Posts Tagged Zekeriya Öz
AKP’NİN TANIĞI: CEM UZAN
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 09/10/2013
Cem Uzan’ı bir kez gördüm. 1995 seçimlerinde, İstinye’de seçim sandığı başkanıydım. Salonun kapı tarafında ve sıranın arkasında bir gürültü oldu. Cem Uzan, yanında babası Kemal Uzan ve annesi, eşi Alara Koçibey Uzan, kardeşi Hakan Uzan…
Bir polis yanıma geldi ve Uzan ailesinin önden girip oyunu kullanmak istediğini söyledi. Haliyle itiraz edenler, öne doğru ilerlemeye çalışmasına homurdananlar olmuş. Ben polise bunun olamayacağını anlatırken, Uzan ve ailesi de yanımıza kadar geldi.
21 yaşına uygun bir ölçekte öfkelenerek, Uzanlara, “hiçbir ayrıcalıklarının bulunmadığını, herkes gibi sıraya girmeleri gerektiğini”, biraz da sesimi yükselterek belirttim.
İtiraz etmeden sıraya girdiler ve halkın arkasında hizaya geçtiler!
AKP’YE 28 ŞUBAT TANIĞI
Tüm bunları neden mi anlattım? Günlerdir Taraf’ın anons ettiği Cem Uzan söyleşisi başladı. Ve ilk söylediklerine bakılırsa, Cem Uzan yine hizaya geçiyordu. Bu kez Erdoğan’ın işaret ettiği yerde sıralanıyordu…
Şöyle ki Cem Uzan, Erdoğanların hedef almak istediği “28 Şubat’ın sivil ayağına” karşı malzeme vermeye hazır olduğunu ilan ediyordu. Bir nevi “AKP için tanık olurum” demiş oluyordu…
Zaten Taraf da, “darbeci gazeteciler için ifade veririm” başlığını kullanmıştı! (Taraf, 7 Ekim 2013)
Cem Uzan, gazetesini yöneten Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil’i açıkça hedef alıyor ve darbecilikle suçluyordu: “Star, 1999’da yayına başladı. Kuruluşundan itibaren başında Fatih vardı. Ben yayınlara hiç karışmadım. Yayınları Fatih Çekirge ve Yılmaz Özdil belirliyordu. Hurşit Tolon’un talimatları ile her gün manşet atıldığını bilmiyordum. Bilseydim o an kovardım.”
YILMAZ ÖZDİL’İN ŞAŞIRTAN AÇIKLAMASI
Cem Uzan’ın Taraf’a konuştuğu günlerdir biliniyordu. Zaten Taraf birkaç gündür sürekli anons ediyordu. Muhtemeldir ki, hem Çekirge hem de Özdil hedef alınacağını biliyordu.
Şimdi artık soru şudur: Yılmaz Özdil’in okurlarını hayal kırıklığına uğratan Esad yorumu, Uzan’ın açıklamasıyla ilgili mi? Zira Yılmaz Özdil Esad’ı bahane edip, “Kimse Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına hakaret edemez” derken, açık ki yeni bir konumlanmaya işaret etmişti.
Acaba bu konumlanma, Cem Uzan’dan önce bir önlem alma girişimi miydi? Cem Uzan üzerinden yürütülecek bir 28 Şubat operasyonuna karşı barikat kurma ihtiyacı mıydı?
Öyle olmadığını düşünmek istiyoruz!
UZAN AK-F ÇATIŞMASINDAN YARARLANABİLECEK Mİ?
Cem Uzan’ın ilk gün söyleşisine damga vuran konu ise Savcı Zekeriya Öz’ün kendisine söyledikleriydi. Öz 2009 yılında Cem Uzan’ı çağırmış ve şöyle demiş: “Eski servetin yok. Fena da yaşamıyorsun. Bunu kapatsan. Bu davalardan vazgeç. Sağlığını düşün, hayatını niye riske atıyorsun.”
Kuşkusuz buradaki “ sağlığını düşün” sözleri, bir iyi niyet tavsiyesi değil fakat AK Koalisyonun açık bir tehdididir!
2009’daki bu tehditle Fransa’ya kaçan Cem Uzan, acaba AK Koalisyondaki çatlağı ve çatışmayı görerek yeni bir hamle mi yapıyor? Erdoğan ile Gül-Gülen’in çatışmasından yararlanmayı mı umuyor? Gül-Gülen cephesinden diye değerlendirdiği Öz’ü açığa düşürerek Erdoğangillere “biat etmeye hazırım” mesajı mı vermiş oluyor?
Taraf’taki yazı dizisi belki bizi daha da aydınlatacaktır…
En çok AKP’yi tek başına iktidar yapacak işlere imza atmasının perde arkasını ve o işlerin Atlantik’le bağını merak ediyoruz!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Ekim 2013
EL KAİDE KİMİN ÖRGÜTÜ?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 20/08/2012
Ertuğrul Özkök’le Cengiz Çandar, 19 Şubat 2005 akşamı Atina’da bir restoranda buluşur. Çandar, bazı gazete kupürlerini alt alta koyarak Özkök’e gösterir.
Kupürlerden birinde, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Felluce’de ölenler için “şehit” ifadesi kullandığı yazmaktadır.Çandar, Ertuğrul Özkök’e “Başbakan bu ifadeyi kullandıktan bir süre sonra bir başkası daha aynı kişiler için şehit ifadesini kullandı. Kimdi bu kişi, biliyor musun?” diye sorar.
ERDOĞAN İLE EL KAİDE’NİN ORTAK İFADESİ
Özkök bilmiyordur, Çandar sorusunu kendi yanıtlar. İstanbul’da iki sinagog ile İngiliz Konsolosluğu ve HSBC binasını bombalayanların duruşmasında, sanıklardan biri kullanmıştır o ifadeyi: “İki arkadaşımız Felluce’de şehit düştü.”
Ertuğrul Özkök 22 Şubat 2005 tarihli yazısında, Soli Özel’in bir saptamasını anımsatır.
Özel, Radikal gazetesindeki röportajında, Kerbela’da öldürülen 145 kişi için Ankara’dan bir ses çıkmamasına dikkat çekmiştir.
Soli Özel’in sorusu şöyledir: “Kerbela’da patlayan bombaya tepki vermeyen Türkiye, konu Felluce olunca neden tepkili hale geliyor?”
Ertuğrul Özkök soruya soruyla yanıt verir: “Acaba birinin Şii, ötekinin Sünni oluşundan dolayı mı?”
EL KAİDECİLER NASIL TAHLİYE OLDU?
7 yıl önceki bu olayı neden anımsattığımızı anlamışsınızdır. Geçen hafta Halep’te Suriye’ye karşı savaşanlar içinde 3 Türk El Kaide üyesi olduğu ortaya çıkmıştı.
Ölen El Kaide militanlarından Baki Yiğit, 15 ve 20 Kasım 2003’te İstanbul’u kana bulayan Sinagog, İngiliz Konsolosluğu ve HSBC saldırısındaki isimlerden biriydi.
Diğer El Kaide üyesi Metin Ekinci, İstanbul bombacılarından Azad Ekinci’nin kardeşiydi, aynı zamanda bombalamalarda kullanılan araçlardan birinin sahibiydi.
Halep’te ölen üçüncü El Kaide üyesi Osman Karahan ise İstanbul bombacılarının avukatıydı.
Biz de haklı olarak sormuştuk: 2003’te 63 kişiyi katleden El Kaide hücresi, 2012 yılında Halep’e nasıl geçmişti? El Kaide’ciler AKP’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu saflarında neden savaşıyordu?
Arşivleri tarayınca, 71 sanıklı bu davada birkaç kez tahliye yaşandığını gördük. Son olarak 2010 yılında SavcıSavaş Kırbaş, Baki Yiğit için tahliye istemişti! Bu tahliyeyle birlikte, davanın tek tutuklusu Suriye uyruklu Louai Sakka kalmıştı!
Arşivlerde ilginç bir bilgi daha vardı. Kırbaş’tan önceki savcı olan Zekeriya Öz de, 2005 tarihli mütalaasında 71 sanıktan 33’ü için beraat istemişti. Çünkü bu 33 kişiden 31’i, Öz’e göre El Kaide üyesi değil, Ensar El İslam örgütü üyesiydi!
EL KAİDECİLERİ ERGENEKON’A MONTE ETME SORUSU
Gelin bir başka arşiv bilgisine daha başvuralım. Balyoz soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar, 2010 yılında soruşturma nedeniyle karşısında oturan eski 1. Ordu Komutanı emekli Org. Çetin Doğan’a “15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerindeki İstanbul bombalamalarıyla bir ilgisinin olup olmadığını” sorar!
Doğan bu tuhaf soruya anlamlı bir yanıt verir: “Sorunuzun muhatabı ben değilim.”
Bu tuhaf sorunun izleri başka ilginç bağlantılara yol açıyor, devam edelim.
ERGENEKON DEĞİL AKP BAĞI ORTAYA ÇIKTI!
Savcı Zekeriya Öz, 20 Haziran 2008 tarihinde Başbakanlık Müsteşarlığı’na “gizli ve çok acele” ibareli bir yazı yazar. 2010 yılında Akşam gazetesinde yayımlanan bu belgede, MİT’in 19 Kasım 2003 günü Başbakan Erdoğan’a Ergenekon yapılanması ile ilgili bir çalışma sunduğu belirtilmektedir.
15 Kasım 2003’teki sinagog saldırılarından 4 gün sonra ve 20 Kasım 2003’teki İngiliz Konsolosluğu ve HSBC binası saldırılarından bir gün önce MİT, Başbakan Erdoğan’a Ergenekon şeması sunmaktadır!
Balyoz soruşturması üzerinden Ergenekon’a bağlanmaya çalışılan Türk El Kaidecilerin AKP’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu saflarında ortaya çıkması, sizce de başka bağlara işaret etmiyor mu?
Devam edeceğiz…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
20 Ağustos 2012
EL KAİDE’CİLER SURİYE’YE NASIL GEÇTİ?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 18/08/2012
Suriye’ye, Beşar Esad’ı devirmeye gönderilen HSBC bombacılarının izini sürmeye devam ediyoruz.
15 ve 20 Kasım 2003 tarihlerinde dört ayrı bombalı intihar saldırısında 63 kişiyi öldüren bombacıların avukatı Osman Karahan’ın Halep’teki çatışmalarda öldüğü ortaya çıktı önce…
Ardından da Metin Ekinci’nin… Ekinci, HSBC bombacılarından Azad Ekinci’nin kardeşiydi. Aynı zamanda bombalı intihar saldırısında kullanılan aracın da sahibiydi.
Son olarak HSBC bombacılarından Baki Yiğit’in de AKP’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu saflarında çatışmaya girdiği ve öldüğü ortaya çıktı.
Anlaşılan HSBC bombacıları ya da Türk El Kaide’si olarak bilinen isimler, hücre halinde Suriye’ye Beşar Esad’ı devirmeye gitmişlerdi!
Haliyle insan merak ediyor. 2003 yılında dört ayrı saldırıda 63 kişinin ölümüne ve 750 kişinin yaralanmasına sebep olan bu isimler, 9 yıl sonra nasıl oldu da Suriye’de, Esad’a karşı savaşırken ortaya çıktılar? Beraat mı etmişlerdi? Af mı çıkmıştı? Nasıl olmuştu da tahliye edilmişlerdi?
Arşivleri taradık ve karşımıza ilginç haberler çıktı.
USAME BİN LADİN’LE KAHVALTI YAPAN TÜRK
O haberlere geleceğiz ama Suriye’de öldürülen üçüncü El Kaide’ci Baki Yiğit’e mercek tutalım önce…
Türk El Kaide’sinin “istişare üyesi” olan Baki Yiğit, İstanbul’daki dört saldırının sonrasında yakalanmıştı.
Polis ifadesinde önemli bilgiler veren Yiğit, 11 Eylül 2001’den sonra 33 kişilik bir grup halinde Afganistan’daki El Kaide kamplarına gittiklerini söylemişti. Dahası Baki Yiğit, Habip Akdaş ve Adnan Ersöz’le birlikte Usame Bin Ladin’i ziyaret etmiş, Ladin’in Kandahar’daki evinde kahvaltı yapıp sohbet etmişlerdi. Hatta Baki Yiğit, mahkeme dosyasına giren ifadesinde, Türkiye’ye dönüşlerinde Bin Ladin’den 150 bin dolar aldıklarını da söylemişti.
Yiğit, 71 sanıklı Türk El Kaidesi davasında, İstanbul saldırıları nedeniyle suçlanmış ve 2008 yılında ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm olmuştu.
YARGITAY’DA TAHLİYE!
Ancak Yargıtay 9. Dairesi’nin 1 yıl sonra başlayan temyiz duruşmasında kararların değişeceği sinyalleri oluştu. Nitekim bazı sanıklar hakkında verilen cezalar onandı, ancak bazılarının cezaları da bozuldu!
İşte Baki Yiğit de, cezası bozulan ve tekrar yargılanan isimlerdendi.
Baki Yiğit, bir yıl sonra, 12 Eylül 2010’da tahliye edildi! Çünkü duruşma Savcısı Savaş Kırbaş, tutukluluğun bir tedbir olduğunu belirterek sanık Baki Yiğit’in tutuklu kaldığı süreyi göz önüne alarak tahliye edilmesini istemişti! Baki Yiğit’le birlikte tahliye edilen isimlerden biri de Hamed Obeysi’ydi.
Tüm tahliyelerin ardından, Türk El Kaide davasının tek tutuklu sanığı kalmıştı: Louai Sakka.
Bu arada El Kaide davasının avukatı Osman Karahan’ın dava sürecinde “tarihi eser kaçakçılığı” nedeniyle tutuklandığını ama onun da 2007 yılında, çıktığı ilk duruşmada tahliye edildiği belirtelim!
ZEKERİYA ÖZ BERAAT İSTEDİ
İlginçtir, Türk El Kaidesi davasının Savaş Kırbaş’dan önceki savcısı, sonradan Ergenekon savcısı olarak ünlenecek olan Zekeriya Öz’dü.
Öz, 26 Haziran 2005’teki 57 sayfalık mütalaasında, yargılanan 71 kişiden 33’ünün beraatını istemişti! Çünkü 2 kişi “topluma kazanma yasasından” faydalanmıştı, 31 kişi de savcıya göre El Kaideci değil, Ensar El İslam örgütü ile bağlantılıydı! (Sabah, 27 Haziran 2005)
SURİYE’YE KAÇ EL KAİDECİ GEÇTİ?
2010 yılında salıverilen Baki Yiğit, çok değil 1,5 yıl sonra davanın avukatı olan Osman Karahan ve Metin Ekici ile birlikte Suriye’ye geçti ve Halep’te öldürüldü.
Ancak merak ediyoruz… Acaba AKP’nin desteklediği Özgür Suriye Ordusu saflarında Beşar Esad’a karşı savaşanlar sadece bu isimler mi?
Acaba HSBC bombacılarından salıverilen, Suriye’ye gönderilen başka kimler var?
Araştırmaya devam edeceğiz…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Ağustos 2012
GÜL’ÜN ERGENEKON’DAKİ ROLÜ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 31/07/2012
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sözcüsü Ahmet Sever’in Vatan’dan Ruşen Çakır’a yaptığı açıklamalar, Cumhurbaşkanlığı için Erdoğan-Gül çarpışmasının başladığını gösteriyor.
Gül, Erdoğan’a ve AKP’ye iki mesaj veriyor: Birincisi, adaylığına karşı olduğunu belirten Erdoğancı AKP’lilere açıkça kızgın olduğunu belirtiyor. İkincisi de 2014 için Erdoğan’la karşı karşıya gelmekten çekinmeyeceğini ilan ederek, AKP’deki destekçilerine “hazırlanın” talimatı veriyor.
2014 Türkiye’sinin Erdoğan’a da Gül’e de mecbur kalmayacağını bildiğimizden, bu konuyu geçiyoruz. Ancak Ahmet Sever’in, Gül’ün Ergenekon operasyonundaki rolünü bir kez daha ortaya koyan sözlerindeki ayrıntılara mercek tutuyoruz.
‘GÜL OLMASAYDI, OPERASYON BAŞARILAMAZDI’
Ahmet Sever, Ergenekon soruşturması sürecinin başarısını, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün sağlam duruşuna bağlıyor. Ruşen Çakır, Ahmet Sever’den bunu biraz açmasını istiyor.
İşte Sever’in yanıtı: “Eğer bazılarının istediği gibi Abdullah Gül’ün yerine daha düşük profilli bir kişi cumhurbaşkanı olsaydı bu süreç bu kadar başarılı olamazdı. Türkiye, bugünkü Türkiye olmazdı, olamazdı. Her şeyi kendisi çıkıp açıklayamıyor, ben de bazı şeyleri açıklamaya mezun değilim, ama şu kadarını söyleyebilirim: Eğer Abdullah Gül o sancılı sürecin sonucunda cumhurbaşkanı olmasaydı bütün bu gelişmeler, ilerlemeler o kadar kolay gerçekleşemezdi.”
GÜL’ÜN “ŞEMAYI DELİLLENDİRİN” TALİMATI
Ahmet Sever haklı; çünkü gerçekten de Abdullah Gül, ABD’nin Türk Ordusu’nu ve milli kesimleri hedef aldığı bu operasyonda, önemli bir rol almıştır. Anımsatalım:
17 Mayıs 2006 Danıştay suikastından üç saat sonra, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin TBMM’de şöyle konuştu: “Bekleyin ve hazırlıklı olun. Sürprizlere şaşıracaksınız. Gladio tipi bir yapılanma var.” Başbakan Erdoğan da “Bu iş başörtüsüyle ilişkili değil. Susurluk, Küre, Sauna bağlantıları var. Saldırı iktidarımıza yöneliktir” diyordu.
Hemen bu bağı kuracak ve Ergenekon tertibini yürütecek bir savcı arandı. İşte o ilk günlerde Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Yüksek Kurulu Başkanı sıfatıyla emniyet ve MİT yöneticilerini topladı. Burada Gül’ün önüne bir şema kondu. Gül inceledi ve İsmet Berkan’ın iki yıl sonra yazdığı şu “açık talimatı” verdi: “Bana anlattıklarınızı delillendirip savcıya da anlatın, hepsi yakalansın, yargılansın.” (Radikal, 4 Temmuz 2008)
İddianamelerdeki tüm dayanaksız suçlamalar, Gül’ün bu açık talimatı nedeniyledir. Zira görevliler, delillendirebilmek için uydurmuşlardır!
Bunun nasıl bir zorluk olduğunu yine İsmet Berkan’dan öğreniyoruz: “Danıştay saldırısı ile çok sonra İstanbul’da başlayacak olan Ergenekon soruşturması arasında somut bir bağlantı kurulamıyor. Emniyet ilk gün getirip Abdullah Gül’e sunduğu istihbari bağlantıları savcıya sunamıyor, delillendiremiyor.” (Radikal, 9 Nisan 2008)
SAVCI NASIL BULUNDU?
Gül’ün “açık talimatı”nı yerine getirecek savcı da öyle kolay bulunamıyor. Hatta Cemaatçi “güvenlik yetkilileri” Radikal’den Murat Yetkin’e “savcı bulunamıyor” diye yakınıyorlar.
Ama en sonunda bir “savcı” bulunuyor. Onun hikâyesini de İsmet Berkan’dan dinleyelim: “Nasıl olduysa İstanbul’da Zekeriya Öz isimli bir savcı bulundu. Bütün bunların 2003 sonu 2004 başında yaşanan darbe girişimleriyle bağını keşfetti.” (Radikal, 4 Temmuz 2008)
“Nasıl olduysa” konusunu ise Fatih Altaylı aydınlattı. Zekeriya Öz, El Kaide soruşturmasında CIA ekibiyle görüşmeler yaptıktan sonra Ergenekon savcılığına getirilmişti! (HaberTürk TV, 3 Eylül 2008)
GÜL’ÜN ABD’YE MESAJI
İşte Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Ahmet Sever’in bugün “Gül olmasaydı operasyon başarılamazdı” dediği meselenin kısa hikâyesi budur.
Peki, Ahmet Sever, Gül adına bunu neden söyleme ihtiyacı duydu? Yoksa Gül ABD’ye, “beni Erdoğan’dan daha iyi değerlendirebilirsiniz” mesajı mı veriyor?
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
31 Temmuz 2102
ABDULLAH GÜL’E 10 SORU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 08/05/2012