Posts Tagged Robert Pearson

Davutoğlu’nun Kürt jeopolitiği

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Esad yönetiminin yıkılmasını ve terör örgütü HTŞ’nin Şam’da iktidar olmasını, “Stratejik Derinlik” tezine 13 yıl sonra itibar kazandırma fırsatı olarak görüyor.

Davutoğlu bu amaçla Serbestiyet’e uzun bir yazı yazdı ve özetle haklı çıktığını, kendisini suçlayanların yanıldığını iddia etti ve hatta yüzleşme çağrısı yaptı (Serbestiyet, 19.1.2025).  

Türkiye’ye taşeronluk rolü biçti

Davutoğlu bu uzun yazısıyla “Stratejik Derinlik tezini yeniden yorumlama”ya soyunduğunu belirterek şu girişi yapıyor: “Stratejik Derinlik tezinin öngördüğü en önemli varsayım değişikliği, Türkiye’nin artık Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi bir kutbun ‘kanat ülkesi’ olarak değil, tarihin büyük bir ivmeyle aktığı bir stratejik ve jeopolitik ortamın ‘merkez ülkesi’ olarak görülmesi ve politikalarının buna göre şekillenmesi gerektiğiydi.”

Peki Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik tezi ve aynı adlı kitabı, dahası danışmanlığı, dışişleri bakanlığı ve başbakanlığı, bugün iddia ettiği gibi Türkiye’nin “ABD’nin kanat ülkesi olmaktan çıkıp merkez ülke olmasını” mı hedefliyordu? Elbette değil.

Davutoğlu’nu kendi sözleriyle yalanlayalım: “ABD ile Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, enerji güvenliği konularına ilişkin yaklaşımımız neredeyse aynıdır. O yüzden ABD ile ilişkilerimizde önümüzde altın bir işbirliği dönemi var. Türkiye, küresel yeni düzene, çevresinde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkıda bulunacak ve bu da Soğuk Savaş sonrasının yeni dünya düzeni olacaktır” (AA, 21.3.2009)

Yani Davutoğlu bugün iddia ettiği gibi Türkiye’yi ABD’nin kanat ülkesi olmaktan çıkarıp merkez ülke yapmaya soyunmuş değil; tersine Türkiye’yi, ABD’nin küresel düzeninin altında alt bölgesel düzen kuran bir taşeron olarak konumlandırmıştı. Anımsayın, bu görevi de “model ortak” diye nitelediler.

Bütünleşme ve genişleme

ABD’nin küresel düzenin altında bir alt düzen kurabilmeleri, Türkiye’nin Irak ve Suriye Kürtleri ile genişlemesi üzerinden olacaktı. Bunun için Bağdat’ı dışlayarak Erbil’le işbirliğine yöneldiler ve Şam yönetimini devirmeye soyundular.

İşte Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik tezi esas olarak bu hedefin gereği yazılmış ve ileri sürülmüştü. Bakınız kitapta bunlar nasıl yer alıyor:

“Bu coğrafyanın bir iç jeopolitik bütünlük oluşturamamasının en önemli sebebi doğrudan bir deniz bağlantısının olmayışıdır. Bu da bu coğrafyanın deniz bağlantısı olan bir bölge ülkesi ile bütünleşmesini kaçınılmaz kılmaktadır.” (Ahmet Davutoğlu, Stratejik Derinlik, Küre Yayınları, 2001, S. 438)

“Kürt jeopolitiği uzun dönemde aidiyet hissini en yoğun bir şekilde yaşadığı bölgesel bir güç ile bütünleşme süreci içine girecektir. Uzun dönemde meselenin odak noktası bölge halkının aidiyet hissini pekiştiren bir kader birliği meşruiyeti ile çözümlenecektir” (s. 448-449)

ABD stratejisinde derinlik

Aslında ortada Davutoğlu’na “ait” bir tez yok. Çünkü “Türkiye’yi Kürtlerle genişletme” politikası, gerçekte Washington’ın “Türkiye himayesinde Kürdistan” planıdır. 

Anımsayın, Irak’a kuzey cephesi açmayacağını ilan eden Ecevit hükümeti Bahçeli eliyle yıkılmış ve bu misyona AKP talip olmuştu. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson görevi net tarif etmişti: “Türkiye’nin güneydoğu ve doğusuyla, Irak’ın kuzeyi tek bir ekonomik bölge olmalı.”

İşte AKP’nin “Türkiye’yi Kürtlerle genişletme” politikası budur, işte DEM’in İmralı heyetindeki Ahmet Türk’ün “Irak ve Suriye Kürtleri, tıpkı Osmanlı’daki gibi Türklerle beraber yaşamak istiyor” sözleri budur… 

Yani, Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından, Stratejik Derinlik tezine iade edilebilecek bir itibar yoktur!

Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
20 Ocak 2025

, , , , , ,

Yorum bırakın

ADIM ADIM FEDERASYON – 1

AKP’nin “Süper başkanların yöneteceği 26 Büyükşehir” projesi, hiç kuşkusuz Türkiye’yi federasyon yapmaya yönelik yeni bir hamledir.

Aslında bu proje incelendiğinde görülecektir ki, AKP kurmaylarının dile getirdiği “yerinden yönetimi güçlendirme” meselesi de, kocaman bir yalandır!

Çünkü bu projeye göre ilçe belediye başkanlarının yetkileri tırpanlanıyor. İlçelerdeki imar, ulaşım, itfaiye ve zabıta yetkileri süper başkana geçiyor. Hatta beldeler kapatılıyor, mahalleye dönüştürülüyor. Haliyle belde belediye başkanları da muhtara çevriliyor.

EYALET SİSTEMİ

Kurbağayı kaynar suya alıştırmak için, önce soğuk suya atıp, sonra suyu yavaş yavaş ısıtma deneyini duymuşsunuz. Parçalanan Türk devletinin hali maalesef bu deneydeki gibidir.

Bakın Türkiye’yi federasyona götürürken, hangi aşamaları “alıştıra alıştıra” uyguladılar:

Önce 1991’de ABD Irak’a saldırdı ve 36. paraleli çekerek Irak’ı böldü! 1992 yılı Kuzey Irak’ı Bağdat’tan koparma ve Kürdistan’ı inşa etme çalışmalarıyla geçti.

Erdoğan daha 1993’te “ileride Türkiye eyalet sistemine geçebilir” diyerek, uzun soluklu bir projenin görevlisi olduğunu ortaya koymuştu. (Metin Sever, Can Dizdar, 2. Cumhuriyet Tartışmaları, Başak Yayınları, 1993)

Erdoğan bir yıl sonra İstanbul’un Ankara’dan yönetilemeyeceğini söyleyerek “İstanbul’a Osmanlı yönetimi” öneriyordu. (Milliyet, 23 Mayıs 1994)

İlginçtir, İstanbul’a Osmanlı yönetimi öneren Erdoğan, 1998’de Kenan Evren’e “sizin döneminizde belediye başkanı olsaydım, İstanbul’u uçururdum” diyordu. Bu zihni uyumluluk karşılıklı olmalı ki, Kenan Evren de “Türkiye ileride eyalet sistemine geçebilir” diyerek Erdoğan’a destek veriyordu. (Sabah, 28 Şubat 2007)

HUKUKİ ALT YAPI

İlk aşama tamamlanmış ve Kuzey Irak, Irak’tan koparılmıştı. Şimdi sırada bu yapıyı Türkiye’ye genişletmek vardı.

ABD’nin Kuzey Irak’ı Türkiye’ye doğru genişletebilmesi için Irak’a bir kez daha saldırması ve Türkiye’de bu planlara uyumlu bir hükümet kurulması gerekiyordu.

Mart 2003’te işgal başladı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, Irak savaşının asıl hedefini şöyle açıklıyordu: “Anadolu’nun güneyini, doğusunu ve Kuzey Irak’ı alırsanız, tek bir ekonomik bölge olduğunu görürsünüz.” (Hürriyet, 20 Temmuz 2003)

AKP ise bu hedefe ilk hazırlık olarak, BM ikiz sözleşmelerini 4 Haziran 2003’de TBMM’de onaylıyordu.

ABD’den dönen Erdoğan da Pearson’u tamamlıyor ve görevini açıklıyordu: “Şu anda Amerika’nın Büyük Ortadoğu Projesi var ya, yani bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez olabilir. Bunu başarmamız lazım.” (Kanal D, Teke Tek, 16 Şubat 2004)

AKP, yerel hükümet kurulmasına zemin oluşturan Kamu Yönetimi Temel Kanunu’nu 15 Temmuz 2004’de, Türkiye’yi 12 eyalete bölen Kalkınma Ajansları yasasını ise 25 Ocak 2006’de TBMM’den sırasıyla geçirdi.

Washington, Obama’nın Ankara’da ilan ettiği “model ortaklık” kapsamında “Nitelikli Sanayi Bölgesi” konusunu gündeme aldığını açıkladı. (Hürriyet, 8 Aralık 2009)

Kürdistan’ın mimarı ve AKP’nin akıl hocalarından Prof. Henri Barkey, öncesinde bu projeyi şöyle tarif etmişti: “Kürtlerin yaşadığı Güneydoğu ve Kuzey Irak’ı kapsayacak bir Nitelikli Sanayi Bölgesi’nin kurulması…” (Wall Street Journal, 22 Haziran 2009)

Yarın “adım adım federasyona” nasıl ilerlediğimizi incelemeye devam edeceğiz…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
25 Mayıs 2012

, , , , , ,

Yorum bırakın

CIA-AKP-PKK MUTABAKATI: DİYARBAKIR BAŞKENT

CIA’nın eski Türkiye İstasyon Şefi Graham Fuller ABD’nin hedefini bir kez daha ve somut kelimelerle açıkladı: “Kürtler bir bağımsızlık ilan ettiklerinde onları hangi ülke tanıyacak? Bu durumda Türkiye çok çekici bir hale geliyor. Kürdistan’ın Türkiye ile işbirliğine hem politik hem ekonomik açıdan ihtiyacı var. Türkiye ve bölgenin entegre olmuş halinde ise Diyarbakır başkent olur.

Kuşkusuz bu açıklama Aydınlık okurlarını hiç şaşırtmamıştır. Çünkü Aydınlık yıllardır bu plana dikkat çekiyor. Yıllar içinde “Pentagon’un Kürt senaryosu”, “ABD’nin Üç İsrail Planı” ve “Türkiye himayesinde Kürdistan” diye isimlendirilen bu plan, son tahlilde Diyarbakır’ın başkenti olduğu Büyük Kürdistan’ı hedeflemektedir.

Biz de “ABD’nin Neo-Osmanlı Projesi: Büyük Kürdistan” isimli kitabımızda bu süreci inceledik uzun uzun.

FULLER – ERDOĞAN ORTAKLIĞI

ABD’nin 1991’deki birinci Irak saldırısında asıl hedefi, Irak’ı bölmek ve kuzey Irak’ta bir kukla devlet kurmaktı. 1992’de 36. paralelin üstünü Saddam Hüseyin’e yasaklayarak sınırı belirlenen bu kukla devlete maalesef Türk hükümetleri katkı sundu, destek verdi.

ABD, 2003’deki ikinci Irak saldırısında ise bu kukla devleti resmileştirmeye yöneldi. Bunun yolunun Türkiye’nin himayesinden geçtiği aşikârdı.

Nitekim dönemin ABD Büyükelçisi Robert Pearson, 2003’te “Türkiye’nin güneydoğusu ile Irak’ın kuzeyinin tek bir ekonomik bölge olduğunu” bu plan gereği dile getirmişti.

Ve yine Başbakan Erdoğan, 2004’te bu plan gereği “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde Diyarbakır bir merkez olur” demişti. (Kanal D, Teke Tek, 14 Şubat 2004)

CIA istasyon şefiyle, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın “Diyarbakır’ın başkent”  olması konusunda mutabık olması anlamlıdır. AKP’nin PKK ile yüzde 95 mutabık olduğunu da Oslo görüşmelerinde Erdoğan’ın temsilcisi olarak yer alan Hakan Fidan’dan öğrenmiştik.

TSK’YE SURİYE GÖREVİ

Peki, Graham Fuller’in bugün bu açıklamayı yapması ne anlama geliyor? Barzani Washington’da başbakan gibi ağırlanırken, Fuller neden yeniden piyasa çıkıyor?

Çok açık. Türk Ordusu’nu Suriye’ye sürmek isteyen ABD, Türkiye’yi tehdit etmektedir.

Çünkü Washington, Irak’ın kuzeyindeki yapının yaşaması için iki şeye ihtiyacı olduğunu bilmektedir. Birincisi Türkiye’nin himayesi, ikincisi de bu yapının denize açılması.

Bu yapıyı İran, Irak ve Suriye’ye karşı koruyabilecek tek kuvvet Türk Ordusu’dur. Türk subayına Kuzey Irak’ta çuval geçirilmesi, Silivri’de esir edilmesi, bu görevi zorla yapsın diyedir!

Kürtleri Suriye Ulusal Konseyi’ne dâhil etmede ısrar ve tampon bölge için sondaj çalışması yapılması da bu nedenledir. Böylece Irak’ın kuzeyindeki yapı, Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılacak, Türkiye’nin güneydoğusundan da himaye edilecektir!

HARP AKADEMİLERİ KONFERANSLARI

Başbakan Tayyip Erdoğan’dan sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de Türk subaylarına Harp Akademileri’nde konferans vermesi, esas olarak Suriye’yle ilgilidir.

Nitekim Gül, bunu açıkça dile getirmiştir. “Taşların yerinden oynadığı, kıtalar ve ülkeler arasındaki güç dengelerin değiştiği, tarihin akışının hızlandığı bir süreçten geçildiğini” belirten Gül, “böyle dönemlerin ciddi risklerin olduğu kadar, muazzam fırsatların da doğduğu dönemler olduğunu” vurguluyor.

Nedir o fırsat? Türkiye’nin sınırlarını güneye genişletmek! Dünün Kerkük havucu, bugün kuzey Suriye’dir!

Başbakan Erdoğan’ın rahatsızlığı nedeniyle yerine konuşma yapan Ali Babacan ne demişti Aralık 2011’deki Girişimcilik Zirvesi’nde: “Amacımız Ortadoğu’da sınırları kaldırmak.”

Ve ne demişti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu TÜSİAD’ın Görüş dergisine: “Haritaya baktığımızda Kürt coğrafyasının dağlar üzerinde doğal olmayan bir şekilde ayrıldığını görüyorsunuz. (…) Dolayısıyla onlarla entegre olmamız lazım.

TEK ÇÖZÜM: DEVRİM

Artık söz tükenmiştir. CIA istasyon şefiyle, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın ve elbette PKK’nin “Diyarbakır’ın başkent” olması konusunda mutabık olması kelimelerin bittiği yerdir.

Cumhuriyetinin yıkılması ve topraklarının parçalanması karşısında üç maymunu oynuyorsa bu ülkenin merkezi kurumları, milletin artık tek bir çözümü kalmış demektir: Devrim!

Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı ve Acem’i kanlı bir gelecekten sadece Devrim kurtarır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
7 Nisan 2012

, , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

AYRILMA AJANSLARI

ABD’nin “Türkiye himayesinde Kürdistan” planının Suriye konusuyla iç içe yürüdüğü anlaşılıyor. Suriye’ye insani koridorun, bu yapıyı Akdeniz’e açmanın bir aracı olacağını daha önce belirtmiştik. Nitekim Irak’ın kuzeyindeki yapı da “insani koridor”la başlamıştı.

Peki, plan nasıl yürüyecek? Daha doğrusu planın araçları nelerdir? Bugün bu araçlardan Kalkınma Ajansları’nın işlevini inceleyeceğiz.

EYALET MODELİ YÜRÜRLÜKTE

AKP’nin hükümet olduğu dönemde ABD’nin Ankara Büyükelçisi olan Robert Pearson, “Irak’ın kuzeyi ile Türkiye’nin güneydoğusu tek bir ekonomik bölge olarak düşünülmeli” demiş ve rotayı çizmişti. Erdoğan- Gül iktidarı da o rotaya uygun olarak Kamu Yönetimi Temel Kanunu ile Kalkınma Ajansları yasasını çıkarmıştı.

Yasaya göre yerel yönetimleri güçlendirmek adına, Türkiye’yi 25 eyalete bölen kalkınma ajansları kuruldu. Ki, DTK’nin ilan ettiği “demokratik özerkliğin” aslında altyapısıdır, dayanağıdır bu yasa…

SINIR RAHATSIZLIĞI

Kalkınma Bakanlığı’na bağlı bu 25 kalkınma ajansından biri olan Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) heyeti, geçen hafta Irak’ın kuzeyindeydi. Hakkâri Valisi Muammer Türker ve beraberindeki heyet, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’yle görüştü. DAKA’nın resmi programında, ziyaretin amacı, Çukurca’nın Üzümlü ve Şemdinli’nin Derecik sınır kapılarının açılması olarak belirtiliyordu.

Barzani’nin Başkanlık Sarayı’nda kabul ettiği DAKA heyetine, Türkiye’nin Erbil Başkonsolosu Aydın Selcen de eşlik etti.

Hakkâri Valisi Muammer Türker, Hakkâri’den Erbil’e 12 saatte ulaştıklarını, oysa bu iki sınır kapısının açılması halinde yolun 3 saate düşeceğini belirterek, bu konuda Barzani’den yardım istedi. Vali Türker, Hakkâri’ye yapılacak olan Havaalanı’ndan da, bu vesileyle Kuzey Irak halkının yararlanabileceğini söyledi.

Barzani’nin yanıtı ise Kalkınma Ajansları’nın işlevini göstermesi bakımından önemliydi: “Avrupa yıllarca süren savaşlardan sonra sınırlarını tamamen kaldırdı. Kardeş iki toplumun arasındaki sınırın bu şekilde çizilmesinden iki toplum da zarar görüyor. Bu konuda Türkiye tarafı gibi biz de hazırız. Hatta altyapının neredeyse tamamını bitirdik diyebiliriz. Bir an önce bu kapıların açılması gerekir ve Avrupa’ya kadar gidecek bir demiryolu hattının da bölgeleri bağlaması gerekir.”

KAPI DEĞİL SINIR KONUSU

Barzani’nin sözlerinden, konunun sınır kapısının ötesinde olduğu anlaşılmaktadır. Zira Barzani’nin Hakkâri’ye Dışişleri Bakanı Hoşyer Zebari’yi göndereceğini söylemesi; DAKA heyetinin de Barzani’den sonra sırasıyla Sanayi Bakanı Sinan Çelebi, İçişleri Bakanı Kerim Sincari, Milli Eğitim Bakanı Safin Dizai, Erbil ve Dohuk Valileri, ticaret ve sanayi odası başkanlarıyla görüşmesi, kapının değil, sınırın konu edildiğini göstermektedir.

EKONOMİK BÜTÜNLEŞME – SİYASİ BÜTÜNLEŞME

Pearson’un “Anadolu’nun güneyini, doğusunu ve Kuzey Irak’ı alırsanız, tek bir ekonomik bölge olduğunu görürsünüz” diyerek “ekonomik bütünleşme” işareti verdiği açıklamasının ne anlama geldiğini o tarihte Barzani’nin internet medyası şöyle yorumlamıştı:

Kürdistan’ın güneyi ile kuzeyinin tek bir ekonomik bölge ve bütünlüklü pazar şeklinde birbirine bağlanıp siyasi şekillenmeye dönüşmesi, yakında Türk devletini tamamen bölgeden tasfiye edecektir.

ABD’nin AKP ve Barzani eliyle yürüttüğü plan bu… Irak’ta 160 bin askeri mevcutken bu planı gerçekleştiremeyen ABD’nin işinin artık daha zor olduğu ortada. Ancak AKP’nin iktidarının bu türden planlara ve görevlere bağlı olduğu da ortada!

Ve mesele, Türkler ve Kürtler kadar, Araplar ve Acemleri de ilgilendirmektedir. Tüm bölge, insani koridor ve sınır kapısı gibi güzel kavramlarla dışı boyanan bu planın, bölgeye kan ve gözyaşı getireceğini görmeli ve bu gerçeğe göre konumlanmalı. Hem de, ABD’siz bir barış bölgesi yaratmanın koşulları oluşmaya başlamışken…

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Ocak 2011

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

WordPress.com ile böyle bir site tasarlayın
Başlayın