Posts Tagged Ortadoğu
YENİ BİR DÜNYA KURULUYOR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 17/07/2013
Dün PKK’nin 9. Genel Kurul ile birlikte kabul ettiği yeni stratejisini ve yeni yol haritasını incelemiştik. Bugün genel bir değerlendirme yapacağız.
Ama önce şu dört saptamayı yapalım:
PKK, ABD’YLE VAR!
1. PKK, ABD’nin Ortadoğu’ya gelmesiyle birlikte konumunu açıkça Atlantik cephesi içinde tanımladı. PKK’nin hem ABD’nin 1990 hem de 2003 tarihli Irak saldırılarına karşı tutumu oldukça öğreticidir: PKK için ABD bu süreçte emperyalist olmaktan çıkmış, Kürtlere özgürlük getirecek bir kurtarıcıya dönüşmüştür.
2. PKK, ABD’nin Irak’ı işgal ettiği her iki dönemde de fiziksel olarak büyümüş, siyasal mevziler elde etmiş ve Washington’un kanatları altında Irak’ın kuzeyinde dokunulmazlık kazanmıştır.
3. ABD’nin 3 Kasım 2002 tarihli turuncu darbesiyle hükümet olan AKP, Washington’un belirlediği strateji gereği PKK’ye dört önemli sıçrama yaşattı: Erdoğan’ın 2005 tarihli Diyarbakır Açılımı, 2007 tarihli Ergenekon operasyonları, 2009 tarihli Kürt Açılımı ve 2013 tarihli “barış” süreci…
4. PKK dört parçada, yani Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de var. Geride kalan 30 yıl içerisinde bu dört ülke ABD’nin kanatları altındaki PKK’ye karşı ortak mücadele yürüteceğine, örgütü birbirlerine karşı kullanma eğilimine girdiler. Dönem dönem iki ülkenin “ortak mücadele” yürütebildikleri de oldu ancak çeşitli nedenlerle hep kısa sürdü.
ABD ORTADOĞU’DA YENİLDİ
Tüm bu saptamaları 23 yılı da çok kısaca özetleyerek neden yaptık? Bir dönemin kapandığını ve yeni bir dönemin başladığını anlatabilmek için. Şöyle:
Geride kalan 23 yıl, ABD’nin Ortadoğu’da büyük oranda hâkimiyet kurduğu yıllardı Ancak o 23 yıl da üç aşamalı idi:
1. Yükselme aşaması: ABD 1990 ile 2004 arasındaki 14 yıl boyunca bölgeye hâkimdi. Bu yıllar içinde Irak’ı fiilen ikiye böldü. Irak’ın kuzeyinde Erbil başkentli bir kukla devlet kurdu.
2. Duraklama aşaması: ABD’nin 2003’te işgal ettiği Irak halkı, 2004’te büyük bir direnişe başladı. Bu direnişi 2006’da Hizbullah direnişi ve 2008’de Rusya’nın Gürcistan’da ABD’ye meydan okuması izledi. Bu üç temel direniş ABD’nin sadece Ortadoğu politikalarında değil, dünya stratejisinde kapsamlı bir değişikliğe yol açtı.
3. Gerileme aşaması: ABD, 2010’da zorunlu olarak Büyük Ortadoğu Projesi merkezli strateji yerine Asya-Pasifik merkezli stratejiye yöneldi ve Irak’tan çekildi! Bölgeyi Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçlüsüne dayanarak şekillendirmeye soyundu. Böldüğü Irak’ın kuzeyindeki yapıyı, Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açmayı ve Diyarbakır merkezli olarak bir Büyük Kürdistan’a dönüştürmeyi hedefledi.
Gerileme aşamasını da tamamlayan ABD, 2013’ün Haziran’ında artık yeni bir aşamaya girmiş bulunuyor: Yenilgi aşaması!
Esad’ın ülkesini böldürtmediği, Maliki’nin Irak’ı yeniden birleştirdiği, Tahran’ın ABD saldırılarını püskürttüğü ve Mursi’nin yıkıldığı, Erdoğan’ın sallandığı, El Tani’nin tahtını terk ettiği bir dönem…
HAZİRAN 2013’ÜN BÜYÜK ANLAMI
Peki, 23 yıldır büyük kuvvetin kanatlarının altına sığınarak mevzi kazanan PKK şimdi ne yapacak? Zira PKK de Atlantik Cephesi’nin yenildiğini, Asya Cephesinin kazandığını görüyor…
İşte dün incelediğimiz strateji bu soruyla birlikte değerlendirildiğinde anlam kazanıyor. O da şu: PKK’nin yeni stratejisi bir taarruz stratejisi değil, tersine savunma ve mevzi korumaya çalışma stratejisidir!
PKK bu süreçte iki yol izleyecek:
1. Suriye’de “üçüncü yol” diyerek oportünistlik yapacak ve kuvvetliden yana olmak adına “tarafsızlığı” oynayacak. Atlantik Cephesi Şam’a doğru ilerlerken ÖSO’yla ittifak yapan PKK, Esad taarruza geçince “üçüncü yol” demeye soyundu bile!
2. Türkiye’de ise müzakere ortağı Erdoğan yıkılmadan, kapabildiği kadar mevzi kapmaya soyunacak. Öcalan’ın talimatıyla Haziran Ayaklanması’nda “grev kırıcı” rol üstlenen ve Erdoğan’a “Apo posterleriyle” yardımcı olan örgüt, çabasının nafile olduğunu gördü ve şimdi tersinden bir yarar sağlamaya çalışıyor. Bu kez Haziran Ayaklanması’nın yarattığı iklimi değerlendirerek masada Erdoğan’dan alabileceklerinin en fazlasını almaya çalışıyor.
Peki, sonuç ne olacak?
Taşeronları da ABD gibi yenilecek!
2013 Haziran’ı ile yeni bir dünya kurulmaya başladı çünkü…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Temmuz 2013
ÇİN’İN ORTADOĞU’DA AKTİF DÖNEME GİRİYOR
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 07/05/2013
ABD Devlet Başkanı Barrack Obama, bildiğiniz gibi “Ortadoğu barışı” hedefiyle Mart’ta İsrail’i ziyaret etti. Ancak bu ziyaretten barış yerine İsrail ile Türkiye’nin Suriye hedefinde birleştirilmesi sonucu çıktı.
ABD Devlet Başkanı Barrack Obama’nın ardından bu kez Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Şi Cinpin konuya el attı.
Şi Cinpin, bölgeye gitmek yerine, 5-7 Mayıs tarihlerinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı ve 6-10 Mayıs tarihlerinde de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ülkesine davet etti.
ÇİN, BAĞIMSIZ FİLİSTİN DEVLETİ İSTİYOR
Dün Mahmud Abbas’la görüşen Şi Cinpin, Ortadoğu barışı için masaya dört maddelik bir plan koydu:
1. Kudüs başkentli, 1967 sınırlarına sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulması ve Filistin ile İsrail’in barış içinde bir arada yaşamasının desteklenmesi.
2. Filistin ve İsrail arasında barış sağlanmasının tek yolu olan diyalogda ısrar edilmesi.
3. “Toprak karşılığında barış” ilkesinin kararlılıkla izlenmesi.
4. Uluslararası toplumun barış sürecini ilerletmek için güvence sağlaması.
FİLİSTİN: ÇİN İSRAİL’İN YAYILMASINI DURDURMALI
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da “dünyadaki yükselen pozisyonundan büyük memnuniyet duyduğunu” belirttiği Çin’den şu iki talepte bulundu:
1. İsrail, uluslararası anlaşmalara uyarak yerleşim merkezleri inşasını durdursun.
2. Tel Aviv, barış görüşmelerinin yeniden başlayabilmesinin koşullarını yaratsın.
Şi Cinpin ile Abbas’ın görüşmesinden sonra iki liderin tanıklığında hükümetler arasında ekonomik, teknolojik, kültür ve eğitim işbirliği belgeleri imzalandı.
Böylece Çin ile Filistin, devletlerarası ilişki düzlemini yükseltmiş oldu!
NETANYAHU’NUN İKİ KEZ İPTAL ETTİĞİ ZİYARET
Mahmud Abbas’dan hemen sonra İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun da Çin’e gelmesi, Pekin’in Ortadoğu barışı için ağırlığını koyduğunu gösteriyor.
Netenyahu’nun Şangay’da başlayıp Pekin’de sona erecek 5 günlük bir programının olması, hele de 2007’den sonra iki kez planlı Çin ziyaretini iptal ettiği dikkate alınırsa, daha da anlamlı hale geliyor.
Netenyahu’nun yola çıkmasından hemen önce AFP Haber Ajansı’na açıklama yapan İsrail hükümet sözcüsü Mark Regev, “Hem Çin’in hem de İsrail’in, iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinden elde edeceği büyük faydalar var. Amacımız bu gelişmeyi sağlayabilmek.” diyerek, Tel Aviv’in bu ziyarete büyük anlam yüklediğini göstermiş oldu.
ABD ÇIKIYOR, ÇİN GİRİYOR
İsrail’in son üç günde iki kez Suriye’yi vurduğu, İsrail-İran geriliminin yükseldiği, Ortadoğu’da haritaların yeniden çizilmesine yönelik cephelerin oluştuğu bir süreçte Çin’in pasif tutumdan aktif tutuma geçmesi ve Ortadoğu barışı için hamle yapması, kuşkusuz çok önemli.
Şi Cinpin’in Netenyahu’yla görüşmesinden sonra konuyu daha da detaylı değerlendirebiliriz, ancak şimdilik şu kadarını söyleyebiliriz: ABD’nin çekilmesi ve Çin’in o boşluğa yerleşmeye soyunması, bölgenin yararınadır. Çünkü emperyalist ABD, bölge için negatif kuvvettir; işgaldir, savaştır… Çin ise bölge için pozitif kuvvettir; işbirliğidir, ekonomik kalkınmadır.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
7 Mayıs 2013
ÇİN’İN ORTADOĞU POLİTİKASI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 31/12/2012
BİLGESAM heyetinin Çin ziyaretiyle ilgili raporunu dün incelemeye başlamıştık. Bugün Çin’in Ortadoğu politikasını ve tek tek ülkelerle ilişkisinin ne boyutta olduğunu inceleyeceğiz.
BİLGESAM heyetine bu konuda bilgi veren isim ise aynı zamanda Çin’in Medeniyetler İttifakı’ndaki temsilcisi olan Prof. Dr. Pan Guang.
SURİYE KRİZİ TİCARETİ VURDU
Porf. Pan ülkesinin Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerinin genel olarak çok iyi olduğunu ancak son gelişmelerin Çin’in bölge ülkeleriyle yürüttüğü ticareti olumsuz etkilediğini belirtiyor. Prof. Pan, bölgedeki istikrarsızlığın riskleri, dolayısıyla ulaşım ve sigorta maliyetlerini artırdığına dikkat çekiyor. Örneğin sigorta şirketleri şu anda Suriye’ye gönderilecek malları sigorta etmiyor ve Çin bu nedenle Ortadoğu ile ticaretini Dubai merkezli yürütmek zorunda kalıyor.
Tek tek Ortadoğu ülkeleri ile Çin’in ilişkisine göz atacak olursak:
LİBYA
Pekin, Libya’daki kriz başlayınca bu ülkede çalışan 36 bin Çinli işçiyi tahliye etmiş. Libya şimdi bu işçilerin yeniden gönderilmesini talep ediyor ancak Pekin’in önceliği Libya’da kalan parasını kurtarmak.
IRAK
Prof. Pan Guang, Çin’in Irak’la, özelikle de kuzeydeki Bölgesel Kürt Yönetimi ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu belirtiyor. Prof. Pan, Cumhurbaşkanı Talabani ile bir sorunlarının olmadığını vurguluyor.
İRAN
Prof. Pan Guang Pekin’in İran konusunda üç ilke doğrultusunda hareket etiğini belirtiyor:
Çin’in birinci ilkesi, İran’ın nükleer silah sahibi olmaması… Pekin bunu kabul edemeyeceğini ilan etti.
Çin’in ikinci ilkesi, İran’a karşı her türlü askeri harekâta karşı olması… Pekin bu ilke doğrultusunda İran nükleer krizinin askeri seçenekle çözülemeyeceğini savunuyor. Prof. Pan, İran’ın nükleer tesislerini imha etmeye dönük bir askeri harekâtın tüm Ortadoğu’yu çatışmaya sürükleyeceğine dikkat çekiyor ve böylesi bir saldırının İran’daki reform çabalarına zarar vereceğini belirtiyor.
Çin’in üçüncü ilkesi ise bu ülkedeki menfaatlerinin korunması… Prof. Guang ülkenin İran’da yatırımları bulunduğunu, İran’dan petrol ithal ettiğini, finansal ilişkiler yürüttüğünü belirtiyor ve bu nedenle ABD’nin tek taraflı yaptırımlarına destek vermediklerini ancak BM yaptırımlarına uyduklarını söylüyor.
SURİYE
Prof. Pan Guang, Suriye konusunda Pekin’in yaklaşımının Moskova’dan farklı olduğunu, çünkü Rusya’nın bu ülkede askeri üssü bulunduğunu ve iki ülke arasında silah satış anlaşmaları olduğunu belirtiyor. Pan, Çin’in böyle bir ilişkisi olmadığını ancak Suriye’ye yabancı askeri müdahaleye karşı olduklarını söylüyor.
Muhalefetle bir sorunları olmadığını, Esad yönetimi ile de iyi ilişkileri bulunduğunu ve bu iktidarı Suriye’nin merkezi yönetimi olarak tanımaya devam edeceklerini kaydeden Pan, ülkesinin Annan ve İbrahimi planlarına destek verdiğini belirtiyor.
Pekin, Suriye krizinin geldiği bu aşamada her şeyden önce ateşkesi gerekli görüyor.
FİLİSTİN-İSRAİL
Çin Filistin’in kendi devleti olmasını savunuyor ve bu nedenle Filistin’in BM üyeliğini destekliyor. Pan Guang bununla birlikte Pekin açısından İsrail’in güvenliğinin önemli olduğunu ve Hamas’ın roket saldırılarını durdurması gerektiğini savunuyor.
Çin iki tarafı da müzakerelere ve anlaşmaya teşvik ediyor. Prof. Pan Guang ihtilafın çözümünde ABD ve AB’nin de gayret göstermesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
31 Aralık 2012