Posts Tagged Tamir Pardo

MİT, MOSSAD’IN POSTACISI MI?

Star gazetesi dün “Bölge hareketli, tedbirlerinizi alın” diyerek, MİT’in Mursi’yi “darbeden” önce uyardığını yazdı. Haberi manşet spotundan özetleyelim: “MİT Müsteşarı Fidan darbeden 15 gün önce yaptığı görüşmede Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’ye Ankara’nın ‘Bölge hareketleniyor. Dikkatli olun” mesajını iletti. (Star, 23 Ağustos 2013)

Star’a göre Fidan, Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla Mursi’ye gitmişti!

Önceki gün de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Kanal 24’te, Fidan ile Mursi’nin “darbeden” 10-15 gün önce görüştüğünü açıklamıştı.

Bu açıklamalara ve haberlere bakılırsa, Mursi’nin devrileceğini birileri öngörüyordu. Peki, öngören MİT miydi, yoksa bir başka istihbarat örgütü müydü?

“Ne önemi var, önemli olan tespit edilmiş olmasıdır” diyebilirsiniz kuşkusuz… Ama bizce önemi var! Şundan:

PARDO FİDAN’A, FİDAN MURSİ’YE

Birkaç yazımızda anımsattık. İsrail istihbarat örgütü MOSSAD’ın başkanı Tamir Pardo, 11 Haziran’da apar topar İstanbul’a geldi. (Hürriyet, 12 Haziran 2013)

Basına yansıyan haberlere göre Tamir Pardo, Hakan Fidan’la görüşmüştü. Pardo’nun çantasında İran ve Suriye dosyaları ile Gezi eylemleri dosyası vardı!

Bu görüşme ve konuşulan konular hiç yalanlanmadı. Hatta AK-Medya, Başbakan ve kurmaylarının dile getirdiği “Gezi’nin arkasında faiz lobisi var, Yahudi diasporası var” gibi saptırmaları gölgelememek için hiç üzerinde bile durmadı!

Zira üzerinde durulsa, ortaya Pardo’nun kendi ülkesini AKP’ye ispiyonladığı gibi bir saçmalık çıkacaktı!

Her neyse… Sonraki gelişmelere bakılınca, Pardo’nun çantasında bir Mısır dosyası da olduğu anlaşılıyor! Hatta esas dosyanın Mısır olduğunu bile söyleyebiliriz.

Büyük olasılıkla Mursi’nin devrilebileceğine ilişkin istihbarat MOSSAD’ındı. İsrail, Mursi’yi MİT ve AKP üzerinden uyarıyordu.

Fidan-Pardo görüşmesi 11 Haziran’da, Fidan-Mursi görüşmesi de 30 Haziran’dan 15 gün önce gerçekleşti!

İSRAİL ‘DARBENİN’ DEĞİL, MURSİ’NİN ARKASINDA

Elbette şöyle denilebilir: Tamam, MOSSAD MİT’e Mursi’nin devrilebileceği istihbaratını getirmiş olabilir. Ama bu bilgiyi Mısır’a daha alt düzeyde bir kanal götüremez mi? İlle de Hakan Fidan’ın mı götürmesi gerekiyor?

Birincisi, Star’ın haberine bakılırsa Fidan‘ı Erdoğan göndermiş! İkincisi ve daha önemlisi, Fidan’ın tıpkı Erdoğan gibi tek çalıştığı gerçeği… Geçenlerde tüm müsteşar yardımcılarının ilk defa kurum dışından atandığını da özelikle belirtelim.

Tabii şu da söylenebilir: Mursi’nin devrilebileceği istihbaratını MOSSAD MİT’e, MİT de bizzat Mursi’ye iletmiş olabilir, ne var bunda?

Şu var: Erdoğan’ın “Belge elimizde, Mısır darbesinin arkasında İsrail var” sözlerinin uçurulmuş bir balon olduğunu ortaya koyuyor!

İran’a karşı Kürecik’te İsrail’e kalkan olan, Tel Aviv’in OECD üyeliğine ve Akdeniz diyalogu çerçevesinde NATO çalışmalarına katılmasına onay veren, Suriye’yi vurması için İsrail uçaklarına hava sahasını açan AKP, Mısır’da da İsrail’le aynı cephededir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Ağustos 2013

, , , , , , ,

Yorum bırakın

MOSSAD SİSİ’YE Mİ ERDOĞAN’A MI YAKIN?

Başbakan Erdoğan, Mısır’daki “darbenin” arkasında İsrail’in olduğunu iddia ediyor ve ekliyor: “Elimizde belgeler var.” (Ajanslar, 20 Ağustos 2013)

Başbakan Erdoğan’ın elindeki “belge” ise bir gün önceki Yeni Şafak’ın manşetiydi: “Cuntanın patronu MOSSAD.”

Kanıt? Çetiner Çetin imzalı manşet haberde şöyle deniyor: “MOSSAD Başkanı Pardo’nun darbeden 3 gün önce Mısır İstihbarat Başkanı ile bir araya geldiği ortaya çıktı.” (Yeni Şafak, 19 Ağustos 2013)

Peki, MOSSAD Başkanı Tamir Pardo’nun 27 Haziran’da Mısır İstihbarat Servisi Başkanı’yla görüşmesi General Sisi’ye destek anlamına geliyorsa, iki hafta öncesinde de, yani 12 Haziran’da Türkiye’ye gelip gizlice MİT Müsteşarı Hakan Fidan’la görüşmesi ne anlama geliyor? (hürriyet.com.tr, 12 Haziran 2013)

Yani MOSSAD Erdoğan’a da mı destek verdi? Üstelik Pardo’nun çantasında “Gezi eylemleri” olduğu da biliniyorken…

Gezi’nin arkasında faiz lobisinden Ergenekon’a, Beşar Esad’dan Vikingler’e kadar geniş bir yelpazede fail arayan bir hükümetin, Mısır’da “darbeye” bulduğu fail de ancak bu kadar olur!

İSRAİL İÇİN TEK ÖLÇÜT: CAMP DAVİD

Mısır’da olanı “darbe” diye nitelemediğimizi, 30 Haziran 2013’ün, çalınmış 25 Ocak 2011 devriminin ikinci dalgası olduğunu bu köşede yazdık, yinelemeyeceğiz…

Ancak biz Erdoğan’ın belgesini yine de ciddiye alıp, İsrail’in Mısır devrimini destekleyip desteklemediğini incelemeye çalışacağız. Ölçütümüz Cam David rejimidir.

Bildiğiniz gibi 1978 tarihli Camp David anlaşması, ABD’nin Mısır’a dayattığı ve İsrail’in güvenliğini garanti altına alan anlaşmadır. Ancak anlaşma, aynı zamanda Ortadoğu’da bir rejimin adıdır. Ve bu özelliğinden dolayı, Filistin meselesi ile İran konusu Camp David’in iki önemli sütunudur.

Dolayısıyla İsrail’in Mısır’daki her hangi bir siyasi olayı ya da aktörü destekleyip desteklemeyeceğinin göstergesi, o aktörün Camp David’e karşı tutumuna bağlıdır.

Örneğin Mursi, Camp David’e sadık kalmıştı; hatta Camp David’e imza atan Enver Sedat’ın ailesine, onun anısına üstün hizmet madalyası takmıştı! Peki, Mursi’yi yıkan halk-ordu devrimi Camp David’in neresinde? Bakalım…

MISIR’IN DEVRİMCİ PROGRAMI

Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi, ülkenin yeni dış politika önceliklerini sıraladığı açıklamasında sorumuzun ipuçlarını veriyor:

1. Nebil Fehmi Filistin meselesine nasıl baktıklarını şu sözlerle açıklıyor: “Mısır’da istikrar olmazsa, Filistinliler haklarını elde edemez. Mısır’ın sahneden çekilmesiyle İsrail-Filistin barış görüşmeleri girdiği yoldan çıkar. Filistin davası Mısır Dışişleri Bakanlığı’nın önceliğinde olacaktır.”

2. Ya İran? Bu köşede iki yıl önce belirtmiştik: 25 Ocak 2011 devrimi, 30 yıldır kesilmiş olan Mısır-İran ilişkilerini başlattı. Hatta bu ilişkiler birkaç ayda öyle bir ivme kazandı ki, Kahire Tahran’a Akdeniz’de savaş gemisi bulundurması için Süveyş’i bile açtı.

Bugün daha net anlaşılıyor ki, Mursi, devrimin bu devrimci gelişmesine doğrudan karşı çıkamamış. Nebil Fehmi’den dinleyelim: “Şimdi Mısır’da ve İran’da yeni hükümetler var, bu tabii ki Mısır’la olan eski dosyaların göz ardı edilmesi demek değildir. Mursi zamanında gerçekten bir yakınlaşma yoktu, sadece ziyaretler ve bir takım açıklamalar oldu.”

Yani Nebil Fehmi, İran’la yakınlaşmanın asıl şimdi başlayacağını belirtiyor.

3. Peki ya Batı’nın Sünni-Şii eksenli bölmeye çalıştığı Arapların birliğine nasıl bakıyor yeni hükümet?

“Arap dünyasını aynı 2. Dünya Savaşı’nda olduğu gibi bölmeye çalışan yoğun bir çabaya şahit oluyoruz” diyen Mısır Dışişleri Bakanı Nebil Fehmi, bu tabloya karşı mücadele edeceklerini ilan etmiş oluyor!

İSRAİL’İN BÖLGESEL STEPNESİ: AKP

İşte Mısır “darbesinin” arkasında İsrail’in olup olmadığının ölçütü bu açıklamalardır, hatta açıklamadan ziyade Kahire’nin bu konularda önümüzdeki aylarda neler yapacağıdır!

Dolayısıyla kimin arkasında kimin olduğunu tespit etmek için komplo yerine, bu türden ölçütlere başvurmalıyız. Ve o ölçütleri koyduğumuz zaman da karşımıza şu tablo çıkar:

1. AKP, Kürecik Radarı ile İran’a karşı İsrail’in güvenliğini sağlıyor.

2. AKP, İsrail’in OECD üyeliğine geçit verdi.

3. AKP, İsrail’in Akdeniz diyaloğu çerçevesinde NATO çalışmalarına katılmasına onay verdi.

4. AKP, Suriye’yi vurması için İsrail’e, hem de birkaç kez, hava sahasını açtı.

Dolayısıyla one minute’dı, özürdü, Mavi Marmara’ydı, faiz lobisiydi, MOSSAD cuntanın başıydı lafları, hikâyedir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
21 Ağustos 2013

, , , , , , , , ,

Yorum bırakın

REYHANLI-LAZKİYE HATTINDA MİT-MOSSAD İŞBİRLİĞİ

Bildiğiniz gibi 5 Temmuz’da Suriye’nin Lazkiye kentindeki askeri depolarda patlamalar meydana geldi ve Rusya’dan Esad yönetimine gönderilen Yakhont SS-N-26 füzelerinin tahrip edildiği açıklandı.

CNN International, Pentagon’a dayandırarak saldırının failinin İsrail olduğunu açıkladı. Ancak İsrail 16 Temmuz’a kadar sessiz kaldı. İsrail Savunma Bakanı Moshe Yaalon 16 Temmuz’da bir açıklama yaparak, saldırıyla ülkesini ilişkilendiren tüm haberleri yalanladı.

Peki, 5 Temmuz’la 16 Temmuz arasında ne olmuştu da Tel Aviv, 11 gün susarak kabul ettiği saldırıyı bu kez yalanlamaya soyunmuştu? Rusya’nın Russia Today televizyonu, İsrail’in Suriye’nin Lazkiye kentindeki 5 askeri mühimmat deposunu Türkiye’deki bir askeri üssü kullanarak vurduğunu duyurdu!

Haber şaşırtmadı. Zira AKP hükümeti daha önce de hava sahasını kullandırtarak İsrail uçaklarının Suriye’yi vurmasını sağlamıştı! İsrail uçaklarının boş yakıt tankları sınırın Türk tarafına düşmüştü.

ANKARA-TEL AVİV’DEN ORTAK YALANLAMA

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, haberin Türk kamuoyuna yansıdığı 15 Temmuz’da NTV’deki canlı yayından haberi yalanladı ve daha da ileri giderek haberi yayanları “ihanet içinde” olmakla suçladı.

Kuşkusuz Davutoğlu’nun kendilerini İsrail’le işbirliği içinde gösteren haberlere köpürmesi ve bu haberleri “ihanet” kavramlarıyla açıklaması normaldi. Zira Siyonizm karşıtı tabanlarını Suriye politikalarına ikna edebilmek için “İsrail’in Esad’a destek verdiği” yalanına bile sarılmışlardı!

Sadece AKP değil, İsrail de haberi yalanlayabilmek için aynı gün “haber” üretmeye başladı. Bunlardan en çarpıcı olanı, İsrail’in bir denizaltından attığı füzelerle Lazkiye’deki askeri mühimmat deposunu vurmuş olabileceğiydi…

Amaç belliydi. Saldırıda uçak kullanılmadığına göre, AKP İsrail’e üs kullandırtmış olamazdı!

Ancak dikkat çekici bir haber daha vardı:

LAZKİYE İSTİHBARATI TÜRKİYE ÜZERİNDEN

Jöntürk haber sitesinin bildirdiğine göre haziran ayı sonunda Özgür Suriye Ordusu’nun Türkiye’de bulunan üst düzey komutanlarından Malik el-Kürdi, Türk istihbaratı ile temasa geçerek ABD’nin Ankara’daki askeri ataşesiyle görüşmek istediğini ve Lazkiye ile ilgili çok önemli bir bilgi paylaşacağını söyledi.

Lazkiye’deki askeri üste hâlâ görev yapan arkadaşlarından edindiğini söylediği bu bilgi Yakhont SS-N-26 füzeleriyle ilgiliydi ve Türk askeri istihbarat yetkilisinin girişimleriyle el-Kürdi, ABD askeri ataşesiyle Ankara’da görüştü ve elindeki bilgileri iletti. Bu görüşmeden bir hafta sonra da Lazkiye’ye saldırı gerçekleşti.

Mesele anlaşıldığı kadarıyla Türk askeri istihbarat yetkilisinin ÖSO’dan ABD’ye, oradan da İsrail’e “istihbarat” taşınmasına aracılık yapmasının ötesindeydi ve Ankara-Tel Aviv bağı hükümetler düzeyindeydi.

Zira Odatv’de yayımlanan bir habere göre Filistin basını AKP’yi İsrail’le işbirliği yapmakla suçluyordu. El Minor dergisi “bir grup Türk ve Katarlı istihbarat subayıyla Suriye’deki isyan liderlerinin İsrail’e giderek İsrailli güvenlik yetkililerle gizlice görüştüklerini” yazıyordu.

PARDO’NUN FİDAN’A VERDİĞİ DOSYA

Tabi AKP-İsrail ya da MİT-MOSSAD işbirliğine dair çarpıcı haberler burada bitmiyor. Gelelim bir diğerine…

Anımsayacaksınızdır. Gezi eylemlerinin en dorukta olduğu günlerde, 10 Haziran’da MOSSAD Başkanı Tamir Pardo Ankara’ya gelmiş ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüşmüştü. Basına yansıdığı kadarıyla ağırlıklı Suriye’yi konuşmuşlardı ama masada Gezi dosyası da vardı!

Jöntürk’ün istihbarat kaynaklarından edindiği bilgiye göre MOSSAD Başkanı Tamir Pardo, Hakan Fidan’a 11 Mayıs’ta meydana gelen Reyhanlı patlamasıyla ilgili bir dosya vermiş!

İlginç olan, bu görüşmeden saatler sonra Reyhanlı’nın faili olduğu iddia edilen Nasır Eskiocak, Hatay’dan Suriye’ye geçmek üzereyken yakalandı!

Anımsayacağınız gibi 51 yurttaşımızın öldüğü Reyhanlı saldırısından sonra MİT Emniyet’i, Emniyet de MİT’i suçlamıştı. Yani AKP ile Cemaat, Reyhanlı üzerinden de çatışıyordu… Öyle ki, Hüseyin Gülerce Reyhanlı’nın BOP tuzağı olduğunu bile yazmıştı!

MOSSAD’IN REYHANLI’DAKİ ROLÜ

Tüm bunlar ne anlama mı geliyor?

1. Perdenin önündeki tiyatroya rağmen, AKP ile İsrail perdenin arkasında yoğun ilişkiyi sürdürüyor.

2. İsrail, Türkiye’nin Suriye düşmanlığına hem istihbarat sağlıyor hem de operasyonel destek veriyor. ABD, bölgedeki iki önemli taşeronundan Suriye’de işbirliği yapmasını istemiş ve Obama, Erdoğan ile Netenyahu’yu bu ihtiyaç nedeniyle telefonda barıştırmıştı!

3. Bölgedeki ve hatta Türkiye’deki kimi operasyonların sorumlusu olan MOSSAD, MİT üzerinden Ak-lanıyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Temmuz 2013

, , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

TÜRKİYE-İSRAİL-MISIR EKSENİ

Asya-Pasifik merkezli yeni bir savunma stratejisiyle Çin’i kuşatmaya soyunan ABD, Ortadoğu’daki işlerinin sorumluluğunu Türkiye’ye vermişti. Ancak 1,5 yıllık pratik, AKP’nin bu sorumluluğu tek başına yüklenemediğini ortaya koydu. Çünkü Atlantik cephesinin karşısında güçlü bir Asya bloğu vardı.

Washington, Türkiye üzerinden Suriye’de bir ilerleme sağlanamaması üzerine yeni bir yönteme başvurdu. Bu yöntemde Türkiye assolist olmayacak, sahneyi İsrail ve Mısır’la birlikte paylaşacaktı. Washington’un saptamasına göre Ortadoğu’da kesin mağlubiyet, ancak Türkiye-İsrail-Mısır ekseninin kurulmasıyla engellenebilirdi.

İşte son dönemde Suriye konusunda yaşanan gelişmeler ve Gazze saldırısı üzerinden yürütülen istihbarat savaşları, bu eksenin inşa edilmesine seferber edildi.

Nitekim biz de 21 Kasım tarihli yazımızda Gazze’de Türkiye ile İran’ın çarpıştığını, AKP’nin Hamas’ı İran’ın yörüngesinden çıkarmaya çalıştığını, Türkiye ile Mısır’ın Filistin konusunda İran’ın yerini almaya soyunduğunu belirtmiştik.

Yeni olgular, bu çarpışmayı daha da açığa çıkardı:

MİT-MOSSAD BULUŞMALARI

1. ABD, Ahmet Davutoğlu’nun koordinatörlüğündeki SUK yerine Katar-Doha’da SUKO’yu inşa etti. Doha’daki bu konferans sırasında ABD, Türkiye, Katar, BAE ve Suriye muhalifleri arasında gizli bir anlaşma imzalandı. (Aydınlık, 2 Aralık 2012) 12 maddelik bu anlaşmanın kimi maddeleri açıkça İsrail’i gözetiyor.

2. Bu süreçte Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun temsilcisi Yosef Chechnover ile Cenevre’de görüştü. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri görüşmeyi doğruladı. (CNN Türk, 24 Kasım 2012)

İskenderun’dan İsrail’in Hayfa Limanı’na başlatılan Ro-Ro seferleri, İsrail’in Ankara maslahatgüzarı Yosef Levi-Sfari’nin AKP nezdinde yaptığı kimi girişimler ve Türk basınında yer alan Tel Aviv mesajları ile Türkiye-İsrail ilişkilerindeki buzlar çözülmeye çalışıldı.

3. İsrail’in Gazze saldırısı sırasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MOSSAD Başkanı Tamir Pardo ile birlikte çalıştı. Fidan ve Pardo’nun bu süreçte yakın çalıştığı bir diğer isim ise aynı zamanda istihbaratın da başı olan Katar Başbakanı Şeyh Casim El Tani’ydi.

El Tani’nin İsrail’in saldırısından kısa bir süre önce Gazze’yi ziyaret etmesi dikkat çekiciydi.

İRAN-HAMAS BAĞINA SABOTAJ

4. İsrail’in 8 günlük Gazze saldırısında, İran-Hamas bağı hedef alındı. Gazze meselesinde “Mısır mı kazandı, Türkiye mi kaybetti” yorumlarının perdelediği en önemli faaliyet CIA-MOSSAD-MİT üçgeni içerisinde yürütülen faaliyetlerdi!

İsrail’in Hamas’ın askeri sorumlusu Ahmed Caberi’yi öldürmesi, Erdoğan’ın Türkiye’de savunduğu “terörle mücadele, siyasetle müzakere” yönteminin Filistin’deki karşılığıydı!

5. Gazze saldırısından hemen sonra Filistin’in BM’de “gözlemci devlet” statüsüne yükseltilmesi girişimi iki yönlüdür. Washington bu gelişmeden, birincisi Türkiye-Mısır ikilisini parlatmaya çalışarak, ikincisi Filistin’in İran olmadan da siyasi başarı elde ettiğini göstermeye çalışarak yararlanmak istedi.

İKİ BÖLGECİ ATAK

Ancak ABD’nin bölgedeki pozisyonunu güçlendirmeye yönelik bu çabaların sonuç vermesi mümkün görünmüyor. Çok önemli olan dış etkenler bir yana, içeride çok kritik iki gelişme yaşanıyor:

1. Tahrir’de yeniden başlayan eylemler sadece Müslüman Kardeşler iktidarını değil, aynı zamanda kurulmaya çalışılan Türkiye-İsrail-Mısır eksenini hedef alıyor; Kahire’yi bölgeciliğe zorluyor.

2. Türkiye’de 19 Mayıs’ta başlayan ve 29 Ekim ile 10 Kasım’da büyüyen Cumhuriyet seferberliği, AKP’nin ABD ve İsrail’le bağını hedef alıyor; Ankara’ya biçilen role direniyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Aralık 2012

, , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: