Posts Tagged Salih Müslim
AKP-PKK BALAYI BİTİYOR MU?
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 18/08/2013
Gerek Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları gerekse hükümete yakın isimlerin medyadaki analizleri, son dönemde aslında bir yanılsama olan şu sonucu doğurdu: “AKP ile PKK arasındaki balayı bitiyor. PKK, AKP’ye verdiği sözleri yerine getirmiyor, çekilmiyor. AKP de PKK’ye verdiği sözleri yerine getirmiyor, 2. aşamaya geçmiyor.”
Bu yanılsamayla doğrudan ilgili bir başka yanılsama da bazı ulusalcı çevrelerden yayılıyor: “Genel af ilan ederek hem Ergenekoncuları, hem de Apo’yu serbest bırakacaklar.”
Gelin bu Pazar, bu iki yanılsamayı masaya yatıralım:
PYP: AKP’YLE KARŞILIKLI GÜVEN OLUŞTU
Başbakan Erdoğan, daha önce yüzde 15 diye açıkladığı PKK’nin çekilmesini bu kez yüzde 20’ye çıkardı ve ekledi: “Çocuk, yaşlı, kadın yüzde 20 gibi bir durum. Bunun dışında çıkma diye bir şey söz konusu değil. Zaten silah bırakmış değiller. Saldırırım diyene karşı bu ülkenin güvenlik güçleri de herhalde hoş geldin demeyecek.” (Bugün, 17 Ağustos 2013)
Salt bu sözlere bakılırsa, AKP ile PKK’nin balayının kötü gittiği elbette iddia edilebilir. Peki ya gerçekler?
Gerçeği en iyi yansıtan açıklama ise son bir ayda AKP’nin iki kez ağırladığı Suriye PKK’sinin lideri Salih Müslim’den geldi. PYD Eş Başkanı Müslim “karşılıklı güven oluştu” diyor! (Gündem, 17 Ağustos 2013) Müslim ayrıca ekliyor: “Ortadoğu yeniden yapılanıyor. Biz kendi kendimizi yönetmeye karar verdik.”
Aslında kritik cümle budur. ABD, Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeye çalışıyor ve bu sürecin iki temel aktörü de AKP ile PKK’dir. Yani Erdoğan ile Öcalan, birbirlerini sevdikleri için değil, Washington istediği için masadalar! Ve Washington’un istediği zamana kadar da ilişkileri sürecektir!
Ya da Türkiye’de bir iktidar değişikliği o ilişkilerin tümüne bir son verecektir! (Ki bu daha olasıdır.)
ERDOĞAN HAZMETTİRMEYE ÇALIŞIYOR
AKP’nin varlık sebebi, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in açık bir şekilde ifade ettiği gibi Kürt Açılımı’dır. (Hürriyet, 13 Kasım 2009)
Peki, nedir Kürt Açılımı? ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde Diyarbakır merkezli Büyük Kürdistan’ı kurmaktır! Barzani’nin Irak Kürdistanı’nı, parçalanacak Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açmak ve Türkiye’ye doğru genişletmektir.
34 yerde BOP Eş Başkanı olduğunu söyleyen Erdoğan’ın Bush ile görüşmesinden hemen sonra ekranlardan “ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde Diyarbakır’ı bir merkez yapacağız” demesi bu planı en net şekilde tarif etmektedir. (Kanal D, 14 Şubat 2004)
Dolayısıyla AKP’nin de PKK’nin de “balayını ABD’ye rağmen bitirme” iradesi yoktur! Peki, Erdoğan’ın açıklamaları ne anlama geliyor o zaman? Yanıtı kendisi versin: “Açılımı hazmettire hazmettire sürdüreceğiz!” (Milliyet, 25 Eylül 2009)
YA SİLİVRİ, YA DA İMRALI BOŞALACAK
Peki ya af meselesi? AKP sırf Öcalan’ı serbest bırakabilmek için Ergenekonculara genel af mı getirecek?
Bakın şu saptama da çok önemlidir: AKP’nin varlık sebebi Kürt Açılımı olduğu gibi, Kürt Açılımı’nın da dayanağı Ergenekon soruşturmasaydı. AKP kalemşorlarının da yazdığı gibi Ergenekon soruşturması olmasaydı, Kürt Açılımı başlatılamazdı!
Yani hem Ergenekoncuların, hem de Öcalan’ın serbest olduğu bir Türkiye olamaz! Silivri’nin boşaldığı bir Türkiye’de Öcalan serbest kalamaz!
Ki Öcalan, şu anda Silivri zindanları yurtseverlerle dolu olduğu için zaten serbesttir. Evet, aslında serbesttir: İstediği BDP’liyi ayağına çağırmakta, Kandil’e ve Avrupa’ya elden mektup göndermekte, PKK’yi oturduğu yerden yönetmekte, ABD’nin Erdoğan’a verdiği iktidarı paylaşmakta, zaman zaman Bursa’ya gitmekte, yatla Marmara’da gezmekte ve özel görüşmeler yapmakta, Irak ve Suriye’nin iç işlerine karışmakta, talimatlarıyla hem Türkiye’de hem de komşu ülkelerde eylemler yaptırmaktadır!
Sonuç olarak AKP ile PKK’nin kaderi ortaktır ve iki örgüt birbirine muhtaçtır. AKP ile PKK’nin balayı, ne kendi iradeleriyle ne de ABD’nin isteğiyle biter. Bu balayı, bu ortaklık, bir tek Türk milletinin iradesiyle son bulabilir. Türk milleti ülkesini böldürmemek için, ABD’nin bu iki örgüt üzerindeki denetimini yıkarak bu ortaklığa bir son verecektir!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Ağustos 2013
AKP’NİN ‘SURİYE KÜRDİSTANI’ PLANI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 27/07/2013
PKK’ye bağlı PYD ile El Kaide’ye bağlı Nusra’nın Suriye’nin kuzeyinde ve AKP’nin yarattığı zeminde egemenlik mücadelesi vermesi, Erdoğan hükümetinin Kürt politikasını sonuçları ile birlikte toplu değerlendirmemizi gerektirir. İşte o sonuçlar:
1. Türkiye: Masaya oturarak PKK’yi meşrulaştırdı, siyasallaştırdı, büyümesini sağladı ve ülkenin doğusunda kısmen otorite yaptı.
2. Irak: Barzanistan’ı “Irak Kürdistanı” olarak tanıdı, yarı-resmi hale getirdi ve Bağdat’a karşı himaye etti.
3. Suriye: Esad’ı yıkmak üzere Suriye’ye terör ihraç ederek, PKK’ye “özerklik” kurabilmesi için otorite boşluğu yarattı!
Böylece Erdoğan toplamda Kürt meselesini “bölgeselleştirmiş” oldu!
Erdoğan’ın BOP Eş Başkanı olduktan sonra, “Diyarbakır’ı ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içerisinde bir merkez yapacağım” demesi, umarız artık daha net anlaşılacaktır!
SURİYE’DE AKP-PKK İŞBİRLİĞİ
Bu saptamaları kuşkusuz olgulara dayandırıyoruz. İşte Suriye’deki gelişmelerle ilgili olan o olgular:
1. PYD Eş Başkanı Salih Müslim, Mayıs ayında Mısır’ın başkenti Kahire’de bir Türk heyetiyle görüştüğünü söyledi. Masadaki en önemli konu sınır güvenliğiydi. (Aydınlık, 21 Temmuz 2013)
2. Irak’ın Selahattin kentinde yapılan “Kürt Ulusal Kongresi hazırlık toplantısı” sırasında MİT, PKK’nin Avrupa sorumlularından Sabri Ok’la görüştü. Ok, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın Oslo’daki muhataplarındandı. (Ulusal Kanal, 25 Temmuz 2013)
3. Sabri Ok, MİT’le görüşmesinden sonra Öcalan’ın mesajını açıkladı: “Liderimiz Ankara 15 Ekim’e kadar adım atmazsa ateşkesin bozulacağını söyledi.” (Milliyet, 26 Temmuz 2013)
4. PYD Eş Başkanı Salih Müslim önceki gün 16:30’da Erbil’den uçakla İstanbul’a geldi! MİT’in karşıladığı Müslim’in Türkiye’de iki gün kalacağı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüşeceği basına yansıdı.
Ancak bir başka iddia daha vardı. O iddiaya göre Salih Müslim, bir BDP milletvekili ve PKK’nin Avrupa liderlerinden biri iftarı Bursa’da yaptıktan sonra İmralı’ya, Öcalan’la görüştürülmeye götürülmüştü!
Acaba o üçüncü isim Sabri Ok muydu? Ya da Mustafa Karasu mu? Zira MİT isterse her ikisini de İmralı’ya götürebileceğini Oslo’da özellikle belirtmişti! (İmralı Cezaevi Müdürü Ahmet Düzman’ın kaza yapmasını, içinde Öcalan’ın ses kaydının olduğu çantasını yaralı olduğu halde elinden bırakmamasını ve ancak MİT’e teslim etmesini de buraya not ediyoruz.)
5. PYD Eş Başkanı Salih Müslim İstanbul’a hareketinden önce Erbil’de yaptığı basın toplantısında “federal Suriye” mesajı verdi: “Suriye’deki bütün Kürt partileri ile birlikte geçici bir hükümet kurmak için anlaşmaya vardık. Esad rejimi sonrası federal yapıya gideceğiz.” (Taraf, 26 Temmuz 2013)
Müslim’in yaptığı anlaşmadan hemen sonra da Resulayn’daki PYD bayrağı indirildi, yerine Ulusal Kürt Konseyi bayrağı asıldı! (Vatan, 26 Temmuz 2013)
Böylece AKP ile PKK, hem Esad’ın yıkılmasında hem de Federal Suriye hedefinde buluşmuş oldu.
ÖCALAN İSTEDİ, ERDOĞAN SAĞLADI
Tüm bu olguları Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun radikal grupları Suriye devrimine ihanet etmekle suçladığı açıklamasıyla birlikte okumak lazım. Zira bu açıklamayla Nusra’nın bir “pazarlık kartı” olarak kullanıldığı belirginleşmiş oldu.
El Kaide’nin kolu olan Nusra’nın tasfiyesi şartıyla ABD’nin ÖSO’ya silah verebileceği gündeme gelmiş ve Nusra’nın tasfiyesi işi de PYD’ye kalmıştı! (Fehim Taştekin, Radikal, 22 Temmuz 2013) Böylece PYD Nusra’yı temizlediği yerlerde otorite olmuş ve özerklik için zemin yaratmıştı.
Peki, PYD’den özerklik isteyen kim? Öcalan! AKP’nin bilgisi dâhilinde PYD’ye iletilen Öcalan’ın mesajı şuydu: “6 ili ele geçirmekle sorun çözülmez, hedefiniz demokratik özerklik olsun.” (Hürriyet, 18 Kasım 2012)
Tamam, PYD’ye özerklik zeminini Esad’ı düşmanlık yaparak AKP yaratacaktı ama somut kuvvet nereden sağlanacaktı? Yanıt Öcalan’la “PKK’nin çekilmesi(!) anlaşması” yapan Erdoğan’ın şu sözlerinde: “Türkiye’den Suriyeli olan PKK’lilerin bir kısmı Suriye’deki gelişmeler artıkça geçmişlerdi.” (Hürriyet, 11 Nisan 2013)
Kaldı ki daha sonra hem Öcalan hem de Aysel Tuğluk, PKK’nin Suriye’de “görevi” olduğunu söyleyeceklerdi!
Daha vahimi, bizzat Öcalan’ın talimatıyla yapılan, yöneticilerini Öcalan’ın atadığı ve kararları Öcalan’ın aldığı 9. Genel Kongre’de “Suriye’de Kürt mahalli idare teşkilatının inşa edileceği” ilan ediliyordu üç hafta önce!
Peki, Öcalan’ın kararları nasıl ulaştı Kandil’e? Yanıtı tarih önünde önce Erdoğan, sonra da Hakan Fidan verecek!
KÜRT KORİDORU İÇİN ÖCALAN AÇILIMI
Tüm bu olgular gösteriyor ki, AKP Irak Kürdistanı’ndan sonra Suriye Kürdistanı kurulmasına soyunmuştur! Zira ABD, BOP Eş Başkanlığı’na Irak’ın kuzeyini, Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açarak bir Kürt Koridoru kurma görevi vermiştir.
Erdoğan’ın 2013’te başlattığı “Öcalan Açılımı” işte bu koridorun Suriye ayağı içindir!
Ancak ısrarla vurguluyoruz; “Büyük Kürdistan” dün büyük olsa da artık küçük bir hayaldir! Zira hayalin arkasındaki ABD artık “büyük” değildir!
ABD’nin Fars ve Arap’a karşı Türk-Kürt ittifakı kurma planı bu nedenle kâğıtta kalacaktır ve bölgede ABD’ye karşı Fars-Arap-Türk-Kürt cephesi kurulacaktır!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
27 Temmuz 2013
KÜRT KORİDORU KOALİSYONU
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 13/03/2013
İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in “derhal Suriye’ye müdahale edilmeli” çağrısı, Erdoğan’ın Suriye politikasına destek verenler açısından artık not edilmelidir! Çünkü bu açıklama:
1. 20 aydır “İsrail Esad’ı destekliyor” yalanına sarılan AKP hükümetinin maskesini düşürdü.
2. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres “Esad’ın halkını katletmesi kalbimizi kırıyor” gibi en ufak bir ciddiyeti olmayan açıklamasıyla, Erdoğan’la zihin kardeşi olduğunu belgelemiş oldu.
3. AKP ile İsrail’in Esad karşıtı cephede birlikte mevzilendiğinin yeni bir kanıtı oldu.
PERES-ERDOĞAN-ÖCALAN ÜÇLÜSÜ
Böylece hem İsrail-AKP-PKK üçlüsünün yer aldığı Esad karşıtı koalisyon iyice belirginleşti, hem de neden Suriye’ye abanıldığını ortaya koydu: Kürt Koridoru!
Kuzey Irak’ın Kuzey Suriye üzerinden Akdeniz’e açılması ve ikinci bir İsrail devleti kurulması hedefli planın tüm aktörleri artık açık kimlikleriyle sahadadır: Erdoğan ve Öcalan, Peres ile birlikte Obama’nın bölgesel aktörleri olarak silahlanmıştır!
Yani değil PKK’nin silah bırakması, artık topluca silah kuşanmaktadırlar!
ESAD’IN TARİHİ UYARISI
Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın geçen hafta CHP heyetine yaptığı ve Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer’in köşesinde yer alan uyarıları bu nedenle çok önemli ve tarihidir. Anımsayalım:
1. Kuzey Suriye’deki Kürtler Irak Kürtleriyle buluşmuş durumda. Kürt devleti kurulması artık an meselesidir.
2. Suriye’deki durumun sorumlusu 23 ayrı ülkeden binlerce teröristi ülkeme sokan AKP hükümetidir. Türkiye sınırının yüzde 25’i PKK’nin, yüzde 75’i El Kaide’nin kontrolündedir.
ERBİL-KAMIŞLI-DİYARBAKIR ÜÇGENİ
Beşar Esad’ın uyarıları Türkiye’nin ve bölgenin yararınadır. Zira Suriye Cumhurbaşkanı, Irak’ın ya da Suriye’nin bölünmesinin Türkiye’nin de bölünmesi demek olduğuna dikkat çekmektedir.
AKP Hükümeti’nin Bağdat’a rağmen Erbil’le, Şam’a rağmen Kamışlı’yla bir eksen oluşturması Türkiye adına stratejik bir hatadır ve Diyarbakır’ı Ankara’ya rağmen bir merkez yapacaktır!
Erdoğan ile Öcalan’ın vardığı mutabakat işte bu ekseni kurma ve Diyarbakır’ı “bir merkez yapma” mutabakatıdır.
İMRALI SÜRECİNE NEDEN GİRİLDİ?
PKK’nin Suriye kolu PYD’nin başı Salih Müslim’in dün ANF’ye verdiği röportajdaki şu sözleri, Erdoğan’ın Esad karşıtlığının nedenini de, ana planın ne olduğunu da, İmralı süreci ile Suriye politikası arasındaki ilişkiyi de ve kimi karşıt görüntülü taktiklere rağmen Erdoğan ile PYD’nin ve PKK’nin de aynı stratejinin aktörleri olduğunu belgelemektedir:
“Eskiden Suriye Rejimi ve Türk hükümeti dostken biz bunun bedelini ödüyorduk. Türk ve Suriye rejiminin anlaşması gereği tesadüfen Suriye’den geçen her hangi bir Apocu bile anında Türkiye’ye iade ediliyordu. Yani bedelini yine biz ödüyorduk. Şimdi durum değişti bu defa Türk hükümeti muhaliflerle dost ve tüm hesaplarını yine bizim tanınmamamız üzerine kurgulamış. Yani yeni Suriye’de de bize bedel ödetmek istiyor. Hem kendisi Kürtlerin haklarını ve varlığını kabul etmiyor hem de başkalarının da Kürtleri kabul etmesini istemiyor. Eğer İmralı süreci başarıya ulaşırsa, Türkiye’de Kürtlerin hakları tanınırsa o zaman Suriye’deki bu politika da çöker. O zaman herkes madem sen Kürtleri tanıdın niye bizim tanınmamızı engelliyorsun diyecek. Bu bizim oradaki statümüzü doğrudan etkileyecek. Türkiye ile anlaşma olursa bizim Araplarla anlaşmamız konusunda sorun kalmaz.”
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
13 Mart 2013