Posts Tagged Rasim Ozan Kütahyalı

YA ERGENEON OLMASAYDI?

Bugün tarihi bir gün.

Birinci önemi şundan: 2001’de başlayan ve 2007’de uygulanan Ergenekon tertibinde kritik bir dönemece gelindi. Özel Görevli Mahkeme kararını verecek.

İkinci önemi şundan: Türk milleti 5 Ağustos’ta Silivri’de kendi kararını ilan edecek!

Bugün siz bu satırları okurken, Özel Görevli Mahkeme ile Türk milletinin kararı tarih önünde mücadele ediyor olacak! O mücadeleyi daha sonra yazacağız.

Gelin bugün şu soruya dayanarak tersine bir tarih okuması yapalım: “Ya Ergenekon davası olmasaydı, bugün kim nerede olurdu? Bu tertip uygulanmasa Türkiye nerede olurdu?”

ERDOĞAN TORUN BÜYÜTÜRDÜ

1. AKP Hükümeti’nin 11 yılı olmazdı! Bu partiyi Cumhuriyet karşıtı odak ilan edebilen Anayasa Mahkemesi, korkmadan gereğini de yapabilirdi! Kapatılmış ve yöneticileri bu kapatma kararı nedeniyle siyasetten men edilmiş AKP, yeniden iktidar olamazdı.

Abdullah Gül diye bir Cumhurbaşkanı, Cemil Çiçek diye bir Meclis Başkanı olamazdı. Recep Tayyip Erdoğan torun büyütüyor olurdu. Üstelik daha mutlu ve stressiz olurdu; Haziran ateşine düşmez, Eylül sendromu yaşamazdı.

Kemal Kılıçdaroğlu, belki en fazla bir dönem daha CHP’nin grup başkanvekili olur fakat asla genel başkan olamazdı.

MHP Washington icazetli iktidarlara gizli ortak olan Devlet Bahçeli’den kurtulur, ülkücüler kan ağlamazdı.

Baraj düşmüş, Meclis milletin tercihini daha doğru yansıtmış olurdu. Meclis’e girmiş ve grup kurmuş İşçi Partisi özellikle dış politikada Türkiye’nin önüne bölgenin yüzünü güldürecek programlar getirirdi. Doğu Perinçek’li, Ferit İlsever’li, Mehmet Bedri Gültekin’li, Erkan Önsel’li bir meclis, Atatürk’ün meclisi gibi olurdu.

Yalçın Küçük Meclis’e girmez, dışarıdan muhalefet ederdi.

2. Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde Org. Necdet Özel diye bir Genelkurmay Başkanı olmazdı. Korgeneral Salih Zeki Çolak, 2019’da Genelkurmay Başkanı olsun diye orgeneral yapılmazdı. Kuvvet komutanları, ordu komutanları, kolordu komutanları hep farklı isimler olurdu.

Yaşar Büyükanıt askeri lojmanlarda daha rahat dolaşırdı ama Hilmi Özkök için hiçbir şey değişmezdi!

YİĞİT BULUT’A DANIŞAN OLMAZDI

3. Gazeteler el değiştirmez, bugün işsiz kalan pek çok gazeteci işini korurdu. Yiğit Bulut Başbakan danışmanı olamazdı. Mehmet Ocaktan TMSF’nin el koyduğu bir gazeteye Genel Yayın Yönetmeni olamazdı. Rasim Ozan Kütahyalı ve Nagehan Alçı köşe yazarı olamazdı. Emre Uslu ve Mehmet Baransu önüne gelen meslektaşına “artistlik” yapamazdı, haddini bilirdi. Ahmet Kekeç ve Salih Tuna yine yazardı ama edepli yazardı.

Turan Özlü Ulusal Kanal’ın Genel Yayın Yönetmeni, Deniz Yıldırım Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni görevlerini sürdürürdü. Yerlerine aşama aşama gelen TGB’nin başkanları Adnan Türkkan ve İlker Yücel, belki de hiç yayıncı olmaz ve tarihe geçecek kitle önderleri olurlardı. Hikmet Çiçek usta gazeteci olarak kimleri kimleri yetiştirirdi. Tuncay Özkan televizyonu elinden çıkarmak zorunda kalmaz, Mustafa Balbay’ın bulunduğu Cumhuriyet daha az savrulurdu. Soner Yalçın pazarları tam sayfa yazmayı sürdürürdü.

4.  Mehmet Haberal uluslararası ününü pekiştirecek ameliyatlara imza atar, Fatih Hilmioğlu YÖK Başkanı olurdu. Mehmet Perinçek Türk tezlerini dünyada en iyi savunan tarihçi olurdu.

Üniversiteler polisin karakolu olamazdı, bilim adamları bilim ölçütlerine göre belirlenirdi, özerk üniversiteler henüz tam kurulamadıysa da yaklaşılmış olurdu. Öğrencilerin üniversitelerde söz hakkı, hatta kim bilir oy hakkı bile olurdu.

Cumhuriyet devrimlerini savunan ve Anayasa’yı uygulayan Rennan Pekünlü’ye değil ceza verilmesi, dava bile açılamazdı. “Kızlı erkekli merdivenlerden iniyorlar” diyen bir il milli eğitim müdürü olamazdı. “Hamilelerin sokakta dolaşması terbiyesizliktir” diyen biri illaki yine olur ama bunu asla ekranlarda söyleyemezdi.

ÖCALAN EŞ BAŞBAKAN OLAMAZDI

5. Hakan Fidan Yenimahalle’nin önünden bile geçemez ve PKK ile Erdoğan adına anlaşmalar yapamazdı. Öcalan “eş başbakan” ya da “başbakan yardımcısı” olamaz, efendi efendi cezasını çekerdi.

PKK Güneydoğu’da otorite olamaz, Barzanistan serpilemez ve yeni bir kukla devletçik Suriye’nin kuzeyinde filizlenemezdi.

6. Hayatımızda Çalık, Sancak, Tamince, Gür isimleri olmazdı. Mücahitler mücahit kalırdı! Sokaklardaki 4×4 görgüsüzlüğü bu denli olmazdı. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olmazdı. Milyarder sayımızla övünmezdik.

7. Türk-İş işçi sendikası olmayı sürdürürdü. TMMOB iktidar baskısı altında kalmazdı. “Yetmez ama evetçilik” diye kavram oluşmazdı.

8. Cumhuriyetin bütün kaleleri tek tek zapt edilmezdi ve Cumhuriyet yıkılmazdı.

Siz de bu satırları okuduğunuz şu 5 Ağustos günü Cumhuriyeti yeniden inşa etmek üzere seferber olmazdınız.

Ama oldu! ABD ve AKP tüm bunları dün başardı.

Ama bugün sıra sizde, bizde, hepimizde…

Türkiye’yi yeniden kurmak ve kurtarmak için görev başındayız! 5 Ağustos’ta başladık…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Ağustos 2013

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

OLUŞTURULMUŞ GAZETECİ

ABD’nin Irak’a harekâtı sırasında “iliştirilmiş gazeteci” kavramı ortaya atılmıştı. Bu gazetecilerin görevi özetle, savaşa Pentagon’un gözünden bakmaktı… Biz de bir kavram ortaya atıyoruz: Oluşturulmuş gazeteci. Onlar da olaylara AKP’nin gözünden bakmakla görevliler.

Bugün bu türün nadide bir örneğini anlatacağız, Nagehan Alçı’yı.

AKP döneminin “oluşturulan” bu örneği, bir başka oluşturulmuş gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı ile evlenerek geniş kitleler tarafından tanındı. İkilinin evliliği, ikiliyi de büyüttü. Rasim Ozan Kütahyalı, Deniz Gezmişlere Taraf gazetesinde küfrederek başladığı gazetecilik yolculuğunu, aynı anda iki gazetede köşe ve dört televizyonda program yaparak geliştirdi. Nagehan Alçı da bu evlilikten sonra iki televizyonda birden program yapmaya başladı.

ATATÜRK DİKTATÖR, ERDOĞAN DEMOKRAT

Nagehan Alçı, geçenlerde Atatürk’e diktatör diyerek ününe ün kattı. AKP’nin yarattığı siyasi iklimde cüret bulan bu tür gazeteciler, Atatürk’ü diktatör ilan ederken, Erdoğan’ı da demokrat buluyorlar kuşkusuz.

Nagehan Alçı, faşizm olarak adlandırılacak tüm dönem uygulamalarını “demokratikleşme” olarak görüyor. Ne de olsa, bu iklim ona ve türdeşlerine – şimdilik – demokrat, gerçek gazetecilere ise faşistçe davranıyor. (Bu “şimdilik” lafımı lütfen not ediniz ve günü gelince anımsayınız).

REZİLLİK

Nagehan Alçı konuşulmayı çok sevmiş olmalı ki, yeniden gündeme gelecek bir “rezilliğe” imza attı. Boyalı gazetelerde mutlaka görmüşsünüzdür, haber şöyleydi: “Nagehan Alçı, Adnan Hoca’nın iltifatları karşısında ne yapacağını şaşırdı.

İçiniz kaldırır ve haberin devamını okursanız, oluşturulmuş gazetecimizin kendine yakışır bir pasla bu “iltifatları” başlattığını görürsünüz.

Beyaz TV’de “İslam ve cinselliğin” konuşulduğu programda Negahan Alçı, Adnan Oktar’a şu çok “önemli” soruyu yöneltiyor: “Neden hep sizi güzel kadınlarla sohbet ederken görüyoruz?

Cemaatini hep genç ve yakışıklı erkeklerle dolduran Adnan Oktar bu soru karşısında durur mu, almış pası ne de olsa. Yüzünü beğenmediği kadınlarla da “zeki olmaları” koşuluyla sohbet ettiğini belirten Oktar, bu konuda seçici davrandığını söylüyor.

Yanıttaki pespayeliğe mi yanarsınız, İslam’ın hangi çapsızlar tarafından ekranlarda anlatıldığına mı yanarsınız, yoksa bu ülkede bu adamın arkasından gidilebilmesine mi?

HOCA’NIN TATLI KEDİSİ

Oktar aldığı pası “gol” yapmaya niyetli; Nagehan Alçı’ya da izleyicilerin gözü önünde “iltifat” yapmaya kararlı. Adnan Oktar Nagehan Alçı’yı “Türkiye’nin en akıllı gazetecilerinden birisiniz” diye pohpohlayarak ceza sahasına giriyor, gole hazırlanıyor ve şutu çekiyor: “Tatlı bir kediye benziyorsunuz aslında…

Adnan Oktar, canlı yayında Nagehan Alçı’nın gözlerinde bir tepki görememiş olmalı ki, gollerine devam ediyor. Şimdi burada sıralamaya gerek olmayan cümlelerle, Nagehan Alçı’yı uzun uzun ne kadar güzel bulduğunu anlatıyor.

O cümleleri dinlerken, aklıma Rasim Ozan Kütahyalı geliyor… Bir başka oluşturulmaya çalışılmış ama becerilememiş gazeteci Helin Avşar’a verdiği röportajdaki fotoğraflar canlanıyor belleğimde. Türk röportajına yeni bir soluk diye sunulan o pespaye görüntülerde Helin Avşar, Kütahyalı’nın düğmelerini teker teker açıyor ve şuh bir şekilde konuğuna sokuluyordu, yapışıyordu…

Kim bilir, bu da AKP türü yeni dönem evliliğidir belki de…

Şimdi siz mutlaka Adnan Oktar’nın bu iltifatları karşısında Nagehan Alçı’nın ne dediğini merak etmişsinizdir. O cümleyi de aktaralım: “Aman hocam şimdi yazarlar, çizerler”

Kısacası sistem çürüdü, artık kokuyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
21 Kasım 2011

, , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın