Posts Tagged Maliki

KUZEY IRAK PETROL SAVAŞLARI

Önce Bağdat’ın TPAO’yu Basra’da petrol ihalesi kazanan ortaklıktan çıkardığı ajanslara yansıdı, ardından da TPAO’nun Kuzey Irak’ta petrol arama ve sondaj çalışması için hazırlık yaptığı… Hatta TPAO’nun ABD petrol devi Exxon Mobil’le ortak hareket edeceği de belirtildi.

Sanki Bağdat dışlayınca, Ankara da Erbil’le ittifaka yöneliyor gibi anlaşıldı haliyle…

BAĞDAT, TPAO-ERBİL ORTAKLIĞINA KARŞI

Oysa durum tam tersi olarak gelişmiş! Yani Bağdat, Ankara Erbil’le birlikte hareket etmeye soyunduğu için TPAO’yu ihaleden çıkarmış!

Bu gerçeği ortaya koyan haberler çeşitli ajans bültenlerinde var.

Örneğin Reuters’e konuşan bir yetkili TPAO ile Kürdistan Bölge Yönetimi arasında görüşmeler yapıldığını doğruluyor hatta görüşmelerin bu yılın başlarından beri sürdüğünü söylüyor.

Bir başka haberde de TPAO ile Kürdistan Bölgesel Yönetim yetkilileri arasındaki görüşmelere Mayıs ayında başlandığı belirtiliyor.

MALİKİ, IRAK’I BİRLEŞTİRİYOR!

TPAO ile ABD şirketi Exxon Mobil’in ortak hareket etmeye soyunmaları önemli. Zira Irak hükümeti, Exxon Mobil’i geçen aylarda Erbil’le anlaşmalar imzaladığı için sert bir şekilde uyardı. Bağdat, Exxon Mobil’den Erbil’le tek taraflı imzaladığı anlaşmaları iptal etmesini istedi.

Bağdat, Exxon Mobil’in olumsuz tavrı üzerine de yeni anlaşmaları ABD şirketleriyle değil de Rus Gasprom ve Lukoil şirketleriyle yapacağı işaretini verdi.

Hatta bu konunun Maliki’nin Moskova ziyareti sırasında gündeme geldiği ve Gasprom’un Putin’in talebiyle kuzey Irak’taki faaliyetlerini askıya alacağı ve güneye yöneleceği dile getirildi.

Bağdat, Temmuz ayında bir diğer ABD petrol şirketi Chevron’a da rest çekti. Irak Petrol Bakanlığı, Bağdat’ın onayı olmadan imzalan Chevron-Erbil anlaşmasının anayasaya aykırı ve yasal olmadığını açıkladı.

Kuşkusuz Irak Başbakanı Nuri el Maliki’nin bu hamleleri Irak’ın birliğini kurma hamleleri olarak değerlendirilmektedir. Maliki, ayrıca Barzani’nin peşmerge ordusunu Irak Savunma Bakanlığı’na bağlamaya çalışıyor; yetinmiyor, bölgede görev yapacak Dicle Ordusu’nu kuruyor!

AKP ENERJİYE ÇULLANDI

Maliki Irak’ın birliğini kurmaya çabalarken, Ankara tersine kendi birliği anlamına gelen bu birliği bozmaya yönelik adımlar atıyor.

Ankara Bağdat’a rağmen Erbil’le anlaşmalar peşinde. İşte 6 ayda yaptıkları:

1) Erdoğan’a yakın Çalık Holding, Silopi’den Yumurtalık’a uzanan 640 km’lik boru hattı yapmak için Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne başvurdu.

2) Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin başbakanı Neçirvan Barzani 17 Mayıs’ta Türkiye’de Başbakan Erdoğan’la “Kuzey Irak-Türkiye boru hattı anlaşması” yaptı.

3) Başbakan Erdoğan 20 Haziran’da Brezilya’ya giderken, uçakta, boru hattı kurulana dek uygulanacak yöntemi şu sözlerle tarif etti: “Oradan ham petrol alıp Türkiye’de işleyeceğiz. Ardından Kuzey Irak’a geri göndereceğiz.” Bu yöntem tankerlerle karadan şu anda uygulanıyor.

4) AKP Eylül ayında BOTAŞ’ı üçe bölecek ve iki parçasını özelleştirecek yasal düzenlemeyi yaptı. Ekim’de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yeğeni BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı yapıldı.

Meliha Okur’un dün Sabah’ta yazdığına göre BOTAŞ’ın en eski hattı olan Batı Hattı’nın yüzde 70’i özelleşiyor. Aslan pay Akfel’in. BOTAŞ’ın diğer hatları için de Akfel, Fettah Tamince ile ortak bir şirket kurmuş durumda…

5) TPAO, Exxon Mobil’le Kuzey Irak’ta ortaklık kuruyor.

AKP’nin bu adımları Bağdat-Ankara ilişkisini daha da geriyor! Üstelik Maliki, Irak’ı birleştirirken, AKP Hükümeti Irak’ı bölüyor! En büyük zararı da Türkiye görecek!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
11 Kasım 2012

, , , , , , , ,

Yorum bırakın

KÜRDİSTAN NASIL HİMAYE EDİLİR?

Türkiye, Bağdat’ı devre dışı bırakarak, Kuzey Irak’tan doğrudan petrol alımına başladı. (Zaman, 7 Temmuz 2012) Geçen hafta bölgeye giden tankerler, dolum yapıp Türkiye’ye, Mersin rafinerisine döndü…

Bu durum bölge açısından kritik bir sürecin başladığına işaret ediyor: Türkiye himayesinde Kürdistan’a…

Bu süreç nereye gider? Bağdat-Ankara ilişkileri kopar mı? PKK bu sürecin neresinde? Sorulara yanıt vermeden önce bazı olguları anımsayalım:

ANKARA-ERBİL ANLAŞTI

1. Başbakan Erdoğan’a yakın Çalık Holding, Silopi’den Yumurtalık’a uzanan 640 km’lik boru hattı yapmak için Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’nden izin istedi. Talep, Resmi Gazete’de yayımlandı. Peki, Silopi’ye petrol nereden gelecek?

2. Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin başbakanı Neçirvan Barzani Türkiye’ye geldi ve 17 Mayıs’ta Başbakan Erdoğan’la “Kuzey Irak-Türkiye boru hattı anlaşması” yaptı.

3. Başbakan Erdoğan 20 Haziran’da Brezilya’ya giderken, uçakta bulunan gazete genel yayın yönetmenlerine “Bağdat yönetiminin Kuzey Irak’taki yönetime işlenmiş petrol ürünü vermeyi azalttığını söyleyerek, Türkiye’nin buna seyirci kalamayacağını” belirtti. Erdoğan, boru hattı kurulana dek uygulanacak yöntemi şu sözlerle tarif etti: “Oradan ham petrol alıp Türkiye’de işleyeceğiz. Ardından Kuzey Irak’a geri göndereceğiz.

DİYARBAKIR MERKEZ

Açık ki, Ankara’nın Bağdat’ı devre dışı bırakarak Erbil’le bu tip bir ilişkiye girmesi Irak’ı bölecektir. AKP, Erbil’i Bağdat’tan koparıp, Diyarbakır’la birleştirmenin peşindedir. Nitekim Mesud Barzani, son üç ay içerisinde birkaç kez, “sonbaharda Kürdistan’a bağımsızlık” işareti verdi.

Peki, bağımsızlığını ilan edecek Kürdistan’ı Bağdat’a ve bölgeye karşı kim koruyacak, kim himaye edecek? AKP hükümetinin yönettiği Türkiye!

Böylece ABD’nin 1965’te ilk kez Türkiye’ye getirdiği plan, Erdoğan’la bir üst aşamaya çıkarılacak. 1991 ve 2003’te bu temel hedefi için Irak’a saldıran ABD, Irak’tan koparılacak Kürdistan’ın büyütülmesini, Türkiye’nin himayesinde Suriye’nin kuzeyinden Akdeniz’e açılmasını istemektedir. Bu yapının Türkiye’den toprak koparıp “Büyük Kürdistan” haline gelmesi, bir diğer aşamadır.

Erdoğan’ın daha 2004 yılı başında “Diyarbakır’ı ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde bir merkez yapacağız” demesi, işte bu görevinin gereğidir.

ERDOĞAN-ÖCALAN-BARZANİ İTTİFAKI

ABD AKP’den 2. Açılım’ı istiyor. AKP PKK’yle yeniden müzakere süreci başlatıyor, Ankara Bağdat’ı devre dışı bırakarak Erbil’le anlaşıyor, Erbil “sonbaharda bağımsızlık” işareti veriyor. PKK lideri Murat Karayılan, “Kuzey Irak’la birleşiriz” diyor.

Yani Erdoğan, Öcalan ve Barzani Kürdistan ittifakında buluşuyor! Yani Türkiye’nin başbakanı bölgedeki bölme görevlileriyle birlikte hareket ediyor!

Oysa Türkiye’nin Başbakanı, ABD’nin Öcalan ve Barzani piyonlarına karşı, Maliki, Esad ve Ahmedinejad’la birlikte hareket etmeliydi. Çünkü Irak, Suriye, Türkiye ve İran’ın toprak bütünlüğünün ve siyasal birliğinin garantisi dört ülkenin ittifakıdır.

ORTADOĞU’DA AMERİKAN VARLIĞI ÇÖKTÜ

Ankara’nın, Tahran-Bağdat-Şam’la ittifak yerine Erbil-Kamışlı-Diyarbakır ekseni kurması, Washington’un 50 yıllık planıdır.

Peki, ABD’nin bu planı gerçekleştirecek gücü kaldı mı? Bölgedeki tüm kuvvetler için sorulması gereken soru budur ve her kuvvet bu sorunun yanıtına göre konumlanmalıdır.

Yanıtı bu kez Zbigniew Brzezinski’den verelim. Amerikan devlet aygıtının politika yapıcılarından Brzezinski, Mısır’ın El Ahram gazetesine “Amerikan nüfuzunun çöktüğüne şüphe yoktur ancak kimse Ortadoğu’da Amerikan varlığının çöküşüne sevinmesin” diyor…

Biz Türk, Kürt, Arap ve Fars halkları adına seviniyoruz ve Amerikan varlığının ardından, taşeronlarının da birer birer çökeceğini biliyoruz.

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
8 Temmuz 2012

, , , , , , , , , ,

Yorum bırakın

BARZANİ Mİ, MALİKİ Mİ?

Sonunda bu da oldu. Basra Konsolosluğumuz önünde toplanan Iraklılar Türkiye’yi daha doğrusu Erdoğan yönetimini protesto ettiler; bayrağımız bile yakıldı! Eylemde dağıtılan el ilanlarında, Erdoğan’ın kanatları altındaki Haşimi’nin 15 gün içinde Irak’a teslim edilmesi istendi.

Bağdat’ın bu protestoya açık destek verdiği sır değil. Zira Radio Free’ye konuşan bir Irak Dışişleri Bakanlığı yetkilisi Basra ve Musul konsoloslarımızın “Irak hükümetine karşı olduğu bilinen gruplarla ilişki içinde olduklarını” söyledi.

Suriye’nin de aynı saatlerde Türk TIR’larına sınırı tek taraflı kapatması anlamlıydı. (Geçen aylarda da Azerbaycan, teknik arıza gerekçesiyle Türkiye’ye gaz akışını kesmişti.)

KATAR KURTULDU, TÜRKİYE KURTULAMADI!

AKP’nin Haşimi sevdası, daha doğrusu görevi, Ankara – Bağdat ilişkilerini gittikçe kopma noktasına zorluyor. Irak Kürt Özerk Bölgesi Başbakanı Neçirvan Barzani’nin geçen hafta Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile ayrı ayrı görüşmesi, Haşimi konusu nedeniyle de önemliydi.

Dışişleri Bakanlığı’nın Haşimi’den kurtulmak istediği, bu nedenle de Kuzey Irak, Katar rotasını izleyerek Türkiye’ye sığınan Haşimi’nin yeniden Kuzey Irak’a iade edilmesinin gündemde olduğu bilgisi kulislerdeydi…

Hem Kuzey Irak hem de Katar yönetiminin Haşimi’yi Türkiye’nin kucağına bırakması, elbette kendi başarılarından ziyade, AKP’nin başarısızlığıydı.

ANKARA’NIN DOĞAL MÜTTEFİKİ

Türkiye artık bir yol ayrımında… AKP’nin Barzani – Haşimi – Allavi ittifakı kurarak Maliki’ye bayrak açması, Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırmanın ötesinde, düşman kategorisine sokmaya başladı!

Türkiye, Irak Başbakanı Nuri El Maliki’nin Mesud Barzani’yi hedef alan sözlerinden doğru sonuçlar çıkarmalıdır. Anımsayalım:

“Sanki Kürdistan Irak’a değil, Irak Kürdistan’a bağlı” diyerek Barzani’yi yerden yere vuran Maliki, “Kuzey Irak’taki Kürt bölgesini koruyan peşmergeler için ayrılan bütçenin bölgeye ayrılan yüzde 17’lik dilimin içinde olduğunu, bunlar için ayrı para istenmesinin anayasaya aykırı olduğunu” belirtti. (Neçirvan Barzani ziyaretinde kararlaştırılan ‘Kuzey Irak’tan Türkiye’ye yeni boru hattı anlaşması’ da aslında hukuk dışıdır!)

Maliki Türkiye’yi yakından ilgilendiren Kerkük konusunda da Barzani’yi sert şekilde uyardı ve “Kerkük’ün Irak’ın bir parçası olduğunu” ve “hiç kimsenin ‘Kerkük; Kürtler’in, Araplar’ın veya Türkmenlerindir’ diyemeyeceğini” vurguladı.

Barzani’yi açık bir şekilde hedef alan Irak Başbakanı Maliki, üstüne üstlük, “Kuzey Irak bölgesinin terör olaylarına karışan kişilerin yuvası haline geldiğini” belirtti.

Bağdat, Maliki’nin geçen haftaki bu sözlerinden önce, Erbil’den elindeki tank ve uçakları da istemişti!

Kuşkusuz bu sözlerin toplamı, aslında tam da Türkiye’nin gerçek çıkarlarıyla örtüşüyor. Çünkü PKK Kuzey Irak’tan Türkiye’ye saldırıyor. Çünkü PKK Barzanistan’da konuşlu. Çünkü Kerkük’ü Barzani işgal etti. Çünkü Kerkük’ü Barzanistan topraklarına katmak istiyorlar.

Yani özetle Kuzey Irak bölgesinin Bağdat merkezi otoritesinden uzaklaşması, hatta kopması en başta Türkiye’yi tehdit etmektedir.

SIFIR KOMŞU

Bu kalın gerçeğe rağmen Türkiye’nin Barzani’yle dost, Maliki’yle düşman olması ancak AKP’nin rolüyle mümkündür ve Washington’la ilişkisi üzerinden açıklanabilir.

Bu öyle bir ilişki ki; Türkiye’yi hem Rusya – İran – Irak – Suriye cephesine düşman yapıyor ama bir yandan da karşısında ABD – İsrail – Yunanistan – Rum Kesimi cephesini buluyor.

BOP Eşbaşkanlığı, “komşularla sıfır sorun” değil, Türkiye’ye “sıfır komşu” sağlamıştır!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
22 Mayıs 2012

, , , , , ,

Yorum bırakın

BOP DİPLOMASİSİ

Başbakan Erdoğan’ın Irak ve Suriye karşıtı sözlerini, devletlerarası ilişkilere getirdiği seviye bakımından incelemeyi gerekli görüyoruz:

KERKÜK NEDEN İKRAM EDİLDİ

Başbakan Erdoğan diyor ki, “Irak başbakanının davranışları sayın Barzani’yi rahatsız ediyor.” Ancak Barzani’nin himayesine soyunmuş birisinin edebileceği türden bu sözlere, en son kabile savaşlarında rastlanmıştı.

Yeri gekmişken “Kerkük neden Barzani’ye ikram edildi?” sorusuna da yanıt verelim: Barzanistan’ın himayesini kamuoyuna yutturmak için. Kerkük uzun yıllardır ABD’nin havucu olarak sunuluyordu.

ADI OLMAYAN TANIKLAR

Erdoğan benzer sözleri Katar dönüşünde de söyledi: “Şu anda benim görüştüğüm Şii liderlerin birçoğu Maliki’den çok rahatsız. Oradaki en önemli Şii liderlerden biri, şimdi adını vermeyeceğim, geçtiğimiz hafta bir açıklama yaparak ‘Maliki Saddam’dan daha diktatör’ dedi. Onlar da bu işten yaka silkmeye başladılar. Çünkü adalet yok. Adaletin olmadığı yerde bu tip sıkıntılar baş gösterecektir.”

“Bizde adalet var mı ki?” diye sorduğunuzu biliyorum. İşin o boyutu bir yana,  Erdoğan’ın diğer sözleri, devletlerarası-uluslararası ilişkiye en kötü örnek diye mutlaka okutulmalı ilgili üniversite bölümlerinde…

ABD ASKERLERİNİN SAĞLIĞINA KİM DUACIYDI?

Erdoğan “Türkiye iç işlerimize müdahale ediyor” diyen Maliki’ye şöyle sesleniyor: “Biz yabancı değiliz. Sınır komşusuyuz. 10 bin km’den başkaları gelip müdahale ediyor. Gidip hesap veriyorsun. İran çağırınca gidiyorsun. Ama Türkiye’ye gelince bu lafları söylüyorsun.”

Bu 10 bin km lafını bu kadar rahat söyleyebilen birinin eski sözlerini unuttuğunu varsayıyoruz. Anımsatalım: Başbakan Erdoğan, 10 bin km öteden gelip Irak’ta Müslüman katleden ABD askerlerinin sağlığına duacı olduğunu ilan etmişti yedi cihana…

MALİKİ, ÇIK ARADAN

Erdoğan devam ediyor: “Malikine derse desin. Iraklı kardeşlerimizle aramıza giremezsin. Irak halkının fikri bu değil.”

Irak başbakanının, Iraklılarla Türkiye başbakanı arasına girdiğini iddia edebilmenin analizi beni aşıyor! Geçiyorum.

Iraklıların kafalarının içindekini bilen Erdoğan, sözlerinin devamında Maliki’nin iç dünyasına da süzülüyor: “Maliki mezhepsel çatışmadan bahsediyor, bizim öyle bir derdimiz yok. Ama onun belli ki var. Kendi iç dünyasında mezhep problemi var.”

ABD’Yİ SAVUNMANIN BÖYLESİ…

Başbakan Erdoğan Suriye konusuna da değiniyor ve öncelikle hükümetinin “ABD taşeronu” olduğu gerçeğini savuşturmaya çalışıyor: “ABD istedi, Türkiye işin içine girdi yaklaşımı da doğru değil. Türk milletine karşı saygısızlıktır.”

Sanırsın ABD değil, Türk milleti istiyor AKP’nin Suriye’ye saldırmasını! ABD’yi Amerikalılardan daha cansiperane savunuyor…

ERDOĞAN’IN TERSİNDEN DOĞRUSU

Erdoğan’ın şu sözlerini ise TSK tersinden anlamalı: “Suriye ile ilişkiler iyi iken PKK konusunda olumlu yaklaşım içindeydi. Yakaladığı militanları bize teslim ediyordu. Şimdi ise örgütü kullanmaya başladı.”

Hayır, Başbakan Erdoğan’ın militan kelimesini kullanmasına takılmayacağız; kurduğu basit denklemin ne kadar öğretici olduğuna dikkat çekeceğiz ve diyeceğiz ki: “o zaman Suriye ile ilişkinizi bozmayın!”

NE ÇALIŞMASI?

Erdoğan’ın şu itirafını ise bakalım Türk milleti kaç yılda aklayabilecek: “Libya’ya benzer bir durum istemiyoruz. Özellikle Hür Suriye Ordusu’un çalışmalarıyla durum çok farklı şekilde gelişebilir.”

Başbakan Erdoğan’ın çalışma dediği, ev sahipliği yaptığımız Suriyeli teröristlerin sınırımızı geçip Suriye güvenlik güçlerine saldırması…

KÜÇÜK AMERİKA SEVİYESİ

Girişte bu sözleri devletlerarası ilişkilere getirdiği seviye bakımından inceleyeceğimizi söylemiştik. Bitirirken şu saptamayı yapalım: Bu seviye ancak BOP eşbaşkanlığınca tutturulabilirdi!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Nisan 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

BÖLGEDE MEZHEPÇİLİĞİ KİM YAPIYOR?

Ülkesinde hakkında tutuklanma kararı bulunan ancak AKP hükümeti tarafından İstanbul’da misafir edilen Tarık El Haşimi, Başbakan Erdoğan‘la yaptığı “sır görüşme”den sonra Tahran – Bağdat – Şam karşıtı demeçler vermeye başladı.

 

AKP hükümetinin İstanbul-Başakşehir’de konut tahsis ettiği ve güvenliğini sağladığı Haşimi, öncelikle Hürriyet ve Milliyet’e yönlendirildi. Her iki gazeteye de AKP’nin Ortadoğu planlarına uygun röportajlar veren Haşimi, Esad‘dan sonra Maliki‘yi de “diktatör” ilan etti.

HAŞİMİ: İRAN MEZHEP SAVAŞI KÖRÜKLÜYOR

Maliki‘nin açıklamalarında dikkatimizi çeken konulardan biri, onun ErdoğanDavutoğlu ikilisinin Sünni blok planlarına uygun olarak İran’ı mezhepçilik yapmakla suçlamasıydı.

Kaçak Haşimi şöyle diyor: “Maalesef İran, mezhep savaşını körüklüyor. Daha önceleri kimse kimsenin meshebini sormazdı. Şimdi herhangi bir bakanlığa iş başvurusunda bulunduğunuzda daha resepsiyondayken bile ‘ne mezhepsin?’ diye oruyorlar. İnanılmaz bir ayrımcılık var. Bir mezhebe karşı ayrımcılık ve marjinalleştirme. İran’ın bu bölgesel politikasının karşısında durmak lazım.”

Kuşkusuz bu sözlerin yalan olduğuna en vakıf insan, bu sözlerin sahibidir. Çünkü Haşimi, Irak’ın Cumhurbaşkanı yardımcısıydı.

ABD BÖLDÜ, MALİKİ BİRLEŞTİRİYOR

Haşimi‘nin neden bu yalana başvurduğuna geleceğiz, ancak öncelikle gerçeği saptayalım.

Doğrudur, bugün Irak’ta insanlara mezhepleri soruluyor; Iraklıların dinsel ve etnik aidiyetleri sorgulanıyor… Ancak bunun sorumlusu İran değil, ABD’dir!

Irak’ı 1991’deki ilk saldırısında Araplar ve Kürtler diye ikiye bölen, Arapları da 2003’teki saldırısında Şii ve Sünni diye ikiye bölen ABD’dir. Bu süreçte ABD başkanlarından başlayarak, ABD’nin Irak’taki valilerine kadar pek kişi, Irak’ın güneyde Şii Araplar, ortada Sünni Araplar ve kuzeyde Kürtler arasında pay edildiğini açıkça dile getirmiştir. Basra merkezli Şii Irak, Bağdat merkezli Sünni Irak ve Erbil merkezli Kürdistan haritaları, ABD’nin resmi kurumlarının internet sitelerinde yer almaktadır.

Haşimi‘nin Erdoğan – Davutoğlu ikilisiyle birlikte hedef aldığı Maliki ise tersine ABD’nin üçe böldüğü Irak’ı yeniden birleştirmeye çalışmaktadır! İran’ın güdümünde denilen Maliki‘ye düşmanlıkları bundandır!

TÜRKİYE’DE DE AYRIMCILIĞIN ADRESİ ABD’DİR!

Benzer durum Türkiye içinde de geçerli değil mi? Bugün herkesin birbirinin etnik aidiyetini merak eder hale gelmesi, neyle başlamıştır? AKP’nin, daha doğrusu ABD’nin “Kürt Açılımı” ile!

Yeni Anayasa’larından neden Türk kelimesini çıkarmaya çalışmaktadırlar? Neden Başbakan Erdoğan, her fırsatta muhataplarını “Alevililik” üzerinden vurmaya çalışmaktadır? Neden bu ülkenin başbakanı her fırsatta Alevi – Sünni vurgusu yapmaktadır? Bunu kendisinden İran mı istemektedir? Elbette hayır!

Türkiye’nin de Türk – Kürt şeklinde etnik temelde ve Alevi – Sünni şeklinde dinsel temelde ayrıştırılması, bir ABD projesidir!

SÜNİ – Şİİ DEĞİL, AMERİKANCI – BÖLGECİ SAFLAŞMASI

Gelelim Haşimi‘nin neden bu yalana başvurduğuna…

Burada da başvuracağımız kaynak, ABD’nin BOP eşbaşkanlığıdır. Suriye’de fol yok, yumurta yokken Erdoğan‘ın “Alevi – Sünni çatışmasından endişe ettiğini” açıklaması, bir işarettir!

Bölgede oluşan Tahran – Bağdat – Şam eksenine karşı ABD adına mücadele etmenin yolu, karşısına bir başka eksen koyabilmekten geçer. O eksenin “Sünni eksen” olması, ABD ve taşeronlarına göre cepheyi büyütecektir. Düşman eksenin Şii ekseni olduğunu iddia ederek, Sünni ekseni büyüteceklerini hesaplamaktadırlar. Erdoğan‘ın Suudi Kralı ve Katar Şeyhi ile birlikte Suriye’ye demokrasi götürmeye soyunması bu görev nedeniyledir. Sünni bir eksen kurarak, Mısır’ı, Ürdün’ü saflarına katmayı, İran’ı yalnızlaştırmayı hesap etmektedirler. Daha doğrusu ABD bu hesabı yapmaktadır.

BÖLÜCÜLER, BİRLEŞTİRENLERE KARŞI

Maliki‘nin kabinesi Şii’lerden ibaret değildir; Esad yönetimi de iddia edildiği gibi tamamen Nusayri değildir, tersine Sünni çoğunlukludur!

Dolayısıyla bölgede mezhepçilik yapan İran değil, ABD’dir; Ahmedinejad ya da Esad değil, Tayyip Erdoğan’dır; Maliki değil Haşimi ve Barzani’dir!

Ahmedinejad – Maliki – Esad bir cephede, Erdoğan – Haşimi – Barzani ise diğer cephededir!

Erdoğan, tüm güney komşularının bölücüleriyle ittifak halindedir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
17 Nisan 2012

, , , , , ,

Yorum bırakın

SINIR İHLALİ, AKP KOMPLOSU MU?

Tayyip Erdoğan’ın “Esad sınırımızı ihlal etti, gereken yapılacak” diyerek Türkiye’yi savaş pozisyonuna geçirdiği olaydan pis kokular yükselmeye başladı.

Sınır ihlali ya da Kilis olayı, kamuoyuna şöyle duyurulmuştu: “Suriye askerleri, ülkeden kaçan muhaliflere ateş açtı. Kilis sınırında ve Kilis içerisindeki Suriye mülteci kamplarında 3 kişi öldü. Biri tercüman biri de polis iki Türk de yaralandı.” (10 Nisan 2012 tarihli gazeteler)

Bu olaydan sonra ABD Esad’ı uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlamış, Erdoğan da NATO’yu göreve çağırmıştı!

MUALLİM: SALDIRI, AKP TEZGÂHI

BM’ye bir mektup yazan Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ise olaya ilgili AKP’yi işaret etti. Muallim Türkiye’yi “Suriye’deki durumu karışık göstermek için Kilis saldırısını tezgâhlamakla” suçladı!

Muallim, BM Genel Sekreteri Ban Ki Mun’a mektubunda “Türkiye’nin Suriye içindeki eylemleri de kışkırtarak Suriyeli sivilleri Türkiye’ye kaçmaya zorladığını” savundu.

Kuşkusuz daha Suriye’de olaylar başlamadan, AKP’nin “1 milyon sığınmacı gelecek” diye açıklamalar yapması ve hazırlığa soyunması, Muallim’in iddiasını güçlendiriyor.

Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Rusya’da yaptığı görüşmelerde de AKP’yi suçlamış ve “Türkiye teröristlere silah verirken nasıl barış yapalım?” demişti. AKP’nin Suriye muhalefetine silah verdiği daha önce Mısır’da da gündeme gelmişti.

“KAPIYI ELE GEÇİRME” KIŞKIRTMASI

Aslında Kilis olayının AKP’nin duyurduğundan farklı yaşandığına dair başka kanıtlar da var. Örneğin NTV, “sınır ihlal edildi” diyerek savaşa soyunulan olayın, aslında muhaliflerin sınır kapısını ele geçirme girişimi sırasında yaşandığını ortaya çıkardı.

NTV’nin Kilis Valiliği’nden aldığı bilgiye göre Öncüpınar Sınır Kapısı’nın Suriye tarafına, yani Selem’e gece yarısı saat 03.00’te muhalifler saldırı düzenlemiş ve çatışma öğlen 12.00’ye kadar sürmüştü.

İki Türk’ün yaralanması da, bu 9 saatlik çatışma sırasında sınırı geçen kurşunların isabetiyle yaşanmıştı. AKP’nin daha olaylar başlamadan hazırladığı konteyner kentlerin sınırdan sadece 150 metre içeride olduğunu da özelikle vurgulayalım!

TÜRK GAZETECİLER NEDEN UNUTULDU?

Kilis olayı, akıllara, sınıra yakın Suriye kenti Cisreşugur’da geçen yıl yaşanan ve olayların büyümesine neden olan 200 güvenlik görevlisinin ölümünü getiriyor…

Ancak Suriye’de kayıp 2 Türk gazeteciyle ilgili gündeme gelen yeni iddia ise AKP – muhalifler ilişkisine daha da derinlemesine bakılmasını gerektiriyor.

Aydınlık dün “İki Türk gazetecinin muhaliflerin elinde olduğu ve İdlib’te tutulduğu” iddiasını sayfalarına taşımıştı. Aydınlık’a bilgi veren kaynakların, AKP’nin iki Türk gazeteciyle ilgili ciddi bir girişimde bulunmamasına dikkat çekmeleri, kuşkusuz çok anlamlı.

AKP – REJİM DÜŞMANLARI İTTİFAKI

Suriye meselesinin Batı’nın “İran – Irak – Suriye eksenine” karşı mücadelesinin bir ön cephesi olduğu ortada…

Erdoğan’ın Irak Başbakanı Maliki’ye suikast planlamakla suçlanan Haşimi’yle İstanbul’da “sır görüşme” yapması, Haşimi’nin aranmaktan kurtulabilmesi için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına alındığı iddiası, Davutoğlu’nun Maliki’yi düşürmek için Allavi – Barzani ittifakı kurmaya çalışması ve El Hekim’e kanca atması,  bütünün Irak parçalarını oluşturuyor.

İsrail’in İran’a saldırmak istediği iddiası, AKP’nin İsrail’e kalkan olacak radara Kürecik’te ev sahipliği yapması, Dışişleri’nin “iki İran” politikası ve Erdoğan’ın Batı adına İran’ı masada tutma çalışmaları da, bütünün İran parçalarını oluşturuyor.

AKP’nin hem Suriye’de, hem de Irak’ta muhalifler üzerinden yürüttüğü mücadele, gittikçe bir Türk – Arap karşıtlığına, İran politikaları da gittikçe Türk – Bölge karşıtlığına dönüşüyor!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
16 Nisan 2012

, , , , , ,

Yorum bırakın

SINIRI ASIL KİM İHLAL EDİYOR?

Başbakan Erdoğan, “sınır ihlali var, gereken yapılacak” diyerek açıkça Suriye’yi tehdit ediyor. Peki, neymiş sınır ihlali? Şam yönetiminin, Batı merkezli kalkışmayı bastırmak için yaptığı önceki günkü operasyonda, birkaç merminin sınırımızı geçerek polisimizi yaralaması…

Elbette hiçbir ciddi devlet, komşu bir ülkeden gelen mermilerle polisinin yaralanmasına sessiz kalmaz! Ancak, ABD’nin 11 askerinin başına çuval geçirmesi karşısında bile kamuoyunun tepkisini “ne notası, müzik notası mı” diye geçiştiren bir hükümetin “sınır ihlalini” savaşa dönüştürme hamlesi, “yerel” olamaz!

Irak’ın kuzeyinden kalkıp gelen PKK’lilerin askerimizi, polisimizi öldürmesi karşısında sınır ötesi operasyon izni bile alamayan(!) AKP hükümetinin, Suriye’deki rejimimin halkına kötü davrandığını iddia ederek savaşa soyunması, ancak “dış görev” kavramıyla açıklanabilir!

Şam yönetimine karşı ayaklananlara ev sahipliği yapan, onları Esad karşısında organize eden ve kimi ciddi iddialara göre muhalifleri silahlandıran ve operasyon için sınırından geçiş yaptıran bir hükümetin “sınırımız ihlal edildi” demesi, ancak Batı taşeronluğuyla açıklanabilir!

“Sınır ihlali yapıldı, gereken yapılacak” diyenler, önce İsrail’in sınırımızın dibinde ABD ve Yunanistan’la birlikte yaptığı ve Türkiye’nin düşman ilan edildiği ortak askeri tatbikata dur desinler!

MİSAFİRİN MALİYETİ OLUR MU?

Suriye’ye saldırma bahanesi arayan BOP eşbaşkanlığının attığı demokrasi ve insan hakları nutuklarının ne kadar ciddiyetsiz olduğu, içerideki uygulamalarından da görülüyor.

Ancak daha vahimi, Erdoğan’ın sözde misafir ettiği Suriyelilerin maliyeti üzerinden siyaset yapmasıdır! Erdoğan, üstelik Çin’de yabancı basın mensuplarının da önünde aynen şöyle diyor: “Şu anda 25 bin insan benim ülkeme sığındı. Bunların bize şu andaki maliyeti 150 milyon doları buldu.

YA KAMPTAKİ ÇOCUKLARIN BABALARI?

Erdoğan, Türkiye’ye sığınan ve 150 milyon dolarlık maliyet yaratan 25 bin Suriyeliyi terörist olarak nitelendirenlere de şöyle sesleniyor: “Bu insanları gidip gördüğünüz zaman bunun saf, samimi Suriye halkı olduğunu görüyorsunuz zaten. Çocuk, kadın bunlar. Hâlâ orada oyuncakları ile oynayanlar var. Bunlardan terörist olur mu?”

Elbette kamptaki kadından ve oyuncağıyla oynayan çocuktan terörist olmaz. Peki ya o kadının kocası, ya o çocuğun babası?

Kimse kendini kandırmasın! Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin kocaları, babaları Batı adına Suriye rejimine karşı ayaklanan teröristlerdir!

KAMP YANDAŞLARA AÇIK

Bu arada Başbakan’ın “gidip görün bu insanları” demesi de kocaman bir aldatmacadır. O kampa sadece akredite gazetecilerin girebildiğini en iyi Aydınlık muhabirleri bilir!

Peki, o insanları acaba Başbakan Erdoğan’ın kendisi bizzat gidip gördü mü? Yanıtı kendisinden dinleyin: “Benim ertelenmiş bir ziyaretimdi, bunu da yerinde yapacağız.”

MİLLET, VEKİLLERİNE SINIRI BİLDİRMELİ

“Sınır ihlali var, gereken yapılacaktır” diyen Erdoğan, artık sınırı geçmiştir! Üç seçim kazanması, yüzde 49 oy alması ona bölgeyi kan gölüne çevirme yetkisi vermez! Avrupa’yı kana boğan Hitler de, Alman halkının kendisine verdiği oyu meşruiyet belgesi varsaymıştı!

Alman halkının 60 yıldır silemediği bu büyük utancın benzerini Türk milleti yaşamak istemiyorsa, artık vekillerine sınırlarını bildirmelidir!

Türk milleti, 327 AKP milletvekilini, Washington adına komşularına savaş açsın diye seçmedi!

KOMŞUSU BÖLÜNENİN, KENDİSİ DE BÖLÜNÜR!

Suriye rejimine karşı ayaklananlara lojistik destek vermek, Irak’ın tutuklama kararı aldığı kaçak Haşimi’ye ev sahipliği yapmak, Irak başbakanı Maliki’yi “tanımayacağını” söyleyen Barzani’yle entegrasyon ittifakı kurmak, sırf ABD istedi diye komşusu İran’a ambargo uygulamak, Türkiye’yi yönetenlerin görevi değildir!

AKP hükümetinin Suriye, Irak, İran görev ve hedefini müzakere ortağı Selahattin Demirtaş açıklamaktadır: “Iğdır’dan Hatay’a Türkiye’nin güney sınırları resmen Kürdistan olacak.

Komşularını bölmek, Türkiye’yi yönetenlerin görevi değildir!

Ve Türkiye bu görevlilerin yangınına geç olmadan artık “dur” demelidir!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
11 Nisan 2012

, , , , ,

Yorum bırakın

ERDOĞAN’IN İNCİLERİ

40 kez “Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eşbaşkanıyım” dedikten sonra, kendisini BOP eşbaşkanı diye niteleyenleri “yalancı” diye suçlayan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir “pes artık” dedirten inciye imza attı.

IRAK’A GİRMEME KONUSU

Önceki gün grupta konuşan Erdoğan’ın Türk milletinin zekâsıyla alay eden sözleri şöyleydi: “ABD Irak’a girdiğinde bizim de girmemiz istendi ama biz Irak halkı istemiyor diye girmedik.

1 Mart tezkeresinin geçmesi için yoğun mücadele eden, tezkere geçmeyince uğradığı hayal kırıklığını açıkça ifade eden, Gül’den devraldığı başbakanlık görevinde ilk icraat olarak üsleri ABD’ye açan, ABD askerlerinin havadan Irak’a geçmesine Bakanlar Kurulu izni sağlayan, Irak’ı işgal eden ABD askerlerinin sağlığına duacı olduğunu söyleyen Recep Tayyip Erdoğan değil de, bir başkası sanki…

Tezkere oylaması öncesi seslendiği AKP milletvekillerine, “evet” derlerse kendisine oy vermiş olacaklarını, “hayır” derlerse “Doğu Perinçek’e oy vermiş olacaklarını” söyleyen Erdoğan değil de, bir başkası sanki…

MEZHEPÇİLİK KONUSU

Başbakan Erdoğan’ın son grup konuşması, birden çok inciyle doluydu. Devam edelim: “Sayın Maliki Irak’ta mezhep çatışması başlatırsa biz buna sessiz kalmayız.

Maliki’nin Irak’ın birliğini sağlamaya çalıştığını bu köşeden birkaç kez, olgularıyla ortaya koymuştuk. AKP’nin Sünni mezhepçiliği üzerinden Irak’a nüfuz etmeye çalıştığını, Kuzey Irak’ı himaye ajandasının yürürlükte olduğunu belirtmiştik. İç politikada rakiplerini “Alevi” diyerek sindirmeye çalışan Erdoğan’ın mezhepçi sicili, Suriye’de de ortaya çıkmış ve Başbakan, ortada en ufak bir emare yokken, bu ülkede “Alevi – Sünni çatışmasından endişe duyduğunu” söylemişti. Bu açıklama, Suriye’de endişe olarak değil de, AKP’nin temennisi olarak algılanmıştı.

‘SARKOZY ASLEN OSMANLI’

Erdoğan’ın Fransa Senatosu’nun kararıyla ilgili sözleri ise evlere şenlikti: “Sarkozy’nin dedesi Selanik’te doğmuştur yani soyu Osmanlı’ya dayanır. Ne kadar Türkiye düşmanlığı yaparsa yapsın Sarkozy, geçmişi İspanya’dan kaçıp Osmanlı’ya sığınan Musevilere dayanıyor. Sarkozy ne yaparsa yapsın Osmanlı hoşgörüsünden bize ödün verdiremeyecektir.”

Erdoğan’ın yorumlamakta zorlandığımız bu sözlerini bir kenara bırakıyor ve onun Fransa’ya nasıl tepki gösterdiğine geçiyoruz: “ Önlemlerimizi etap etap açıklayacağız. Şuan sabrediyoruz.

Fransa Temsilciler Meclisi bir ay önce bu kararı aldığında da Erdoğan, “önlemleri etap etap açıklayacaktı.” Erdoğan’ın tek “önlemi” büyük sözlerle Paris Büyükelçimizi geri çekmesi ancak kısa bir süre sonra da yeniden Paris’e göndermesi oldu.

Fransa Senatosu, alınmayan önlemler neticesinde bir ay sonra aynı kararı aldı ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, hâlâ “etap etap önlem açıklayacağını” söylüyor, şimdilik “sabrettiğini” belirtiyor. Kendi kalemize gol attığımız nasıl da ortada!

AKP ULUDERE’NİN İZİNDEYMİŞ!

Grupta Uludere konusuna da değinen Başbakan Erdoğan, bakın neler söyledi: “Aradan geçen bir ay içinde Uludere’ye samimiyetsizlikle yaklaşanlar meseleyi unutup kenara çekilirken, biz meseleyi takip ediyoruz. Biz Uludere’de yaşananların aydınlatılması için imkânlarımızı seferber ediyoruz.

İstihbaratın kaynağını açıklamak bu kadar zor mu? Hangi imkânlar seferber edildiği halde bu kadar basit bir bilgiye ulaşılamıyor?

Tüm bu incileri tek bir grup toplantısına sığdırabilme becerisinin kaynağı, “çaresizlik” olmalı!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
26 Ocak 2011

, , , , , ,

Yorum bırakın

ABD İKİ AY BİLE BEKLEYEMEDİ

Washington, eski ABD Başkanı George Bush döneminde imzalanan anlaşma gereği 2011 sonunda tüm askerlerini Irak’tan çekecekti. Barack Obama da bu anlaşmaya uymuş ve anlaşma takviminde yer aldığı gibi, ABD askerlerini aşama aşama geri çekmişti.

ÖNCE 30 BİN ASKER İÇİN BASTIRDI

Irak’ta en son 47 bin ABD askeri kalmıştı. Washington ile Bağdat arasında son üç aydır bu askerlerin en azından 30 bininin
ülkede kalması üzerine sert bir mücadele sürüyordu.

Irak Başbakanı Nuri El Maliki Pentagon’un baskısına direniyor ve ülkenin en güçlü şahıslarından Mukteda El Sadr’ın desteğini arkasında buluyordu. Anımsanacağı gibi Sadr, 2012’den itibaren ülkede kalacak tüm ABD askerlerini öldüreceklerini ilan etmişti.

30 bin askerin varlığını sürdürme talebini kabul ettiremeyen Washington, geçen ay bunu 15 bine çekti. Hatta Irak devleti içinden, bu yönde talep olduğuna dair açıklama çıkartmayı da başardı. Ancak Washington Maliki’yi yine aşamadı.

Son seçimlerde ABD’nin desteklediği İyad Allavi yerine dokuz aylık bir mücadele sonucunda Başbakan olan Nuri El Maliki’nin, ABD’yle bu mücadele sürerken, Tahran’la önemli ikili anlaşmalar imzaladığını anımsatalım.

ABD BEŞ BİNE RAZI OLMUŞTU

Washington son olarak, Irak ordusunu eğitmek üzere ülkede beş bin asker bulundurmayı teklif etti. Irak Başbakanı Maliki, eğitim için bile olsa ABD askeri istemediklerini açıkladı. Daha önemlisi, Sadr yine çıktı ve “sol elim Amerikancı olsa, onu bile keserim”
diyerek kararlılık ilan etti.

Ve nihayet ABD pes etti, Irak’taki askerlerini geri çekme süresini sonuna kadar kullanma kararından vazgeçti. ABD Aralık sonunu beklemeden, yani daha iki ay varken, tüm askerlerini geri çekeceğini bildirdi.

IRAK’TA 160 ABD ASKERİ KALACAK

Associated Press Ajansı Obama yönetimindeki üst düzey yetkililere dayandırarak yayınladığı haberde, ABD büyükelçiliğini korumakla görevli 160 asker dışında bütün askerlerini geri çekeceğini duyurdu.

Associated Press Ajansı, Pentagon’un, İran etkisini engellemek ve yerel güvenlik güçlerini eğitmek için 5 bin askerini Irak’ta tutmayı düşündüğünü ancak bunun gerçekleşmediğini belirtiyor. Ajans’a konuşan ABD’li yetkililer, gelecekte, istenmesi halinde eğitim görevi için ABD askerlerinin Irak’a gönderilebileceğini söylüyorlar.

BİR DÖNEM KAPANDI

ABD’nin geri çekilmesiyle, hem bölgede hem de dünyada bir dönem kapanmış oluyor. 20 Mart 2003’te Irak’a saldıran ABD’nin Ekim 2011’de tamamen geri çekilmesiyle, bölgede, şu sonuçlar ortaya çıkmış oluyor. Daha doğrusu çoktandır ortaya çıkan sonuçlar, kesinlik kazanıyor:

1.) ABD Irak’ta yenildi.

2.) ABD, Irak’tan hemen sonra işgal edeceğini ilan ettiği Suriye’ye saldıramadı.

3.) ABD, Suriye’den sonra saldıracağını ilan ettiği İran’a diş geçiremedi. Dahası bölgede inisiyatif kazanan İran’a yenildi!

4.) ABD, 1. Körfez savaşından sonra Irak’ın kuzeyinde fiilen kurduğu kukla devletini resmileştiremedi.

5.) ABD bölgedeki egemenliğini dayandırdığı dört kuvvetten biri olan Mısır’ı büyük ölçüde kaybetti.

6.) ABD, Büyük Ortadoğu Projesi’ni gerçekleştiremedi.

7.) ABD, Çin ve Rusya’nın etkisini kıramadı, tersine iki ülke daha da inisiyatif kazandı.

Bu yedi sonuç, aynı zamanda “tarihin sonu” ve “Amerikan yüzyılının başı” diye sunulan sürecin de başlamadan bittiğini gösteriyor.

Kısacası Amerikan Yüzyılı topu topu sekiz yıl sürdü!

Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
18 Ekim 2011

, , , , ,

Yorum bırakın

%d blogcu bunu beğendi: