Posts Tagged Büyük Kürdistan

ADIM ADIM FEDERASYON – 2

Dün başladığımız “adım adım federasyon” sürecini anımsatmayı, bugün de sürdürüyoruz. Dün eyalet sistemi tartışmalarını, AKP’nin hukuki alt yapı hazırlıklarını anımsatmış ve ABD’nin Irak’a her iki saldırısının da gerçek hedefini saptamıştık. Devam ediyoruz:

 

TANIMA AŞAMASI ve KÜRT AÇILIMI

Artık yeni bir aşamaya geçilecekti. Türkiye Kürdistan’ı resmi olarak tanıyacaktı. Ahmet Davutoğlu bu dönemin işaretini iki yıl önceden vermiş ve “Kürt yönetimini tanımaya hazır olduklarını” söylemişti. (Ruşen Çakır, Vatan, 10 Şubat 2007)

Bu adımı Cumhurbaşkanı Gül atıyor ve öncelikle 8 Mart 2009 günü Tahran yolunda Kürt Açılımı’nı başlatıyordu.

Gül ardından 23 Mat 2009’da ama şimdilik Bağdat’ta, Irak Kürdistanı Başbakanı Neçirvan Barzani ile resmi görüşme yapıyordu. Gül’ün uçakta Irak’ın kuzeyini “Kürdistan” diye tanımlaması bir ilkti. Öyle ki, Neçirvan BarzaniGül, Kürdistan’ı tanıdı” diyerek meselenin esasını ortaya koyuyordu. (NTV, 26 Mart 2009)

ERBİL AÇILIMI

Yeni adım, Türk hükümetinin Irak Kürdistanı başkenti Erbil’i ziyareti olacaktı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Erbil’de “Ortadoğu’yu yeniden inşa etmeliyiz. Dağlar bizi ayırmayacak, birleştirecek” diyordu. (Fikret Bila, Milliyet, 31 Ekim 2009) Ki Davutoğlu zaten 2001 tarihli “stratejik derinlik” kitabında, Kuzey Irak’ın Türkiye ile bütünleşmesini istediğini belirtiyordu.

Ardından Türk devleti Erbil’de konsolosluk açtı.

Davutoğlu, bir yandan Türk büyük sermayesine, TÜSİAD’a da mesaj veriyor ve “Sınırlar aşılmalı, Türkiye Kuzey Irak’la bütünleşmeli” diyordu. (Görüş, sayı 63, Ağustos 2010)

Bu arada Gül’ün sözleriyle Kürdistan’ı tanıyan Türk devleti, Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun 14 Temmuz 2010 tarihli bir yazışmasıyla da, Kürdistan’ı resmi bir belgeye geçirmiş, yani Kürdistan’ı resmileştirmiş oluyordu.

OSLO MUTABAKATI

Bu arada AKP’nin 2005’te Emre Taner üzerinden başlattığı PKK’yle görüşmeler, 2009’da Öcalan protokolleriyle ve Oslo mutabakatıyla zirve yaptı.

Başbakan’ın özel temsilcisi Hakan Fidan, PKK yöneticilerine Erdoğan ile Öcalan’ın yüzde 95 anlaştıklarını söylüyordu.

Artık geriye, mutabakatı uygulamak kalıyordu.

FEDERAL MECLİS, FEDERAL KONSEY

Yüzde 95’lik mutabakatın gereği uygulanacak, kalan yüzde 5’in kavgasıyla da kamuoyu oyalanacaktı.

Başbakan Erdoğan, 12 Eylül 2010 halk oylamasının akşamı partisinin balkonundan “biz ne istiyoruz” diye soruyor ve şu yanıtı veriyordu: “Batı ülkelerini şöyle bir gözden geçirin, orada hep bunları göreceksiniz, federal meclisi göreceksiniz, federal konseyi göreceksiniz.”

12 Haziran 2011 seçimleriyle de artık yeni bir aşamaya geçiliyordu. “Yeni Anayasa” hazırlanacak, yeni yönetim modeline yani “başkanlık sistemine” geçilecek ve yeni Türkiye yani “Federal Türkiye” kurulacaktı!

İlk iş olarak da daha önce TBMM’den geçirdikleri kalkınma ajansları yasasını ilerletmeleri ve bir Kalkınma Bakanlığı kurmaları oldu. Bu bakanlığa bağlı 25 kalkınma ajansı, aslında 25 eyaletli yeni Türkiye’ydi!

Erdoğan, daha 2004 yılında eyalet sistemi ile başkanlık sistemi arasındaki doğal bağı kuruyordu zaten: “Başkanlık sistemi, eyalet sistemi olmadan üstü kaval, altı şişhane olur.” (Kanal D, Teke Tek, 16 Şubat 2004)

TEK YOL

İşte Cumhuriyet’i böyle yıkmış ve Türkiye’yi adım adım federasyona bu yollardan getirmişlerdir ve şimdi ilana hazırlanmaktadırlar.

Devrim, tarihsel olarak bu yüzden zorunludur ve tek yoldur.

NOT: İki günde özetlediğimiz bu tarihi sürecin tüm ayrıntıları için Kaynak Yayınları’ndan çıkan “Büyük Kürdistan” ve “Hükümet – PKK görüşmeleri” isimli kitaplarımızı inceleyebilirsiniz.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
26 Mayıs 2012

, , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ÜÇÜNCÜ İSRAİL’İN SURİYE GÖREVİ

Türkiye’nin nasıl bir yakın tehditle karşı karşıya olduğunu gösteren beş olguyu anımsayalım önce:

1.) ABD’li tarihçi-yazar Griffin Tarpley’in İran televizyonuna söyledikleri, Aydınlık’ta da yer almıştı: “Obama Suriye’de mağlup oldu zira bir yıldır seferber olmasına rağmen halkı ayaklandıramadı. Washington bugün Suriye’de öldürülenlerin sayısını şişirerek Türkiye’nin harekete geçmesi ve tek başına müdahale etmesinin peşindedir. Türkiye eğer bunu görmez ve saldırırsa intihar etmiş olacak. Çünkü Türkiye Suriye’ye saldırırsa bölge Kürtleri topyekûn ayaklandırılacak.

Tarpley, dün de konuştu ve Türkiye’nin Suriye’de “tampon bölge” kurması halinde parçalanacağını belirtti!

2.) Önceki gün de BDP lideri Selahattin Demirtaş Taraf’tan Neşe Düzel’e şunları söyledi: “Iğdır’dan Hatay’a kadar, Türkiye’nin tüm güney sınırları resmi olarak Kürdistan olacak.” Yani Selahattin Demirtaş, İran, Irak ve Suriye’den kopacak parçaların tek bir Kürdistan’ı oluşturacağını belirtiyor!

BARZANİ’NİN GÖZÜ SURİYE SALDIRISINDA

3.) Yetmez! PKK’nin manevi lideri, AKP’nin akıl hocası, Fethullah Gülen cemaatinin “Yeni Türkiye” yazarı ve yeminli Kemalizm düşmanı olan CIA eski Türkiye istasyon şefi Graham Fuller ne dedi geçenlerde: “Kürtler bağımsızlık ilan ettiklerinde onları hangi ülke tanıyacak? Bu durumda Türkiye çok çekici bir hale geliyor. Kürdistan’ın Türkiye ile işbirliğine hem politik hem ekonomik açıdan ihtiyacı var. Türkiye ve bölgenin entegre olmuş halinde ise Diyarbakır başkent olur.

4.) Bitmedi! AKP’nin PKK’yle görüşmesinde arabuluculuk yapan Mesud Barzani geçen hafta Washington’daydı. Barrack Obama protokol kurallarını hiçe sayarak, BarzaniBiden görüşmesine dâhil oldu; böylece ABD her iki başkanını birden ve aynı anda Barzani’ye muhatap ederek, Bağdat’a özel bir mesaj verdi! Barzani o hızla Erbil’e dönüp, Maliki’yi yani Bağdat’ı tanımayacağını açıkladı! Nitekim Barzani bir süredir açık açık bağımsızlıklarını ilan etmeye hazırlandıklarını söylüyor: “Gün gelecek Kürt ulusu da birleşecek ve kendi kaderini tayin edecek.”

5.) Türkiye’nin stratejik ortağı ABD ise yanına İsrail ve Yunanistan’ı da alarak karasularımızın sınırında askeri tatbikat yapıyor. Tatbikatın düşman ülkesinin Türkiye olduğunu Rumlar alay ederek gazetelerinde yazıyor!

Bu beş olguyu alt alta koyup Avustralya’daki Aborjin yerlilerine sorsan, modern dünyanın en yeni halkı olarak hiç yabancılık çekmez ve “Türkiye’nin parçalanmaya gittiğini” saptarlar!

HEDEF: BÜYÜK KÜRDİSTAN

Peki, Ankara ne yapıyor? ABD’nin emrini yerine getirebilmek için Esad’ı tehdit ediyor, Suriye’ye saldırmayı planlıyor! Beslediği rejim karşıtlarının sınır kapısını ele geçirme girişimini izliyor; Suriye devletinin haklı müdahalesi sırasında kurşunlar sekince de “sınırımız ihlal edildi” deyip, “gireriz” tehditleri atıyor!

AKP emperyalist plana Türk kamuoyunu ikna edebilmek için de arada PKK kartına sarılıyor; “Esad – PKK ittifakı” yalanına başvuruyor.

Irak’taki “Güney Kürdistan”ın, Suriye’den koparılacak “Batı Kürdistan”la birleştirilip Akdeniz’e açılacağını, ardından Türkiye’deki “Kuzey Kürdistan” parçasıyla birleştirilerek himaye edileceğini, son olarak da İran’daki “Doğu Kürdistan”la “Büyük Kürdistan’ın tamamlanacağını görememeyi siyasi körlükle açıklamak mümkün müdür?

Ankara’da Barzani’nin AKP’ye getirdiği şu iki teklif konuşuluyor: “1. Suriye’ye girin. Kamışlı ve Kürtlerin kontrolünü bana verin. 2. Kamışlı aynı Kuzey Irak’taki özerk Kürt bölgesi gibi anayasal statü almalı.” (Ahmet Takan, Barzani’den Erdoğan’a Suriye teklifleri, Yeniçağ, 11 Nisan 2012)

ÜÇ İSRAİL PLANI İŞLİYOR

Kimse kendini kandırmasın ve geçmişin derinliklerindeki Suriye – PKK ilişkisine yaslanmasın. ABD’nin cephesindeki aktörler bellidir: İsrail, PKK ve Barzani… AKP de o cephededir!

ABD taşeronlarıyla “Üç İsrail” planını yürürlüğe sokmuştur:

ABD’nin birinci İsrail’i İran’a, ikinci İsrail’i yani Barzanistan’ı Irak’a, üçüncü İsrail’i yani AKP Türkiye’si de Suriye hedefine kilitlenmiştir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
12 Nisan 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

CIA-AKP-PKK MUTABAKATI: DİYARBAKIR BAŞKENT

CIA’nın eski Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller ABD’nin hedefini bir kez daha ve somut kelimelerle açıkladı: “Kürtler bir bağımsızlık ilan ettiklerinde onları hangi ülke tanıyacak? Bu durumda Türkiye çok çekici bir hale geliyor. Kürdistan’ın Türkiye ile işbirliğine hem politik hem ekonomik açıdan ihtiyacı var. Türkiye ve bölgenin entegre olmuş halinde ise Diyarbakır başkent olur.

Kuşkusuz bu açıklama Aydınlık okurlarını hiç şaşırtmamıştır. Çünkü Aydınlık yıllardır bu plana dikkat çekiyor. Yıllar içinde “Pentagon’un Kürt senaryosu”, “ABD’nin Üç İsrail Planı” ve “Türkiye himayesinde Kürdistan” diye isimlendirilen bu plan, son tahlilde Diyarbakır’ın başkenti olduğu Büyük Kürdistan’ı hedeflemektedir.

Biz de “ABD’nin Neo-Osmanlı Projesi: Büyük Kürdistan” isimli kitabımızda bu süreci inceledik uzun uzun.

FULLER – ERDOĞAN ORTAKLIĞI

ABD’nin 1991’deki birinci Irak saldırısında asıl hedefi, Irak’ı bölmek ve kuzey Irak’ta bir kukla devlet kurmaktı. 1992’de 36. paralelin üstünü Saddam Hüseyin’e yasaklayarak sınırı belirlenen bu kukla devlete maalesef Türk hükümetleri katkı sundu, destek verdi.

ABD, 2003’deki ikinci Irak saldırısında ise bu kukla devleti resmileştirmeye yöneldi. Bunun yolunun Türkiye’nin himayesinden geçtiği aşikârdı.

Nitekim dönemin ABD Büyükelçisi Robert Pearson, 2003’te “Türkiye’nin güneydoğusu ile Irak’ın kuzeyinin tek bir ekonomik bölge olduğunu” bu plan gereği dile getirmişti.

Ve yine Başbakan Erdoğan, 2004’te bu plan gereği “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde Diyarbakır bir merkez olur” demişti. (Kanal D, Teke Tek, 14 Şubat 2004)

CIA istasyon şefiyle, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın “Diyarbakır’ın başkent”  olması konusunda mutabık olması anlamlıdır. AKP’nin PKK ile yüzde 95 mutabık olduğunu da Oslo görüşmelerinde Erdoğan’ın temsilcisi olarak yer alan Hakan Fidan’dan öğrenmiştik.

TSK’YE SURİYE GÖREVİ

Peki, Graham Fuller’in bugün bu açıklamayı yapması ne anlama geliyor? Barzani Washington’da başbakan gibi ağırlanırken, Fuller neden yeniden piyasa çıkıyor?

Çok açık. Türk Ordusu’nu Suriye’ye sürmek isteyen ABD, Türkiye’yi tehdit etmektedir.

Çünkü Washington, Irak’ın kuzeyindeki yapının yaşaması için iki şeye ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Birincisi Türkiye’nin himayesi, ikincisi de bu yapının denize açılması.

Bu yapıyı İran, Irak ve Suriye’ye karşı koruyabilecek tek kuvvet Türk Ordusu’dur. Türk subayına Kuzey Irak’ta çuval geçirilmesi, Silivri’de esir edilmesi, bu görevi zorla yapsın diyedir!

Kürtleri Suriye Ulusal Konseyi’ne dâhil etmede ısrar ve tampon bölge için sondaj çalışması yapılması da bu nedenledir. Böylece Irak’ın kuzeyindeki yapı, Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılacak, Türkiye’nin güneydoğusundan da himaye edilecektir!

HARP AKADEMİLERİ KONFERANSLARI

Başbakan Tayyip Erdoğan’dan sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Türk subaylarına Harp Akademileri’nde konferans vermesi, esas olarak Suriye’yle ilgilidir.

Nitekim Gül, bunu açıkça dile getirmiştir. “Taşların yerinden oynadığı, kıtalar ve ülkeler arasındaki güç dengelerin değiştiği, tarihin akışının hızlandığı bir süreçten geçildiğini” belirten Gül, “böyle dönemlerin ciddi risklerin olduğu kadar, muazzam fırsatların da doğduğu dönemler olduğunu” vurguluyor.

Nedir o fırsat? Türkiye’nin sınırlarını güneye genişletmek! Dünün Kerkük havucu, bugün kuzey Suriye’dir!

Başbakan Erdoğan’ın rahatsızlığı nedeniyle yerine konuşma yapan Ali Babacan ne demişti Aralık 2011’deki Girişimcilik Zirvesi’nde: “Amacımız Ortadoğu’da sınırları kaldırmak.”

Ve ne demişti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu TÜSİAD’ın Görüş dergisine: “Haritaya baktığımızda Kürt coğrafyasının dağlar üzerinde doğal olmayan bir şekilde ayrıldığını görüyorsunuz. (…) Dolayısıyla onlarla entegre olmamız lazım.

TEK ÇÖZÜM: DEVRİM

Artık söz tükenmiştir. CIA istasyon şefiyle, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın ve elbette PKK’nin “Diyarbakır’ın başkent” olması konusunda mutabık olması kelimelerin bittiği yerdir.

Cumhuriyetinin yıkılması ve topraklarının parçalanması karşısında üç maymunu oynuyorsa bu ülkenin merkezi kurumları, milletin artık tek bir çözümü kalmış demektir: Devrim!

Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı ve Acem’i kanlı bir gelecekten sadece Devrim kurtarır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
7 Nisan 2012

, , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın