konseyi SUK’un yeterli olmadığını belirterek, Katar merkezli Suriye Ulusal Koalisyonu SUKO’yu kurdu bildiğiniz gibi geçen ay.

PYD lideri Salih Müslim, Radikal’den Fehim Taştekin’e, ABD’nin SUK yerine neden SUKO’yu inşa ettiğini açıklıyor: “SUK, SUKO olunca, Türkiye’nin kontrolünden çıkmış oldu. Şimdi bizi dâhil etme konusunda daha esnekler.

2.  El Nusra cephesi, Suriye’nin kuzeyinde son dönemde PYD’ye karşı ciddi saldırılar yaptı. PYD ve PKK, El Nusra’nın Türkiye’nin (hatta TSK’nin) kontrolünde olduğunu, Ankara’nın El Nusra’yı üstlerine sürdüğünü iddia etti.

Yanıt Ankara yerine Washington’dan geldi. ABD, El Nusra cephesini “terör örgütleri listesine” dâhil etti!

PATRİOTLAR ‘KÜRT KORİDORU’ İÇİN

3. Patriotların Adana, Maraş ve Antep’e konuşlandırılacağı ilan edildi. Suriye’den gelecek füzelere karşı olduğu söylenen Patriotların sınırdan 100 km geriye yerleştirilmesi, asıl niyetin başka olduğunu ortaya koydu. Zira Patriotların füzelere karşı menzili 20 km.

Türk Atlantik Konseyi’nin Antalya’da düzenlediği Güvenlik ve İşbirliği Konferansı’nda Zeynep Gürcanlı’nın sorularını yanıtlayan emekli Büyükelçi Yusuf Buluç’un saptaması, Patriotların ana hedefini anlamamız bakımından önemli: “Patriotlar, Türkiye halkı için değil, Türkiye’deki tesisleri korumak için yerleştiriliyor. Aksi halde, bölge halkına da gaz maskesi dağıtılırdı.”

Demek ABD ve NATO Patriotlarla Adana’daki İncirlik Üssü’nü, Diyarbakır’daki Pirinçlik Üssü’nü ve Malatya’daki Kürecik Radarı’nı korumayı planlıyor. (Bu arada, 1997’de kapatılan Pirinçlik Üssü’nün geçen yıl yeniden faaliyete açılmasının “Kürt Koridoru” ile ilgili olduğunu belirtelim.)

Son olarak Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da, Patriotların Suriye için değil, İran için yerleştirileceğini söyledi.

Hepsi birleştirildiğinde korunacak ana hedefin “Kürt Koridoru”, bu hedefi besleyen alt hedefin de İsrail’in güvenliği olduğu anlaşılıyor! Kaldı ki, Irak’ın kuzeyinin Barzanistan’a dönüşmesinde Çekiç Güç ve İncirlik Üssü’nin nasıl bir rol oynadığına dair önemli bir deneyime sahibiz.

DERİN PATRİOT

Bir de işin “Derin Patriot” kısmı var elbette. Dün kısmen değinmiştik. ABD Patirotlarla ve İzmir’i kara karargâhı yapma kararıyla NATO’ya faaliyet alanı yaratıyor ve Türkiye’yi bu faaliyetin merkezi haline getiriyor. Böylece Türkiye NATO üzerinden bir daha Atlantik’e çıpalanıyor!

Patriot konusu gündeme ilk geldiğinde Erdoğan’ın haberinin olmadığını fakat sonra savunmaya mecbur kaldığını yazmıştık. Son olarak bir NATO görevlisinin “Patriotları Türkiye istemedi, biz önerdik” demesi, “Derin Patriot” konusuna noktayı koyuyor!

5. AKP’nin Öcalan Açılımı başlatması ve Erdoğan’ın açılımın ayrıntılarını netleştirmek üzere Washington’a gidecek olması da “Kürt Koridoru” ile doğrudan ilgilidir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Aralık 2012

, , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

KÜRT KONFERANSI’NDA KÜRTÇE YOK

AKP Hükümeti’nin Suriye’de Esad karşıtı ve Irak’ta Barzani’yle ittifaka dayanan bölge politikası, sadece bu ülkeleri değil, en başta Türkiye’yi bölünme sürecine sokuyor.

Nitekim önce Beşar Esadbölgede bağımsız bir Kürt devleti kurulması başka devletlerin de kurulmasını tetikler” diyerek, son olarak da Nuri El Maliki, “Suriye bölünürse Irak bölünür, Irak bölünürse Türkiye bölünür” diyerek Ankara’yı dostça uyardılar.

PATRİOT, KÜRDİSTAN İÇİN

Özellikle PKK/PYD’nin Suriye’nin kuzeyindeki boşluktan yararlanarak kimi yerleşim yerlerinde otorite olmaya başlaması, Ankara’da, izlenen politikaya dair soru işaretleri yarattı. Bu durumun başka faktörlerle birleşmesi, AKP içinde bazı kırılmalara yol açtı. Erdoğan ile Gül-Davutoğlu ikilisi arasındaki farklılık, gün geçtikçe daha da belirginleşiyor…

Bu durum, AKP Hükümeti’nin dış halkasına da yansıyor.

Örneğin Ali Bulaç’ın şu saptaması oldukça dikkat çekici: “Fiili durumda Irak gibi Suriye’nin de kuzeyinde bir ‘Kürt federe bölgesi’ teşekkül etmiş durumda. Suriye Kürt federe bölgesi de diğer iki parçanın (Türkiye ve İran) ‘federe’ yapılar kazanıncaya kadar yürüyüşünde acele etmeyecek, ama durmayacaktır da. Sınıra yerleştirilen Patriotlar, bir yandan Kuzey Irak’taki ‘çekiç güç’ görevini görecek, diğer yandan İsrail’i koruyacaklardır. (…) Taktik, birinci aşamada dört ülkede bölgesel Kürt federasyonları kurmak, ikinci aşamada Ortadoğu’da ‘Kürdistan Cumhuriyeti’ni kurmaktır. Suriye’nin alacağı şekil Türkiye ve İran’ı yakından etkileyecektir. Şimdilik görünen şu ki, Türkiye’nin güneydoğusunda bir Kürt federe bölgesinin teşekkülü yolunda ‘emin adımlar’ atılıyor. (…) Suriye olayının üç sebebi; İsrail’i tehdit eden İran ve Hizbullah’ın kanadının kırılması; bölgesel Kürt yönetiminin önünün açılması ve elbette Filistin/Hamas’ın direnişten vazgeçirilmesidir.” (Zaman, 6 Aralık 2012)

‘TÜRKİYE, İSRAİL’E KOMŞU OLACAK’

Bulaç’ın işaret ettiği bu tehlikeye rağmen, AKP destekçisi kalemler ağırlıklı olarak Esad karşıtı ve Barzani yanlısı politikaları destekliyor.

Hatta Tamer Korkmaz gibileri, “Beşar devrildiğinde, Türkiye bir anlamda İsrail’e komşu olacak” diyerek, o ünlü “Türkiye ya büyüyecek, ya küçülecek” havuç-sopa ilişkisine göre konumlandığını ortaya koyuyor. (Yeni Şafak, 7 Aralık 2012)

PKK’NİN STRATEJİK ROLÜ

Aslında Avrupa Parlamentosu’nun düzenlediği Kürt Konferansı’nda dile getirilenler bile Maliki’nin sözlerinin Türkiye’nin yararına olduğunu göstermektedir. Özetleyelim:

PYD eşbaşkanı Salih Müslüm: “Demokratik özerklik bölgede yaşanan sorunlara tek çözüm modelidir.”

İsrailli akademisyen Ofra Bengo: “PKK güçlendi. Bölgede stratejik bir rol kapmış oldu. Bölgedeki devletler önemlerini yitirdiklerinde Kürtlerin gelecekleri parlak olacak.”

Cengiz Çandar: “Güney Kürdistan’da ‘yarı bağımsız’ bir Kürt yönetim bölgesinin var olacak olması, Kürtlerin tarih sahnesine çıkışında anlamlı bir adımdır. Kürtler için iyi olan, Türkiye için de iyidir. Türkiye’yi yöneten irade bunu anlamazsa da, bunu anlayacak irade Türkiye’nin başına gelir.

Hollandalı akademisyen Joost Jongerden: “2005 yılından bu yana PKK ve bağlı örgütler yeniden yapılanma projesine girdi. Bu da toplumsal bir örgütlenmedir. Ulus devlete alternatif olarak kurulmuştur.

AB: TÜRKİYE İKNA EDİLMELİ

Avrupa Konseyi Eski Genel Sekreteri Walter Schwimmer: “Kürt sorununun çözümü için her şeyden önce Türkiye ikna edilmeli.”

AP Kürt Dostluk Grubu Koordinatörü Jürgen Klüte: “Türkiye hiç olmadığı kadar önemli bir dönüm noktasında bulunuyor.” AP Milletvekili Ana Miranda: “Artık bu dönüm noktasında olumlu gelişmeler olmalı.”

AP Türkiye Karma Parlamento Eşbaşkanı Helene Flautre: “Öcalan’ın siyasi rolünü oynamasının yolu açılmalı.”

Leyla Zana: “21. Yüzyılda Kürt halkı mutlaka bir statüye sahip olmalı.”

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, içinde Öcalan’a af da olan 14 maddelik talepte bulundu. Aydar talepleri için “olması gerekenlerin asgarisidir” dedi.

Bu arada Kürt Konferansı’nın sadece Türkçe, İngilizce, Almanca, İspanyolca ve Flamanca dillerinde çevrildiğini belirtelim. Yani Kürt Konferansı’nda Kürtçe yoktu!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Aralık 2012

, , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

SAKIK NEYE TANIK?

PKK’nin eski 2 numarasının TSK’nin yargılandığı Ergenekon Davası’nda tanık olması, kuşkusuz bir Gladyo marifetidir.

Gladyo marifeti, Şemdin Sakık’ın tanıklığının yandaş gazetelerde nasıl yer aldığıyla da sergilendi. Öyle ki bu gazetelere göre Sakık şu üç ilişkiye tanıktı:

1) PKK, Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük’le ilişkiliydi. Bu iki isim PKK’nin koordinatörüydü.

2) PKK, İran’la ilişkiliydi öyle ki Tahran örgüte uçak bile verecekti.

3) PKK’nin bilinen en kanlı eylemler, aslında TSK’nindi.

Bu üç saçmalığa inandırıcılık katmak için de yine tipik bir Gladyo taktiğine sarılmışlar ve 99 yalanın içine bir de doğru eklemişler. Sakık, Taraf gazetesinin PKK bülteni gibi çıktığını ve Cengiz Çandar’ın örgüte militanlarından daha yararlı olduğunu savunuyor.

Sakık’ın AKP’ye övgüleri de görevinin karşılığıdır.

Ancak tıpkı Tuncay Güney gibi o da, verilen görevle çapının ters orantılı olmasından ötürü, kendisinde olağanüstü güçler olduğuna inanmaya başlamış! Öyle ki, Öcalan’ı bile kendisinin getirttiğini söylüyor: “Öcalan’ın Şam’dan getirilmesi tamamen benim geliştirdiğim plan çerçevesinde oldu.

YA ABD-PKK İLİŞKİSİ?

Doğu Perinçek ve İran’ı PKK’yle irtibatlandıran Şemdin Sakık’ın ABD-PKK ya da İsrail-PKK bağına dair tek bir şey söylememesi, bu operasyonun hedefini ortaya koymaktadır.

Nazlı Ilıcak gibi en profesyonellerinin, Şemdin Sakık’ı aklamaya dönük ve “Parmaksız Zeki”den bir melek çıkarma gayretli yazıları da, Gladyo operasyonunu ele vermektedir.

F tipi yayın organlarının Sakık’ın tanıklığını MİT servisli fotoğraflarla süslemeleri ise operasyonun araçlarını sergilemektedir.

SAKIK NEDEN TANIK?

Tertibin sahiplerinin böylesi bir rezilliğe soyunması iki telaş ve bir görevle açıklanabilir:

1) 29 Ekim’de Ulus-Anıtkabir hattında ayağa kalkan kesimlere barikat kurabilmek. Ki bu barikatı kurabilmek için dört koldan çalışıyorlar. “Perinçek çalıyor, Kılıçdaroğlu oynuyor” başlıkları ile Şemdin Sakık’ın tanıklığı bu telaşın gereğidir.

Cumhuriyetin yeniden inşası anlamına gelen bu ayağa kalkma eyleminin bu kez 10 Kasım’da önüne geçebilmek, Cumhuriyet yıkıcıları için acil görevdir. Tarih, bu göreve alet olarak Anıtkabir’i 09:05’te kapatanları da yargılayacaktır!

2) Şemdin Sakık’ın tanıklığı, çöken bir tertibe can katma hamlesidir aynı zamanda. Ancak nafiledir!

3) Şemdin Sakık’ın tanıklığıyla, AKP’nin “Kürt Açılımı” görevi arasında da kuşkusuz bir bağ vardır.

Geçmişte TSK’yi PKK’ye pusu kurmakla suçlayanların, “meğer PKK’nin bir numarası Karayılan değil Cemil Bayık’mış” türünden haberleri bugün neden servis ettiği sorgulanmalıdır.

İşi “İyi PKK, kötü PKK” safsatasına kadar vardıran bu çift meslekli gazetecilerin, Kürt Koridoru” planındaki görevleri açıktır.

EYMÜR, SIRRI SAKIK’I NEDEN HEDEF ALDI?

Şemdin Sakık’ın tanıklığının 6 Kasım’da aleniyet kazanmasından bir hafta önce Mehmet Eymür’ün ortaya çıkması ve BDP milletvekili Sırrı Sakık’ı MİT ile irtibatlı ilan etmesi dikkat çekicidir.

Ergenekon tertibinin kilit isimlerinden Eymür özetle şunları söylemişti: “Sırrı Sakık, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile görüşürdü. Ağabeyi Şemdin Sakık’ın da teslim olmak istediğini o söyledi…

Kamuoyuna yansıdığı kadarıyla iki kardeş konuşmuyordu bile. Peki, Eymür neden Sırrı Sakık’ı hedef almıştı?

Atlantik, Suriye’de ve Kürt Koridoru’nda bölünürken, Açılım’da da mı bölünüyordu acaba?

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Kasım 2012

, , , , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: