Posts Tagged Yiğit Bulut

TRABZON’DA İLERİ DEMOKRASİ YOK MU?

Başbakan Erdoğan Trabzon havalimanında bağırıyor: “Trabzon’a Gezi gelebildi mi? Giresun’a Ordu’ya gelebildi mi, Samsun’a gelebildi mi, Rize’ye gelebildi mi?” Ardından “Neden?” diye soruyor ve yanıtlıyor: “Çünkü aklıselimin yolu tektir.” (Hürriyet, 24 Ağustos 2013)

Sanırsın Karadeniz Sahil Yolu’nu tarif ediyor. Trabzon, Rize, Giresun, Ordu, Samsun hattında aklıselim var, memleketin geri kalan yüzde 90’ında aklıselim yok!

Kuşkusuz normal bir ülkede, normal bir başbakanın etmeyeceği laflar bunlar; bir tek sonbahar sendromuyla açıklayabiliyorum.

DAVUTOĞLU: GEZİ İLERİ DEMOKRASİ İŞİ

Başbakan Erdoğan Gezi’den sakınmak için kendisine Doğu Karadeniz’i “kurtarılmış bölge” ilan ederken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise Gezi’nin içeriğini boşaltmayı ve hatta onu rejimlerinin bir parçası gibi sunmaya çalışıyor.

En iyisi mi gelin o cümlenin tamamını birlikte okuyalım: “Türkiye’de de, demokratik bir ülke olduğu için gösteriler yapılması normaldir. Türkiye’de insanlar bir çevre meselesini protesto ettiler, protestoların ana sebebi bir kentleşme projesiydi. Mısır’da olduğu gibi adil ve özgür seçimler talebiyle ya da birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi işsizliği protesto etmek için yapılmadı. Çevre konusunun gündeme gelmesi, ileri demokrasi işidir.” (BBC, 23 Ağustos 2013)

Neymiş, Gezi bir ileri demokrasi işiymiş! Sıfır sorunun nasıl sıfır komşuya dönüşebildiğini anlayamayanlar belki bu slalom halinden anlarlar artık!

Milletin gözü önünde, BBC’nin Newsnight programında, “ileri demokrasi rejimine karşı yapılmış eylemleri, ileri demokrasi işi” sayan Davutoğlu, kim bilir görevi gereği görüştüğü mevkidaşlarına neler söylüyordur!

GEZİ, HAZİRAN’DA TRABZONDA’YDI

Normal bir hükümette, Başbakan’ın “Gezi girmeyen yerleri aklıselim” ilan ettiği sırada, Dışişleri Bakanı’nın “Gezi’yi ileri demokrasi işi” sayması, bir kriz nedenidir. Zıtlık, ikisinden birini utandıracak boyuttadır. Ancak bizimkiler profesyoneldir ve işe duygu karıştırmazlar!

Ve yine normal şartlarda, iktidardaki partisinin il başkanı çıkar ve “Gezi ileri demokrasi işiyse, Trabzon’da ileri demokrasi yok mu yani” diye sorar!

Ama anormallikler diz boyu olunca, sorular anlamsız kalır. Zira tezler en başından yanlıştır. Çünkü Başbakan’ın söylediğinin aksine Gezi Trabzon’a gitmiştir. Trabzon da memleketimizin her ili gibi, Haziran’da bir başka olmuş, güzelleşmiştir!

Tıpkı sonbaharda da olacağı gibi…

‘10 YIL DEĞİL, SON 3 YIL BAŞARILI’

Erdoğan, Davutoğlu’nun kendisini yalanlarcasına “Gezi ileri demokrasi işidir” demesine kızmayacaktır, nasılsa Davutoğlu BBC’ye İngilizce konuşmuştur ve Erdoğan İngilizce’yi “diklenecek” kadar bilmektedir!

Ancak danışmanları gıcıklık yapar da konuşma metnini Türkçe’ye çevirip önüne getirirse, durum değişebilir. Zira Davutoğlu’nun şu lafları tansiyon fırlatacak cinstendir: “Türkiye’nin son üç yılı büyük bir başarı hikâyesidir. Üç sebeple. Demokratik reformlar, ekonomik gelişme ve aktif dış politika.” (BBC, 23 Ağustos 2013)

Neden Erdoğan’ın iş başında olduğu 11 yıl değil de, son üç yıl? Yoksa Davutoğlu başarı ölçütünü kendi bakanlık tarihiyle mi başlatıyor?

Bakın bu sorular, etrafı Yiğit Bulut türünden danışmanlarla çevrili Erdoğan’a içten içe sordurulacaktır. Çünkü inişe geçen kuvvetlerde komplo daha iyi zemin bulur.

Sonbahar daha ne sancılara gebe…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
25 Ağustos 2013

, , ,

Yorum bırakın

HESAPLAŞMAK

Silivri’de hukukun olmadığı, Ergenekon’un bir dava değil bir tertip olduğu acaba 5 Ağustos’tan sonra anlaşılabildi mi?

Halk bakımından sormuyorum elbette…

Türk halkı en başından beri tertiple ve operasyonlarla ilgili hükmünü vermişti.

Sorum, medya gücünü elinde bulunduran gazetecilere, aydınlara, sanatçılara…

AKP: SİLİVRİ’DE HESAPLAŞTIK

5 Ağustos sonrası hükümet çevrelerinden gelen açıklama ve yorumlar, hâlâ tereddüdü olanlar için artık her şeyi daha net ortaya koymaktadır.

Örneğin Başbakan Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan olanı “hesaplaşmak” ve “tüm darbelerin hesabının sorulması” diye koyarak, Silivri’de hukukun değil siyasi çarpışmanın olduğunu belirtmiş oldu.

Örneğin AKP’nin operasyonel kalemşorları iki gündür “Ergenekon daha bitmedi” diye yazıyorlar. Açık açık sadece içeridekilerle değil, dışarıdakilerle ve hatta ölüp gidenlerle de hesaplaşacaklarını belirtiyorlar.

Örneğin Başbakan Erdoğan’ın ekonomi danışmanı Yiğit Bulut, Silivri’dekilerin saha elemanı olduğunu, asıl Ergenekon’la, yani ekonomiyi elinde tutanlarla henüz hesaplaşılmadığını yazıyor.

SİLİVRİ’DE TALAT PAŞA, MUSTAFA KEMAL YARGILANDI!

Ve aslında tarihle, Türk tarihiyle, Türk’ün devrimci mücadele tarihiyle hesaplaşıyorlar!

Doğu Perinçek ile birlikte onun şahsında Talat Paşa yargılanıyor!

Tuncay Özkan ile birlikte onun şahsında Namık Kemal yargılanıyor!

İlker Başbuğ ile birlikte onun şahsında Mustafa Kemal yargılanıyor!

Hikmet Çiçek ile birlikte onun şahsında Bahattin Şakir yargılanıyor!

Deniz Yıldırım ile birlikte onun şahsında Hasan Tahsin yargılanıyor!

Silivri’deki kahramanlarla birlikte onlarında şahsında İttihat ve Terakki’nin İngiliz emperyalizmi ve Rus çarlığına direnen devrimcileri, Çanakkale’de şehit düşen Mehmetçikleri, Kurtuluş Savaşı’nda İngiliz ve Fransız emperyalizmine karşı yurdunu savunan milliyetçileri, iç ayaklanmaları bastıran Kemalistleri yargılanıyor!

Silivri’de 275 kahramanla birlikte, Türk milleti yargılanıyor!

Artık sadece biz değil, yargılayanlar da bunu açık açık söylüyorlar…

ATATÜRK GİBİ YAPMALI

Peki, ne yapmalı?

Çözüm belli: Atatürk gibi yapmalı!

Padişahın idam fetvasını yok saymalı, Anadolu’ya çıkıp halkla birleşmeli, örgüt kurmalı, kurtuluşu örgütlemeli…

Üstelik Atatürk’ten çok daha şanslıyız: Zira örgüt var, halk var, imkânlar var…

5 Ağustos’ta Silivri’de gördük: Halk AKP’nin yasaklarını tanımadı ve akın akın yürüdü.

6 Ağustos gecesi Fenerbahçe stadyumunda gördük: Halk AKP’nin yasaklarını tanımadı ve Haziran direnişindeki sloganları gümbür gümbür attı.

Önce Silivri, sonra da Kadıköy’ün verdiği mesaj açıktır: Bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Ağustos 2013

, , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

YA ERGENEON OLMASAYDI?

Bugün tarihi bir gün.

Birinci önemi şundan: 2001’de başlayan ve 2007’de uygulanan Ergenekon tertibinde kritik bir dönemece gelindi. Özel Görevli Mahkeme kararını verecek.

İkinci önemi şundan: Türk milleti 5 Ağustos’ta Silivri’de kendi kararını ilan edecek!

Bugün siz bu satırları okurken, Özel Görevli Mahkeme ile Türk milletinin kararı tarih önünde mücadele ediyor olacak! O mücadeleyi daha sonra yazacağız.

Gelin bugün şu soruya dayanarak tersine bir tarih okuması yapalım: “Ya Ergenekon davası olmasaydı, bugün kim nerede olurdu? Bu tertip uygulanmasa Türkiye nerede olurdu?”

ERDOĞAN TORUN BÜYÜTÜRDÜ

1. AKP Hükümeti’nin 11 yılı olmazdı! Bu partiyi Cumhuriyet karşıtı odak ilan edebilen Anayasa Mahkemesi, korkmadan gereğini de yapabilirdi! Kapatılmış ve yöneticileri bu kapatma kararı nedeniyle siyasetten men edilmiş AKP, yeniden iktidar olamazdı.

Abdullah Gül diye bir Cumhurbaşkanı, Cemil Çiçek diye bir Meclis Başkanı olamazdı. Recep Tayyip Erdoğan torun büyütüyor olurdu. Üstelik daha mutlu ve stressiz olurdu; Haziran ateşine düşmez, Eylül sendromu yaşamazdı.

Kemal Kılıçdaroğlu, belki en fazla bir dönem daha CHP’nin grup başkanvekili olur fakat asla genel başkan olamazdı.

MHP Washington icazetli iktidarlara gizli ortak olan Devlet Bahçeli’den kurtulur, ülkücüler kan ağlamazdı.

Baraj düşmüş, Meclis milletin tercihini daha doğru yansıtmış olurdu. Meclis’e girmiş ve grup kurmuş İşçi Partisi özellikle dış politikada Türkiye’nin önüne bölgenin yüzünü güldürecek programlar getirirdi. Doğu Perinçek’li, Ferit İlsever’li, Mehmet Bedri Gültekin’li, Erkan Önsel’li bir meclis, Atatürk’ün meclisi gibi olurdu.

Yalçın Küçük Meclis’e girmez, dışarıdan muhalefet ederdi.

2. Türk Silahlı Kuvvetleri tarihinde Org. Necdet Özel diye bir Genelkurmay Başkanı olmazdı. Korgeneral Salih Zeki Çolak, 2019’da Genelkurmay Başkanı olsun diye orgeneral yapılmazdı. Kuvvet komutanları, ordu komutanları, kolordu komutanları hep farklı isimler olurdu.

Yaşar Büyükanıt askeri lojmanlarda daha rahat dolaşırdı ama Hilmi Özkök için hiçbir şey değişmezdi!

YİĞİT BULUT’A DANIŞAN OLMAZDI

3. Gazeteler el değiştirmez, bugün işsiz kalan pek çok gazeteci işini korurdu. Yiğit Bulut Başbakan danışmanı olamazdı. Mehmet Ocaktan TMSF’nin el koyduğu bir gazeteye Genel Yayın Yönetmeni olamazdı. Rasim Ozan Kütahyalı ve Nagehan Alçı köşe yazarı olamazdı. Emre Uslu ve Mehmet Baransu önüne gelen meslektaşına “artistlik” yapamazdı, haddini bilirdi. Ahmet Kekeç ve Salih Tuna yine yazardı ama edepli yazardı.

Turan Özlü Ulusal Kanal’ın Genel Yayın Yönetmeni, Deniz Yıldırım Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni görevlerini sürdürürdü. Yerlerine aşama aşama gelen TGB’nin başkanları Adnan Türkkan ve İlker Yücel, belki de hiç yayıncı olmaz ve tarihe geçecek kitle önderleri olurlardı. Hikmet Çiçek usta gazeteci olarak kimleri kimleri yetiştirirdi. Tuncay Özkan televizyonu elinden çıkarmak zorunda kalmaz, Mustafa Balbay’ın bulunduğu Cumhuriyet daha az savrulurdu. Soner Yalçın pazarları tam sayfa yazmayı sürdürürdü.

4.  Mehmet Haberal uluslararası ününü pekiştirecek ameliyatlara imza atar, Fatih Hilmioğlu YÖK Başkanı olurdu. Mehmet Perinçek Türk tezlerini dünyada en iyi savunan tarihçi olurdu.

Üniversiteler polisin karakolu olamazdı, bilim adamları bilim ölçütlerine göre belirlenirdi, özerk üniversiteler henüz tam kurulamadıysa da yaklaşılmış olurdu. Öğrencilerin üniversitelerde söz hakkı, hatta kim bilir oy hakkı bile olurdu.

Cumhuriyet devrimlerini savunan ve Anayasa’yı uygulayan Rennan Pekünlü’ye değil ceza verilmesi, dava bile açılamazdı. “Kızlı erkekli merdivenlerden iniyorlar” diyen bir il milli eğitim müdürü olamazdı. “Hamilelerin sokakta dolaşması terbiyesizliktir” diyen biri illaki yine olur ama bunu asla ekranlarda söyleyemezdi.

ÖCALAN EŞ BAŞBAKAN OLAMAZDI

5. Hakan Fidan Yenimahalle’nin önünden bile geçemez ve PKK ile Erdoğan adına anlaşmalar yapamazdı. Öcalan “eş başbakan” ya da “başbakan yardımcısı” olamaz, efendi efendi cezasını çekerdi.

PKK Güneydoğu’da otorite olamaz, Barzanistan serpilemez ve yeni bir kukla devletçik Suriye’nin kuzeyinde filizlenemezdi.

6. Hayatımızda Çalık, Sancak, Tamince, Gür isimleri olmazdı. Mücahitler mücahit kalırdı! Sokaklardaki 4×4 görgüsüzlüğü bu denli olmazdı. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olmazdı. Milyarder sayımızla övünmezdik.

7. Türk-İş işçi sendikası olmayı sürdürürdü. TMMOB iktidar baskısı altında kalmazdı. “Yetmez ama evetçilik” diye kavram oluşmazdı.

8. Cumhuriyetin bütün kaleleri tek tek zapt edilmezdi ve Cumhuriyet yıkılmazdı.

Siz de bu satırları okuduğunuz şu 5 Ağustos günü Cumhuriyeti yeniden inşa etmek üzere seferber olmazdınız.

Ama oldu! ABD ve AKP tüm bunları dün başardı.

Ama bugün sıra sizde, bizde, hepimizde…

Türkiye’yi yeniden kurmak ve kurtarmak için görev başındayız! 5 Ağustos’ta başladık…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
5 Ağustos 2013

, , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: