Posts Tagged Feridun Sinirlioğlu

TAHRAN’DAN KÜRT KORİDORU’NA GEÇİT YOK

ABD’nin nihai hedefinin Basra’dan Doğu Akdeniz’e bir Kürt Koridoru açmak olduğunu, bunun yolunun da kuzey Irak’taki yapıyı, Suriye’nin kuzeyinden İskenderun’a taşımak olduğunu biliyoruz.

Nitekim AKP hükümeti de ABD’nin bu stratejisi gereği Şam yönetimini hedef almakta ve Bağdat’a karşı Erbil’le yakınlaşmaktadır. Erdoğan hükümetinin içeride Kürt Açılımı başlatması ve Öcalan’la müzakereye oturması da, bu bölgesel planın gereğidir.

ABD’NİN IRAK AÇIKLAMALARI

Peki, son haftalarda bu ana planda bir değişiklik mi oldu? Zira Washington’dan gelen açıklamalar, hem Ankara’yı Irak konusunda uyarır hem de AKP’nin hedef tahtasına oturttuğu Nuri El Maliki’yi destekler niteliktedir.

Örneğin Milliyet’ten Pınar Ersoy’un sorularını yanıtlayan ABD Başkanı Barrack Obama, Irak konusundaki soruyu es geçti. Örneğin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, Bağdat’ın onayı olmadan Kuzey Irak’tan petrol ihraç edilmesini desteklemediklerini ilan etti. Örneğin Akşam gazetesine konuşan ABD’li yetkili, iki tarafın kazandığı bir model yerine dört tarafın da (Ankara, Erbil, Bağdat ve Washington) kazandığı bir modeli desteklediklerini belirtti. Örneğin ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, Türkiye’nin sadece Irak’ın kuzeyiyle değil, tümüyle ekonomik ilişkiye geçmesi gerektiğini savundu.  Örneğin Erbil’e gidecek Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın uçağının ABD’nin bilgisi dâhilinde Bağdat tarafından engellendiği ortaya çıktı.

ABD’NİN İRAN ENDİŞESİ

Bu açıklamalar ne anlama geliyor? ABD kendi stratejisinde bir değişikliğe mi gitti? Washington’un Ankara’ya uyarıları ne anlama geliyor?

Bizi yanıtlara götürecek “mesaj” Başbakan Erdoğan’ın yapacağı ABD ziyaretinin ön hazırlığı için geçen ay Washington’a giden Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun temaslarında var. Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi’den dinleyelim: “Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’na ABD temasları sırasında, ‘Enerji konusunda yaptıklarınızla (Kuzey Irak’la yapılan anlaşmalar) siz Maliki’yi İran’a itiyorsunuz’ diyorlar.” (Yeni Şafak, 22 Ocak 2013)

Bir başka ipucu da Mensur Akgün’den… TESEV’in “Ortadoğu’da Türkiye Algısı” raporunu sunmak için Washington’a giden Akgün’e ABD’li yetkililer, Türkiye’nin Kuzey Irak’la boru hattı inşasının hayata geçmesinden rahatsız olduklarını, Irak’ın parçalanmasını istemediklerini, çünkü İran’ın bölgedeki nüfuzunun daha da artmasından endişe ettiklerini belirtiyorlar. (Star, 16 Şubat 2013)

Mensur Akgün’ün temasları neticesinde vardığı değerlendirme şu: “ABD, Maliki’nin ancak Kürtlerin içinde yer aldığı bir siyasi yapıda dengelenebileceğine inanıyor.

TAHRAN: IRAK BÖLÜNEMEZ

ABD’nin haklı endişesini doğrulayan Tahran merkezli çok kritik birkaç gelişmeyi anımsayalım:

1. İran, Tahran-Bağdat-Şam hattını inşa etti. Öyle ki bu hat ABD’nin Kürt Koridoru’na karşı bölgenin koridoru oldu ve Türkiye’yi de güneyi boyunca kuşattı.

2. Tahran, Şam’a yapılacak müdahaleyi kendisine yapılmış sayacağını başta Ankara olmak üzere bölgedeki tüm aktörlere ilan etti.

3. İran, Irak’ın parçalanması ve kuzeyde bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermeyeceğini ilan etti. Tahran’ın bu kararlı tavrı, Kuzey Irak’ın ikinci önemli aktörü olan Celal Talabani ve partisi KYB’de etkisini buldu. Irak Cumhurbaşkanı Talabani, Davutoğlu-Barzani yakınlaşması sürecinde Irak’ın birliğinden yana tutum aldı.

4. KYB Genel Sekreteri Kusret Resul ve yardımcısı Behram Salih geçen hafta Tahran’daydı. İran KYB yetkililerine bölgede istikrar istedikleri ve Erbil’in Bağdat’la ilişkisini sürdürmesi gerektiği mesajını verdi.

5. KYB Siyasi Bürosu yetkilisi Behram Mecidhan, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Kuzey Irak’a harekâtını İran’ın durdurduğunu açıkladı! Bu Tahran’ın Barzani’ye en sert ve somut mesajıydı!

BÖLGENİN ZAAFI: ANKARA’DAKİ BOP EŞBAŞKANLIĞI

Sonuç olarak Tahran, ABD’nin Kürt Koridoru planına karşı kararlılık sergiledi ve ABD’ye geri adımlar attırdı. Ekonomik krizle boğuşan, içe yönelen ve dışarıda Asya-Pasifik’i esas alacağını ilan eden Washington, bu süreçte Maliki’nin karşısında kazanacak bir seçenek olmadığı ve Suriye’ye de aktif müdahalede bulunamayacağı için Irak konusunda söylem değişikliğine geçti.

Ancak bu nihai hedefinden vazgeçtiği anlamına gelmiyor kuşkusuz. ABD’nin Türkiye üzerinden bölgede varlık göstermeyi sürdüreceği ve mümkün olduğu kadar Ankara ile Tahran’ı karşı karşıya getirerek mevzi arayacağı görülüyor.

Bölgenin bu olumlu konjonktürdeki en önemli dezavantajı ise Ankara’daki BOP Eşbaşkanlığı’dır maalesef!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Şubat 2013

, , , , , , , , , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

ORTADOĞU AKP’YE BÜYÜK GELDİ!

Merkezinde “Kürt Koridoru” olan Irak ve Suriye konuları AKP hükümeti ile 2. Obama yönetimi arasındaki en önemli konu olarak ağırlık kazanıyor.

Bu nedenle önce Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ardından da Başbakan Erdoğan Washington’a gitmeye hazırlanıyor. Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu da bu ziyaretlerin ön hazırlığı olarak ABD’deydi…

Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi, “ABD ile Türkiye, Maliki’nin nasıl gönderileceği üzerinde çalışıyor” diyerek, Sinirlioğlu’nun ziyaretinde konuşulanları dün okurlarıyla paylaştı. Önemli…

ABD’NİN AKP’YE IRAK MESAJI

Selvi’nin belirttiğine göre Türkiye’nin önerisi şu: Maliki’nin Meclis’te gensoru ile düşürülmesi ve seçimler. Ancak Sinirlioğlu’nun temaslarında, ABD’nin bu formüle yeşil ışık yaktığına dair bir sinyal oluşmamış!

Peki, ABD Sinirlioğlu’na ne mesaj vermiş?

1. Türkiye’nin önerisi Maliki sorununu çözmüyor.

2. Biz de bir öneri geliştiremedik.

3. Enerji konusunda yaptıklarınızla (Kuzey Irak’la yapılan anlaşmalar) siz Maliki’yi İran’a itiyorsunuz.

ABD’nin bu üç mesajına bakılırsa ABD, Irak’ta da AKP’nin istediği boyutta “aktif” olamayacak. Tıpkı Suriye’de olamadığı gibi…

Yalnız bunu Washington’un tercihi olarak değil, zorunluluğu olarak okuduğumuzu özellikle belirtmeliyim. Ve pragmatist Washington, Maliki dışında gerçekleşebilir bir seçenek görmediği müddetçe, bu politikasını değiştiremeyecek!

DAVUTOĞLU’NUN DÖRT YENİLGİSİ

AKP Hükümeti önce Maliki’nin başbakan olmasını engellemeye çalıştı, İyad Allavi’yi destekledi. Öyle ki, Cengiz Çandar’dan öğrendiğimize göre Allavi’nin El Irakiye listesi bizzat Davutoğlu’nun evinde hazırlandı! (Bunun uluslararası hukuktaki yeri ayrıca incelenmelidir!)

Ancak AKP Hükümeti amacına ulaşamadı. Davutoğlu daha sonra Allavi-Haşimi-Nuceyfi üçlüsüne dayanarak Maliki’ye darbeye soyundu. Yine kazanamadı!

AKP Hükümeti üçüncü olarak Erbil’le ittifak ederek hedefe yöneldi. Ancak bu kez de Cumhurbaşkanı Talabani’nin engeliyle karşılaştı. Talabani Barzani’yi değil, Maliki’yi, yani Irak’ın birliğini savununca, Davutoğlu’nun hevesi üçüncü defa kursağında kalmış oldu!

Şimdi dördüncü sefere ve bu kez ABD’yle birlikte açık operasyona hazırlanıyor!

Ancak ABD hem Irak’ta hem de Suriye’de aynı mesajı veriyor ve Türkiye’ye sadece “destek” verebileceğini, bizzat müdahaleye girişemeyeceğini söylüyor.

Aaron David Miller’in AKP Hükümeti’ne Suriye için verdiği şu iki mesajı, önemi nedeniyle yeniden anımsatalım:

1. Suriye için önce kendi kamuoyunu ikna et!

2. Madem çok isteklisin, sınıra neden asker yığmıyorsun?

AKP YALNIZ KALDI

AKP Hükümeti’nin, bir ABD projesi olarak, Kürtlere (Barzani, Talabani, Öcalan) dayanması ve “yeni Ortadoğu” haritası çizmeye soyunması hem Suriye’de, hem de Irak’ta kayaya çarptı.

Sadece Irak Türkmenlerinin karşı çıkması ya da KYB ve Talabani’nin Irak’ın birliğinden yana tutum alması nedeniyle değil elbette… Asıl olarak ABD’nin süren güç kaybı nedeniyle!

Irak’ın KDP’li Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Esad karşıtı Arap liderleri uyarması ve “Irak’ın Suriye’deki olaylar, Suriye yönetimi ve gücü hakkındaki beklentileri doğru çıktı” demesi, ABD’nin güç kaybını göstermesi ve bölgedeki yeni güç dağılımını resmetmesi bakımından önemli.

Öyle ki, “Kürt Koridoru” planının sahibi olan ABD, kendi planının hayata geçebilmesi için Erdoğan’ın söylemiyle “aktif” tutum alamıyor!

Planı sıcak para ihtiyacına ve iktidarının sürmesine dayanak görerek hararetle sahiplenen AKP ise tek başına ortada kalıyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Ocak 2013

, , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

TÜRKİYE-İSRAİL-MISIR EKSENİ

Asya-Pasifik merkezli yeni bir savunma stratejisiyle Çin’i kuşatmaya soyunan ABD, Ortadoğu’daki işlerinin sorumluluğunu Türkiye’ye vermişti. Ancak 1,5 yıllık pratik, AKP’nin bu sorumluluğu tek başına yüklenemediğini ortaya koydu. Çünkü Atlantik cephesinin karşısında güçlü bir Asya bloğu vardı.

Washington, Türkiye üzerinden Suriye’de bir ilerleme sağlanamaması üzerine yeni bir yönteme başvurdu. Bu yöntemde Türkiye assolist olmayacak, sahneyi İsrail ve Mısır’la birlikte paylaşacaktı. Washington’un saptamasına göre Ortadoğu’da kesin mağlubiyet, ancak Türkiye-İsrail-Mısır ekseninin kurulmasıyla engellenebilirdi.

İşte son dönemde Suriye konusunda yaşanan gelişmeler ve Gazze saldırısı üzerinden yürütülen istihbarat savaşları, bu eksenin inşa edilmesine seferber edildi.

Nitekim biz de 21 Kasım tarihli yazımızda Gazze’de Türkiye ile İran’ın çarpıştığını, AKP’nin Hamas’ı İran’ın yörüngesinden çıkarmaya çalıştığını, Türkiye ile Mısır’ın Filistin konusunda İran’ın yerini almaya soyunduğunu belirtmiştik.

Yeni olgular, bu çarpışmayı daha da açığa çıkardı:

MİT-MOSSAD BULUŞMALARI

1. ABD, Ahmet Davutoğlu’nun koordinatörlüğündeki SUK yerine Katar-Doha’da SUKO’yu inşa etti. Doha’daki bu konferans sırasında ABD, Türkiye, Katar, BAE ve Suriye muhalifleri arasında gizli bir anlaşma imzalandı. (Aydınlık, 2 Aralık 2012) 12 maddelik bu anlaşmanın kimi maddeleri açıkça İsrail’i gözetiyor.

2. Bu süreçte Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun temsilcisi Yosef Chechnover ile Cenevre’de görüştü. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri görüşmeyi doğruladı. (CNN Türk, 24 Kasım 2012)

İskenderun’dan İsrail’in Hayfa Limanı’na başlatılan Ro-Ro seferleri, İsrail’in Ankara maslahatgüzarı Yosef Levi-Sfari’nin AKP nezdinde yaptığı kimi girişimler ve Türk basınında yer alan Tel Aviv mesajları ile Türkiye-İsrail ilişkilerindeki buzlar çözülmeye çalışıldı.

3. İsrail’in Gazze saldırısı sırasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MOSSAD Başkanı Tamir Pardo ile birlikte çalıştı. Fidan ve Pardo’nun bu süreçte yakın çalıştığı bir diğer isim ise aynı zamanda istihbaratın da başı olan Katar Başbakanı Şeyh Casim El Tani’ydi.

El Tani’nin İsrail’in saldırısından kısa bir süre önce Gazze’yi ziyaret etmesi dikkat çekiciydi.

İRAN-HAMAS BAĞINA SABOTAJ

4. İsrail’in 8 günlük Gazze saldırısında, İran-Hamas bağı hedef alındı. Gazze meselesinde “Mısır mı kazandı, Türkiye mi kaybetti” yorumlarının perdelediği en önemli faaliyet CIA-MOSSAD-MİT üçgeni içerisinde yürütülen faaliyetlerdi!

İsrail’in Hamas’ın askeri sorumlusu Ahmed Caberi’yi öldürmesi, Erdoğan’ın Türkiye’de savunduğu “terörle mücadele, siyasetle müzakere” yönteminin Filistin’deki karşılığıydı!

5. Gazze saldırısından hemen sonra Filistin’in BM’de “gözlemci devlet” statüsüne yükseltilmesi girişimi iki yönlüdür. Washington bu gelişmeden, birincisi Türkiye-Mısır ikilisini parlatmaya çalışarak, ikincisi Filistin’in İran olmadan da siyasi başarı elde ettiğini göstermeye çalışarak yararlanmak istedi.

İKİ BÖLGECİ ATAK

Ancak ABD’nin bölgedeki pozisyonunu güçlendirmeye yönelik bu çabaların sonuç vermesi mümkün görünmüyor. Çok önemli olan dış etkenler bir yana, içeride çok kritik iki gelişme yaşanıyor:

1. Tahrir’de yeniden başlayan eylemler sadece Müslüman Kardeşler iktidarını değil, aynı zamanda kurulmaya çalışılan Türkiye-İsrail-Mısır eksenini hedef alıyor; Kahire’yi bölgeciliğe zorluyor.

2. Türkiye’de 19 Mayıs’ta başlayan ve 29 Ekim ile 10 Kasım’da büyüyen Cumhuriyet seferberliği, AKP’nin ABD ve İsrail’le bağını hedef alıyor; Ankara’ya biçilen role direniyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
4 Aralık 2012

, , , , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: