Posts Tagged AKP-Cemaat çarpışması
GLADYO’NUN ÜÇ ÇOCUĞU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 21/12/2013
PKK’nin iki numaralı ismi Cemil Bayık, AKP’nin yolsuzluk operasyonundan kurtulmasının tek yolunun Kürt sorununu çözmesinden geçtiğini açıkladı.
İlk bakışta insana “ne ilgisi” var dedirten bu açıklama, aslında oldukça önemli olan ve aralarındaki Gladyo bağına işaret eden bir açıklamadır.
OSLO’YLA BAŞLAYAN AYRILIK
Gladyo’nun üç çocuğu olan AKP, Cemaat ve PKK, Oslo sürecine kadar birlikteydi. Oslo’yla birlikte ayrışmaya başladılar. Hatta sızdırılan mutabakat metni nedeniyle PKK Cemaati, Cemaat de PKK’yi suçlamıştı.
Sonrasında Reyhanlı saldırısı, Gaziantep patlaması gibi aydınlatılmayan tüm olaylar ve hatta Paris’teki Sakine Cansız cinayeti bile doğrudan bu üçlü arasındaki çatışmayla ilgiliydi.
Türkiye’deki bu olaylar aydınlatılmadığı gibi, Gladyo meselesi olduğu için Fransa da Paris cinayetlerini aydınlatamamaktadır!
ABD ZAYIFLADIKÇA, AKTÖRLERİYLE BAĞI GEVŞEDİ
Peki, Gladyo’nun üç çocuğu neden ayrıştı?
Bakın bu soruya yanıt verebilmek için önce şu saptamayı yapalım: ABD’nin AKP’yle ilgili tek sorunu Kürt Açılımı’nı olması gerektiği kadar ilerletememesidir. Demokrasi, insan hakları, tutuklu gazeteciler vs. hepsi hikâyedir.
Gelelim sorumuzun yanıtına…
Bakın aslında bu sorunun bölge penceresinden baktığınızda tek yanıtı vardır: Çünkü ABD Ortadoğu’da yenildi ve dünya çapında güç kaybediyor. Güç zafiyeti yaşandıkça da kontrol altında tuttuğu aktörlerde gevşeme yaşanmaktadır.
Türkiye’deki bu durumun benzeri, Suudi Arabistan ve Katar’da da vardır. Katar’da birkaç ay önce saray darbesiyle iktidar değişmişti!
HEM ÇATIŞIYORLAR HEM DE BÖLÜNÜYORLAR
ABD zayıfladıkça, kendisine bağlı Türkiye Gladyosu gevşiyor, Gladyo’nun bileşenleri arasındaki çelişmeler artıyor ve hatta her bileşen kendi içerisinde bölünme eğilimi taşıyor.
Örneğin AKP fiilen iki parçadır; Erdoğan’ın büyük parçası ile Abdullah Gül’ün küçük parçası.
Örneğin Cemaat içinde çatlaklar vardır; F tipi yapının eski Emniyet sorumlusu, şebekenin şemasını Başbakan Erdoğan’ın önüne sermiştir!
Örneğin PKK ikili, hatta üçlü eğilim göstermeye başlamıştır. Öcalan ile Kandil, Kandil ile BDP üst yönetimi arasındaki çelişmeler gittikçe derinleşmektedir.
NATO ÇATIRDIYOR
Bakın ABD’nin güç kaybı nedeniyle yerel Gladyoların gevşediğini ortaya koyan en önemli gelişme, tüm Gladyoların bağlı olduğu NATO’daki erozyondur!
Önceki gün toplanan NATO üyesi AB liderleri zirvesinde, bu erozyon en somut şekilde ortaya çıktı:
NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Avrupa’nın savunma bütçesini GSMH’nin en az yüzde 2 oranına çıkarmaması durumunda, ABD’nin NATO üyeliğine ilgisini kaybedebileceğini belirtti ve 28 AB ülkesi liderini uyardı!
KÜÇÜK AMERİKA SÜRECİ SONA ERDİ
NATO çatırdadıkça, NATO’nun gizli örgütü olan Gladyolar, SüperNATO’lar da gevşemektedir.
Bu Türkiye için büyük bir fırsattır. 1946’da başlayan Küçük Amerika süreci, 2013’te kayaya çarpmıştır.
2014 Türkiye’nin yeniden bir devrimle bağımsızlık yoluna gireceği yıl olacaktır.
AKP-Cemaat çatışması ile AKP-PKK ortaklığına sıkıştırılarak bölünen Türkiye’nin çıkışı, Aslanlı Yol’dan başlamıştır!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
21 Aralık 2013
YOLSUZLUK OPERASYONUNUN 5 ANLAMI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 19/12/2013
AKP ile Cemaat arasındaki çelişmeler aslında 2007’den itibaren belirmeye başlamıştı. Ancak ilk büyük çatışma, Fethullah Gülen’in 2010’da Mavi Marmara krizinde İsrail’den yana tavır sergilemesiyle yaşanmıştı. Ardından ikinci aşamada, 7 Şubat 2012’de, Cemaat MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı KCK davasına dâhil etmeye çalışmış, Erdoğan ise “sır küpünü” çıkardığı bir gece yarısı yasasıyla kurtarabilmişti.
Artık üçüncü aşamadayız: Dershaneler üzerinden başlayan son çarpışma, karşılıklı ataklarla, kaset ve belge servisleriyle sürdü ve son olarak 17 Aralık’ta bakanları hedef alan yolsuzluk operasyonuyla zirve yaptı.
Peki, bu son operasyon ne anlama geliyor? Nasıl okunmalı?
REJİMİN KİRLERİ ORTAYA DÖKÜLDÜ
1) 17 Aralık operasyonunun birinci anlamı, AKP ile Cemaat arasındaki uzlaşabilme ihtimalinin artık ortadan kalktığı gerçeğidir. Çıta aşılmıştır ve savaş, taraflardan biri yenilene kadar sürecektir!
2) Cemaat, Bakanların oğullarını hedef alan bu yolsuzluk operasyonuyla, hâlâ Başbakan Erdoğan’a uzanacak gücü bulunduğunu göstermektedir.
Cemaat, 7 Şubat 2012’deki operasyonda MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef aldığında, Erdoğan “asıl hedef benim” diyerek mesajı doğru aldığına işaret etmişti.
3) AKP’nin Cemaat şirketlerini hedef alacak büyük operasyonunun konuşulduğu şu günlerde, Cemaatin kıvrak bir manevrayla ön alması ve bakanları hedef alması, şu gerçeğe işaret etmektedir: Paralel devlet, Erdoğan’ın anladığından daha derin ve güçlüdür.
4) 11 yıllık rejimin yolsuzluklarla dolu olduğu gerçekliktir. Deniz Feneri soruşturmasının üstünün nasıl örtüldüğü bile bu gerçeğe işaret eder.
11 yılda sermayede önemli ölçüde el değişiklikleri yaşandı. Büyük el değiştirmeler, yolsuzluk olmadan ve sistem mafyalaşmadan zaten gerçekleşemez. Başbakan Erdoğan’ın partisine ısrarla AK denmesini istemesi bile aslında bu nedenledir ve 11 yılda adım adım ürettikleri kara’lıkları aklayabilmek içindir!
Ancak artık ak değil kara oldukları ortaya çıkmıştır. Üstelik AKP ile Cemaat birbirlerinin lekelerine en vakıf olan aktörlerdir!
O nedenle AKP ile Cemaat çatışırken, Türkiye’nin milli kuvvetleri meseleyi daha da ileri bir boyuta sıçratmayı önüne görev koymalı ve öncelikle İsviçre’deki 8 hesaba projeksiyon tutmalıdır.
5) Cemaatin AKP’yi hedef alan yolsuzluk operasyonu, sadece Erdoğan-Cemaat çatışması üzerinden okunursa, anlaşılamaz. Çünkü esas olan Türkiye’nin 6 aydır yeni bir sürece girdiği ve Aslanlı Yol dinamiğinin Erdoğan iktidarı ile rejimi sarstığı gerçeğidir.
AKP ile Cemaat, bu gerçeklik nedeniyle çatışmakta ve karşılıklı olarak mevzilerini korumaya çalışmaktadır.
ERDOĞAN’IN KARŞI HAMLELERİ
Peki, süreç nereye gidecektir? Sonuçları ne olacaktır?
1) Erdoğan eğer yolsuzluk operasyonunun başındaki savcıları HSYK üzerinden görevden alırsa, kamuoyu nezdinde yolsuzluğu kabul etmiş olacaktır. Bu nedenle sadece şu hamleleri yapabildi: Birincisi dosyayı, koordinatör savcı olan Zekeriya Öz’den aldı, ikincisi dosyaya iki yeni savcı daha ekledi.
Erdoğan bu hamlelerle dosyayı sulandırmaya çalışacak ve bakanlara sıçratmadan verilecek kurbanlarla konuyu kapatmaya çalışacaktır.
2) Erdoğan, Emniyet’e yuvalanmış Cemaat yapılanmasını hedef alan yeni hamleler yapacaktır. Nitekim ilk olarak 5 şube müdürü görevden alındı.
Cemaat bu durumda servis etmeye başladığı kasetlerin niteliğini ve sayısını artıracaktır!
3) AKP Hükümeti, karşı yolsuzluk operasyonlarıyla, Cemaat ile şirketleri arasına kama sokmaya çalışacaktır. Bazı şirketleri cezalandırmak, diğer şirketleri, Cemaat yönetimine karşı durmaya teşvik edecektir.
Kuşkusuz AKP ile Cemaati ilgilendiren başka sonuçlar da olacaktır. Fakat Türkiye açısından asıl önemli sonuç, ortaya çıkan bu iki taraflı kirlerden arınma iradesinin gittikçe büyümesidir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
19 Aralık 2013
DERSHANE SAVAŞININ PERDE ARKASI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 16/11/2013
Atılan şu başlıkların tamamı doğrudur: “AKP ile Cemaat arasında kılıçlar çekildi”, “AKP-Cemaat kavgasında yeni boyut: Dershaneler”, “Medyada AKP-Cemaat savaşı patladı” vs…
Ama bu gerçekten daha önemli ve siyaseten çok değerli bir başka gerçek daha var. O gerçeğe geleceğiz ama önce savaşın bu seferki muharebesine göz atalım.
ERDOĞAN’A FİRAVUN BENZETMESİ
AKP ile Cemaat arasında, daha doğrusu Erdoğancılarla Gülenciler arasında büyük bir savaş var. Bu savaş Gülencilerin Erdoğan’a kadar uzanabilecek MİT’e operasyonuyla şiddetlendi, ardından Erdoğancıların Gülencileri Emniyet ve Yargı’da tırpanlamaya başlamasıyla yeni cephelere uzandı.
Savaşın yeni cephesi artık dershaneler. Bu cephe, Cemaat açısından o kadar kıymetli bir cephe ki, var güçleriyle savunuyorlar. Hatta AKP içindeki güçlerini de kullanıyorlar.
Örneğin AKP Milletvekili İdris Bal’ın açıklamaları, hem savaşın hangi boyutta olduğunu göstermesi bakımından hem de hangi tür silahların çekilmiş olduğunu resmetmesi bakımından önemli. Bal, “dershaneler kapatılamaz, yer altına iner ve varlığını sürdürür” diyerek pes etmeyeceklerini belirtiyor. Hatta Bal, dershanelerin kapatılmasının teröre hizmet edeceğini bile söylemekten çekinmiyor.
Benzer ağırlıkta suçlamaları Erdoğancılar da yapıyor.
Ama en ağırını bizzat Fethullah Gülen dile getirdi ve Erdoğan için firavun, karun, tiran benzetmeleri yaptı!
ALTIN NESİL, KİNDAR NESİL KAVGASI
Peki dershaneler neden bu kadar değerli?
Kuşkusuz işin parasal boyutu var. Hatta Cemaatçilere istihdam sağlaması boyutu da var. Ama daha önemlisi dershanelerin Cemaat için karargâh olmasıdır, örgüt olmasıdır, altın nesil yetiştirme merkezi olmasıdır.
Cemaat için dershaneler, emniyete, mülkiyeye, yargıya, yani devlete girme ve yerleşme merkezleridir.
Erdoğan ise “paralel devlet” dediği Cemaat’in bu imkânını artık elinden almak istiyor.
Yani ortada aslında devlete egemen olma mücadelesi var: Gülen’in altın nesli mi, Erdoğan’ın kindar nesli mi?
EĞİTİMİN KARŞI-DEVRİMDEKİ ROLÜ
11 yıllık AKP iktidarında en çok değişen bakan, Milli Eğitim Bakanıydı. Ayrıca en çok bu bakanlığın programı değişti. Sınav sistemleri defalarca değişti. Okula başlama yaşları bile değişti.
Peki neden? Yukarıdan baskıyla toplum muhafazakârlaştırılırken, aşağıdan da “kindar nesil” yetiştirmek için.
Tamam, Kemalist Devrim bir karşı devrimle bastırıldı, Cumhuriyet 2007’de yıkıldı, kurumlar teker teker ele geçirildi ve dönüştürüldü. Peki ya toplum, halk, millet?
İktidar, yıktığı Cumhuriyet’in üzerine yeni bir rejim inşa ederken, aynı zamanda toplumu da dönüştürmeyi sağlayamazsa, kesin başarı elde edemez; muharebeleri kazanır ama savaşı kaybeder!
ANITKABİR’DE GÖRÜLEN İKTİDAR SEÇENEĞİ
İşte başta söylediğimiz siyaseten daha değerli olan asıl gerçeğe gelmiş bulunuyoruz.
Tamam, AKP ile Cemaat savaşıyor, tamam bir mevziyi ele geçirmek için kılıçları çekmiş durumdalar. Ama asıl önemli olan en son 10 Kasım’da, Anıtkabir’de ortaya çıkan iktidar seçeneğidir.
O seçenek belirdikçe, Cumhuriyet karşıtı koalisyon dağılmaktadır. O seçeneğin gücü sergilendikçe koalisyon ortakları birbirine düşmektedir.
Cumhuriyet’in yeniden inşası sürecinde, Türkiye açısından asıl önemli olan bu gerçektir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Kasım 2013