Posts Tagged HAziran Ayaklanması
ERDOĞAN’IN AYAKTA KALMA TAKTİKLERİ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 27/06/2013
Bugün 27 Mayıs’ta başlayan ve iktidarı sarsan halk hareketinin birinci ayı doluyor. Bu bir ayı pek çok yönüyle değerlendirdik. İkinci aya girerken, bir de Erdoğan’ın penceresinden bakalım:
GENÇLERİ BÖLEMEDİ
Erdoğan’ın karşısındaki manzara şu: Türkiye’nin yarısı kendisine karşı ayaklanmış durumda. 26 Mayıs’a kadar siyasal desteklerini aldığı diğer yarısı ise bu bir ay içerisinde gün be gün çözüldü, bir bölümü karşısına geçti…
Erdoğan ve kurmayları, yıkılmamak ve ayakta kalabilmek için şu taktiklere başvurdu:
1. Erdoğan Kuzey Afrika’ya gitmeden önce, kitlenin eylemleri sürdüremeyeceğini varsayarak, rest çekti. Meseleyi polis zoruyla halledebileceğine inandı. Ama olmadı, Türkiye de, siyasal tablo da hızla aleyhine gelişti.
2. Erdoğan bu kez alandaki kitleyi, “çevreci iyi çocuklar” ve “yıkıcı kötü çocuklar” diyerek ikiye bölmeye yöneldi ancak bu da tutmadı.
3. İktidar daha sonra gençlerle, gençleri evlerinden destekleyen kitleyi ayrıştırmaya yöneldi. Gençlerin ahlaksız olduğu, çadırlarda seviştikleri propagandasına başvuruldu. İlerleyen günlerde çadırdan “kullanılmış prezervatifler çıktı” gibi en rezil yalanlara bile başvurdular. Hatta kimi seviyesiz kalemşorlar, bu yalanları “demek eşcinsel ilişki yaşamışlar” gibi en aşağılık yalanlarla süsledi. Ancak bir işe yaramadı zira gençler sevilmiş ve halk gençleri bağrına basmıştı.
ALANI BÖLEMEDİ
4. Büyükşehirlerdeki eylemler, diğer şehirlere de yayılınca Erdoğan bu kez “Apo posterleri” kozunu oynadı. Apo posterleri açıldıkça kitle alanla arasına mesafe koyacaktı! Bu hesap da tutmadı.
Öcalan’ın “Taksim’i ulusalcılara bırakmayın” şeklindeki talimatı Erdoğan’a yeni bir can simidi oldu. Bu kez tezgâhlanan bir bayrak yakma görüntüsü üzerinden alanları bölmeye yöneldi. Fakat yine başaramadı!
5. Erdoğan ardından din faktörünü devreye soktu. Güya eylemciler Camide içki içmiş, hatta kimi ahlaksız yayınlara bakılırsa Cami’de grup seks bile yapmışlardı. Başbakan usanmadan “Cami’de içki içtiler” yalanını her gün tekrarladıysa da, hem Caminin imamı, hem müezzin hem de görüntüler kendisini yalanlıyordu.
İktidar çevreleri bu süreçte sık sık “başörtüsüne saldırıldı” yalanlarını da piyasaya sürdü.
6. Erdoğan bu tür yalana dayalı propaganda yöntemleriyle halk hareketini bastıramayınca yine zora başvurdu ve Taksim’e polisi soktu. Ama gecikmişti, zira “her yer Taksim, her yer direniş” olmuştu…
Halk “duran adam” olarak yine bıkmadan, usanmadan Taksim’e akmayı sürdürüyordu. Üstelik polisin Gezi parkını şiddetle boşaltması, İstanbul’un bütün parklarının Gezi parkı olmasına yol açmıştı! Parklarda meclisler kurulmuş, halk çözüm için kendi sorunlarına el koymuştu!
TÜRKİYE’Yİ BÖLEMEDİ
7. Erdoğan bu aşamada “evinde zor tutuyorum” dediği yüzde 50’ye(!) dayanarak halk hareketine barikat kurmaya yöneldi. Ancak tüm devlet imkânlarının seferber edilmesine rağmen mitinglerde istediği desteği bulamadı. Daha da vahimi, alana doldurulan insanlarla yapılan kimi röportajlar kendisine destek yerine kösteğe dönüşüyordu. Sosyal medyayı başarıyla kullanan gençler, Erdoğan’ı kendi silahlarıyla vuruyordu.
8. Erdoğan daha sonra gözaltı, tutuklama, fişleme yöntemlerine soyundu. Ancak şu ana kadar bu taktikten de bir başarı elde edemedi.
9. Son olarak devreye ABD girdi ve Cemaat ile PKK gibi kuvvetleri de AKP’nin yanına takarak, Gezi’yi Açılım’la bastırmaya soyundu…
Buradan da bir sonuç alamayacaklarını göreceğiz!
ÇÖKEN KUVVETİN TEMSİLCİSİ DE ÇÖKER!
Özetle, Erdoğan ne yaparsa yapsın, hangi taktiklere başvurursa başvursun halk hareketinin önüne geçemiyordu. Çünkü hem ana hem de alt stratejisi yanlıştı.
Peki, nedir Erdoğan’ın alt stratejisi? Erdoğan önündeki 7 aylık süreyi yıkılmadan idare ederek sandığa kavuşmaya çalışıyor… Koalisyonunu, en dış halkalarından başlayarak çözüldüğü için de en içteki ana halkayı sıkı tutmaya çabalıyor.
Hesabı basit: Madem şu anda yüzde 50 artık yok, 1991 seçimlerinden beri var olan yaklaşık yüzde 20’lik kitleyi sıkı tutarak7 ayı geçirmek ve son bir iki ayda yine devletin olanaklarını seferber ederek, bu yüzde 20’nin üzerine bir şeyler katabilmek…
Tutar mı? Zor görünüyor…
Çünkü Erdoğan’ın asıl ana stratejisi yanlış! Yükselen Asya-Pasifik’e karşı inişe geçen Atlantik’le hareket etmek ve Atlantik adına bölgeyi dizayn etmeye soyunmak, kaçınılmaz yenilgi demektir! Göreceğiz…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
27 Haziran 2013
ABD AÇILIM’A SARILDI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 26/06/2013
Birkaç gündür süren gelişmelere bakılırsa, ABD önce “dış mihrak” komplosuna sarılan AKP’yi sertçe uyardı, ardından da Haziran Ayaklanması’nı savuşturabilmesi için harekete geçti. Peki, neler yaptı?
ABD ARTIK SAHADA
1. ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone AKP Genel Merkezi’ne gitti ve Başbakan Erdoğan’ın danışmanı Yalçın Akdoğan’la uzun bir görüşme yaptı.
Görüşmenin ayrıntılarını bilmiyoruz ama görüşme sonrasında olanlara bakarak bir fikir edinebiliyoruz…
2. Geçen hafta Haziran Ayaklanması’nın etkisiyle Öcalan’a “bölücü başı”, “terörist başı” diyen Erdoğan, dünkü grup konuşmasında bu sözleri kullanmadı. Hatta sözlerinin genel anlamına bakılırsa, “bölücü başı” yeniden “barış elçisi” olmuştu!
3. Francis Ricciardone Doğu ve Güneydoğu turuna çıktı ve şöyle dedi: “Bizim rolümüz şimdiye kadar cesaret vermek, teşvik etmekti.”
Peki ya şimdi?
Şimdi hem AKP’den TÜSİAD’a kadar tüm kuvvetlerini seferber edecekti, hem de bizzat kendisi harekete geçecekti. O nedenle de ziyaretleri bölgeyi teftiş gibiydi. Öyle ki kendisinden “KCK tutsaklarını serbest bırakılmasını” isteyen Belediye Başkanı bile oldu. Sanırsın büyükelçi değil de bu devletin bir yöneticisi!
TÜSİAD AÇILIM’A AKTİF DÂHİL
4. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin dışında 30 kişilik bir AKP heyeti de Doğu seferine çıktı. 21 Batı ilinden 30 AKP milletvekili beş gün boyunca bölgede temaslarda bulundu.
5. ABD ve AKP’nin dışında TÜSİAD da bölgeye sevk edildi. Şırnak’ın Cizre ilçesinde toplanma kararı alan TÜSİAD, AKP’nin Açılımı’na tam destek verdi.
“Doğu ve Güneydoğu Ekonomi ve Kalkınma Zirvesi: Cizre Buluşması” isimli toplantıya TÜSİAD tam kadro katıldı; Haziran Ayaklanması nedeniyle Erdoğan’ın açıkça hedef aldığı Koç ve Boyner de Cizre’deydi.
6. Öte yandan Erdoğan ile Obama telefon görüşmesi yaptı. Hükümet sözcüsü Bülent Arınç ile Beyaz Saray’ın açıklamasının toplamına bakılırsa, Obama hem Erdoğan’dan Gezi eylemlerindeki duruma dair bilgi almış, hem de Suriye ve Açılım konularını görüşmüştü.
AÇILIMIN İKİNCİ AŞAMASI
7. BDP heyeti İmralı’ya gitti ve Öcalan’ın “İkinci Aşama’ya geçtik” mesajıyla döndü.
8. Hükümet kaynaklarına göre Öcalan’ın ilan ettiği “Açılımın İkinci Aşamasının” dört ayağı vardı: A. Anadilde eğitim. B. Avrupa Birliği Yerel Yönetimler Şartındaki şerhin kalkması. C. Terörle Mücadele Yasası, Türk Ceza Kanunu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nda düzenleme yapılması. D. Eve Dönüş Yasası’nın kapsamının genişletilmesi.
GÜLEN’DEN ANADİLDE EĞİTİME DESTEK
9. ABD sadece AKP’yi, PKK’yi ve TÜSİAD’ı değil, Gülen Cemaatini de harekete geçirdi. Kuzey Irak’ta yayın yapan Rudav’a konuşan Fethullah Gülen, 2. Aşama’nın 1. Ayağına, yani “anadilde eğitime” açık destek verdi.
Zaten AKP de bu konuda harekete geçmiş ve adım adım anadilde eğitimin yolunun taşlarını döşemişti. Zaman’ın dünkü haberine göre, hükümetin önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklayacağı yeni bir düzenlemeyle artık özel okullarda Kürtçe eğitim yapılabilecekti.
10. Tüm bu gelişmelerin taçlanacağı toplantı ise bugün yapılacak. Raporunu hazırlayan Akil Adamlar Başbakan Erdoğan’la buluşacak!
AÇILIM, HALK AYAKLANMASINI BÖLER Mİ?
Peki, Açılım’da 2.Aşama’ya geçerek, AKP’den PKK’ye, TÜSİAD’dan Gülen Cemaatine kadar tüm aktörleri aynı hedefe kilitleyerek, Açılım ile alanlardaki kitleleri bölmeye çalışarak Haziran Ayaklanması bastırılabilir mi?
Kuşkusuz yanıtı halk verecek ama şimdiden şuna dikkat çekelim: Halk her şeyden önce Açılım’a, AKP’nin Öcalan’la müzakere etmesine ve Türk ile Kürt’ü adım adım ayrıştırmasına karşı! Halk Kürt, Ermeni, Kıbrıs açılımları ile Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanmasına karşı!
Yani ABD’nin Halk Ayaklanması’na karşı bulabildiği “panzehir”, Ayaklanma’nın ana nedenlerinden biri.
ABD’nin Türkiye’deki iktidarını Açılım üzerinden savunabilmesi artık mümkün değil. 60 yılda adım adım yıktığı Cumhuriyeti, Türk milleti yeniden inşa ediyor…
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
26 Haziran 2013
KADINLAR, ERDOĞAN’IN G.TÜNÜN KILI OLMAYACAK!
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 25/06/2013
Haziran Ayaklanması’nda neden kadınlar daha çok ve daha önde? Ya da neden önce “kırmızılı kadın” öne çıktı da “siyahlı adam” değil?
Hatta son iki yılın kimi önemli eylemlerine bakarak şu soruya da bir yanıt bulmalıyız: Kadınlar neden daha cesur?
Mutlaka biyolojik nedeni vardır. Örneğin kaslı bir erkeğe göre daha cesur olmaları, doğanın onlara bahşettiği doğurganlık özelliğindendir.
Peki, sosyal bir nedeni var mı?
Gelin bu sorunun yanıtı için önce bazı olguları anımsayalım ve inceleyelim:
AKP’NİN KADINA BAKIŞI
1. Muhafazakâr dünyanın önemli isimlerinden Ali Bulaç’ın işsizlik sorununa çözümü çok aydınlatıcı. Bulaç özetle, çalışan kadınların ait oldukları evlere dönmesi durumunda işsiz erkeklerin işe kavuşacağını ve işsizlik sorununun ortadan kalkacağını savunuyor.
2. AKP’nin Gölcük-Düzağaç Mahallesi Kadın Kolu Başkanı Nuran Yıldız’ın şu sözleri o dünyada hiç de marjinal değil: “AK Parti’ye üye olmak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a nikahla bağlanmaktır.”
3. AKP’nin Kazlıçeşme mitinginde küçük Zeynep Serra’nın eline verilen “ayyaş koca değil, dindar koca istiyorum” pankartı, muhafazakâr dünyada kadına biçilen rolü resmediyor. 7 yaşındaki bir kız çocuğunun nasıl yetiştirildiği ve daha önemlisi o dünyada ne anlam ifade ettiği, ciddi bir sosyolojik problemdir.
4. O probleme işaret eden sözlerden birini Başbakan Erdoğan “Ak Kadınlar Ormanı” projesinin fidan dikim töreninde dile getirmişti: “Bunlar fidan olmaktan çıkmış, ağaç olmuş. 15 yaşındaymış, yakında evlendireceğiz.”
5. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre Türkiye genelindeki “çocuk gelin” sayısı bu yıl 181 bini aştı ve bir önceki yıla göre yüzde 94,2’lik bir artış sergiledi.
6. Orman Bakanı Veysel Eroğlu, AKP’nin önemli bir rolünü katıldığı bir nikâhta açıkladı: “Teşkilatın görevi, evlenecek yaştakilere uygun aday bulmaktır.”
8. Bir Bakanın yolda mola esnasında erkeklerle bir masada otururken, karısının tek başına ayrı bir masada oturması istisnai bir durum değildir. AKP mitinglerinde ve salon toplantılarında kadınlar için ayrı bölge oluşturulması, kimi AKP’li belediyelerin sadece kadın taşıyan otobüsleri sefere sokması, kız-erkek karışık okulların adım adım ayrıştırılması, karışık ilköğretim okullarında kız ve erkeklerin ayrı sıralara oturtulması…
Sadece bu örnekler bile nasıl bir gelecek tasarladıklarını ortaya koymaktadır.
7. Akdeniz Oyunları’nın açılışında pantolonlarıyla dans eden kadınlarımız, AKP’nin sporcu kadına, dansçı kadına, sanatçı kadına,çalışan kadına ne oranda tahammül edebileceğinin de açık işaretlerini veriyor. Zira dans ve sporun doğal kıyafetlerinden adım adım çıkarılan kadınlara, dans ve spor fiilen yasaklanmış demektir!
8. Uzatmayalım… AKP’de kadının yeri, o kadınlardan birinin Kazlıçeşme mitinginde en somut şekilde özetlediği gibidir maalesef: “Erdoğan’ın g.tünün kılıyım.”
FAŞİZM ÖNCE KADINI HEDEF ALDI
11 yıllık AKP iktidarının özellikle son bir yılı, buna benzer örneklerle dolu…
Erdoğan açıkça “dindar bir nesil”, “kindar bir nesil” arzu ettiğini söylerken, erkeklerden çok kadınları hedef almış oluyor. Daha doğrusu kadınlar, AKP’nin “dindar” adı altında oluşturmaya çalıştığı toplum modelinin esas kurbanı olacaklarını daha somut görüyor.
Ve kadınlarımız ne kendilerini, ne de çocuklarını öyle bir dünyaya layık görmüyor!
Atatürk’ün kadını özgürleştiren Cumhuriyeti’ni yeniden inşa etmek için elinde bayrağıyla barikatlara koşuyor!
Gerekirse “kırmızılı kadın” oluyor, gerekirse “tencere tavalarıyla” ayağa kalkıyor, gerekirse elinde Türk Bayrağı’yla TOMA’nın önüne dikiliyor…
Ve sayıları oldukça çok olan başörtülü kadınlarımız da Haziran Ayaklanması’nda yerini alıyor. Çünkü kadınlarımız “Erdoğan’ın g.tünün kılı” değil, Atatürk’ün Cumhuriyetinin eşit yurttaşı olmak istiyor!
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
25 Haziran 2013
GEZİ’NİN 3 KAZANANI
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 24/06/2013
27 Mayıs’ta başlayan Gezi eylemleri 1 Haziran’da büyük bir sıçrama yaparak halk hareketine, 15-16 Haziran’da da halk ayaklanmasına dönüştü. Ardından 17 Haziran’da “duran adamlarla”, 19 Haziran’da da “halk meclisleriyle” yeni bir aşamaya yükseldi. Geçen hafta bu eylemlerin 6 kaybedenini yazmıştık. Peki, Gezi’nin şu aşamada kazananları kim? Buyurun:
1. GENÇLİK
En büyük zafer gençlerindir. Mizahlarıyla, sosyal medyadaki hızlı organizasyonlarıyla, akıl ve zekâ dolu sloganlarıyla, pankartlarıyla, afişleriyle yeni bir mücadele türü başlattılar. Yaşam alanlarını sonuna kadar savunan, özgürlüğüne aşırı düşkün bu kuşak, kararlı ve inatçı davranarak büyük bir “direniş” geliştirdi.
Gençliğin büyük bir patlama yapacağının işaretleri özellikle son bir yıldır fazlasıyla vardı. Örneğin yukarıda özetlediğimiz gençliğin öne çıkan örgütlerinden Türkiye Gençlik Birliği TGB, son bir yıldır toplumu sarsan ve toplumla kucaklaşan eylemlere imza atıyordu. Geçen yıl 19 Mayıs’ta 250 bin genci Taksim’de buluşturan TGB’nin bu bir yıl içinde AKP’nin korkulu rüyası olduğu gazete arşivlerinde mevcuttur.
TGB’nin ansızın Bakanların karşısına çıkarak pankart açma eylemleri iktidarı öyle korkuttu ki, son 6 aydır, bir bakanın gideceği ilin TGB’li yöneticileri, öncesinde gözaltına alınır oldu. Yanı Bush’un “önleyici savaş doktrini” gibi AKP de eylem olmadan eylemi önleme suçunu işliyordu!
TGB sürpriz eylemleriyle, ansızın ortaya çıkardıkları pankartlarıyla, zekâ ve mizah dolu sloganlarıyla adeta Haziran eylemlerinin haberini veriyordu.
TGB dışında, TKP’nin gençliği, Halkevleri gençliği ve FKF gibi öğrenci örgütleri de Haziran eylemlerinde göz doldurdular. Kuşkusuz tüm bu örgütler, alanları dolduran gençlerin çok az bir bölümünü kapsıyordu ve eylemci gençliğin çoğunluğu örgütsüzdü.
2. TÜRK BAYRAĞI
Haziran eylemleri, Türk Bayrağı’nı yeniden yükseltti.
Türk Bayrağı’nı elinden hiç düşürmeyen TGB dışındaki örgütsüz gençlerin büyük bölümünün ortak paydası da Türk Bayrağı’ydı. Öyle ki, bu gençlerle birleşmek, bu gençlerle büyümek isteyen kimi örgütler, yeni manifestolar yayınlayarak mesafeli oldukları Türk Bayrağı ile barıştılar. Sevindirici bir gelişme…
Henüz o mesafeyi kaldırmayan Sol da, kurulan her barikata dev Türk Bayrağı asılmasının mantığını iyi incelemelidir.
Türk Bayrağı öylesine önemli bir siyasal sembol oldu ki, AKP iktidarı baş edemediği eylemler karşısında Türk Bayrağı’na sarılmak zorunda kaldı. Önce halka saldıran polis araçlarını, TOMA’ları bayrakla donattılar, en sonunda da Kazlıçeşme mitinginde balkonlara Türk Bayrağı asma kampanyası başlattılar.
3. KEMALİZM
Emperyalizmin ulusal devletleri yıkma çağında, son 20 yıldır ikili bir süreç yaşadık. Bir yanda Amerikancı hükümetler eliyle Kemalizm’e savaş açıldı, Kemalist Devlet’in sıra sıra tüm kurumları tasfiye edildi. Fakat diğer yandan da emperyalizme karşı ulusal devletini savunmak isteyenler Kemalizm’e sarıldı. Zira bu tarihsel bir zorunluluktu ve ulusal devlet, ancak Cumhuriyet ve Kemalist Devlet mevzisinden savunulabilirdi.
2007 Cumhuriyet mitingleri ile 2013 Haziran eylemleri arasındaki son altı yıl, bu ikili ilerleyen süreç bakımından oldukça öğreticidir. Bir yandan ABD ve AB tarafından verilen “Kemalizm’i tasfiye et” emirleriyle Ergenekon operasyonları düzenlenmiş ve kurumlardan kitaplara kadar her yerde Kemalizm’e savaş açılmış fakat diğer yanda da hem bu sürece bir tepki olarak hem de yurt savunmasının ihtiyaçları olarak Kemalizm yeniden yükselmiştir.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
24 Haziran 2013
HAZİRAN AYAKLANMASI AKP-PKK’Yİ BÖLDÜ
Posted by Mehmet Ali Güller in Aydınlık Gazetesi Yazıları, Politika Yazıları on 23/06/2013
25 gündür aralıksız süren Haziran Ayaklanması Türkiye’yi bölme projesinin aktörlerini böldü: 1. AKP’yi böldü. 2. PKK’yi böldü. 3. Açılım’ı böldü ve AKP ile PKK’nin arasına girdi.
1. AKP’Yİ BÖLDÜ
a. Cemaat, Gezi eylemleri adım adım Tayyip Erdoğan’ın izlediği “şiddet” politikasını eleştirdi. Erdoğan ise Türkçe Olimpiyatları’na katılarak, Gülen’e “bu süreçte kavga etmeyelim” mesajı verdi.
b. TSK karşıtlığı nedeniyle AKP’ye destek veren liberal, piyasacı kesimler, “yetmez ama evetçiler” ve AB sürecinin destekçileri, son birkaç aydır işaretleri beliren ayrılıklarını, Haziran ayaklanması ile netleştirdiler. Hemen hepsi AKP’nin tramvayından indi.
c. Abdullah Gül, Haziran ayaklanmasını fırsat bilerek ön plana çıktı ve polis şiddetini eleştirdi. Gül, Erdoğan Kuzey Afrika’dayken devlet adına “mesaj alındı” dedi; Erdoğan’ın yanıtı ise özetle “alınacak mesaj yok” şeklindeydi. Gül, bu süreçte Rize, Artvin, Ardahan “seçim” gezisine çıkarak, her gün medya önünde olmaya çabaladı.
d. Erdoğan’a vekâlet eden Arınç’ın Gezi eylemleriyle ilgili kimi “olumlu” mesajları Erdoğan’ı kızdırdı. Erdoğan’ın kapalı kapılar ardında “altının oyulmaya çalışıldığından” şikâyet etmesi ve ardından yaptığı konuşmalarda “partisine nifak sokulmaya” çalışıldığından şikâyet etmesi ve hatta son olarak “içimizdeki hainler” vurgusu yapması durumu göstermesi bakımından önemliydi.
Gerçi yalanlandıysa da, bu süreçte Erdoğan’ın kendisine yönelik ağır sözleri nedeniyle Arınç’ın istifa ettiği fakat Gül’ün ısrarıyla vazgeçtiği de iddia edildi.
Bu süreçte Ertuğrul Günay’ın polis şiddetine tepkisi, Erdal Kalkan’ın “Yeter! Söz gençliğin” çıkışı, İbrahim Yiğit’in “iç savaş uyarısı” yapması partideki kırılmalara işaret ediyordu.
Şamil Tayyar ile Kutalmış Türkeş’in tuvalette kavga etmesi ise partinin içine düştüğü gerilimi yansıtıyordu.
e. AKP’yi destekleyen en önemli örgütlerden Mazlum-Der Haziran ayaklanmasına bakış nedeniyle bölündü. Eski milletvekili olan Dernek Başkanı Ahmet Faruk Ünsal’ın bir kısım dernek yöneticisi ve üyesiyle birlikte imzaladığı Gezi Parkı bildirisi, Yönetim Kurulu’nu böldü.
2. PKK-BDP-DTK’Yİ BÖLDÜ
a. Haziran ayaklanmasının ilk günlerinde dozer önüne yatan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in girişimi şahsiydi. Nitekim bu köşede daha önce de belirttiğimiz gibi BDP’liler durumu “Sırrı’nın kendi eylemi” diye niteliyordu.
Zaten sonrasında BDP hiç yoktu ve hatta BDP grup başkanvekili İdris Baluken, “BDP olarak hiçbir sebep ve durumda biz bu ırkçı, ulusalcı, cinsiyetçi, tekçi, militarist kesimlerle yan yana durmayacağız” diyerek partisinin pozisyonunu özetliyordu. Öyle ki Bülent Arınç BDP’ye şöyle sesleniyordu: “BDP’nin olayın ilk anından itibaren takındığı tavrı takdir ediyor ve kendilerine teşekkür ediyoruz.”
Ancak BDP’nin örgütsel tavrına rağmen, Taksim’e gelen ve eylemlere destek veren BDP’liler vardı.
b. İlerleyen günlerde BDP heyeti İmralı’ya gitti ve Öcalan’ın “Taksim’i ulusalcılara bırakmayın” talimatını getirdi. Ardından BDP Taksim’e çıkmaya ve Apo posteri açmaya başladı. Erdoğan’ın “can simidi” gibi sarıldığı bu görüntüler üzerinden her gün “ulusalcılarla bölücüler yan yana” propagandası yapması, Öcalan’ın talimatının gerçek sahibine işaret ediyordu: Hakan Fidan!
Amaç, Apo posterleri açarak halkın Taksim’e sahip çıkmasının engellenmesiydi. Nitekim BDP İstanbul’da eylemlere katılıyor, İzmir’de katılmaya çabalıyor fakat Diyarbakır’da eylem yapmıyordu! Fakat Fidan’ın hedefinin tutmadığını önemle belirtelim!
c. Haziran ayaklanması Sırrı Süreyya Önder’i DTK ile de karşı karşıya getirdi. Önder Nuçe TV’de açık açık DTK’yi suçladı: “Türkiye yanıyor, dünyanın en büyük isyanlarından biri… DTK tek cümleyle destek açıklaması yapmadı.”
DTK Eş Başkanı Ahmet Türk, Önder’in sözleri karşısında “Ben ve Aysel Tuğluk Gezi hakkında kişisel açıklamalarda bulunduk” yanıtı verdi.
3. AÇILIM’I BÖLDÜ
a. Halk hareketi ile sallanan Erdoğan, rüzgar karşısında durabilmek için söylem değiştirdi. Kendisinin “İmralı”, kurmaylarının da “barış elçisi” diye isimlendirdiği Öcalan, ansızın bölücü başı ve terörist başı oldu. BDP, Erdoğan’ın asıl niyetini bilse de, tabanda rahatsızlık yarattığı için Erdoğan’ın bu sözlerine tepki göstermek zorunda kaldı.
b. BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş olmak üzere pek çok yetkili, bu süreçte hükümetin Açılım konusunda ev ödevlerini yapmadığını vurgulamaya başladı. Sürecin kesintiye uğradığı hem Ankara’da, hem de Diyarbakır’da fazlasıyla dile getirildi.
c. Daha ilginci şu iki haberdi: PKK, TSK’nin çekildiği bir askeri üsse yerleşmiş ve küçük çaplı bir çatışma yaşanmıştı. PKK, komutanları taşıyan bir helikoptere ateş açmıştı.
d. AKP ve PKK’nin akil adamları da bu süreçte bölündü. Polis şiddetine itiraz edenler olduğu gibi Açılımın tavsadığından şikâyet edenler de vardı. Örneğin Baskın Oran “Erdoğan barış sürecini buruşturup attı” diyordu artık.
Erdoğan’ı Türk bayrağına sarılmaya mecbur eden sürecin farkında olan deneyimli isim Ahmet Türk ise bu tür açıklamalara itiraz etti ve “bu hükümetle barış olmaz” sözlerini şu aşamada gerçekçi bulmadığını söyledi.
Hatta Türk, daha da ileri giderek Erdoğan’ın yardımcısı gibi konuştu ve Gezi eylemlerinde demokrasi talebi olduğu gibi hükümeti yıpratmak isteyen ve çözüm sürecine karşı olan bir senaryonun da devrede olduğunu savundu.
Mehmet Ali Güller
Aydınlık Gazetesi
23 Haziran 2013