Posts Tagged Yeni Ortadoğu
Açılımın iç ve dış kodları
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 14/07/2025
Erdoğan, Bahçeli, Öcalan ve Barrack’ın çeşitli açıklamaları, birbirini bütünleyen ve açılımın iç ve dış kodlarını ortaya koyan mesajlardan oluşmaktadır.
Açılımın bu dört aktörünün mesajlarının analizinden, şu çıktılara ulaşıyoruz:
ABD’nin ‘yeni Ortadoğu‘ dizaynı
1) Açılımın Suriye’de rejim değişikliğiyle paralel dış boyutu, Türkiye’de rejim değişikliğini “tamamlama” hedefli iç boyutu var. Washington açılımın iç boyutunda Ankara’ya destek veriyor, Ankara açılımın dış boyutunda ABD’nin “yeni Ortadoğu” planına uyum gösteriyor. Böylece CHP’ye operasyon ile SDG’ye meşruiyet, iki taraflı kazanca dönüştürülüyor.
2) ABD Büyükelçi Tom Barrack’ın beş ayrı yazıda incelediğim açıklamaları, ABD’nin bölgede İran’a karşı bir Türk-Kürt-Arap cephesi inşa etmek istediğini ortaya koyuyor. “İsrail hegemonyasında yeni Ortadoğu” inşa edebilmenin yolu bu cepheden geçiyor.
3) Tom Barrack, Lozan’ı, Sykes-Picot ve Sevres ile birlikte ele alıp, “cetvelle çizilmiş” sınırların yanlış olduğuna işaret etti. ABD Büyükelçisi böylece “haritanın yeniden çizilmesi” amacını ortaya koymuş oldu. Yine Barrack’ın bölge için “Osmanlı millet sistemi”ni önermesi de o amacı bütünlüyor.
Erdoğan’ın Türk-Kürt-Arap ittifakı
4) Erdoğan, son açılım konuşmasında, defalarca “Türk-Kürt-Arap” ittifakına işaret etti. Dahası Erdoğan bunu bir kaç defa da Türkiye sınırlarını aşarak, Irak ve Suriye’yi de kapsayacak şekilde vurguladı.
5) İktidarın bir süredir “Misakı Milli’nin tamamlanması“ amaçlı söylemleri ile buna paralel olarak Halep, Kerkük ve Musul dahil Irak ve Suriye’deki şehirlere Türk plakası dağıtması, ABD’nin “yeni Ortadoğu” dizaynında pay kapma amaçlıdır.
6) İktidarın ideologları, önceki iki açılımı “Türkiye’yi Kürtlerle genişletmek” diye sunuyordu. Son açılım, “Türkiye’yi Kürtler ve Araplarla genişletme” diye pazarlanıyor.
Türk-Kürt-İslam rejimi
7) Türkiye’yi Kürtlerle ve Araplarla genişletme konusu, bazı iktidar sözcüleri tarafından “Türkiye İmparatorluğu” diye müjdeleniyor.
8) İmparatorluk olan Osmanlı’nın yıkılıp yerine ulusal-devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması, açılımcılar tarafından hem Kürt sorununun hem de bölgedeki çeşitli sorunların kaynağı gibi gösteriliyor. Panzehrinin ise yeni-Osmanlıcılık olduğunu savunuyorlar.
9) Yeni-Osmanlıcılığı, hem içeride hem dışarıda “Sünni Müslüman” mezhepçiliğine dayandırıyorlar. (Şii İran’a karşı, Sünni Türk – Sünni Kürt – Sünni Arap ittifakı).
10) AKP-MHP koalisyonu, başkanlık sistemi yoluyla Türk-İslam sentezine dayalı bir rejim değişikliğine başlamıştı. Şimdi de Türk-Kürt-İslam sentezi ile bu değişikliği sürdürmeyi ve devletin dönüşümünü tamamlamayı hedefliyorlar.
CHP’ye operasyonun geniş anlamı
11) Rejim değişikliğinin tamamlanmasının önünde, “herşeye rağmen” kurucu parti CHP engeli var. Üstelik CHP, son yerel seçimden birinci parti olarak çıktı ve ilk genel seçimde Erdoğan’ın artık kaybedeceği görülüyor.
CHP’nin yerel seçimde birinci parti olmasını sağlayan faktörlerden biri de çeşitli illerde DEM’le kurduğu kent uzlaşısıydı. Erdoğan açılım hamlesiyle CHP-DEM ortaklığını bozmayı ve DEM’i AKP-MHP ittifakına eklemleyerek, sınırsız başkanlık yolunu açacak yeni anayasayı çıkarabilmeyi amaçlıyor. Erdoğan’ın son konuşmasında “AKP-MHP-DEM” ittifakına işaret etmesi, açılım taviziyle bunun belli ölçülerde sağlandığına işaret ediyor. Ancak, DEM’in Cumhur İttifakına eklemlenmesi demek, Kürt seçmenin Erdoğan’a oy vereceği anlamına gelmiyor!
12) Türk sermayesi bütün gövdesiyle açılımın arkasındadır. Sermaye grupları, sıra sıra açıklama yaparak sürece desteklerini ilan ettiler. Cumhuriyetin devrimci atılımlarına karşı DP çatısı altında buluşan burjuvazi-toprak ağalığı ittifakı, Türkiye’yi Atlantik sistemi içinde adım adım Siyasal İslamcılığa teslim etti, şimdi de “yüzyıllık parantezin” kapatılmasını destekliyor.
13) Erdoğan, Bahçeli, Öcalan ve Barrack’ın açıklamalarının özeti şudur: Bu bir Kürt açılımı değildir, bu, 1923’le hesaplaşma açılımıdır. Kuşkusuz 1923’çülerin de hesabı olacaktır. Türk ile Kürt’ün, yine, birlikte emperyalist planları bozacağı günleri yaşayacağız.
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
14 Temmuz 2025
Yeni Ortadoğu için yeni PKK
Posted by Mehmet Ali Güller in Cumhuriyet Gazetesi, Politika Yazıları on 10/07/2025
Türkiye ve komşularında, Ortadoğu’nun geleceğini etkileyecek önemde görüşmelerin yapıldığı zorlu bir hafta yaşanıyor: Suriye’de ABD ve Fransa’nın gözetiminde Şam ile SDG/YPG görüşmesi, Lübnan’da ABD Büyükelçisi Barrack’ın Hizbullah’ı silahsızlandırma görüşmeleri, Türkiye’de Öcalan’ın mesajı ve açılım görüşmeleri, Irak’ın kuzeyinde PKK’nin silah bırakma töreni…
Dört ülkede yaşanan bu gelişmelerin hepsi birbiriyle ilgili, ABD’nin yürütücülüğünde ilerliyor ve aslında merkezinde İsrail var.
ABD ve Fransa var, Türkiye yok
ABD, 10 Mart’ta Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet eş-Şara ile SDG/YPG Komutanı Mazlum Abdi’yi masaya oturtmuş ve bir anlaşma imzalatmıştı. 26 Nisan’da ise PKK’nin Suriye kolu PYD/YPG ile Barzanilerin Suriye kolu ENKS “Kürt Ulusal Konferansı”nı toplamış ve birlikte “ademi merkeziyetçi bir bölge” hedefi belirlemişlerdi.
İşte bu gelişmenin ardından Şam ile SDG yeniden masaya oturdu dün: Suriye Cumhurbaşkanı Şara başkanlığındaki heyetin karşısında, SDG/YPG Komutanı Mazlum Abdi dışında, örgütün Dışilişkiler Eş başkanı İlham Ahmed, Kuzey ve Doğu Suriye Temsilciliği Eş Sözcüleri Foza Yusif ve Abid Hamid Mihbaş yer aldı.
Taraflar arasındaki müzakere, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack ile Fransa’nın Suriye Özel Temsilcisi Jean-Baptiste Febvre gözetiminde yapıldı.
Peki taraflar Suriye’de 2. perdeye neden ihtiyaç duydular? Çünkü SDG 10 Mart anlaşmasının bazı maddelerinde değişiklik istedi, ABD de o değişiklikleri onayladı.
Öcalan’ın mesajı ve silah bırakma
Suriye’de bu görüşme olurken, aynı gün Öcalan’ın yedi dakikalık görüntülü mesajı servis edildi. PKK’ye yine silah bırakma talimatı veren Öcalan “Son günlerde bölgede yaşanan gelişmeler, attığımız bu tarihi adımın önemini ve aciliyetini açıkça teyit ediyor” dedi.
Öcalan’ın bu açıklamasının servis edilmesinden önce DEM heyeti önce Öcalan’la, ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmüştü.
Türkiye’de bu görüşmeler yapılırken, Irak’ın kuzeyinde de PKK’nin silah bırakma töreni için hazırlık yapılıyordu. DEM Parti, 11 Temmuz’da Süleymaniye’de bir grup PKK’linin silah bırakacağını açıkladı.
Burada kritik konu, bizzat Öcalan’ın talimatıyla, PKK’nin zaten ana gövdesinin parça parça Irak’tan Suriye’ye geçtiği gerçeğidir.
Barrack’ın Hizbullah’ı silahsızlandırma planı
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi sıfatıyla Şam’daki Şara-Abdi görüşmesinde gözetmenlik yapmadan önce, Lübnan’ın başkenti Beyrut’taydı. Barrack Beyrut’a, “Hizbullah’ı silahlansızlandırma planı”yla gitmişti.
Lübnan basınına bakılırsa, Barrack temaslarından bir sonuç alamamış görünüyor. Zira Lübnanlı yetkililer kendisine özetle “İsrail‘in geri çekilmesi ve silahın devletin tekelinde toplanması adımları eşzamanlı olmalı” mesajı verdiler.
İsrail hegemonyasında yeni Ortadoğu
Görüleceği üzere bölgedeki tüm bu gelişmeler birbiriyle bağlantılıdır ve yürütücüsü de ABD’dir.
ABD, “İsrail hegemonyasında yeni bir Ortadoğu” dizayn etmeye çalışıyor. Washington’a göre İran bu projenin önündeki engel. Bu nedenle bölgede İran’a karşı bir Türk-Kürt-Arap ittifakı oluşturmaya çalışıyor.
Arka planda ise daha küresel bir strateji var: ABD, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne karşı Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru’nu (IMEC) hayata geçirmeye çalışıyor. İsrail, bu koridorda merkezi bir rol oynuyor. Trump, “Gazze Planı” üzerinden İsrail’in rolünü daha da yükseltmeye çalışıyor.
ABD açısından İran’ın etkisizleştirilmesi, Çin’in önünün kesebilmesinin ve IMEC’in hayata geçirebilmesinin kolaylaştırıcısı durumunda….
Kısacası ABD barış diyerek savaşı örgütlüyor, silah bırakma adı altında “silahlıları” yeni cepheye transfer ediyor. Yani PKK, ABD için artık SDG’dir.
Ankara ise bu gelişmeler karşısında “ikili bir yol” izlemeye çalışıyor. “Planın içinde kalarak planı çıkarlara uyarlayabilmek” diye özetlenecek bir taktik bakış bu…
Mehmet Ali Güller
Cumhuriyet Gazetesi
10 Temmuz 2025
YENİ ORTADOĞU HAYALİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 29/04/2012
Önce Başbakan Erdoğan Suriye’ye NATO sopası salladı… Ardından da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu TBMM’de gündem dışı söz alarak, “Ortadoğu’da değişim dalgasını yöneteceklerini” ve “Yeni Ortadoğu’nun sahibi ve öncüsü” olacaklarını savundu.
Sefer hazırlığı içinde oldukları, Yeni Şafak yazarı İbrahim Karagül’ün “dış müdahale ile Suriye haritasının değiştirilmesi” noktasına gelmesinden de belli…
Karagül’ün son bir yıllık Suriye yazılarındaki zikzaklar, dış baskı meselesinin anlaşılması açısından çok öğreticidir. Ama önceki günkü yazısındaki bir itiraf, boyunlarındaki ağırlığı tam anlamıyla ortaya koymaktadır:
“Suriye’de rejim değişikliği kararı çoktan verilmişti. Üstelik bu karar, Türkiye – Suriye ilişkilerinin iyi gittiği dönemde bile belliydi. Türkiye – Suriye ortak Bakanlar Kurulu toplantılarının yapıldığı dönemlerde bile birileri Türkiye’de ve bütün bölgede organizasyonlar düzenliyor, bizlere kadar gelip destek istiyordu. Süreç ilerletildi ve bu noktaya geldi.”
SURİYE GÖREVİNİ KİM VERDİ?
Esad’ın yüzüne gülünüp, arkasından neler çevrildiğinin ispatı olan bu itirafa geleceğiz ama şu soruları İbrahim Karagül’e yöneltmeden geçmeyelim: Sizlere kadar gelenler kimlerdi? Sizler, gelenlere ne yanıt verdiniz?
Başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere pek çok kişinin Erdoğan’a karşı söylediği “Daha dün kardeşim Esad diyordunuz, bugün ne oldu?” şeklindeki serzenişin yanlış olduğunu, Erdoğan’ın o gün de, tıpkı bugünkü gibi Esad ve Suriye karşıtı olduğunu bu köşede birkaç kez dile getirmiştik.
Suriye ile yakınlaşma denilen süreç, ABD’nin “model ortak” ilan ettiği Türkiye’ye, Obama’nın BOP Eşbaşkanı Erdoğan’a ve Cinton’un “alt bölgesel düzenler kurucusu” Davutoğlu’na verdiği görevdi!
İran’ı yalnızlaştırmak, Suriye’yi ve Lübnan’ı İran’dan koparmak içindi tüm o şovlar… Bu büyük operasyonun başarısı için, Türkiye’nin bölgede “liderlik” yapmasına bile izin vermişti ABD… Ve bu bölgede liderlik yapabilmenin birinci şartı olan İsrail karşıtlığına bile göz yummuştu…
İki yıldır Odatv ve Aydınlık’ta ısrarla altını çizdiğimiz bu gerçeği, hem de o cepheden ve birinci ağızdan doğruladığı için İbrahim Karagül’e teşekkür ederiz.
DAVUTOĞLU’NUN “YENİ ORTADOĞU” GÖREVİ
Gelelim Davutoğlu’nun “Yeni Ortadoğu’nun sahibi ve öncüsü olma” görevine…
Başında “yeni” olan her şeyin Amerikan yapımı olduğunu herhalde bu bölgede en iyi biz Türkler biliyoruzdur. Yeni Dünya Düzeni ile başlayan bu “yenilenme” süreci, son dönemde Yeni CHP, Yeni Anayasa, Yeni Türkiye diye sürüyor…
Mart 2009’da “ABD ile altın bir işbirliği dönemi” vurgusu yaptıktan ve görevini “küresel yeni düzene, çevremizde alt bölgesel düzenleri yeniden kurarak katkı yapacağız” diye açıkladıktan sonra Dışişleri Bakanı olarak atanan Ahmet Davutoğlu’nun “yeni Ortadoğu sahipliğinin” izlerini anımsayalım:
Haziran 2010’da İran’ı yalnızlaştırmak için Suriye, Lübnan ve Ürdün’le “Ortadoğu Birliği” kurdu; Aralık 2010’da “Osmanlı milletler topluluğu” işareti verdi; Mart 2011’de “bölge değişimine yön vermezsek, bundan en olumsuz biz etkileniriz” dedi; Ocak 2012’de “100 yıl sonra Ortadoğu’ya yeniden girme” görevini açıkladı.
BOP DA YENİ ORTADOĞU DA MÜMKÜN DEĞİL
Yeni Ortadoğu’nun ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde olduğu, bu projenin “alt bölgesel düzenlerinden” biri olduğu ortada… Ancak bizimkilerin göremediği büyük gerçek şu: ABD’nin BOP’u çuvallamışken, AKP’nin Yeni Ortadoğu’su mümkün değildir!
Çünkü dünyayı Atlantik değil, artık Asya-pasifik döndürüyor!
Görevleri, dünyayı doğru okuyabilmelerini engellemektedir. Bu yüzden de hâlâ sefer hazırlığı içindedirler! Üstelik Esad’a tanıdıkları 15 günlük süre, 180 gün önce dolduğu halde!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
29 Nisan 2012