Posts Tagged Bin Ladin

KÜRT MESELESİ VE İSTİHBARAT OPERASYONLARI

Biliyoruz ki İmralı-Diyarbakır-İstanbul üçgeninde yeni bir Oslo süreci başlatıldı. Bu sürece dair görünen temasları beş grupta toplayabiliriz:

1) Abdullah Gül-BDP, Cemil Çiçek-BDP, Mahir Ünal-BDP görüşmeleri. Böylece Cumhurbaşkanlığı, TBMM ve AKP, BDP ile görüşmüş oldu.

2) Başbakan Erdoğan’ın “İmralı ile görüşülür” sözleri Erdoğan-Öcalan müzakeresine yani yeni bir Başbakanlık-PKK pazarlığına işaret etmektedir.

3) “Temas grubu” isimli Diyarbakır merkezli akil adamların görüşmeleri…

4) Mesud Barzani-Leyla Zana görüşmesi de yeni Oslo sürecinin Kuzey Irak ayağına işaret etmektedir.

5) CIA Başkanı, ABD Genelkurmay Başkanı ve Pentagon’un sıralı yetkililerinin Türkiye ziyaretini de doğrudan bu süreç içerisinde değerlendirebiliriz.

Zira Kürt meselesini Türkiye-Irak-Suriye üzerinden “çözmek” ABD’nin planıdır ve hedef, Irak’ın kuzeyini Suriye’nin kuzeyi üzerinden Akdeniz’e açmak ve ardından Türkiye’nin güneydoğusu ile birleştirerek Diyarbakır başkentli Büyük Kürdistan kurmaktır.

EYMÜR NEDEN SAKIK’I HEDEF ALDI?

Sürecin “istihbarat operasyonları” bölümü de elbette yürürlükte. Bakın son günlerde neler oldu:

1) Savcılık, Taraf gazetesi çalışanlarını dinleyen ve izleyen MİT personeli için Başbakanlık’tan soruşturma izni istedi.

İlginçtir, konu hükümet çevrelerince “2. MİT operasyonu” olarak yorumlandı. Anımsayacağınız gibi Savcılık, Cemaat-AKP savaşı olarak değerlendirilen ilk operasyonda, KCK davası kapsamında Müsteşar Hakan Fidan ile birlikte bazı MİT yetkililerini almak istemiş, AKP adamlarını yeni yasa çıkararak kurtarmıştı.

Taraf gazetesi yöneticilerinin izlenmesi davasında MİT’çilerin yeniden soruşturulmak istenmesi ve bunun hükümet çevrelerinde Kürt meselesiyle irtibatlandırılması oldukça anlamlıdır!

2) Eski MİT’çi Mehmet Eymür yine ortaya çıktı ve BDP milletvekili Sırrı Sakık’ı zan altında bırakan kimi açıklamalar yaptı. Ergenekon tertibinde de roller üstlenen Eymür, özetle şunları söyledi: “Sırrı Sakık, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile görüşürdü. Ağabeyi Şemdin Sakık’ın da teslim olmak istediğini o söyledi…

Sakık, beklenildiği gibi iddiaları çok sert bir üslupla reddetti. Ancak yine de Ankara kulislerinde şu soru soruluyordu: “Diyelim ki Eymür’ün iddiası doğru ve Sırrı Sakık MİT ile irtibatlı. Peki, o zaman Eymür tam da bu zamanda neden Sakık’ı deşifre etti?”

Soruya yanıt oluşturabilecek bilgilere sahip değiliz. Ancak oğlu intihar eden Sırrı Sakık’ın başsağlığı dileyen Erdoğan’la yaptığı telefon görüşmesinin ardından, Başbakan’ı Leyla Zana’dan sonra “çözümün” adresi olarak sunan ikinci BDP’li olduğunu belirtmeliyiz.

ABD NEDEN KARAYILAN’I FEDA EDİYOR?

3) Önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Riciardone ardından da birlikte basın toplantısı yapan ABD Savunma Bakanı Leon Panetta ve ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Türkiye’ye “Bin Ladin usulü” terörle mücadele yöntemi önerdiklerini açıkladılar.

Başbakan Erdoğan, Ricciardone’nin ilk ifşaatından sonra, Bin Ladin ile Murat Karayılan’ın farklı şartlarda yaşadığına dikkat çekmişti. Acaba Abdullah Öcalan’ı Türkiye’ye idam edilmemesi artıyla teslim eden ABD’nin Murat Karayılan’ı Bin Ladin gibi yok etmeyi önermesi ne anlama geliyor?

4) Erdoğan’ın “İmralı’yla görüşülür” açıklaması BDP içinde kimi isimleri karşı karşıya getirdi. Örneğin Hasip Kaplan açıklamadan memnuniyetini dile getirdi fakat Selahattin Demirtaş, Kaplan’ın “şahsi düşüncesine” katılmadığını ilan etti.

5) Suriye’nin Halep şehrinde ilginç bir olay yaşandı. Esad karşıtı Özgür Suriye Ordusu, PYD’nin organize ettiği bir yürüyüşe ateş açtı ve 5 kişiyi öldürdü.

PKK’ye yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı, haberi “hem Beşar Esad, hem de Özgür Suriye Ordusu Kürtleri hedef aldı” diye verdi. Ajansa göre önce Beşar Esad kuvvetleri Halep’te Kürtleri hedef almıştı, ardından ise Özgür Suriye Ordusu, Esad’ı protesto etmek için yürüyüş yapan Kürtlere saldırmıştı!

Tüm bu gelişmelerin ne anlama geldiğini önümüzdeki günlerde de incelemeyi sürdüreceğiz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık gazetesi
28 Ekim 2012

, , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ABD’NİN ASIL HEDEFİ TÜRKİYE

Son birkaç ayda ABD-Türkiye hattında ortaya çıkan gelişmeleri alt alta toplarsak ortaya şu sonuçlar çıkıyor:

1) ABD basınında çıkan Beyaz Saray, Dışişleri ve Pentagon kaynaklı haberlerle, Türkiye’nin Suriye faaliyetleri bir bakıma deşifre edildi. Washington, sınırdan geçirilen silahlar, Ankara’nın cihatçı gruplara yatırım yapması gibi yorum-haberlerle Türkiye’yi zorda bıraktı.

2) ABD bu dönemde, Suudi Arabistan ve Katar’ın muhaliflere yaptığı silah yardımına engel olarak, Türkiye’yi fiilen yalnızlaştırdı.

3) Morton Abramowitz gibi ABD’li yetkililer “Türkiye’yi Suriye’de askeri liderlik yapamamakla” eleştirirken, Henri Barkey gibi özel görevliler de,  “Türkiye’nin buna gücünün yetmeyeceğini” açıkladılar.

4) ABD bu dönemde Türkiye’yi sadece Suriye’yle değil Irak, İran ve Rusya’yla da karşı karşıya getirmek için kimi tuzaklar kurdu. Haşimi tuzağından, Moskova’dan kalkan uçakla ilgili verilen istihbarata kadar pek çok olayın hedefi Ankara’ydı.

5) Bugüne kadar Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine sınır ötesi askeri harekât yapmasına karşı çıkan ABD, Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone aracılığıyla bir tavır değişikliği işareti verdi. Bin Ladin örneği üzerinden yapılan Karayılan ve Kandil göndermeleri anlamlı.

PKK’NİN ÜSTLENECEĞİ ROL

Bu gelişmeler ne anlama geliyor? ABD Türkiye’ye karşı tavrını mı değiştiriyor? ABD Türkiye’yi ittiği bataklıkta neden yalnız bırakıyor? Bu sorulara yanıt bulmak hayati…

Kuşkusuz tüm bu gelişmeler, ABD’nin inişe geçen gücüyle ilintili. Doğrudan müdahale gücü olmayan ABD araçları üzerinden kimi hamleler yapıyor ve bu hamleleri doğru analiz edebilmek Türkiye için kritik önemde.

Böyle bir incelemeye soyunmadan önce şu iki veriyi de bir köşeye yazmalıyız:

1) BDP Eş Başkanı Gülten Kışanak ABD dönüşünde “Obama yönetiminden rol istedik” demişti.

2) Aysel Tuğluk ise “Obama yönetimi yeniden seçilirse Türkiye’yi ve AKP’yi masaya yatıracak! Bakın oturtacak demiyorum, masaya yatıracak! Bu, bir dizayn olacak!

FİİLİ KÜRT KORİDORU

Gelin şimdi de tüm bu verileri, Suriye krizinin asıl hedefi olan “Irak’ın kuzeyindeki özerk yapıyı, Suriye’nin kuzeyi üzerinden Akdeniz’e açmak” hedefi üzerinden değerlendirelim:

1) Daha önce TSK’nin sınır ötesi operasyonlarına Erbil itiraz eder, Bağdat ise sessiz kalırdı. Şimdi Irak’ın birliği mücadelesi veren Bağdat, hem sınır ötesi operasyona itiraz ediyor, hem de Irak’ın kuzeyindeki mevcut Türk askerlerinin çekilmesini istiyor.

Bölgedeki askeri varlık konusunda Erbil ile Bağdat’ın görüş değişikliğine girmesi, siyasal hedefleri nedeniyledir.

2) Türkiye’nin sınır hattı ile Suriye’nin kuzeyi, fiili koridora dönüşmüş durumda.

Birincisi, aylar önce vurguladığımız gibi “Kürt koridoru” olması istenen “tampon bölge” Hatay-Kilis hattında fiilen oluşturuldu.

İkincisi, Türkiye’nin muhaliflere verdiği açık destek nedeniyle Suriye’nin kuzeyinde Şam’ın otoritesi zayıfladı ve PKK etkinlik kazandı.

Üçüncüsü, Türkiye ABD’nin F4 ve Akçakale tuzakları sonrasında oluşturduğu “angajman kuralları” ile Suriye’nin kuzeyini ana hedefe uygun hale getirdi.

Tam bu süreçte AKP-PKK görüşme trafiğinin başlatılması da önemlidir!

ABD, TÜRKİYE’YLE SAVAŞIYOR

ABD’nin araçlarıyla ilişkisini ve araçlarının karşılıklı pozisyonlarını anlayabilmemizi sağlayacak temel formül şudur: ABD’nin bölgedeki ana hedefi Kürdistan’ı büyütmek, Türkiye’yi küçültmektir.

ABD’nin 1991 ve 2003’te Irak’a saldırırken ki ana hedefi de Türkiye’ydi, şimdi Suriye krizindeki ana hedefi de Türkiye’dir!

Bunu Irak’ta görememek “Irak’ın kuzeyinin” inşasına neden oldu!

Şimdi Suriye’de görememek ise daha büyüğüne, Diyarbakır merkezli Büyük Kürdistan’a mal olacaktır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
20 Ekim 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ABD PAKİSTAN’I KAYBEDİYOR

Barrack Obama’nın ABD Başkanı olmasıyla Washington’un dış politikasında görülmeye başlayan en önemli değişiklik, Afganistan konusunu Pakistan’a dayanarak çözme kararıydı. Orta Asya’daki bu yeni dış politika, resmi olarak “Af-Pak” diye adlandırıldı ve güncellenmiş BOP’un ağırlık merkezi ilan edildi.

Ancak Afganistan’da bataklığa saplanan ABD’nin Pakistan’a dayanarak bile o bataklıktan çıkamayacağı ilk yıl içinde ortaya çıktı. Dahası, ABD Afganistan’da başarı elde edemediği gibi adım adım müttefiki olan Pakistan’ı da yitirdi.

ABD BİN LADİN’İ BIRAKTI MI?

ABD – Pakistan ilişkilerinde dönüm noktası, Washington’un Usame Bin Ladin’i öldürmesiydi. Ancak ABD’nin Ladin’in
cesedini denize atması, ölümünü kuşkulu kıldı. Üstelik Taliban yönetiminin 11 Eylül 2001 saldırılarından önce ABD’ye, El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in yargılanmasını önerdiği ancak Washington’un bunu reddettiği ortaya çıkmıştı. Bu haber, aslında Pakistan Cumhurbaşkanı Zerdari’nin iki yıl önce açıkladığı,  “11 Eylül’den üç ay sonra Ladin’i yakalayıp, ABD’ye teslim ettik. Ama onlar bıraktılar” bilgisini de teyit ediyordu.

PAKİSTAN’DAN ABD’TE ÜS YASAĞI

Usame Bin Ladin’in 2 Mayıs’ta öldürülmesiyle başlayan bu yeni süreçte iki ülke arasındaki ilişkiler kopma noktasına geldi. Gelişmeleri kısaca anımsayalım:

Pakistan Savunma Bakanı Ahmet Muhtar, 1 Temmuz’da yaptığı açıklamayla, ABD’nin ülkenin güneybatısında bulunan Şemsi hava üssünü artık kullanamayacağını ilan etti.

ABD Pakistan’a yıllık olarak yaptığı 2,7 milyar dolarlık askeri yardımın üçte birini askıya aldı. ABD Genelkurmay Başkanı Org. Mike Mullen, iki ülke askeri ilişkilerinin zor şartlar altında olduğunu açıkladı.

ABD PAKİSTAN İSTİHBARATINI SUÇLADI

Washington yaz boyunca ilişkileri onarmaya çalıştı. Ancak 13 Eylül’de ABD’nin Kabil Büyükelçiliği’ne yapılan saldırı, Washington
ile İslamabad’ı yeniden karşı karşıya getirdi.

ABD Genelkurmay Başkanı Org. Mike Mullen, Senato alt komitesinde, Pakistan askeri istihbarat örgütü ISI’nın başta Hakkani örgütü olmak üzere birçok terör örgütüyle bağlantısı olduğunu iddia ederek İslamabad’ı suçladı. Org. Mullen’e ilk yanıt 22 Eylül’de Pakistan İçişleri Bakanı Rahman Malik’den geldi. Malik, ABD askerlerinin terörle mücadelede Pakistan topraklarında konuşlanmasına artık izin vermeyeceklerini açıkladı.

Beyaz Saray sözcüsü Jay Carney ise gerilimi daha da tırmandırdı. Carney, Hakkani örgütünün Kabil’deki ABD büyükelçiliğine saldırının sorumlusu olduğunu belirtip, örgütün Pakistan’dan yönetildiğini iddia etti.

Pakistan Dışişleri Bakanı Hena Rabbai Khar ise Washington’un “ne Pakistan devleti ne de halkıyla arasını açmakta hiçbir fayda kazanamayacağını, eğer böyle bir girişimi gerçekleştirmeyi seçerlerse, bunun kendilerine pahalıya mal olacağını” söyledi. Pakistan Dışişleri Bakanı Khar ABD’nin suçlamaları sürdürmesi halinde, İslamabad’ı bir müttefik olarak kaybedeceği uyarısında da bulundu.

ÇİN KALKANI

Pakistan’ı ABD karşısında başı dik politika izlemeye iten en önemli etken, kurduğu bölgesel ittifaklardır. İslamabad’ın en önemli
dayanağı Pekin’dir. Pekin’in “Pakistan’a müdahaleyi Çin’e müdahale sayarız” demesi, İslamabad’a büyük güvence oluşturdu.

İki ülke arasında son bir yıl içerisinde çok önemli askeri işbirliği anlaşmaları imzalandı. Pakistan, Çin’den JF-17 savaş uçakları,
F-22P savaş gemileri ve orta menzilli füzeler almaktadır. Son bir yıl içerisinde Çin’den J-10 savaş uçakları alımı için 250 adet sipariş veren Pakistan, ayrıca 2 adet Nükleer Reaktör yapılması için de anlaşma imzaladı. Pekin ile İslamabad arasında ayrıca demiryolları, askeri ve sivil amaçlı limanlar yapılması konusunda da bir işbirliği imzalandı.

Tüm bu askeri gelişmeler dışında Washington’u endişelendiren bir başka konu da, Pakistan’ın Usame Bin Ladin’e operasyon sırasında düşen ABD’nin yeni tip görünmez helikopterinin enkazını Çin’e incelettirdiği kuşkusuydu…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
28 Eylül 2011

, , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: